25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 1996 ÇARŞAMBA HABERLER Yılmaz'dan mektup yalanlaması • ANKARA (Cumhuriyet Bflrosu) - Başbakan Mesut Yılmaz, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, "Türkiye'yi kan gölüne çevirme" tehdidine tepki gösterdi. Başbakan Yılmaz, dûn gazetecilerin sorulannı yanıtiarken Öcalan'ın kendisine tehdit içeren bir mektup yazdığını gazetelerden öğrendiğini söyledi. Mektubun eline ulaşması durumunda tavnnın ne olacağının sorulması üzerine. olmayan bir mektupla ılgili değerlendirme yapmak istemediğini beîirten Yılmaz, "Bu tür yöntemler geçmişte de denenmişti. Türkiye'deki hiçbir hükümet, bu tür tehditlere pabuç bırakmaz" dedi. Ecevit, İsrail'e gidiyop • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-DSPGenel Başkanı Bülent Ecevit, Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) davetlisi oiarak israil'e gidecek. Ecevit, DYP lideri Tansu Çiller'le görüşmesinden çıkarken bir gazetecinin sorusu üzerine, IPI'ın davetlisi oiarak pazar günü israil'e gideceğini bildirdi. IPI'ın kongresi ve genel asamblesine konuşmacı oiarak katılacagını kaydeden Ecevit, olanağı olursa Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'la da görüşeceğini belirtti. RP, asgari ücret atağmda • ANKARA (ANKA) - RP'nin asgari ücretin vergi dışı bırakılması ve 4 çocuklu bir ailenin esas alınarak belirlenmesi için yasa tekJifi hazırlığında clduğu belirtildi. RP Grup Başkan Vekili Necati Çelik, "Böyle bir yasa teklifine ANAP ve DYP'nin karşı çıkmaması gerekır. Ama biz asıl destegimizi DSP ve CHP'den alacağız" dedi. Ttaziye Katırcı kayıp' • İstanbul Haber Servisi - Sağlık-Sen üyesi Raziye Katırcı'nın gözaltında kaybedilmek istendiği öne sürüldü. Kurtuluş gazetesinden yapılan yazılı açıklamada, Katırcı'nın. Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı polislertarafından gözaltına alındığını ve kendisinden haber alınamadığı savunuldu. Katırcı'nın daha önce de gözaltına alındığının vurgulandığı açıklamada, demokratik kitle örgütleri, İstanbul Barosu ve duyarlı insanlar, Katırcı'ya sahip çıkmaya çağnldı. Keyfi gözaltı eleştirisi • İstanbul Haber Servisi - Türkıye Sosyalist lşçi Partisi (TSİP). bir yazılı açıklama yaparak Eskişehir Anadolu Universitesi öğrencilerinin gerçekleştirdiği harçlan protesto eylemine destek vermek üzere giden merkez yöneticilerinden Memduh Canbey'in gözaltına alınmasını eleştirdi. Açıklamada, Canbey'in gözaltına alınması, "keyfi birtutum" oiarak değerlendirildi. Koç'tan açıklama • Eski CHP Aydın Milletvekili M. Şükrü Koç, gazetemizde Erol Bilbilik'le yapılan söyleşiyle ilgili bir açıklama yaptı. Koç. açıklamasında, şunlan söyledi: "Hayal gücü çok gelişmiş bir cuntacı artıgı, Orhan Kabibay'larla ve de Kenan Evren'lerle birlikte çalışan, hem de MtT adına çalışan bir ajanla kanştırmış. Hafızasını iyi yoklarsa kendisi gibi asker kökenli, istihbarat işlerinde deneyimli, cuntacılarla iyi ilişkilerde bulunmuş, CHP'de milletvekilliğı yapmış. benimle aynı soyadı taşıyan bir başka politikacıdan bahsetmek istediğini hatırlayacaktır. Hemen belirteyim ki, hayatımın hiçbir döneminde daruşma ve yanaşma meclisi üyelerini atayan darbecilerle çalışmadım, oralara girme hevesinde de olmadım. Uzun yıllar hem önseçim. hem seçim kazanıp CHP Aydın milletvekilliği yaptım. Yine hayatımın hiçbir döneminde MIT'le ilişkin olmadı." Diyarbakır Valiliği lastik yakılmasını yasakladı, HADEP hükümeti uyardı NevrııztecbrgmliğiANKARA/DÎYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu)-Güneydoğu'da geçen yıllarda kan- lı olaylara sahne olan Nevruz Bayramı bu yıl ikinci kez resmi olarak kutlanacak. Baş- bakan Mesut Yılmaz Iğdır'da düzenlene- cek kutlamalara kaülacak. Huzurlu bir Nev- ruz geçirilmesi için Güneydoğu'da önlem- ler almırken Diyarbakır Valiliği, kutlama- larda lastik yakılmasını yasakladı. Ankara'da düzenlenen 'Türk Dünyasın- da Nevruz İkinci Bilgi Şöleni'ne mesaj gön- deren CumhurbaşkanıSüleyınan Demirel. "Nevruz, kültüriin evrenselleşnıesinin de en güzdörnekierindenbiridirT 'dedi. Halkın De- mokrası Partisi (HADEP) Genel Başkan Yardımcısıİsmail Arslan da Nevruz'da ola- Nevruz: Yaşamın başladığı gün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk toplumlan ile Ortadoğu halklannın yüzyıllar- dır 21 martta kutladığı NevTuz BayTamı, Türk- lerin eskiden kullandığı '12 Hayvanlı Tak- vim'in yılbaşı gününe denk geliyor. "*Yaşamın yeıuden başladığı gün" olarak kabul edilen Nev- ruz'un Türkçedeki sözcük karşılığı "yenigün" olarak belirtiliyor. Türk toplumlannda bir bahar şenliği ola- rak kutlanan Nevruz'da, insanlar, o gün temiz giyinerek geçmişin bütün olumsuzluklannı ge- ride bıraktıklanna ve yeni bir yaşama başla- dıkianna inanıyorlar. Anadolu'da da geleneksel olarak kutlanan 21 Mart Ne\-ruz Günü'nde, evlerde hazırla- nan ve değişen doğayı temsil eden kuru ve ta- ze yiyecekler, karşıîıklı ziyaretlerde konuk- lara sunuJuyor. Ço- cuklar ev ev dolaşıp bahan müjdeliyorlar. Osmanlı lmparator- luğu'nun kurucusu Osman Bey'in baba- sı Ertugnıl Garinın Söğüt'tekı kabri ba- şında21Mart'tau Yö- riik BayramT adıyla büyük törenlerdüzen- lenmesi de töreden sa- yılıyor. Atatürk'ün, cumhuriyetin kurulu- şundan önce 21 Mart 1922 tarihınde, Anka- ra'da Nevruz kutlamalanndayken çekilmiş fotoğraflan bulunuyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki ayn- lıkçı terörün tırmandığı son yıllarda, bu böl- gede yoğun katılımlarla kutlanan Nevruz, 1992'de kanlı olaylara sşhne oldu. 1,992kut-, lamaları sırasında Cızre ile ŞırnalTta meyda- na gelen çatışmalarda 2 günde 57 yurftaş yâ- şamını yitirdi. Kutlamalan izlemek üzere Ciz- re'de görev yapan Sabah gazetesi fotomuha- biri lzzet Kezer de başına isabet eden bir kur- şunla can verdi. • Diyarbakır Valisi Doğan Hatipoğlu, "Açık alandaki kutlamalann şova, gösteriye dönüşmesine izin veremeyiz" dedi. Bu yılki Nevruz kutlamalanna Italya, Fransa ve Hollanda'dan 25 kişilik bir heyet de gözlemci olarak katılacak. sı provokasyonlara karşı hükümeti uyardı. Geçmişyıllarda sürekli olaylı geçen Nev- ruz'un huzurlu kutlanması için Güneydo- ğu'da çeşitli önlemler almırken Diyarbakır Valiliği'inin resmi kutlamalannın yanı sı- ra kentte kitle örgütlerince alternatif kutla- malar yapılması da beklenıyor. Diyarbakır Valiliği, yayımladığı bir ge- nelge ile kent merkezinde lastik yakılma- sını yasakladı. Diyarbakır'da Nevruz kut- lamalan 20 martta bir panelle başlayacak, ağaç dikimi ve halk oyunlan gösterileriyle sürecek. Nevruz kutlamalannın miting, gösteri veya siyasi partilerin şovuna dönüşmesine izin vermeyeceklerini beîirten Diyarbakır Valısi Doğan Hatipoğlu, HADEP'in açık, Demokrasi Platformu'nun ise kapalı alan- da kutlama için izin istediğini söyledi. Va- li Hatipoğlu, "Kapalı alanlardakikutlama- İzzet Kezer - Gorevi başında öMürüldü. Her yıl gerginlik içinde kutianan Nevruz'da bu yıl kentierde lastik yakmak yasak. Mehmet Nuri Yılmaz: Etnik ve mezhep farklılıklan zenginlik unsuru 'Nevruz barış günü'ANKARA (C jmhuı Âet Bürosu) - Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz. 21 mnrtta kutlanacak olan Nevruz Bahar Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, "Nevruz'u amacı dışına çıkarmak, ülkemiz insanlannı asılsız propagandalarla birbirine düşürmek isteyenlere inıkân vennemeli, tahriklere alet olmamanyız" dedi. Yılmaz, geçen yıllarda Nevruz'u bahane eden bazı şer güçlerin olay çıkardığını anımsatarak bu olaylann tekrar yaşanmaması için mesaj yayımladığını kaydetti. lslamın üzerinde hassasiyetle durduğu konulann başında birlik ve beraberlik geldiğini söyle>en Yılmaz, "Milfi birtik ve beraberliğini koruyamayan toplumlann güçlü olnıası ve varuklannı sürdürmeleri imkânsı/dır" dedi. Yılmaz. sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemizde yaşayan 60 milyon insan, farklı etnik yapıya, a>n mezhep ve meşrep anlayışuıa sahip olabilirier. Ancak bu farklılık bir tefrik nedeni değiL aksine kültürümüzü zenginleşriren ve güzellcşriren unsurlar olarak değerlendirilmelidir. Mübarek vatanımızda huzurlu yaşayabilmemiz için bu farklılıktan kaynaİdanan örf ve âdetlerimize, eğlence ve kutlamalanmıza sevgi ve saygı ile yaklaşmak zorunda olduğumuzu unutmavalım." Yılmaz. "Kışın soğuğundan ve zorluğundan kurtulup yeşeren tabiatın güzelliğine ve bahara ulaşıldığı için bugünün neşe ve sevinç günü olarak kutlanması gerektiğinr vurguladı. Tarih boyunca Nevruz'un hep tabiat vc diriliş ile 'Bahar Bayramı' olarak kutlandığını hatırlatan Yılmaz, vatandaşlara şu çağnda bulundu: "Bugiinü amacı dışma çıkarmak isteyenlere. asırlar boyunca iç içe yaşamış. kaderde ve tasada bir olmuş, beraber ağlamış, beraber gülmiiş, vatanı müdafaa için a\ nı siperde birlikte savaşmış ülkemiz insanlannı asılsız pn>pagandalarla birbirine düşürmek isteyenlere imkân \ermemeli ve tahriklere alet olmamalıv ı/. Bunun, dini ve milü sorumluluğumuz olduğunu asla hahnmızdan çıkarmamalıvız." lar için salon dahil her tüıiü yardımı yap- ma\a hazınz. Ancak, açık aJandaki kutla- malann şova. gösteriye dönüşmesine izin veremeyiz. Vatandaşlannuz piknikte halay çekip ateş yakabUirier; ama kent merkezin- de lastik yakmava izin vermiyomz. Bu yak- ma biçimi hem ha\a kirliliğine hem de halk arasında paniğe neden oluyor. Ancak, ken- tin dışında, huzuru bozmayacak şekilde las- tik yakuabilir" dedi. Bu yılki Nevruz kutlamalanna Italya, Fransa ve Hollanda' dan 25 kişilik bir he- yetin de gözlemci olarak katılacağı öğrenil- di. Bu arada Başbakan Mesut Yılmaz da Iğ- dır'da düzenlenecek Nevruz kutlamalanna katılacak. HADEP Genel Başkan Yardımcısı lsma- il Arslan, partisinin davetlisi olarak Türki- ye'de bulunan Fransa'nın Cezayir Parten- >a Başpiskoposu JacquesCaillot, TMMOB Başkanı YavtızÖnen, Insan Haklan Derne- ği (IHD) Genel Sekreteri Hüsnü Öndiil, Banş tnisiyatifi Sözcüsü İsmail Nacar, ya- /ar Fikret Başkaya ve kapatılan DEP'ın es- kı milletvekili Sedat Vurtdaşın da katılım- lanyla HADEP Genel Merkezi'ndebirba- Mn toplantısı düzenledi. Pro\okasyona dikkat NevTuz'un banşçıl bireylem olduğunu be- lırten Arslan, bazı karanlık güçlerin olası provokasyon ve katliamına karşı önlem al- ma konusunda hükümete çağnda da bulu- narak şunlan söyledi: "Her şeye rağmen, halkımızın Nevnız'un nıhuna sadık kalarak \e geleneklerine uy- gun bir biçimde, coşkuyla ve büvük bir ka- tüımla bu bayramı kudavacağını ve banşa yönelik tavnnı bu vesile ile bir kez daha or- taya km-acagını düşünüyoruz."Arslan, bir so ru üzerine, Başbakan Nlesut Yılmaz'ın Nev - ruz Bayramı kutlamalanna katılmak üzere Iğdır'a gitmesinin çok olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Nevruz nedeniyle yurt genelinde çeşitli kuruluşlar tarafından etkinliklerdüzenleni- yor. Ankara'da Atatürk Kültür, Dil ve Ta- rih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Mer- kezi Başkanlığı tarafından Başkent Öğret- menevi 'nde düzenlenen 'Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni'ne yerli ve yaban- cı 36 bilim adamı katıldı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Ku- rumu Başkanı Reşat Genç de Atatürk'ün 21 Mart 1922'de Ankara Keçiören'de dü- zenlenen Nevruz şenliklerine katıldığını ve ortak kültüriin simgelerinden biri olan Ne\ - ruz'un Türk halkınca kutlanmasını istedi- ğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şö- lene gönderdiği mesajda, Nevruz Bayra- rm'mn kültüriin evrenselleşmesinınİJİr^ira- desi olduğunu belirterekr "Farklı toplunı- lar, bugün bu aynı gelenek etrafında birie- şiyor. Aynı tarihi pa> laştığımız farklı top- lumlarda birliktegerçekleştirdiğiniizbu bay- ramı kutluyorum" dedi. IstanbuTda kriz masası İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde. Em- niyet Müdürü Orhan Taşanlarbaşkanlığın- da "kriz merkeri" oluşturuldu. Aynca İs- tanbul Emniyetı'nde izinler kaldmlırken PKK'ye yönelik operasyonlara ağırlık ve- rildi. Izmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğ- lu. 15 emniyet müdür yardımcısı ve ilgili şube müdürİeri ile yaklaşık 2 saat süren bir toplantı yaptı.Yazıcıoğlu, 21 mart günü kut- lanack Nevruz ile ilgili olarak kentin 10 hassas bölgeye aynldığını bildirdi. Yazıcıoğlu, parti olarak HADEP ıl örgü- tünün, kendilerine. yann Cumhuriyet Ala- nı'nda açık hava toplantısı yapmak için baş- vuruda bulunduğunu; bunun reddedildiği- ni, ancak salon toplantısına izin verilebile- ceğini belirterek şöyle konuştu: "Biz polis olarak kutlamalara katkıda bulunacağız. Örneğin vatandaşlanmıza şe- ker dağıtacağız. Bulamazlarsa yakmalan için kendilerine lastik vereceğiz. Ancak, kış- kırtıcıhk yapan grupiar. karşısında kesinlik- le kanun kuvvetini bulacak. Herkesin Nev- ruz bayramnu kutluvorum." GLOBAL POLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 'Marx Şimdi Hayatta \ Olacaktı da../ (Financial Times, 14/03/96) 8 mart günü VVall Street borsa endeksi 171 puan birden düştü. Son 67 yılın bu en büyük üçüncü sar- sıntısında kâğıtlar yüzde 3 değer kaybetti. VVall Stre- et'i diğer borsalar izledi ve pazartesi, Londra'dafa- izlerin düşürülmesi gibi "iyibir" habere rağmen, ya- tırımcılar satmaya devam ettiler. Milyonlarca insa- nın, emeklilik fonlarını tehlikeye atan, şiddetli bir re- sesyon tehdidı yaratan bu paniğe, ne gibi bir fela- ket haberi yol açmıştı acaba? Aylardan beri ilk defa, Amerika'da işsizliğin bek- lenmedik ölçekte düştüğünü gösteren rakamlar açıklanmıştı, o kadar. Geçen perşembe Financial Times'dan Samuel Brittan bu sarsıntıyı değerlendiren yazısına "Marx şimdihayatta olsaydı..." başlığını atacak ve Marx'ın "Kapitalizm yedek işsizler ordusu olmadan yaşa- yamaz" sözlerini hatırlatarak "Haklı da olurdu" di- yecekti. Hani derler ya "takke düşmüş ve kel gcn rünmüştü", şimdi bu durumu açıklamak gerekiyor- du. Senelerdir "Hümanist ve ahlaklı birliberalizm "ara- yışında olan Samuel Brittan, Maoc'ı haklı bulmakla beraber, "işsizliğin bir gün kaldınlabileceğini dü- şündüğü ıçınyanıldığını"öa ileri sürmeden edeme- yecekti. Sonra işsizliğin belli birdüzeyin altına düş- mesi halinde ekonomide kaynak sıkıntısı doğaca- ğına, bunun enflasyonist bir basınç yaratacağına (as- lında ücretler artacak demek istiyor), merkez ban- kalarının da tepki göstereceğine (faizleri yükselte- cekler demek istiyor) işaret ederek biraz da utan- gaç birşekilde borsaların paniğini açıklıyordu. Açık- lıyordu da bu borsaların ekonomikdurgunluktan ve işsizlikten hoşlandığı gibi bir gerçeği de ortadan kaldırmıyordu. Daha açık yürekli bir açıklama International He- rald Tribüne'ün muhafazâkar yazarlarından Willi- am Safire'den geldı. "Bir Ekonomi Dersi: İyi Haber iyi Haberdir" başlıklı yazı "Şirketler maliyeti azalt- mak ve kârlan arttırmak için işçi çıkanriar" ifadele- riyle başlıyordu. Öyleyse işsizliğin artması iyi haber- di, azalması kötü haber! "Yumurta kınlmadan om- letyapılamazdı...": "işsizliğinazalması ücretleriyük- seltirdi"{$\z çalışanlann refahını artırır diye okuyu- nuz); "uzun dönemli bir bakış açısına sahip olmak gerekirdi"(ABD'de, 25 yıldır gerçek ücretler artmı- yor, hatta düşüyor!); "göreli olarak az sayıda insa- nın fedakârlığı büyük çoğunluğun iyiliği içindi..." (Safire, kronik yüksek işsizlik oranlarını görmezden geliyor). Özetle, Safire milyonlarca insandan "gele- cekte açacağı bile belli olmayan çiçekler için bu- gün gübre olmalarını istiyordu." Mali sermaye global düzeyde değertenme süre- cine fe/crarağırlığını koyduğundan bu yana, serma- ye birikiminin bu çarpık, mantığı daha bir görünür halegeldi: "Durgunluk, işsizlikiyidir. Ekonomik bü- yüme kötüdür!" "Peki ama ne yapabilin'z? Bu ma- li sermaye çok güçlü, devletler bunlann karşısında etkisiz. Oyunu kurallarına göre oynamaktan başka çare var m/?"dediğini duyar gibi olmuyor musu- nuz, globalleşme tanrısının müritlerinin... Hem gü- nümüzdeki ornekler hem de tarifi, fena halde yanıl-^ dıklarını gösteriyor. Önce tarih; globalleşmenin daha ileri boyutlarda yaşandığı, mali sermayenin, borsaların, dünyaeko- nomisini kasıp kavurduğu bir dönem yaşandı geç- mişte (1860 - 1914). Bu sistem, devrimler, savaş- lar, genei grevler vb. ile kendı ağırlığı altında çök- tükten sonra, devletler (II. Dünya Savaşı'nın galibi devletler tabiı) çok fazla zorluk çekmeden pıyasa- lart kontrol altına aldılar. Şimdi, bugüne gelelim ve geçen sene bir ara do- ların, bu müthiş piyasaların etkisiyle 79 Yen'e kadar düştüğünü hatırlayalım. Sonra ÂBD, Almanya ve Japonya, G7 toplantılarını da kullanarak piyasala- ra müdahale ettiler ve başarılı da oldular. Sorun piyasaları kontrol edip etmemekte değil bence. Yumurta kapıya dayanınca, devletler ister- lerse piyasaları çok bir zorluk çekmeden kontrol edilebiliyoriar. Geçen martta Japon mali sistemi çökmek ve dünyanın geri kalanını da beraberinde götürmek üzereydi. Bu yüzden müdahale edildi. işçilerin ve çalışan- lann basıncı, partisiyle, sendikasıyla yumurtayı ka-^ pıya dayamadıkça. yakınma ağlaşma düzeyinde kaldıkça, bu hükümetler, medyanın dayardımıyla "za- vallı" rolü oynamaya devam ediyorlar. "Globalleş- me elimizi kolumuzu bağlıyor, ne yapalım?" Bu bir öncelikler sorunu. Herkes kendi cinsine öncelik verecektir! Avukatlar Halit Çelenk, Orhan Izzet Kök, Erşen Şansal, Refik Ergün, kendilerini suçlayan 12 Mart savcısına sert tepki gösterdi Haber Merkeri- 12 Mart'm savcısı BakiTuğ'un DenizGezmiş, YusufAslan, Hüseyin fnan' ın ida- mıyla ilgili açıklamalarına avukatlardan sert tepki geldi. Avukatlar Baki Tuğ'un günah çıkar- ma çabası içinde olduğunu ve timsah gözyaşla- n döktüğünü belirttiler. Gazetemizde yayımlanai7u Demokrasiye in- dirilen baKoz" başlıklı yazı dizisinde yeralan Ba- ki Tuğ'un açıklamalanna avukatlar HaKt Çe- lenk, Orhan Izzet Kök, Erşen Şansal Refik Er- gün tepki gösterdiler. Avukatlann yaptığı yazı- lı açıklama şöyle: Baki Tuğ yazı dizisinde 12 Mart askeri dar- besi, yargılamalar. idamlarla ilgili bilinen göriiş- lerini tekrar etmekte. o arada, savcılığını yaptı- ğı mahkemece idamlanna karar verilen Deniz Gezmiş,Hüseyin İnanve YusufAslan'la ilgili ola- rak onlann avukatlannı suçlamakta. 'Bu çocuk- lann avukatlan, adeta bu çocuklan idam edfl- mek üzere tahrik ve teşvik etmişlerdir' demek- tedir. Baki Tuğ, buna benzer görüşlerini her firsat- ta açıklamaktadır. Hatırladığımız kadanyla 26 Mayıs 1995 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesinde Sa- vaş Ay'ın sütununda da hemen hemen aynı şey- leri söylemiştir. Baki Tuğ bunlan sık sık yapı- yor ve belki de siyasal kariyeri açısmdan bun- da yarar umuyor. Her ne kadar konuşmasında, 'tdam edilen üç tane genç çocuğa üzüunemek mümkün müdür? Hepimizin içi parçalandı' di- yor ve Denizler'den 'üç tane genç arkadaşumz' şeklinde söz ediyorsa da bunlan 'siyaseten'say- mak ve timsahın gözyaşlan olarak değerlendir- mek gerekir. 12 Mart, ölüm cezası, idam, infaz gibi konu- lar ve hele Deniz Gezmiş ve arkadaşlan söz ko- nusu olduğunda, neden hep Baki Tuğ akla ge- lir? idam cezası veren mahkeme üyelerinin hiç- biri bugün kamuoyunca bilinmemekte, hatır- lanmamaktadır. Oysa mahkemede savcı yar- dımcısı olan Baki Tuğ, bunlardan farklı bir imaj- la ortaya çıkmaktadır. O, bütün yazı ve davraruşlanyla 12 Mart idam- lannın haklılığına inanmayan ve giderek kendi- sine de karşı bir tutum için giren kamuoyunun 'Baki Tuğ günah çıkarma çabasında'baskısı altında bu durumdan kurrulma çabası- nın psikolojisini sergilemektedir. Doğrusunu söylemek gerekirse bir hukuk fa- ciası niteliğini yaşayan ve yargı tarihimizin en talihsİ7 sayfalanndan birini oluşturan bu olayı. hukuksal çerçeve ve ölçü ilkeleri dışında ele al- maktan hele bunu Baki Tuğ'la tartışmaktan şid- detle kaçınmak isteriz. Zira böyle bir tartışma. taraflarca asgari düzeyde nesneî olabilmeyi, in- san kavramına saygı ve sevgi duymayı zorunlu kılar. Ne var ki söz konusu konuşmada Baki Tuğ sadece dava ile ilgili genel doğrulan ters- yüz etmekle kalmıyor, davanın avukatlanna da ağır şekilde saldınyor. O nedenle aradarf yirmibeş yıl geçtiğini de dik- kate alarak. özellikle genç kuşaklar açısından bir- kaç noktaya değinmekte zorunluluk görüyoruz. 1) İdam edilen üç genç insan kimseyi öldür- memişlerdir. 13 Mart öncesinin başbakanı 'Bu anayasafleülkeyönetilemez' derken ve 12 Mart'm başbakanı anayasayı İûks' ilan ederken, Deniz Gezmiş ve arkadaşlan çok açık şekilde 1961 Anayasasını savunmuşlar, onun eksiksiz uygu- lanmasını istemişler ve yargılama boyunca bu- nu dile getirmişlerdir. Buna karşılık kendileri anayasayı ihlale kal- kışmakla suçlanmışlardır. Eylemleri 146/1. mad- de kapsamına girmediği, girmesi mümkün ol- madığı halde '12 Martadaleti', henüz yirmili yaş- lardaki bu insanlan gözünü kırpmadan asmış- tır ve Baki Tuğ, bu sonucun alınması için sonu- na kadar yoğun ve ısrarlı bir çaba harcamıştır. 2) Konuyla ilgili olanlarbilir: 146. maddenin uygulanması için 'elverişli vasıta' öğesi, temel koşullardan birini oluşturur. Yani suç işleyen veya örgüt ile ona karşı koyma durumundaki dev- let kuvvetleri arasında, insan-silah-teknoloji an- lamında asgari bir denge aranır. Eğer bu denge fiilen ve mantıken kurulabiliyorsa. 146 1. mad- denin birinci fıkrasının uygulanması tartışılabi- lir. Aksi halde ceza yasasının 168. vb. gibi baş- ka maddeleri devreye girer. Ama açıkça görülmüştür ki 12 Mart yöneti- cilerinin ve uygulayıcılannın zihniyeti hukuk- sal ve ussal tutumdan yoksundur. Nitekim istan- bul Sıkıyönetim 1 No'lu askeri mahkemesi, ben- zer iddialarla Cihan Alptekin \ c 18 arkadaşı hakkında açılan dava sonunda 12 Mart yöneti- minin hukuk anlayışından aynlarak sanıklara değişik oranlarda hapis cezalan vermiş ve 146. maddevı uygulamamışttr. 'Keşke kimse öldürülmesevdi.J Tuğgeneral Kazım Tü, Hâkim Alb. Remzi Şı- nn v e Deniz Hâkim Binbaşı Saydam Erdok'tan oluşan mahkeme, olayda suçun elverişli vasıta ile işlenmediği sonucuna varmış ve Şaki Koçe- ro ile Hamido güvenlik kuvvetlerini yıllarca peşlerinden koşturmasını bilmişlerdir, sanıkla- nn ve dahil oldukian teşkilatın anayasa nizamı- nı tebdile kadir olduğunu ifade etmek, Türkiye cumhuriyetini bir Kuveyt emirliği veya bir Or- ta Amerika devletçiliği ile bir tutmak demektir gerekçesiyle 146. maddenin uygulanmasını red- detmiştir. Bu karar üzerine mahkeme lağvedil- miş (kapatılmış) hâkimleri emekliye sevk edil- miş ve sürülmüştür. lnanıyoruz ki bugün toplumlumuzda görülen kargaşa, çatışma. kin ve düşmanlık ortamlan- nın oluşmasında Deniz Gezmiş ve arkadaşlany- la ilgili davada verilen ve uygulanan haksız ve adaletsiz karann dayandığı zihniyetin büyük katkısı vardır. Keşke yaşadığımız bunalım dö- nemlerini daha yumuşak daha akılcı uygulama- larla geçebilseydik, keşke o dönemleri hiç ya- şamasaydık ve hiçbir insanımız ölmese, öldü- rülmeseydi. 3) Baki Tuğ diyor ki "İddianame verümiş, mahkemeyargılama yapıp hüküm vermiş, Mec- lis onanuş ve infaz savcısı da asmıştır. Öyleyse her şey kitabına uygundur.'" Acaba her kitabına uygun karardoğru ve hak- lı mıdır? Sokrat için de mahkeme karan vardır, Dreyfus için de. Bunlar suçluluğun vicdan aza- bının dayattığı savunmayönteınleridir. Yassıada kararlan da kitabına uygundu. Ama ilk fırsatta afçıkanldı ve daha sonra 3623 sayılı yasa ile 'iti- barlan tadeedtldi' Bunun sağlanmasmda Baki Tuğ'un partisinin de önemli katkılan oldu. Ba- ki Tuğ'a burada çifte standardın ne anlama gei- diğinin sorulmasında bir yarar görmüyoruz. Ne cevap vereceği bellıdir. Zaten kendisi de "Bu- gün aynı görevde olsam aynı şeyi yapardım" di- yor. 4) Gelelim. şu 'pişmanlık' meselesine ve da- vanın avukatlanna yönelik suçlamlaya. Baki Tuğ'a göre sanıklar "Bi/yaptığımızdan pişman- hkduyuyoruz, nadim oluvoru/' deselerdı idam edilmezlerdi. Avukatlar bu konudaonlaratelkin- de bulunmamışlar ve hatta 'Bu çocuklan idam edilmek üzere tahrik ve teşvik etmişlcrdir.' Hukukçu karar verirken nesnel hukuk kural- lanna dayanır. Sanık ne yaparsa yapsın duruş- madaki tavn ne olursa olsun, eylemiyle orantı- lı ve adil bir ceza görmelidir. Hayır. pişman ol- duğunu belirtsin. yalvanp yakarsın, dediniz mi. hukukçu olmaktan çıkar, olayın taraflanndan biri olursunuz. Olayda da böyle olmuştur. Aslında 'Avukatİa sanıklan pişmanlık konu- sunda ikna etselerdi mahkeme ölüm cezası ver- mezdi' savı, davavı gören mahkemeye de bir hakaret oluşturmaktadır. Bağımsız bir mahke- me (ki Baki Tuğ sıkıyönetim askeri mahkeme- sinin bağımsızlığına ınanmaktadır>avukatlann şu ya da bu tutumu nedeniyle ölüm cezasını hak etmemiş sanığa böy le bir ceza veremez, sanığın hakkını korur. Çünkü yargı lanan sanıktır. avu- kat değildir. Böyle bir sav, mahkemenin sanık- lara hak etmedikleri bir cezayı verdiğini söyle- mek anlamına gelir kı, bu mahkemeyı küçük dü- şüriir. Baki Tuğ bunu yapıyor. Bu gençler siyasal bireyleme girmiş, bu uğur- da yaşamlannı ortaya koymuşlar ve pişmanlık konusunun tartışılmasına bile karşı çıkmışlar- dır. Nitekim dönemin başbakanı Nihat Erim'in " Pişman oisunlangereğuıidüşünürûz" anlamı- daki basın demeçlerine şiddetli tepki göstermiş- ler, yakınlannın ve hiç kimsenin hiçbir maka- ma böyle bir başvuruda bulunmaması için biz avukatlanna ricada bulunmuşlar. rahmetli ar- kadaşımız Niyazi Ağrnıaslı'nın İnönü ile görüş- me isteğine de olumlu bakmamışlardır. Kaldı ki 59. maddede düzenlenen hafifletici nedenlerin uygulanması için salt pişmanlık şar- tı aranmaz. Mahkeme birçok nedenlerle bu koşullann var olup olmadığını araştırarak ve takdir hakkıni kullanarak karar verir. Avukatlar bunun koşul- lannın var olduğunu kanıtlayıp uygulanması is-< teğinde bulunabilirler. Bu görev, tarafimızdan faz-ı lasıyla yerine getirilmiştir ve dava dosyası ile yüz- lerce sayfalık savunma metinleri bunun belge-> sidir. Avukat, ileri sürülen suçlamayı, toplumsal ve. hukuksal temellen ve oluşma şartlan içinde tar^ tışır ve doğru uygulama yapılmasını sağlama- ya çalışır. Yoksa onun görevi, sanığın pişman ol-, masını ya da günah çıkarmasını sağlamak de-; ğildir. Baki Tuğ. avukatla papazı birbirine ka-^ nştınyor. 5) Baki Tuğ emekJi bir askeri yargıç ve eski 1 bir milletvekilidir. Bu çerçevede, yaşı ve varol- ması gereken birikimi onun demokrat, hoşgö- rülü, entelektüel derinliğe sahip olmasını ge- rekli kılaf. Oysa Baki Tuğ'un üsîubunda bunla- n görmek mümkün değil. Orada kavgacı, hır-, çın bir Baki Tuğ var. Acaba bunun altında çok derinlerde bir yer- de vicdan azabına benzer bir şeyler mi yatmak- tadır? Çünkü dünya âlem bilmektedir ki kamu v icdanı 25 yıldan beri bu haksız ve adaletsiz ka- ran benimsememiş, içine sindirememiştir. Eğer böyleyse hırçınlaşmanın buna çözüm getirece- ğini hiç sanmıyoruz. Yapılması gereken hem kendı v icdanında hem de kamuoyu önünde iç- tenlikleözeleştiridebulunmak, lİMart'lan, 12 Eylül'leri savunmaktan vazgeçmektir. Baki Tuğ'lann başka çıkış yollan yoktur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear