22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MART1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET • 4 SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN İLYASOĞLU tstanbuFda keman şöleııleıd..•Cihat Aşkm'ı bu konser mevsiminde ilk kez geçen hafta iTÜ'deki Maden Fa- kültesi salonunda dinledik. Ve büyûk bir aşama geçirdiğine tanık olduk. Yay tek- niği, kendine güveni, çalgısına hâkimi- yeti, duyarlılığı ve disiplini ile ülkemi- zin önde gelen sanatçılanndan biri ola- rak kendini kanıtlamış dunımda. 1968 Istanbul doğumlu sanatçı, ITÜ Konservatuvan'nda Ayhan Turan ile eğitimini tamamladıktan sonra Ingilte- re'de Kraliyet Koieji'nde egitim gördû. Bugünlerde jisansüstü derecesini almak üzere. Piyanist Mehru Ensari eşliğinde, dolu dolu bir program haarlamışlardı. Bach'ın mi minör partitasından Mo- »rt'ın K. 378 si bemol majör sonatına, Beethoven'm sol majör Romans'ından Wîeniawski'nin Faust fantezisine kadar keman edebiyatının başyapıtlannı başa- nyla sundular. Buraya kadar Cihat Aşkın'ı uluslara- rasi ölçütlere uygun bir yorumcu olarak alkışladık. Bundan sonra bir düzenleyi- ci ve hatta besteci olarak hazırlanmıştı resitaline. Türk Müziği Konservatuvan'nın 20. kuruluş yıldönûmü etkinlikJeri çerçeve- sinde bir resital sunduğunu düşünerek anlamlandırdık bu denemeleri. Ancak müzik tarihinin doruktaki bes- tecilerini dinledikten sonra bu çalışma- lan bir "arayış" olarak nitelendirebildik. Bu özgün yapıtlar yine Cihat Aşkın'ın son derece kendine gûvenli yayından çıkrruş, nice emek verilerek hazırlanmış ve tûm program ezbere alınmıştı. özel- likle Necip Ceial AnteTin bugüne dek hiç seslendirilmemiş keman konçerto- sunu bulup tek bölüm halinde "Dua" başlığı altında düzenlemesi, bunlardan en ilgınciydi. LeylaSaz'dan 'Neşkfc-iZ»- fer Marşı' ve anonim tûrkülerden düzen- lemelerie kendi makamsal çalışmalan- nın da ömeklerini verdi. Kendisi bu çalışmalannt. "halkla fle- tişim için güleryûziû müzik'' olarak nite- lemiş. Tarihte Sarasate, Kreisler, Vıeus- Güberen Sadak Cihat Askın Liana İssakadze C ihat Aşkın yay tekniği, kendine güveni, çalgısına hakimiyeti, duyarlılıgı ve disiplini ile ülkemizin önde gelen sanatçılanndan biri olarak kendini kanıtlamış durumda. ÎDSO'nun hafta sonu konserinde kemancı Liana issakadze, ustalıkh bir yorumla Şostakoviç'in 1.keman konçertosunu seslendirdi. Gülseren Sadak'ın kendine özgü Chopin anlayışı ve tekniğiyle, baştan sona Chopin ile örülmüş resitali keyifli bir ortam yaşattı. munu getirdi. Konçertonun ilk bölûmünde topluluk ile solist arastnda bir yanş yaşandıysa da solistin güçlü dinamizmi ortamı den- geledi. Özellikle kadanzı çalarken Issa- kadze'nin hûneri bir kez daha ortaya çık- tı. Geçen yıllardan da nitelikli anılar bı- rakan Issakadze'yi yine konuk etmek, onu yeni yapıtlarda dinlemek isteriz. Şostakoviç'in 90. doğum yılı anısına düzenienen konserin ikinci bölûmünde bestecinin 5. senfonisi yer alıyordu. Or- kestramızın çok iyi tanıdıgı bu yapıtın ilk bölûmünde biraz daha esnek bir yorum- la soiolann daha anlamlı duyulduğu bir işleme ortaya çıkabilirdi. Kemanlardan da daha zengin bir sonorite beklenirdi. Aynca cumartesi sabahki seslendiride son bölüm daha tempolu ve daha firtına- lı bir Şostakoviç, dinamizmini yansıta- bilirdi. Yine de Şostakoviç'in değişken ruh hallerini, umarsızlığı kadar alaycı yönünü de dile getiren bir yorumdu. Gülseren Sadak'tan Chopin demeti temps ve VVieniavvski gibi birçok beste- cinin bu tür beste ve düzenleme yaptıgı- nı belirtiyor: "Bir yandan ustahkiannı sergilediler, öte yandan konser salonlan- nın ağır hsvasını hafiflettikr. Klasik mü- ziği her sınıftan insana sevdinne geiene- ğini sördürdüJer." Bu çalışmalarla bağdaştırmak mantı- ğı ile ikinci bölüme VVieniavvski'nin fan- tezisi ile başladı. Cihat'm beste ve dü- zenlemeleri, bizim de bellekJerimizde o gecenin bir anısı olarak kalacak. Gönül isterdi ki bu resitali daha geniş bir dinleyıci kitlesi dinlemiş olsun, daha çok müziksever Cihat Aşkın'm usta yo- rumculukta kat ettiği yola tanık olsun! Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy gibi sanat- çılan yetiştiren Ayhan Turan'ın önderli- ğindeki "Hızh Keman Birimr, Istanbul Teknik Ünıversıtesi Türk Müziği Kon- servatuvan'nın yirmi yıllık tarihine kı- vanç kaynağı olmalı. Issakadze'nin hflneri İDSO'nun hafta sonu konserinde bir başka keman şöleni daha yaşandı. Ke- mancı Liana Issakadze. ustalıkh bir yo- rumla Şostakoviç'in 1. keman konçerto- sunu seslendirdi. Istanbul Devlet Senfo- ni Orkesrrası'nı VTadimirAKschulervö- netti. Sovyet asıllı kemancı Bayan Issa- kadze'yi 1988'de Sibeiius'un konçerto- su ile dinlemiş ve hayran kalmıştık. Son- radan Cemal Reşid Rey Konser Salo- nu'nda kendisini Gürcistan Oda Orkest- rası'nın şefı olarak izlemiştik. issakad- ze. Da\id Oistrakh'ın öğrencisi Thiba- ud,Çaykovski, Sibelius ödülleri gibi ke- man dalındaki en önemli ödüllerin sahi- bi. Halen Münih'te yaşayan sanatçının birçok CD kaydı var. Şostakoviç'i ya- kmdan da tanıdığı gibi onun nasıl tınla- ması gerektiğini ve inceliklerini çok iyi özümsemiş bir sanatçı. Bizlere Oistrakh ekolünün gönülden kopan yalın yoru- Yorumcular resitallerinde giderek kar- maşık programlar yapmaya, hiç çalm- mamış yapıtlan araştınp ortaya çıkar- maya ya da az çalınanı seçmeye başladı- lar. Klasikleşmiş tematik programlar bulmak iyice zorlaşmışken Gülseren Sa- dak'ın baştan sona Chopin ile örülmüs resitali keyifli bir ortam yaşattı. Atatürk Kültür Merkezi'nin konser salonunda yer alan resital, Chopin'in valsleri, bal- ladlan, Op. 29 La bemol majör Imp- romptusü ve op. 20. no. 1 Scherzo'sundan oluşmuştu. Bu dinletide Gülseren Hanım kendine özgü Chopin anlayışını yine kendine öz- gü tekniği ile gerçekleştirdi. Son yillar- da her resitalinde yalnız Chopin çalma- yı bir gelenek haline getirmiş. Bu kez de Chopin'in ülkesinden birdestekle, Tür- kiye-Polonya Dostluk Bilim ve Kültür Derneği'nin organizasyonu olarak bu re- sitali gerçekleştirdi. Gerilikler karanlığında, gençlerimizin verdiği incelikli yanıtlar ışıtıyor ülkemizi! Kabafaldar yuı ııağnıa karşı festivafler AHMETSAY ANKARA - 13. Uluslararası Ankara Müzik Fesrivali'nde 28 sanat birimrnin 35«tkinliği yeralıyor. Festival programı- nı iki açıdan değerlendirmek gerektiği- ni düşünüyorum: Birincisi, etkinliklerin gerçekten "uluslararasT nitelik taşıyıp taşımadığı, ikincisi festivalin kimliği. Bu ölçütler sadece Ankara Festivali'nin de- gil, ülkemizde düzenlenen öteki "ulus- lararası" festivallerin de düzeyini belir- lemektedir. Dış ülkelerden getirilen, ama bizdeki benzerlerini aşamayan, müzik birimlerinin "uluslararası'' katkısını hep kuşkuyla karşılamışımdır. Aynı biçim- de, uluslararası düzeyde olan, ama baş- ka firsatlarla her zaman dünleyebildiği- miz, izleyebildiğimiz Türk sanatçılann festivallerimize ne gibi yeni soluklarge- tirdiği üzerinde düşünmeliyiz. Bir festivalin programında "olağanüs- tü" düzeydeki etkinlikler ağırlıkta olma- yabilir. Genelde, festival programının asıl "knrtana"sı, etkinlikler bütününün anlamıdır, festivalin kimliği, rengi, me- sajıdır. Alçakgönüllü koşullarda hazır- lanmış bir festival, kimliği ve mesajıyla, şatafatlı festivallerden daha fazla hareket ve bereket getirebilir. Ankara Festiva- li'nin bu doğrultuda bilinç ve ruh kazan- masını diledim, yine diliyorum. Oysa, hemen belirteyim: 13. Festivalin progra- mı, gerek çeşit zenginliği, gerek etkin- liklerin dört haftaya dağılımı yönlerin- den, bu yıl profesyonelce hazırlanmış görünüyor Açılış konserini Tiflis Senfoni Orkest- rası sunuyor. Belki siz de Gürcülere ya- kınhk duyar, Gürcü kültürüne güvenir- siniz. Arçfl ve Şota adJı "Gürcü" ve "gol- cfl" futbolcular, Trabzonspor'a kan ver- Mehmet Nemudn medi mi? F.Tüzün'ün "AnadohjSûiti"ni programın başına alan bu orkestranın be- ni yanıltmayacağını umuyorum. Festivalin kapanış konserinde "Slovak Senfoni Orkestrası ve Korosu"nu dinle- yeceğiz. Öteki senfoni orkestralan ise Türkiye'den CSO, Bilkent ve Izmir Dev- let Senfoni... Gûrer Aykal yönetiminde- ki Cumhurbaşkanlığı Senfoni, bir "dün- ya prömiyeri" ile bu bildik orkestralan- mızdan aynhyor. Çalgı müziği kapsa- rrunda festivalin en parlak topluluğu "Acadenry of St Martin in the neWs" oda orkestrası olarak görünüyor. Bale etkinliklerinde yine yığılma göz- Iüyoruz: lsviçre'den, Israil'den, Ital- ya'dan gelen topluluklann yanı sira, asıl FaalSay AvsemSunaTı izlemek bize mutluluk ve- recek. Geçen yıl Viyana Operası solist- lerinden Yekla Kodallı'yı getiren Anka- ra Festivali, bu kez Belçika Kraliyet Ba- lesi'nde dans eden Ayşem Sunal'la bi- linçli seçimini sürdürüyor. Aynı kapsam- da gözden kaçmaması gereken başka bir övüncümüz var: Dünyanınen iyi orkest- rası olarak bilinen Berlin Filarmoni'nin ilk Türk üyesi Emre Tamer! 1969 doğumlu kemancırruz Emre Ta- mer, Ankara Konservatuvan'nı bitirdik- ten sonra Berlin Yüksek Müzik Oku- lu'nu ünlü kemancı Prof. Gronkh'in öğ- rencisi olarak tamamlamış ve önceVTa- dimir Ashkenazy yönetimindeki Berlin Radyo Senfoni'nin üyeliğine atanmıştır. Emre Tamer Herbert von Karajan bursunu kazan- mak için bir sınav maratonundan geç- miş, birincilikle kazandığı sınavdan son- ra, Berlin Filarmoni Orkestrası'nınpod- yumuna çıkan ilk Türk olmuştur. Nadir Nadi'nin gazetesinde böyle genç bir kemancımızı anlatmak beni gö- nendiriyor. Şimdi o, Ankara Festiva- li nde "Emre Tamer-Fazıl Say Ikilisi" olarak resital verecek. Programda yine Ankara Konservaruvan 'ndan arkadaşla- n olan aynı kuşaktan Mehmet Nemut- Ip'nun "Gödük Gazefi de bulunuyor. Tamer-Say ikilisi resitalde "ilkseslendir- mesi*'ni gerçekJeştirmek üzere Nemut- lu'ya sipariş vermişlerdi. "Güdük Ga- zel", geçen yıl yirirdiğimiz Bilge Kara- su'nun anrsma bestelendi. Mesaj, işte bu anlamlı halkalar zinci- ridir. Keşke festivaldeki 35 etkinliğin 10'unda böyle mesajlar verilebilseydi. Bew«nlatann)"otMm, stz gönuöyorjnu- sunuz? KabalıkJar, gerilikler yumağınm yuvarlanıp durduğu karanlıkta, gençle- rimizin verdiği incelikli yanıtlar ışıtıyor ülkemizi. Bu bir strateji olmalıdır Festival kapsamında gösterilmeyişi in- citici olmasma karşın, Fazıl da arkadaş- lannınparalelindebirkatkıgetiriyorfes- tivale: Sevda-Cenap And Müzik Vakfı adına bir "oda müziği işüğp açıyor. 3-11 nisan tarihleri arasında, mezun olduğu Ankara Konservatuvan'nda gerçekleş- tireceği bu ücretsiz kurslara tüm genç ar- kadaşlannı bekliyor. Işlik, pasif katılım- cılara ve halka açık... Bu günleri görmek için yaşadım gali- ba: Fazıl, kendi "seofoni konçertanfının dünya prömiyerini Gürer Aykal yöneti- mindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni eş- liğinde kendisinin solist olarak katılı- mıyla gerçekleştirecek, kendi konserva- tuvannda oda müziği işliği yapacak, Cumhuriyet gazetesinden Berlin Filar- moni'ye, sevgili çocuklanm Emre Ta- mer'den Mehmet Nemutlu'ya, "Güdük GazeCden BOge Karasu'ya ve oradan da Bursa'daki "Tayyare Kültür Merke- a"nde tüm müzik öğrencilerine açık bir resital vermeye uzanan onurlu, incelikJi bir çizgide koşacak, on beş günlük bu kı- sa serüveni soluk soluğa tamamlayıp New York'taki küçük stüdyosunda ken- disini bekleyen beste ve piyano çalışma- lanna uçacak... Festival mestival bahane, işin sırn in- celikte... Anlatabiliyormuvum efendim? (A. Say'la iletişim kurmak için faks: 0312.223 3945). DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FTJAT •• • ••• Kuraiaca Yaşamoykuleri Nâzım Hikmet'in yaşamını anlatanlann yaptıklan inanılmaz yorumlar, yakıştırmalar, ruhbilimsel çözüm- lemeler karşısında, yıllarca şaşkınlıktan şaşkınlığa düşmüş bir kimse olduğum için, Peter Shaffer'in oyunundan sinemaya aktanlan Amadeus adlı filmi bayağı kuşkuyla izlemiştim. Doğru muydu anlatılanlar? Doğru olup olmamasının ne önemi vaıi Bu bir film... Bir sanat yaprtı... Bir sanat yapıtında her şey kurmacadır... Dedikodulara, yakıştırmalara dayanıyorsa, gerçek- lere uymuyorsa, bunu bilimsel yöntemlerle çalışan yaşamöyküsü yazarlan nasıl olsa açıklariar... Ya gerçekler aynntılanyla bilinmiyorsa... O zaman sanat yapıtındaki kuşkulu yorum giderek yerteşmez mi? Aslında gerçekler aynntılanyla bilinse de, sanatçı- nın yorumunu gölgelemek, etkisiz kılmak çok güçtür... Amadeus filminden çıkanlar, kitaplıklara koşup Mo- zart ile Salieri arasındaki ilişkilerin gerçek yüzünü öğrenmek için, bilimsel yöntemlerle yazılmış yaşa- möykülerini okumuşlar mıdır sanıyorsunuz!.. Bu işte bir terslik var: Çünkü kuımaca bir yapıt yaşamöyküsünü yorum- ladığı ünlü kişinin adını kullanınca kurmaca değilmiş izlenimi veriyor... Anlatılanlara gerçek diye bakıyo- ruz... Oysa sanat yapıtlan gerçeği olduğu gibi yansrt- maz... İşin başında, her şeyi algılama gücüne göre algıla- yan, gönlüne göre değıştiren, yeteneğine göre sanat- laştıran bir yorumcu vardır... Onun için de bence, sanat yapıtlannın kurmacalı- ğını gizleyen her şeyden kaçınmak gerekir... O film Mozart ile Salieri'nin adian kullanılmadan da çevrilebilirdi... Gene anlaşılırdı onlardan söz edildiği, ama adlannın kullanılmaması, gerçeklere uymayan bir yorum yapıldığını vurgulamış olurdu... İşin çok daha kötüsü, bizde bilimsel yöntemlerle ya- şamöyküsü yazanlar da yoruma düşkünlükte sanat- çtlanaratmıyorfar... Ömekse Nâzım Hikmet'in 1930'larda, Erenköy'de- ki Mithat Paşa Köşkü'nde "komün" kurması benzer- siz biryakıştırmadır: Aileler birleşmiş, tavuklar, koyun- lar, inekler, bağ bahçe, otlak, hep birlikte ortak bir ya- şam yaşanmış... Oysa işin gerçeği şu: O zamanlar Erenköy yazlık yeri. Kentte, apartman- larda oturanlar Caddebostan'dan, Suadiye'den de- nize girmek için yazları Enenköy'e gelıyorlar. Köşkle- rin çogu kışlan boş kaltyor, hele bazılan bütünüyle bı- rakılmış durumda, yazlan da gelen giden yok. Mithat Paşa Köşkü de onlardan biri. Nâzım'ın babası ölmüş. Kız kardeşi Samiye yeni evlenmiş ya da evlenmek üzere, ev anyor. Piraye, annesi Nuıtıayat Hanım, kız kardeşi Sel- ma, ablası Fahamet, onun kocası Vedat Başar bir apartman katında oturuyorlar. Nâzım ile Piraye de evlenmeye karar vetince, on- lara da bir ev gerekiyor. Hepsi bahçeli, büyük köşklerde büyümüş, apart- man yaşamına geçim zoruyla katlanan kişiler. Üç ay- n ev açmaktansa, ucuz kiraya verilen bırakılmış bir köşkü tutup birlikte yaşamanın daha keselerine gö- re olacağmı hesaplıyortar. "Bahçeye iyi kötü bir şeyler ekeriz, yemiş ağaçta- nndan yararianınz, birkaç da tavuk besleriz" diye dü- şünüyorlar...- Bir araya gelen bu insanlann, sonsuz "iyiliği, her- kese açık yüregiyle, tam bir şeytan tüyü olan Nâzım'ı sevmekten öte toplumsalcılıkla hiçbir ilgileri yok. Vte- dat Başar mason; Altunizade Nurtiayat Hanım soy- luluğa düşkün bir eski zaman kadını; Samiye'nin ko- cası Seyda Yartınm askeıiıgını yapıp burs aldığı ku- rumda çalışmaya hazırlanan bir mühendis... Birbirierini seven, ama inançlannın değil, yaşamın bir araya getirdiği insanlar... Komünmüş, sofrası herkese açıkmış, hastalanan arkadaşlara bakılırmış... Piraye sonunda bu yüke da- yanamamış... Yakıştırmanın sonu yok!.. Keşke öyle olsaydı, öykü güzelleşiyor, ama işin ger- çeği öyle değil... Bilimsel yöntemlerle çalışan yaşamöyküsü yazar- lanmız böylesine yaratıcı olurlarsa kurmacacılan ar- tıksizdüşünün... Neyse... Geçenlerde Orhan Asena'nın Nâzım Üçlemesi adını verdiği oyunlannı okudum. Kitabın sonuna bir de övgü yazısı eklemişler, "Şair olarak ölmeyen Nâ- zım'a, insan olarak da kan ve can verme ustalığı" gi- bi sözler... Bence, tam tersine Nâzım'ı hiç anlamamış Orhan Asena... Bayağı davranışlar, son derece düzeysiz konuş- malar, doğru olmayan birtakım bilgiler, yanlış yorum- larla dolu bu üç oyunu okurken bunaldım diyebilirim... Nâzım Hikmet'i tanımanın tek sağlıklı yolu, herhal- de kendi ürünlerini okumak... Şiirierini, oyunlannı, no- rnanlannı, öykülerini, yazılannı, mektuplannı... Onu anlatan kitaplardan, özellikle de anılardan sa- kınmak gerekiyor... Canh ve yoğun bir dinleti haftası BUGUN ÖNPERKOTAHYAU tZMtR- Her dinleti mevsiminde, mart ayı ile birlikte îzmir'in müzik etkinlikle- ri canlanır; geçen hafta bunun ilk belirti- lerini yaşadık. 9 mart cumartesi akşamı Elhamra'da Mozart'ın "SihirB FTüt"ünün galası var- dı. IZDOB'un titiz bir çalışmayla ortaya koydugu yapım, belki de tzmir'de yılın sa- nat olayı olarakdeğerlendirilecektir; çün- kü operayı sahneleyen Yücd Erten,özgün bir yaklaşımla çalışmış. Sözgelimi orkest- ra çukurunu salondan ayıran geniş korku- luğun üstü sahne olarak kullanılmış. Ay- nca, sahnenin bir köşesinde Mozart'ın yaşamından bazı kesitler görüntülenmiş. Galayı izleyen günlerde solocularm ve Neâh Seçkin yönetimindeki orkestranın yommu, müzik çevrelerinde epey konu- şuldu. Böylece Mozart'ın bu baş yapıtı, olumlu ve olumsuz yönde eleştirildi. Ben kendi payıma, "Sihirti Flüt" temsili ile il- gili görüşlerimi sonraki yazılanmdan bi- rine saklamayı daha uygun buluyorum. Israilli sanatçılann dinJetisi "Sihirli Flüfün ardmdan, yine Elham- ra'da 11 mart akşamı "İsrail Piyanolu L ç- lösü"nün dinletisini izledik. Topluluğun üyelerinden Aleıander Volkov (piyano) ile Marcel Bergman (viyolonsel), Sovyet- lerBirliğı'nde yedştikten sonra 1970'ler- de İsrail vatandaşlığına geçmiş sanatçılar- T| jf3 ^ ^y^ birlikte îzmir'in müzik etkinlikleri canlanır. tZDOB'un Mozart'ın 'Sihirli 71 /m Flüt'ûnün galasından sonra israil Piyanolu Üçlüsü'nün, Hüseyin Ulutaş ve Eftal / \/ m Altun'un dinletileri gerçekleştirildi. ÎZDSO'nun Rengim Gökmen yönetimindeki JL. r JL konserlerinde kemancı Edith Peinemann, Brahms'ın re major keman konçertosunu çaldı. Aynı zamanda senfoni sayılan konçertoda Rengim Gökmen orkestraya güzel müzik yaptırdı. Aslında Gökmen'in her dinletisi müzikseveri mutlu kılan nitelikler taşır. Sanatçı, ortaya çıkan sorunlann mutlaka üstesinden gelir ve yetkili bir şef olarak her yapıta ağırlığını koyar. dır. Avusturya doğumlu Manahem Bre- uer (keman) ise küçük yaşta lsrail'e gel- miş ve burada yetişmiştir. Topluluk, Y^ıudi besteci Ben Haim'in "Oryantal Tema Üzerine Çeşitiemder"i ile Brahms'ın op. 87 ve Schubert'in op. 100 piyanolu üçlülerini çaldı. Sayın cumhurbaşkanımızın Israil'i zi- yaret ettiği günlere rastladığı için biraz siyasal bir rengi olsa bile söz konusu din- leti bütünüyle evrensel nitelikteydi. İyi müzik yapan ve calgılannın tekniği açı- smdan son derece güvenli olan topluluğu beğeniyle dinledik. Ses temizliği, tonda- ki dolgunluk ve tını güzelliği yönlerin- den dikkati çeken bu yaşlı sanatçılar, BBC için Schubert'in, Schumann'ın ve Brahms'ın piyanolu üçlülerini içeren CD'ler yapmış ve başlıca sanat merkez- lerinde dinleti vermişlerdir. Hüseyin Uhıtaş ile Eftal Altun'dan olu- şan keman-viyola ikilisi, 14 mart akşamı, DEÜ Devlet Konservatuvan'nm Narlıde- re'deki salonunda çaldı. Sağlam teknikle- ri olan ve güzel müzik yapan gençler, öz- gün yapıtlar yerine Ulutaş'm düzenleme- lerini yeğlediğinden, ortaya koyduklan yorum hem tını hem de yapıt seçimi açı- sından sorularla doluydu. Ne ki söz ko- nusu ikilı gelecek yıllarda oda müziği çevremizde iyi bir yer edinebilir. Rengim Gökmen Yönerirnindeki IZDSO İZDSO, 15-16 mart günlerindeki din- letılerini Rengim Gökmen'in yönetimin- de verdi; kemancı Edith Peinemann, din- letilere solocu olarak katıldı ve Brahms'ın re majör keman konçertosunu çaldı. Önceki yıllarda da birkaç kez ülkemi- ze gelmiş olan Peinemann, dört yaşmda Mainz kentinde kemana başladı; ilk öğ- retmeni babasıydı. Daha sonra Heinz Stnaske ile çalıştı. 19 yaşında ilk ödülü- nü alan sanatçı, 1962'den başlayarak her dinleti mevsiminde ABD'nde geziler yapmaktadır. Aynca dünyanın çeşitli sa- nat merkezlerinde önde gelen orkestra- larla çalmış, başlıca müzik şenliklerine konuk sanatçı olarak katılmıştır. Bundan on yı I kadar önce Izmir'de ver- diği bir resitalde Peinemann'dan, Franck'ın keman-piyano sonatını dinle- miş. çizdiği romantik atmosfer karşısın- da büyük heyecan duymuştum. Bir baş- ka gelişinde çaldığı Bach'ın eşliksiz ke- man sonat ve partitalanm ise beğenme- miştim. Geçen haftaki Brahms konçerto, Franck sonattaki doyumsuz romantikli- ğin havasmı taşıyordu. Jlerleyen yaşından gelen bazı pürüzler bir yana bırakılırsa sanatçı, romantik müziğin yorumunda gerçek bir yetkili olduğunu kamtladı; konçertoyu, son ölçülere dek tam bir de- vingenlikle çaldı. Özellikle ikinci bölüm (adagio), tadırıa doyultrjayan bir Brahms müziğiydı. Aynı zamanda bir senfoni sayılan kon- çertoda Rengim Gökmen, orkestraya gü- zel müzik yaptırdı. Solocu ile kaynaşma iyiydi. Tuttiler, ses temizliği yönünden biraz sallantılı da olsa dolgun ve doyuru- cuydu. Aslında Gökmen'in her dinletisi müzikseveri mutlu kılan nitelikler taşır. Sanatçı, ortaya çıkan sorunlann mutlaka üstesinden gelir ve yetkili bir şef olarak her yapıta ağırlığını koyar. Kendisinin tZDSO'nun sanat sorumluluğunu üstlen- miş ofması, kurum için büyük bir firsat- tır. Dinletinin ikinci yansmdaki ilk yapıt, M. M. tppoütov tvanov'un "Türk Frag- manlan"ydı ve program notlannda "Türk" nitemiyle belirtilen doğu ezgile- rinden oluşuyordu. İkinci olarak seslen- dirilen G. Swiridorun "Kar Fırönası'' ise Puşkin'in aynı adı taşıyan öyküsönden yapılmış fiknin'müziğiydi. Söylendiğine göre süit biçimindeki yapıtın her parça- sındaki sade ve çarpıcı olmayan nitelik- ler, filmin naif karakterleriyle tam bir uyum göstermektedir. Orkestra her iki yapıtı da coşkulu bir yaklaşımla çaldı. Baş kemancı Şebnem Ozdemir ile klarnet grup şefı Atrf Peynir- d'nin Sviridortaki sololan kusursuzdu. Salonu dolduran dinleyicilerin kesilmek bilmeyen alkışianna bakılarak denilebilir ki böylesi halksal yapıtlann zaman za- man seslendirilmesi, onlar açısından ra- hatlatıcı ve coçturucu olmaktadır. Şu var ki geçen hafta dinlediğimız yapıtlar, bu türün en alt sıralanna rahatça yerleştirile- bilir. MÜZİK Akbank Oda Orkestrası, şef lonescu Galati yöneriminde Sabancı Center'da bir konser veriyor. Saat 19.30'da başlayacak olan konsere Sovyet kemancı Victor Pikaizen ve piyanist kızı Tatiana Pikaizen solist olarak katılıyor. Kültür Bakanlığı Istanbul Türk Müziği Topluluğu Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 19.30'da bir konser venyor. Koray Safkan'ın solist olarak katılacagı konserde udi Necati Çelik çeşitli saz eserleri seslendirecek. SİNEMA 'Eva Siao ve Sabri Özaydın'dan bir sinema şiiri: Yol', Aunan Kültür tşleri Kurulu ve Istanbul Alman Kültür Merkezi'nin işbirlığiyle saat 18.30'da Alman Kültür Merkezi'nde (Galip Dede Cad. 85) göstenlecek. Sabn Özaydın'm yönetmeni olduğu fiim, yaşamın anlamım, ınsanlarla doğa arasındaki uyumu ve fotograf sanatçısı Eva Siao'nun yaşamını konu alan bir serüven. PANEL 'Bağımlılığın Çıkmazında Çağdaş Gençliğin Dramı' konulu panel, Mımar Sman Ünıversıtesi Oditoryumu'nda saat 14.00'te gerçekleştirilecek. Panele konuşmacı olarak Prof. Dr. Özcan Köknel, Prof. Dr Zcki Kılıçaslan, Doç Dr. tlkay Kasatura katılıyor OTURİIM Azerbaycan Kültür Günleri kapsamında düzenlenen 'Bağımsıziık Sonrası Azerbaycan Şiirinde Üslup Arayışlan' konulu oturum, saat 17.30'da Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gerçekleştinlecek. Oturuma, Ataol Behramoglu, Ahmet Ogıız, Ramiz Rövşen ve Arif Memmedov katılıyor. TtYATRO 'Geçmiştcn Günümüze Azerbaycan Tiyatrosu' konulu tiyatro gecesi. saat 20.00'de Muammer Karaca Tiyatrosu'nda. Geceye Prof. Dr. Timıırçin Efendiyev, Prof. Dr. Yaşar Karayev, Anar Rızayev, Hilali Mahmutoğlu, Arslan Sultanov, Rasim Balavev, Melahat Abbasova, Prof. Tevfik tsmail, Ramiz Azizbeyli ve GSM oyunculan katılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear