02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22ŞUBAT1996 PERŞEMB EKONOMÎ/PARA RAPORU Bir talanın anatomisi ÇETİN YİĞENOĞLU Özelleştirme, Türkiye Cumhuriyetı ntn kuruluşundan bu yana uygulamaya konulan en önemli ekonomi politikalardan biri kuşkusuz. Ancak bugün tam on altıyıldır etkin biçimde uygulanan özelleştirme politikasında iflasın yaşandığı gözlenmektedir. Bu olguyu göstermesi açısından Çukumva ElektrikAnonim Şirketi özgün bir ömek oluşturmaktadır. ÇEAŞ, özelleştirme sürecinin sonuna gelindiği sırada aJal almaz biçimde "özelleştirilmiştir." Çünkü ÇEAŞ, bir kez zarar eden KlTdeğildir. Devlet kuruluşu da değildir. tyi işletilmeyen bir şirket de değildir. Yapısal açıdart ise bundan hrk üç yıl Önce o çokyaygarası koparılan "liberal ekonomi politikamn ruhuna uygun " kurulmuş. son dere kdriı bir şirkettir. Işte bu şirket özelleştirmenin en büyük müteahhitlerinden biri konumundakı Uzanlar'a devletin en sorumlu mevkilerinede oturanlar tarafindan pervasızca verilmiştir. "Özelleştirme furyası "nda aldıklan TOE (Türk Otomotivi Endüstrisi) 'yi batiran Uzanlar ise ÇEAŞ'ın içıni küçükyatmmcûar aleyhine boşaltmaktan çekinmemişlerdir. Bu olayla "devletin malı deniz, yemeyen domuz " mantığının yüzyıllardır egemen olduğu bu ülkede özelleştirmenin asıl amacının da çeşitliyalanlarla kamuoyunun aldatildığı gibi "serbestpazar ekonomisini geliştirmek "olmadığı ortaya çıkmıştir. Şu anda ÇEAŞ "bir özelleştirme skandalı" olarak iUkegündeminin en önemli maddelerinden biri durumunda incelenmeyi beklemektedir. Çünkü ÇEAŞ skandalı, sadece özelleştirmenin değil, sisteminyozlaşhrılması somıcu bütünüyle liberal ekonomi polinkanm ve pek çok degerin nasıl iflas ettirildiğini ortaya çıkarmıştır ÇEAŞ olayı kapsamlı biçimde incelendiğinde -tek elden tüm ele geliştirilecek bir bahş açısıyla- Türkiye nin içine düşvrüldüğü oriamı gösterecek mteliktedir Hisseleri uluslararası talep gören Çukurava Elektrik AŞ'nin aylık kazancı 3 trilyon liraya ulaşıyordu OzeHeştirme başından bu yana yanhşü T ürkiye 194O'lı ytllann so- nunda yumurta dışsatımın- da dünya bırincisiydi. Tür- kiye'nin bu başansı halkın yoksulluğundan kaynakla- nıyordu. Halk öyle yoksuldu ki tavu- ğunun yumurtladığı yumurtayı bile ye- meyip satıyordu. Adana'da 30 Mart 1993'te yapılan tartışmah genel kuruldan sonra yöne- timi kökJü değişikhğe uğratılan, gele- ceği bılınmeze yöneltilen Çukurova Elektrik AŞ (ÇEAŞ) halkın yokluktan kapısındaki tavuğun yumurtasını yeme- yip sattığı bir dönemde kurulmuştu. Adanalılar yemedikleri yumurtalann parasıyla ortak olmuşlardı ÇEAŞ'a. Seyhan Barajı'nın ya- pımı ve ÇEAŞ'ın kuru- luşunun gündeme gel- diği 1940'Iann ikinci yansında dünya tıpkı 1980'lerdeolduğugıbi büyük bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşı- yordu. Bir yeni dünya düzeninin kurulma ça- balan ikinci Dünya Sa- vaşı'nın bitmesinden he- men sonra uygulamaya konulmuştu. Bu amaç- la geliştirilen Marshall Planı çerçevesinde im- zalanan anlaşmayla ABD, Türkiye'ye eko- nomik yardıma başla- mıştı. Bu ilişkilerin do- ğal sonucu olarak Türkiye NATO'ya girrniş, Avrupa Konseyı 'ne üye olmuş- tu. Böylece Türkiye iktisadi ve siyasi anlamda Batı'yla işbirliğini bağıtla- mıştı. Günümüzün moda deyimiyle "globalleşme"deki yerini almıştı. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir liberal rüzgâr esiyordu. Demokrat Parti'nin tek başına ıktıdara geldiği çok partili düzene geçişımizin ilk yıl- lannda siyasal iktidann sloganı "Her mahallede bir mih oner yaratmak"tı. lşte KlT'lerin özelleştıriîmesinden ilk kez bu dönemde 1950'de söz edilme- ye başlanmıştı. Devlet eliyle palazlan- maya alışmış "milli burjuva" için KlTlerden daha tatlı kaynak mı olur- du? Ne önemi vardı halkın gereksın- ÇEAŞ Türkiye'de birinci "liberal dalga" diye tanımlanabilecek 1950'lerde kurulmuştu. 80'lerdeki "ikinci liberal" dalgada ise tahrip edildi. melerinin ucuza karşılanmasının, üre- time dönük sanayı alryapısının? Siz bakmayın 24 Ocak 1980'den sonra ortaya çıkan politikacılann "özel- leştirme"yi dâhıce bir buluş gibi ya- şamımıza sokmalanna. Padışahlannın bile rüşvet aldığı bu ülkede özelleştir- menin geçmişi dört yüz yıl eskiye da- yaruyor. Kım bilir, belki de dünyada bu- nu ilk icat eden biz Türkler olmuşuz- dur. 16. yüzyılda Osmanlı Maliyesi dara düştüğünde iltizamı (vergi) top- lama işini mültezimlere (kesenekçi) peşin ödeme, açık arttırma usulüyle satmıştı. 1911 yılında bütçe açığinı ka- pamak isteyen dönemin Osmanlı yö- netimi de dört yüz bin lira karşılığın- da Taksim Kışlası 'nı sa- tışaçıkarmıştı. Özelleştirme süreci- nin başlangıcı kabul edı- len kökJü kararlann alın- dığı24Ocakl980'edek uygulamaya konulan si- yasi ve ekonomik prog- ramlar, yaşadığımız sı- kıntılann hazırlayıcısı olarak görülmektedir. Seyhan Barajı'nın yapunı ve ÇEAŞ'ın kuruJuşunun gündeme geldiği 1940'lann ikinci yansuıda dünya bpkı 1980'lerde olduğu gibi büyük bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşıyordu. Darbe geliyor Ülke yönetiminde meydana gelen yapısal değişıkliklerin temelin- de hep alınan kökJü eko- nomik kararlann etlusi sezılmektedır. Örneğın Demokrat Parti ıktidan- nın sonunu hazırlayan önemli neden- lerden birinin de 1958'de yapılan yük- sek oranlı devalüasyon olduğu öne sü- rülmektedir. Aynı şey 12 Mart için de geçerligörülmektedır. Çünkü, 1970'te de Hazine zor duruma düşmüş, dış ödemelerdengesı bozulmuştu. Bunun üzerine işbaşındaki Demirel hüküme- ti 1970 Ağustos'unda başta devalüas- yon olmak üzere birdizi ekonomik ka- rar almıştı. Ardındanda 12 Martaske- n darbesi gelmişti. Ekonomideki benzer durum 1977 Şubat'uıda da yaşanmıştı. Merkez Ban- kası dö\iz transferlerini resmen durdur- muştu. Ekonomi tıkanmıştı. Bu neden- le ışbaşına gelen kjsa ömürlü hükü- metler peş peşe beş istikrar programı hazırlamak zorunda kalmışlardı. 1977'de Demirel hükümetinin "Enflas- yona Karşı Mücadele PaketPni, 1978'de Ecevft'in "Yaptsai DeğişinT, "Para Kredi Tedbirleri", "Ekono- miyi Güçlendirme Programı" ızle- mıştı. Bu dört program sanki Demirel hükümetınce açıldanan 24 Ocak Ka- rarlan'nın altyapısını oluşturmuştu. Adalet Partisi azınlık hükümetince alınan 24 Ocak Kararlan'nın siyasal ba- şı Demirel, teknisyeni ise dönemin Başbakanlık Müsteşan Özal'dı. Ama kararlar Genelkurmay *ın da bilgisi al- tında uygulamaya konulmuştu. Sanı- nm Özal tarafindan 8 ve 30 Ocak 1980 tarihlerinde kararlann anlatılması için komutanlara verilen brifingin anlamı da buydu. Özal, brifıngden bir hafta sonra Dünya Bankası Başkanı Mc Na- mara'ya da bir mektup yazmıştı. Söz konusu mektupta KlT'lerin zarar et- mekten kurtanlarak serbest piyasa eko- nomisine yönlendirileceği ve böylece Türkiye delü ekonomik politikamn fel- sefesinde yapısal değişikliğe gidilece- ği anlatılıyordu. Çünkü söz konusu ka- rarlann oluşumunda IMF'nin istekle- ri, yabancı kuruluşlarla yapılan gizli pa- zarlıklar, verilen taahhütlerin rolü bü- yüktü. 24 Ocak öncesinde ekonomik tıkanmayla dış borçlar da çok artmış- tı. Akla gelen her kaynaktan borç ara- nıyordu. Borç veren uluslararası kunı- luşlann Türkiye'den isteğı hep aynıy- dı: "Yatırımlara aynlan kaynaklar azaltılmalı, kalkınma hızı düşürül- meli... Devalüasyon yapılmalı, para değeri gerçekçi olmalı. Enflasyon- un yavaşlatılması için sıkı para po- litikası uygulanmalı. KİTsorunu çö- zümlenmeli. Kamu ve özcl sektörde ücret artışlan denetime alınmalı." 24 Ocak Kararlan'yla başlayan sü- reçte 12Eylürüngüvencesinde 1983'te yapılan seçimle "darbe sivil görün- tü kazandı." Ancak devletin küçül- tülmesi savı birtürlû yaşama geçirile- medi. Aksine devlet yaşamın her ala- nına müdahale eder duruma getirildi. Müdahalenin en az olduğu bir ortam- da piyasa mekanizmasını etkin kılma amacına da ulaşılamadı. Serbest bıra- kılan faizler arttı. Risk yükseldi. Dur- gunluk. enflasyon, fiyatlar artarken sa- nayi üretimı, kapasite kullanımı, ücret- lerdüştü; yatınmlarda gerileme sürdü. Kaynak erozyonu açısından büyük olumsuzlukJann yaşandığı bu dönem- de KlT'ler aşama aşama özelleştirme- ye hazırlandı. 20 Mayıs 1983'te yü- rûrlüğe giren 60 sayılı KHK ile bazı dü- zenlemelerin yanı sıra KlT'lenn ve bağlı ortaklıklann tasfiyesi gündeme getirildi. KİT sübvansiyonlan kaldı- nldı, büyük zamlar yapıldı. KlT'lere kendi fiyatlannı saptama yetkisi veril- di. tstihdam düşürüldü. KİT düşmanlığı Sovyetler'de sosyalist sistemin çö- küşüyle Türkiye'de KİT düşmanlığı hızlandınlarak geliştirildi. Dünyada "küreselleşme'' ve "değişim rüzgâr- lan TI nın esmeye başladıgı bu dönem- de kaynaklan zorlanan KtTJer gitgi- de zarar etmeye başladılar. Özel ban- kalardan yüksek faizle kredi almak zo- runda kalan KlT'ler zarar eden kuru- luşjar haline getirildiler. 3059 sayılı yasayla elektrikte, çay (3092), tütün (3291) ve öğretimde (625) devlet tekeli kaldınldı. 3291 sayılı ya- sayla KlT'lerin tamamen ya da kıs- men pay senetlerinin kıralanması işlet- me hakkının devri ve tasfıye yöntem- leriyle özelleştirilmelerine başlandı. 1994'te ise 4046 sayılı yasayla özelleş- tirmenin kapsamı devletin tüm mal ve varhklannı kapsayacak biçimde ge- nişletildi. ÇEAŞ Türkiye'de birinci "liberal dalga" diye tanımlanabile- cek 1950'lerde kunjlmuşru. 80'lerde- ki "ikinci liberal" dalgada ise tahrip edildi. 50'lerle 80'lerdeki gelişmeler arasında öyle büyük benzerlikler var kı... Birçokçarpıklığınoluşmasınayol açan köyden kente birinci göç dalga- sı 1950'lerde, ikinci göc dalgası ise 1980'lerde ortaya çıktı.Iki dönemde de antilaik yapılanma ve köktendinci- lik yükselışe geçti. Her iki dönemin başla- nnda görece bolluk ya- şandı. 1950'lerdeki üre- tımde gerçek bir bolluk, 1980'lerdeki ise vitrinler- deki bolluktur. 1950'de Ko- re savaşının konjonktürel etkisiyle bolluk ve pazar- da genişleme olmuştu. 1980'lerde Güneydoğu olaylan ve Körfez savaşı yasandı. Bunlar her iki dö- nemde de dış politikada bağımlılığın ABD ağır- lıklı göstergesiydi. Her iki dönemde de liberal söy- lemler popülerleşti, dev- letçiliğe karşı sloganlar yurtseveriik gibi algılandı. 50'lerde radyo yaygmlaştı, demiryollan ihrnal edilerek karayollanna ağırlık verildi. 1980'lerde otoban yapımına agırlık verildi; ıletışim önem kazandı, medya çeşitlenmesine illegal biçimde gidildı. Bütün bunlar kuşkusuz pazar olanak- lannın geliştirilmesi amacına yönelık- ti. ÇEAŞ'ın Uzanlar'a tam bir ulufe gi- bi verildiği 1993'e gelindığınde ise Türkiye'de bırçok konuda tam bir be- lirsizlik hüküm sürüyordu. Güneydo- ğu kan gölüne dönmüştü. Sosyo eko- nomik sonınlarbunaltıyordu. Toplumun hemen her kesiminde yaşanan bunalım neoliberallerin "değişim-dönüşüm" sloganlanyla aşılamıyordu. Plansız- programsız ekonomi politikalann u ça- pul dürtûsü"yle uygulanması ve kö- tü kaynak kullanımı sonucu ortaya çı- kan "kaynak sorununu" gidermek için verimJi kuruluşlara yönelindi. Da- ha doğrusu verimli kuruluşlar peşkeş çekilmeye başlandı. Bu kuruluşlann başında da ÇEAŞ gelıyordu. ÇEAŞ büyüyor Yüzde altmış beşlık payı küçük or- taklara ait ÇEAŞ, "sermayenin taba- na yayılması amacına uygun olarak" kuruluş amaçlan doğrultusunda baraj- laryapıyordu. Seyhan'dan sonra Sır, Ka- dıncık-1, Kadıncık-2, Mersin Termik santralının yanısıra ürettiğı toplam enerjiye eşıt eneıji üretecek Berke Ba- rajı'nın yapımına ginşiyordu. Üretti- ği enerjiyle sanayinin kalkınmasına katkıda bulunuyor, bu aradaor- taklanna da yüzde yüz yirmi beşlere varan kâr paylan dağıtıyordu. Pay senetleri en değer- lı senetlerden sayılı- yordu. Birçok göster- gede ibrenin kırmızıyı gösterdıği 1980'lerin sonunda ÇEAŞ dünya capında ekonomi ve fi- nans çevrelerinde iti- barlı yerini koruyordu. Çünkü, artık Seyhan ve Ceyhan akjyor. Çu- kurovalılar bakmıyor- du. Akan sudan sürek- li olarak enerji üretiliyordu. Enerji sektörü, ülke ekonomisınin şah daman olması kadar, aynı zaman- da para da demekti. Dünyada pay se- netleri itibar gören birkaç şirketten bi- ri ÇEAŞ'tı. Şubat 1996 verilerine gö- re ayda üç trilyonluk kazanç getiren bir işlermeydı, şirketti... lşte bu şirket sanki zarar ediyormuş gibi, "zarar ettikleri için satışa çıka- rılan" KlT'lerin arasında değerlendı- rilıp "daha verimli duruma getiril- mesi için özelleştirmek" gibi saçma- sapan gerekçelerle Uzanlar'a yok pa- hasına verildi. Uzanlar da sermayesı yumurta olan ÇEAŞ'ı omlet yapmak- tan çekinmediler.. SÜRECEK Şirket sanki zarar ediyormuş gibi, "zarar ettikleri için satışa çıkanlan" KÎT'lerin arasında değerlendirilip "daha verimli duruma getirilmesi için özelleştirmek" gibi saçmasapan gerekçelerle Uzanlar'a yok pahasma verildi. D O Ğ A N AKIN / ESRA YENER Vergiden kaçan kesimler, yasal boşluk ve olanaklan değerlendiriyor , ,--/<, i Kayıt dışı, sistemin eseri SORU: Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altma alma veya vergi tabanını genişletrne programı için gelir idaresinin sizce hedef alması gereken sektörleri sayarak -örneğin inşaat finans gibi- analiz yapar mısınız? Bu konuda uygulanabilir önlemler neler olabilir? tLHAN KESİCt: Kayıt dışı ekono- mının neredeyse milli gelir rakamını aşacak boyutlarda olduğu yaklaşımla- n var. Türkiye'deki kayıt dışı ekono- mi zannedildıgı kadar yüksek değildir. Milli gelirin yüzde 8'i ile yüzde 10'u civanndadır. Rakamsal olarak da yak- laşık lOmilyardolarile 15 milyardo- lar arasındadır. Ama burada daha zi- yade kastedilen vergi dışı ekonomidir. Türkiye'deki vergi yükünün düşüklü- ğü, kayıtlara girmeyen birekonominin varlığının gerekçesi olarak gösterile- bilir. Milli gelir hesaplanyla bakıldı- ğında kayıt dışı ekonomi çok yüksek boyutlarda değildir. Türkiye'de vergi dışı büyük bir ticari faali- yet vardır. Diyelimki 15 milyardolarlık ka- yıt dışı ekonomiyli ka- yıt içine aldınız ve yüz- de 20 gibi bir vergi uy- guladıruz. 3 milyardo- lar gibi bir vergi geli- n çıkmaktadrr. Bu çok yüksek bir rakamdır. Türkiye'nin bütün ku- rumlanndan toplanan vergi 1 milyar dolar civanndadır. Kayıt dı- SARACOĞLU: Kayıt dışı ekonomiyi kayda almak için vergi idaresinin kullanması gereken birinci araç bankacılık sistemidir. şı ekonomiyi 15 milyar dolar olarak ka- bul etsek ve yüzde 10 oranında vergi- ye tabi tutsak, Türkiye'nin bir yılda topladığı toplam kurumlar vergisini aşar. Bu bakamdan kayıt dışı ekono- mik 1-2 milyar dolar civannda bir ver- gi kaybına neden olmaktadır. Aynca re- kabeti bozan bir duruma gelmektedir. En belirgin kayıt dışı ekonomi inşa- at ve tekstil sektörlerinde vardır. ZEKERtYA TEIVÜZEL: Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması ile vergi tabanının genişletilmesi için; a- Vergi yasalannın tam ve eksiksiz olarak uygulanması ile uygulamala- nnda çağdaş denetim yöntemlerinden yararlanılarak denetlenmesinin, b- Vergilendirilebilirgelirkavramt- nın yeniden tanımlanmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Vergi yasalannın tam ve eksiksiz olarak uygulanmasını engelleyen ne- denlerin başında gelir idaresinin çağ- daş biryapıya kavuşturulamaması, pc- sonel istihdamında kariyer ve liyakat ilkelerinden gitgide uzaklaşılması, ça- hşma koşullan ile ücret rejiminin ye- tersizlikleri gelmektedir. Geçen 3 yıl içerisinde vergi tabanı- nın genişletilmesi ve vergi denetimi konusunda gösterilen çabalara ömek olarak herkese bir vergi numarasının venlmesi çalışmalan gösterilmiş \e 11 milyon yurttaşın vergi numarası al- dığı ve bu saymın da 1996 yılında 20 milyon kişiye ulaşacağı ilan edilmiş- tir. Ancak bu çalışmalar kamuoyunu al- datmanın ötesinde bir sonuç verme- miştir ve vermesi de bu yasal düzen- lemelerçerçevesinde beklenmemelıdır. Çünkü 1995 yılı mart ayında gerçek usulde gelir vergısı be- yannamesi veren ver- gi yükümlüsü sayısı 1.859.082'dir. Bu ra- kam 1994'te 1.865.253,1993'te de 1.919.4. Görüldüğü gibi tek vergi numarası ile be- yanname veren yü- kümlü sayısı artma- mıştır. Aksine yüküm- lü sayısında azalma ol- muştur. Aynı dönemde götü- ^^••^•^ rü vergi yükümlüleri- nin sayısı da 1.010.778'den954.319'a gerilemiştir. Kurumlar Vergisi yükümlülerinin sayısı ise 1995'te 280.393 olmuştur. Buna göre vergi dairelerine vergi ödeyen vergi yükümlüsü sayısı topla- mı 3.093.000 dolayında kalmaktadır. Bu durumda tek vergi numarası ve- rilen 11 milyon vergi yükümlüsünün ne olduğu sonısunun yanıtlanması ge- rekmektedir. Vergi numarası yetersiz Maliye Bakanlığı'nın yaptığı çalış- ma daha önce muhtasar beyannamele- re eklı bordrolarda numarasız olarak yer alan ücretlilere bir numara vermekten ibaret kalmıştır. Vergi reformu olarak sunulan uygulama mevcut şekliyle ver- gi gelirlerini arttırmaya riiçbir etkisi olmayacak bir uygulamadır. Maliye Bakanlığı'nın faal olmayan yükümlüleri de kapsayan ve vergı ida- resinin boyutlannı aşan, herkese bir vergi numarası uygulaması çağdaş ül- kelerde "yurttaşlık numarası" ya da "sosyal güvenlik numarası" olarak uy- guJanmaktadır. Nitekım bizde de MER- NİS projesı ile herkese bir yurttaşlık numarası verilmesi çalışmalan Içişle- ri Bakanhğı Nüfûs fşleri Genel Müdür- lüğü'nde sürdürülmektedir. Bu neden- le yapılması gereken bu projenin bir an önce sonuçlandınlarak herkese bir "yurttaşlık numarası" verilmesi ve bu numaramn da ekonomik ve sosyal yaşamın birçok alanında (vergi, tapu. banka, sosyal güvenlik. yurtdışı seya- hat, taşıt sicilleri ve her türlü sicilde) kullanılmaya başlatılmasıdır. Buralar- dan elde edilen bilgilerle vergilendir- me bilgilerinin çapraz denetim yön- temleriyle denetlenmesi suretiyle de etkili bir vergilendirme sağlanmalıdır. Gelir kavramı sorgulanmalı Bu alanda etkinlik sağlamanm birdi- ğer koşulu da vergilendirilebilir gelir kavramının yeniden tanımlanma zo- runluluğudur. Bu tanımın yeniden ya- pılarak vergilendirilebilir gelirin be- lirlenmesinde gelirin değişımi olan harcama ya da varlıklann da kullanıl- masınaderhal başlanılmalıdır. Bunun için gerekli yasa) değişiklilderyapılın- caya kadar VUK 30/7 ve KDV Kanu- nu 9'2 maddelere işlerlik kazandınlma- sı da oldukça önemli sonuçlar sağla- yabilir. Böylece de etkin vergilendir- me; belli sektörlerin üzerine gitmek yerine vergilendirme olgusunu bir bü- tün olarak ele almak vergı yönetimi ve vergi denetimi ile vergi yargısmı çağdaş bir yapıya kavuşturmak, yü- kümlülerin vergi yüklerini ağırlaştır- madan, vergilendirilebilir geliri yeni- den tanımlayarak vergi tabanını yay- gınlaştırarak sağlanabilır. ONUR KLMBARACIBAŞI: Kayıt dışı ekonominin üzerinegitmedeki en etkili yöntem, bı$ekonomiyi denetle- yecek mekanizmayı oluşturmaktır. De- netim kayıt dışı çalışmayı zorlaştınr. Bu sadece 1-2 ana sektör içim geçerli de- ğildir. Kayıt dışı ekonomi en belirgin, hizmet sektöründe, dövizle kiralanan mallann oluşturduğu sistemde var. Gayrimenkullerden vergi alınmıyor. Bavul ticareti en önemli örnek. Bura- da sektör ayırmadan, hepsinin üzeri- ne gitmek gerekiyor. Bu mümkündür. Türkiye'deki sanayi kuruluşlannın gelirlerinin kazançlannın neredeyse yandan fazlası rant. Büyük ölçûde rant sonucu ortaya çıkıyorsa, bu çok garip bir sonuç doğuruyor. Demek ki üretim- den, yatınmdan değil, mali piyasada- ki boşluklan kullanarak kazanç sağlı- yor sanayici. Kazançlannı, repoda, ha- zine bonosunda değer- lendinyorlar. Devlet- de buna olanak sağlı- yor. Iç borçlanmadan vergi almıyor. Bütün bunlar rant geliri elde etmek için tahrik edi- yorinsanlan. Tabii yahnm, üretimaza- lıyor. Ancak girişimincinin yaptığı tüm hatalann yükünü toplum taşıyor. Bütün bunlan denetim altına almak gerekiyor. Bu niye yapılmıyor? Çün- kü yaptınlmıyor. Gümrük birliğine gi- rişte ortaya çıkan engelemeler de bu- nun en önemli göstergesi. Birtakım ki- şileraçıktan kazançlannı engellenme- mesi için lobi yürüttüler. NECATİ ÖZFIRAT: Kamu finans- man açıklannın kapatılması konusun- da yöntem arayışlan, mal ve hizmet üre- timine konu olmasına rağmen kayda bağlanamayan ekonomik faaliyetler olarak tanımladığımız kayıtdışı ekono- miyi ve onun büyüklüğü konusunda- ki tartışmalan, haklı olarak sürekli gündemde tutmaktadır. 1985-1994'ü kapsayan on yıllık sü- rede yapılan vergi denetımlerinde bu- lunan matrah farkı yüzde 65'tir. Bu her 165 liralık vergi matrahının 100 li- ra olarak gösterilmesi anlamına gelmek- te ve vergi kayıp ve kaçağının boyut- lan konusunda önemli ıpuçlan ver- mektedir. Vergi kayıp ve kaçağını gös- teren bir diğer gösterge, efektif katma değer vergısı (KDV) oranıdır. 1991 yı- lında tanm sektöründe ağırlıklı kanu- ni KDV oranı yüzde 6.5 iken, fiilı KDV oranı yüzde 1.8 olarak hesaplanmak- tadır. Hizmetler ve sanayi sektörlenn- de yüzde 12'lik kanuni KDV oranına karşılık, fıili KDV oranı hizmetler sek- törü için yüzde 4.7, sanayi sektörü için ise yüzde 9.6'dır. Kayıt dışı gözardı edflemez Gelir üzerinden alınan vergilerin fı- ili vergi yüklerine baktığımızda ise, 1993 yılında tahakkuk bazında yüzde 11 civannda olduğu görülmektedir. Söz konusu oran tanm kesiminde yüz- de 2.7, tanm dışı ücret ve maaş gelir- lerinde yüzde 16.9, kira gelirlerinde yüzde 0.4, faiz gelirlennde yüzde 5.9 ve nihayet tanm dışı diğer faktör ge- lirlerinde ise yüzde 11.3'tür. Türki- ye'dekayıtdışı ekonominin boyutlan gö- zardı edilemez ölçektedir ve gelir da- KOMİLİ: Tanmda, hizmet sektöründe, bazı serbest mesleklerde faaliyetin önemli bir bölümü kayıt dışı cereyan etmektedir. * vergi denetimlerinin etkin hale ge- tirilmesi ve bu amaçla denetim birim- lerinin tek çatı altinda toplanması, * herkese tek vergi numarası veril- mesi ve mükellefin bütün işlemleri- nin bu numara altında izlenmesi, * vergi kanunlannda olan ıstisna ve muafiyetlerin asganye ındırilmesı, * belge düzenıni olumsuz yönde et- kileyen götürii vergılendirmenın böl- gesel ve sektörel olarak daraltılması, * gelir vergısine götürii vergı nite- liği kazandıran hayat standardı uygu- lamasına, vergi sısteminde arzu edilen kayıt düzenı ve denetim etkinlıği sağ- landıktan sonra son venlmesı. Herke- se vergı numarası verilmesi uygula- ması 1995'ın ikinci yansındabaşlatıl- mıştır. GB'ye uyumda gerekler Gümrük birliğine uyum çerçevesin- de çıkartılan son ithalat ve ihracat re- jimi kararlan ile ihracat ve ithalat ya- pabilmek için vergi numarası sahibi olma zorunluğu getirilmiştir. Kayıtdışının büyümesinde etkili fak- törlerden bırisi. kamunun getirdiği sı- nırlamalar ve vergi oranlannın yük- sekliğidir. Aynca, çalışanlara yönelik olarak işverenlerin sosyal güvenlik primleri, zorunlu tasarmf kesintıleri ve konut edındirme yardımı gibi yü- kümlülüklen de bu kesımın büyüme- sinde etkili olmaktadır. Bu gelişme- ler sağlandıkça, vergi oranlannın ted- ricen ındirilmesinin kayıtdışı ekonomi- nin küçültülmesinde önemli rol oyna- yacağına inanıyorum. HALtS KOMtLİ: Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, sa- dece "polisiye" bir ça- lışma olarak değil, "ik- tisadi rasyoneİJeri de olan" bir çalışma olarak ğılımın bozulmasında önemli rolü olan birolgudur. Vll. Plan'da kayıtdışı eko- nominin vergi kapsamına alınması, üzerinde en çok durulan konulardan bi- risi olmuş ve vergi politikasının temel amacı olarak tanımlanmıştır. Plan dö- neminde kayıtdışılığın asgari seviye- ye indirilebilmesi için şu tedbirlerin alınması öngörülmüştür. * vergi idaresinin yapılandmlarak bölge bazında teşkilatlandınlması ve otomasyonunun sağlanması, YILLAR İTİBARIYLA VERGİ GELİRLERİNİN 1990 1991 1992 1993 1994 1995 DAGILIMI Dolaylı vergiler 21 trilyon 741 milyar 37 trilyon 549 milyar 70 trilyon 209 milyar 135 trilyon 949 milyar 304 trilyon 278 mityar 653 trilyon 539 milyar Dolaysız vergiler (Gelir-kurumlar) 23 trilyon 657 milyar 41 trilyon 94 milyar 71 trilyon 393 milyar 128 trilyon 324 milyar 283 trilyon 813 milyar 432 trityon 461 milyar YILLAR İTİBARIYLA BUTÇE GELİRLERİ VE BÜTÇE İÇİNDEKİ VERGİ GELİRLERİNİN PAYI YILLAR İTİBARIYLA BUTÇE HARCAMALARI VE BÜTÇE ACIĞI Bütçe gelirleri (TL) Vergi gelirleri 1990 56 trilyon 573 milyar 1991 99 trilyon 747 milyar 1992 174 trilyon 224 milyar 1993 351 trilyon 392 milyar 1994 753 trityon 440 milyar 1995 1 katrityon 404 trilyon 45 trilyon 399 milyar 78 trilyon 643 milyar 141 trilyon 602 milyar 264 trilyon 273 milyar 588 trilyon 91 milyar 1 katrilyon 86 trilyon 1990 1991 1992 1993 1994 1995 Bütçe harcamalan fTL) 68 trilyon 527 milyar 130 trilyon 263 milyar 221 trilyon 658 milyar 485 trilyon 249 milyar 899 trilyon 375 milyar 1 katrilyon 720 milyar Bütçe açığı 11 trilyon 954 milyar 33 trilyon 516 milyar 47 trilyon 434 milyar 133 trilyon 857 milyar 145 trilyon 935 milyar 316 trilyon 576 milyar NOT: Hükümet, 1994 yılında iç borçlanma amacıyla çıkarılan tahvil ve bonolar ile repo ve mevduat faizlerinden sağlanan gelirlerden vergi kesilmesi uygulamasını kaldırdı. ele almmalıdır. Burada temel prensip, sınırlı sayıda vergi mükellefinden yük- sek oranlı vergi almak değil, nispeten düşük oranlı vergıyı yaygın olarak uy- gulayabilmek ve bunu caydıncı bir ce- za mekanizmasıyla desteklemek ol- malıdır. Yani kayıt dışı kalmanın, ver- gi kaçırmanın riskini arttırmak gerek- mektedir. Zorunlu sigorta ödemeleri, zorunlutasarruf, konut edindirme yar- dımı ve damga vergisi ile alındığında, ücretler üzerinde ağır bir "istihdam vergisi" yükü oluşmakta ve bu da ka- yıtdışı ekonomiyi beslemektedir. Ka- yıt dışı ekonomide ölçek önemli bir faktördür. tşletmeler büyüdükçe kayıt dışmda kalmalan zorlaşmaktadır. Fir- malann ya da şahıslann vergi mükel- lefi olarak kayıtlı olmalan başka, faaliyetlerini kayıt altında sürdürmeleri başka şeydir. Tanmda, hizmet sek- töründe, bazı serbest mesleklerde faaliyetin önemli bir bölümü kayıt dışı cereyan etmektedir. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear