22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeCİmrivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayin Yönetmenı. Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya # Yazıı>lerı Mudürlerı Ibrabim Yıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç # Haber Merkezı Müdıiru. Hakan kara # Görsel Yönetmen Fikret Eser Dı$ Haberlcr ErgunBalcı#tbtıhbarat.Cengiz V. ıldırım # Ekonomı Bülent Kı/anhk O Kuliur Handan Şenköken # ŞP OT Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler Sami Karaören 9 Dûzcltmc" Abdullah Vazıci • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç Ya>uı Kurulu. Uhan Sdçuk(Başkank Orhan Krinç. Okta> Kurtböke. Hikmet Çetinka> a. Şükran Soner, Ergun Bakı, Dinç Tıyanç, İbnüıim Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Tcmsılcısı Mustafa Balbav 9 Haber Muıiürii Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125. Kat 4, Bakanlıklar- Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks. 4195027 • Izmır Tem.sılcısı. Serdar Kızık, H. Zıya Blv 1352 S. 2 3 Tel. 4411220,Faks.44191179AdanaTemsıkısı Çetin Viğtnoğlu. Inonü Cd 119 S. No 1 Kat: 1, Tel: 3522550, Faks. 3522570 Müessese Müdürü. ErolErkut» MEDYAC:»Yönetım MEDYA G . I Koordınalör Ahmet korulsan # Kurulu Ba^kanı-Genel Yonetım Kurulı Muhasebe Bülent Yener 9 tdare Mudur Gulbin Erduran Ba^kanı - Gene HB»eyinGürer91şlemıe.Önder • Koordınalor Reha Müdur Ljfüı Çelik 9 Bılgı-lşlem. Nail toal 9 Işıtman • Genel Mudur Alunen • Murahha Bılgısayar Sıstem: Mûrüvet Çiler Yardımcısı Mine Akdağ üye Bora GÖDenc Yıyınılıyın »e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın %e Yayıncılık A Ş Türicocajy t'ad 59 Jl Cağaloglu 34334 Ist PK 146 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hai) Faks (0 21 2) 511 »•* 95 22 ŞUBAT 1996 fmsak:5.l9 Güneş: 6.44 Öğle: 12.25 İkındi: 15.22 Akşam 17.52 Yatsı: 19.12 M E D V A C T e l 514 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks 511846* Diana'ya Doğulu ilgisi • Haber Merkea - Galler Prensesi Diana'nın Pakistan'a yaptığı iki günlük zıyaret ülkede büyük ilgi • topladı. Eskı dostlan Imran ve Jamıra Khan ile hasret gidermek amaciyla Lahor kentinde bulunan Diana, gıttiğı her yerde el üstünde tutuluyor. Moda dünyasında büyük prestiji olan Dıana'nın, ziyaretı sırasında Pakistan'a özgü giysileri yeğlemcsı, gördüğü sıcak ilginın en önemlı nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Diana'nın bugün Pakistan'dan aynlması bekleniyor. Açık göpüş protestosu • Istanbul Haber Servisi - Bayrampaşa Cezaevi önünde toplanan tutuklu yakınlan, siyasi tutuklulara açık görüş olanağı tanınmamasını protesto etti. Dün öğle saatlerinde toplanarak basın açıklaması yapan tutuklu yakınlan, "Zindanlar boşalsın, tutsaklara özgürlük" sloganlan attılar. Halklar ve Özgürlükler Platformu'ndan Oya Gökbayrak, yaptığı açıklamada. siyasi tutuklulara açık görüş olanağı tanınmamasını, "tutuklulan sındirme ve kimliksizleştirme" politikasının bir parçası olduğunu vurguladı. HABITAT içifl mesajlap • İstanbul Haber Servisi - HABITAT-II'de kullanılması amacıyla, evrensel mesajlar içeren cümlelerden oluşturulacak bır metnin, dünya insanlanna armağan edilecegi bildirildi. HABITAT-II Sıvil Forumu'na Katılımcı Bireyler Kozası tarafından getirilen öneriye göre binlerce bireyin kendi anadillennde gönderecekleri cümlelerin akşam saatlennden itibaren forum alanındaki ışıklı tabelada ve televizyonda alt yazı şeklinde yayımlanacağı belirtildi. Trafik Razalan • İstanbul Haber Servisi - İstanbul ve çevresinde bayrarrun 2. gününde meydana gelen dört ayn trafik kazasında 11 kişi öldü. Silivri D-100 Çantaköy mevkiindeki kazada iki otomobil çarpıştı. Kazada sürücüler Zafer Zincir, Gürbüz Gürsel ile Çetin Haiat, Koray Işık, Nail Akkan, Mustafa Çakır ve Ebru Özgöçmen olay yerinde yaşamını yitirdi. Şile'de bir otomobilin aşın hız nedeniyle bır ağaca çarpması sonucu, sürücü ile Ozan Tukali olay yerinde öldü. Alibeyköy'deki kazada ise aşın hız yüzünden virajı alamayan bir otomobilde bulunan Oktay Günday ile 7 yaşındakı oğlu öldü. Gebze'de de yanş yapan iki motosikletin çarpışması sonucu Cevat Türkan öldü Yücebaş öldü • İSTANBUL (AA) - Türk edebiyatını inceleyen çalışmalanyla tanınan gazetecı-yazar Hilmi Yücebaş (81) dün Istanbul'da öldü. 1915 yılında doğan Yücebaş, basın şeref kartı sahibiydi. FAO, 22 yıl aradan sonra 13-17 kasım arasmda Dünya Gıda Zirvesi'ni gerçekleştirecek 800 ıııilyoıı ldşi açMda karşı karşıyaSERKAN DEMİRTAŞ ANKARA - Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tanm Örgütü (FAO). 13-17 Kasım 1996 tarihinde 22 yıllık bır aradan sonra ilk kez Dünya Gıda Zirvesi'ni gerçekleştireceğini açıkladı. FAO, dünyada 800 milyon insanın açlıkla karşı karşıya kaldığmı belirterek zirvenin sloganının "Herkes Jçin d d a " olduğunu vurguladı. FAO, Roma'da yapılacak zirveye, devlet ve hükümet başkanlannın katılacağını ve dünyada yaşanan açlığın sona erdirilmesine yönelik ortak politikalann ele alınacağını bildirdi. Açıklamada, FAO Başkanı Jacques Diouf un. "Dünya gıda üretimi, 30 >ıl içerisinde dünya nüfus artış hı/j ile orantılı olmak üzere yüzde 75 artacaktır. Bu yüzden 2O3O'da dünyada yasayacak 9 milyan beslemek için şimdiden hanrlanmauyız" sözlenne yer verildi. Diouf, zirvede, en yüksek siyasi düzeyde yapılacak toplantılarda, açlıkla mücadele konusunda politikalann saptanması, bunlann uygulanmasının ele alınacağını • Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tanm Örgütü, zirvenin sloganının 'Herkes tçin Gıda' olduğunu açıkladı. FAO Başkanı Jacques Diouf, "2030'da dünyada yaşayacak 9 milyan beslemek için şimdiden hazırlanmahyız" dedi. kaydederek "Sloganımtz, 'Herkes İçin Gıda'dır" dedi. Diouf, şu görüşleri dile getirdi: "İnsanoğiunun gezegenleri ve daha öteleri keşfettiği bir çağda, açlık ve yetersiz beslenmenin insan potansiyelinin yüzde 20'sini \ok etmesi. kabul edilebilecek bir durunı değildir. İmanhğın hayatta kaJnıası. dümadaki gıda güvenliğine bağtadır." '800 milyon insan aç' FAO, 200 milyonu çocuk olmak üzere, kalkınmakta olan ülkelerdekı 800 milyon insanın kronik yetersiz beslendiğini ve milyonlarca insanın da gıda ve su yetersizliğinden kaynaklanan hastalıklara yakalandıklannı \nrguladi. Aynı ka>-naklarda, kalkınmakta olan ülkelerde her beş kışiden birinin günlük gereksinimi karşılayacak kadar gıda alamadıği, Afrika'da Sahra civannda ise her beş kişiden 2'sinin yetersiz beslendiğine yer verildi. Diouf, özellikle acil durumlarda gıda yardımının aç insanlara ulaştınlmasının faydalı olduğuna, ancak yardımın bir çözüm olmadığına dikkat çekerek şu görüşleri iletti: "Gıda gereksiniminin çok olduğu bölgelerin kendi ihtryaçlannı kendilerinin karşılamaları sağlanmalı. Bu sorunun üstesinden gelmenin olanaklı olduğunu biliyoruz. Aralannda en yoksullannın da bulunduğu birçok ülkc, başanlı bir şeküde gıda güvenliğini güçlendirdi. Bu ülkelere aynı özellikleri taşıyoriar. Ujgun su denetimi, tanm sektörüne sağlanacak destek, ithalat ve ihracat pazaıianna uiaşun, kurumsal yapının getiştirilmesL, sos\al hizmet ve ekonomik politikalann kullanılması yollanyia gıda güvenliği artünlabilir" FAO'dan yapılan açıklamada. katılımcılann açlığın sona erdirilmesi ve dünyada gıda güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak, bazı söz ve önerilerde bulunmalannın beklendiği vurgulandı. Zirvede ele aluıacak konular Ülkelerin, zirvede, gündeme getırecekleri konulann şu noktalan içermesi gerektiği bildirildi: "Gıda gmenliğini sağlayacak shasi, makroekonomik ve ticaret koşullan; herkese gıda sağlanması için politik ve kurumsal katkılar; gelecekteki gıda gereksinimlerini karşılayacak geçici ve acil gıda gereksinjmlerinin saglanmasj için yoUar; küresel, ulusal ve hane bazında olmak üzere uygun ve düzenli gıdanm sağlanması ile kendi kendine yetecek tanm yollannın tanrtunı; tanm, balıkçıhk, ormancılık konulannda >atınmın, araştırmanui, aJtvapı ve kurumlaşmanın öneminin attının çizilmesi ve gıda-tarım alanında uluslararası işbiriiği ve yardımın sağlanması.' Dünyada 200 milyon çocuk yetersiz besleniyor. Varoş kültürü ve sanatınm en belirgin öğeleri rap, break dance ve graffiti 'Sokaklar sert, tavır da öyle.• Varoş kültürü yaşamı sanata dönüştürüyor. Bu bir gerilla Rönesansı ve yoksul çocuklann alanlannda gerçekleşiyor. Metro duvarlannı varoş sanatçılannın graffitileri süslüyor. Bodrumlarda konserler veriliyor. Çeviri Servisi - Rico'nun siyah beresinin altındaki göz- lerinden kapkara bir öfke fışkınyordu. ttalyan ve İs- panyol Çingenesi kanşımı bu gözler çok şey görmüş- tü. 26 yaşındakı Rico, Pa- ris'in kuzeyine kurulmuş bir işçi sınıfi banliyö semtı Sar- celles'de yaşıyor. Pek çok Fransız banliyö semti gibi SarceUes de yoksul bir göç- men mahallesi. Semtin, sa- kinlerarasındaki adı "Işmer- kea". u İş" ufak tefek uyuş- turucu ticareti anlamına ge- liyor. Mahalie "ayaktakınu- nın" yuvası. Rico, buralar- da bıçaksız ya da silahsız gezilemeyeceğini söylüyor. Konuşurken kaslı bede- ninin her bir parçası ayn oy- nayan Rico, birdansçı. Fran- sızca konuşuyorama bu, va- roş çocuklannın Fransızca- sı. Ilham veriyor Beyaz birgöçmenin oğlu, Fransız mahallesinde Jama- ika getto müziği yapıyor. Ri- co, bu kültürel çapraz ateşin altında kendini evinde his- sediyor. "Getto bir enerji kaynagı, bana ilham veriyor. Paris'teyaşasavdım, aynı öf- keyi, aym nefreti duymaz- dım. Her şeyi yıkmak iste- mezdim." Bu Fransa'nın yeni kültü- rü: Açık sözlü. ıddialı. Fran- sız akademilerinde değil, va- roşlarda beslenmiş. Bu, Arap. Amerikan, Karayip, Afrika ve Fransız kültürle- rinin bir kanşımı ve bu kül- tür Fransız gençlerinin ko- nuşmasını, giyimini, şarkı- lannı, danslannı ve kendile- rini ifade etme biçimlerini et- kiliyor. Yazar Azouz Begag, "V^roşlar moda" diyor, "get- tolarda, kent merke/Jerinde oünayan bir yaşama tutku- V'aroşlarda yaşam kolay değil. tşsiztik oranı yüzde eüiye yakın. Bu duruın en sakin bölgelerde bile korku yaraüyor. su, bir varolma tutkusu var ve bu çok önemli bir sanat- sal kültür >aratryor." Fransada beslenen bu ye- ni hareket küresel bir getto kültürününyaratımı. Kökle- ri Bronx'da, Kingston - Ja- maika'da, Los Angeles ve Brixton - Londra'da, İs- lam'da ve NBA'de. Her şey A frika göcmenlerinin elekt- ronik medyayı ele geçirme- siyle başlamıştı. Yazar İsh- maelReed, 1972'deyazdığı Mumbo Jumbo adh roma- nında, beyaz olmayan sanat- çılann yapıtlannı müzeler- den dünyayayayan devrim- cı bir güç düşlemışti Varoş kültürü daha da iyısıni yapı- yor Müzelerin dışındakı ya- şamı sanata dönüştürüyor. Bu bir gerilla Rönesansı ve yoksul çocukJann alanlann- da gerçekleşiyor, metro is- tasyonlannın duvarlannda, sosyal konutlann bodrumla- nnda. Metro duvarlannı va- roş sanatçılannın graffitile- ri süslüyor. Bodrumlarda konserler veriliyor. 'Şimdi biz vanz' Tutkulu Fransız - Afrika- h oyuncu Adama Ouedra- ogo, bu oluşumun bir par- çası olmaktan çok keyifli. " Fransız kültürü baget ek- mek,berevecamembert pey- nirinden ibaretti. Şündi bi- ziz." Varoşlarda yaşam kolay değil. tşsizlik oranı yüzde elliye yaİan. Bu durum en sa- kin bölgelerde bile hooliga- nizm ve korku yaratıyor. Peş peşe soygunlardan yılan ın- sanlar bölgeyi terk ediyor Paris varoşlan savaş son- rası ekonomik iyileşme dö- neminde kurulmuştu. tkin- cı Dünya Savaşı'nın ardın- dan büyük bır konut soru- nuyla karşı karşıya gelen ül- kede, evsiz kalan milyonlar- ca insan, kentin dışlannda te- neke evlerde, gecekondular- da yaşıyordu. Aci I konut ge- reksinimi çözebilmek için ünlü mimar LeCorbusier, iş- çiler için yapımı kolay dev beton sosyal konutlartasar- lamıştı. 1960'larda.hızlage- lişen ekonomiye destek sağ- lamak amacıyla ülkeye ge- tirilen Kuzey Afrikalı, ttal- yan ve Pttrtekizfi göçmen iş- çiler de varoşlara yerleşme- ye başladı. 1970'lerde ya- şanan petrol krizmın sonu- cu olarak doğan işsızlik so- runu ise en çok göçmenleri etkiledi. 80İiyıllardagenç- ler arasındaki suç oranı ve uyuşturucu kullanımı art- maya başladı. Mathieu Kassovitz'ın fil- mi "Nefret" ile ınsanlann gözleri bu gelişen varoş kül- türüne çevrildi. Filmin öykü- sü, polis gözetimindeyken ölen bir Arap gencinden esinlenmişti. Varoş kültürü ve sanatınm belirgin öğeleri rap, break dance ve graffiti. Fransızca, rap'e çok uygun. Rap şarkı- lannın varoş argosu, getto kültürü için sözel birayin. Bu şarkılarda Fransızca, tngi- lizce ve Arapça çarpıtılarak yeni birdil oluşturuluyor ve bu, resmi dil Fransızca'ya meydan okuyor. Varoşlann çokkültüriülü- ğünü en iyi yansıtan toplu- luk ise Alliance Ethnik Top- luluk geçen yıl MTV Avru- paÖdülü'nü kazandı. Bir öğrencı varoş kültürü- nü çok gerçekçı bir biçim- de şöyle yorumluyor, "Sokak kültürü bir tavır. Sokakbr sert,tavır da övte-" Kevorkyan, mahkemede kulaklannı tıkadı 6 OKim doktoru'ndan protesto FUATKOZLUKLU VVASHINGTON - ABD'de "öKimdoktoru" diye adlandınlan ve hiç- bir sekilde kurtulma şan- sı bulunmayan hastala- nn ölüm hakkı olduğunu öne sürerek intiharlanna yardım eden eski doktor Jack Kevorkyan, yargı- lanmasını protesto ama- cıyla mahkemede kulak- lannı tıkadı. 1990 yılından bu yana sürekli gündem- de olan ve ötenazi (ölme hakkı) karşıtlan- nın "katil doktor" diye adlandırdığı Ke- vorkyan'ın yargılanmasına Michigan eya- letinin Detroit kentinde başlandı. 1993 yılında 3 ölümcül hastanın intiha- nna karbon monoksit gazı vererek "yar- dım'' eden; ancak onlan "öJdürmek" suç- lamasıyla yargılanan Kevorkyan, hakkın- dakı iddianamenin savcı larafından okun- masına başlanmasıylabirlikte. "Busaçma- hklan mı dinliyorsunuz" diyerek kulaklan- nı pamukla ve elleriyle tıkadı. Kevorkyan'ın yazdığı ve acı çekmeden na- sıl ölünebileceğinin anlatıldığı kıtabı jüri- ye gösteren Savcı John SkrzynJd. karbon monok- sit gazının sadece ölüm için kullanılabileceğinı anlattı. Kevorkyan'ın avukatı Geoflrey Fieger, müvekki- linin eylemlerine, "Acıyı azaltmak amacıv la yaptlan tıbbi müdahale. ölüme yol açsabOe uygulanabilir'' şek- lındekı Michigan eyaletin- de geçerli "intihara yar- dım" diye adlandınlan ka- nuna gönderme yaparak haklılık kazandırmaya çalıştı. Fieger. mahkemejürisine yaptığı konuş- mada, "Eğer çok hasta bir hayvanı veteri- nere götürmüşseniz ve size hayvan için ya- pılacak en insani eylemin havıanın derin bir uykuya yannlması olduğu söylenmişse ne ya- parsınız? Yapılacak en iyi şey acı içinde kıv- ranan havvanui acısuıa son vermekDr" de- di. ABD'de ölmeye karar verip bunu tek ba- şına gerçekleştiremeyenlere. "hiçbir şekil- de kurtulma şansı bulunmavan hastalann öJüm hakkı olduğunu" öne sürerek yardım eden Jack Kevorkyan sayesinde 1990 dan bu yana toplam 27 kışı yaşamını sona erdirdi. SEYAHATNAME YAVUZGÖR Kabifde... -Kısa bir süre geçmemişti bile... Kâ- bil "sosyetesi"ne kabul edildik. Çoğu Muhammedzai'lerden olan bu arka- daşJann hemen hepsi Kral Zahir Şah'ın, uzak yakın akrabalan idi. Avnjpa veya Amerika'da okumuşlardı. Bendeki bil- gilere göre 14 tane de "Mülkiyeli"o\- mah idi. Bunlann "cumhuhyetçilik"'tut- kusu kuşkusu ile önemli işlerden uzak tutulduklananlaşıhyordu. Birtanesi Mül- kiye'de "Yamyam " lakabı ile anılan Ne- simi ile geceyansı bir dağ başında bu- luştuk. Hasret giderdik. - O zamanın Genelkurmay Başkanı Seyytt Hasan ile muavini Hasan, bi- zım harp okulu mezunu idiler. Ama- nullah Han zamanından beri Kâbil'de görev yapan Türk askeri heyeti, işba- şında idi. Bu heyetin variığı, bir süre sonra Sadrazam Davut Han ile yap- tığım bir görüşmede bahis konusu ol- du. - Türkiye'ye gönderilen Afgan Büyü- kelçısi, Sultan Ahmet Han'ın mükem- mel Törkçe konuşan oğlu, Kâbil Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Şerzoy'la çok samimi olduk. Sultan Ahmet Han, bizi ikide bir kahvaltıya çağınr. Kurtu- luş Savaşı'na art anılarını anlatırdı. Ata- türk'ün sofrasında geçirdiği günleri ve şahıt olduğu olaylan ve konuşmaları naklederdi. "Siz dikte edin, ben yaza- yım" ricasında bulun- dum, amma buna razı olmadı. Bunu kendisine Ankara'da gösterilmiş olan mısafirperverlik ve saygı ile bağdaştıramaz- dı, galiba... - Birgece ataşemiliter yardımcısı, cin gibi bir binbaşı olan ismail Ba- tıbay'la, Kâbil dışında bir kulübede oturan emekli bir Afgan suba- yını ziyaret ettik. Farga- na'da Enver Paşa ile birlikte savaşmış. "Böy- le cesur bir adam haya- tımda görmedim. Bas- macıayaklanmasının so- nuna doğru yanımızda 150 kişi ya kalmıştı, ya kalmamıştı. 30.000 kişilik bir Kızılordu biriiği üzeri- mize geliyordu, birkurban bayramı sa- bahı... Paşam, bu iş bitti. Amu Derya hemen arkamızda... Geçip gidelim Af- ganistan'a, diyecekoldum. Oatınaat- ladı ve gelenlere karşı sürdü atını, şe- hit oldu" dedi ve duygulandı. Bizi de duy- gulandırdı. - Amerika'da, Meksika'da da dost- laredinmiştik, amma Kâbil'de bize gös- terilen ilginin ve dostluğun sınırı yoktu dersem, abartma olmaz bu... ilk aylarda, sokaklarda ve çarşıda "Çadıri" denilen, göz kısmı kafesli bir giysi ile dolaşan Kabil'in kadınlan için Sadrazam Davud Han, "Isteyen iste- diği gibi çıkabilir sokağa" demiş. Davet edildiğimiz Afgan ailelerinde tanışmaya başladığımız birkaç lisan bi- len, içki içen, kumaroynayan, açık söz- lü ve açık fikirli eşlerine ve çocuklarına kol kanat geren Afgan hanımlan oldu- ğunu gördük. • • • - Bizim, ülke olarak Afganistan'la hiç- bir sorunumuz yoktu. Bu ülkeyi de Bağ- dat Paktı'na almak gibi ortada ve ha- vada dolaşan birfîkir vardı, amma bu- nun gerçekleşmesi Afganistan'ın o sı- ralarda izlediği tarafsızlık politikası ile bağdaşamayacağı için fazla kurcalan- maması gerekiyordu. - 1958-1960 süreci içerisinde, Ser- dar Davut Han'ın "Paştunistan politi- kası" Pakistan ile aralannda çok gergın bir havanın doğmasına neden oldu. Aslında göçer ve bağımsız olan bu sa- vaşçı kabilelenn ne Pakistan ne de Af- ganistan'daki hükümetlerin herhangi birisine meyil ettikleri söylenemez. Bun- lar yüzyıllardır süren yaşamlanndaki öz- gür kabile hayatını sürdürmekten yana idiler ve bu konuda kimseye ödün ver- meleri bahis konusu değildi. Nitekim Sovyet kuklası olan sonraki Afgan ida- releri zamanında da yaklaşık 10 tümen gücündeki Sovyet biriiklerine karşı ön- celeri ellerindeki "şişane" tüfeklerle, sonraları dışandan gönderilen silahlar- la, çok iyi bildikleri bir işi yine kusursuz yaptılar: Savaştılar... Sadrazam Serdar Davut Han, sonu- cu belli olmayan ve ileriki tarihlerde, Af- ganistan'ı kana boyayan gelişmelerin, kökenini oluşturan "Paştunistan poli- tikası" gereği olarak "silahlanma" he- vesine kapılmıştı. Kendisi ile bir kez aramızda geçen gö- rüşmeyi aktarmadan geçmek istemiyo- rum: 1959 yılı kış aylannda, Batı, Sovyet- ler'in, Afganistan'a yavaş yavaş da ol- sa sistematik yöntemlerle sızmaya baş- ladığının bilincinegırdi. Bize ulaşan ha- berlere göre Sovyetler, Kâbil'deki Türk askeri heyetinin görevine son verilme- si yönünde telkınler yapıyordu. Ankara'dan talimat geldi. "Konuyu en yüksek seviyede görüşün" diye... Büyükelçi Okan, çoktan gen dön- müştü. Maslahatgüzar Mahmut Bey, ağır bir gripten yatıyordu. Büyükelçili- ğin ikinci adamı, Başkhâtip (ben) ola- rak sadrazamdan randevu istemenin, protol kurallanna uygun düşmeyeceği- ni düşündük. Acele cevap isteyen An- kara'nın talebini bir "lisan-ı münasip"\e Afgan hariciyesıneaktardık. Ertesı gun telefon ettiler. Sadrazam, " Türk büyü- kelçiliğinden gelen kim olursa olsun, bi- zim kapımız açıktır" demiş... Birsabah gittim sadrazama... Anka- ra'nın kuşkulannı naklettim. Banaözet- le şunları söyledi: "Siz Osmanlı ordusunun talim ve ter- biyesi için Alman, donanma için Ingi- liz, jandarma için Fransız uzmanlardan yarahandınız. Işiniz bitince de bunlan geri gönderdiniz. Pekâlâ da oldu. Son- ra Amerikan askeri yardımı başlayınca Amerikalı uzmanlargeldi. Biliyorsunuz. Sovyetler'den askeri malzeme ve silah alıyoruz. Bunlann kullanılması, bakımı vb işler için Sovyet uzmanlan, kaçınıl- mazbirzaruret... Buna rağmen Türkas- keri heyetinin görevine son verilmesi, şu sırada bahis konusu değildir. " Serdar Han, bundan sonra Türkiye ile olan dostluklannın, hiçbir suretle ze- delenmesineolanak bulunmadığını, bu- nu da Ankara'ya bildirmemizi söyledi. Konuşmanın bir yerinde Osmanlı ta- rihini çok iyi bildiğini izlediğim Serdar'ın, 19. yüzyıldaki Osmanlı vezirlerinin In- giliz ve Rus etkilerini, nasıl karşı karşı- ya getirerek yokuş aşağı giaen impa- ratorluğu, diplomasi yolu ile ayakta tut- maya çalıştıklanndan bahsetmesi, şim- di de kendisinin başta ABD olmak üze- re Batı ile Sovyetler arasında buna ben- zer bir tutumu yeğlediği intibaını uyan- dırdı bende. Yöntem aynı olabilirdi, amma Os- manlı Imparatorluğu ile Afgan Krallı- ğı'nın çapları da değişikti ve zamanlar başka idi artık. Serdar Davut Han, 1973'te "cumhuriyet" kurdu. Amcazadesi Kralı Roma'ya gönder- di. 1978'deki kanlı ayakJanmada katledil- di. Seyyiat ve sevabı ile Tann rahmet ey- lesin... Yarın: Baman-ı Huda
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear