Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CumhuriyeCİmrivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayin Yönetmenı. Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordinatörü Hikmet
Çetinkaya # Yazıı>lerı Mudürlerı
Ibrabim Yıldız (Sorumlu), Dinç Tayanç
# Haber Merkezı Müdıiru. Hakan kara
# Görsel Yönetmen Fikret Eser
Dı$ Haberlcr ErgunBalcı#tbtıhbarat.Cengiz
V. ıldırım # Ekonomı Bülent Kı/anhk
O Kuliur Handan Şenköken # ŞP
OT
Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler Sami
Karaören 9 Dûzcltmc" Abdullah Vazıci
• Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge
Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç
Ya>uı Kurulu. Uhan Sdçuk(Başkank
Orhan Krinç. Okta> Kurtböke.
Hikmet Çetinka> a. Şükran Soner,
Ergun Bakı, Dinç Tıyanç, İbnüıim
Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa
Balbav. Hakan Kara.
Ankara Tcmsılcısı Mustafa Balbav 9 Haber Muıiürii
Doğan Akın Atatürk Bulvan No 125. Kat 4, Bakanlıklar-
Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks. 4195027 • Izmır
Tem.sılcısı. Serdar Kızık, H. Zıya Blv 1352 S. 2 3 Tel.
4411220,Faks.44191179AdanaTemsıkısı Çetin Viğtnoğlu.
Inonü Cd 119 S. No 1 Kat: 1, Tel: 3522550, Faks. 3522570
Müessese Müdürü. ErolErkut» MEDYAC:»Yönetım MEDYA G . I
Koordınalör Ahmet korulsan # Kurulu Ba^kanı-Genel Yonetım Kurulı
Muhasebe Bülent Yener 9 tdare Mudur Gulbin Erduran Ba^kanı - Gene
HB»eyinGürer91şlemıe.Önder • Koordınalor Reha Müdur Ljfüı
Çelik 9 Bılgı-lşlem. Nail toal 9 Işıtman • Genel Mudur Alunen • Murahha
Bılgısayar Sıstem: Mûrüvet Çiler Yardımcısı Mine Akdağ üye Bora GÖDenc
Yıyınılıyın »e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basın %e Yayıncılık A Ş
Türicocajy t'ad 59 Jl Cağaloglu 34334 Ist PK 146 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 (20 hai) Faks (0 21 2) 511 »•* 95
22 ŞUBAT 1996 fmsak:5.l9 Güneş: 6.44 Öğle: 12.25 İkındi: 15.22 Akşam 17.52 Yatsı: 19.12 M E D V A C T e l 514 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks 511846*
Diana'ya
Doğulu ilgisi
• Haber Merkea - Galler
Prensesi Diana'nın
Pakistan'a yaptığı iki günlük
zıyaret ülkede büyük ilgi
• topladı. Eskı dostlan Imran
ve Jamıra Khan ile hasret
gidermek amaciyla Lahor
kentinde bulunan Diana,
gıttiğı her yerde el üstünde
tutuluyor. Moda dünyasında
büyük prestiji olan
Dıana'nın, ziyaretı sırasında
Pakistan'a özgü giysileri
yeğlemcsı, gördüğü sıcak
ilginın en önemlı
nedenlerinden biri olarak
gösteriliyor. Diana'nın
bugün Pakistan'dan
aynlması bekleniyor.
Açık göpüş
protestosu
• Istanbul Haber Servisi -
Bayrampaşa Cezaevi
önünde toplanan tutuklu
yakınlan, siyasi tutuklulara
açık görüş olanağı
tanınmamasını protesto etti.
Dün öğle saatlerinde
toplanarak basın açıklaması
yapan tutuklu yakınlan,
"Zindanlar boşalsın,
tutsaklara özgürlük"
sloganlan attılar. Halklar ve
Özgürlükler Platformu'ndan
Oya Gökbayrak, yaptığı
açıklamada. siyasi
tutuklulara açık görüş
olanağı tanınmamasını,
"tutuklulan sındirme ve
kimliksizleştirme"
politikasının bir parçası
olduğunu vurguladı.
HABITAT içifl
mesajlap
• İstanbul Haber Servisi -
HABITAT-II'de kullanılması
amacıyla, evrensel mesajlar
içeren cümlelerden
oluşturulacak bır metnin,
dünya insanlanna armağan
edilecegi bildirildi.
HABITAT-II Sıvil
Forumu'na Katılımcı
Bireyler Kozası tarafından
getirilen öneriye göre
binlerce bireyin kendi
anadillennde
gönderecekleri cümlelerin
akşam saatlennden itibaren
forum alanındaki ışıklı
tabelada ve televizyonda alt
yazı şeklinde yayımlanacağı
belirtildi.
Trafik Razalan
• İstanbul Haber Servisi -
İstanbul ve çevresinde
bayrarrun 2. gününde
meydana gelen dört ayn
trafik kazasında 11 kişi
öldü. Silivri D-100
Çantaköy mevkiindeki
kazada iki otomobil
çarpıştı. Kazada sürücüler
Zafer Zincir, Gürbüz Gürsel
ile Çetin Haiat, Koray Işık,
Nail Akkan, Mustafa Çakır
ve Ebru Özgöçmen olay
yerinde yaşamını yitirdi.
Şile'de bir otomobilin aşın
hız nedeniyle bır ağaca
çarpması sonucu, sürücü ile
Ozan Tukali olay yerinde
öldü. Alibeyköy'deki
kazada ise aşın hız
yüzünden virajı alamayan
bir otomobilde bulunan
Oktay Günday ile 7
yaşındakı oğlu öldü.
Gebze'de de yanş yapan iki
motosikletin çarpışması
sonucu Cevat Türkan öldü
Yücebaş öldü
• İSTANBUL (AA) - Türk
edebiyatını inceleyen
çalışmalanyla tanınan
gazetecı-yazar Hilmi
Yücebaş (81) dün
Istanbul'da öldü. 1915
yılında doğan Yücebaş,
basın şeref kartı sahibiydi.
FAO, 22 yıl aradan sonra 13-17 kasım arasmda Dünya Gıda Zirvesi'ni gerçekleştirecek
800 ıııilyoıı ldşi açMda karşı karşıyaSERKAN DEMİRTAŞ
ANKARA - Birleşmiş Milletler Dünya
Gıda ve Tanm Örgütü (FAO). 13-17
Kasım 1996 tarihinde 22 yıllık bır aradan
sonra ilk kez Dünya Gıda Zirvesi'ni
gerçekleştireceğini açıkladı. FAO,
dünyada 800 milyon insanın açlıkla karşı
karşıya kaldığmı belirterek zirvenin
sloganının "Herkes Jçin d d a " olduğunu
vurguladı.
FAO, Roma'da yapılacak zirveye, devlet
ve hükümet başkanlannın katılacağını ve
dünyada yaşanan açlığın sona
erdirilmesine yönelik ortak politikalann
ele alınacağını bildirdi.
Açıklamada, FAO Başkanı Jacques
Diouf un. "Dünya gıda üretimi, 30 >ıl
içerisinde dünya nüfus artış hı/j ile orantılı
olmak üzere yüzde 75 artacaktır. Bu
yüzden 2O3O'da dünyada yasayacak 9
milyan beslemek için şimdiden
hanrlanmauyız" sözlenne yer verildi.
Diouf, zirvede, en yüksek siyasi düzeyde
yapılacak toplantılarda, açlıkla mücadele
konusunda politikalann saptanması,
bunlann uygulanmasının ele alınacağını
• Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tanm Örgütü, zirvenin
sloganının 'Herkes tçin Gıda' olduğunu açıkladı. FAO Başkanı
Jacques Diouf, "2030'da dünyada yaşayacak 9 milyan beslemek için
şimdiden hazırlanmahyız" dedi.
kaydederek "Sloganımtz, 'Herkes İçin
Gıda'dır" dedi. Diouf, şu görüşleri dile
getirdi:
"İnsanoğiunun gezegenleri ve daha öteleri
keşfettiği bir çağda, açlık ve yetersiz
beslenmenin insan potansiyelinin yüzde
20'sini \ok etmesi. kabul edilebilecek bir
durunı değildir. İmanhğın hayatta
kaJnıası. dümadaki gıda güvenliğine
bağtadır."
'800 milyon insan aç'
FAO, 200 milyonu çocuk olmak üzere,
kalkınmakta olan ülkelerdekı 800 milyon
insanın kronik yetersiz beslendiğini ve
milyonlarca insanın da gıda ve su
yetersizliğinden kaynaklanan hastalıklara
yakalandıklannı \nrguladi. Aynı
ka>-naklarda, kalkınmakta olan ülkelerde
her beş kışiden birinin günlük gereksinimi
karşılayacak kadar gıda alamadıği,
Afrika'da Sahra civannda ise her beş
kişiden 2'sinin yetersiz beslendiğine yer
verildi.
Diouf, özellikle acil durumlarda gıda
yardımının aç insanlara ulaştınlmasının
faydalı olduğuna, ancak yardımın bir
çözüm olmadığına dikkat çekerek şu
görüşleri iletti:
"Gıda gereksiniminin çok olduğu
bölgelerin kendi ihtryaçlannı
kendilerinin karşılamaları sağlanmalı. Bu
sorunun üstesinden gelmenin olanaklı
olduğunu biliyoruz. Aralannda en
yoksullannın da bulunduğu birçok ülkc,
başanlı bir şeküde gıda güvenliğini
güçlendirdi. Bu ülkelere aynı özellikleri
taşıyoriar.
Ujgun su denetimi, tanm sektörüne
sağlanacak destek, ithalat ve ihracat
pazaıianna uiaşun, kurumsal yapının
getiştirilmesL, sos\al hizmet ve ekonomik
politikalann kullanılması yollanyia gıda
güvenliği artünlabilir"
FAO'dan yapılan açıklamada.
katılımcılann açlığın sona erdirilmesi ve
dünyada gıda güvenliğinin sağlanmasına
yönelik olarak, bazı söz ve önerilerde
bulunmalannın beklendiği vurgulandı.
Zirvede ele aluıacak konular
Ülkelerin, zirvede, gündeme getırecekleri
konulann şu noktalan içermesi gerektiği
bildirildi:
"Gıda gmenliğini sağlayacak shasi,
makroekonomik ve ticaret koşullan;
herkese gıda sağlanması için politik ve
kurumsal katkılar; gelecekteki gıda
gereksinimlerini karşılayacak geçici ve acil
gıda gereksinjmlerinin saglanmasj için
yoUar; küresel, ulusal ve hane bazında
olmak üzere uygun ve düzenli gıdanm
sağlanması ile kendi kendine yetecek tanm
yollannın tanrtunı; tanm, balıkçıhk,
ormancılık konulannda >atınmın,
araştırmanui, aJtvapı ve kurumlaşmanın
öneminin attının çizilmesi ve gıda-tarım
alanında uluslararası işbiriiği ve yardımın
sağlanması.' Dünyada 200 milyon çocuk yetersiz besleniyor.
Varoş kültürü ve sanatınm en belirgin öğeleri rap, break dance ve graffiti
'Sokaklar sert, tavır da öyle.• Varoş kültürü
yaşamı sanata
dönüştürüyor. Bu bir
gerilla Rönesansı ve
yoksul çocuklann
alanlannda
gerçekleşiyor. Metro
duvarlannı varoş
sanatçılannın
graffitileri süslüyor.
Bodrumlarda konserler
veriliyor.
Çeviri Servisi - Rico'nun
siyah beresinin altındaki göz-
lerinden kapkara bir öfke
fışkınyordu. ttalyan ve İs-
panyol Çingenesi kanşımı
bu gözler çok şey görmüş-
tü.
26 yaşındakı Rico, Pa-
ris'in kuzeyine kurulmuş bir
işçi sınıfi banliyö semtı Sar-
celles'de yaşıyor. Pek çok
Fransız banliyö semti gibi
SarceUes de yoksul bir göç-
men mahallesi. Semtin, sa-
kinlerarasındaki adı "Işmer-
kea".
u
İş" ufak tefek uyuş-
turucu ticareti anlamına ge-
liyor. Mahalie "ayaktakınu-
nın" yuvası. Rico, buralar-
da bıçaksız ya da silahsız
gezilemeyeceğini söylüyor.
Konuşurken kaslı bede-
ninin her bir parçası ayn oy-
nayan Rico, birdansçı. Fran-
sızca konuşuyorama bu, va-
roş çocuklannın Fransızca-
sı.
Ilham veriyor
Beyaz birgöçmenin oğlu,
Fransız mahallesinde Jama-
ika getto müziği yapıyor. Ri-
co, bu kültürel çapraz ateşin
altında kendini evinde his-
sediyor. "Getto bir enerji
kaynagı, bana ilham veriyor.
Paris'teyaşasavdım, aynı öf-
keyi, aym nefreti duymaz-
dım. Her şeyi yıkmak iste-
mezdim."
Bu Fransa'nın yeni kültü-
rü: Açık sözlü. ıddialı. Fran-
sız akademilerinde değil, va-
roşlarda beslenmiş. Bu,
Arap. Amerikan, Karayip,
Afrika ve Fransız kültürle-
rinin bir kanşımı ve bu kül-
tür Fransız gençlerinin ko-
nuşmasını, giyimini, şarkı-
lannı, danslannı ve kendile-
rini ifade etme biçimlerini et-
kiliyor. Yazar Azouz Begag,
"V^roşlar moda" diyor, "get-
tolarda, kent merke/Jerinde
oünayan bir yaşama tutku-
V'aroşlarda yaşam kolay değil. tşsiztik oranı yüzde eüiye yakın. Bu duruın en sakin bölgelerde bile korku yaraüyor.
su, bir varolma tutkusu var
ve bu çok önemli bir sanat-
sal kültür >aratryor."
Fransada beslenen bu ye-
ni hareket küresel bir getto
kültürününyaratımı. Kökle-
ri Bronx'da, Kingston - Ja-
maika'da, Los Angeles ve
Brixton - Londra'da, İs-
lam'da ve NBA'de. Her şey
A frika göcmenlerinin elekt-
ronik medyayı ele geçirme-
siyle başlamıştı. Yazar İsh-
maelReed, 1972'deyazdığı
Mumbo Jumbo adh roma-
nında, beyaz olmayan sanat-
çılann yapıtlannı müzeler-
den dünyayayayan devrim-
cı bir güç düşlemışti Varoş
kültürü daha da iyısıni yapı-
yor Müzelerin dışındakı ya-
şamı sanata dönüştürüyor.
Bu bir gerilla Rönesansı ve
yoksul çocukJann alanlann-
da gerçekleşiyor, metro is-
tasyonlannın duvarlannda,
sosyal konutlann bodrumla-
nnda. Metro duvarlannı va-
roş sanatçılannın graffitile-
ri süslüyor. Bodrumlarda
konserler veriliyor.
'Şimdi biz vanz'
Tutkulu Fransız - Afrika-
h oyuncu Adama Ouedra-
ogo, bu oluşumun bir par-
çası olmaktan çok keyifli.
" Fransız kültürü baget ek-
mek,berevecamembert pey-
nirinden ibaretti. Şündi bi-
ziz."
Varoşlarda yaşam kolay
değil. tşsizlik oranı yüzde
elliye yaİan. Bu durum en sa-
kin bölgelerde bile hooliga-
nizm ve korku yaratıyor. Peş
peşe soygunlardan yılan ın-
sanlar bölgeyi terk ediyor
Paris varoşlan savaş son-
rası ekonomik iyileşme dö-
neminde kurulmuştu. tkin-
cı Dünya Savaşı'nın ardın-
dan büyük bır konut soru-
nuyla karşı karşıya gelen ül-
kede, evsiz kalan milyonlar-
ca insan, kentin dışlannda te-
neke evlerde, gecekondular-
da yaşıyordu. Aci I konut ge-
reksinimi çözebilmek için
ünlü mimar LeCorbusier, iş-
çiler için yapımı kolay dev
beton sosyal konutlartasar-
lamıştı. 1960'larda.hızlage-
lişen ekonomiye destek sağ-
lamak amacıyla ülkeye ge-
tirilen Kuzey Afrikalı, ttal-
yan ve Pttrtekizfi göçmen iş-
çiler de varoşlara yerleşme-
ye başladı. 1970'lerde ya-
şanan petrol krizmın sonu-
cu olarak doğan işsızlik so-
runu ise en çok göçmenleri
etkiledi. 80İiyıllardagenç-
ler arasındaki suç oranı ve
uyuşturucu kullanımı art-
maya başladı.
Mathieu Kassovitz'ın fil-
mi "Nefret" ile ınsanlann
gözleri bu gelişen varoş kül-
türüne çevrildi. Filmin öykü-
sü, polis gözetimindeyken
ölen bir Arap gencinden
esinlenmişti.
Varoş kültürü ve sanatınm
belirgin öğeleri rap, break
dance ve graffiti. Fransızca,
rap'e çok uygun. Rap şarkı-
lannın varoş argosu, getto
kültürü için sözel birayin. Bu
şarkılarda Fransızca, tngi-
lizce ve Arapça çarpıtılarak
yeni birdil oluşturuluyor ve
bu, resmi dil Fransızca'ya
meydan okuyor.
Varoşlann çokkültüriülü-
ğünü en iyi yansıtan toplu-
luk ise Alliance Ethnik Top-
luluk geçen yıl MTV Avru-
paÖdülü'nü kazandı.
Bir öğrencı varoş kültürü-
nü çok gerçekçı bir biçim-
de şöyle yorumluyor,
"Sokak kültürü bir tavır.
Sokakbr sert,tavır da övte-"
Kevorkyan, mahkemede kulaklannı tıkadı
6
OKim doktoru'ndan protesto
FUATKOZLUKLU
VVASHINGTON -
ABD'de "öKimdoktoru"
diye adlandınlan ve hiç-
bir sekilde kurtulma şan-
sı bulunmayan hastala-
nn ölüm hakkı olduğunu
öne sürerek intiharlanna
yardım eden eski doktor
Jack Kevorkyan, yargı-
lanmasını protesto ama-
cıyla mahkemede kulak-
lannı tıkadı.
1990 yılından bu yana sürekli gündem-
de olan ve ötenazi (ölme hakkı) karşıtlan-
nın "katil doktor" diye adlandırdığı Ke-
vorkyan'ın yargılanmasına Michigan eya-
letinin Detroit kentinde başlandı.
1993 yılında 3 ölümcül hastanın intiha-
nna karbon monoksit gazı vererek "yar-
dım'' eden; ancak onlan "öJdürmek" suç-
lamasıyla yargılanan Kevorkyan, hakkın-
dakı iddianamenin savcı larafından okun-
masına başlanmasıylabirlikte. "Busaçma-
hklan mı dinliyorsunuz" diyerek kulaklan-
nı pamukla ve elleriyle tıkadı.
Kevorkyan'ın yazdığı ve acı çekmeden na-
sıl ölünebileceğinin anlatıldığı kıtabı jüri-
ye gösteren Savcı John
SkrzynJd. karbon monok-
sit gazının sadece ölüm için
kullanılabileceğinı anlattı.
Kevorkyan'ın avukatı
Geoflrey Fieger, müvekki-
linin eylemlerine, "Acıyı
azaltmak amacıv la yaptlan
tıbbi müdahale. ölüme yol
açsabOe uygulanabilir'' şek-
lındekı Michigan eyaletin-
de geçerli "intihara yar-
dım" diye adlandınlan ka-
nuna gönderme yaparak
haklılık kazandırmaya çalıştı.
Fieger. mahkemejürisine yaptığı konuş-
mada, "Eğer çok hasta bir hayvanı veteri-
nere götürmüşseniz ve size hayvan için ya-
pılacak en insani eylemin havıanın derin bir
uykuya yannlması olduğu söylenmişse ne ya-
parsınız? Yapılacak en iyi şey acı içinde kıv-
ranan havvanui acısuıa son vermekDr" de-
di.
ABD'de ölmeye karar verip bunu tek ba-
şına gerçekleştiremeyenlere. "hiçbir şekil-
de kurtulma şansı bulunmavan hastalann
öJüm hakkı olduğunu" öne sürerek yardım
eden Jack Kevorkyan sayesinde 1990 dan bu
yana toplam 27 kışı yaşamını sona erdirdi.
SEYAHATNAME YAVUZGÖR
Kabifde...
-Kısa bir süre geçmemişti bile... Kâ-
bil "sosyetesi"ne kabul edildik. Çoğu
Muhammedzai'lerden olan bu arka-
daşJann hemen hepsi Kral Zahir Şah'ın,
uzak yakın akrabalan idi. Avnjpa veya
Amerika'da okumuşlardı. Bendeki bil-
gilere göre 14 tane de "Mülkiyeli"o\-
mah idi. Bunlann "cumhuhyetçilik"'tut-
kusu kuşkusu ile önemli işlerden uzak
tutulduklananlaşıhyordu. Birtanesi Mül-
kiye'de "Yamyam " lakabı ile anılan Ne-
simi ile geceyansı bir dağ başında bu-
luştuk. Hasret giderdik.
- O zamanın Genelkurmay Başkanı
Seyytt Hasan ile muavini Hasan, bi-
zım harp okulu mezunu idiler. Ama-
nullah Han zamanından beri Kâbil'de
görev yapan Türk askeri heyeti, işba-
şında idi. Bu heyetin variığı, bir süre
sonra Sadrazam Davut Han ile yap-
tığım bir görüşmede bahis konusu ol-
du.
- Türkiye'ye gönderilen Afgan Büyü-
kelçısi, Sultan Ahmet Han'ın mükem-
mel Törkçe konuşan oğlu, Kâbil Hukuk
Fakültesi öğretim görevlisi Şerzoy'la
çok samimi olduk. Sultan Ahmet Han,
bizi ikide bir kahvaltıya çağınr. Kurtu-
luş Savaşı'na art anılarını anlatırdı. Ata-
türk'ün sofrasında geçirdiği günleri ve
şahıt olduğu olaylan ve konuşmaları
naklederdi. "Siz dikte edin, ben yaza-
yım" ricasında bulun-
dum, amma buna razı
olmadı. Bunu kendisine
Ankara'da gösterilmiş
olan mısafirperverlik ve
saygı ile bağdaştıramaz-
dı, galiba...
- Birgece ataşemiliter
yardımcısı, cin gibi bir
binbaşı olan ismail Ba-
tıbay'la, Kâbil dışında
bir kulübede oturan
emekli bir Afgan suba-
yını ziyaret ettik. Farga-
na'da Enver Paşa ile
birlikte savaşmış. "Böy-
le cesur bir adam haya-
tımda görmedim. Bas-
macıayaklanmasının so-
nuna doğru yanımızda
150 kişi ya kalmıştı, ya kalmamıştı.
30.000 kişilik bir Kızılordu biriiği üzeri-
mize geliyordu, birkurban bayramı sa-
bahı... Paşam, bu iş bitti. Amu Derya
hemen arkamızda... Geçip gidelim Af-
ganistan'a, diyecekoldum. Oatınaat-
ladı ve gelenlere karşı sürdü atını, şe-
hit oldu" dedi ve duygulandı. Bizi de duy-
gulandırdı.
- Amerika'da, Meksika'da da dost-
laredinmiştik, amma Kâbil'de bize gös-
terilen ilginin ve dostluğun sınırı yoktu
dersem, abartma olmaz bu...
ilk aylarda, sokaklarda ve çarşıda
"Çadıri" denilen, göz kısmı kafesli bir
giysi ile dolaşan Kabil'in kadınlan için
Sadrazam Davud Han, "Isteyen iste-
diği gibi çıkabilir sokağa" demiş.
Davet edildiğimiz Afgan ailelerinde
tanışmaya başladığımız birkaç lisan bi-
len, içki içen, kumaroynayan, açık söz-
lü ve açık fikirli eşlerine ve çocuklarına
kol kanat geren Afgan hanımlan oldu-
ğunu gördük.
• • •
- Bizim, ülke olarak Afganistan'la hiç-
bir sorunumuz yoktu. Bu ülkeyi de Bağ-
dat Paktı'na almak gibi ortada ve ha-
vada dolaşan birfîkir vardı, amma bu-
nun gerçekleşmesi Afganistan'ın o sı-
ralarda izlediği tarafsızlık politikası ile
bağdaşamayacağı için fazla kurcalan-
maması gerekiyordu.
- 1958-1960 süreci içerisinde, Ser-
dar Davut Han'ın "Paştunistan politi-
kası" Pakistan ile aralannda çok gergın
bir havanın doğmasına neden oldu.
Aslında göçer ve bağımsız olan bu sa-
vaşçı kabilelenn ne Pakistan ne de Af-
ganistan'daki hükümetlerin herhangi
birisine meyil ettikleri söylenemez. Bun-
lar yüzyıllardır süren yaşamlanndaki öz-
gür kabile hayatını sürdürmekten yana
idiler ve bu konuda kimseye ödün ver-
meleri bahis konusu değildi. Nitekim
Sovyet kuklası olan sonraki Afgan ida-
releri zamanında da yaklaşık 10 tümen
gücündeki Sovyet biriiklerine karşı ön-
celeri ellerindeki "şişane" tüfeklerle,
sonraları dışandan gönderilen silahlar-
la, çok iyi bildikleri bir işi yine kusursuz
yaptılar: Savaştılar...
Sadrazam Serdar Davut Han, sonu-
cu belli olmayan ve ileriki tarihlerde, Af-
ganistan'ı kana boyayan gelişmelerin,
kökenini oluşturan "Paştunistan poli-
tikası" gereği olarak "silahlanma" he-
vesine kapılmıştı.
Kendisi ile bir kez aramızda geçen gö-
rüşmeyi aktarmadan geçmek istemiyo-
rum:
1959 yılı kış aylannda, Batı, Sovyet-
ler'in, Afganistan'a yavaş yavaş da ol-
sa sistematik yöntemlerle sızmaya baş-
ladığının bilincinegırdi. Bize ulaşan ha-
berlere göre Sovyetler, Kâbil'deki Türk
askeri heyetinin görevine son verilme-
si yönünde telkınler yapıyordu.
Ankara'dan talimat geldi. "Konuyu
en yüksek seviyede görüşün" diye...
Büyükelçi Okan, çoktan gen dön-
müştü. Maslahatgüzar Mahmut Bey,
ağır bir gripten yatıyordu. Büyükelçili-
ğin ikinci adamı, Başkhâtip (ben) ola-
rak sadrazamdan randevu istemenin,
protol kurallanna uygun düşmeyeceği-
ni düşündük. Acele cevap isteyen An-
kara'nın talebini bir "lisan-ı münasip"\e
Afgan hariciyesıneaktardık. Ertesı gun
telefon ettiler. Sadrazam, " Türk büyü-
kelçiliğinden gelen kim olursa olsun, bi-
zim kapımız açıktır" demiş...
Birsabah gittim sadrazama... Anka-
ra'nın kuşkulannı naklettim. Banaözet-
le şunları söyledi:
"Siz Osmanlı ordusunun talim ve ter-
biyesi için Alman, donanma için Ingi-
liz, jandarma için Fransız uzmanlardan
yarahandınız. Işiniz bitince de bunlan
geri gönderdiniz. Pekâlâ da oldu. Son-
ra Amerikan askeri yardımı başlayınca
Amerikalı uzmanlargeldi. Biliyorsunuz.
Sovyetler'den askeri malzeme ve silah
alıyoruz. Bunlann kullanılması, bakımı
vb işler için Sovyet uzmanlan, kaçınıl-
mazbirzaruret... Buna rağmen Türkas-
keri heyetinin görevine son verilmesi,
şu sırada bahis konusu değildir. "
Serdar Han, bundan sonra Türkiye ile
olan dostluklannın, hiçbir suretle ze-
delenmesineolanak bulunmadığını, bu-
nu da Ankara'ya bildirmemizi söyledi.
Konuşmanın bir yerinde Osmanlı ta-
rihini çok iyi bildiğini izlediğim Serdar'ın,
19. yüzyıldaki Osmanlı vezirlerinin In-
giliz ve Rus etkilerini, nasıl karşı karşı-
ya getirerek yokuş aşağı giaen impa-
ratorluğu, diplomasi yolu ile ayakta tut-
maya çalıştıklanndan bahsetmesi, şim-
di de kendisinin başta ABD olmak üze-
re Batı ile Sovyetler arasında buna ben-
zer bir tutumu yeğlediği intibaını uyan-
dırdı bende.
Yöntem aynı olabilirdi, amma Os-
manlı Imparatorluğu ile Afgan Krallı-
ğı'nın çapları da değişikti ve zamanlar
başka idi artık. Serdar Davut Han,
1973'te "cumhuriyet" kurdu.
Amcazadesi Kralı Roma'ya gönder-
di. 1978'deki kanlı ayakJanmada katledil-
di. Seyyiat ve sevabı ile Tann rahmet ey-
lesin...
Yarın: Baman-ı Huda