25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Imtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yöneöneni: Orhan Erinç % Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya • Yazıışlen Mûdürlen: Ibrahim Vıldı/ (Sorumlu), Dinç Tayanç 0 Haber Merkezi Müdürü Hakan Kara # Görsel Yönetmen Fikret Escr Dış Haberler ErgunBalcı*lştıhbarat Cengiz Yıidırıın # Ekonomı Bülent Kızanlık • Kültur: Haodan Senköken # Spor Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler Sami Karaören • Düzeltme Abdutlah Vazıcı • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra 9 Yuri Haberlen Mehmet Faraç Yayuı Kurulu: tlıaııS«*çiık<Baskan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinka>a, Şökrao Soner, Ergun Bakj,Dinç T»> anç, tbrahim Yıldız, Orhan Burulı, Must.fa Batt»}. Hakaa Kara. Ankara Temsılcısı. Mnstafa Balbay 0 Haber Mudunl Dogan Akın Atatürk Bulvan No 125, Kar4. Bakanlıklar- AnkaraTel 4195020 (7 hat). Faks. 419502i • Izmır Temsılcısı: Scrdar Kıak, H Zıya Blv. 1352 S 2 3 Tel 441122O.Faks:4419117»AdanaTemsacisi ÇetinYiğenogu, lnönü Cd. 119 S No:l Kat 1, Tel. 3522550, Faks 3522570 Müessese Mudüru ErolErkut* MEDYA C: • Yöneum MEDYA G : • Koordınator Ahmet Kcnüsan 9 Kurulu Başkam-Genel Yonetım Kunılu Muhasebe Bülent Yener 9 tdare Müdur GÛIMB Erduran Başkanı - Genel HüseyinGürer9blctme Önder • Koordınalör Reha Mûdür ÜjtiB Çefik 9 Bılgı-tşlem NaDİna)9 l?rtman • Genel Mödûr Akmetı »Murahhas BılgısayarSıstem:MöriivetÇaer Yardııncısı MineAkdag uye BeraCöoeot Vayımlayuı vc Basaa: Yeıu Gun Haber Ajansı, Basın ve Yayincıtık A Ş TiıÂocagıCad 39,4! Cagaloglu 34334 lst PK 246 Istanbul Tel W212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 20ŞUBAT1996 İmsak:5.21 Güneş: 6.46 Öğle: 12.25 Ikindi: 15.20 Akşam 17.50 Yatsı: 19.09 MEDYA C Tel- 514 07 53 -513 95 8 0 - 513 84 60-61, Faks 5118466 MÜZk-SAN genel kundu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Müzik, Sahne ve Gösteri Sanatçılan Derneği (MÜZİK-DER) bünyesinde, sanatçılann toplumsal ve ekonomik haklannı yardım yoluyla iyileştirmeyi amaçlayan Müzik, Sahne ve Gösten Sanatçılan Yardımlaşma ve Dayanışma Sandığf nın (MÜZİK-SAN) 1. Olağan Genel Kunıl toplantısı yapıldı. Ccı.ci kurulda MÜZ'K-oAN'ın Yöneti' v ". kurulu C^Kanlığı'na Melih Abay seçildi. Yönetim kurulu üyeliklerine, Erkan Turan, Cihangır Aktuğ, denetim kurulu üyeliklerine de Hüseyin Gûndüz, Atilla Şahin, Haluk Kılıç getirildiler. Sıyas rapora Bizim Gazete'de • İstanbul Haber Servisi - Sıvas'ta boşaltılan köyler ve Alevilere yapılan baskı iddialannı araştırmak üzere yörede incelemelerde bulunan DSP milletvekillerinin hazırladığı raporun tam metni, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından çıkanlan günlük 'Bizim Gazete'de yayımlanacak. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden yapılan açıklamaya göre, rapor perşembe günü yayımlanmaya başlayacak. 'Çarşamba Toplantıtanı' • İstanbul Haber Servisi - Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya anısına yapılan 'Çarşamba Toplantılan'na önümüzdeki hafta gazetemiz yazan llhan Selçuk konuşmacı olarak katılacak. "Türk Siyasal Yaşamındaki Son Gelişmeler" konusunun tamşılacağı toplantının sunuşunu istanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi araştırma görevlisi Nursel Sağıroğlu yapacak. Tank Zafer Tunaya Kültur Merkezi'nde yapılacak olan toplantı, 28 şubatta 17.30 - 19.30 saatleri arasında olacak. İLKSAN'a ilanla müdür aranıyor • ANKARA(ANKA)- Ilkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı (İLKSAN), arsa ve otomobil kampanyalannda yolsuzluk yapılması üzerine yeni yöneticilerini gazete ilanlanyla seçmeye karar verdi. İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Bekir öngün, yeni yönetim kurulu olarak ilk hedeflerinin üyelerin güvenini yeniden kazanmak oldugunu söyledi. Dünya kadıntarı • Çeviri Servisi- 'Cosmopolitan' dergisinin geçen temmuz ayında her ülkeden beşyüz kadın üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçlan, derginin mart sayısında yayımlanacak. Araştırmaya göre Yunanlı kadınlar gündüz sevişmekten hoşlanırken Japon kadınlan ayda üç kez cinsel ilişkide bulunuyor. Her gûn cinsel ilişkide bulunduklannı söyleyen Rus kadınlannın pek azı seksi "harika" olarak tanımlarken çoğunluğu "tatminkâr" olarak tanımlıyor. Çek kadınlannın üçte ikısi ise seksi "harika" olarak nitelendiriyor. Sanayi ve finans çevreleriyle yakm işbirliği, Batı'da da birçok yayın organının habercilik anlayışını değiştirdi Medyanın güveralîrliğl yok oluyorDıs Haberler Servisi - Medyadakı çar- pıklık, yozlaşma ve medyanın çıkar çev- releri ile iç içe geçerek gerçek kimligin- den ve asıl işlevinden uzaklaşması yal- nızca ülkemize has bir olgu değil. Yeni dünya 'iüzeninın olağan bir sonucu, bu- JL. üünyanın hemen hemen her ülkesi benzer sorunu yaşıyor. Fransa'mn öz- gün gazetelerinden 'Le Monde Diplo- matique' son sayısında medyadaki bu çarpıklığı ortayakoyuyor. Son zamanlar- da yapılan bir anket, Fransızlann med- yaya olan güveninin sarsıldığını ortaya koyuyor. Biryıl içinde, basının haberle- ri ortaya koyuş şeklini kabul edenlerin sa- yısı yûzde 56'dan yüzde 45'e düştü. Ya- ni 11 puanltk bir düşüş. Televizyon açı- sından ıse bu düşüşün daha yüksck ol- duğu gözleniyor. Yüzde 60'tan yüzde 45'e. Bu gelişme demokrası açısından sağlıklı değil. Her şeyden önce, haber- cıliğin gerçek görevinin tam olarak ya- pılmadığı ortaya çıkıyor. Öte yandan, bu güvensizlik pek çok kişiyi yazılı basın- dan uzaklaştınyor. Örneğin, Amerika Bırleşik Devletle- ri'nde aralannda New York Tîmes, The NVashington Past, The Los Angetes Tî- mes ve Wall StreetJournal gıbi bellı baş- lılannın da olduğu 7 gazetenın geçen yıl satışlan hayli düştü. îngiltere'de de aynı düşüş gözlendı. 'Today' adlı satışı 500 bının üzenndekı günlük bir gazete kapı- sına kilit asmak zorunda kaldı. • ABD'de ve îngiltere'de gazetelerin satışlannda düşüşler gözleniyor. Fransa'da da durum pek farklı değil. 'Infomatin' kapandı, 'Liberation' gazetesi de Chargeur adlı bir sanayi grubunun bünyesine dahil oldu. Fransa'da da durum pek farklı değil. 'Infomatin' kapanırken 'Liberation' ga- zetesi de Chargeur adlı bir sanayi gnı- bunun bünyesine dahıl oldu. Geçen ekım ayında ıse bir grup yayın organının sa- hibi olan Havas'ın Alcatel'le bırleşme- si ile birlikte L'atpress, Le Courrier ve Le Pointgıbi önemlı yayınlan da bünye- sine aldı. Le Monde Diplomatique sermayenin en rahatça, alabildığine yayıldıği sektö- rün, haberleşme sektörü oldugunu vur- guluyor. Kaçînılmaz olarak sanayinın ve finans dünyasmın devlerinuı yatınmla- nnı çekiyor. ABC televizyon zincinnin Dısney ile CBS'in Westınghouse ile f>JBC'nın General Elektric ile CNN'ın Ti- me Wagner ile birleşmelen bunun en güçlükanıtı. Yeni birdüzen,bağımsızve özgür basın kimliğini yok ederek yavaş yavaş yerleşıyor. Sermaye- Haberleşme işbirliği. Bu yeni medyatik sistem içinde, ha- berleşme, değerinın arz-talep dengelen içinde degıştiğı basıt birpazar olarak or- taya çıkıyor. Sanayi ve finans güçleri arasındaki ittifak, medyanın güvenilirli- ğini de giderek azaltıyor. Çıkarcılık ve rüşvet yayıldıkça, medyadaki bu çarpık- lığın da sayesinde bu güçler, basuun ve habercilik anlayışının içeriğini de deği- şıme uğratıyor. Aşın ve dizginleneme- yen ılan arayışı birçok yayın organını özünden kopartıyor. Ilan vermeyi çeki- cı hale getırmek uğruna yayın organlan görüntülennı yeniliyor ve hatta bayağı- lığa ulaşan bir maket haline dönüşüyor- lar. Halk gazetelenn 3 komuta altında yö- netildığıne artık iyice inanmış durumda: Pazarlama, ilan ve maket görüntü. Bu en sonuncusu yanı gazete maketi giderek bir zoriayıcı çerçeve haline dönüşerek gaze- tenın yazanna da sankı bir hapıshane hücresindeymiş hıssını veriyor. Bugü- nün gazetesi sermayenin emekçısi, üst yö-, netimden gelen baskının bır forsası ha- line dönüşmuş durumda. Tarihsel açıdan politik yaptınmın kar- şısuıa çıkan bir güç olan basın, giderek potitika ile bütünleşiyor. Hatta bu ikisi arasındaki suç ortaklığı bazen skandal bo- yutlanna bıle ulaşabiliyor. Medya or- ganlannın polıtikanın da üzerinde bır güç haline gelmesiyle, medya kendi ken- dini eleştirmeyi de giderek unutuyor. 'Artık vapur yanaşmıyor" gerekçesiyle lokanta yapılmalan amaçlanıyor İskele satışı nazım plana aykırı• tstanbul'un nazım planında kent içi toplu ulaşımın yeniden denizyollanna yönlendirilmesi temel ilke olarak benimsenirken Denizcilik Işletmesi'nin 'kullanılnnyor' gerekçesiyle iskeleleri satışa çıkârması, kentin geleceği üzerinde ciddi tehdit oluşturuyor. OKTAY EKİNCİ Başbakan Tansu Çiller'in Türkiye ekonomisinde "sos- yalizmin sona ermesi" şek- linde ilan ettiği özelleştirme uygulamalan, hemen her sa- tış karannda tartışma konu- su olmaya devam ediyor. Bunun nedeni ise genel- likle satışa çıkartılan kamu mallanmn nıteliğı ile özel- leştirme için öne sürülen "resmi gerekceter" arasın- daki çelişkilerden kaynak- lanıyor. Devletin elindeyken zarar ettiği için "ekonomiye yûk" olduğu ileri sürülen klT'lerin, o işletilemeyen tesisleri yerine "arazSerinin imar rantuun" pazarlanma- ya çalışılması, özelleştirme- nin sanıldığı gıbi "rantabi- Bte" için değil, bır tür "ar- sa ve arazi sabşı" hedefıne dönük olarak gündeme ge- tirildiğini kanıthyor. Kamu yaran sona erecek Başbakan Çüler'in, bu uy- gulamalarla Türkiye'de artîk "sona ereceğini'' söylediği şey ise aslında sosyalizm de- ğil, genelde "kamu yaran" kavranu olsa gerek. Çünkü cumhuriyetin ilk 25 yılındaki tek partili dev- letçi dönem de dahil olmak üzere bugüne dek Türk eko- nomisinde sosyalist kural- lar hiç yer almadı. Ama yi- ne cumhuriyetle birlikte ge- lişen "sosyaldevlet'' anlayı- şı ve buna bağlı çağdaş hu- kuk ilkeleri çerçevesinde "kamu yaran'' kavrarru, he- men her alanda öncelikli te- mel ilke olarak benimsendi ve anayasalarda yer aldı. Özelleştirmenin bu an- lamda temelde kamu yaran ilkesini artık rafa kaldırma- yı öngören bir anlayışın ürü- nü olduğu ise yine son za- manlarda gündeme gelen sa- tış kararlannda tüm çıplak- lığıyla kendisini gösteriyor. Bunlar arasında özellikJe tstanbul'daki artık "kulla- tstanbul'un iskeleleri hem kentin kfdtür mirası hem de deniz ulaşımının güvenceleri. nılmadjğı'* ileri sürülen lfc va- pur iskeleleri'' için gündeme getirilen satış ya da kirala- ma girişimleri ise sadece ka- mu yaran kavramma değil, "çağdaş uygarhk" için gerek- li olan "kent kültûrü biri- kimkrimizin'' de yağma eko- nomisine kurban edihnek is- tendiğini ortaya seriyor. Imar ve koruma hukuku ne diyor? Bugün, birçoğu aynı anda "kültur mirasT nitelikleriy- le korunması gerekli mimar- uk ürünleri olarak tescil edil- miş bulunan lstanbul iskele- leri, "Arük vapur yanaşnu- yor" gibi bir gerekçeyle lo- kanta, kafeterya vb. gibi baş- ka amaçlarla kullanılabilır mi? Bu soruya belki hiç dü- şünmeden ve üstelık "akıl- bca davranıldığı'' sanısına da kapıhnarak "evet" diye yanıt verenler elbette az de- ğildir. Ama yine bu soruyu "ken- tin genel beklentUeri. imar hukuku ve koruma ilkeleri" açısından irdeledığımızde, verilmesi gereken yanıtın kolay kolay evet şeklinde olamayacağı da açıklıkla gö- rülebilir. Birincisi, olaya yine ls- tanbul bütünü açısından ba- kıldığında, Denizcilik lşlet- meleri'nin "kendi mülkün- de" bulunan tarihi iskelele- re artık "başka bir işlev ver- me" hakkı aslında bulun- muyor. Çünkü bunlar adı üzerin- de "iskele" olarak, kentin yeni nazım planında da ge- liştirilmesi öngörülen toplu "deniz ulaşunı'" hedefinin tartışmasız en gerekli altya- pısmı oluşturuyorlar. Deniz- cilik Işletmeleri'nin Istan- bul'u hiç değilse bundan sonra "ulaşımda denizi do- yasıya kuüanmak" uygarlı- ğından yoksun bırakmaya hakkı olmadığına göre iske- leleri de -üstelik 49 yıl gibi sürelerle- asıl işlevlerine ka- patmaya hakkı olmasa ge- rek. Böylesi bir özelleştirme- nin "imar ahiakT açısından da savunulabilir bir yanı bu- lunmuyor. Çünkü iskeleler "zorunlu olarak" denizin üzerinde yer ahyorlar ve bu konumlannı da yine sadece "iskele jştevi" için elde edi- yorlar. Ote yandan yeni imar ve kıyı mevzuatına göre, ar- tık iskele dışında başka tür tesıslenn denizin üzerinde yapımına "kamu veçevreçı- karian açtsmdan" izin veril- miyor. Bu nedenle işlevi ve kul- lanım özelliği gereği zorun- lu olarak deniz üzerinde ku- rulan iskelelerin bu "ayn- calıkh konumlannı" şimdi tutup "parajı basüran" lo- kantacılara armağan etmek, acaba nasıl tanımlanabilir? Her isteyen böylesine "is- kele restoran" inşa edeme- yeceğine göre yine bu satış yöntemiyle yaratılan ayn- calıklar har.gi hukuk anlayı- şına sığabilir? Tüm özellikleriyle korunmah Bütün bunlann ötesinde, aslında tanhı ıskelelenn baş- ka amaçla kullanılması ve bunun için pazarlanması gi- rişimleri, 2863 sayılı Kül- tür veTabtat Nanıkİannı Ko- ruma Yasası'na da tümüyle aykın bir işlem olarak gün- deme geliyor. Çünkü lstanbul'daki bu tür "gözde" olan eski iske- lelerin hemen tümü "kûltür varbğT olarak tescil edilmiş ve "tüm özelliklerivle" koru- maya alınmış durumda. Bunlar üzerinde gerek mi- mari anlamda. gerekse kul- lanım amacına dönük ola- rak her türlü değişiklik giri- şiminin yasal anlamda ger- çekleşebilmesi için öncelik- le Kültur ve Tabiat Varlıkla- nnı Koruma Kurullan'mn izni ve onayı gerekiyor. Oy- sa korumakurullaruun arşiv- lerinde ise tarihi lstanbul is- kelelerinin yine "iskele iş- levlerini sürdürerek" korun- malan yönünde çok sayıda karar bulunuyor. Evet. 1994'tekıModals- keksTnin satışı tamşmalann- dan sonra, geçenlerde bu kez Boğaâçi'ndeki Vanikö) tske- lesi'nin satışı girişimiyle ye- niden gündeme gelen özel- leştirme furyasının "iskele cenahındaki" yasal ve hu- kuksal durum işte böyle. Görüldüğü gibi aslında kamu mallan değil, "uygar- lığımtzın simgeleri" pazar- lanıyor. Bunun adına ise özelleştirme yerine daha ger- çekçi bir tanım koyabilecek ekonomi profesörleri aranıyor... SEYAHATNAME YAVUZGÖR Sierra Madpe'lerden Hindukuş'a I sının nadiren 20'nin altına indiği, na- diren 25'in üstüne çıktığı ve turist broşürterinın "The City of Eternal Spring" (Sonsuza Değin llkbahar Ken- ti) diye adlandırdıklan Mexico City'den aynlryoruz. Günlük güneştikbir mart sa- bahı bu... Uçak alanına beni geçirme- ye gelen üç kişi var: Çok iyi dost olduğum ve bana yal- nızlığımı unutturan iki "Hermanito"\a- nm: Kardeşlerim. Ispanyol Miguel ve Meksikalı Carios. Bir de elçilik şoförü Antonio... Yine müzisyenler ve "Gu- adalajara" türküsü... Vedalaştık. "Tannyanındaolsun" di- yor dostlanm... • • * Bu, dört motorlu bir Air France uça- ğı... Turistlerte dolu... Texas üzerinde, motorlardan birisi duruyor. Üç tanesi ile "idare" edip New York'a iniyoruz. Kar yağıyor burada... Vaşington'daki eski arkadaşlara bir ziyaret, Maryiand ormanlannda otu- ran dost bir ailede üç gün... Yine kar, yine soguk.. Ve bir gece PAA 001 sa- yılı uçakJa havalanryoruz New Yorktan... Paris'te, eski arkadaşlarla iki gün, Victor Hugo Bul- van üzerinde, ken- di halinde bir otel. Doğru dürüst ısı- tılmamış. Banyo yapmak için, Ma- dam'aricaediyor- sunuz, "duş'uaç- yor. Bir parça sa- bun veriyor, 5 frank alıyor. Avrupa 1958 yı- lında hâlâ Ameri- ka'dan 50 yıl geri- de... * • • Roma'da uçak değiştirip ver elini lstanbul... Köprüye bağlı şirketvapur- larının kokusunu, tünelin küflü havasını bu kadar uzun sü- re sonra tekrar doya doya sindiriyoruz içimize... Tarabya'da, eski arkadaşlarla acılı tatlılı birrakı âlemi... Onlar "yerleşik""... Biz, ata usulünü sürdüren "göçebe."... Yine uçak, yine dağlar, tepeler, yine biraz Ankarave bir gece yansı Tahran... Buraya kadar günü, saati bilinen uçaklarla geldik. Bundan sonra Kâ- bil'e gidecek (Ariana) Afgan uçak şir- ketinin tarifesi yok. Bir otelde, onlar- dan haber bekliyoruz. Ne vakrt gider- lerse bizi de alacaklar... ••• Bir sabah, saat 5'te kapı vuruluyor. Başında kalpağı ile gördügümüz ilk Af- gan karşımızda. "Buyurun, gidelim..." diyor. Eski bir otomobil ile havaalanına ge- liyoruz. Güneş, ha doğdu ha doğa- cak... Afgan uçağı, nesli tükenmiş bir DC- 4... İçinde, sadece 12 kişilik oturacak yer var. Kabinin üsttarafınadenkler, se- petler bağlanmış. Ayağınızı bastığınızyer, alüminyum... Rlot Hintli... Genç bir Afganlı, kahve ge- tiriyor.... Gır, gır, gır, pervaneler çalışı- yor. Motorlar biraz yağ kaçırıyor, ama herhalde sonunda havalanacak bu alet... Havalanıyorda... Zahedan üzennden °Deşt-i Vakvak"ı (ölüm Çölü) geçip Kandahar'a inece- ğiz. Buradan sonra, Gazne Vadisi'ni izleyip Hindukuş'lann duvannı aşaca- ğız ve Kâbil'e varacağız, Tann'nın yar- dımı ile... Gece otup karanlık basmadan bu işin bitmesi gerek.... Çünkü Kâbü'de na- vaalanı yok. Onun yerine "Çemen-i Havayi" mevcut. Aydınlatma da bahis konusu değil... DC-4, uflaya puflaya, inleye söyle- ne, Fazne Vadisi'nin üstünde... Sağda solda, 100'er metre mesafede kaya- hklar... Vadi karanlık... Son tepeyi de aştı uçak ve birden gü- neş ışığı doldu uçağın içine... lleride, gözün görebildiği uzaklığa giden yem- yeşil bir ova: Kâbil Ovası... Etrafı dağ- larlaçevrili. Dağlanntepelerindekarvar. Döne döne indik bu ovaya... "Zaptiye'ye gidip pasaportunuzu mühürietin..." diyor uçaktaki genç Af- gan. Bu sözcük, bize tanıdık geliyor. Ve sonralan, hiç de yabancılık duygusu- na kapılmadığımız bu ülke için, iyi bir başlangıç, bu eski Osrnanlı polisinin adı. "Zaptiye", mor mürekkebe batınl- mış bir mühür attı pasaportumuza. "Beyan-ı Hoşamedi" etti. Dışanda du- ran tek atlı bir "gac/Tye (at arabası) bi- nip uydurma Farsça ile "Seferet-i Tür- kr dedik arabacıya. Arkasına bile bakmadan "Bel-i Sa- hib" diyor, tınk, tınk, tınk.... Koca birdu- vann önünde durduk. Koca bir ahşap kapı açıldı. Kocaman bir yağız kapıcı betirdi. Kim olduğumu sordu, Türkçe... "Bu- yurunuz efendim" dedi, emektar ka- pıcı dost Muhammed Han. Göreve geldik işte, sağ salim... Yarın: TC Kâbll Büyükelçili&l Işsizlîk sinirleri bozdu İSTANBUL (AA) -Bakırköy Ruh ve Si- nir Hastalıklan Hastanesi'ne 1995 yılı için- de 178binkişibaşvurdu. Geçenyıllara oran- la "rekor" sayılabilecek bu başvuru sahip- leri arasında yatarak tedavi görenlerin üçte birini işsizler oluştururken, ardından ev ka- dınlan geliyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has- tanesi'nde yapılan istatistiklerden derlenen bilgilere göre geçen yıl hasta- neye başvuran 178 bin kişiden 9 bin 76'sı yatarak tedavi gör- dü ve taburcu oldu. Tedavi gö- rüp taburcu olan hastalann 3 bin 84'ünü işsizler, 2 bin 706'sı- nı da kadınlar oluşturdu. Has- tanede tedavi görüp taburcu olanlann 672'si emekli, 364'ü işçi, 335'i memur, 262'si tutuk- lu, 249'u öğrenci, 134'ü şofor, 98'i çiftçi ve 87'si de serbest meslek sahi- bi. Geçen yıllarda istatistiklerin üst sırala- nnda yer alan polis ve şofor gibi meslek gruplannın baş\oırulannda belirgin bir azal- ma meydana geldi. 1995 yılında başvuran- lann 134'ü şoför, 28'i de polis memuru. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has- tanesi Başhekimi Doç. Dr. Arif VerimlL 1985-1994 yıllan arasmda hastaneye başvu- rulann her yıl yüzde 5 ile yüzde 9 arasında makul düzeyde artan bir grafik gösterdiği- ni, 1985 yılında 60 bin olan hasta başvuru sayısının, 1994 yılında 111 bıne çıktığmı söyledi. Geçen yıl başvuru sayısında bir "paüama" yaşandığını ve 178 bin kişinin te- davi olmak için kendilerine başvurduğunu bildiren Doç. Dr. Verimli, buna karşılık has- tanenin 10 bin ile 12 bin kişiye yataklı hiz- met verdiğini bildirdi. Başvurulann yaklaşık yüzde 55'ini işsiz- • Bakjıköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'ne geçen yıl başvuranlann üçte birini işsizler oluşturdu. îkinci sırada ev kaduılan geldi. ler ve ev kadınlannın oluş- turduğunu belirten Doç. Dr. Verimli, sözlerini şöy- le sürdürdü: "Çünkü insanlanmız, (deli olarak tanımlanmak- tan) çekinseler bile eskisi gibi ilgisiz değiller. Ancak hastanemize yapdan baş- vurular, genelde yıDar sü- ren ve müzminleşmiş has- tahklar için oluyor. Yani dışanda o/el dok- torlarda çarebulamayanlar bize geliyor. Yıl- lar süren bu hastauklar da toplumda verimi düşürüyor ve insanlar işsiz konumuna dü- şüyor.Yine istatistüderde ikinci sırada görü- len ev kaduılan da toplumda üretken ohna- yan kesim." Doç. Verimli araştırmalann, psikolojik hastalıklara yakalananlann yüzde 80'ini 15- 45 yaş grubu arasındaki kişilerin oluşturdu- ğunu ortaya koyduğunu ifade ettı. -OPBABANtN £l/Nİ/. IsveçMerm gözdesi kde GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Türki- ye'den Hollanda'ya getirildik- ten sonradünyaya yayılan lale- ye en düşkün olan ulus, Isveç. Bugün Hollanda'da 3000 çeşit lale yetiştiriliyor ve bunun yal- nızca 100 kadan lsveç'teki se- ralarda bulunuyor. Ama ocak ayıyla birlikte önce kapalı yer- lerde, nisana doğru da meydan- lardakı çiçekçilerde halka satı- lıyor. 5'er, 7'şer, 10'ar ve 20'şer olarak paketlenen çiçekler, 24 saat içinde satış tezgâhlanna ulaştınlıyor. Isveç halkı günde ortalama 1 miryon lale sann alı- yor. Lale soğarüan Hollanda'dan getirildikten sonra tsveç'in çe- şitli bölgelerindeki seralarda ekiliyor. Lalenin öyküsü 1500'lü yıl- larda tstanbul'dabaşlar. Sulta- nın çağnhsı olarak lstanbul'da bulunmuş olan Hollandalı bir asilzade, 1554 yılında bir mik- tar lale soğanını ülkesine ge- tirdi. Bu ülkede lale, 17. yüz- yılda variık simgesi haline gel- di. Bazı çeşit çiçeklerin, altın gi- bi büyük paralar karşıhğı satıl- dığı biliniyor. Ticaretin aşın boyutlara ulaşması sonucu Hol- landa Sarayı müdahale ederek lale spekülasyonunu durdurdu. Amerika'daki Pensilvanya por- selenlerine motif oluşturduğu için "Fenssytvania Dutdı" adıy- la bu merkezde üretilen porse- len eşyalan, dünyaya tanıttı. Michigan'ın Hollanda adlı yer- leşim yeri ise her yıl düzenle- diği büyük lale festivaliyle ta- nınıyor. Isveçlilerin en çok yeğledik- leri lale türleri şunlar: - Monte Carlo (çift taçlı. sa- n renkte ve kokulu), - Promınence (kırmızi) - Blenda (pembe) - Christmas Marvel (pembe) - Attila (menekşe rengi) - Abba (koyu kırmızı, çift taçlı) - Yokohoma (koyu san, siv- ri uçlu) - Negrita (menekşe rengi) - Wonderful (pembe, sıvri uçlu). İsveç'e lale soğanian HoDanda'dan getiriliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear