22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 9 Ankara İdare Mahkemesi'nden sonra Adana Ticaret Mahkemesi de SPK'yi haklı buldu Yargı, Uzanlar'ın öııiiııü kestiANKARA/AIHNA (Cum- hurivet)-Adana Ticaret Mah- kemesi. Sermaye Piyasası K.u- mlu'nun (SPK), Çukurova Elektrik AŞ'de (ÇEAŞ) ya- pılan genel kurulun iptaJi için açılan dava sonuçlanıncaya kadar, Lzanlar'ın şirkette bır tasarrufyapmalannı önlemek üzereyaptığı "•ihtiyatitedbir" başvurusunu kabul etti. Mah- kemenin karanyla, Uzanlar, ÇEAŞtta, genel kurulun iptal davası sonuçlanıncaya kadar herhangi bir uygulama yapa- mayacaklar. SPK, Ankara 10. Mahke- mesi'nin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ÇEAŞ'a Uzan- lar'ın yönetıme gelmesine ola- nak veren özel denetçi atama işlemi için aidıgı yüriirtmeyi durdurma karannın ardından, Adana Ticaret Mahkemesi 'ne özel denetçi tarafından yapı- lan genel kurulun iptali için dava açtı. SPK diin de genel kurulun iptali için açılan dava sonuç- lanıncaya kadar, ÇEAŞ'ta Uzanlar tarafından bir degi- şiklik yapılmaması için yine Adana Ticaret Mahkemesi'ne ihtiyati tedbır başvurusunda bulundu. Mahkeme dün SPK'nin ÇEAŞ için ihtiyati tedbir karan alınmasına iliş- kin başvurusunu kabul etti. 96»47 dosya numarası ilegö- rülen davada. Sanayi Bakan- lığı'nca ÇEAŞ'a atanan ve Uzanlar'ın yönetime yeniden gelişine zemin hazirlayan özel denetçi Hüseyin ÜJgen'in atanması ve uygulamalan da geçersiz sayılmış oldu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Fuat Çaw'ın önceki gün An- kara 10. Idare Mahkemesi "nin yüriitmeyi durdurma karan- ni "hukukayıbı" olarak nite- lendirmesine karşın, yargının karanna uyduğu bildirildi. Çay'ın dün ka- rara uyarak özel denetçinin Adana Tica- ret Sicili'nden terkin (silme) işlemini yaptırdığı öğrenildi. ÇEAŞ konusundaki uygulamalan ne- deniyle partisinden büyük tepki alan Çukurova Elektrik'te SPK ile Uzanlar sürekli olarak birbirlerini suçluyorlar. SPK'nin atadığı yönetim kurulu başkanından maaş iddiasına yanıt O kadar versînler Uzanlar'da çalışayını ADANA (Cumhuriyet Güney Üleri Bürosu) - Çukurova Elektrik ÂŞ'nin (ÇEAŞ) Sermaye Piyasası Klurulu (SPK) taranndan atanan ve UzanJar'm yeniden yönetime gelmesiyle görevden aynlan eski yönetim kurulu başkanı avukat Hü- s«>iaÖzbek,332.5 milyon lira aylık al- dığı yolundaki savları yalanlayarak "332.5 miivon versinler, hemen gidip Kemal L'zan'a çakşayun" dedi. Özbek, şırket hesabından 238.8 mil- yar lirayı çalışanlann kıdem tazmina- tını ödemek amacıyla çekmeyi düşün- diilderini, sonra bundan vazgeçtikleri- ni bildırdi. Yönetim kurulu başkanı ola- rak 20 milyon lira aldığını. genel mü- dürevekaletten ötürüde 140 milyon li- ra ödendiğini kaydeden Hüseyin Öz- bek. şunlan söyledi: *Bu daha öncede 140 mSyondu. Top- hısözJeşmeden sonra personclin hemen hemen tamamına zam yaptım. O /a- man belki benim maaşı da arttırnıış oia- bilirkr. Ama bövle a\da 332 mihon fi- lan dcgil. Belki İ40-İ80 olmuş olabilir. Valan söylüyoriar. Kapsanı dışı pcrso- nel iiç ayda bir ikramiye aldığı için, ik- ramiyeyi, nıaaşı. hepsini toplamışlar, üzerine de yönetim kurulunun huzur haklanıeklemtşler. Demekki ayda 332.5 milyon maaş veriyorlarmış. Şimdi ver- sinler, ben avukatlığı da bırakayım, he- men gidip çalışaynn." Uzan grubu tarafından, bazı gazete- lerde "iştesoygun belgeleri" başlığıyla \ ayımlanan iîanlarda. Istanbul'daki ge- nel kurulun yapılacağı 24 ocak sabahı çeşitli bankalarda bulunan şirket hesa- bından 238.8 milyar lira çekmeye kal- kışmakla suçlanan ve son anda banka- lara yeni yönetimce çekilen fakslarla engellendiği öne sürülen Özbek, bu ko- nuda şöyle konuştu: "Sanayi Bakanhğı'mn bizi sattıgı. Uzaıüar'ın da geleceği belli olunca, kap- sam dışı personeün bir kısmı, bilhassa müdür \e cniidür yardımcısı sevivesin- deolanlargeiip 'Bu adamlar nasıl olsa bizi işten atacak. tazminat da vermeye- cek. O zaman bari siz atın. onlar atma- sın. Yalnız bızim kıdem ve ihbartazmi- natlanmızı öderseniz memnun oluruz' dediler. O tarihte bizinı bankada I trii- yon 300 milyar liramız var. SPK'ye sorduk. Karacan yurtdışındaydı. Yardımcüanndan Aydın Bey, Venn vermeye de bu sizin sorumluluğunuza girer, sizi sürüm sürüm süründürürler' dedi. Ben goze aldım. Fakat bu arada yö- netim kurulu karan çıkartamadık. Çı- kartamadığımız gibi bin işcjnin bini de gelip Benimtazminatımı ver,çıkart'di- yor. Para yetmiyor. Ya hepsini çıkarta- cağım ya da hiçbirini çıkartmavacağız. Dedim ki bu işi iptal edin. Bankalara va- züar yaolmıştı ama iptal ettik." Sanayi Bakam'ndan garip savunma. SPK'nin yan omanı degilizEkonomi Servisi - Sanayi Bakanhğı'mn Sermaye Pi- yasası Kurulu'nun bir yan kuruluşu olmadığı- nı söyleyen Sanayi ve Ticaret Bakanı FuatÇay. Çukuro- va Elektrik A.Şda- vasında bakanlık olarak vermiş ol- duklan bütün ka- rarlann hukuk ku- rallan çerçevesın- de değerlendınlme- si gerektiğini savundu. Fuat Çay, DSP Antalya milletve- kili Musıafa Şahin'in yönelt- tiği suçlamalan kabul etme- dıklerini bildirdi. Dün gaze- tecilere açıklamalarda bulu- nan Sanayi Bakanı Çay DSP milletvekili Şahin'in "ÇE- AŞ olayında Sanavi Bakanİığı SPK'yİa koordineli çaJışma- dı" suçlamasını ce- vaplayarak, SPK ile işbirliği içinde olma zorunluluklannın bu- lunmadığını bildırdi. Çay, "Sanaji Bakan- lıgı SPK'nin yan ku- ruluşu değüdir" de- di. Çay Ankara 10"uncu Ida- re Mahkemesi'nin yürütme- yi durdurma karanna Adana Bölge Mahkemesi'nce itiraz edeceklerini sövledi, SPK çalışanlan imzasıyla gönderildi Faili meçhul suçlama mektubu Ekonomi Servisi- Çuku- rova Elektrik olayı ile ilgılı tartışmalarda son noktaya ge- linirken, gazetelere gönderi- len 'Bir Grup SPK Çalışanı' imzah mektup şaşkınlık ya- rattı. Mektubun kimin tarafin- dan yazıldığı gizlenmesine karşın içinde yeralan iddıala- nn tümü Uzan grubunun sa- vunduğu unsurlan içenyor. Özellikle SPK Başkanı Ali Ihsan Karacan'a yönelik suç- lamalann >er aydığı mektu- bun APS ile persembe günü postaya verildigı anlaşılıyor. Ancak APS eöketınde yeralan ve göndericinin imzasının ol- ması gereken alanın boş bıra- kılması, mektubun kimin ta- ranndan yazıldığma dairkuş- kular uyandınyor. Mektupta Karacan'ın Çillerailesineçok yakın olduğu. kendisinin MHP'li olup SPK'yi, partilı leri iledoldurduğu gibi Kara- can 'ın şahsiyetine yönelik suç- lamalar ağırlıkla yer alıyor. CHP'li Sanayi Bakanı Çay'ın dün ayn- ca. ÇEAŞ konusunda SPK'nin hukuk kurallanna uymadığını ve şirkete MHP'li yöneticileri atadığını içeren biryazı ha- zırlatarak parti üyelerine dağıftığı öğre- nildi. Bu arada SPK ve SPK'nin atadığı yönetim kurulu üyelerini şirket kaynak- İannı kullanarak haksız menfaat sagla- makla suçlayan Uzan yönetiminin. yeni- den göreve geldiği kısa dönemde de ÇE- AŞ'ın içini boşaltmayadevam ettiği öne süriilüyor. SPK kaynaklanndan da doğ- rulatılan bilgiye göre, Uzan yönetimi 24 ocakta jet hızıyla sonuçlandınlan ge/ıel kurulda yönetimi yeniden ele geçirdik- tensonraÇEAŞ'aaittoplam I trilyon300 milyar lirayı İmar Bankası kanalıyla Imar off-shore'a aktardı. Yetkililer, ÇEAŞ'ın elektrik tahsilatlan ile ayın 15'inde 1 tril- yon 700 milyar lirajık yeni bir fon elde edeceğini hatırlatarak. "Yargı Uzanlar'a dur dcmese\di, bu parau da aynı yol- la kendi bankaiarına aktarabilecek- lerdi" yorumunu yaptılar. Türk firmalannın yetersiz projeler karşılığında yüksek miktarda kredi istediği vurgulandı 4 KOBFler AB'den zor yardım alır'Ekonomi Servisi- Küçük ve orta boy işletmelerin (KO- Bl) Avrupa Birliği kredileri- ne yönelik hazırladığı proje- lerin bilgi yetersizüği nede- niyle çok zayıf kaldığı, bu nedenle 50 milyon dolarlık kredinin \ erilmesinin bile bü- yük bir şans olacağı vurgulan- dı. Türkiye Orta Ölçekli Işlet- meler, Serbest Meslek Men- suplan ve Yöneticileri Vak- fi'nca (TOSYÖV) hazırlatı- lan KOBl'lere ilişkin Araştır- ma Raporu'nun basına tanı- tıldığı toplantıda konuşan Konrad Adenauer Vakfı Tür- kiye temsilcisi Dr. Max Ge- org Meier, Türkiye'nin geçen yıl sanayi kullanım kapasite İcullanım oranı. ihracat ve is- tihdam düzeyinde önemJi bir gerileme yaşamamasında KOBÎ'lerin çabalannın bü- yük rolü olduğunu söyledi. Bundaki başannın de\ lete ait olmadığını vurgulayan Meier, 1995 yılında devlet yardım- lannın KOBÎ'ler açısmdan • Konrad Adenauer Vakfı Türkiye temsilcisi Dr. Max Georg Meier, Türk firmalannın iki sayfalık projeye 1.5 milyon dolar kredi isteyerek bir sonuç alamayacağını savundu. kayıpla geçtığini söyledi. Meier, seçim öncesinde hü- kümetın esnafa 50 trilyonluk destek vermekle övündügü- nü ancak kişi başına düşen 500 milyonla bugün verimli bir yatınm yapmanın müm- kün olmadıf ını kaydetti. AB'nın kredilerine de de- ğinen Meier. buna yönelik hazırlanan projelerin standart ve kaliteden yoksun olduğu- nu belirterek,"lki sayfalık projeye bile 1.5 milyon do- İariık destek isteniyor. Bu- Meier, Braun. Müftiioglu ve Tavanç TOSVÖ\ toplanbsuıda lerin geieceğini tartjştılar. günkii şartlarda Türki- ye'nin sene sonuna kadar 50 milyon dolarlık kredi al- ması bile zor olacak. Yerel yönetimler ise zaten KO- Bt'leri ceza ve vergiyle bir para makinesi gibi görü- yor.1 " diye konuştu. TOSYÖV Başkanı Prof. Dr. Tamer Mfiftüoğlu ise KOBl'lerin gümriik birlıgine batmak için girmedigini \ ur- gulayarak. artık düşük ücre- te dayanan rekabet politika- sının değil, daha fazla katma değeri ve büyümeyi hedefle- yen anlayışla. kendi imkânla- nnı kullanarak Avrupa da yer edineceklerini söyledi. Müftüoğlu, devletin rant po- litikası ile elde edilen gelirin önümüzdeki yıllarda uyuştu- rucu geliri kadar ayıp sayıl- masını bekledijini ifâde etti. Rostock Üniversitesı Eko- nomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Braun ise Almanya'da da devlet teşviklerinden aslan payını hep büyük şirketlerin aldığını kaydederek şöyle ko- nuştu: "Oysa büyük şirket- ler kaynaklannı teknoloji- ye yatirmayı tercih ediyor. Vani yeni istihdam olanağı yaratmıyor. Bütün ülkeler- de büyük istihdam ve adil gelir dağılımı kaynağı KO- Bİ'lcrolmaktadır. KOBİ'ler artık Türkiye'nin kapalı bir pazar olmadıgını bilerek üretim ve pazarlama fonk- siyonlarını ona göre gözden geçirmeleri gerekiyor. 1 " TOSYÖV tarafından ES- DA Araştırma kuruluşu yö- neticisi Tunç Tayanç'a ha- zırlatılan raporda işletmelerin büyüklüklerine ilişkin tanım- lama sorunlan ileyüzde95'i oluşturdugu varsayılan "çok küçük". 'küçük' ve 'orta' bü- yüklükteki işletmeleri belir- lemeye yönelik eylem pla- nından sözediliyor. İşletme- lerin sayılan ve büyüklükle- nnin bilinmesinın teş\ik ile kaynak dağıtımının sağlıkh biçimde yapılmasında büyük önemi olduğu da vurgu- lanıyor. Danışmanhk şirketîeri artıyor Ekonomi Servisi - Güm- riik biriiği, Türki> t e'de yeni bir sektörûn doğtnasınayol açtı: AB danışmanlık şirketîeri. Şimdilik sayıian yanm düzi- ne kadar olsa da, gümrük bir- liği sürecinde, danışmanlık •hizmeti veren firmalara duyu- lan ihtiyacın artacağına ke- singözüyle bakılıyor. Özellikle mali yardım ko- nusunda hassas olan özel sek- tör, danışınanlık şirketleri aracılığıyla, koşullarhakkın- da bilgi sahibi olmaya çahşı- yor. AB 'den gelecek mali yar- dımlardan nasıl yararlanılabi- lecegi, patent ve markalann koruranası, şirketterde yapıl- ması gereken kuruınsal degi- şiklikler, bu firmalara gelen başlıca soruJar. Otomobilin konuştuğu dîl Türkçe mi? KISA KISA... KISA KISA... • DOĞUŞ OTOMOTİV 10 ocak - 4 şubat tarihleri arasında Uludağ'da Audi'nin Ûuattro (dört tekerlekten çekiş) özelliğini tanıtmak için bir kış programı düzenledi. • NİSSAN INFINITI modeli lüks otolar arasında iyi bir satış grafiği çizerek sadece aralık ayında 55 adet satıldı. 3 litre motorlu Infiniti, 3 milyar 745 milyon liralık fıyatıyla kendi sınıfındaki otomobillere göre "ucuz" bir fiyata sahip. Nissan yeni modeli Primera'yı bu yılın ikinci yarısında Avrupa ile aynı anda Türkiye'de de piyasaya sunacak. Çağdaş eğitimler doğrultusunda tasarlanan yeni Primera hem daha çevreci hem de daha güvenli. • OPEL 1995'teAvrupa'da 1.509.530 adet araç sattı. Avrupa'daki toplam otomobil satışı da 11.969.530 adet oldu. Bu arada yeni Opel Vectra da 15 ocaktan itibaren Türkiye'de üretilip satılmaya başlandı. "Resmi" tanıtımı ise mart başında yapılacak. Renault ise geçen yıl Avrupa'da yüzde 10.8'lik payıyla en çok satan üçüncü marka oldu. T ürkiye'de otomobil pazannın gelişmesi ve buna bağlı olarak bu konuya olan ilginin artması 6-7 yıl öncesine dayanır. O zamandan beri artan talep otomobile bağlı alanların gelışmesini de sağladı. Basın ve reklam şirketîeri, otomobilin daha geniş kitlelere tanıtımında doğal olarak önemli bir göreve sahip. Bu görevlerini yerine getirirken kullandıklan araç ise dil. Sağlıklı bir iletişim için sağlıklı bir dil gerekir. Otomobili anlatmak için de sağlıklı bir otomobil dili gerekir. İçinde bolca teknik tenmler geçtiği için otomobil konusunda iletişimde bulunmaya çal/şırken yabancı sözcükter bolca kullanılıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi, çok eskilerden beri kullanılan yabancı sözcükler artık dilimize yerleşmiş, ömeğin direksiyon, vites, fren, far gibi. ikincisi de bizim ülkede insanlar Türkçesi bulunan ya da bulunabilecek sözcüklerin yerine yabancı sözcükleri kullanıyor, örneğin aynntı yerine "detay", tasanm yerine "dizayn", hızlanma (eski dilde ivmelenme) yerine "akselarasyon", işlevsel yerine "fonksiyonel" gibi. Birinci neden bir dereceye kadar haklı görülebilir, çünkü bunlann yerine kullanılabilecek Türkçe kökenli sözcük üretilmemiş. fkincisini haklı görmek ise ne yazık ki mümkün değil. Türkiye'de yayımlanan bir otomobil dergisinde, bir otomobil kataloğunda ya da ilan metnınde "otomobil uzun bir vvheelbase'e sahip" şeklinde ifadeler görebiliyoruz. Bu iletişim araçlannın hedef kıtlesi içinde bulunan ingilizce otomobil terimleriyle ilgıli olanlar dışındaki insanlar bunun Türkçe'deki "dingil aralığı" ifadesinin yerine kullanıldığını anlayamayacaktır. Bu tür kullanımlar metni üreten amaçlamasa da yazann Türkçe'yi iyi kullanamadığı ya da iyi çeviri yapamadığı, kaynak metne sadık kalma tuzağına düşerek hedef dilde bulunmayan "uydurma" ifadeler kullandığı kanısına yo1 açar. Türk Dil Devrimi günlük genel dili sadeleştirmede genel olarak başanlı olmuştur. 1930"/ardaki metinlerle bugünün metinlerini karşıiaştırdığımızda bu açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Kuşkusuz daha alınacak yol vardır, ama Türkçe'deki teknik dille karşıiaştırdığımızda bu hedefin büyük oranda gerçekleştiğini görüyoruz. Teknik dil adeta dışanya teknik olarak bağımlılığımızın bir yansıması olarak Türkçe'den başka her şeye benzemektedir. Herkes yabancı da olsa aynı sözcükler üzennde anlaşsa yıne iyiydi, ama ne yazık ki aynı tür üretimin yapıldığı iki fabrikada bile farklı teknik diller kullaılıyor. Birisi makinelerini italya'dan getirmış, öbürü Almanya'dan ya da ingiltere'den getirmiş, Türkçe'ye çeviremedıklen her şey ftalyanca ya da Almanca'daki gibi kalmış ya da Türkçe'ye "uyarianmış". Sonuçta her iki fabrikada aynı işlerde çalışan uzmanlar aynı dili konuşan meslektaşlar olarak birbirleriyle kolayca anlaşamıyor. Buna bağlı ve özellikle otomobille ilgıli olarak karşılaşılan diğer bir sorun ise halkın bu yoila gittıkçe teknik dilden ya da bu alanda bilgili kişilerin konuştuğu dilden soyutlanması. Daha dün bir basın bülteni geldi. "Lansmanı şu tarihte yapılan model kendi segmanında çok iyi bir yer edindi" (çevınsi: Şu tarihte piyasaya sunulan model kendi sınrfında çok iyi bir yer edindi) gibi ifadeler var. Bu tür ifadeler ara sıra kamuoyu hedeflenerek yazılan metınlere de sızıyor. Bu konulardaki sözlü dil ise bizim okulda kullanılan "Boğaziçıce" gibi bir şey. Yani Türkçe-lngilızce- Fransızca-Almanca-ltalyanca (artık hangi ülkenin otomobiliyse) karışımı bir dil salatası. "Yeni shovvroom 'umumuz açıldj. Otomobilde, cruise control ve immobiliser da var. Detaylar için lütfen şu numarayı arayın." Yabancı dil bilmeyen bir ınsan bunlan anlamakta güçlük çekecektır. Özellikle bu tür metinlerde bilginin ınsanlara en kolay ve etkili bir şekilde iletılmesı amaçlanmaktadır, ama bu şekilde bunun tam tersı yapılıyor. Bunlara ek olarak bir de yazımı yanlış olan sözcük var. Ömeğin, egzos, egzost ya da egsoz değil, doğrusu egzoz. Egzantirk değil, doğrusu eksantnk. Frenaj değil frenleme. Bu konuda yapılması gereken emin olmadığımız durumlarda yazım kılavuzuna ya da sözlüğe bakmak. Başka yolu yok. Burada anlatılan sorunlar genef olarak otomobille ilgıli alanlarda çalışan herkesi ilgilendiriyor. Bu sorunlann çözümü için herkes kullandığı dile özen gösterilmelidır. Ama bu da tek başına yeterli değil çünkü yine herkes ayrı kullanımlara yönelebilir. Buna getirilebilecek en kökten çözüm otomobil şirketîeri, reklam ve halkla ilişkiler şirketîeri üyeleri ve yayın organlannad bu alanda yazı, yazın ya da çeviri yapan herkesin katkısıyla ortak bir otomobil dili üzennde anlaşmaya varılmasıdır. Bu kolay bir şey değil, ama bugünkü durumu kabullenmek de mümkün değil. Bunu henüz çoğunluk bırbirini anlayabiliyorken yapmak gerekir. Otomobil dilinin "yabancı dii"e dönüşmemesi ıçin..M IŞÇIMNEVRENEVDEN ŞLKRAN SONER Sivil Toplum Örgütleri Demokrasinin işlemesini isteyecek bilinci kazanmış olup işletmeyi becerememenin sıkıntısını bizim kadar yaşayan bir toplum olmuş mudur? Yakın geçmişimize kadar başımız sıkıştığında hep biriJerinin bizi gelip kurtarmasını beklerdik. Demokra- si özlemimiz Tanzimat'la başlamış, Cumhuriyet'le kök salmış, çoğulcu demokrasiye geçişle iyice tadına va- nlmış. Nasıl yaşatılacağını, gerçek demokrasi düzeni- ne nasıl ulaşılacagını ise bir türiü öğrenememişiz. 12 Mart sürecinde devrimle ülkeyi kurtarmaya niyet- lenmiş Dev-Genç liderlerinin bile işler sarpa sardığın- da, askerin müdahalesine nasıl umut bağladıklannı anımsıyorum. 12 Eylül'e aydınların tam anlamı ile" hoşgeldin" dedikleri söylenemez, ancak krtlelerin ya- şanan kaos nedeni ile" rahat bir nefes alıp, umutlan- dıklarmı da" yadsıyamayız. 12 Eylül, demokrasiyi isteyen, ancak her başı sıkış- tığında, askerden de kendisini kurtarmayı bekleyen top- lum anlayışında önemli birdeğişıkliğe neden oldu. Be- deli; sivil toplum, halk için çok ağır, askerieriçin de pres- tij kaybı olunca bu beklentıden de vazgeçmeyi öğren- dik. Şimdi sivil çözüm arayışı içindeyiz: Sivil çözüm uğ- runa, bir işe yaramayacağı göz göre göre, demokra- tikleşme, gereken yasal değişiklikler yapılmadan, za- mansız enken seçime "evet" denildi. Seçimlerden de siyasal kriz çıkınca, iktidar boşluğunu yaratmamak üzere daha önce asla benimsenmeyecek, düşünülme- yecek ittifaklara razı hale geldik. Bir düşünsenize.. çoğumuz, asla oy vermeyi dü- şünmeyeceğimiz partilere, ideolojilere, demokrasiye yönelik tehditleri ortadan kaldırma adına oy verdik. 01- madı, şimdi bir araya gelip gelemeyeceklerine, bizim beklentilerimize yakın olup olmadıklanna hiç bakma- dan. liderlerın ilkel hırslannı bir yana atıp bir hükümet kurmalanna dua eder noktaya geldik. Şaibelisine, kırlenmişine, iktidannda bize ödetece- ği bedellere razıyız. Yeter ki, sandık demokrasisı ke- sintiye uğramasın, yeni askeri darbeler olmasın, solu yok ama sağdan, ırkçı, şeriatçı demokrasiyi daha da geriye götürecek gelışmeler yaşanmasın. Refah'ın takiye yapmayacağına, sandık demokra- sisinin kurallarına uyacağına, düzen içinde kalacağı- na güvenebilsek, Erbakan'ın başbakanlığında kuru- lacak koalisyona razı olacağız. Çiller'le Yılmaz anla- şabilseler, Çiller'in, malvarlığı üzerinde hesap verme- miş olduğunu, iktidannda halk yığınlannda yarattığı çok ağır yoksullaşmayı unutup ödediğimiz ve ödeyeceği- miz bedellerin hepsine razı olacağız. Yılmaz'ın bütün günahlannı affetmeye dünden razıyız. Hele Ecevit'te anlaşsalar kutlama yapacağız.. Sokakta, evde, birkaçımız bir araya geldiğinde hep birbırimize hükümetin nasıl kurulacağı sorusunu yö- neltip formüller anyoruz. Bazen de ne parlak(!) akla gel- mez hükümet kurma reçetelerı yazıyoruz. Hiçbiri bir işe yaramıyor. Çünkü bız hâlâ, hep birlıkte, en çok is- tedığimiz şeyı nasıl gerçekleştırebıleceğimizi bilemi- yoruz. Sandık demokrasisi büyük ölçüde 1961 Anayasa- sı ile kınlmıştı. 12 Mart, hele de 12 Eylül sadece ya- sakları ile değil, sıvıl toplum örgütlerine vurdukları dar- beler ile kafamızda yarattıklan köleleştirme ile kaza- nımlanmızı silıp götürdüler. Şimdi siyasi partılerden başlayın, gerçek demokrasinin asıl kurumları sivil top- lum örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, her konu ve alana yönelik öngütlenmelerin bugün içinde bulunduk- ları konuma, koşullara bir bakın: Örgüt içi demokrasi, tabanla tavanın iietışimi sıfır- lanmış. Liderler diktatöryası egemen. Üyelerin varlığı sadece kelle hesabı olarak, örgüte verdikleri ile sayı- lıyor. Örgütlerin kuruluş amaç ve ışlevlerine, üyeleri- nin çıkarianna dönük etkinlıkleri, ağırlıkları söz konu- su bile değil. Sivil toplum örgütleri, ağırhklan olmadan demokra- si çarkları işler mi? Geçen gün Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vak- fı'nm bir toplantısına katıldım. Genel Sekreter Orhan Silier, vakfın gündemdeki çalışmaJan hakkında bilgi ve- rirken, "Sivil Toplum Kuruluşlan Bilgi Merkezi" proje- lerinden de söz etti. Bu proje ile bağlantılı ilk aşama- da, 1700 civannda olduğu tahmin edilen yeni vakıf- larla, 50 bın civarındaki dernekler ve 1200 civannda- ki sendika ve meslek odalannın en önemlilerinin yer alacağı bir sivil toplum kuruluşları rehberinin hazırlan- ması öngörülmüş. Rehber kitap için bulunabilen bü- tün sivil toplum örgütlerine, kendilerini tanıtacak temel bilgileri içeren bir anket formu gönderilmiş. Ne yazık ki uzun bir zaman dilimi içinde gelen yanıt çok azmış. Düşünün ki demokrasinin işlemesi, sivil toplum ör- gütlerinin işlevlerini yeterince üstlenebilmeleri özün- de bırbirleri ile ilişki içinde olmalanna çok bağlı. Bir- birlerini yeterince tanımak, konuya göre dayanışma, işbirliği içinde olmak şöyle dursun, kendilerini en azın- dan isim, adres, gibi temel bilgilerie tanıtacak bir ki- tapçığın oluşumuna katkıda bulunmaktatembellikya- pıyorlar. Gelin de sivil toplum örgütlerinin, Türkiye'de gün- cel sorunlann çözümü, hükümet oluşumu, siyasi par- tileri uyarma, gerçek demokrasiyi oluşturmada var ol- maları, ağırlıklarını koymalarını umutla bekleyin. Demokrasiyi istemek yetmiyor, demokrasiyi işlete- cek kurumları, sivil toplum örgütlerini var etmek, içini doldurmak gerekiyor. Ciyim sanayicilerinden uyarı 'Reel kur olmazsa ihracat da olmaz' Ekonomi Servisi - 1994'teki ekonomik kriz- den ağzı yanan ihracatçı- lardan hükümete kur uya- nsı. Dövizin artık reel den- geler içinde seyretmesi ge- rektiğini beürten giyim sa- nayicileri. dolar kurunun bugün 72-75 bin lira ara- sında olması gerektiğini ifa- deettiler. Sektöryetkilile- ri, bütün bu şartlar ye- rine getirildiğinde 1996yılında 10 mil- yar dolarlık birihra- cat bekliyorlar. Türkiye Giyim Sanayicileri Derne- ği'nin (TGSD) yeni se- çilen 10'uncu dönem yö- netim kurulu ilk basın top- lantısında sektörûn sorun- lanna ve bekJentilçrine yer verdi. Yönetim Kurulu Başkan- lığı görevini Nur Ger'den devralan Turan Sarıgülie. hazır giyim sektörünün di- ğer sektörlerde olduğu gi- bi siyasi ve ekonomik is- tikrar beklediğini belirte- rek. böyle bir ortamda her- kesin üstüne düşen görevi yapması gerektiğini kay- detti. tşadamının üstüne dü- şeni fazlasıyla yaptığına dikkat çeken SangüJİe. "An- cak, politikacılann aynı şe- küdedavrandığını soyienıek mümkün değil'" şeklinde konuştu. Dolarkurunun bugün 73- 75 bin lira arasında olması gerektiğini dile getiren Sangülle, 1995'teib- racatçının yüzde 23 oranında kur maka- sı kaybma uğradığı- nı öne sürdü. Turan Sangülle sözlerini şöy- le sürdürdü: "19% yılında 10 milyar dolarlık hazırgiyim ihraca- tı hedefliyoruz. Ancak bu tahminimi/ siyasi istikrar sağlandığı \e reel kur den- geleri gerçekleştiği takdirde başarılır. Dolar kurunun arttınlması gerektiğini söy- k-diğimiz zaman \atan ha- ini oluyoruz. İhracatçının tekenstrümanı kurdur. Enf- lasyon artmasın, kurlar da artmasın"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear