22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI T i i r k i y e - Y u n a n i s t a n J l i ş k i l e r i v e B a r ı ş S a v a ş ı m ı Banşı birliktekuralım! em Türkiye- Yunanistan arasında hem de tüm dünyada gerçek ve kalıcı bir barış ortamının kurulması ve yaşatılması için barışa inanan, daha mutlu ve yaşanılası bir dünya özlemini yüreklerimizin derinliklerinde duyan bizlere önemli görevler düşüyor. Barış konusunu daha iyi kavramalı ve kavratmalıyız... Kardak krizi sırasında Türk SAT komandoları kayaiıklara başarılı bir çıkarma operasyonu düzenlerken, Genelkurmay'da heyecanlı anlar yaşandı. MEHMETŞAKİRÖRS •2- Yunanistan halkı ömek birmücadeley- le. işgalcılere ve işbırlıkçilerine karşı di- renişegeçer. "Digerküçükpartilerlegüç- biriiği yapan Komünisl Partisi (KkE), 28 Eylül 1941'de Yunanistaıfın ilk direniş örgütü olan Milli Kurtuluş Cephesi'ni (EAM) kurdu. Aynca bu ccphenin önder- liğinde, bir Halk Kurtuluş Ordusu'nun (ELAS) kurulması da tasarlanıyordu. EAM "ın amaçjan. tü/üğünde, işgale kar- şı direnmek \e savaşın sonunda ülkede demokratik bir rejim kurulmasını sağla- mak diye belirtilmişti." (6) İç savaşta dırenışin simgelennden bi- risi de Anadolulu Markos Vafiadis idi. Markos. 1906yılında Anadolu'da Tos- ya'nın bir köyünde doğdu. 1922'de ça- lışmak amacıyla Jstanbul'a geldi. Ertesı yıl Selanik'e, ardından Kavala'ya geçti. Tütün işçısi olarak calışırken KKE'ye üye oldu. Sorumluluklar aldı. Geçen günlerde 86 yaşinda Atina'da öien Anadolulu Markos Vafiadis. iç sa- vaşın önde gelen çete liderlennden bin- siydi. Bir dost eli. Kurtuluş gemisi Ikinci Dünya Savaşı sırasında, Alman- ya'nın işgali altındaki Yunanistan'a dost elini uzatan ilk ülke Türkiye olmuştu. Türkiye, açlık içinde kıvranan Yunan halkına, İstanbul'dan 6 Ekım 1941 tan- hinde kalkan Kurtuluş vapuru ile gıda ve tıbbi malzeme yardımı göndermışti. Yunanistan'a tonlarca gıda ve tıbbi mal- zeme yardımını ulaştıran Kurtuluş va- puru. bu seferlerini ne yazik ki beş kez gerçekleştirebilmiş. altıncı seferindc 21 Şubat 1942 günü. Marmara Adası açık- lannda fırtınaya yakalanarak batmıştı. Kayalara bindirerek batan geminin 39 kişilik mürettebatı, büyük bir şans eseri yüzerek kurtulmuştu. Geminin batışı. Yunanistan'da da büyük üzüntüyle kar- şılanmıştı. Daha sonra yardım işi aksa- masın diye Türk hükümeti ve Kızılay: Tunç, Dumlupınar\e Konya gemileriy- le yardımı sürdürmüştü. Bizim 1920'lerdeyaşadıklanmızı. bu kez Yunan halkı 1940'lardayaşıyordu... Ikinci Dünya Savaşı'nın noktalanıp erince ulaşılmasından sonra heriki halk için, çok sonralan yaşanacak benzer bir gelişme de cuntalardönemleri olacaktır. Önce21 Nisan 1967'de Yunanistan'da. AlbaylarCuntası yönetime el koyar. De- mokrasi askıya alınır. Partiler, sendika- • Uluslararası güçler ve iki ülkenin egemenleri, zaman zaman halklar arasında düşmanlıkları körükleseler de tarihin her döneminde, her iki ulustan barışa inanan sağduyulu insanlar, barış savaşçıları eksik olmamıştır. • Mustafa Kemal Atatürk ve Venizelos döneminde başlayan barışçı girişimler zaman zaman duraklayıp zaman zaman gerilese de, her iki halkın barış savaşçılarının gayretleri, solukları hiç tükenmemiştir. lar. demokratik örgütler kapatılır. Pek çok yurtsever. demokrat insan hapislere atılır. Sürgüne gönderilir. 1974 yazına kadar sürecek bu dönem. Yunan halkı için kara bir dönemdir. Yunanistan "da 1967'de yaşananlar. bu kez 1980'de Türkiye'de yaşanır. Ordu yö- netime el koyar. Partiler. sendikalar. der- nekler kapatılır. Yunanistan'da benzeri gelişmeleryaşanır. İki ülkenin barış savaşçıları Komşum. kurdeşim. Alekos 'un oğlu, heeey. senin vurdunda ve Anadolum da berekel ve barış türküleriyle çmlarsa gökyüzü, Alekos ve Ahmet Şiikrü mutlu uyurlar karbnjilleri altında Ve çocuklarımız, en önemlisi çocuklar. alınlarında ve kalplerinde sıcaak Ege günefi. özgür ve aşkla yaşamalılar." DinçerSümer(7) « Uluslararası güçler ve iki ülkenin ege- menleri. zaman zaman halklar arasında düşmanlıkları körükleseler de tarihin her döneminde. her iki ulustan banşa inanan sağduyulu insanlar. banş savaşçılan ek- sik olmamıştır. Atatürk ve Venizelos dö- neminde başlayan banşçı girişimler za- man zaman duraklayıp zaman zaman ge- rilese de her iki halkın banş savaşçılan- nın gayretleri. soluklan hiç tükenmemiş- tir. Bu bağlamda. 1950'li yıllarda Yuna- nistan'da Türk-Yunan Dostluk Derne- ği'nin kurulduğunu görmekteyiz. Buna karşılık aynı yıllarda, İstanbuî'da. Fah- rettin Kerim Gökay'ın öncülüğünde Türk-Elen Dostluk Cemiyeti Kurulmuş- tur. Bu banşçı çabalar cuntalar dönemle- rinde sekteye uğrarnıştır. Sonralan Kıb- ns sorununun da çıkmasıyla, iki ülke ara- sında gerginlik artmış ve soğuk savaş rüzgârlan esmiştir Hatta savaşm eşiği- ne gelindiği günler olmuştur. Ama her i- ki halkın banş savaşçılan, hiçbir zaman umutlannı yitirmemişlerdir. Nihayet onlann çabalan meyvelerini vermiş ve uluslararası konjonktürün de etkisiyle son yıllarda ilişkiler sıcaklaş- mıştır. Türk ve Yunan başbakanlannın Davos'ta biraraya gelmeleri, iki ülke ara- sında yeni bir döncmi başlatmıştır. 13 Nisan I987'de istanbul'da Türkiye-Yu- nanistan Dostluk Derneği kurulmuştur. Banşm gerçek mimarlan olan iki ül- kenin banş savaşçılan, artık sıkı bir iş- birliği içerisinde, bir daha olumlu ilişki- lerin bozulmasına izin venneyecekler ve el ele, omuz omuza, daha banşçı ve mut- lu günlere birlikte yürüyeceklerdir. Barış güvercinleri, Leroslu ve Cüffüklü çocuklar Güllük, Muğla iline bağjr Milas ilçe- sinin bir köyü... Ege'ye özgü tipik bir köy. Leros ise Güllük'ün tam karşısına düşen bir Yunan adası. iki yerleşim yeri arasında dostluk denizi Ege tüm güzel- liğiyle uzanıyor... Güllük'ten bakılınca dalleros'un, Leros'tan bakılınca da Gül- lük'ün dağları görünüyor. Geceleri de her iki yerleşim biriminin ışıklan, yıl- dızlar gibi birbirlerine göz kırpıyorlar. dostluk selamı veriyorlar... İlk kez 1987 yılında Güllük Köyü ll- kokulu öğrencilerine Leros'tan birmek- tup gelir. Mektupta şöyle denilmektedır: "Hava güzel olup sis olmadtğı zaman- lar vatanınızın dağlannı görüyoruz. Biz de sizin gibi çocuğuz ve sizin gibi oyunlar oynuyoruz. Belki bir gün tanışabileceğiz. Biz Leros Adası'ndaki Aghia Marina İl- kokulu öğrencileriyiz. Bu mektubumu- zun amacı, halklanmızın gelişmesi ve iş- biıiiğidir. Haydi el ele verip dans edelim." O günden sonra karşılıklı mektuplar biribirini izler. Her çocuk kendisine bir mektup arkadaşı bulur. Yazışırlar.. yazı- şırlar... Bu mekruplardan birçoğu, Leroslu öğ- rencilerin Türkçe-Rumca iki dilde çıkar- dıklan 'KanatÇırpışlan'dergisindeya- yımlanır. îki ilkokulun öğrencileri arasındaki banş ve kardeşlik iiişkisi öğretmenlere de yansır. Onlar da yazışmaya başlarlar. BirkeresindeşöylcyazarGüllüklüöğ- retmenler: "Leros veGUUükhalklan ara- sında oluşturduğumu/ bu banş ve dost- luk köprüsünürı. gelecek nesillerc ve tüm dünv a insanlanna örnek olnıası en büyük dileğimiz. Hepinizsağolun. İnsanlığınor- tak dilinin sevgi olması, ne yüce bir duy- gu değil mi?" Ortak dilleri sevgi ve banş olan bu gü- zel insanlann çağnsı karşılıksız kalnıaz. Ve birgün ansızın, Leros"tan, Aghia Ma- rina llkokulu öğretmenlerinden Kosris Aslanidis, yanına aldığı ögrencisı Vorgo Dekuli'yle birlikte Güllük'egelirler. Le- ros'tan gelen bu banş elçileri, Güllüklü öğretmenler ve ögrencilerce heyecanla karşılanır... Kucaklaşıp öpüşürler, has- ret giderirler... Ve bu ilişkiler her geçen gün, daha da gelişip hasret giderirler... Ve bu ilişkiler her geçen gün, daha da geli- şip güç-lenerek sürer gider... ' 1991 yıiı Abdi Ipekçi Banş ve Dostiuk Ödülü'verilir Güllük'ün ve Leros'un il- kokullarına... Büyük bir sevinç kaplar tüm çocuklan... Güllük'ten ve Leros'tan havalanan ba- nş güvercinlen, Ege Denizi'nin üzenn- de buluşup sevinçle kanat çırparlar... Ege'den banş türkülen, özlem şarkıları yükselir. sevdaya ve banşa dair... Ege'de barış eyleml Çevre ve banş konulanndaki eylemle- riyle her zaman dikkati çeken Bodrum- lu gönüllüler, bu kez Ege'dc yeni bir ba- nş eyleminı gerçekleştirdiler. Geçen yıl mayıs ayı içerisinde yapılan etkinlikte. Bodrumlu gönüllülerin bir temsilcisı. hızlı birdenizmotosikletivle, Ege'yi bir baştan bir başa kat edip Atina'ya çıktı. Böylece, halkımızın barış mesajı, Bodrum gönüllülen eliyle, komşu halkın yctkililerine ve temsilcilerine ulaştınldı. Ege Denizi'nde bir banş köprüsü kurul- du. Bodrumlu gönüllülerin önderi. değer- li insan Saynur Gelendost, bize gönder- diği mektubunda; yaptıklan eylemi an- latıp "..Çeşitli konulan içeren her etkin- liğimizi, gelecek kuşaklan düşünerek ve körpe beyinlerde yeşermesini sağlamaya çaiışarak gerçekleştiriyonız...'' diyor. Başta Saynur Gelendost olmak üzere. tüm Bodrumlu gönüllüleri, bu güzel gi- rişımlerinden ötürü yürekten kutluyoruz. Onlar. Bodrum'dan birkibrit çaktılar. iki komşu halk arasındaki mutlu ve banşçı bir gelecek için, umut ışığını yaktılar. Şimdi sıra Egeli yazarlarda, ozanlar- da... Ortak bir kültürel özsuyundan bes- lenen Ege Denizi'nin iki yakasındaki kültür adamlan, Ege'de bir araya gelip banş eylemine katkıda bulunmalıdırlar. Bu amaçla düzenlenecek ortak kültü- rel etkinliklerde. Ege'nin ortak kültürel geçmişi tartışılabilir. Ege'nin türküleri, şiirlen, iki dilde hep birlikte söylenir. Banş düşüncesi yüreklere işlenir. Bunun için yaz döneminde, Ege'nin kıyı ilçelcrindc düzenlenecek şenlikler, festivaller iyi bir fırsat olabilir. Kalıcı bir barış içln... Hem Türkiye-Yunanistan arasında hem de tüm dünyada gerçek ve kalıcı bir banş ortamının kurulması ve yaşatılma- sı için, banşa inanan, daha mutlu ve ya- şanılası bir dünya özlemini yüreklerimi- zin ta derinliklerinde duyan bizlere, he- pimize önemli görevler düşüyCr. Banş konusunu daha iyi kavramaİı ve kavrat- malıyız... Tüm dünyada dikilip büyütülmeye ça- lışılan banş agacına, bir tas su da biz dö- kelim. Taş taş üstüne konulup savaşlann, kavgalann önünde yükseltilmeye çalışı- lan banş duvanna, bir tuğla da biz koya- lım Banş ısteğimizi, Yunanlı ozan Tha- odisis Pİyeridis'in dızeleriy le haykıralım: "Seni istivorum banş, güzeller güzeli, sevgUHer sevgilisi. Şarkılar söylüyorum senin için, övüyorum, yüceltivorum seni. Senin için uyuyorum, uyamyorum senin için her gün soluk alışım. davramşım. Bavrak vapıyorum senin için düşün- cemi, senin için konuşuvontm. Kalemim, kılıcım, tüm varlığım senin için barış, senin için! " (8) (6) Yunanistan Dosyası; Konstantin Çukalas, Ant Yay, 1970. (7) Sandalım Kıvıva Bağlı; Dinçer Siimer. 1983. (8) İnceleme ve Şiirlerle Türk- Yunan Dostluk ve Banşı; Asım Bezirci, Milli- yel Yayınları, 1987. İÎTTÎ 'Medya medya, medyatik'SEVGİ ÖZEL Yazar, yayıncı Ülkemiz bir tuhaf süreçten geçiyor. Aynı dili ko- nuşuyor. ama anlaşma iletişim zorluğu. hatta ko- pukluğu yaşıyoruz. Kitle iletişim araçlan, siyasa- cılanmız kendi havasında, bilim-sanat adamları, aydınlar başka bir havada, gündem sürekli değişi- yor. Çogunluk için ortak hava ise geçim sıkıntısı. yaşama savaşımı... Nereye baksanız, kimi dinleseniz "ben" diyor, "ben"i öne çıkanyor. Kitle iletişim araçlan, gaze- te, radyo ve telev izyonlar, "ben"lerini yanştınna. "ben"İerini doyurma savaşımındalar. Milattan ön- ce gibi Bö (Benden Önce), BS (Benden Sonra) egemen herkese. her kuruma, her partiye. her der- neğe. her gruba... Oysa yaşamda ".„ siz, o, bizler. siz- ler.onlar" davaf. Ancakyalnızca 1. tekilkışi>e öz- gü söylemlerle "bir günü daha kurtanyor" kımi- leri. Raitiıig uğruna Televızyonlar "bizden aynlmayın" derken. her izlencenin yapımcısı. sunucusu "ben" diyor aslın- da. "Bendenaynlmaytn.beniizJemeyedevamedjn!'' Buradaki i *biz=ben=raiting" yapma anlamına geli- yor. "Raiting" dedikleriyse. kimileri için "dolara endeksli" bir oluşum, kolayca "üne, şana" kavuş- m£ yolanndanbiri belki de. < *Bire)ciIik"in en yogun yaşandığı günlerden ge- çı>oru2. Bireyin. kişinin kendini sevmesi. önemse- mesi, kendisiyle banşık olması, istediğimiz ve öz- lecigimiz birşev elbette. Gelgelelım. özellikle 12 Eylül döneminde yo- gunlaşcnyasaklarvebaskılann ardından anlaşılma- sı, tammlanmas! olanaksız bir "birev" tipi çıktı or- Uya. 1402lik arkadaşına selam vennekten çekı- nen. çocuğu ya da kendisi yargılanan. evi aranan ko.Tişu>ıınun kapısını çalmayan. "köşe" dönmek • En çok "ben" demeyi başaran, bunu "tarafsız"lık ya da "taraflf' olma övüncüyle yapan "medya", Kardak olayında üstün başanlanna bir de bayrak dikti. Çizmeyi aştığını, banşın öncüsü olması gerektiğini unutarak, ağzından çıkan yanlışlan kulağı duymadan, Kardak olayını "ilk" ve "en başanlı" aktaran saydı kendini. Halkı tedirgin ettiğini hiç düşünmeden... uğruna her yolu deneyen. kendi sınıfından olanla- ra "kazık" atan \e bunu "akıUıhk" sayanlar. toplum- da egemen olmaya başladılar. Medyanm sorumsuzluğu 1980'len aşarak 1990'lara ulaşan Türkiye'de gi- yimleri kuşamlan. konuşmalan, yaşam biçimleri. eğlenceleri. hatta evlerinin ıçi bile aynı. bu yeni tip "bire>"inöneçıkmasında, neyazık ki kitle iletişim araçlan "üstün'" bir başan sağladılar. Yaygın söy- leyişle u medya", hem kendi içinde hem de toplum- sal açıdan "medyatik" olanı yeğlerken "tarafstz" yayıncılık, "basın özgürlüğü" gibi kavramlara sı- ğınarak, doğru olandan çok yanlışın, gözel olandan çok çirkinin. tartışılması gerekenden çok "kabul edihnesi" gerekeni sundu topluma. Düşünce özgür- lüğü adına, "biz(im)=ben(im) söylediğini düşünce- dir"özensizliğiyle her aklınaesen, dilinin ucunage- lenle l *medyatikr> olmanın, "raiting"yapmanın es- rikliğini yaşamaya başladı. Her iletişim aracı. ülke- nin yasalannı. eğitimkültür düzeyini, sınıfsal ay- nmlannı. inançlannı, geleneklerini göz ardı ederek kendi "medyatik" ilkeleriyle "ben" dıyen bireyci- liğı körükleyerek. kolaycılığı, sorup sorgulamadan. tartışılmadan, aklın. bilimin süzgecinden geçiril- meden. ele dile gelen her şeyi sunma yanşına gir- di. "Medya" sanki "medyum"laştı. Biri, bir gün. "İstiklal \lahkemeleri yüzbinlerce kişiyi asmıştL hatta ölüleri gömütünden çıkanp ye- niden asmıştı" dedi. TV'cilerimiz üstüne atladıîar. Birbaşkası, tarikatlann reklamını yaptı: öteki. din- dar olanlann zulüm gördüğünü attı ortaya ve bun- lar "tarafsK" yayıncılığın "ilk"leri. başansı sayıl- dı. "Medyatik" olmayı iyi bilen u medya'*nın ünlü- leri -ki coğunun artık kitabı da var-. bir kaynağın kapağını açmadan. uzmanlanna danışmadan "ah- kâm" kesebiliyorlar. On üç yaşında bir çocuğun "aşkı"nı savunmak adına. ne yasa. ne sınır tanıyor: böylesi birörneğin, toplumun doğrusu, gerçeği ol- duğunda ayak diriyorlar. Hâlâ okur-yazarlık düze- yini bile tutturamamış halkımızı yalnızca. "ben"le- rini öne çıkararak "eğJendiriyor'< lar. Derken, hep bir ağızdan soruyorlar, "RP nasıl birinci parti oldu?" Sanki RP. 1995 seçimlerine değin yokmuş gibi, san- ki RP'nin yükselişine katkılan olmamış gibi, bize soruyorlar. Politikacılar "medya'" ile, "medya" politikacı- larla yanşıyor öne geçmek için. Politikacılann oy- lannı almak. medyanın izlencelerine "malzeme" yapmak için kapısını tıklattığı halk, hakkını aramak için anayasanın, yasaların kendisine sağladığı gü- vencelerin aynmında olmadan, TV yıldızlannın "himmeti"ne sığınıyor. İnsanlar, haklannı "med- ya" aracılığıylayakalamayaçalışıyorve "medya", bu hak arayışında hem "ilk" olmanın hem de "ben" demenin doyumunu yaşıyor. Dil bilmez gevezelere rağbet Dünyanın hiçbir ülkesinde, kitle iletişim araçla- nnın dili bu denli bozuk, kötü, kirli. bulanık değil- dir. Bılındiğı gibi dil, düşüncenin yansımasıdır. Dü- şüncesi bozuk, kötü. kirli, bulanıksa kişinin hiç kuş- ku duyulmasın, dili de öyledir. Türkiye'de "medya" için "dfl" değil, "ilk" olmak, "ben"diyebilmekönemlidir, şuyadabubiçimde... Bir suikast haberini "ilk" veren, işkence görmüş bi- riyle "ilk" konuşan olmanın "bireje"nasıl birmut- luluk, başan sevinci verdiğini düşünürken bu haber- leri sunanlann dili de düşündüriiyor insanı. Dünya- nın hiçbir yerinde sövgünün, senlibenli konuşma- nın, düzeysizliğin. "belden aşağı muhabbet"in bu türlüsü. dil bilinci denilen süzgeçten geçirilmeden "gülmece/eğlence" adına sunulmuyordur herhalde. Dili doğru düzgün kullanan, ama yüzü, bedeni "doğru düzgün" olmayana, dil bilmez "buri"leri, ünlü şarkıci ve türkücüleri yeğleyen "medya"ya bir önerimiz olacak. Hepiniz politikaya girin, en çok "raiting" yapanlannız parti önderi olsun, ilk genel seçimde, bu kişilerin başı çektiği partilerden biri ço- ğunluğu sağlayarak Meclis'e gelir. Kardak'a tiiy dikenler En çok "ben" deme> i başaran, bunu "tarafsız"lık ya da "tarafh" olma övüncüyle yapan "medya", Kardak olayında üstün başanlanna bir de bayrak dikti. Çizmeyi aştığını. banşın öncüsü olması ge- rektiğini unutarak. Kardak olayını, dil bilmezliği- nin aynmında olmadan. ağzından çıkan yanlışlan kulagı duymadan, "ilk" ve "en başanlı" aktaran saydı kendini. Halkı tedirgin ettiğini, korkuya, kuş- kuya saldığını hiç düşünmeden... "Temiz Eller"i arayan izlencelergibi, "temizdil- ler"i arayana da gereksinim duyulmalı artık. Çev- remde "medya"nın etkilediğı insanlan, özellikle çocuk ve gençleri görünce. "Arif olan anlar" diye- rek incelik yapmakla. "kafayı kumagömmenin" ay- nı kapıya çıktığına inanıyorum ve kafasını kuma gömenlerin açıkta kalan yanlanndan "ben" u- tanıvorum. POLİTÎKA VE OTESt MEHMEP KEMAL İlk Koalisyonlar... 27 Mayıs askeri hareketinin üstünden 1 yıl geçmiş, 15 ekimde seçimler yapılmış, CHP'nin seçimleri ço- ğunlukla kazandığı anlaşılmış, hükümeti kurmak için bir AP, YTP ve CKMP işbirliğinden söz edilmektedir. ismet Paşa bir basın toplantısı yapar. Gazeteciler so- rarlar: "Sizebaşbakanlıkönerirtersetutumunuzneolur?" "Şimdi verilmiş bir karanmtz henüz yoktur." Seçim bitmiş, ortada koalisyon söylentileri dolaş- maktadır. Seçim sonu bir parti hükümet kuramıyor- sa her zaman koalisyon söylentileri dolaşır. "Paşam, koalisyon çalışmalan hangi aşamadadır?" "Birkarma hükümet (koalisyon) kurmak için henüz usulü dairesinde kimse memur edilmemiştir. Böyle bir şey görünmüyor." "Demokratik teamül, en çok milletvekiline sahip partinin genel başkanına görev verilir, öyle değil mi?" "Evet öyledir." "Dışan âlemde gördüklerimize göre fıkir yürüîüyo- ruz. Bakalım bizde teamül ne olacaktır?" Adalet Partisi Genel Başkanı, emekli General Gü- müşpala'dır;aralanndabirgörüşrnedensözediliyor, gazeteci sorar: "Paşam, Gümüşpalasizinlegörüşmekistemiş, ka- bul etmişsiniz. Sonradan Alican da görüşmek iste- yince konuşma geri kalmış, doğru mu?" "Bizim için bu görüşmeler normaldir. Sayın Gü- müşpala ilegörüşürüz, gerekirse Alican'ta da görü- şürüz. Her ikisi birlikte görüşmek isterierse de görü- şürüz. " Bir partinin tek başına iktidan olmayınca başka se- çenekler aranıyor. Seçeneklerin kimi açıklanıyor, ki- mı perde gerisinde kalıyor. Koalisyon bizim siyasal ya- şantımız için henüz erkendir. Onun için İsmet Paşa dikkatli konuşuyor: "Bunlar olabilen şeylerdir. Henüz alışamsdığımız bir sistemi yürütürken çare anyoruz. Türlü aşamalar olacaktır. Elbirtiğiyle memleket için hayıhı sonuca varmaya çalışıyoruz. Bunlann son bulmasını arzu edi- yoruz. Bize iktidarda da muhalefette de verilecek her görevi yapanz." Tam burada gazetecilerden biri bıçak gibi parlayan bir soru yöneltir: "Başbakan olur musunuz?" Paşa gün görmüş, devran sürmüştür. Böyle soru- lann altında kalacak gibi değildır. Şıp diye yanıtı ya- pıştınr: "Gönüllü imişim gibi sorular sorma... Anayasaya göre bu görevi verecek olan yetki sahibi ben deği- lim." "Kimdir?" "Anayasada yazılıdır." Bunun üzerıne gazeteciler, "Dileğimiz böyle" der- ler. Inönü gülerek, "Dileğiniz ıçinizde kalsın" der. Koalisyon çalışmaJan da hükümet kurma uğraşma- ları da uzun sünmez. On gün içinde Gümüşpala'sız Inönü hükümeti kurulur. Hükümet kurarken ismet Paşa "Her köyde bir baş- bakan var" deyimini bulmuştur. Bundan amacı, her köyde memleketi düşünecek yetenekte bir siyaset- çinin bulunduğudur. 12 Mart 1970"te bir askeri darbe daha olur, bir as- keri hükümet daha gelir. Qhu,'"l2 Eylül'de bir askeri hükümet daha bekler. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDAN SAĞA: I/Hantaçıkarma- ya yarayan bir ay- gıt. II Verdi'nin ünlü bir operası... Uluslararası Bas- ketbol Federasyo- nu'nunsimgesi.3/ Kemanyayı...Bil- gisiz, küjtürsüz kimse. 4/ Öğütül- müştahıl... Ucret- le yük taşıyari kimse. 5/ Felsefe- de değişebilen, geçici nitelik... Muğla'nın birilçesi. 6/ Ana- dolu'da yüzyıllardan bu yana göçerler arasında dokunan bir tûr ensiz dokuma. 7/ Çı- kar yol. çare... Boynun arka- sı. 81 Özel bir mantarla kecı ya da inek sütünün mayalan- masıyla hazırlanan ekşı içe- cek... Giysi kolu. 9/Rapor YUKARIDA.N AŞAĞIYA: 1/Genellikle bebeklerin ağ- zında ortaya çıkan ve bir mantardan ileri gelen iltihaplı hastalık. 2/Adlan sıfat yap- makta kullanılan bir yapım eki... Nijer'in başkenti. 3/ Ka- dastro haritalannda parseller topluluğu... Üç kişiyle oyna- nan bir kâğıt oyunu. 4/Zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fıyat... Elektrik akımı almak ıçın fişin so- kuldugu yuva. 5/ Balmumuna ya da parafine batınlmış fı- til... Eski Mısır'dagüneştannsı.6/Kadınsıdavranışlanolan erkek. 7/Borusesi... Damlataş Mağarasf yla vekalesiyleün- lü ılçemiz. 8/GeçenlerdeZaire'degörülen öldürücü virüs... lçine başka bir sıvı kanştınlmamışiçki.9/Satrançtabirtaş... Hafıf makineli tüfek. İLAN T.C. AKSARAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1990/384 Davacı Süleyman Dinç vekili Av. Mehmet Sarmaşık ta- rafindan davalılar Abdurrahman Aksu ve arkadaşlan aley- hine açılan 38.809.286.-TL alacak davasında verilen ara karan gereğince; Dahili davalılardan Salih Koç'un Hava Indirme Tugay Komutanlığı MerkezŞube Müdürlügü Zincirlidere/Kay- sen adresine çıkanlan tebligatın bilatebliğ iade edildiği. başkaca da tebligata sarih adresi bulunmadığından. da- valı aleyhine açılan alacak davasının duruşmasının 6.3.1996 günü saat 9.00'da olup belli edilen gün ve saat- te davalınm duruşmada hazır bulunması veya kendısini bir vekille temsil ettirmesi. olmadığı takdirde yargılama HUMK'nin 213 ve 377. maddeleri gereğince yokluğun- da devam edilip karar verileceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 69998 SATILIK TERRİER 1.5 aylık, süt beyaz terrier yavrulan satılıktır. Tel:41124 41 -386 31 15 Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel.: 554 08 04
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear