14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
* 10 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Bin yıl sürecek bir saııat...' AHMET CEMAL 10 Şubat 1898'de doğan BertoU Brecht, yaşasaydı tam 98 yaşında ola- caktı. Görünüşte çok uzun bir yaşam, ama kendine koyduğu hedeflere bakıldı- gında acınası kisalıkta bir süre: Çünkü 1927'de, yani henûz 29 yaşında iken def- terine düştüğü bir notta şöyle diyor: "En onemli, en derinde yatan sorunlara deği- nen ve bin yıl sürecek bir sanat yapmak istiyorum: Ama bu sanat, fazk asık su- ratiı olmamalı_" Yine aynı yıl, aynı notlararasında, bel- ki de Brecht'in sanata bakışının, sanatı- nın özünün anahtan sayılabilecek şu sa- tırlara da rastlıyoruz: "Anlayamadığım bir nedenden ötürii, hep insanlarla ilgj- lendim. İnsanlarla karşılaşmak benim için öylesine güçlii bir tutkuydu ki bunun dışmâa hiçbir şeyeönem vermedinı ve in- sanlara ilişkin bir şeyleri doğrudan dile getirmeyen diişünceİeri bile anlayama- dım. Oîu/uma merdiven dayamış olnıa- ma karşın nıakineler. filo/oflar, para iş- leri bana hâlâ yabancı. deyiş yerindeyse, bütün bunlan durrnadan erteli\orum; ne zamana kadar, belli değü..." Brecht"le aynı yüzyılı paylaşan Adolf Hitler. bın yıllık bir ımparatorluk düşüy- .le milyonlarca insanın kanına girdı; Brecht ise bin yıl sürmesini istediği bir sanatla, bu süreç boyunca hep insanın daha insana yakışır olabılmesıni amaç- ladı. Bugün Brecht'in sanatına teknik ay- nntılan biryana bırakıp bir dünya görü- şü olarak baktıgımızda karşımıza çıkan tablo, insanın insana ve insanca bir ya- şamayabancılaşmasını önlemeyi hep bi- nncil hedef saymış bir sanatı yansıtan bir tablodur. Bundan ötürü Brecht'i ve eserlerini, saltestet]kdüzlemdegerekçe- lendi^lebilecekhanginedenleolu^saol- sun, insanlara karşı asık yüzlü, üstten ba- karcasına ve sınıflara gerçekte öğretmen değil, yalnızca "beUeten" kimliğiyle gi- ren başansız öğretmenlerin tavnyla yo- rumlamak, Brecht'e ve onun sanat mira- sına yöneltilebilecek en büyük ihanettir. Bağımstzhk ve özgurlük tutkusu Brecht, özellikle kapitalizmin Hitler faşizmine çanak tutuşunun ardından, da- ha insanca bir dünyanın kurulmasının yolunun Marksızmdcn geçtıgine inan- mış, sanatına da bu dünya görüşünü te- mel edinmiştı. Buna karş:n zaman za- man Marksizmin kimi uygulamalannı da eleştirmesi, kimılerini, hele ortodoks Marksistleri epey şaşırtmıştı. Oysa Brecht'in karakterözelliklenne daha ya- kından bakıldıgında. bu eleştirel tutumu- nun nedenını anlamak güç değildır. Brecht. hıçbır şeye "körii körüne rl bağlanamayacak kadar "eteştireT bir ya- pıdaydı. Bu eleştıre&gfrıın kaynagı ıse yaradılışı gereği sahıp bulunduğu özgür- lük tutkusuydu. 1941 tanhinde kaleme aldığı notlannın bır yerinde, kendisin- den üçüncii şahıs olarak söz ederken şöy- recht, hiçbir şeye 'körü körüne' bağlanamayacak kadar eleştirel biryapıdaydı. Bu eleştirelliğinin kaynağı ise yaradılışı gereği sahip bulunduğu özgurlük tutkusuydu. Brecht'e göre 'her zaman değiştirilmesi gereken'Ier, yalnızca yasalar değildi. T"""v eğişimin / m yasasını kendi JLS epik tiyatro kuramını oluştururken de temel aldı ve tiyatrosuyla nasıl bir dünyaya katkıda bulunmak, nasıl bir dünya yaratmak istediğini yine değişimin temelinde dilegetirdi: 'Değişen dünya- değişmekte olan dünya- değişmek zorunda kalan dünya.' BERTOLT BRECHT DOSTLARIMA Beni. bir oyun yazannı Ayırdı savaş, dostu olan Dekorcusundan. Kalmadı artık bir zamanlar çalıştığımız Kentler. Kalanlann içinden geçtiğimde bazı, Şöyle dediğim oluyor: Şu orada asılı Mavi çamaşır parçası var ya, Daha iyi yerleştirirdi, eğer Şimdi dostum burada olsaydı. Türkçesi: Ahmet Cemal ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI le der: "O, hiçbir zaman herhangi bir si- yasi partiye üye olmadı; şimdi de degiL." 1952 yılındaki bir notunda ıse karakte- rinin temel taşlan olarak bagımsızlıgı ve özgürlügü daha da açık sergiler: "Ben, varadılışım gereği egemen olunması çok zor bir insanım. Saygımdan kaynaklan- mamış bir otoriteyi öfkeyle geri çeviri- rinı; yasalara da ancak insanlann biriik- te yaşanıalannı düzenleyen, geçici ve her zaman değiştirilmesi gereken öneriter gö- züyle bakabilirim-." Brecht'e göre "her laman değişrirU- mesigereken "ler, yalnızca yasalar değıl- dı. Değışımın yasasını kendi epik tiyat- ro kuramını oluştururken de temel aldı ve tiyatrosuyla nasıl bir dünyaya katkı- da bulunmak. nasıl bır dünya yaratmak istediğini yine değişimin temelinde dile getirdi: "Değişen dünya - değişmekte olan dünya -değişm£k<^ruiKİa olan dün- ya?" Bertolt Brecht geçen yüzyılın sonla- nnda dünyaya geldiginde Avrupa'dakı geleneksel dramatık tiyatro can çekışme aşamasındaydı Toplumsal değişimlerin hızına ayak uyduramamış bir sanat an- layüji. geleceğin insanı bir yana. o gün- lerin insanlanna bile artık ayna tutamaz. onlann kendi kendileriylc ve içinde ya- şadıklan toplumla hesaplaşmalannı sag- layamaz olmuştu. Avrupa insanı. tiyatro salonlannda artık kendisıyle hıçbır ilın- tısi bulunmayan dünyalan izlemekten bı- kıp usanmı^tı. Natüralızm, sanata bılım- sellığı getırmış, bılimın baş döndürücü iferleyişikarşısındasanatınbılimselyön- temlere ve bakışaçılanna daha fazla ya- bancı kalamayacağını çarpıcı biçimde göstermışti. Zola vc Flaubert'den sonra roman, ar- tık eskı roman degildi ve olamazdı. Ib- sen,Strindberg v e Çehov'dan sonra da ti- yatro, artık eski tiyatro değildi ve ola- mazdı. Zola. bir romancı olarak kaleme aldığı ve 1887 yılında Paris'te, "Tiyatro- da Natüralfcm" başlıklı kitapta yayım- lanan "Deneysel Roman** adlı inceleme- sinde edebiyatta natüraliznıin ne anlama geldiğıni açıklarken bütün türlere yol göstermışh: ~Kdebivattanatüralizm,do- ğa>a ve insana,dolaysız gözk^me, kesin bir bilim olarak anatomiye, olan'ın hiç yeki- nilmeksizin kabullenilmcsine \e aıılalıl- masına geri dönmek anlamına gelir. Bu, bilim adanıı için ofduğu kadar, >azar için de fjeccrlidir_ Bundan böyle artık eser- lerdeki o soyut figüıiere, >alan kurmaca- lara, değişmez mutlakJara eheda; bun- dan böyle valnı/ca gerçek insanlar, gün- lük vasanıla ilişkileri içerisindeki gerçek yaşamlar sanatın konusu olabilir..." Kuramla uveulanıa sonuna değin karşıIiKİı ilişkide Tiyatronun özelinde ise Çehov, 14 Ocak 1887 tarihli bir mektubunda duru- mu şöyle özetlemiştı: "Edebiyat, ancak yaşamı gerçekte nasıl ise ö>le berimleye- bildiği takdirde edebiyat adını taşıyabiHr. Edebi\atın görevi, doğruvu koşulsuz di- le getirmektir.. bir >a/ar, ne bir makyaj- cıdır ne de bir şakacı; o, görevleri olan, göro bilincivk ve vkdanıyla hesaplaş- maktan kaçmayan bir insandır: o, hayal gücünü gerçek yaşanun pisliğine bulaşör- maktan kaçmamakla yükümlüdür..** Brecht. olmayan \e olamayacak dün- yaların gerçekligini yansıtma peşınde olan bir sanat anlayışına belki de en öl- dürücü darbeyi indirdi. Tiyatroyu. "bi- limsel çağ" dıye adlandırdığı 20. yüzyı- la yabancı düşmeyecek bir konuma ge- tırmek için yalnızca bir uygulamacı ol- makla yctinmedi.Gerçekçi sanatın yenı bir kuramını geliştirmeye çok erken yaş- lannda basladı; kuramla uygulamayı ya- .şammın sonuna değın karşılıklı ilişki içe- risınde götürdü. Kimi zaman kuramın etkisiyle uygu- lamayı, kimi zaman da uygulamanın yönlendirmelenyle kuramı değıştirdı. Belki de bu nedenden ötürü kuramsal yanının ayaklan hep yere bastı, sanata ve insana hiçbir zaman yabancılaşmadı. Sa- natmda bilgiyi ve bilme uğruna sürekli çaba harcamayı en önemlı çıkış noktası yaptı ve böylece kendisinden sonraki sa- natçı kuşaklanna belki de miraslann en değerlisini, gerçeklerin ancak bilerek ve bilgiyle görülebilecegi, bilgiye dayan- mayan bir gerçekçiliğin aslında bir bag- nazlık sloganı olmanın ötesine geçe- meyeceği bılincini bıraktı... OnatKutlar'ın anısına '25. Kare' Kültür Serv isi - "Sevgili Onat Kunar; seni anstzuı yitirdiğimizde şaşkındık, acı- lıvdık. Duvgusallık verini dinginliğe bıra- kanadek senin için yalnızca üzüldük. Son- ra sinema üzerine >a/manın bir acıyı bas- tırmanın bir \ülu olduğunu anımsadık. Yalnuca senin için yazdık_" Böyle başlı- yor Seçil Büker. 25. Kare Sinema Kültür dergısının Onat Kutlar anısına hazırlan- mış 14. sayısındakı yazısına. Sonra da "Benfilmdili üzerineyazmaya başladığım ilk günlerden bu yana bana verdiğin des- tek için sana teşekkür ediyonım sevgili Onat Kutlar. Bu seçkiye, yalnızca Onat Kutlar'ı düşünerek onun için yazı yazan t ü m gençar- kadaş- larıma da te- şekkür borçlu- y u m " sözle- nyle bi- tirıyor gırişi. 2 5 . K a r e dergisı- nin bu s a y ı s ı O n a t Kutlar anısına hazırlanmış, yalnızca onun için yazılmış. Dergi çalışanlan Onat Kutlar'ı smemaya küçük birkatkı getırerek anmış- lar bu sayıyla. Onat Kutlar anılırken Bel- gin Doruk ve Sadri Alışık da unutulma- mış. Küçük Hanımefendi, "Güzeli yok eden şiddet ve onun karşısında direnen dostluk" ıçerıklı bır yazıyla anılmış. "Yengeç SepetT, "Katil Doğanlar", "Re- zervuar KöpeklerT, "Kızarmış Yeşil Do- matesler" fılmlen, sunduklan şiddet açı- sından ıncelenmış. Kieskmski'nın "Ma- vi", "Kırmızı'', "Beyaz" üçlemesi de dost- luk üzerine. dostluk adma ıncelenmiş. Onat Kutlar'ın "SeyyıtHan" üzerine yaz- dığı kapsamlı ve değerlı bireleştiri yazı- smın yer aldığı seçkide, Türk sinemasının kült filmlen ve "Camdan Kalp" de ince- lenmiş. Seçkide yer alan yazısında Onat Kutlar, Yümaz Güney'ın ilk filmlerinden bıri olan "Seyyit Han"ı Yeşılçam'm yöntem- lenyle karşılaşürarak çekim yerini. dra- matık yapısını. diyaloglan, ses çizgisini, kurgusunu aynntısıy la degerlendirerek in- celıyor. Ardından da mükemmel öngörü- süyle şu sonucu çıkanyor: "Yılmaz Gü- ney'i geleceğin bağımsız ve dûrüst yönet- menlerinden biri olarak görmek -Yeşil- çam'ın amansızyasalan düşünülürse-bel- ki aşın bir iyimserlik sayılabilir ama, ben buna inanıvonım." Hür Yıımer'e gecikmîş ödül KültürServisi- HürYumer'in "Ahdım- var" adlı kitabının oybirligiyle değer bu- lunduğu Cevdet Kudret Edebiyat Odülü. Cevdet Kudret'ın eşı İhsan Kudret tara- findan kitabın yayınciM, Metıs Yayıne- vi'nden MügeĞürsoy Sökmen'e verildi. Atatürk Kültür Merkezı'nde düzenlenen törenın ardından AtiUaBirkiye'nın sundu- ğu anma toplantısında, Selim Ikri, Cev- det Kudret'ı, Serra Yılmaz da Hür Yu- mer'i anlattı. Daha sonra Hilmi Va\uz''un yönettigı, Mario Levi, Semih Giimüş ve Başar Başanr'ın katıldığı "Öykününge- leceğj" konulu bir söyleşi yapıldı. Kültür Bakanı Fikri Sağlar. PEN Yazarlar Der- neği Başkanı Şükran Kurdakul ve Ede- biyatçılar Derneğı Başkanı Mustafa Şe- rif Onaran'ın mesajlanyla katıldığı anma toplantısının sonunda Ayla L'ludere (flüt) ve Jale Özdemir (gıtar)küçük bir dinletı sundular. Cevdet Kudret'e dair konuşan Selım Ileri, Cevdet Kudret'le ögrenci-öğretmen ilşkisi şeklindegerçekleşen tanışıklığının kısa sürdügünü, ama kitaplanyla dostlu- gunun uzun süredir devam etmekte oldu- ğunu söyledi. Cevdet Kudret'ın edebiya- tın çeşıtli alanlanndaki yapıtlanndan ör- nekJer veren 1leri, bu kitaplann, özellik- le inceleme ve denemelenn sayesinde bir- çok yazan tanıdığını, Cevdet Kudret'ın bütün alanlarda değerini kanıtlamış, ışık tutmuş bır yazar olduğunu söyledi. Bu yıl "Ahdımvar" adlı kitabıyla ödü- le değer bulunan Hür Yumer'i. Serra Yıl- maz anlattı. Giden birinin ardından ko- nuşmanın zor bır görev olduğunu, gıden kişinin kendi hakkında konuşulmasının ıstememesmin bu görevi daha da zorlaş- tırdığını söyleyen Serra Yılmaz, Hür Yu- mer'i. "gidenin ardından kalan en canlı C e\det Kudret Edebiyat Ödülü, bu yıl Hür Yumer'in "Ahdım Var' adlı kitabına verildi. Cevdet Kudrefin eşi Ihsan Kudret, ödülü kitabın yayıncısı Müge Gürsoy Sökmen'e verdi. Selim 1leri'nin Cevdet Kudret'i anlattığı anma toplantısında Hilmi Yavuz'un yönettiği, Mario Levi, Semih Gümüş ve Başar Başanr'ın katıldığı 'Öykününgeleceği' konulu bir söyleşi yapıldı. şey". sözleriyletanımlayan Serra Yılmaz konuşmasına Yumer'in yazdıklanndan alıntı yaparak devam etti: "tyi insan bence kendini hayata kapo- randın.. İyi yazar hep kendinden önceki- leri ve sonrakileri merak ettirvn. kendini silendir.. Mucize denen şey sıradanlıktır: yazann kişisd sıradanlığı... Ben insana ya- kışan bir sovluluk anyorum... *t'aratan in- san, valmzlığını gezdirendir... Çünkü sus- kunluk, mahsunların dinidir... Se>mek, her şeyi beklemek, hiçbir şeyi bekleme- mektir—** Serra Yılmaz'ın konuşmasının ardın- dan Cevdet Kudret'ın eşi İhsan Kudret, ödülü Vlüge Sökmen'e venrken yaptığı konuşmada Cevdet Kudret'in anısına sa- hip çıkan yazar ve aydınlara te>ckkur et- ti. Müge Gürsoy Sökmen de "Geçgelen bir ödül. Edebiyanna çok saygı duyduğu- muz, Öykü,çeviri,şiir veeleştiri alanlann- da çok hâkim,çoktitizbir insandı Hür Ytı- mer"dedi. Ödül törenmden sonra Hilmi Yavuz'un yönettiği. Mario Levi. Semüı Gümüş ve Başar Başanr'm katıldığı "•Öykünün ge- leceğj" konulu söyleşiye geçıldi. Hilmi Yavuz. konuyu. "Bir şeyin geleceği hak- kında konuşuluyorsa bu bir anlamda bir kay gı da dile getiriliyor. Acaba öy künün geİeceği tehlikede mi?" diyerek açtı. Se- mih Gümüş. öykünün geçmışte büyük atılımlaryaşadığını. 50'lerde ÎVezihelVfe- riç,70'lerde Füruzangibi isimlerin büyük çıkışlar yaptığını, şu anda ise öykünün geçmişle bağlannı kopardığını ve diğer dallara oranla bir süredir geri çekildı- ğinı söyledi. Semih Gümüş. öykünün şu anki durumunu ise editörü bulunduğu Adam Öy- kü dergısine gelen öyküleri de göz önüne alarak "Büyük çı- İvişlar yok. ama nitelik ve nice- lik açtsındanyayımlanabilir ör- nekler var" olarak niteledi. Mario Levi, gelecek hakkın- da konuşmanın peygamberlik olacağını ve mümkün olmaya- cagını belirttikten sonra, öykü- nün gelecegı hakkındaki fante- zılennı anlattı. Levi, msanlar diğerlerini bir şeyler anlatma ıhtıyacı hissettikçe öykünün ve diğer edebiyat dallannın varlı- ğını sürdüreceğini. ama mutla- ka bıçimsel değişmeler olaca- ğını söyledi. Bunun çok önem- li olmadığını, öykünün bir şekilde süre- ceğini söyleyen Levi, kitabın geleceğinin karanlık olduğunu, teknolojik gelişmey- le birlikte kitabın yerini bilgisayarlann, CD roomlann alacağını, bunun da çok kötü olmadığını söyledi. Öyküde genç kuşağm temsilcisi olarak söyleşiye katılan Başar Başanr ise ken- dilerinden önceki kuşaklann öyküyü bir asal etkinlik olarak görmediğini, ama şu sıralar sadece öykü yazan genç bir kuşa- ğın olduğunu söyledi. Yeni kuşağın öykü- cülüğünün romana degil şiıre daha yakın olduğu saptamasını yapan Başanr, öykü- nün en küçük anlamlı binmi olan nokta var oldukça öykünün de var olacağını söyledi. Bedri Baykam, Sinan Çetin aleyhine dava açıyor Kültür Servisi - Bedri Baykam, "Bayag Film' ve 'Bay E* fılmlennin senaryolanna ilişkin görülmekte olan davalann yanı sıra Sinan Çetin aleyhine yeni bir hakaret dava- si açıyor. Baykam. dûn The Marmara Otelı 'nde dü- zenledığı basın toplantısında, arv'de 5 Şubat I996 Pazartesı gecesi yayımlanan 'AdBye Koridorian' adlı programda Sinan Çetin ile yapılan söyleşının, kendisı ıçın bardkğı taşı- ran son damla olduğunu belırterek Sinan Çe- tın'e dava açacağını söyledi. Çetin'm röportaj sırasında söylediği "Çok acı bir da\ a. çünkü bu insan, resimlerini sat- maya çalışıyor. Bu insan, arkadaşlany la baş- kalannın yapnğı filmlen de Valürk'ü de kendi ucuzşöhreti için kulianıyor. İnsanlann gündemin<fe kalmaya çalışıyor" sözleri üze- nne tepkısız kalmasının mümkün olamaya- cağını belırten Baykam. "Tüm ömriimü ve kişiliğimi her engele karşı uğruna feda etti- ğim Kemalizm'edil uzattjğından, beni büyük maddi ve manevi zarara uğratan 'Bayağ Film' konusundan bile daha derin yarala- nuştir"dedı. Hıçbırşekilde sürdürmeye vak- tı olmadığı halde gereksız polemiklenn ıçı- ne. 'ne dediğinin farkında olmayan bir insan tarafından' çekıldıği ıçm üzüldüğünü belır- ten Bedri Baykam, kendisini ne 'Bayağ Film'in şanssız hikâyesi ne de ikı yıl önce yaptığı Atatürk resımlerinin meşhur ettığinı söyleyerek "Bedri Baykam'ın sanatçı kişili- ği, 1963 yılından beri Türkiye'de ve yurtdı- şında çok iyi bilinmektedir. 33 yıldır her nok- tasında çaba, özen. dikkat veemek oian, ucuz değil herzerresi hak edilmiş bir isme sahibim. Bırakın 33 yılı, on üç yıl önce Sinan Çetin dt- ye birinin adı bu ülkede geçer miydi?" dıye konuştu. Atatürkçü \e sanatçı kışıliğine dıl uzattı- ğı için Sinan Çetın'i affetmesinın mümkün olmayacağını belırten Baykam, Çetin ıleara- sındakı polemığın başından ben onu hıç aşa- ğılamadığını. sanatçı onuru ve mesleğını ze- deleyıcı bir söz sarf etmediğini vurgulayarak sanata vesanatçıyaolan saygının belli bırdü- zeyde tutulması gerektığıne dikkat çekti. Baykam. "Sinan Çetin veya herhangi bi- ri Bedri Baykam'ın nasıl sağlam bir Ata- türkçü olduğunu öğrenmek isterse bunu medyadan öğrenemez. Çünkü iddianın ter- sine, Bay kam ve diğer kemalistier. yurt ça- pında Atatiirkçii Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve diğer kurum- lar tçin yapoklan,binlerce kişiye seslenen dev salon toplandlan. Türk medyasında yer al- maz. Çetin, Baykam'ın nasıl bir Atatürkçü olduğunu yctkiİi bir ağızdan öğrenmek Lsti- yorsa Çağdaş Yaşamı Destekleme Demegi Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan 'uı şu açıklamasmı okuyabilir: Degerli sanatçı Bed- ri Bay kam, dern^imizin üyesi olup gerek sa- natı, gerek konuşma veyazılanyla Atarürkil- kek'ri doğrulrusunda laik düzenin korunup gelişn'rilmesi yönünde büyük bir özveri, bi- linçle örgütsel ve bireysel çalışmalannı sür- dürmektedir. Kendisini çeşitli nedenlerle kt- namak isteyenlerin olacağı. ancak amaçlan- na ulaşamayacağı açıknr" dıye konuştu. MEMET FUAT "Kuram1 Kimi insanlar yaşamın yıpratıcı etkileri karşısında kaya gıbi dirençlidirler. Bütün sular tersine akarken, bakarsınız, onlar doğru bildikleri yolda, ılkelerınden hiç ödün vermeden ılerlerler. Ne güzel bir şeydir böylesine güçlü olmak... Geçen gün bir arkadaş topluluğunda Yurdanur Salman'dan söz ederken, yaptığı çevınlen, ayrıca öğrencılerini iyi çevirmenler olarak yetıştirmek ıçın yıl- larca bıkmadan, usanmadan verdiğı emeğı övgüyle anmıştık. Böylesine ilkeli, tutarlı ışler yaparken bir öne çık- ma, başkalarına üstun olma yarışı içinde de değildi. Göze batmamaya özen göstererek kendi alanında her şeyin en iyisini ortaya koymaya çaba gostenyor- du. Yarartılığı, öğretmenliğı en yüksek erdem bilerek... Bunlan konuşmuştuk... Ertesi sabah ise postadan "Kuram" kıtap dizısinın onuncusu çıkageldi: Birbirini izleyen çok acı toplumsal olayların baskı- sında mutsuz yaşadığım, yazmaya oturunca başka bir şey düşünemez olduğum, hep tepemde kara ka- ra bulutlarla çalıştığım bir dönemde. "daha örtulme- miş, aydınltk, temizbırmavilik"g\b\... Bu güzel kitabın sayfalarını çevırir, ınsanda hemen okuma isteği uyandıran birbırinden ilgınç yazılara ba- karken bir yandan da Walt Whrtman'ın bir şiınnden gelfen yukardaki sözlerin arkasını anımsamaya çalı- şıyordum: "Her şeyiyutan bulutlann zaferi uzun sürmeyecek, uzun zaman onlann olmayacak bu gök, onlar yıldız- lan yalnızca görünüşte yutuyorlar, butun yıldızlar ge- ne parlayacak, büyuk yıldızlar da, küçuklerı de gene parlayacak, her şeye dayanır onlar, kocaman, olüm- süzgüneşler, sabırlı, dalgın aylar gene parlayacak." Böylesine umutlu olmak, en kara bulutlann altın- da bile umudunu yitirmemek, Walt VVhitman'laşmak neye bağlı? "Kuram" gıbi bırtakım küçük güzel ışlere... Onlar büyük güzel ışlenn mayası... Haklannı aramak ıçın sokaklara dökülen ınsanlar, o gözlert yaşlı yığit analar, baskıcı yonetımlere ken- dilenni ezdirmemeye kararlılıklarını göstermekle, na- sıl gelecekteki özgürlükçü bır duzenın habercısı olu- yorlarsa, "Kuram" gıbi yayınlar da gelecekteki ger- çekten özerk üniversıtelerın habercısı oluyorlar. Gerçi "Kuram "ın bu umudu yaşatan tek yayın ol- duğunu söyleyemem, ama bu umudu yaşatan yayın- lar arasında çok özel, ayn, seçkin bır yerı var "Tek yayın olduğunu söyleyemem", derken Enis Batur, Murat Belge, Mete Tunçay gıbi yazarların çı- kardıkları dergılerı duşunuyorum. Son yıllarda dergicılığımizde büyük atıhmlar ya- şandığı görmezlikten gelınemez. "Kuram" da ashnda derleme bır kıtaptan çok, bir üniversite dergısine benzıyor. Ornekse Onuncu Kı- tap'ta değişik yazarlann yazdığı, sekızı çevırı, on dört yazı yer almış. Bu yazılardan altısı ıse "Femınızm ve • Yazın" başlıklı bir dosyayı oluşturuyor. Üniversite dergılen genellikle "Adam Sanat" boyut- larındadır, ama "Kuram" daha buyuk boy, "Varlık" boyutlarında: 27.5 cm x 19.5 cm. Elimdekı Onuncu Kitap birincı hamur (beyaz) kâ- ğıda basılmış 96 sayfa, dört yüz lıra. Yılda üç kitap yayımlandığı için, yıllık abonesi de bir milyon lira. "Kuram "ı arar da bulamazsantz, herhalde Kur Ya- yıncılık'tan öğrenebılirsinız nerelerde satıldığını: (0- 212) 265 59 68. Ayrıca dızının daha önce çıkmış ki- taplarını elde etmenın yolu da sanınm bu telefondan geçiyor. "Kuram" kitap dizısinı neden bu kadar beğendı- ğim, yazı başlıkları, yazarların, çevırmenlerın adları verilerek anlatılabilecek bır şey değil. işin gizı yazıların sunuluşu, notları. tenmlen, kay- nakçalan gibı ayrıntılarda... Nereye baksanız, bir tu- tariılık, birözenle karşılaşıyorsunuz... Her şeyin üs- tünde dikkatli bir el gezınmış sankı... Diziyi yayına hazırlayan on altı kişinin adlarını oku- yoaım: Aralarında tanıdıklarım da var, hiç tanımadık- larım da... "Ne güzel bir ış yapıyorsunuz, arkadaşlar," dıyo- rum ıçimden, övgüden hoşlanmayacak kışılerolduk- larını düşünerek, ama buraya yazınca herkes duyu- yor... Ulusal Sanat Kurulu ile Sanatçılar Konseyi Girişim Kurulu toplanıyor Kültür Senisi - Özerk Sanat Konseyi Gınşim Ku- rulu ile Ulusal Sanat Ku- rulu'nun Kültür Bakanı Fikri Sağlar ın katılımıyla gerçekleştirecekleri top- lantı 11-12 şubat günlen Heybeliada Halki Palas Oteli'nde yapılıyor. Kültür Bakanlığı'ndan Bakan Fikri Sağlar'ın yanı sıra, Bakanlık Müsteşan T. Rüştü Gökalp'ın de yer alacağı toplantılara, Ulusal Sanat Kurulu Üyelen .\h- met Gülhan, Atilla Ergür, Başar Sabuncu, Engin Ay- ça, Ekrem Kahraman, Fu- at Güner, Hüsamettin Ko- çan, Haşmet Zeybek, Jale Erzen, Mehmet Çırıka, Mahir Gunşıray, Oktay Eldnci, Şükran Kurdakul ve Tamer Levent; Özerk Sanat Konseyi Girişim Ku- rulu Üyeleri Serap Aksoy (ÇASOD). Seçkin Yasar (FİLM-YÖN), Mehmet Bayhan (FOTOGEN), Kadri Özayten (GÖR- SAV), Nazan Arp (Güzel San. Bir Resim Der), De>- rim Dcmiral (Kankatur- cüler Der.). Öner Vağcı (PE N), Lnay Kızıltan (Res- im ve Heykel Muz Der.). Hayati AsıiyazKi (Tıyatro Eleş.Der). Göksel Kortay (TODER). Ergin Koparan (TYS): konuyla ılgılı ola- rak çağnlan diğer uzman- lar Alpay Kabacalı, Murat Çano, f'İkü Azrak. \I. TaJi Öngören, Turan Erol \e Vecdi Sayar katılacaklar Pazargünü^aat 10.30'da Kültür Bakanı Fikri Sağlar. Ulusal Sanat Kurulu Baş- kanı Şükran Kurdakul ve Özerk Sanat Konseyi Giri- şim Başkanı Tamer Le- vent'in konuşmalan ile başlayacak toplantıda. Öz- erk Sanat Kurulu'nun >a- pılanması hakkında genel görüşme, çalışma grupla- nnınoluşturulması vegrup çalışmalan. grup raporla- nnın hazırlanması gıbi ko- nular üzennde durulacak. Pazartesı günü ıse grup ra- porlan görüşülerek sonuç raporlan hazırlanacak. •'• yılın yazan ödülü LONDRA (AFP) - Salman Rüşdü. "Arabın Son Nefesi" adlı kitabıyla İngıltere'nin en saygın edebiyat ödüllerinden bır olan, edebiyat dünyasının Oscar'ı olarak adlandınlan Yılın Yazan ödülünü aldı. Yılın Yazan ödülü en son 1994 yılında Sebastıan Faulks'a "Birdsong" adlı esen nedenıyle venlmışti. Salman Rüşdü'nün "Yılın Yazan" seçildiği ödül törenınde. Yıiın kitabı ödülü, geçen ekım ayandan bugüne l 7 milyon satan "Delia Smıth s Wınter Collection" kitabına, Yaşam Boyu Başan Ödülü de kıtaplan bugüne kadar 100 milyon adet satılan VYılbur Smıth'e verildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear