Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHUBİYET 6EKİM1996PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Küçük duygularbüyük sözler"Büyük meseleler"in v anında "pratik
sorunlar"ın lafı olmuyor. Ama günlük
yaşamın sözümona "ufak tefek"
zorluklan. ikinci planda
görünmelerine karşvn. sık sık insanı
canından bezdiriyor. "Olması
gerektiğT gibi yürümeyen işler.
orantısız ilişkiler bunaltıyor. Ters bir
ta\ ır, bir söz, bir bakış bazen birkaç
saate, güne, hatta yaşama mal oluyor.
Korunmak için zırhlarla, kalkanlarla
dolaşmak. çoğu kez de kaygısızlığı ve
duvarsızlığı seçmek gerekiyor.
Beceremediğinde hemen payını
alı>orsun; açık verdiğin anda darbeyi
yiyorsun. Dahası. giderek sen de.
kendini bulmanın yolunun, yabancı
onurlann cesetlen üzerinden geçtiğini
sanmaya başlıyorsun. Uluorta
içtenliğin. gizlenme çabası taşımayan
hatalann. safça duraklamalann bile
cezalandınldığt acımasız bir pazara
kurulmuş tezgâhlar. Salvo ateşi altında
yaşıyorsun: sağında kurşun vızıltıları.
solunda tank sesleri. sırtında bıçak
izleri... Nereden gelip nereye gittiğini
çok iyi bildiğini düşünsen de. safi
bilgi \e bilinç olsan da kâr etmiyor.
Becerebiiirsen direnmeyi ve savaşmayı
deniyorsun. Olmuyorsa. çaresiz.
payını alıp köşene çekilmek zorunda
kalıyorsun. Geçen yüzyıhn ünlü Rus
psikologlarından Konstantin
Uşinski'nin içe dönük yakanşı aklıma
gelivor. Kendi alanında büyük
başarılara imza atmış olan Uşinski.
güncesiyle dertleşirken oldukça
karamsar görünüyor: "Teorik alanda
kendimi son derece güçlü hissetmeme
karşın, pratikte, incir çekirdeğini bile
M0SK0VA
HAKAN
AKSAY
doldurma\aeak kadar önemsiz
konularda şaşüacak sıklıkta bozguna
uğruyorum. Evden çıkar çıkmaz
bunaltıcı sonınlann saldınsıyla
karşılasıyorum. Acaba en iyisi sokağa
hiç çıkmamak mı?.." Sokaklara kapı
sürgülemekte, camlara kepenk
çekmekte mi çözüm? Ya da
kalabalıklardan kaçıp dağlara
çıkmakta mı? lssız adalara kürek
çekmekte mi yoksa? Bilmiyorum.
Ama doludizgin kahkahalann bile bir
kenarına ilişmiş olan vicdani
kötümserlik. uvuşturucu kıvrakhğında
yayılıyor zihnimın dennliklerine.
"LŞgardün>a~nın uygarlığının ne
kadar şaıbeli olduğunu düşünüyorum.
"İlerleme" denilen parlak sürecin,
akıllı düğmelerin ötesinde taşıdıklan
anlamı merak ediyorum.
Gelecek yüzvıiın şimdikinden
üstün olacağma inanmam ıçin. 2O.'nin
19.'dan hangi açılırdan daha iyi
olduğunu bilmelivim:
Edebiyatta mı? Müzikte mi? Resimde
mi? Insan ilişkilerinde. dostluklarda,
aşklarda mı? Düğmelerin ötesinde, aya
çıkma ve intemet muhabbetlerinin
dışında nerede?.. Se\ gili
yüzyılımızın marifetleri
küçümsenmemeli: Örneğin, oynamayı
çok iyi öğrendik. Sıkıcı
senaryolanmızı gerçek yaşamların
yerine koyup kendimiz için çizdiğimiz
"imaj^a koşulsuz bağlılıkta kusur
etmiyoruz. Dinlemede olmasa da.
konuşmada uzmanlaştık.
Duygulanmız küçülürken sözlerimiz
büyüdü. Yaşamak omuzumuzda
ağırlaştı; isteklerimiz kursağımıza
takıldı kaldı. Soluk alırken bile
yorulmaya. yoruldukça vazgeçmeye
alıştık. Ozanın söylediğı gibi: "Çok
yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir
defterini başkası yazsın. Çınarlı,
kubbeli. mavi bir liman. Beni o limana
çıkaramazsın..." O limana çıkmalı mı.
çıkmamalı mı?.. Çıkmalı: ama çıkması
öyle zor ki!.. Yoksa siperlerin gerisine
çekilip evden dışan çıkmamalı mı?..
Çıkmalı: ama çıkması öyle zor ki!..
Sen politikanm
resmini çizebilir misin?
VİYANA
AYHAN
EVT*ENSEL
Politikanm tanımlarıyla öyle çok
uğraşmıştık ki siyaset bilimi
derslerinde, politıka okuduğumuza
pişman oluyorduk bazen. Zamanla
kitaplarda okuduğumuz. derslerde
ögrenmeye çalıştıgımız tenm ve
tanımlann. Türkiye modeli
politikayı tanımlamaya
yetmediğini düşünmeye başladık.
Politikada ilkelere baglı kalmak
gerekli miydı? Yoksa "politika
esrttir Makyavelizm nıiydi?"
Siyaset bilimcisi çok mu katı
davranıyordu onu *Yalan söyleme
sanaü"olarak tanımlavınca?
Aklımı hep kanştıran bu sorulara
geçen hafta yine takıldım.
Avusturya'da politika belki bizdeki
kadar ilginç ve hareketli değildi.
Burada koalisyon ortaklan uyumlu
çalışmaya çalıştıkları.
birbirlerinden habersiz demeçler
vermedikleri ve yalan
söylemedikleri (ya da yalanlannı
hemen ertesi gün fark
edemediğimiz) için. A\ usturya'da
politika bizdeki kadar "•hızlT
olamıyordu. Yine de Avusturyalı
politikacılann yoğurt yiyişleri
bizdekınden çok farklı olmuyordu.
İnsanı durup dururken böyle
anlamsız tartışmalara iten neden.
13 ekimde Avusturya'da ilk kez
yapılacak olan Avrupa
Parlamentosu seçimleriydi. Ocak
1995'ten ben AB vatandaşı olan 8
milyon Avusturyalı "Tam üyelik
gerçekten btam işimize yanyor
mu?" tartışmasını daha
bitiremeden şimdi sandıklara
çağnlmıştı. Ozellikle yaşlı
kesimler -tabii ki güneylilere
akıtılacak parayı düşünerek-
AB'ye karşı olmakla kalmayıp bu
seçimlerde o\ vermeye bile
gitmeyeceklerini söylerken gençler
"Artık daha Avnıpab olmanın" (ne
demekse) sarhoşluğunu
yaşıyorlardı. Seçimlere şunun
şurasında iki haftadan az bir süre
kalmışken partiler de en iyi. "en
Avrupair adaylannı AP'ye
eönderebilme yanşı içindeydiler.
Işte bu *en parlaklardan" bıri de
aşın sağ. hatta ırkçı olarak
değerlendirilen Özgürlükçüler'den
(FPÖ) adaylığını koydu. Yalnızca
aday listelerini okuyunca hiçbir
gariplik sezmiyordu insan. Sonra.
gazeteci-yazar Peter
Sichro\sky'nin Yahudi asıllı
olduğunu ögrenınce duraladık bir
an. Kendımizi de ırkçı
düşüncelerden sıyırmaya çalıştık;
ne gariplik vardı kı bunda. Yahudi
asıllı diye istedigi partiden
adaylığını koyamayacak mıydı?
Sichrovsky'nin adaylığını
koyduğu. yabancı düşmanı niteliği
açıkça gözlenen FPÖ. 1986 genel
seçimlerinde elde ettigi % 9J2'lik
oy oranını. 1995 genel seçimlerde
"Özgüriükçü*" Jörg Haidler. bu oy
patlamasıvla birçok doktora tezine
konu olmayı bile başarmış.tı. Hitkr
yıllanndan bu yana yabancılar.
politika sahnesine bu kadar önemli
olarak ilk kez giriyordu.
Viyana'nın kendine özgü
nitelıklerinin yabancılar yüzünden
bozuldugunu öne süren
Özgürlükçüler "sistem partilerine1
"
tepkt göstennek isteyen sıradan
Avusturyalılar"ın oylarını da
ahnca. ana muhalefet partisi olup
çıkıvermişti.lşin daha ilginç yanı
ise. Özgürlükçüler'ın Avrupa
Parlamentosu'ndaki durumlanydı.
AP'dekı gruplardan hiçbiri. onlan
kabul etmiyordu. Strasburg'taki
aşın sağ blok. Özgürlükçüler'i
kendilerinden daha radikal
görüyor. onlann beş
temsılciyerivle işbirliği yapmayı
reddediyorlardı. Pekı nasıl
oluyordu da merkez sol egilimli
Standard aazetesi v azarı
Sichrovsky. 1991'de "Üzerine
temiz stı bile dökülse. kirii >ağ gibi
üsteçıkar" dediği Haider'in
partisinden bugün aday
olabiliyorydu? Sonra aklıma
politika tanımlan üzerindeki
tartışmalar geldı yine.
Memleketimin politikacılannı
andım. Makyavel'i andım: "huzur
icinde yatsın" dedım kendi
kendime.
Kötülük ve
yansımaları
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
Yaklaşık iki haftadır körülerin
dünyasından gelen yansımaları
izliyorum. Kötü bir ınsan olmak
nasıl bir şeydir acaba diye
düşünüyorum. Bilincinde mıdir
insan kötü olduğunun'1
Aynaya
baktığı zaman alnındaki kara
lekeyi görebilir mi? Ya da bir
gece. evinin önünde hav layan
köpek yüzünden uykusu
bölündüğünde yürek rahatlığıyla
yeniden dalabilir mi uykuya?
Oda karanlığında karşısına
çıkmaz mı karnına bıçak soktuğu
ve özel bir düşmanlığı olmadığı
halde öldürdüğü insanın y üzü?
Kulağında yankılanmaz mı
suçsuz adamm son çığlığı?
İki haftadır Craig VV'illiamson,
Anthony WTıite \ e Bertil VVedin
gibi kötü insanlarla uğraşıyorum;
Ölof Palme'yi -büyük bir
olasıhkla- öldürmek için işbirliği
eden insan avcılanyla... Para
karşılığı, bir çeşit meslek gereği
gibi adam öldürenler. sırtlannı
dayadıklan kanlı rejim yıkılınca.
her yerde değil. ama açıkça
saklanabilecekleri yerlerde
herhangi biri gibi dolaşanlar.
Birisi Mozambik"te. yüksek
dikenli tellerin arkasında kuşkulu
işler yaparak yaşamını
sürdürüyor; yıllardır. yakaladığı
yerde. sokak köpekleri gibi
öldürdüğü Afrikalılann arasında.
Öteki KKTÇ'de. Akdenız
güneşinden payını alarak y aşıyor.
Gazetelerde çıkan fotoğraflannı
görünce, sanırsınız bir Bond
filminden görüntüleri
izliyorsunuz. Adam. sarhoşken.
nasıl adam öldürdüğünü güle
güle anlatacak denli patavatsız
üstelik. Radyoda yayın yapacak
denli özgür. Sırtını sağlam bir
yere dayamış olmalı ki keyfi
yerinde.
Olof Palme, her şe> den önce iv i
bir insandı. Açık konuşurdu.
Yalan söylemezdi. Politikacı
adının kirlenmesini engelleyen
bulunmaz bir örnekti. Halk
içinde dolaşmayı severdi.
Bisiklete biner. tenis oynaîdı.
Tavırlan. İsveçli politikacılara
bile zaman zaman aykın gelirdi.
Kafasmdaki doğrulara göre
konuşmaktan çekinmediğı, kısa
erimli çıkarlara göre
davranmadığı için düşman
kazanırdı. Şimdi daha iyi
görüyoruz, Pentagon'dan
Pretoria'>a. Mozambik'ten
Gırne'ye dek uzanan kötülük
zincirinin yaratıcılara neden ters
geldiğıni. Palme ya çok sevilirdi
ya da çok düşman toplardı. İs\eç
ordusunun üst kademelerinin
pek gözdesi değildi. Savunma
bütçesi tartı^ıhrken daha çok
para isteyen subay lara kızmış.
"tenekeden de\asa teknelerin
güvertesinde apoletleri
parlayarak selama duracaklar..."
diye subaylara daha fazla bütçe
ayıramayacağını söylemişti -
alıntı. aklımda kaldığı kadanyla
yazıldı-. Yabancı kökenli
sanıklan beysbol sopasıyla
döven bir grup polisin, daha
sonra. Güney Afrika'ya tatil için
gitmelerine kızmış. sorumlulan
sıkı azarlamıştı. O yüzden bazı
polislenn de öfkesini kazanmıştı.
Yine de. onu sevenlerin yanında
sevmeyenler önemsiz bir küsurat
kalır. Şimdi bunu daha iyi
görüyoruz.
Muz
bahçesinde
sal sefası
Dış Haberier Servisi
- Kamboçya'da
günlerdir süren
\ağmur sonucıı
taşan Mekong
Nehri, ülkenin
büyük bir
böİümünü sular
altında bıraktı.
Ülkedeki çok
sa\ıdaki muz
bahçeleri de
sellerden payını aldı.
Bu küçük çocuk da
başkent Pnom Penh
vakınlannda sular
altında kalan bu
muz bahçesinden
çıkabümek için
çareyi muz
ağaçlanndan bir sal
yapmakta bulmuş.
İ faklık bu sal
gezisinden
hoşlanıyormuş gibi
göriinse de on
binlerce sel kurbanı
için aynı şe\ pek
söylenemez. On
binlerce
Katnboçyalı sel
felaketinin açtığı
yaraları sarabilmek
için uluslararası
topluluğun
vardımını beklivor.
Sosyal
değişim
depremdir
ESSEN
GLRAV
ÖZ
Ausgleichsbank'ın lüksün
\e teknolojinin sınırlannı
zorlavan binasında öğle
\emeginde\iz. Türk ve
ltalyan gazetecileri
Ausgleichbank'ın. Türkiye
Araştırmalar Merkezi'nin
\ e Federal Ekonomi
Bakanlıgf nın konuklan.
Konu; yabancı
işadamlannın yatırımlannı
daha rantabl yapabilmeleri
için gerekli b'ilgilerin
aktarılmasında basının nasıl
bir rol ovna\abileceği.
Konu bizim bildığimiz. ama
bir başka türlü sunmaktan
kendimizi alamadığımız bir
konu. Almanya'da Türk
üjadamlan konusu Türk
basını ıçin "Myana'nın
yeniden fethi" konusudur.
Türk"ün olağanüstü
ba>anlannın bir yenisidir!
Bir -müthi^ Türk"
hikâ>esidir. Gerçekten öyle
mi? Hiç ku^kusuz hayır.
Federal Almanva'da
Türkler'in ışçilikten.
işsizlikten serbest
girişımciliğe yönelmeleri
olgusu. bir sosyal değişim
hikâyesi. bir fay kırılması
sonraMnda toprağın yerine
oturması macerasının bir
parçasıdır. Almanya'daki
Türkler'de sosyal değişim
çok yönlü, çok
bilinmeyenli. ıçinden
çıkılması hiç de kolay
olmayan bir kültür
sorunudur. Ama biz bu
sorunu farklı açılardan
farklı bovutlanyla görmeye
henüz pek hazır değıliz.
Türkive Araştırmalar
Merkezi'nin konunun
enını boyunu ve
perspektifini ortaya koyan
ve yaklaşık on yıldır süren
araştırmaları da sayılar ve
başan örneklerı dışında pek
alıcı gözle incelenmiyor.
Kimlik sorunu deyince: bu
bitmez tükenmez konu
Almanya'da vine bir
tarttşma nedeniyle bir kere
daha gündeme geldı. Bir
Yunanlı taverna sahibinm
Kıbns olaylan nedenivle
kızgınlığını pek aşırı bir
şekilde ifade ederek, yani
küfrederek dıle getirmesi.
Türk gazetelerini ve
dolayısıyla Türk gazete
okurlannı da fena halde
kızdırdı. Küfür küfrü davet
enı. taverna patronunun
sözlerini yay\mlayan Stern
dergisi de nasibini aldı. Bu
kadarla kalmadı. tartışma
bir başka boyuta taşındı ve
Türk asıllı milletvekili Cem
Özdemir'in bu türden
tepkileri eleştiren ve bunun
aşağılık kompleksi belirtisi
olduğunu savlayan sözleri
de Türk gazetelerinden
bazılannın canını sıktı. Işte
geldik bir kere daha kimlik
sorununa.
Almanya'daki Türkiyeli
topluluk büyüme çağının.
olgunlaşma çağının
sorunlannı vaşıyor. Zaman
zaman hırçmlaşıyor. zaman
zaman olgunluğun en rafine
örneklerini gösteriyor.
Arada bir sopayı eîine alıp
mahalle kavgasına giriyor.
Kimi zaman ise en olgun.
en bilge haliyle bir derv iş
gibi davranıyor.
"Llusalcılıgın" şu hani
yuvarlak dünyamızın
•küreseUeştiği" çagda artık
içerıginın değıştığıni sık sık
söylese de bir türlü kendi
pratiğine yansıtamayan
medya amcamızın
hırçınhklanmızda payı
doğrusu büvük.Aslında
gerçekten de bir sosyal
değişim süreci yaşayan
Avrupalı Türkler hemen her
açıdan. s,os\al ekonomik.
kültürel bir depremin
ortasında bulunuyorlar. Bu
çalkantılı başlamış ve
oldukça uzun sürecek
dönemin. eşyanın
tabiatına uygun olarak
elbette tartışmalı.
gürültülü. ama sonuçlar
üretebılecek bir şekilde ele
almması daha iyi olmaz
mı? Böyle bir tartışmanın
ön kabulü olarak Türklerin
hiçbir yen ele geçirmediği:
Viyana'yı bir kere daha
kuşatmadığı; "müthiş
Türk'ün" yine kendini
göstermediğı: tam tersine
acılı sancılı bir değişim
süreci yaşadığı. 2 milyonu
aşkın Türk vatandaşının
artık niteliksel olarak
1960'lann msanlan
olmadıkları, çok ama çok
dertleri bulunduğu: bu
dertlerin pasaport uzatma.
askerlik tecil ettirme gibi
sorunlardan çok farklı
boyutlarda sorunlar olduğu
kabul edilemez mi?
Almanva'daki Türk basını
bu ön kabulü kabulden çok
uzak mı?
Hemen hemen bütün
gazetecı arkadaşlanm
Avrupalı Türkler'in artık
"gurbetçi" olmadığını
biliyorlar. ama biz niye
gazetelerimize: Hürriyet,
Millıyet. Sabah. Türkiye.
Zaman dahil. Cumhuriyet
hariç değil. sözümüzü
geçiremiyoruz ki?
DOSYA: YATIRIM ORTAKLIĞI NEDİR, NASIL ÇALIŞIR?
80 yabancı fırma
ortakanvor
Madenler
iştah
kabartıyor
Ozelleştirme
Sonhaharda ^
an
S'
MVUIKUHUUH şirketlerden
yeşeren hısseler başiayacak?
Paranıza yfin versn dergi
TREND
Finlandiya'nm büyülü
yıllan sona erdi
TURKU
HÜSEYİN
KILIÇASLAN
HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ
Uzun yıllar. dünyanın en zengin.
yaşam sev iyesinin en yüksek
olduğu ilk on ülke arasında yer alan
Finlandiya'da İkinci Dünya
Savaşının ardından en derin
ekonomik kriz yaşanı>or.
199O'lı yıllann başlanna kadar
devam eden sihirli zaman dilitni
sona erdi. Avrupa bankalanndan
alınan yüksek faizli. kısa vadeli
kredilerle kumdan şatolar
kurulmaya başlanmıştı. Insanlar
çılgınca borçlanmaya teşvik edilmiş.
"•Hayallerinizi gerçekleştirin"
reklam panolan tüm
Finlandiya'yı donatmıştı. İnanılmaz
bir zenginlik yaşanıyordu sanki.
Ekonominin sağlamlığına o kadar
aüvenilmişti ki...
Once büyük bankalar iflas
etmeye başladı bir bir. Ardından
işsizlik artmaya başladı. Derken,
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla
birlikte büyük bir pazar kaybetti
Finlandiya. İşsizlik artarak yüzde
yiımi sınınna dayandı. Sosyal
haklar ve işsizlik güvencesinde
kısıntılar. kesıntiler an arda geldi.
Tasarruf tedbirlerinin her alanda
uv gulanmaya başlaması şaşkına
çevirdi insanlan.
Büyük umutlarla Avrupa
Topluluğu'na üye olundu. Aslında
çok şey değişmedi Finlandiya'da.
bazı temel gıda maddelerinde
yaşanan ucuzluktan başka.
Aksine işsizliği körükledi.
tspanya'dan. Portekizden
Finlandiya'ya gümrüksüz gelip
eskısinden daha ucuza satılınca.
yerli mala pek rağbet kalmadı. Tabii
halkın büyük bir kesimi ısrarla
Finlandiva'da yetişen sebze ve
meyveyi tercih etse de. yurt
dışından gelen daha ucuz oluyor.
Olan çiftçilere oluyor.
Ekim ayının 20'sinde yerel ve
A\rupa Parlamentosu seçimleri var.
Sakın Türkiye"deki seçim
heyecanının burada da olduğunu
düşünmeyin.
Çok yakın bir zaman sonra seçım
olacağını söylemezseniz.
dışandan gelen biri seçim olacağını,
tahmın bile edemez. Şehrin bazı
yerlerine yapıştırılan afişler. evlere
dağıtılan broşürler. adaylann
belirtilen gün ve saatte halka
hitaplan. radyo ve televizyon
konuşmalan. Türkiye'de olduğu gibi
renkli ve ilginç değil. Ben hep
politikaya olan ilgısizlikleri ile
suçlanmışımdır Finlileri. Yapı
olarak durgun \e yalın -belki de
biraz melankolik- olan Finlandiya
halkından hiç olmazsa böyle
çarpıcı ve heyecanh günlerde
biraz daha hareketli olmalannı
beklemekte haksız mıyım?
Zaman zaman bazı anı çıkışlar
yaşamıyor değiliz yine de.
Finlandiya Parlamentosu Başkanı
(eski kültür bakanı) Bavan Riitta
Uosukainen<
in önceki günlerde
yayımlanan kıtabı satış rekorlan
kırarak günün konusu haline geldi.
Bayan Uosukainen yaşamını ve
politik dünyasını kaleme aldığı
eserinde alışık olunmayan bir
gerçekçilik göstermış. Politik
konuşmalar. yazışmalar ve
degerlendirmelerin yer aldığı
eserde. cinsel yaşamındaki
mutluluğu ve kocasına şükran
duygusunu dile getirmesi
parlamento başkanının çok değişik
eleştirileralmasına neden oldu. Sağ
egilimli Birlık Partisi'nden
milletvekili seçilen Uosukainen'e
geleceğin cumhurbaşkanı olarak
bakanların sayısı azimsanmayacak
kadar çok.