02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EKİM 1996 PAZAR DEĞİŞEN DÜNYADAN HUSEYIN BAŞ Yeni liberallerya da tekleşen düşünce A msterdam Transnational Insıirude'ün bağlı direk- törlerınden Fabrizio Sa- belli ıle birlikte "Sınır Tanınıayan Krediler" kı- tabınınyazarı Susan Ge- orge,aşagıdaaktanlan ıncelemesinde. bu- giin ciddi bir muhalefetle karşılaşmadan hementüm ülkeleri saran neo-liberal kü- resellejmenin kaynağında yer alan "dü- şüncenintekleşmesi" olgusunun yakın ta- rihini irdelerken. büyük finans çevreleri- nin. neo-lıberal küreselleşme ideolojisi- ni tüm dünyaya dav atmak için nasıl mil- yonlarca dolan de\ reye sokarak düşünce odağı konumundaki >üzlerce ögretim üyesi. üniversite. araştırma merkezi ile kitle ıletişim araçlarını örgütledigini gös- termektedir. Susan George'un açıklıkla ortaya koy- dugu gibi. dolarla desteklenen üniversi- teler ve araştirma merkezlerinde büyük paralarla dev şırılen "a>dınlann"yardım- • Amerika'da büyük finans odakları yüksek öğretim kurumlarında söz sahibi olmak ve onlan neo-liberalist hedefleri yönünde kullanmak için 'dolaylı' yollar seçmeye özen gösterirken ülkemizde bu,'dolaysız' yollardan yapılmaktadır. İlk, orta, lise ve dershanelerden sonra üniversiteler de dinci, tarikatçı ve "pazarcı" büyük sermayeye terk edilmiştir. larıyla neo-liberal pazar kuramı yerleşti- rilipyaygınlaştınlarak *tekdüşünce"ola- rak kutsanması sağlanmış, sonra neo-li- beral pratik, yani pazar ekonomisi. tüm dünyaya çok daha kolay biçimde dayatıl- mıştır. O kadar ki. bugün. her türlü sos- yal kazanımısilindirgibiezipgeçenvah- şi neo-liberal gidişin, en azından frenlen- mesi yönündeki utangaç önerilere bile kimse kulak vermemektedir. Finans odaklarının, ülkemizde büyük paralar seferber ederek birbiri ardından üniversite kurmalanna bakılırsa, onların da tıpkı Atlantik ötesi patronlar gibi. neo- liberal kuram ve pratiginin geri dönül- mez bir biçimde yerleştirilmesigereginin biünci içinde, üniversiteleri dev reye sok- maya karar verdikleri anlaşılmaktadır. Büyük sermaye destekli bir alay araştır- ma merkezi ve vakfın yanı sıra artık. en azından bir bölümü ile. üniversiteler de, aynı neo-liberalist amaçlar doğrultusun- da hizmet vereceklerdir. Özel üniversitelerin. öğretim üyelerine dev let üniversitelerine göre çok daha bü- yük maddi olanaklar sağlamasını, bu ku- ruluşlarda görev üstlenen degerlı bilim adamlarını bütünü>le tenzih ederek. fi- nans odaklannın, para kazanmanın yanı sıra neo-liberalist ideolojinin pekiştiril- mesini de amaçladıklannın kanıtı olarak görmek olasıdır. Dahası. yapılmak iste- nen Atlantik ötesinde yapılmış ve yapıl- makta olanların hemen aynıdır. Şu farkla kı Amerika'da büyük finans odaklan yük- seköğretim kurumlannda söz sahibi ol- mak ve onları neo-liberalist hedefleri yö- nünde kullanmak için "dolaylı" >ollar seçmeye özen gösterirken ülkemizde bu. bizzat üniversite kurarak çok açıkvedoğ- rudan yapılmaktadır. İlk, orta. lise ve dershanelerden sonra üniversiteler de dinci. tarikatçı ve "pa- zareı" büyük sermayeye terk edilerek ge- lecekkuşaklarbunlaraernanet edilmiştir. Ve kimse bu vahim gelişmelerin yarata- cağı yaşamsal önemdeki olumsuzlukların ayırdında göriinmemektedir. Iktidarlarayrıca. yoksul kitlelerin sos- yal kazanımlarını korumaklayükümlüol- ması gereken devleti küçültüp yok ederek paranın krallığını ilan etmeye yeminli fi- nans odaklan tarafından doğrudan denet- lenen özel üniversiteler ve yüksek öğre- tim kurumlarına, sosyal güvenceleri teh- dit altında olan milyonlarca çalışandan toplanan vergilerden para yardımı yap- makla. sinizmin smırlannı zorlayan kabul edilmesi olanaksız birtutum içindedir. Ve ne yazık ki ülke. bu tehlikeli gidişi fren- leyecek yetenekte bir siyası güçten. en azından şımdilik. bütünüyle yoksundur. Susan George, neo-liberal küreselleş- menın kaynağında yer alan "tek düşün- ce"nin oluşumu ve dayatılmasmın kuş- kuluyöntemlerinisergilerken. ülkemizde aynı yönde yapılmak istenenlere de ışık tutuvor. Düşüncenin sonuç verdiğine inanmayanlar, sonunda o düşüncelere boyun eğerler ÖÖzgür düşüncetehlikede• Yurttaşlann ve kentlerin yaşamında etkili olmak için önce 'düşüncelerin" yayılması gerekiyordu. Bu yüzden neo-liberal düşünceleri yayımlayan, üreten, ders olarak okutanlann, bunlan, iyi maddi koşullar ortamında gerçekleştirmelerine özen gösteriliyordu. SUSAN GEORGE K amu polıtıkalan üzerinde hegemonya dayatan ön- yargıların. medyanın da desteğiyie düşüncelere egemen olması. bir 'baş- kasından' daha dogal de- ğil: 19. yüzyıl sonunun yeniden pıyasala- nan basitçı kuramı neoliberalizm. genel bir ilgısizliğe karşın. Ikınci Diinya Savaşı ertesindeherşeyi ileyenıdenyapılandınl- dı. üeçen bir kaç on yıl sonra da, girişım- cilerinin stratejik becerileri ve milyonlar- ca dolarlık finansmanlar sayesinde -so- nuçlarının y ıkıcılıgına karşın- tekdüşün- cenin" kaidesi haline getırildi. Ne varkı. neo-liberaller ve 'tekdüşün- ce' ideolojik alana hâkim göriinse de bu her zaman böyle olmamıştır. Ikinci Dün- ya Savaşı'nı izleyen yıllarda neo-Iibera- İizmin hemen her yerde azınlıkta oldugu- nu görüyoruz. Başlangıçta az sayıda koza sahip oİan önde gelen kuruculan. buna karşılık temel bir ilkeyi özümsemişlerdi: Bu. fikirlerin sonuçları olduğu ilkesiydi. 1948"de Richard \\ea\er, bu özdey işi, At- lantik ötesinde büyük görültü koparacak ve etkisini uzun yıllar sürdürecek bir kıta- ba ad olarak vermişti. Söz konusu metnin Şıkago Ünıversite- si tarafından yayımlanması isebirrastlan- tı değıldı. Zira bu kentın üniversitesi. doğ- makta olan liberalizmin sert çekirdeğini oluşturuyordu. Sürgünde yaşayan Avus- tury alı ekonomist v e fi lozof August Fried- ricfı von Hayek, 1944 te çok etkili 'Hizmet Yolu" adlı kitabını yayımlamıştı. Bir baş- ka genç ve parlak ekonomistin kitabı da. tıpkı akımın diger yıldızlan gibi. yayım- lannıakta gecikmeyecekti. Daha sonra 'Şi- kagolu Çocuklar' olarak adlandırılacak olan Şikago Okulu ün kazandı \ e üveleri. özdlikle general Pinochet'nin Şıli'si baş- ta olmak üzere. dünyaya yayıldı. Ekono- mik olmanın yanı sıra, aynı zamanda filo- zofik v e sosyal niteliklere de sahip olan kuram. her yerde okutulmaya başlandı. Milton Friedman'ın 'Kapitalizm ve Öz- gürlük' gibi kitaplan yayınevlennın çok satan kitaplan arasında yer aldı. Bireysel özgürlük Neo-liberal için. bireysel özgürlük, hiç- bir biçimde politik demokrasiden ya da devletçe güv ence altına alınan haklardan doğmamaktadır. Özgür olmak, tam tersi- ne.devletinmüdahalesinden özgür olmak- tır. Dev let pazarın serbestçe işlemesinin çerçevesini saptamakla yetinmelidir. Üre- tim araçlarının tümünün özel mülkiyete' dönüştürülmesi ve dev letin sahip olduğu ne varsa özelleştirilmesi zorunludur. Pa- zar. kaynakları. yatırımlan ve istihdamı en iyi biçimde düzenleyecekti. Sosyal olarak mııhtaç durumda olan gruplar yönündeki kamuprogramlannın tümünün yerini, özel yardım kurumları alacak. böylece birey, geleceğinden bütünüyle sorumlu olacak- tı. Nevv Deal'e ya da koruyucu devlete doğrudan karşı olan bu tür bir programın uy gulanmaya konulması için, neo-liberal- ler işe, her zaman entelektüel ortamın de- ğiştirilmesinden başlanması gerektiğini bilıyorlardı. Zıra. yurrtaşların ve kentlerin yaşamında etkili olmak için önce "düşün- celerin' yayılması gerekıyordu. Bu yüz- den neoİiberal düşünceleri yayımlayan. • 1945'ten itibaren neo-liberal akım, çok sayıda düşün adamı ve sermaye sahibini saflarına katmak, önemli finansal ve kurumsal araçlara sahip olmak için yoğun çaba içinde oldu. Silahlannın en etkilileri arasında. Birleşik Amerika'da oldukça yaygm olan 'think-tanks'ler yer alıyordu. üreten. ders olarak okutanlann. bunlan. i\ı maddi koşullar ortamında gerçekleştir- melerine özen gösteriiiyordu. Nitekim. 1945'ten itibaren neo-liberal akım. çok sa- yıda düşün adamı ve sermaye sahibıni saf- lanna katmak. önemli finansa) ve kurum- sal araçlara sahip olmak için yoğun çaba içinde oldu. Silahlannın en etkilileri ara- sında. Birleşik Amerika'da oldukça yaygm olan 'think-tanks'ler yer alıyordu. Bunla- rın bir bölümünün bir kez daha anımsan- masında yarar var. Hoover Institution on War. Revolution and Peace, 1919'da gele- ceğin Başkanı Herbert Hoover tarafından kurulmuştu. Stanford Üniversitesi"nin kampusu içinde yer alan bu kuruluş, Rus ve Çin devrimlerinin belgelerinin koleksi- yonu ile ünlüydü. Soğuk savaşa karşı sa- vaş önceliğine (özellikle de International Affairs yıllıgıyla) 1960'tan itibaren. bir de 'ekonomik' bölüm eklemişti. Söz konusu kuruluşun yıllık 17 milyon dolara ulaşan bütçesi. çok sayıda benzerler ile birlikte. atom bombasının babası sayılan Edward Teller'le, Stanford'la Şikago arasında me- kik dokuyan Georçe StigJer v e Milton Fri- edman gibi ekonomistlerin çalışmalannın fınanse edilmesinde kullanılıyordu. American Enterprise Institute (AEI) 1943'te, Nevv Deal'e karşı çıkmak için işa- damları tarafından kurulan eski bir kuru- luştu. Merkezi VVaşhıngton'da bulunan AEI. entelektüel ve finansal fıkırpazarla- ması ilişkilerinde göz dolduruyor. doğru- dan kongre üveleri. federal bürokrasi ve medyalara yönelik çalışmaları yürütüyor- du. 80'li yıllarda, enstitüde çalışan yüz el- li görevliden ellisi, özellikle ekonomik ve politik önerilerde bulunan analiz. rapor ve kitaplann yayını konusunda uğraş verivor- du. Benzer kuruluşlar arasında Ronald Re- agan başkanlıgına en yakın olanı 'Herita- geFoundation'du. 25 mılvon dolarlık but- çeye sahip bulunan kuruluş yılda 200'ü aşkın belge yayımlıyordu. Özellikle med- ya yönünde çalışan kuruluşlar arasında en çok kaynak gösterilen kuruluş, kamu po- litikalan konusunda uzman olan kişılerle. beş bın neo-lıberal araştırmacının yer al- dıgı bir yıllık dayayımlıvordu. Bu, işiba- şından aşkın gazeteciler için bulunmaz bir olanaktı. ^'azısını 'Bilimser verılerle do- natmak isteyenler. hemen yılhkta yer alan uzmanlara başvuruyorlardı. Bu arada. iki entelektüel merkezden de söz etmek gerekiyor. Bunlardan ılki. 'mi- niraalist'hükümetlerin av ukatlığını vapan ve özelleştirmeve vönelik araştırmalan ko- nusunda uzmanlığıyla öne çıkan Cato Ins- titute, diğeri ise 1978 de geleceğin CIA Başkanı WilHamCasey tarafından kurulan. gelirlerinyenidenpaylaşımıylailgilihükü- met programlannı etkin bir biçimde eleş- tirmesiyle tanınan. 'Manhattan Institutc for Policy Research'tü. Bu ıki kuruluş. tüm sosyal sorunlara çözüm olarak bıkıp usan- madan 'pazar ekonomisi'ni öneriyordu. Neo-liberai kuruluşlar Birleşik Amerika dışındaki neo-lıberal entelektüel kuruluş şebekeleri. yeni dün- yadakiler kadar güçlü değillerdi. Ingilte- re"de kendilerını 'Thatcher'in komandala- n'olarak tanıtmaktan hoşlanan bazı uz- manlar. yine de ideolojik savaşlarında önemli başanlara imza atmışlardı. Centre for Policy Studies muhafazakâr ekono- mistlerde 'kim kimdirTlisteleri yayımla- yan Instıtute of Economıc Affairs' ve özel- likle de Londra'da 'Adam Smith Institute' anılması gereken iki kuruluştur. Konunun uzmanlarından Brendan Martin'e göre 'Adam Smith Institute' yeni sağ bünyesin- de özelleştırme kuramının tüm dünyaya yayılması için uğraş veren baskı grupları arasında en etkili olanıydı. Eskilik ve uzun erimli etkinlik açısından en önde gelen kuruluş ise 'Mont-Pele- rin'di. 1947 N'isanfnda ABD'li ve Avru- palı kırka yakın şahsiyet. Friedrich von Hayek'ın çağrısı üzerin Montreu\ yakı- nındaki bu İsv içre köy ünde. on günlük bir kolokyuma katıImak için bir araya gelmiş- lerdi. O günlerin ciddiyetinin altını çizdik- ten sonra -uygarlığın temel değerleri teh- likedeydi- söz konusu grup 'özel teşebbüs ve rekabetçi pazan destekleyen düşüncenin inişegeçmesinin özgürlüğü tehditettiği'gö- rüşünü dile getinyordu. Milyonlarca dolar harcandı Gerçekten de, bu kuruluşların neo-libe- ral kuramı yayma olanakları ve girişimle- rinden y oksun olmalan durumunda gerçek özgürlüğün korunacağt bir toplumu dü- şünmek olanaksızdı. 1947 ıle 1994arası bu kuruluş. her defasında bir hafta olmak üzere farklı kentlerde 26 kez toplantılar düzenledi. Son toplantısını geçen eylülde Hayek'in ülkesi Avusturya'nın başkenti Viyana'da gerçekleştıren kuruluş. bugün. üye sayısını aralannda 5 Nobel ödüllü bı- lim adamınındayeraldığı dört yüzelliye çıkarmış durumdadır. L'zun y ıllardan bu yana neo-liberafide- olojinin üretimi ve yaygınlaştınlması için milyonlarca dolar harcanmıştır. Bu para nereden kaynaklanıyordu? Başlangıçta, 1940-1950 arasında William Volker Vak- fı bu konuda önemli rol oynamıştı. Kriz- de olan dergikri kurtaran. Şikago'da çok sayıda kitabın yayımlanmasını gerçekleş- tiren, zorda olan ama etkin vakıflan para- ca destekleyen hep o olmuştu. 6O'lı \ ıllann başında neo-liberaller. ar- tık daha az marjinal konuma gelmişlerdi. Çok say ıda ABD kavnaklı aile vakfı. neo- liberalleri ve neo-liberal kuruluşları des- teklemeye başlamıştı. Gerçek bir yardım 'devi* olan Ford Vakfı'nın American En- terprise Institute'e 300 bin dolar bağışta bulurîrnası. merkez ve merkez sağda yer alan çok sayıda başka finans kaynağının kapılarını açmıştı. Bradley Vakfı 1994'te 28 milyon dolarla Heritage Vakfı Ameri- can Enterprise'ı ve çok sayıda dergiyi fi- nanse etmiştı. Böylece 1990 ile 1993 yıl- lan arasında en önde gelen neo-liberal dört dergi (The National Interest, The Public Interest, Nevv Criterion. American Spec- tator) çeşitli kaynaklardan sağlanan 27 milyon dolar bflgı$ almıŞı, buna karşıfık dört ilerici Amerikan dergisi (The Nation, The Progressive, In These Times. Mother Jones) ise aynı dönemde 269.000 dolarla yetinmek zorunda kalmıştı. Satılık aydınlar Coors (biracılık). Scaife ya da Mellon (çelik). özellikle de Olin (kimyasal ürün- ler) gibi eski ve büyük Amerikan sanayi devleri. Birleşik Amerika'nın en gözde üniversıtelerini de finanse etmektedirler. 1988 yılında bu konuda 55 mılvon dolar saglayan Olin Vakfı'nın tanıtım broşürü- ne göre, söz konusu olan. "özel teşebbüsün, ü/erine temellendiği ekonomik, politik \e kültürel kurumların' güçkndirilmesidir. Cömert bağış sahiplerinin. büyük para yardımlanndan sonra söz konusu üniver- sitelerde ders \erecek ya da araştırma mer- kezlerini y önetecek profesörleri, doğal ola- rak atama hakkına sahip olduklarını. kuş- kusu/ sövlemeye bile gerek yok. Harvard, Vale, Stanford ve tabii Şikago ve daha çok sayıda üniversitelerde bugün, Olin kürsü- leri bulunmaktadır. Fransıztarihçisi Fran- çois Furet, Şikago Üniversitesi John M. Olin kültür politıkası programı direktörü sıfatıyla 470.000 dolar alarak. 'serbest pa- zarcılıktan' nasiplenen üniülerarasına ka- tılmıstır. Paranın gücü 'Para. böy lece. ün kazanma ve bütünüy- le düzmece 'tartışmalann' yer aldığı alan- ları örgütlemektedir. 1988 yılında Olin merkezi direktörü AllanBJoom.ülın Vak- fı "ndan her y ıl 36 milyon dolar y ardım alan Şikago Üniversitesi'nde. demokrasinin kuram ve pratiği konusunda bir konferans vermesi için Dışişleri Bakanlığfnın silik bir görev lisıni davet etmişti. Memurkon- ferasında. Batı'nın v e neo-liberal değerle- rın soğuk savaş sonrası tam bir zafere u- laştığını ilan etmişti: Konferansın metni. çok geçmeden. Olin'den yılda bir milyon dolar yardım alan The National Interest dergısınde nıakale olarak yay ımlandı. Der- ginin direktörü çok tanınmış bir neo-libe- ral olan ve Nevv York Üniversitesi Busi- ness. School profesörü sıfatıyla Olin \ ak- fi'ndan 360 milyon dolar finansman sağ- layan IningKristol'du. Kristol. Bloom'u. daha sonra da tanınmış sağcı ay dın Samu- el Huntingtun'u (Olin'in 14 milyon dolar- lık vardımıvla kurulan Harvard Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü) dergi- nin ay nı say ısında yer alan söz konusu ma- kaleyi •yorumlamasr için davet etmişti. Böylece Olin Vakfı'ndan yardım sağla- yan dört uzman profesörün, Olin tarafın- dan düzenlenen v e yine Olin dergilerinden birinde yer alan makale çevresinde yarat- tıklan 'tartışma', çok geçmeden Nevv Y- ork Times. VVashington Post ve Time'ın sayfalarında boy gösterdı. Üzerinde onca güriiltü kopanlan makalenın sahibi, bu- gün çok sayıda dilde 'bestscller' olan ve herkesın tanıdığı 'Tarihin Sonu' kitabının yazan Francis Fukuyama'dan başkası de- ğildi. Büyük günlük gazetelerin. ekranla- nn ve radyolann tartışma programlannda yer alması başanlmış ve halka tamamlan- mıştır. Bu zafertek kurşun atılmadan elde edilmiştir. Düşüncenin sonuç verdiğine inanmayanlar. sonunda o düşüncelere boyun eğerler. (Le Monde Diplomatique) ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Örtünen Kadınlara Kaç Dolap? "Türban yasağı" Atatürk ılkelerinin en başında geli- yor. Laik cumhuriyetin temeli gibidir. Mustafa Kemal da- ha Erzurum'dayken, arkadaşı Mazhar Müfit'e (Kansu) (1874 -12.11.1948) şöyle der (Mazhar Müfrt anlatıyor): "- Mazhar, not defterin yanında mı? diye sordu. - HayırPaşam...dedim. - Zahmet olacak amma, bir merdiveni inip çıkacak- sın. Al gel. Dedi. Nerede ise sabah olacaktı. Fakat O'nun yanın- da iken dünya, gecesi gündüzü olmayan bir âlemden ibaretti. Bınaenaleyh, uyku ihtiyacı da yoktu. Hemen aşağıya indim. Not deftenm alıp geldim. O, hatıra defterime ve günü gününe herhadiseyı not edişıme hem memnun olur, hem de bazen lâtife et- mekten kendisini alıkoyamazdı. - Hafızalarımız zayıfladığı zaman Mazhar Müfit'in def- teri çok işimize yarayacak. Derdi. Defteri getirdiğımı görvnce, sigarasını birkaç nefes ust üste çektikten sonra: - Amma, bu defterin bu yaprağını kimseye gösterme- yeceksın. Sonuna kadar mahrem kalacak. Bir ben, bir Süreyya birde sen bıleceksin. Şartım bu... Dedi. Süreyya da, ben de: - Buna emın olabılirsıniz Paşam... dedik. Paşa, bun- danşonra: - Öyle ise, once bırtanh koy! dedi. Koydum: 7-8 Tem~ muz 1919. Sabaha karşı. Tahhi, sayfanın üstüne yazdı-'. ğımı görünce: 'Pekâlâ yaz!' diyerek devam etti: - Zaferden sonra şekl-i hükümet cumhuriyet ola- caktır. Bunu sıze daha önce de bir sualiniz münasebe- tiyle söylemıştim bu bir. İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince i- carj eden muamele yapılacaktır. Uç: Tesettür (örtünme) kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir. Bu anda gayri ihtiyah kalem elimden düştü. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu gözlerini bir ta- kılışta birbirine çok şey anlatan konuşuşuydu. Paşa ile zaman zaman senli benli konuşmaktan çe- kinmezdim. - Neden durakladın? deyince: - Darılma amma Paşam, sizin de hayalperest tarafla- nnız var, dedim. Gülerek: - Bunu zaman tayin eder Sen yaz, dedi. Yazmaya de- vam ettım. - Beş: Latin hurufu (harfleri) kabul edilecek. - Paşam kâfi, kâfı... dedim ve bıraz da hayal ile uğ- raşmaktan bıkmış bir ınsan edası ile: - Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım da üst tarafı ye- teri diyerek, defterimikapadım ve koltuğumun altına sı- kıştırdım. Inanmayan bir adam tavn ıle: - Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edecek- seniz hoşçakalın... diyerek yanından ayrıldım. Hakika- ten gün ağarmıştı. Süreyya da benimle beraber oda-\ dan çıktı. Fakat, burada vebu anda hadiselerin beni na-', sıl tekzip ve Mustafa Kemal'i teyit ettiğini (doğruladıgı- nı) daha doğrusu Mustafa Kemal 'in benı nasıl bir cüm- le ile hapt (karşılık veremez duruma getirdiğini) ve mah- cup ettiğini (utandırdığını) itirafetmeliyım. Çankaya 'da aksam yemeklehnde birkaç defa: ', - Bu Mazhar Müfrt yok mu, kendısme Erzurum'da te-| settür kalkacak, şapka giyılecek, Latin hurufu kabul edi- 1 lecek, dediğim ve bunlan not etmesini söylediğim za- man defterini kottuğunun altına almış ve bana hayalpe- 1 rest olduğumu söytemişti. i Demekle kalmadı. Bir gün mühim bir ders de verdi. Şapka inkılabını ilan etmiş olarak Kastamonu'dan dö-, nüyordu. Ankara'ya avdet ettiği anda otomobille eski Meclis binası önünden geçiyor, ben de kapı önünde bu- lunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanama- dım. Kendisinın ve yanında oturan Diyanet Işleri Re- isi'nin başında birerşapka vardı. Kendisineyse ne? Fa- kat, kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet işlerı Reisi'ne de şapkayı gıydimniştı. Ben hay- retle bu manzarayı seyrederken, otomobili durdurttu, beniyanına çağırdı ve birden: - Azizım Mazhar Müfrt Bey. kaçıncı maddedeyiz? Not- lanna bakıyor musun? deyiverdi..." (Mazhar Müfrt Kan- su, "Erzurum'dan Ölümüne Kadar, Atatürk'le Beraber" S. 130-132) • • • Yolda sokakta, başlannı örtmüş, bir örnek mantolar gıymış bayanları görürsünüz; görürsünüz de kendinizi îran'da ya da Afganıstan'da sanırsınız. Dünyada Atatürk Türkiyesi'nin insanları böyle giyinemez. Bu, dını politi- ka için kullananlann işidir. Bu biçim gıyınenlere, ayda 100 dolar mı, 200 dolar mı ödendığini duyardım. Halkın yok- sulluğundanyararlanarak, yapılmayan "sahtekâriık" kai- mıyor. Dincilikten yararlanıp oy arkasında koşariar. "Öcü"gibi giyinmiş kadınlan seçim öncesinde kapı ka- pı dolaştınrlar. Bunların onurlan olmadığı gibi, kadına saygı da duymazlar. Kadın, ikinci sınıf kişidir. Böyle bir ortamda, Yargıçlar-Savcılar Kurulu, oyuna geldigini söyleyerek, "türbanlı" yargıç adaylannın yar- gıçlığını kabul etme durumunda kalıyor. Din sömürüsü, 1950'de Türkçe ezanın Arapçaya çev- rilmesiyle başladı. 1950-1960 arasında DP'lı kımi poli- tikacıiar, Said Nursi'nın elini öpmeyi bir şey sandılar. Oy toplayacaklarını umdular. 1960 devriminden sonra, us- lan başlarına gelmeyenler, "Müslüman Başbakan" ge- çinmeyi "martfet" sandılar. Cami avlusunda takke giy- diler. Şimdi, boynuz kulağı geçti! Bir de Atatürk'ten laik- lıkten söz ederter. Kım ınanır bunlara! B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS 1 2 3SOLDAN SAĞA: 1/ Hınt klasıklerı arasında yer alan aşk ve erotizm kı- tabı.2/MetinEloğ- lu'nunbirşiirkita- 3 bı... Yunan tapı- naklannda tanrı heykelinin bulun- duğu iç bölüm. 3/ „ Yarış atlannın ye- " dekte gezdirildik- j len yer... "O" adı- lının yönelme du- 8 rumu. 4/ Gelir... g Bir akademik un- vanın kısa yazılışı. 5/ Bir ilacın yerıne. o ılaçla aynı koşullardave aynı biçimde verilen etkisiz ve zararsız *- madde. 6/ Rütbesiz asker. Kahverengi vetüylükabu- 4 gu olan tropikal bir mey- c ve. 7/Şöhret... Içineokko- nulan torba ya da kılıf. 8/ Güç. emek. çaba... Yunan 7 abecesınde bir harf. 9/ Iz- Q mırın bir ılçesi. Q YLKARIDAVAŞAĞJYA: 9 1/ Doğu Anadolu'da bir dağ ve geçıt... Yanağın alt bölümü. 2/K.adastro haritalannda parsellertopluluğu... Üç kişiyle oy- nanan bir kâğıt oy unu. 3/ Karmaşık. güç. çetın... Bir renk. 4/ Su geçirmez kumaştan yapılan bir tür spor ceket... Rad- yumun simgesi. 5/ Yol üzerinde oluşmuş çukur. 6/Öğütül- müş tahıl... Alçakgönüllülük. 7/Eski Çın felsefesinde ev re- nin birlığıni yapan düzen ilkesi... Anadolu'nun bazı J yörelennde tohuma venlen ad. 8/ Ana motifın yinelenmesın- J den ibaret canlı ve hareketli bestelere verilen ad... Iskam-1 bilde koz. 9/ Yapıtlar... Yaşamsal sıv 1.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear