Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM1996CUMA
12 BIR KONU BIR KONUK
Bir grup Hıristiyan; Müslüman ve Yahudilere yüzyıllardır yapılan haksızlıklan affettirmek için hazırlanıyor
Barışa Doğru Uzlaşma Yürüyüşü
•"Yürüyüş yapma fikri iki genç insanın
sıradan bir sohbeti sonucu ortaya çıktı. Konu,
Müslüman ve Yahudiler'in Hıristiyanlara,
Hıristiyanlann da Müslüman ve Yahudilere
ciddi bir hoşnutsuzluk duymalan, bunda da
Haçlı SeferlerTnin kilit bir rol oynamasıydı."
• "Önce taban hareketini örgütledik. Ardından
tavana çıktık, başpiskoposlara, Vatikan'a
hazırlıklanmızı anlattık. Onlardan da çok
olumlu tepkiler aldık. Ama kiliselerin üst düzey
din adamlannın hiçbirisi aramızda yok. Bizler,
sıradan önemsiz kişileriz."
LEYLA TAVŞANOĞLl
oıı yıllarda gittikçe güçlenen bir akım,
ılinlerarası hoşgörünün sağlunması.
Bunun bir parçası olarak Batı
ülkelerinden bir grup Hıristiyan;
Miislııımm ve Yahudilere yüzyıllardır yapılan
JıııksızJıA/an affettirmek için bir yürüyüşe
Jtazırlanıyor. Bıı yürüyüş, Haçlı Seferleri 'nin
pirindsinin başlangıcııun 900. yıldöniimüne denk
fgetiriliyor. Çeşitli Batı ülkelerinden kişiler Birinci
•Haçlı Seferi'ninyolıınu izleyerek 20 ekimde
'Jsianbul'a geliyor. Buradan da 1998'in ortalarma
'kudar çeşitli kiiy ve kasabaları dolaşacaklar ve
\Hiristiyanlunn Müslümanlara yuptıkları zulüm ve
tişledikleri tinayetlerden duydukları üzüntüyü dile
\eetirerek af dileyecekler. Grup, 1998 Haziranı'nda
ıSuriye'yegeçecek. Oradaıı Lübnunyoluyla Israil
\ve Kudüs V varacak. Yürüyüş, görkemli şenliklerle
\I999 Temmuzu 'nda Kudüs 'te bitecek. Bu barış ve
ıııjaşmayürüyüşünün mimarı olan Amerikalı
\elektrik mühendisi Lynn Green geçen giinlerde
l/stanbul'daydı. Onunla, bütün dünyada çok ses
Igetireceğini unıduğu bu yürüyüşle ilgili aynntılı
':bir konuşma yaptık.
< - "Barışa Doğru i'zlaşma Yürüyüşü "nü düzenle-
mefıkri nasıl doğdıı?
GREEN - Bu fikir ıkı genç insanın sıradan bir soh-
beti sonucu ortaya çıktı. Konu. Müslüman ve Yahu-
dılenn Hıristivanlara. Hıristıvanlarında Müslüman ve
Yahudılere ciddi bir hoşnutsuzluk duymalan. bunda
tda Haçlı Seferlerfnın kılit bir rol oynamasıydı.
! Dikkat çeken bir nokta. pek çok Nİüslümanın ne za-
!man konu güncel hale gelse \e bir gazete habennin
| içinde bir unsur olarak yer alsa. "Acaba Hıristiyanlar
J ne zaman Haçlı Seferlcri için bizlerden özür dileyecek-
»ler?"sorusunu sornıalan>dı. Onlarda Haçlı Seferle-
jri"nın Hırıstıyanlığın özü \e ruhuna aykın olduğunu
Jbılıvorlardı.
ı Hıristivanlar üstelik bugüne kadarda hıçbır resmi
ı açıklamav la bu gerçeği kabul etmeye > anaşmamışlar-
I
'dı. Bu sohbetin sonucunda ortava çıkan fıkır bana
1990 yılının başlannda ıletıldı.
ı Otarıhtensonradaoturdum \e bir "özür dileme me-
sajfgelıştırmekamacıvlaçalışmalarabaşladım. Me-
sajı hazırlayınca da Türkıye'ye geldim ve çeşıtlı kö>
fve kasabalarda halka bu mesajı. bu işte bana vardım-
ı cı olan kışilerden Cathy NoMe'la okudum. Amacımız.
'insanların bö> le bir mesaja gösterecekleri tepkiy ı ölç-
mektı. Olumîu ınu bulacaklardı. yoksa bu mesaj on-
Jara ters mi gelecektı? Doğru sözcüklerı. doğru me-
isajı ileteceğimizden enıın olmak istiyorduk.
| Aldığımız sonuç harika oldu. Bundan sonra gerçek
.Hıristiyan olmayıamaçlayan Hıri^^anlara da bu me-
Issp iletmeye Baştadik. Onlarafeua n m a
b
'
r d c
y ö * "
ryüş hazırlığı içinde olduğumuzu da riaber verdik. Bu
jkışılerdende çok olumlu tepkiler alınca 7 Nisan 1996
•Pazargünü. Bırincı Haçlı Sefen'nın başladıgı günde,
Jseferin başlatıldığı kent olan Alnıanya'nın Köln şeh-
• rinden vürüyüşe başladık.
- Bu yürüyüşe kimler katılıyor?
GREEN-Katılınıcılarçokçeşıtli ülkelerden. fark-
lı mesleklerden. farklı toplumsal katmanlardan gelen
insanlar. Ama hepsi de gerçek Hıristiyanlar olmayı
amaçlıyorlar. Üstelik içlerinde farklı kiliselerin ınan-
mışları \ar.
Once taban hareketini örgütledik. Bu örgütlemeyi
tamamlartamamlamazda tavana çıktık. başpiskopos-
lara. Vatikan'a hazırlıklanmızı anlattık. Onlardan da
çok olumlu tepkiler aldık. Bıze destek \eriyorlar. a-
ına kiliselerin üst düzev dın adamlannın hiçbirisi ara-
mızda yok. Bizler. sıradan önemsız kışılerız.
- Peki aranızda hiç akademisyen, bilim adamıyok
mıı?
GREEN -Olmaz olur mu? Tarihçiler var. Örneğin
Fred VVright adlı tanhçi Haçlı Seferleri'nin tarihçe-
sini kitap haline getirdi. Yürüyüşe katılanlara bu kı-
tabı dağıtıyoruz.
- Yürüyüşe kaç kişi katdacak?
GREEN -Türkiye'de olduğumuz süre içinde bin ile
bin beş yüz arası katılımcı bekliyoruz.
- İçinizde Türkler de olacak ntı?
GREEN - Hayır. Çünkü bizler Hıristiyanlar olarak
Müslümanlardan özür diliyoruz.
- Katılımcılar ne zaman Türkiye 'ye varacaklar?
GREEN - Küçük bir grup eylülde geldı. Ama pro-
jeyle îlgili herhangi biraçıklamada bulunmadılar. E-
sas grup 10 ekimde sınırı geçecek. 20 ekimde de Is-
tanbul'da olacak. Bütün katılımcılar Istanbul'da top-
landıktan sonra neler vapmayt amaçladıgımızı anla-
tabilmekıçinbazıdavetlerdüzenleyeceğiz. Sizinlebu
konuşmayı yapmamızdakı amaç da projenin doğru bi-
çımde duyurulması. insanların bizleri yanlış anlama-
larını kesinlikle istemıyoruz.
Nerede olursa olsun. insanlar mesajımızı doğru al-
gıladıkları zaman çok duvgulanıyorlar, bıze dostluk-
la yaklaşıyorlar. Ama mesajı çarpık. yada çarpıtılmış
raya gelecek. Buluşma noktası da dedığım gıbi hep
İstanbul olacak. Gelenlerın bir çoğu burada iki. ya da
üç hafta kalacaklar. Köylere, kasabalara giderek in-
sanlara mesajımızı ıletecekler. Bütün bu kışiler bu iş-
te gönüllü olarak çalışacak.
Surive'den sonra Lübnan. Israil. Kudüs'egıdilecek
ve yürüyüş Kudüs "te 15 Temmuz 1999'da noktalana-
cak. Kudüs çok önemlı.Oradahareketimızemümkün
olduğu kadarçok sayıda Müslüman, Yahudı \e Hırıs-
tıyanı katmayı amaçlıyoruz. Tabıi, bu Israil \e Ku-
düs'teki iç duruma bağlı. Eğer o tarihe kadar olaylar
durulmamış olursa yürüyüşü sessiz sedasız bıtirece-
gız.
Yirmincı vüzyıl boyunca laiklık çok egemen oldu.
ama galıba bu da insanların > üreklerını çoraklaştırdı.
Bizler aklımızve vücudumuzaodaklaştık. Buneden-
le de galiba içimiz boş kaldı.
- Sizce dünyada yeniden dini ıtnsurun güç kazan-
ması bu nedenden mi kaynaklanıyor?
GREEN - Evet. Bütün dünyada bugün bunu göz-
lemlevebilirsınız.
Bizler inançları özendiriyoruz. Ama bu inançlar
karşınızdaki ınsanı dinleyebileceginiz. onun görüşle-
rine. ınançlarına değer verebileceğıniz ölçüde olma-
büyük grubun îstanbul'a gelmesinden önce görüşe-
ceğiz.
- Belediye Kültür Müdürüprojenizi nasıl karsıla-
dı?
GREEN - Çok memnun oldu. Hatta Büyükşehir
Belediyesi olarak bıze resmi bir resepsiyon da düzen-
leyeceklerini söyledıA'ıyanaCamisi'nin imamıylada
tanıştım. bura\ a gelmeden önce. Adı Dr. Abdurrahim
Say. İstanbul Büyükşehir Beledi\e Başkanı Recep
Ta»ip Erdoğan'ın çok yakın dostu. Projemizin ha-
berini Erdoğan'a o iletti.Şimdı Erdoğan'dan haber
bekliyoruz. Açıkça söylemek gerekirse gelecek olan
grup için bir resepsiyon vermeye zaman bulup bula-
mayacagını bize henüz bildirmedi.
- Dine nefret ve kin karışmasını nasıl karşılıyor-
sunuz?
GREEN - Dikkatimi çeken bir nokta dünyada dini
ınancın en hoşgörüsüz derecesiyle yeniden canlanma-
sını kin ve nefret duygulannın moti\ e etmesi. Bu nef-
reti de adeta körükleyen, Hıristiyan ülkelerin Müslü-
man ve Yahudilere oian tutumları. Hıristiyanlar sade-
ce Haçlı seferleriyle de değil. kültür emperyalizmiy-
le. sömürgecilikle, ekonomik etnperyalizmle bu nef-
PORTRE
Lynn Green. Hıristiyanlann yaptıklan hatalan kabul etmeleri gerektiğini. bunun bir fırsat olduğunu sö> liiyor.
LYMVGREBV
ABD nin Colomdo
eyaletinde doğdıı.
Yüksek öğrenimini
Colorado Üniversitesi
Elektrik Mühendisliği
Bölüınü nde tamamladı.
Bir Hıristiyan eğitiın
okuhmda din eğitimi
aldı. Bunun ardından
tngiltere 'ye verleşerek
kendi deyişiyle
"Hıristiyanlara gerçek
Hıristiyan olmalarını
^retmek amacıyla
veşitli örgütler kurdu".
Şimdi de bu amaçla
çalışınalarım
sürdürüvor.
.biçjmde aldjklan^araâo tatsızJıkla/ ola.bilir diye dü-
şâmiyoruz. •*'
- Bir başka grubun da Paris 'ten geleceğini öğren-
dik...
GREEN-Evet. Ama onlar Istanbul'a. ilkbahardan
önce gelmeyecekler.
Zaten 1997 ilkbahan Istanbul'daki büyük buluşma
dönemi olacak. Kuzey Amerika. çeşitli Avrupa ülke-
leri. Güney Afrika'dan pek çok kişi gelecek. Istanbul'a
uçakla varacaklar. Yardımcım Cath>' Noble ve bırkaç
arkadaş onları IstanbuKda karşılavacak.
Burada onlara birkaç gün Türkiye"nin kültürü, ge-
lenekleri, insanlara nasıl davranmaları gerektiği öğ-
retilecek. Bunun ardından. Haçlıların ızledikleri yol-
Iardan çeşitli kentlere, köylere gidecek. insanlarla te-
mas edecekler.
- Türkiye'den sonrayürüvüş nereye devam ede-
cek?
GREEN-Türkiye'de 1998'in Haziran ayına kadar
kalacağız. Ondan sonra Suriye'ye geçilecek. 1997
bo> unca ve 1998'in kışı ve ilkbahan pek çok grup bu-
lı. Buraya bu yürüvüş ıçın bınlerce Hıristiyan gçle-
cek. Müslümanları dınleyecek ve kendi mesajlarmı da
dinletmeye çalışacaklar. Bu mesajın Müslümanlarca
dinleneceğini umuvoruz.
- Burada hiç Müslüman şahsiyetlerle bir araya
geldiniz mi?
GREEN-Türkiye'de hayır. Ama dış ülkelerde Türk
ve Arap Müslüman dın adamlarıv la tanıştım. Batı ül-
kelerindeki İslam Araştırmaları Merkezleri'ne gıt-
tım. Bu kişilerle oralarda tanıştık.
Pek çok Türk, Lıbyalı. Kuveytlı, Mısırlıyla tanış-
tım. Sanıyorum bu kişiler içinde kendinı en iyi ıfade
eden kişi Köln Camtsf nin ımamı\dı. Bana. "Bu fık-
rinizin Allah tarafından gönderildiğine hiç şüphem
yok" dedi. Barışa çağrı mesajımızı okuyunca da çok
şaşırdı. çok duygulandı. Mesajı Avrupa"daki yüzler-
cecamiye gönderdi.
- Diyanet İşleri Başkanı 'yla görüştünüz mü?
GREEN-Henüz değil. İstanbul Büyükşehir Bele-
diyesi Kültür Müdürü'ylegörüştüm. istanbul Müftü-
sü'nden de randevu ıstedik. Kendisivle 20 ekimde
reti-beslediler Alüslüman \e Yahudi halkların buiür
saldıniaf '^'arşıVVnda neler rîırytfüklanriı çok iyi anlı-
yoruz.
Fakat işın ilginç yanı. Batılılar bu nefret ve kinı duy-
duklarında sadece kızıyorlar. Olav ı Müslüman. ya da
Yahudilerin gözüyle görmüyorlar. Bu nedenle de ye-
niden kaba kuvvet kullanmak istıyorlar.Bizim bu ka-
dar kışiyi buraya getirmektekı amacımız onlannolay-
lan Türkler. ya da Arapların gözleriyle görmelennı
sağlamak. Bunca haksızlığa uğramışlığı biraz duy-
malarını. bıraz anlamalannı istiyoruz. Böylece Batı-
h ınsan bu kini. nefreti neyin körüklediğıni algılaya-
cak. bunu indırgemeye çalışacaktır.
Bu insanlar ülkelerine döndüklennde oradakilere.
Ortadoğu'da gittikçe saldırganlasan. bunun örnekle-
rini Iran gibi ülkelerde gördüğümüz tslam köktendin-
ciliğine karşı Batılılann daha da saldırgan olmalan du-
rumunda bu radikal şerıatçı akımın gittikçe hız kaza-
nacağmı anlatacaklardır.
Birilerinin artık bu işe bir "dur" demeleri gerek.
Bu ışe "dur" demenin volu da Hıristiyanlann, yap-
tıklan hatalan kabul etmeleri. Biz de bunu yapmaya
çalışıyoruz.
Kıvılcımlı, ölümünün 25. yıldönümünde anılıyor
• Sosyalist düşünceye sahip eski
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.
Hikmet Kıvılcımlı 3 gün süreyle
düzenlenen çeşitli etkinliklerle
anılacak. Törenlerde Kıvılcımirnın
yaşamı ve mücadelesi anlatılacak.
İstanbul Haber Scrvisi- Siyasetçi. eski Vatan
Partisi Genel Başkanı Dr. Hikmet Kıvılcımlı,
ölümünün 25. yıldönümünde çeşitli
etkinliklerle anılacak. Bugün Topkapı'da
mezan başmda. yann Mezopotamya Kültür -
Merkezi'nde, pazar günü de Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nde yapılacak
toplantılarla Knılcımlı'nın yaşamı ve
mücadelesi anlatılacak.
1902 yılında Priştine'de doğan Hikmet
Kıvılcımlı. Balkan Savaşı çıkınca ailesiyle
birlikte önce Istanbul'a. ardından
Kuşadası'na gitti, Askeri öğrenci olarak
girdiği Haydarpaşa Tıp-Fakültesi'nde
sosyalist düşünceyle tanıştı. Türkiye
Komünist Partisi'yle ilgili etkinliklerinden
dolayı Ankara Istiklal Mahkemesi'nde
yargılanarak 10 yıl hapis cezasına çarptınldı.
Kıvılcımlı 1938'de "Donanma ola>ı" adıyla
bılınen dava nedenıyle Nâzım Hikmet ve
Kemal Tahir gibi başka siv illerle birlikte
tutuklanarak yargılandı.
15 yıl hapis cezasına çarptınldı. 1950'de
serbest bırakıldıktan sonra bir süre siyasal
çalışmadan uzaklaştı. \atan Partisi'nin
kuruculan arasında yeraldı ve partinin genel
başkanlığına getirildi.
Vatan Partisi 1957"de kapatıldı, yargılanan
parti kuruculan suçsuz bulundu. 1971 e değin
Aydınlık. Sosyalist Türk Solu. Ant gibi
dergilerde yazdı. lşsizlikle ve Pahalılıkla
Mücadele Derneği'nin kuruluşuna ve
çalışmalanna katıldı. 12 Mart 1971'deki askeri
müdahaleden sonra İstanbul Sıkivönetim
Komutanlığı'nca arandığı için yurtdışına
çıkan Kıvıcımlı hastalandığı için
Yugoslavya'da öldü.
Hikmet Kıvılcımh'nın ölüm yıldönümü
nedeniyle yazılı bir açıklama yapan avukat
Ayhan Erkan. Kıvılcımlı için
düzenlenecek anma töreninin 13 ekimde saat
12.00'de Gazeteciler Cemiyeti'nde
yapılacağını belirtti.
OR UŞ EROL ÇEVtKÇE / CHP Genel Başkan Yardımcm
Türkıye'nin yapısal ve acil iki temel
şorununu mutlaka çözmesi gerekir. Bi-
rincisi yerel yönetimlenn. daha demok-
ratik. yerel yetkileri çok genişletilmiş,
^ergi toplayabılmesi dahil ekonomik
konularda yetkılendirilmiş bir yeni hu-
kuki ve sosyolojik yapıya dönüştürül-
rnesidir. Bu çözüm diğer yararları ve
gerekleri yanında, daha çok bugün ül-
kenin içine düştüğü ekonomik çıkma-
zın da tek çıkış yolu olacaktır.
ikincisi. zorunlu temel eğitimin za-
man kaybetmeden bütün ülke düze-
yinde uygulanmasıdır. Bugün gittikçe
artan ve çok tehlikeli bir boyuta erişen
demokratik, laik cumhuriyet karşıtı ge-
lişmelerin önünü kesecek ve iç barışı
tehdit eden tartışmayı temelinden
doğru bir yöne sokacaktır.
Yerinden yönetimınin temel neden-
leri ve gerekliliği üzerinde ileri sürüle-
bilecek başlıca düşünceler şunlardır:
Bugünkü yönetim düzeni çağdaşlığı-
nı. etkinliğini ve işlerliğini yitirmiştir. Yö-
netım düzeni, bu alandaki evrensel
çağdaş değişımleri zamanında sağla-
yamadığından tam anlamı ile eskimiş-
tir. Eskimiş olduğu kadar ve o neden-
le de bugünkü yönetim biçimimiz za-
manla "merkezcı" uygulamaların ağır
Türkiye Bu iki Sorunu Apilen Çözmelidir
baskısına boyun eğmiş, açıkça teslim
olmuştur. Bunun sonucunda, bütün
gücün merkezdetoplandığı, hersoru-
nun başkentte çözüldüğü, merkez ör-
gütlerinin olağanüstü büyüyüp kala-
balıklaştığı, kaynaktüketici, savurgan
bir bürokratik yapı ortaya çıkmıştır. Son
zamanlarda bu yapının, denetim ola-
naklarını da kolay aşabilir bir görünüm
kazanması sonucu, yolsuzluklara
usulsüzlüklere çok fazla açık hale gel-
diği de bir gerçektir.
Yeniden yapılandırmanın temel he-
defi, merkez yönetim kurumlannı ola-
bildiğince küçülterek yerinden yöneti-
mi en güçlü şekilde uygulamaya koy-
maktır. Böylece yönetim ve yetki so-
rumluluğunun gerçek sahibi olan hal-
ka, kamu hizmeti ile ilgili kaynak ve
olanaklann da hizmetten yararfanacak
olan yöre insanına bırakılması sağlan-
mış olacaktır. Böylece yerel yönetim-
ler üzerindekı tüm vesayet yetkileri kal-
dırılmış olacaktır. Gene böylece, yerel
nitelikteki hizmetlerin çerçevesi so-
mutlaşmış ve yerel nitelikli tüm kamu
hizmetleri yetki, kaynak ve araçlan ile
yerel yönetimlere devredilmiş olacak-
tır. Elbette böylece, yerel yönetimlenn
geleneksel hizmet alanları dışında ye-
ni görev, yetki ve sorumluluk alanları-
na yönelmeleri sağlanmış olacaktır. Ve
gene böylece, yerel yönetimler tüm
hizmetlerin yerine getirilmesini sağla-
yacak kaynaklara ve belirii kurallar
İçinde vergi toplama yetkisine kavuş-
muş olacaktır. Siyasal ve sosyal yapı-
da ortaya çıkan önemli sorunların te-
melinde, eğitim sistemimizde
1965'lerden sonra hızlanan demokra-
tik, laik cumhuriyet ilke ve amaçlarına
aykırı eğitim ve öğretime olanak veren
yapının istismarı yatmaktadır. Bugün-
kü kavga, Osmanh'nın son dönemin-
deki alaylı - okullu kavgasının bir an-
lamda benzeridir. Bir anlamda da top-
lumu cahil, (gerici) ya da aydın (oku-
muş) tutma ve yapma kavgasıdır. "Zo-
runlu temel eğitim," bu kavganın ana
konusudur. O nedenle bazı partiler her
ödünü vermektedirler. verirler de ama
temel eğitimin zorunlu ve sulandırıl-
madan uygulanmasına hiçbir şekilde
razı olmadılar ve olmayacaklardır. Bu
tartışmayı aşmak için zaman kaybet-
meden zorunlu temel eğitim sistemi
genel olarak uygulanmalıdır. Mec-
lis'ten geçen yedinci beş yıllık pian da
temel eğitimi öngörmektedir. 8 yıllık
zorunlu temel eğitim kararı, son eğitim
şûrasında kabul edilen en önemli ka-
rarların başmda gelmektedir. Ve ken-
dini demokrasiye, cumhuriyete ve la-
ıkliğe inanmış sayan partilerin tümü ta-
rafından önemle benimsenmiştir.
Eğitimin temel hedefi, Atatürk'ün
öngördüğü gibi "fikri hür, vicdanı hür,
irfanı hür" genç nesil oluşturmaktır. Bu
hedefi temel alan bir eğitim hak, ola-
nak ve özgüriüğünü çocuklarına,
gençlerine yeterınce sağlamayan top-
lumların çağdaşlaşabilmesi olanaksız-
dır. Çocukların bağnazlıktan uzak, in-
san haklarına duyarlı, demokrat, se-
vecen kişiler olarak yetiştirilmeleri için
yeterli süre ve eğitim birliği içinde ulu-
sal, çağdaş ve laik bir eğitim almaları
gerekir. En az 8 yıl, daha hiçbir kötü-
yü, yanlışı görmemiş o körpe beyinler,
ülkenin bütün okullarında ve eğitim bir-
liği içinde çağdaş ve laik bir eğitimin
bütün olanaklarından sonuna kadar
yararlanabilmelidir. Böylece çocukla-
nmız araştırmacı, sorgulayıcı ve ken-
dine güveni olan bir kişilikle istediği gi-
bi ve yeteneğine uygun yönde ileri eği-
timine devam edecektir.
Böylece çocuklarımız bağnazlığa
kurban olmadan, bilimin, sanatın, kül-
türün ve uygarlığın değerlerinden ve
aydınlığından esin alarak ileri doğru
koşacaklardır. Eğitim yaşam boyu sü-
ren ve insanın sürekli olarak kendisini
yenilemesine fırsat veren değeri, bağ-
nazlıktan korunarakyaratıcı, özgürdü-
şünebilen. laik bir temel eğitim alması
ile ölçülüdür.
Bu iki acil konunun ilki, yeni yasal
düzenleme gerektirmektedir. Bilindiği
gibi Meclis'teki partilerin bin hariç hep-
si bu konuda aynı programı seçimler-
den önce topluma vaat etmişlerdir. So-
run işin önemine koşut bir sorumlulu-
ğu gün geçırmeden duyup kararlı dav-
ranmaktır. Zorunlu temel eğitim için
yasaya gerek yoktur. Karar, cesur ve
konuya inanmış birMilli Eğitim Bakan-
lığı beklemektedir.
ANKARA. ..ANKA...
MÜŞERREF HEKD1OĞLU î
Ne Zaman?
Güzel biroyun tiyatro sevgimi derinleştirir, dün-
yamızı zenginleştirir her zaman. Histeri'yl de hay-
ran izledim baştan sona. Soluğum kesilerek!
Doktor Freud'un karşısında sorgulanır gibi anlaç
da yaşadım, seyirci değil oyuncu gibi, sorgulan-
mayı yaşargibi, Tiyatro Stüdyosu'ndan izlediğini
tüm oyunlar gibi bir sevgi ve özen ürünü. Özünej
sanatına, seyircisine saygıyı kanıtlayan, ödün ver-,
meyen bir emeğin ürünü. Belli bir kültür birikimi--
ni, çağdaş düzeyde buluşan sanatçıların birlikte-;
liğini sergiliyor. j
Tiyatro dönüşü biraz da utanarak yürüdürri
başkent yollarında. Ahmet Levendoğlu'nun
sözleri çınladı kulağımda. Yangından sonra ekle-j
nen birkaç sözcük, yanan tiyatronun Anka Kuşıi
türü küllerinden yeniden doğacağını söylüyor^'
Kanatlarına tüm tiyatroseverlerin soluk vermesi
gerekir değil mi? Artık sanatseverliğin ötesinde
bir görev bu. Görevde geciktiğım için utanıyorj
özür diliyorum. Tersine bir kültür devrimine tep-
kimizi, davranışımızı belirtmek. uyanmızı yapmak
kaçınılmaz bir görev artık. Bu görev doğrultusun-
da örgütlenmek gerekiyor. Kültür Bakanlığı'nırç
ya da yerel yönetimlerin desteklemediği, desteK
görevini yerine getirmediği sanat kuruluşlannı ya^
şatmak istiyorsak yerimizi, davranışımızı belirt-;
mek zorundayız. Kültür ve sanat yaşamı gelişme^
yen bir kent, ya da başkent tüm zenginliğine,
gökdelenlerine, görkemine karşın köykent niteli-,
ğini aşamaz bence. Petrol cenneti de olsa insan-j
ları cenneti yaşayamaz. İnsanın yarattığı güzel-,
liklerle oluşur cennet, insanı yücelten değerlerle^
Bir süredir başka bir nabız atışı var toplumda:
Belli bir birikimin yüze vurması, nerdeyse içgü-j
düsel tepkiler yaşanıyor. DYP izmir Milletvekilf
Gencay Gürün'le Cemil Reşit Rey salonundakij
konseri dinlerken gözlerim yaşardı, onun da se-f
si titriyordu. Salondakiler de bir koro oluşturuyor/
Onuncu Yıl Marşı'ru, üstelik iki kez söylüyor yü
J
rekten. Hepsi ayakta, yalnız RP'li Anakent Baş-?
kanı ve yanındakiler oturuyor! Benzer bir olayı da
CSO Salonu'nda yaşadık hafta başmda. Güzel bir|
örgütlenmenin sevincini kutladı başkentliler. CSC|
Dostları Derneği'nin kurulması da bir tepkiyi be-
lirtiyor kuşkusuz. SHP Tekirdağ Milletvekili ikert
tanıdığım Güneş Gürseler'i kutluyorum, bu giri-i
şimde o da yer alıyor, derneğin başkanı şimdü
Güzel bir konuşmayla açıkladı kuruluş nedenini.'
Keşke RP'liler de dinleseydi! İlginç bir rastlantıj
başkentte güzel oyunlar, sergiler izlenirken RP
Genel Başkanı da Libya'da bir çadırda Kadda-
fi'yi dinliyordu! Azar işitiyordu! Sanatçılarımız bi-
zi onurlandırıyor, politikacılarımızsa vatandaşlıW
onurumuzu zedeleyen durumlara düşüyor! C-
SO'yu destekleyen, dernek kuranlar, o tür politi-
kacılara da gerekli uyarıyı yapacak kuşkusuz.
CSODD kuruluşu nedeniyle düzenlenen teşek-
kür konserinde Carmina Burana'yı dinledi baş"
kentliler. Kaç kez dinlesek coşkumuzu tazeleyeri
bir yapıt. Insan sesinin gücünü, yüceliğini sergi-
liyor. Soprano Nurdan Ozar, tenor Haser Tek ve
bariton Eralp Kıyıcı ile tekler var, Kültür Bakan-j
Irğı Çoksesli korosu var. Çocuk KoroSu \/ar. Çök-j
sesli, çok renkli bir müzik yapıtı. Tekleri dinlerken
çiçekleraçıyoryüreğimde, koroyu dinlerken gör-,
kemli bir çınlama yaşıyorum, özellikle çocuklar,
ışık yağmuru türü arıtıyortüm kirlenmeyi. Çokses-
li bir yaşamın yolculuğuna başlar gibi, bir umut
yolculuğu gibi, doruklara tırmanmayı düşündü-
rüyor. Onları izlerken burukluk da duyuyorum el-
bet. Kuran kursunda eğitilen küçük çocukları dü-,
şünüyorum. Eğitimde birliği bozanların amaçla-
dığı teksesliliği! Sayın Erbakan'ın son Afrikayol-f
culuğu, onur kırıcı olayları bir başarı gibi gösteH
me çabası, o teksesliliğin parasal kaynağını da'
açıklıyor değil mi? RP'nin seçim başarısının gi--
zemi de açıklanıyor giderek. Elbet acı, ama çoki
uyarıcı. Şeriatçı örgütlenmeye karşı cumhuriyet--
çi, Atatürkçü bir örgütlenme gerekiyor.
• • •
Afrika dönüşü havaalanında Erbakan'ı karşıla-
yanları gördünüz mü? TV'de izlerken şaşkına
döndüm. Haluk Bilginer'in usta oyunculuğunu
sergileyen Doktor Freud'u anımsadım birden.'
Histeri oyununu, saplantısal nevrozun analizini.'.
Vakit ayırıp görmenizi diliyorum.
Bireysel tepkiler, olaylar var ama olumlu bir ge-
lişme yok henüz. Yine de umutla bakıyorum par-;
lamentoya. Sağlıklı bir çözüm yolu açılacak diye>
bekliyorum. Saplantısal nevroz aşılacak diye. Mil-
letvekillerinin yeminleri doğrultusunda bir sorgu-;
lamaya yöneleceğini umut ediyorum. Demokra-;
tik yaşamı yozlaştırma çabalarını sağlıklı bir yön->:
temle durduracağına inanıyorum. Çünkü kaybe-p
decek zaman yok artık. \
Bugün değilse ne zaman? I
I
B U L M A C A SEDAT I:4JL41:4.V
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Ipekböceği ko-
zası. 2/Önemli ta-
rihsel olgu... Ak-
denız Böîgesı"nde
kendilığinden ve-
tişen ve dokuma-
cılıkta kullanılan
birbitkı. 3/Tarlayı
sürerekdinlenme-
ye bırakma...
Renkli televızyon
sistemlerınden bi-
n.4/L"zaklaşmak.
araaçılmak. 5/Ye-
mek... Yanardağ
kavalıkları arasında bulu-
nan bir feldispat türü. 6/
Kınk ya da çıkık... Bir et-
kinliğin geçicı olarak dur-
durulduğu süre. II Dâhı...
Vahva Kemal'ın hece ölçü-
süy le \ azdığı tek şiiri... \'i-
layet. 8/ Kayseri'nin bir il-
çesi. 9/Ayırma ışareti ola- "
rak kullanılan egık çizgi...
Eski dilde aüneş.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Taşlan kırıp ufalamaya
yarayan aygıt. 2/Muğla'nınbırilçesi... HüsejinRahmiGiir-
pınar'ın bir romanı. 3/" ola davâcı ve muhzır dahi şâ-
hit 01 mahkemenm hükmüne derler mi adâlet" (Ziya Pa-
şa)... Denızcılikte •"temiz. düzgün, derli toplu" anlamında
kullanılan sözcük. 4/Birevdeki du> u alıcılannı etkileyen dış
öğe... Müstahkem yer. 5/ Kötücül bağdokusu uru. 6/ Şaşma
belırten bir ünlem... Anadolu halklannın en eski ana tanrı-
çası... Antalya'nın bir ılçesı. 7/Günev Amenka'da yaşayan
ve yünü dokumacılıkta kullanılan bir havvan... Bir nota. 8/
Bedene ezıyeti ruhun kurtuluşu ve mutluluğu ıçın gerekli
gören Hınt çılecılığı. 9/Taşlık yer. çıplak tepe... Türk-Arap
ordusuyla Çın ordusu arasında 751 yılında yapılan mevdan
savaşı.