23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL1995 PAZARTESİ 12 DIZI YAZI I Cumhuriyel'in okullararası şiirve kompozisyon yarışması Derleyen: Erol Toy Desenler: Semih Poroy Geleceğinıizin aynalarıTüm çocuklar aynıdır Ülkemizde çok tartışılan çocuk haklan yasası her çocuğu etkilediği gibi beni de çok etkiledi. Bir gün anneme kızdım. ona bağırdım. "Bu ev- de benim haklarım yok mu?" diye isyan ettim. Yatağıma yattım. öylece uyuyakalmışım. Rüyam- da kapıcımızın oğlunu gördüm. Ne kadar da kötü durumdaydı. Bir oyuncakçı dükkânına ginnişti. Fakat beğendiği oyuncağı alacak kadar parası yok- tu. Bütün çocuklar ona gülüyordu. Onun istediği oyuncak, geçen gün anneme ağlaya zırlaya aldır- dığım oyuncağın ta kendisiydi. Bırden annemin. "Sinan, kalk sütün hazır" se- siyle irkildim. Uyandigımda oyuncak karşımda du- ruyordu. O anda gözlerimden yaşlar boşandı. Oyuncağı alıp kapıcımızın oğluna hediye ettim ve onu çok sevdiğimi söyledim. Tüm bu yaşadıklarım bana her çocuğun eşit ol- duğunu öğretti. Dilerim, tüm dünya insanlan be- nim gibi düşünür ve bütün çocuklar bir an önce ço- cuk haklan yasasına kavuşur. METİN SİNAN ELMALIOGLU (Başarı Ödülü) Şirinevler Özel Oğuz Kağan Koleji - Istanbul \ \ Çocnklar ağlamasın Ağlamasın çocuklar. Çocuklar diyorum. Tüm çocuklar. Kara renkli çocuklar. Beyaz renkli çocuk- lar. Evet, kara-beyaz dedim. Çünkü ben sadece on- lan biliyorum. Benim yaşadığım yerde onlann so- runlan var. Onlann dili, onlann eli olmak istiyo- rum. Öğretmenimiz, "Dünyamız ve GÖkyüzü" üni- tesinde. çeşitli ülkelerde çocuklann renklerinin farklı oldugunu. san tenli, çekik gözlü olduklan- nı. Hatta bizden daha kapkara çocuklar oldugunu. yaşadıklan yerleri öğretti. Çok şaşırmıştım. Kendi sorunumdan önce dünya çocuklannm da sorunlanna değinmek istiyorum. Açlık çeken kar- deşlerim. savaşın içindeki kardeşlerim. Onlar için de sınıfça çok üzülüyor. Küçük olsa da yardım için çırpınıyoruz. Kannca karan da olsa giyecek, ilaç kampanyasına katılıyor. Onlann kartlanndan kul- lanmaya, kullandırmaya çalışıyoruz. "Neden, neden?" diye isyan ediyorum. Haber- leri izledikçe okudukça yaralanmış. gözü kör ol- muş, ayağı kopmuş, anasız babasız. kendi kendi- ne kalmış. mahzun kardeşlerim isyanımı çoğaltı- yor. Soruyorum, soruyoruz. nerede çocuk haklan- nı çıkaran büyüklerim? Hani çocuklar eşit olacak- tı, beslenecekti. konınacaktı?.. Haklarda eşit, kar- nı aç. sırtı açık, titriyor, sevgiden yoksun. Işte bize geçelim. Bizim evimizde ablamla ben, her pazar günleri yakınımızda kürulan pazara gi- deriz. Bittiği zamanlara yakın elimizde çuval, pa- zar artıklannı toplanz. Sakınha. onlar pisdeğildir. Haram da değil. Çalmıyoruz. Tezgâhlarda satılma- yanlar, beğenilmeyenler. Oralarda birdahaki paza- ra çöp olacaklar. Annem bize onlardan çok güzel yiyecc-klerhazırlar. Bunlan topladığımızı gören in- sanlar. bize yüzlerini bunışturarak bakarlar. Birin- ci smıftayken çok utanırdım. Şimdi kötü bir iş yap- madığımı biliyorum. Ben esmer. bir Çingene kızıyım. Türk kızıyım. Karayım. Sınıfımda arkadaşlarım beni hor gör- mezler. Onlarla oynar, yanlanna oturabilirim. Mü- samerelerde istediğim oyunda rol alır. bayramlara katılmm. Ben de törenlerde şiirokunım. Yanşma- lara katılmm. Arkadaşlarımın evine konuk olu- rum. Onlar da bana gelirler. Çok çalışınm. Öğret- menimin verdiklerini günü gününe öğrenir yapa- nm. Gayretliyim. Atatürk'ümüzün: "Yalnız bir şeye ihtiyacımız var, çalışkan ol- mak", "Türklüğünle övün, güven" sözlerini unurmam. Ben şanslıyım. öğretmenim aynm yapmaz, he- pimizi bir tutar. Benim rengimin siyah olması be- ni hiç üzmez. Çünkü arkadaşlanmla okulumda, ai- lemle evimde mutluyum. Mahallemdeki diğer arkadaşlanm böyle değil. Örneğin ablam. okulunda hep sıkıntı çekmişti. O- nun yanına kimse oturmaz. kimse oynamazmış. Şimdi Mustafa Kemal Ortaokulu'nda II. sınıf öğ- rencisi. Okul birincisi, fakat içinde ilkokuldan kal- ma burukluk var. Hatta ben de I. sınıfa başlayınca- ya dek korku içindeydim. Gelmemek için diren- dim. Benim korkum çok yersizmiş. Öğretmenım. bu konuda çok titizdi. Arkadaşlanm bilınçlenmış- ti. Önemli olan renk değil, zenginlik; fakirlik de- ğil, arkadaşlık, dostluktu. Sevgili büyüklerim ayırmaym bizleri. Biz ço- cuklar çok seviyoruz birbirimizi. Çocuklann siz- den istediği sevgi dolu bir bakıştır. Sıcak bir gü- lümsemedir. Ağlamasın çocuklar... Hep gülsünler ki Umut olsunlar. yannımız için. Eziyet çekmesinler ki Güçlü olsunlar. Ağlamasın çocuklar ki Türkiyem aydınlık olsun. MERYEM KUŞ (Başan Ödülü) Çanakkale Merkez Cevad Paşa llkokulu Çocnklar dövülmesin Bir varmış bir yokmuş, bir ülkenin bir şehrinde binlerce çocuk yaşarmış. Bu çocuklardan bazılan haksız yere dövülürmüş, bazılannın kabahati ise ağaçlardan yaprak düşürmek gibi şeylermiş. Bir gün bu çocuklardan biri kendine bir pankart yazıp dışan çıkmış. Pankartta "Çocuklar dövülmesin'" diye yazıyormuş. Bütün çocuklar kumbaralannı döküp içindeki paraları almışlar. Birbahane uydu- rup dışan çıkmışlar ve pankart yapmak için gerek- li eşyalan alıp çocuğun peşine takılmışlar. Nasıl ol- duysa bilmem. annelerin duygusallığı tutmuş. Ço- cuklann yanına koşup bir daha onlan dövmeyecek- lerine söz vermişler ve sözlerini tutmuşlar. ZEYNEP SOLAKOĞLU (Başan Ödülü) Kadıköy Nurettin Teksan llköğretim Okulu, Kadıköy - tstanbul Yaşamak istiyorum , Dünyada kadın, erkek ve çocuk haklan vardır. Nedir çocuk haklan, çocuk da neyrniş diyenler var- dır. Peki bunu bir çocuğa sormuşlar mıdır? Sorsa- lardı herhalde şu cevabı alırlardı: Çocuk haklan dünyada soykınmdan. eziyetten korunması. çocuk- lann korunması içindir. tnsanlaryaşadığımız gün- lerde birbirine kıymaktadır. Nedeni aralannda din, dil, ırk. renk aynmı olduğu içindir. Şimdi size şun- lan anlatalım. tnsanlar kendilerini sadece renkleri değişik diye ayınyorlar. Bir de insan haklanndan bahsediyorlar. Peİci bu kıyım arasında en çok ezi- len kimdir? Ben cevap vereyim. Çocuklar, evet ço- cuklar. Dünyaya karşı hiçbir korunma şansı olma- yan çocuklar. Aman şunun söylediğine bak. Ço- cuklar ne yapıyorlar ki.. çocuklar sizin yapmadık- lannızı yaparlar. BİT iki çocuk bir araya gelince ne konuşurlar biliyor musunuz? Şunu konuşuyorlar - tnsanlar niye birbirini öldürüyorlar. bize bizim milletimize neler oldu? Niye bu duruma düştük? Büyüklere sesleniyorum. çocuklar sizin yapa- madığınızı yapıyorlar Onlan korumanm yarannm ne oldugunu anlayabiliyor musunuz? Ben çocuğum. çocuk haklarım istiyorum. Ben çocuğum. yaşamak istiyorum. Hayatı biz yaşamalıyız. DUYGU ALPTEKİN (Başarı Ödülü) Sıvas Ç o c u k H a k l a n n u ? - Sen ne anlarsın? Ben: - Anlamam ama bir denemeliyim, derim. tşte, beni en çok üzen şey. küçük olduğum için fikrimi değil kuvvetimi kuilanmalan. Çünkü her çeşıt getir götür işini bana yaptınyorlar. Dayım; - Oğlum şu kâğıdı çöpe at! Annem; - Burak, bakkaldan ekmek al! Babam: Oğlum, kardeşini niçin oyalamıyorsun? Ben ise, tüm söylenenleri, istenenleri uygula- mak zorundayım. Yapmazsam, harçlığım kesilir. oyun oynamama cezası verilir, üstüne üstlük azar işitirim. Bu gidişle, galiba, büyüdüğüm zaman, çocukla- nmla oyun oynayacağım! BURAK KUTLU (Başarı Ödülü) Osküdar Altunizade Hafize İlköğretim Okulu - tstanbul Oyun Hakkı Çocuk parklannda en çok oynanan kovalamaca oyunlan arasında en basiti "Elim Sende Oyu- nu"dur. Oyunculardan biri öbürünü kovalayıp do- kunmaya çalışır; dokunduğu kişi ebe olur ve baş- ka birine dokunmaya çalışır. Geçerli bir nedeni olan herhangi bir oyuncu kısa bir süre için kova- lanmaktan kurtulmak isterse "Kemik" diye bağı- rabilir. '"Saklambaç" çocuklann çok sevdiği oyunlar- dandır. Bu oyunda da önce ebe belirlenir. Ebe olan çocuk, kollannı birbiri üzerine kavuşturarak bir yere dayar ve başını çevresini göremeyecek biçim- de kollanna gömerek "yumulur." Sonra belli bir sayıya kadar yük&ek sesle saymaya başlar. Bu ara- da öbür çocuklar dağılarak saklanırlar. Ebe sakla- nanlan ararken, oyuncular gizlendikleri yerden çı- kıp koşarak, ebenin sayı saydığı yere ellenni do- kundurup "Sobe"demeye çalışırlar. Ebe ise yeri- ni bulduğu oyuncuyu sobeler. Sobelenen oyuncu- lardan biri ebe olur ve oyun yeniden başlar. Köşe kapmaca genellikle sokakta oynanan bir oyundur. Çocuklar kendilerine köşe olarak evlenn kapılannı, iki ağaç ya da pencere arası gibi yerle- ri seçerler. Az sayıda çocukla oynanan oyunda. ebe çocuklara göre ortada bir yerde durur. Çocuklar ebeye yakalanmadan. birbirleriyle durmadan kö- şeleri değiştirmeye çalışırlar. Köşesini değiştirirken, ebe tarafından rutulan ço- cuk köşesini kaybeder ve ebe olur. Oyun, çocuk- lar bıkana kadar sürer. Oyun arasında ebeyi şaşırt- mak için, sürekli yer değiştirmesi sağlanır. Güneşli günlerde oynanabilen "Gölge Kovala- macası"nda ebe olan çocuk. öbür oyunculardan bi- rinin gölgesıne basmak zorundadır. Bu oyun için ebenin gölgeye basıp basmadığına karar verecek bir hakem gereklidir. "Kac, kurtul Oyunu"nda ebe belirlendikten sonra çocuklar bir sıra oluşturarak dururlar. Sıra- nın başındaki oyuncu, karşıda duran ebe görmeden sıradan aynlarak koşmaya başlar. Ebe onu gördü- ğü anda kovalar. Koşan oyuncu yakalanırsa ebe olur, yakalanmaksızın öbür oyunculann yanına dö- nerek onlardan birinin önünde durursa. sırasını sav - mış olur ve ebe olmaktan kurtulur. Bundan sonra, önünde durduğu oyuncu kaçmaya başlar.' Ebe oyunculardan hiçbirini yakalayamazsa. oyun aynı ebeyle yeniden başlar. Anlattığım bu oyunlar her çocuğun besin gibi, uyku gibi doğal hakkıdır. Ama dünyada bu oyun- lan oynayamayan kimbilir kaç çocuk vardır!.. Büyükler çocuklann bu haklanna saygı göster- meli, onlara yardım elini uzatmalıdır. EMRE CA.N (Başarı Ödülü) Ankara 100. Yıl Türk-lş Bloklan tlkokulu Çocuk Haklan Tatil günleri, kardeşimle kumsala ineriz. Deni- ze, evimiz o kadar yakın ki kumsal. bahçemiz sa- yılır. Bugün hava çok güzel. Kumsaldayız. Annem ka- yanın üstünde kitap okurken, biz oynuyoruz. Çocuk parkı yaptık. Oyunumuza bütün çocuk- lan çağırdık. Dünyanın dört bir yanından geldiler. Kara. san, beyaz tenli çocuklarla ne güzel oynadık. Birlikte geçitler yaptık. Alt ve üst geçitler. Ço- cuklar parka gelirken trafik canavanna yakalanma- sınlar diye. Evler yaptık. Bahçelerinde kır çiçekleri dikili. Çocuklar kimsesiz kalmasın. sevgiyle büyüsünler diye. Midye kabuklan tabağımız oldu. Papatyalardan yemekler doldurduk içine. Bütün çocuklar yesin- ler, aç kalmasınlar diye. Okullar yaptık, bü\ük bahçelı. Oyun alanlarıy- la dolu. Herkesokurken eğlenebilsin, okulsuz ço- cuk kalmasın diye. Salıncaklar, kaydıraklar yaptık çubuklardan. Bir- likte saatlerce oynadık, kardeşçe ve banş içinde. Ama büyükleri parkımıza çağırmadık. Burada da savaşı başlatmasınlar diye. Annem seslenince oyun bozuldu. iki kişi oldu- ğumuzu anladım. Keşke hiç seslenmeseydi. GtZEM YAKL BOĞLL (Başan Ödülü) Sürmene Hasan Tahsin Kırali Okulu - Trabzon Çoeukea Hava güzel, mevsim yazdı. Diğer çiftçiler gibi Fadiş'in babası da sıcak güneşin altında geçimini kazanıyordu. "Bre Allahım1 " dedi. "Her şeyi ne kadar nkırında yaratmışsın. Ama fena mı olur- du bize de şu Hilmi Beyler gibi para nasip et- sen? Herif para gördii, sapıttı." Hilmi, eski bir dostuydu. Almanya'ya gitmiş, (orada dolandıncı olduğu söylenirdı) başka bir Hilmi olarak geri dön- müşıü Düşündü. "Bu memlekettedolandırıcüık mı yapmalısın zengin olmak için, hı?" dedi. Böy- le sık sık Allah'a sıtem ederdi. Toprağa bir kazma. bir kazma daha vurdu. O sı- rada bir damla terın toprağın üstüne düştüğünü gördü. Şapkasını çıkanp selamladı onu. Ter gü- lümsedi sanki. Elini alın hizasına getirdi, güneşe baktı. Batıyordu. Onu terkeden anasının bir gün dö- neceğıni bekledıği yerden, tepeden batıyordu. Şap- kasını başına geçirdı. "Ana" dedi. "Dön artık. Su- çum neydi de gittin?" Eşeğın ipini tutup yola koyuldu. Eşekbazen inat- çılık ediyor. yürümüyordu. "Aaa... kızıyorum haa" dedi. Eşekyürüdü. Mustafa efendi (Fadiş'in babası) "eşeklerin bazı insanlardan daha akıllı olduklannı" düşündü. Öyle ya. düşündüğünü söy- leyenler hapse atılıyordu. oysa eşek düşündüğünü söylemeyecek kadar akıllıydı. Hmzırca sınttı. Mustafa efendi. erken yaşta annesi tarafından terkedilmişti. tşte o yüzden hâlâ anasını bekler, ana kucağına hasret duyardı. Oysa sevgi dolu bir öpü- cük onu mutlu etmeye yeterdi. Daha sonra köyde- kı tüm delikanlılann yüreğini hoplatan Ayşe ile ev- lenmişti. Elbette ımarn nikâhıyla. Başlık parası ola- rak bir siyah-beyaz televizyon almıştı Ayşe'ye. Ba- zen köylü taklitleri yapıp. şehirlileri güldüren in- sanlan görür. onlann köylüleri küçümseyen, alay eden tavırlanna gülerdi. Eve gelmışti. Avlunun kapjsını hafif biryumruk- ta açtı. "Hişt, avrat" dedi. "Ben geldim." Neden- se aile reisinin eve geldiğini herkesin bilmesini is- terdi. Tavırlannda bir öviinç kolayca sezilirdi. Ayşe kadın. koşarak çıktı. Elinde bir havlu var- dı. Koşuyor, bir yandan da elini kuruluyordu. Git- ti. öptü kocasını. Eşeği aldı.bağladı bahçedeki erik ağacına. tçeri girdiler. Fadiş boş boş oturuyordu. Baoası "Nasıllar Fadiş hanımefendiler today" dedi. Or- taokul mezunuydu ve hatırlayabildiği tek tngiliz- ce kelime "Today"di galiba. Fadiş, kalçasını sallaya salla\a mutfağa gitti. Anası. "Kız sallama oranı buranı. Ayıp. Kurt- İarı peşine takarsın bir gün" dedi. Fadiş yanıtla- madı. 13 yaşındaydı ve ailesi onu çok kısıtlıyordu. "Kız kısmı okula gitmez"demiş, göndermemiş- lerdi okula. Ashnda beş erkek kardeşi vardı, ama onları da okula gönderdikleri yoktu. Mustafa efendi, "Fadiş boş durma, ödevini yap" dedi. "Ne ödevi" diye sordu Fadiş. "Baba, yine mi hayallerine inandın?" Mustafa efendi kurduğu düşlere bazen kendi de inanır, gerçek ya- şama uygulardı. Fadiş buna çok gülerdi. O zaman da babası. Fadiş'i döverdi. Oysa çocuklar. dövüle- rek mi eğitilmeliydiler? "Kız Fadiş" diye bağırdı baba. "Gel ayakları- mı yıka." Fadiş su ısıttı. leğene döktü. Babasının pis ayaklannı neden o yıkıyordu 0 Babası: "Kız, ben karar verdim, evlendirecem seni" dedi. Fa- diş duraksadı "Saçma" dedi "13 yaşındaki bir kızı nasıl evlendirebilirsin?" Babası: "Sen iste- din" diye gürledi. -Oranı buranı sallama dedik sana." Fadiş ağlamaya başladı. Baba bağırdı. "Nt- kâh yarın, imam buldum bile." Fadiş'in gözleri doldu. Oysa suçu neydi? Kar- deşlerine bakmak. onlan doyıırmak, uyutmak mı? Yoksa okula gıtmemek mi? Babası, "Kız, nerelere daldın gene?"dedi. Fa- diş'in yaşla dolu gözlerini gördü. Sol yanağına hız- lıca vurdu. "Neyi esirgedim sizden bugüne ka- dar ha?" diye haykırdı baba. Fadiş ağlayarak. "Sevgini" dedi. "Şu ana ka- dar seninle oturup hiç konuşamadık. çocuklu- ğumu yaşayamadım, bir derdin var mı diye so- ran olmadı. Oysa ben de çocuğum, benim de herkes gibi koşup oynamak, gülmek gibi arzu- larım var." Doğrusu Fadiş de kime kızması gerektiğini bil- miyordu. Annesinemi.babasınamı, yoksa kardeş- lerine mi? Yo, yo, kardeşlerinin suçu yoktu ki. Babası Fadiş'e bir daha. bir daha vurdu. Fadiş odaya gitti. sabaha dek ağladı. Ertesi gün. babası onu kolundan tuttuğu gibi bir adamın evine götürdü. "Evleneceksin" dedi. Ev- leneceği adamın saçı sakalı birbirine kanşmıştı. Evlendiler. Fadiş üzgündü. Henüz 13'ündeydi ve evliydi. Bir sene sonra çocuğu oldu. Adını "Çocuk" koydular. Çocukluğunu yaşayabilsin. hep çocuk kaîsın. Fadiş gibi çabuk olgunlaşmasın diye. Onun zamanında savaşlar olmasın. okuyabilsin diye. Düşünmek suç olmasın. dövülmesin diye. Çocuk- lar mutlu olsun diye... AYŞE PINAR KÖPRÜCÜ (Başarı Ödülü) tzmir Özel Deniz Lisesi Sürecek POLÎTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Sun da İçsin Yar Elinden... Bugünlerde ölüm çevremizde çok dolaşıyor. Her ölenin ardından bir ağıt yakılmaz ki!.. Yılın bu ayın- da ölenleri düşünüyorum. ne de çok dostu yitirdik. Ölüm bu.. düşünülmez, yaşanır. Bir bekâr odasın- da kimseye haber vermeden ölen avukat Sezai ge- liyorgözlerimin önüne... Ölmüştü, öldükten kaç gün sonra duyulmuştu. Yaşamada olduğu gibi ölümde de vardır yalnızitk! Çöker kişinin omuzlarına. Tata- rımsı, köse, gözlerinin gülen bakışıyla, uykuyu bö- lüyor. "Deli dolu bir kız vardı." "Ne oldu?" "Bilmem." Ankara'daysa Posta Caddesi'nde, Istanbul'day- sa Asmalımescit'te içerdik. Içki dosttu. Düşman ol- maz mıydı? Düşman olduğu günler de vardı. Ahmet Rasim için derler, bir kadehi ağır ağır bir saatte içermiş. Tadını çıkara çıkara... Bir -ofradan kalkmışlar, bir parka oturmuşlar. Çantasından bir küçük şişe çıkarmış, iki de kadeh... Birini kendi için doldurmuş, ötekini de Zekeriya Sertel için. Başla- mışlar demlenmeye... Kadehler bitince kadehleri ve nevaleyi toparlamış "Hadi gidelim..." demiş. Zekeriya Sertel bunu anlatırken "Üstat için çok içer derler. Oysa çok içmiyor, tadında bırakıyor." Üstadın torunu Osman Nihat'la içmişliğim var- dır. Sulandırılmış rakı kadehi önünde dururdu. Bir yudum alır, öteki yudumu beklerdi. Osman Nihat için de çok içer derlerdi. Değil! Rakıyı su katarak içenlere, "Helâle haram kanştı- nyor" derler. Asıl su katılmazsa haram olur. Soğu- tulmuş rakıya ağır ağır su kattın mı, rakı gittikçe be- yazlaşır. Yağtanmış gibi kıvamını bulur. Suyu da ka- rardır, rakısı da... Ermeniler su katılmış rakıya cermakçur derler. Ressam Arad, bunu çok iyi bilirdi. öğle oldu mu Or- han Veli'yle Karaköy'de (Perşembe Pazarı'nda) bir küçük meyhanede soluğu alırlardı. Meyhanenin sa- hibi Mualla Abla diye bıçkın bir kadındı Jıalden an- lardı. Bir gün Orhan Veli, Arad için birkaç dize döktü- rüyor. Yıllar geçti aradan, şöyle bir şey olacak: Mek kadeh cermakçur için Alma ahın Arad'ın Gözlerinden boşanıyor Hicran yaşlan Derdime derman desem Gıllas Allah! Fahir Aksoy, muhabbet koyulaştı mı, kadehi 'şe- refe' gibilerden kaldırır: "Gıllas Allah!." derdi. Herkesin Allah'ı bir değil mi? Bizim rakılar içmesıni bilenler için doyumsuzdur. Almanya'ya rakı satıyormuşuz. Yunanlılar da uzo satıyorlarmış. "Türk rakılan hileli" diye bir söylenti çıkarmışlar. Almanlar bizim rakıyı denetime vermiş- ler. Elbette bizim rakı temiz çıkar. Sonucu bekliyo- rum. Bizim Tekel bunun bir hile oldugunu biliyor. Hile- li satanları mahkemeye vereceklermiş. O zaman ki- min rakısı hileli, kiminki hilesiz anlaşılır. Bir Yunan oyunu bu!.. Vaktiyle hileli rakıyı muayene ettiriyorlar, sonuçta kaçak rakı sağlam çıkıyor. Yunan rakısı sakızlıdır. Sakızsız rakının yanında hileli görünür. "Sun sagan saki mestane desinler... "Ölüm, yal- nız gelinen dünyadan 'ya//i(z'gitmedir. Ölen komu- tanlann ardında bir tek askeri yoktur: "Yanında ken- di silahından ademî bile yok I Bu ne biçim gidiş!" B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 / Meksika'da. dünyaca ünlü tu- rizm merkezi olan kent. 2/K.ımibel- ge ve işlemlere geçerlilik kazan- dırmakla yükürn- lü kamu görevli- si... Ağız muko- 6 zasında oluşan yüzeysel yara. 3/ Alaturka müzikte tempo... Kenar süsü. 4/ Tuzağa düşürülen şey... Klavyelı bir çalgı. 5/ Zarara uğrama teh- likesı... Ovunda berabere kalma. 6/ Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmı birlik... Halk müzıSi- ne özgü telli bir çalgı. 7/ iki derili, uzun ve dar gövdelı. tek değnekle çalınan Pro\en- ce davulu. 8/ Bir malın fıya- tını ve cınsıni gösteren kü- çük kâğıt. 9/ Silahlann uzun demirbölümü... Kabadayı. YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/ .Ajgoda rakıya venlen ad. 2/ Kobalt elementinin simge- si... Çanta ve ayakkabı vapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi. 3/ lskambilde koz... Çölden esen rüzgâr. 4/ Diş kiri... Dağ sırtlannda geçit veren çukur yer. 5/ Arşının se- kızde biri uzunluğundaki ölçü... Ipoteİc. 6/ Çirozluktan sonra yağlanmaya başlayan uskumru. II Kalsiyumun sim- gesi... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. 8/ Bir basımyöntemi... Mimarlıkta "sahın" anlamında kullanılan sözcük. 9/ Ağn'nın bir ilçesi... Bir cetvel türü. T.C. EDREMİT İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİ DosyaNo: 1995.1093 Alacaklı: Marti 2 Gıda Maddeleri San. ve Tıc. A.Ş. Vekili: Avukat H. Taner Llusoy. Borçlu: Cihan Söker, Atatürk Cad. 5. Sok. No: 1 Ak- çay ' Edremıt. Borç mıktan: 889.000.000- lira ve masraftan. Yukanda yazılı borcunuzdan dolayı hakkınızda yapı- lan icra takibinde yukarıda yazılı adresinize çıkanlan ödeme emri ile ılgili tebligat bila tebliğ iade edilmiş ve yaptınlan zabıta araştırması netıcesinde tebligata sarih açık adresinız tespit edilemediğınden örnek 152 no.lu ödeme emrinin ilanen yapılmasına karar verilmiştir. Yukanda yazılı borcunuzu masrafları ile birlikte işbu ilanın neşırtarihinden itibaren kanuni süreye 15 gün ila- vesıyle (45) gün içinde ödemeniz, takibın dayanağı bor- ca karşı bir itirazınız varsa yıne ılan tarihınden itibaren 7 güne 15 gün ılavesiyle (22) gün içinde yazılı veya söz- lü olarak ıcra dairesıne bildirmeniz. borcun bir kısmına itirazınız varsa o kısım cihet ve miktarını açıkça göster- mediğiniz takdırde ıtıraz etmemiş sayılacağınız, senet al- tındakı imzav ı inkâr edıyorsanız aynca ve açıkça bildir- meniz. aksı takdırde senettekı imzayı kabul etmiş sayı- lacağınız, süresı içinde ıtiraz etmez ve borç ödenmezse alacaklının gayrimenkulünüzün satışını isteyebileceği ihtar ve ilanen'tebliğ olunur. 28.8.1995 Basın: 40056
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear