23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenı: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörd. Hikmet Çetinkaya • Yazıişlerı Mudurlerı fbrahim Yıldız (Soruralu). Dinç Ta>anç 9 Haber Merkezı Müdurü. Hakan Kara • Görsel Yonetmen Fikret Eser Dış Habcrler Ergun Balcı • tstıhbarat Yalfin Çakır • Ekonomı Bülent Kızanhk • Rad\o-TV Uygar Eremektar • Kultûr Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yûcelman • Yurt Haberlen Mehmet Saraç • Makaleler Sami Karaören • Çevır. Seyfettin Turfaan • Düzdtme. Abdullah VazKi9 Fotoğrâf Erdoğan Kdseoğlu Yayın Kurulu. İlhan Seiçuk (Ba^kan). Orban Erinç, Oktaj Kurtböke. Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Balcı. Dinç Tayaoç, Ibrahim Yıldız, Orhan BıırsaU, Mustafa Balbav AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbay • Haber MMürü Doğan Akın Atatüık Bulvan No 125, Kat.4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 • lzmır Temsücısı: Serdar Kızık, H. ZıyaBlv. 1352 S. 2 3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğlu, InönüCd 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel 3522550, Faks. 3522570 Müessese Müdûrü. Erol Erkut • MEDYA C: • Yönetım Kuıuhı Koordmatör Ahmet Kornhan • Başkanı-Genel Müdür Gilbin Er- Muhasebe Bülent >ener • Idare duran • Koordmatör Reha Işıt- Hüseyin Gürer# tşletme Önder man • Genel Mudur Yardımcısı Çelik • Bılgı-lşlem. Nail lnai • Mioe Akdağ • Halkla llışkıler Bıigısayar Sıstern: MürnvetÇBer Müdürü Nurteo Berksoj Yıyımlıyan ve Basan: Yeıu Gûn Haber \jansı, Basın \e Yayıncılık A Ş TüA«a|ıcad 39 41 Cagaloghı 34334 Isl PK 246 Istanbul Te! (0 212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 3 H A Z İ R A N 1 9 9 5 lmsak: 3.30 Güneş: 5.27 Öğle: 13.09 Ikindi: 17.06 Akşam20.38 Yatsı: 22.25 MEDYACTei 5140?53-513958O-5138460-61,Faks 5118466 Film yarışması sonuçlandı • Haber Merkezi- Marmara Üniversitesi Iletişim Fakültesi tarafindan düzenlenen "lletişimciler Haftası" etkinlikleri kapsamında yer alan "Kısa Metrajh Film Yanşması"nda birinciliği, Kamil Gürsan ve Tuncay Şahın'in "Maestro" fîlmi aldı. Yanşmada ikinciliğe, llkerCanikligirin "Ağaç" adlı filmı; üçüncülüğe, Babek Sobhi'nin "Journey" filmi ile Tatû Gökhan Tatarer'in "Gelibolu Yanmadası" Fılmleri değer görûldü. Snav maratonu sürüyor • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu)-Okullann kapanmasına 1 hafta kala, mınıklenn sınav maratonu sürüyor. Tüm il merkezleri ve Lefkoşa'da bugün fen liseleri ve Anadolu öğretmen liseleri sınavlan, birlikte gerçekleştirilecek. Bu sınavlar için 121 bin 511 öğrenci başvurdu. Sınav sonunda fen liselerine 5 bin 310, Anadolu öğretmen liselerine ise 4 bin 752 öğrenci alınacak. "tlkokul sonu devlet yatılı ve bursluluk sınavı" ise pazar günü yapılacak. Bağırsak kanseri • Çeviri Servisi - Amerikah bilim adamlannın bağırsak kanseri konusundakı araştırma sonuçlan, genellikle öldüriicü olan bu rahatsızlığın sonunun geldiğmi gösteriyor. Onümüzdeki günlerde ilgili bilımsel dergide yayımlanacak olan bilgilere göre bağırsak kanseri sonucu meydana gelen kanamada saptanan bir DNA'dan hareket eden bilimadamlan, iki yıl süren çalışmalar sonunda rahatsızlığın erken teşhisi halinde tedavisinin yûzde 100 oranına kadar mümkün olabileceğini belirtiyorlar. Düşteki dördüzter • Haber Merkezi - Baba bir rüya görüyor. O da ne! Dördüzleri olmuş!.. Daha dördüncüyü görmeden düşüp bayıhyor... Anne ise son derece sakin karşılıyor dördüzleri. Repro'nun hazırladığı reklam fılminde dördüzler "düş" idi, ama üç gün süren çekimlerde kullanılan "dördüzler" gerçek. Akbank'ın yeni kampanyasında Berk, Atalay, Sertan, Orçun adlı dördüzlerle keyifli bir çekim gerçekleştirildi. Seçim, smav erteletti • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Açıköğretim Fakültesi yıl sonu sınavlan, pazar günü yapılacak yerel ara seçimler nedeniyle bir hafta ertelendi. AÖF'den yapılan açıklamaya göre, daha önce 3-4 haziranda yapılacağı duyurulan yıl sonu sınavlan, yerel ara seçimler nedeniyle 10-11 hazirana ertelendi. Klasik Türk müziğine ilk adımını assolist olarak atan Muazzez Ersoy hâlâ popüler Sahnelerin 'Külkedisi 9 •Hatice Yıldız Levent'in çocukluğu, Cibali'de işçi, ama klasik Türk müziği korosunda görev almış annesinin evde okuduğu şarkılan ezberleyerek geçiyor. 7 yaşından başlayarak aile düğünlerinde sahneye çıkıyor. •Tezgâhtar olarak çalışırken şarkıcılığa karar veriyor. 2-3 yıla sığdınlmış özel derslerden sonra, kendisini dinleyen Pembe Köşk'ün sahibinin karan ile Muazzez Ersoy adını alarak assolist olarak sahneye adım atıyor. •Muazzez Ersoy 1.5 yıl önce, kendisini var eden gazino sanatçılığını tamamen bırakmış. Buna gerekçe olarak, dinleyici kitlesinin sanatçıya bakış açısımn çok fazla değişmiş ve bozulmuş olmasını gösteriyor. •Özel geceler, konserler, kaset çalışmalan ve televizyon programlan ile sanat yaşamını sürdüren Ersoy, pop müziğinin son yıllardaki yükselişinin durduğunu, klasik Türk müziğinin yeniden parlamaya başladığmı söylüyor. ŞUKRAN SONER Son kuşağm en popüler klasik Türk mü- ziği sanatçılanndan birini seçmeden önce, meraklılan arasında bir küçük minı anket yaptım. Muazzez Abacı ve Bülent Er- soy'dan çağnşımlar verdiği için, kendisini doğrudan assolist yapan, bir anlamda ya- ratıcısı. "PembeKöşk"ün sahibi tarafindan "Muazzez Ersoy" adı ile topluma sunulan, artık kendisinin bile unuttuğu gerçek adı ile Hatice Yıidız Levent'te birleşildi. Sesi, fi- ziği ve ağırbaşlılığı ile, assolist olduğundan bu yana, yıldızlığa yerleşmişti. Ankara'da yaşamakta direnen tek yıldız sanatçı olduğu için, yaşamının önernli bir bölümünün geçtiği Istanbul'un 5 yıldızlı bir otelinde buluşmamız biraz zaman aldı. Işin ilginç yanı, buluşmamıza aracı olan, 8 yıldır birlikteliklerini sürdürdüklen ve de çok mutlu olduklan izlenen müteahhit Me- tin Güneş'inde işi Istanbul'daydı. Muazzez Ersoy aynca Istanbul'da da bir evi oldugu- nu, ancak Ankara'yı düzenli, temiz sokak- lan, uygar insan ilişkileri nedeni ile çok sevdiğıni, işinin ağırhğının Istanbul'da ol- masına karşılık, Ankara'da yaşamaktan vazgeçemedığinı anlatıyordu. Magazin basınını izleyemeyen Cumhu- riyet'in okurçoğunluğu için Ersoy'dan, ön- ce bütün bir yaşamöyküsü dinlemek iste- dik. Içtenlikle anlattıklanndan. adeta bir kül kedısi masalı çıkıyordu.. Muazzez Ersoy, çocukluğundan annesi- nin işçilik yaptığı, yakın günlerde kapanan Tekel Cibali Tütün Fabrikasf nın kreşini anımsıyor. En çok da evde hiç durmadan şarkı söyleyen annesini. Klasik Türk mü- ziği korolannda çalışarak, bu müziği doğ- ru ve "adabuıa göre" öğrenmiş annesinin arkasında dolaşarak o da şarkı söylemeyi öğrenmiş. "Kanaryam Güzel Kuşum", "Çile Bülbülüm Çfle"leri okuyarak daha 7 yaşında iken, dayısının düğününde ilk sah- ne sınavını vermiş. Sonrakı yıllar hep an- nesinin doğru okuma konusundaki uyan- lan, düzeltmeleri ile şarkı söylemeyi sür- dürerek geçmiş. En köklü eğitimi annesin- den aldığını söylüyor. Türk müziğine adım Biryandan tezgâhtar olarak çalışıp haya- tını kazanmaya çalışırken, aşağı yukan 18 yaşlanndayken şarkıcı olmaya karar ver- miş. Sesinin, yeteneğinin, bu alanda daha başanlı olmasını sağlayacağına inanmış. Nasıl sanatçı olabileceğini araştırmaya baş- lamış. Gençlik yıllannda Erol Büyükburç. sonlanna doğru Sezen Aksu gıbi pop sanat- çılannuı etkisinde kalsa bile, annesinden aldığı eğitim. klasik Türk müziği sevgisi ağırbasmış. ErolSayan,Fahrettin-BakiDu- yarlar, trfan Özbakir, Erol Küçükyalçın gı- bi ustalardan ders almaya başlamış. Üç-beş yıl gibi bir zaman, nasıl şarkıcı olacağı arayışı ve hazırlığı, müzik eğitimi ile geçmiş. Menajer olarak anlaştığı Meh- met Koçak, sonunda dınlemesi için onu Pembe Köşk'ün sahibi Cahit Çeki'ye gö- türmüş. Sonrasını, yıldız oluşunu şöyle an- latıyor: "Sahnede assolistin provası varch.Ara ve- receklerdi. Cahit Çeld, orkestradan ayrü- mamalanm, beni dinlemek istediğjni söyle- di. Bir şarkıdan sonra, bir diğerini, 2-3 ta- nesini daha okumamı istedi. 'Seni assolist altı düşünmüştüm. Dinleyince bunun seni harcamak olacağı sonucuna vardım. 2-3 ay hazırlayacağım. Assolistin programı bitti- ğinde, seni sahneye assolist olarak çıkara- cağım. Adm, çok beğendiğim iki sanatçı, Muazzez Abacı ve Bülent Ersoy'u çagnş- tırarak Muazzez Ersoy olacak. Bu karan verdim' dedL Başka bir şey de açıklamadı. Cahit Çeki daha sonra yanında çalışüğım yülarda da kararian verir, fazla konuşmaz, bir açıklama yapmazdı. Hiç unutmuyorum, sahneje assolist ola- G azete, gazete satmaktan vaz- geçip de ışi kuponculuğa dökünce ortalık kanştı. Çar- şaf, masa örtüsü derken cam eşya da sıraya girdi. "Senin camın kötû, be- nim camım iyi" kavgası da böylece başlamış oldu. Vatandaş da yeni bir 'cambazhk' türünü öğrenmeye başla- dı. Sonradan gene gazeteler araştır- malar yapıp "Yahu, millet neden ga- zetelere inaıumyor ki" diyeceklerdir, ama şu ara göz gözü görmüyor. Bu iş nasılsa burada kalmaz. Daha şimdi- den "Bundan sonra ne •»•ereüm?" ça- lışmalan başlamıştırbile. "Satdana- sıl satarsan sat" diyen modern pazar komutu, bir kez işlemeye başladıktan sonra durmak zaten söz konusu ola- maz. Onun için biz de bu çorbaya bir çitmik tuz katalım dedik. Pembe gödük verüse... •y T atandaş gazeteleri okumaktan 1 / neden vazgeçiyor? Içi karan- V yor da ondan. Sabah sabah gazeteyi açıyorsunuz, kim kiıni vur- muş, nerede deprem olmuş da binler- ce kişi ölmüş, fılanca politikacı fiş- mancaya nasıl da giydırmiş, fıyatlar nasıl artmış, kim nasıl dolandırmış, bunlan görüyorsunuz. Şimdi siz, bu gazeteleri çıkaranlar, bir kez de ken- dinize soruyor musunuz ki okur ola- rak bu gazeteyi okur muydunuz? Za- ten kendi yazdığınız, kendi dizdiği- niz yerden başkasını okumadığınızı cümle âlem biliyor. Şimdi, sız akıllı- sımz da başkalan aptal mı? Onlar da para verip içlerini niye karartsmlar? Onlar da alıp okumuyor. Merak eder- se gazetecinin önüne gidip şöyle bir göz atıyor. Okuyacağı şeyler de za- ten bu kadar. Birisi"Bugün gazetede nevar?" diye sorunca "Hepayıuşey- rak çıkmadan önce v^pdan duyurularda gazete ve afış ilanlannda' 1983 yılının mü- zik olayı' başlığı vardL 1983 yıhnm başın- da Pembe Kösk'te doğrudan assolist olarak sahneye çıköm. Programım büj-ük bir ilgi görerek 2^ - 3 ay sürdü. Arkasından Ada- na Sönmez Oteli. Ankara Sûrevya. Anado- lu"da çeşitli şehirierde degişik süreli prog- ramlar ve aynı yılın yazmda yeniden Istan- bul Pembe Köşk programı geldL Sonra hiç arkası kesilmedi. Kaset çalışmalan, 1990'dan sonra da televizyon programlan birbirini izledl" GazJnova veda Muazez Ersoy, bir gecede kendisini yıl- dız yapan gazino programlannı, 1.5 yıl ön- ce Ankara Maksım'de noktalamış "Çok Sanatçıya, sahneye çıkmadan vtnat ya- şamını sürdürmesinin, para kazanmasının olanaklı olup olmadığını soruyorum. Mu- azzez Ersoy şöyle yanıtlıyor sorumu: "Sahneye çıkrvorum tabii Id. Garinolar- da sahne>e çıkınryonım. Çok sayıda özel gecelere, dfiğün, davetlere, festivallere, halk konserlerine, otel programlaruıa katahyo- rum. Oralarda şarkı söylemek zevk veriyor. Bazı özel konsetierde müzikten anlayan,öy- le kaliteli dinleyici var ki. Seni önce klasik parçalar isteyerek, sesin, müzik teknigin hakkında sına\dan geçiriyor. Beğendikten sonra, eğlenmek üzere fante/i parçalar din- Byor." Ersoy'un verdiği bılgiye göre, bu türden özel konserler bazen haftada 2 - 3 , ayda 10'u buluyor. Televizyon programlan, ka- Muazzez Ersoy, kaset ve konserierde tamamen klasik müziğe ağırtık vermenin söz konusu olmadığını, her yaştan insana seslenmek için, "neo klasik" ya da "fantezi kla- sik" dedikleri yeni bestelere ağırtık verdikkrini söylüyor. iddiah konuşmak istemem, ancak bundan sonra gazina programlanna çıkmayı hiç dü- şünmüyonım"diye söze gıriyor. Aynntıya girmemeye özen göstererek şu çok anlam- lı açıklamayı yapıyor: u Dinleyici kitlesinin sanatçıya bakış açı- sı çokdeğişti. Sanatçıyı sadece sahnede şar- kı söyleyen bir insan olarak kabul etmiyor. Çok ahlaksız davranışlar oluyor. Sahnede kalabilmek için çok büyük sabu* göstermek lazım. Ben bunu yapanuvorum. Müziği din- lememekten başlayuı, aİda gelebilecek her tür saygısızlığa katlanamrvorum." set çalışmalan derken, devamlı çalışma ile geçen çok dolu, çok düzensiz, bazen da çok yorucu ve günlerce uykusuz geçebilen bir yaşam söz konusu oluyor. Bu nedenle çok az boş zamanı kaldığını, firsat buldukça bütün kadınlar gibi çarşı pazar dolaşmak- tan, alışveriş yapmaktan çok büyük keyif aldığını anlatıyor. Düşünülebıleceğinin aksine, berberler- de, güzellik salonlannda geçen zamanı çok azmış. Çünkü saçına da makyajına da so- nunda kendi eli değmeden duramazmış. En çok, geçmişte bazen günde 1-2 sinemaya giderken, şimdi birkaç ayda bire düşmesi- ne, sonuna yetişebildiği televizyon fılmle- ri ile yetinmek zorunda kalmaya hayıflanı- yor. Muazzez Ersoy ile birlikte, onu var e- den, arkasında kaç kişi mi var? Şimdiye kadar 4'ü bulmuş kaset çalışma- lannda 25 - 30 kişinin belirleyici rolü var. Solistten, tonmaystere kadar uzanan, tabii bestecileri, söz yazarlannı içine alan bir büyük ekip. Cahit Ünyaylar, Aü thsan Ku- saç, Osman tşmen, GÖnül Şen.. son kase- tinde ağırlığını koymuş isimler arasında ilk aklma gelenler. Kasetlere seçilen parçala- nn, müziğın niteligi mi? Onceliİde kasetlerin bir diğerinden çok farklı, yeni bir şeyleri içennesine özen gös- teriliyonnuş. Sonrası için kendi seçimi, her yaştan dinleyiciye seslenebilmek. Bunun için de gerçek klasik Türk müziği bestele- rine ve kurallanna göre okunan parçalara bir kasette ancak 2 - 3 örnekle yer verilebi- liyormuş. Sonrasında ağırlık yeni besteler- de, "neo-klasik", "fantezi-klasik'' dedikle- ri eserlerde. Araya biraz da pop fantezi mü- zik kanştınhyor. Klasik müziğin dirilişi Muazzez Ersoy, klasik müziğin ölçüleri- ne çoğu uymasa da sonunda klasik Türk müziği denilen ve kendisinin de yaptığı müziğin bir ara yıldızının söndüğünü. son- ra yeniden parladığını anlatıyor. Türk pop müziğinin son yıllarda yapüğı sıçrama, klasik müziği bir süre geriye itmiş- se de sonunda ağırlığı ile yeniden ortaya çıkmış, yüksehne sürecine geçmiş. Gelece- ği parlaİc. "Türk müziği asırlar geçse de öl- mez" diyor. Televizyonlarda pop müziğinin yararlan- dığı bütün teknikler, klipler artık onlar için de aynen geçerli. Onlar da Türk müziği enstrümanlan ile birlikte, Batı müziği enst- rümanlanndan ve çokseslilikten yararlanı- yorlar. Tabii pop müzik de klasik müziğin motiflerinı gitgıde daha fazla kullanıyor. Aslında iki müzik türü giderek birbirine yaklaşıyor. Muazzez Ersoy, önünde uzun bir gelecek olmakla birlikte, ömür boyu bu mesleği ya- pamayacağını düşünüyor. Bu nedenle, ge- leceğini güvence altına almayı ciddiye alı- yor. Sanatçının kendisinden başka bir yaş- lılık güvencesi olmadığını, para kazanabil- diği yıllarda çok fazla harcama yerine, ge- leceğini güvence altına alacak yatınmlan düşünmek durumunda olduğunu savunu- yor. Tek ahşkanhğı sigara Konuşurken devamlı sigara içmesi dik- katimi çekiyor. Sesine çok zarar vereceği- ne inanmıyor. Birpakete kadariçtiğini, an- cak içki gibi bir başka kötü alışkanlığınm bulunmadığını, sesi için özel birbeslenme uygulamadığını, "ADah vergisi yeteneğine, güzefliğine" güvendiğini, sadece cereyan- da kalmak, üşümekten korunduğunu anla- tıyor. Galiba beden güzelliğinde de "AUah vergisi" ağır basıyor. Çünkü zamanı olma- dığı için hiç spor yapmıyor, özel salonlar- da dolaşamıyor. Bu arada, bütün konuşmalan ilgi ile din- leyen, adeta bir menajer gibi söze kanşan, unuttuklannı sorduğu, tamamlayan, baştan sona yaşamının içinde, bir parçası olduğu anlaşılan, Metin Bey'e takılmadan edemi- yoruz: "Bu kadar ünlü bir sanatçı ile bbükte ol- mak zor, katlandmaz değil mi?" Metin Bey'ın yanıtı Muazzez Ersoy'un kimliğini daha iyi tanımada bir anahtar ola- bilir: "Ünlü biri gibi davranmryor. Hiç değiş- medL Ne kadar ünlü olduğunun farkında değilmiş gibiyaşıyor. Ahşverişini, evin yeme- ğini, her işini kendi yapıyor." MESELA DEDİKERDAL ATABEK Çarşaf kalmadı, mendil verelim... Nesrin'in eşi de kendisi gibi surgun. Teslime Nesrin evlendi •Bangladeşli feminist yazar Teslime Nesrin, Almanya'da kendisi gibi sürgünde yaşayan Bangladeşli şair Daud Haider'le yaşamını birleştirdi. Dış Haberler Servisi - Teslime Nesrin gızlice evlendi. Bangladeşli feminist yazar Teslime Nesrin, Almanya'da kendisi gibi sürgünde yaşayan Bangladeşli bir şairle yaşamını birleştirdi. Bangladeş'in başkenti Dakka'da lngilızce yayımlanan Independent gazetesinin bildirdiğine göre, 1974 yıhnda aşın dincileri sert bir şekilde eleştıren şair Daud Haider, ölüm tehditleri almaya başlayınca ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Daud, yıllardır Almanya'da yaşıyor. Nesrin'in Haider'den önce iki kez evlenıp aynldığı belirtiliyor. Haberde Nesrin'in eski eşlerinden biri olan şair Rudra Muhammed Şahidullah'ın bılinmeyen nedenlerle intihar ettiği kaydedıliyor. Nesrin'in ikinci eşi Naymul Islam ise bir gazetede edıtör olarak çalışıyor. Nesrin, yaz tatilini Berlin'de geçirmesi için yapılan davetı kabul ederek Almanya'ya gelmiştı. Davası başüyor Geçen ağustos ayında lsveç'e kaçan Nesrin, Bangladeş'te iken Kuran'da köklü değişiklikler yapılması doğrultusunda girişimlerde bulununca köktendinciler tarafindan ölümle tehdit edilmeye başlanmıştı. Islam dınıne hakaret ettiği gerekçesi ile açılan dava, bugün Nesrin'in gıyabında Dakka'da başlayacak. Nesrin'in avukatlan ise davanın hazırlık işlemlerini geciktırmek için ellerinden geleni yapıyor. Fiji Adası'nın cüce yerlileri • 34 yıldır Fiji ile ilgili araştırmalar yapan Aminio Qalovaki'ye göre buranın yerlileri en çok 1 metre 33 santim boyundaydılar. Çeviri Servisi- Japonya'nın Fiji Adası saîdnleri konusunda 34 yıldır araştırmalar yapan Aminio Qakrvaki, buranın bir dağh cüceler diyan olduğunu öne sürdü. Qalovaki yerel bir gazetede yayımlanan araştırma raporunda, adainın ilk sakinlerinin, boylan en fazla 1 metre 33 santimi bulan ufak tefek insanlar olduğunu, dağda yaşama koşullanna tam uyum sağladıklannı; evlerinın mağaralardan ibaret olduğunu; yabani meyve, kuş ve çeşitli av hayvanlanyla yılan yiyerek yaşamlannı sürdürdüklerini anlatıyor. Verilen bilgiler arasında oraya nereden ve ne zaman geldikleri konusundaki herhangi bir bilgi yer almıyor. Zencilere yakın koyu renkli olan Fiji yerlilerinin bu yaşamı yaklaşık 3 bin 500 yıl öncesıne kadar sürdükten sonra adanın Papua Yeni Ginesi, Vanuabu ve Solomon adalanndan gelen göçmenlerin gejişiyle cüceler yavaş yavaş boy atmaya başhyor. Çünkü yerlilerle yeni gelenler kısa zamanda evlilik yoluyla ; tam bir kaynaşma ve özümsenme sürecine giriyor. Özümsenen cüceler oluyor. Melanesman diye anılan yeni gelenlerse kısa surede adanın aynı soydan sakınlen haline geliyor. Ne var ki bu güzel hikâyeyi ya>imlayan gazete aynı konuda bilim adamı kımliğine sahip bir uzmanın görüşüne başvurarak hikâyeyi sulandınyor. Suva'daki Fiji Müzesi Müdürü olan arkeolog Christine Burke, söz konusu raporda belirtilen görüşlerin hiçbir kanıtı bulunmadığını, söylenenlerin bilimsel gerçek olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürüyor. Buna, ' araştırmacının ne yanıt vereceği ise henüz belli değil. ler" diyor. Öyleyse ne yapmalı? Gazetenin yanında bir de 'pembe gözlük' vermeli. Bu gözlüğü takınca dünya hepten değişmeli. Gözlüğü ta- kıyorsunuz, gazeteye bakıyorsunuz. Haberler değişiveriyor. Ünlü işada- mı, borç aldığı arkadaşı ünlü işada- mınaborcunuödüvor. Arkadaşı "Ca- nım, ne aceksi vardı" diyor. O da "Ne demek kardeşim, borç namustur, iş- teodüyorum" demiş oluyor. tkisinin sanlıp öpüşürken bir de resmi çıkı- yor. İşte bu sihirli gözlük, "Bacagın- dan vuruldu" haberini böyle göste- riyor. Fıyatlar mı yükselmiş. Pembe gözlüğü takıyorsunuz, haber birden fiyatlann düştüğünü açıklıyor. Her şey toz pembe oluyor. Pembe gözlük veren gazetenin tirajı milyonu vuru- yor. Gazete her yerde bitiyor. İkinci baskı yapılıyor. Öteki gazete de 'do- lar-mark gözlüğü' vermeye başhyor, ama nafîle. Atı alan Üsküdar'ı geçi- yor. 'Dolar-markgözlüğü' de yeni bu- luşlardan. Bu gözlüğü gözünüze ta- kınca bastığınız her şeyin dolar-mark üzennden değenni görüveriyorsu- nuz. Bak sen şu işe, neler de yapıyor- lar. Ver gözlüğü, kap yüzlüğü. Yağ şişesi verümeli... imı gazetelerin de vatandaşa 'kristal yağ şişesi' vermesi pek münasip oîur. Kalemin- den yağ damlayan yazılarla haberle- rin altına birer kupon koymalı. Ku- ponlar bir bir birikti mi, güzel bir yağ şişesi gazetenin yanında verilmeli. O şişenin neden çok değerli olduğu da aynca açıklanmalı. Çünkü efendim, o kalemlerden damlayan yağlar da öyle ballı biçimlerde geriye döner ki o kadar olur. Vatandaş da bunun kıymetini bil- meli, kristal yağ şişesini olur olmaz yağlarla ziyan etmemeli. Bu şişeye konan yağ da mutlaka ya sızma olma- lı ya süzme olmalı. Ara su-a hayran gözlerle içi yağ dolu şişeye bakan va- tandaş "Ne güzel memleket bu" diye düşünceye varmalı, "Neustayağcılar var, ne süzme yağlar var" diye hayat dersı almalı. Okullara 'insan haklan dersi' ko- yup da "Şimdi bu derste ne anlatma- lı?" diye sıkıntı çekileceğine 'ulusal yağcıbk' dersı konmalı ki öğrenciler de hayata daha iyi hazırlansınlar. Za- ten bu 'reel eğitim' üzerinde aynca durmak gerekiyor. 'Kristal yağ şişe- si' yanında bir de 'yağ çekme', 'yağ yakma', 'sinekten yağ çıkarma' ko- nulannı işleyen kullanma kıtapçığı vermeli. Bak tiraj ne oluyor? Koruyucu ağn bandı verisc... F atandaşı düşünen bir gazete de 'koruyucu agızbandı'\er- se çok iyi olur. Bu bandı ya- pıştıran vatandaş yanılıp da konuş- mak istese bile konuşamaz. Bu bant onu koruyacaktır. Diyelim ki olur ol- maz şeyleri düşünmeye başladınız. Buyrun bakalım, tehlikeli döneme girmiş oluyorsunuz. Burada kalsanız neyse ne, ama burada kalamama ris- kiniz var. Düşünüyorsunuz, düşünü- yorsunuz, sonra içinız kıpırdamaya başhyor. Eyvah, galiba konuşacaksı- nız. Elinizi ağzınıza kapatıyorsunuz, ama boşuna. Düşünme virüsü zarar- lı etkisinı göstermeye başhyor. tşte tam o sırada 'koruyucu ağızbandı'nız işlevini gösteriyor. Konuşmanız duyulmuyor. Ağzınız oynuyor, ama karşınızdaki sizin çik- Iet çiğnediğinizi sanıyor. Sesiniz çık- mıyor. Düşünsenize, size bu iyiliği babanız bile yapmaz. Konuşmuyor- sunuz. Çünkü, gazeteniz size 'koru- yucu ağız bandı' vermiş bulunuyor. Bant da ağzınızda olduğu için suç iş- lemekten korunuyorsunuz. Kimi va- tandaşlar "Canım, ben biUnmeyen bir şey söylemiyonım ki korkayım" diye konuşmayı tehlikesiz bir şey sanma gafletine düşebilir. Bilmezler ki on- lan başkalan söyler de hiçbir şey ol- maz, ama vatandaş söylerse dünyası karanr. Onun için okurunu düşünen bir gazete 'koruyucu ağız bandı' ve- rirse büyük bir hizmet yapmış olur. Haydi vatandaş, kültür hizmetine koş, kupon kesme yanşına katıl.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear