22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE 14 KULTUR Valentino, doğumunun yüzüncü yılında yeniden anımsandı Efsanevi 6 sessiz' âşık lıâlâ yaşıyor Valentino'nun 31 yaşında ölümü intihar girişimlerine ve kiflesel bir isteriye yol açö. Kiiltür Senisi - Rudolph Valentino'nun ya- kışıklı olduğu söylenemez. Ama şehvetli göz- leri bütûn dünyada kadınlan büyüledi, 31 ya- şında ölümü ıntıhar girişimlerine ve kitlesel bir isteriye yol açtı. Ancak bugûn 92 yaşında olan eskı arkadaşı Rita Maldarizzi, "Yalnızca hoş ve zariftL bepsi o kadar. Onu 1925 yılında son kez gördüğümde, saçlan bik dökülmüştü" diyor. Valentino'nun doğum yeri, Italya'nın güne- yınde bulunan Castellaneta kasabası, kısa bir süre öncesine dek onu unutmuş görünüyordu. Maldarızzi 'nın çabalanyla oluşturulan bir mü- ze ve bir heykelden başka kasabada sanatçıyı anımsatacak hiçbir şey yoktu. Ancak bu yıl Valentino'nun doğumunun yüzüncü yılı ve ka- saba tıcanleşmeye bütünüyle boyun eğmış du- rumda. Şımdi artık kasabada bir müze daha var. Aynca Valentino çamaşırhaneleri, Valen- tino tütün dükkânlan ve Valentino fincanlann- da kahve içebileceğiniz Valentino barlan da var. Maldarizzi. evini Valentino'nun eşyalanyla doldunmuş. "Hâlâonunyatağındauyuvorunı'' diyor. Ama ona ılışkın anılan hıç de romantik değıl: "Rudotib çocukken küçük bir şeytandı. Her tOrlü hfleye başvurur. annesinin dayagın- dan kaçmak için sık sık benim evimde kalırdı. Bundan yirmi yıl önce Amerikalılar bu yatak için bana 20 bin dolar teklif ettfler. \ma kabul ctmcdim." Valentino, Hollyvvood'aegzotikbirgüzellik ve gizem getirdi. Valentino efsanesi hıç solma- dı. Bugün bile ölüm yıldönümlerinde insanlar Hollywood Mezarhğı'na gidip mezannı ziya- ret ediyorlar. Aynca bu yıldan itibaren her yıl ağustos ayında Amerika'da, yurtdışında başa- • Valentino'nun doğum yeri olan Castellaneta kasabasında Valentino çamaşırhaneleri, Valentino tütün dükkanlan ve Valentino fincanlanndan kahve içebileceğiniz Valentino barlan da var. nya ulaşan ttalyanlara onun adını taşıyan bir ödül verilecek. Maldarizzi anlatıyor "Rodolfo, erkek kar- deşün Peppino'vla birlikte okula gitti. Kulak- lan büyük olduğu için ona yarasa'derlerdi. Gerçekten de yoksuldu. Ama Cenova'ya gftti- ği zaman durumunun biraz düzeJdiğini söylü- yorlar." Yeni deneyımler peşınde koşan Valentino, Castellaneta'yı terk etti. Cenova'da tanm ko- nusunda öğrenım gördü. Ama çiftçi olmak gi- bi bir niyeti yoktu. Paris'e gitti. Oradan da Amerika'ya. Annesıne gönderdiği bir mektup- ta "Kısa bir süre sonra adım bütün dünyada yankılanacak" dıye yazmıştı. Ama başlangıç- ta yankılanan yalnızca, jigolo bir dansçı ola- rak çahştığı, müştenlerden bahşiş aldığı ve be- dava yemek yediğı balolardı. Doğduğu kasa- ba, daha sonra elde ettiği başanlara kayıtsız kalmıştı. Maldarizzi, 1925 yılında zengin ve ünlü bın olarak. pahalı bir arabayla Castella- neta'ya gittiğinde kimsenin onu tanımadığını belirtıyor: "Faşistleromınbaşanlannıazımsa- mak için eUerinden geleni >aptılar. İnsanlar da onu turist olarak gördü." Çocukluğunu geçirdiği evde bulunan ve üzerinde 'Rodolfo Valentino, Italyan sanatuun ve güzelliğinin yurtdışındaki anlamı' yazan bronz plaket de Cincinatı'dekı Rudolph Valen- tino Kulübü tarafmdan oraya kondu. Bu yıl doğumunun yüzüncü yıldönümü dolayısıyla yeni açılan müzede Valentino'nun resimleri ve anı niteliğtndekı eşyalan sergileniyor. Doğum belgesine göre sanatçının asıl adı Rodolfo Raf- faeflo Pietro FUiberto Gugtteüni. Rudolph. Va- lentino adını kan bağıyla bağlı olduğunu ıddia ettiği soylu bir aileden aldı. Müzede, filmlerin- den fotoğraflar ve gazetelerden kesilmiş, Va- lentino'nun egzotik özel yaşamına ilişkin de- dikodulan içeren haberler yer alıyor. The Ctû- cago Tribune'de yer alan bir yazıda sanatçı. 'pembepudra ponponu' olarak nitelenerek ho- moseksüellığıne gönderme yapılıyor. Valentino. fotoğraflannın çoğunda ikinci ka- nsı Natasha Rambova'nın armağam olan bile- zıği takıyor. Valentino'nun kuzeni olan yazar ve yayıncı Chicca Guglietaıi Morone son de- rece gûzel bir kadın olan Rambova'nın sanat- çı üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu be- lırtiyor. Yıllardır bu ünlü akrabası ile ilgıli belge toplayan Morone. bu ay Valentino'nun şimdiyedek yayımlanmamış 81 fotoğrafmı da içeren bir biyografi çıkaracak. Aile albümün- den alınan fotoğraflar. sanatçının doğumunun yüzüncü yıldönümü nedenıyle Los Angeles, Torino, Zünh ve Zagreb'de gerçekleştirilecek sergilerde de yer alacak. Morone, kuzeninin sessiz sinemayı temsil ettiğini ifade ediyor: "Lumiere kardeşlerin si- nemayı kat cttikleri yıl doğdu ve filmlerin ses- lenmcsiyle, 1926 yüırida öldü. Artık gerçek Ru- dolph Valentino'yu tanımanın zamanı geldi. Arnk insanlann bu efsanenin ardındakine bak- masını istiyoruz." Paris'te Behramoğlu şiir dinletisi î Kültür Servisi- Ataol BchramoğtıTnun şıirlerinden oluşan "Yasadıklanmdan Öğ- reodigim Bir Şey Vfcr" başlıklı şiır dinleti- si, Ankadergısı veEleletopluluğunun I67 18 Haziran tarihlerinde Pans'te düzenle- diklen kıtap fuan programı ıçinde izleyî- cıye sunuluyor. Ataol Behramoğlu'nun sahnede okuduğu şiirlerine, gitarist ve bes- teci HalukÇetin. Behramoğlu"nun şiırle- rinden yapı1an (Tüelçuk, M.Lysal. Ezginiıı Günlüğu, H.Çetin vb.) ezgılerle eşlik edi- yor...Dinletilere ızleyicinin yanı sıra, ye* rel TV kanalları ve yerel basın büyük ilg» göstenyor. Behramoğlu-Çetın ıkilısınin 1994 yazında Antalya'da başlayan yurtiçi tumeleri, bu yıl Konya, Bursa, Gaziantep, Dıyarbakır ve Izmıt dinletıleriyle sürdi Genellikle Devlet Tiyatrosu sahnelerinde gerçekleştınlen yaklaşık 300 kişilik izle- yıcı topluluklan önündekı dinletilenn scv nunda kıtap imzalanıyor. Bu yılın yurtiçi programında Eskişehir, Samsun, Edirne dinletılen de yer alıyor. Tophane, kültür merkezi oluyor Kültür Servisi - Türkıye- Fransa işbir- liğıyle gerçekleştırilecek olan Tophane Projesi, önceki gün. lstanbul Fransız Kültür Merkezı'nde düzenlenen bir top- lantıyla basına tanıtıldı. Proje, Topha- ne'nin bir kültür merkezi haline getiril- mesinı amaçlıyor. Mımar Sinan Üniversitesı Mimarhk Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dalı Baş- kanı Prof. Haluk Sezgin, mımar PhiUippe Robert. Mimar Sınan Üniversitesı rektörü Prof. Güodfiz Gökce, rektör yardımcısı Prof. Bü- lent Ozer ve lstanbul Fransız Kül- tür Merkezi Müdürü ve Kültür Ata- şesi François Neuville'in katıldığı toplantıda, proje ve Türkıye-Fran- sa işbirliği hakkında bilgi verildi. MimarSınan Ünıversitesi'yle Fran- sız mimar Phillıppe Robert'in or- taklaşa yürüteceği çalışma sonucu, 1993 yılında ordu tarafından Mi- mar Sinan Üniversıtesi'ne devredi- len Tophane binasının, yalnızca restore edilmesi değil, aynı zaman- da, yeniden canlandınlması hedef- leniyor. Toplantıda, 17. yüzyılda yapılmış sanayi bmalan arasında. günümüze ulaşmış en önemli örnek ol- duğu belirtilen eskı sılahhane binasının restorasyonu sırasında, iç düzenlemele- ri Robert'in gerçekleştireceği: gelenek- sel Osmanlı mimarisının korunması için de gerekli bütün önlemlerin alınacağı bildırildi. Beyoğlu-Karaköy hattında büyük bir önem taşıyan Tophane'yle ılgili proje- nin gerçek anlamda bir şehircilik proje- si olduğu vurgulanan toplantıda, Robert, eskiyle yeni arasında bir uyum sağlama- ya çahştıklannı. binanın özgün ha- lını koruyup yeni ekler yaparak de- ğişik bir boyut yaratmak istedikle- nnı ifade ettı ve mekânın belli bır ışıklandırmayla gece de kullanıla- bılecegini söyledi. Prof. Haluk Sez- gin de projede Robert'le çalışmak- tan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Toplantıda Fransız-Türk işbirli- ğınden de söz edildi ve devletin yıl- da 10 milyar TL yardımda bulundu- ğu projenin tamamlanması için ge- reklı olan para miktannın 180-190 milyar TL civannda olduğu belirtil- dı. Fransız hükümetinin finansman konusunda destek sağlayacağına de- ğınen konuşmacılar, aynca uluslara- rası ışbirliğının şan olduğunu ve Phillıppe Robert'le çalışmanın pro- jeye büyük bır katkıda bulunacağı- nı söyledıler. Guinness Kraliçesi Ross Istanburdaydı Müzikyaşamı l%2de 'Yotır Heart Belongs To Me' ile başlayan Ross, 1963'te 'VVben The Love Ljghts Starts Shining Through His Eyes' adh sarkryia üne kavuştu. Kültür Servisi - Diet Coke Gol- den CUssics konserlennin lstan- bul bölümü önceki gün, Diana Ross'un konseriyle sona erdi. Ab- di tpekçi Salonu yıne tıklım tık- lımdı. Çoktan yerlerine oturmuş, merakla Diana Ross'u bekleyen izleyiciler, hâiâ oturacaklan yeri bulamayan ve ortalıkta dolaşan- lar yüzünden konserin bir türlü başlamamasını alkışlarla ve ıslık- larla protesto ederken müzik baş- ladı ve Dirty Diana sahnedeki ye- rini aldı. Konser boyunca, belli aralıklarla kostümünü değiştiren Diana Ross, önce kırmızı, sonra san ve son olarak da eflatun birtu- valetle çıktı izleyicılerin karşısuıa. Konserin kapalı bir mekânda ger- çekleijmesi, ses düzeninı olumsuz etkilerken müzikseverler durum- lanndan hoşnut, ünlü şarkıcıyı ya- kından görebilmenin zevkini ya- şıyorlardı. Elinde mikrofon, izle- yicilerin arasında dolasan sanatçı, 'Keep Me Hangin' On' gibi hızlk şarkılann yanı sıra romantik ba-. ladlar da söyledi. ., Müzikseverlerle sıcak bir ilişip kurmayı, konserin ilk dakikalann- dan itibaren başaran Diana Ross, Türkiye'ye yeniden geldiği için". duyduğu mutluluğu da dile getir- di. Müzik yaşamı 1962'de 'Your Heart Belongs To Me' ile başlayan Ross. 1963'te 'When The Love Lights Starts Shining Through His Eyes' adh şarkıyla üne kavuştu. tngiltere ve ABD listelerinden in- meyen yıldız, Guiness Rekorlar Kitabı'na 'Tfim Zamanlann En 1yi Kadın SanatçısT olarak geçti. Bir süre The Supremes adh grup- ta vokalist olarak çalışan Ross, 1970 yılında solo çalışmalara baş- ladı. Diana Ross'un hit parçalan arasında 'Where Did Your Love Go' ve 'Baby Love' bulunuyor. DEVLET TIYATROLARI UZERINE - IV YUCEL ERTEN Yazımın bu bölümünde de Devlet Tiyatrolan'na iliş- kin bir özeleştıri amacıyla dığer bazı ana sorunlar üze- rinde durmak istiyorum. Gözlemlerimiz, kurumda sanatsal üretimin, varlık ne- denı olan ana dinamiklerinden koptuğu ve vesayet altı- na gırdıği yönündedir. Bu alanda önemle üzerinde durulması gereken bir ol- gu, 'edebi kurul'dur. 1. Ç'agın gerisİDde kalan edebi kunıl De\iet Tıyatrolan Kanunu, oynanacak bütün yapıtla- nn edebi kurulun onayından geçmesinı emreder. Kurul- duğu yıllar için belki anlaşılabihr olan bu önlenvlcurul, artık açık biçimde gereksizleşmiş ve işleyişi engelleyen, gecıktiren ve bağımlayan bir nıtelik kazanmıştır. Gerçi kurul üyelerinin ve genel müdürün yapıcı yak- laşımlan ile kurul bir engel olmaktan çıkabilır, ama ba- zı çıkar çevrelennın temsilcilerinin kurulda yer alması ve genel müdürün de kendi iktidannı bu çevrelenn des- teğine bağımlı hissetmesı durumunda; bağımlılık, sanat- sal düzeyi aşağıya çeken bır faktör olabilmektedir. Kurulda yer alan kimi yazarlar, zaman zaman bağlı olduklan demek ya da birliklere repertuvar açısından 'servis' yapabilmekte, bazen oyunlannın niçin program- da yer almadığinı ve hatta neden falanca sahnede değıl de öteki sahnede oynandığını soracak kadar. sanatsal ter- cihlere müdahale etme eğilimine girebilmektedirler. Oy- sa yazarlardan ve edebi kurul üyelerinden gelen "Oyu- num niçin ovnanmıyor?" şeklindeki baskı ve dayatma- lann, tiyatro sanatının doğasma aykın olduğu ortadadır. Hele bu dayatmalar, Devlet Tıyatrolan Genel Müdü- rü'nü belirlemeyi isteyecek kadar ilen giderse; kurumun esenlığine aykın düşen bir çehşki oluşrurabilmektedir. Bu bakımdan, Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü, bütün müdürlüklerine tam bağımsız bir biçimde reper- Sanat üretiminde siyasetsizlik tuvar oluşturma yetkisıni vermeli; ancak yürürlükteki yasa gereğı, karan bulunmayan oyunlann edebi kunıl- dagörüşülmesini sağlamalıdır. Bu aynı zamanda, genel müdür üzenndekı mıknatıs alanını da azaltır. Aksı takdirde. bazı derneklerin ya da kimı yazarla- nn, De\ let Tıyatrolan üzerindeki "Oy unlanmızı en çok oynatan genel müdür, en iyi genel müdürdür!" şeklin- deki vesayetı kınlamayacaktır. Tabiı bu arada Brecht, Dürrenmatt Zuckmayer gibi dünya edebıyatınm temel yazarlannın, edebi kurul ma- nfetıyle 'kalitesiz' bulunarak reddedilmiş olmalan da bu kurulun varlık nedeni açısından fevkalade düşündürü- cüdür. 2. Çağın gerisinde kalmayı adet edinmiş repertuvar Devlet Tiyatrolan'nın. repertuvar anlayışı bakımın- dan bıraz tutucu bır geleneği sürdürdüğünü söyiemek mümkündür. Brechfin "3. KuruşlukOpera'smdan, 'Ar- turo Ui'sinden tutun da Orhan Kemal'ın 'Ispinozlar'ına. Haldun Taner'ın "Keşanlı Aü Destanı'na kadar birçok yapıtı. Türkıye'de oynanışlanndan ancak 10-20 yıl son- ra oynamaya cesaret edebilmiş bir tiyatrodan söz ettiğı- mızin bilincinde olmahyız. "Suya sabuna dokunma- ma". çok çok da "Siyasi iktidann nabzuıa göre şerbet verme" anlayışı, yazık ki De\ let Tiyatrolan'na hiç hak etmediği birbayatlıkdamgasını vurmuş bulunmaktadır. Genel müdürün. Türkiye'nin dört bir tarafindaki ti- yatrolann repertuvanna müdahale etmesi; siyasi ilişki- leri bakımmdan sakıncalı olabılecek oyunlara izin ver- memesi; hatta iktidannı pekiştirmekte yardımcı olabi- lecek çevre yada kişilerin oyunlannı tiyatrolara empo- ze etmesi; sıklıkla yaşanmış olaylardır. Oysa bir tiyatronun ya da her tiyatronun, varlığını haklı kılabilecek iki objektif temel unsur vardır: Bunlardan bırisı, söyleyecek sözü, mesajı olmasıdır. Bir başka deyişle repertuvar sıyaseti ya da çızgısidir. tkincisi ise sözünü söyierken hangı estetik kategonlere başvurduğu, yanı sanatsal düzeyidır. Ancak bu ikisı bir araya geldiği zaman bir kımlik oluşur. Bır tiyatro, bu an- lamda bir profil, bir kimlik, bir kişilik oluşturabildıği ölçüde var olma hakkmı kazanır. lşte tiyatronun can darnannı oluşturan böyle bir ko- nuda, yani repertuvar konusunda yaşanan bağımlılık geleneği; Devlet Tiyatrolan'nın en önemli alanda var- hk ve dinm göstermesinı zorlaşnrmaktadır. Çağmın ve toplumunun sancılanna yanıt aramayan; günü, geçmişi ve geleceği irdelemeyen; toplumdaki ge- lişmelere ivme katamayan, soru soramayan tiyatro, ti- yatro olabilir mi? Ne yazık ki bugün Devlet Tiyatrolan, temel sorunla- ra eğılmeme cambazlığı içınde oyalanmakta; ama so- nuçta, ne lsa'ya ne de Musa'ya yaranabilmektedir. Oysa Devlet Tiyatrolan'nın, en kısa sürede yurt ça- pında bir demokrasi okuluna, bır duygular ve düşünce- ler forumuna dönüşmesı zorunludur. Devlet Tiyatrola- n, yeryüzündeki ve Türk toplumundaki hızlı gelişme- lere ayak uyduracak, toplumu geliştirecek politikalan aydmlatacak, Türk insanının aydınlanma sürecine ön- cülük edecek bir konuma gelmek zonındadır. Bir yandan Avrupa'ya entegre olmanın eşığine gelen; bır yandan Asya Türk devletleriyle ilişkilenni gelışti- ren; öte yandan kendi yaşama biçimini irdeleyen Türk toplumunda bu, tarıhin ve toplumun biz sanatçılara yük- ledıği kaçınılmaz bir görevdir. 3. Sanatçının sonımluluğu-sorumsuzluğu Burada doğal olarak kurumun taşıyıcısı olan, olmaz- sa olmaz unsuru sanatçılara geliyoruz. Çünkü Devlet Ti- yatrolan'nın gelişımini etkileyecek en önemli unsurlar- dan binsı de sanatçı kesiminm sonunluluk bilincidir. Ülkesmin, sanatının, mesleğinin ve kurumunun so- runlanna uzak kalan, çözümleri için emek vermeyen bir sanatçılar topluluğunun; özledığı tiyatroya ve çalışma koşuUanna kavuşması doğal ki kolay olmayacaktır. Ama yazık ki bu alanda da en belirgın gözlem, Devlet Tiyat- rolan sanatçılan arasında umursamazlığın, adamsende- cıliğin, günübirlikçıliğın, gemisini kurtaran kaptancılı- ğın yaygınlaşmış olmasıdır. Sanatın, mesleğin ve kurumun geleceği üzerine ya- pılan çahşmalar, toplanülar, tartışmalar, yazılan yazılar ve söylenen sözler, Devlet Tiyatrolan sanatçılannın önemli bir bölümü tarafından dışlanmaktadır. Bu dışla- manın çeşitli görüntülen vardır. Sık sık rastlanan görün- tüler şunlardır: "Ben sanatunı yaparun, gerisine kanş- mam-." "Işlerim vardı. ilgilenemedim-" "Evden çıkmı- yorum, hiçbir şeyden haberimyok!.." " tki-üç grubun ça- Oşmasını izlemek zorunda mıyım?.. n , "Bu kurumda bir şey olmaz ki zaten", "Sanat üzerine konuşulımryor ki!_" "Kanşırsam başıma işgefir_" "Ben bu işlerekanşraam" vebenzeri... Gerçi Devlet Tiyatrolan'nda demokrasi geleneğinin çok köklü olmadığı, son birkaç yılda bu yönde gelişen başdöndürücü olaylann bır ürküntü ve şaşkıniık yarat- tığı düşünülebilir. Ama bu, durumu bütünüyle açıkJa- mak için yeterli değildır. Işin bırde aydın olma bilinci- ne ilişkin yanı vardır. Dünyaya ve topluma karşı görevleri olduğunu unut-' mak; bir rol oynamayı ya da bır oyun sahnelemeyi, dün- yanın merkezine oturtmak, hem toplumla ilişkisini ke- sip hem de toplumu kendisine hayran olmaya mecbur sanmak; bu yanılgının temel faktörleridir. Her kurumun ve her türlü sanat ürününün sorgulanabileceği, bu sor' gulamadan sonuçlar çıkanlabileceği, unutulmuş gibidır. Halkın vergileriyle halka hizmet verildiğı, bir kamu hiz- meti yapıldığı gerçeğı gözden kaçınlmış; benmerkezci bir sorumsuzluk alabildiğine ilerlemiştir. Varlık nedenini unutan bir tiyatronun, var olma hak- kının tartışılabileceği gerçeği, dıkkatlerden kaçmakta- dır. Böylece son değerlendirmede, bilmeden de olsa, ku-' rumun geleceği ile oynanmaktadır. - ; Ozüntüyle gördüğüm bu gerçegi dile getirmekten ka- •• çınmanın, herhangi bir yaran olmadığı kanısındayım.' 1 - lşte bir bütün olarak bu üzücü manzara, Türkiye'de tiyatro sanatının kökleşmesi ve yurt çapuıda yay gınlaş- ması, vazgecümez olması sürvcinin; bir büyük sava^ım, bir büyük gelecek perspektifi olarak anlaşılamadığını ve anlaülamadığını göstermektedir. '> Sürecek İLAN SİNOP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN (İŞ) Dosya Esas No: 1994/412 Davacı Tuncel Karayel tarafından davalılar SSK Genel Müdürlüğü ve Fevzi Arslan aleyhine açılmış bulunan hiz- met tespıtı davasının yapılan yargılamasında alınan kararge- reğince;Davacı 27.7.1994 tarihlı dilekçesi ile mahkememi- ze başvurarak davalı Fevzı Arslan'ın inşaatmda ınşaat işçi- si olarak 12.1.1993 tarihinden itibaren temmuz ayında 19 gün, ağustos ayında 23 gün, eylül ayında 26 gün, ekim ayın- da 24 gün. kasım ayında 21 gün. aralık ayında 17 gün, ocak ayında 23 gün. şubat ayında 18 gün olmak üzeretoplam 171 gün çalışarak 28.2.1994 tarihinde bu ışyennden aynldığını, ancak davalı Fevzi Arslan'ın gerçeğe aykırı beyanda bulu- narak toplam 41 gün çalıştığının gösterildiğıni, bu nedenle 12.7.1993 ile 28.2.1994 tarihleri arasmdaki 171 günlük ça- lışmalannm tespitine karar verilmesini talep etmış, yapılan yargılamalar sırasında davalı Fevzi Arslan'a duruşma günü- nü bildirir %e dava dilekçesini içerir davetiye tebliğ edileme- miş olup zabıtaca yapılan araştumada da tebligata yarar açık adresı tespit edilememiş olduğundan;Sinop Camıkebir Mah. Fışkıran Sok. Taşmerdiven yolu, Otopark yanı adresine teb- ligat yapılamayan davalı Fevzi Arslan'ın mahkemede yapı- lacak olan 29.6.1995 günü saat 10.00'da duruşmaya bizzat gelmesi, veya kendini bir vekille temsil ettirmesi, ibraz et- mek ıstedıği vesıkalann duruşma gününde getınlmesi veya göndenlmesi ve duruşmaya gelmediği takdirde gıyabmda duruşmaya devam edileceği ve gıyap karan tebliğ edileme- yecegı HUMK'nın 509 ve 510. maddeleri gereğınce tebliğ olunur. Basın: 16381 BODRUM Alabanda Otet Gölköy / Bodrum Haziran 650.000 TL Temmuz-Ağustos 1.150.000 TL (Yarım pansiyon günlük) Rezervasyon ve bilgi için: lstanbul Kültür Turizm (212) 234 34 20 / 4 hat Kosmos Turizm (216) 356 68 84 Bodrum Fora Yatçılık (252) 316 46 64 Mavi Yolculuk Bodrum / Bodrum Marmaris / Marmaris Haziran-Temmuz Her Cumartesi hareket Haftalık tam pansiyon 15.000.000 TL. Kaybolan toprak değil, ekmektir. T.E.IVI.A. Türkiye Erozyonla Mücadele. Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı Tel.: (0212) 281 10 27 268 09 85 İLAN BOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESÎ KADASTRO MAHKEMESİ SIFATIYLA Davacı Hazine-i Maliye vekilleri tarafından Elmalık köylüleri aleyhine açılan kadastro tespitine itiraz davalan nede- niyle mahkememizden, 1- 1993/1328 E. sayılı dosyasında, Bolu Elmalık Köyü'nden, Nazile Cop, Feriha Bilgin, Neriman Bandakçıoğlu aley- hine Bolu Elmalık Köyü 1085 parsel sayılı, 2- 1993M292 E. sayılı dosyasında, Kadir Şanlı mirasçılan Kadir eşi 1928 doğumlu Hari Turan, Kadır oğullan Bolu Elmalık Köyü'nden Ismail Şanlı, Fethi Şanlı, Siyami Şanlı, Necmettin Şanlı mirasçılan, Mahli ve Nerime kızı Gülseren Şanlı, Necmettin kızı Nezihe Şanb, Necmettin oğlu Fahrettin Şanlı, Necmettin kızı Feriha Şanlı, Necmettin kızı Semiha Şanlı aleyhlerine Bolu Elmalık Köyü 1068 parsel sayılı, 3- 1993/13668 E. sayılı dosyasında Mehmet Rahim ve Hatice kızı 1941 doğumlu Yıldız Arda aleyhine Bolu Elmalık Köyü 1073 parsel sayılı, 4- 1993/1366 esas sayılı dosyasında Tevabil Şanlı mirasçılan, Turhan Şanlı, Hayati Şanlı mırasçılan, Fahriye Şanlı, Fatma Şanlı, Tevabil Şanlı mirasçılan, Huri Turan, tsmail Şanlı, Fethi Şanlı, Siyami Şanlı, Necmettin Şanlı mirasçılan, Gülseren Şanlı, Nezihe Şanlı, Fahrettin Şanlı, Feriha Şanlı, Şemiha Şanlı aleyhlerine Bolu Elmalık Köyü 1065 parsel sa- yılı, Taşınmazlarla ilgili olarak 6831 sayılı OK'nin 2/B maddesi hükümlerine göre yapılan çahşmalar sırasında dava konu- su taşınmazlann orman sının dışına çıkanlıp Hazüıe adına tespıtlerinın yapıldığını, ancak dava konusu taşınmazlann tes- pıt tutanaklannın aynı haklar, şerhler ve beyanlar hanesinde, davahlann zilyet olduklanna daır, şerh verildıği Kadastro Komisyonu'nun, taşınmazlann zilyetler adına şerh verilmesi yolundakı işlemlerin hukuka aykın olup davahlann taşın- mazlar üzerinde bir zilyetliklerinin de söz konusu olmadığından bahısle, dava konusu parsellerin beyanlar hanesindeki davahlann zilyetliğine ilişkin şerhin iptaline karar venlmesi talebıyle açılan davalarda, Yukanda açık kimlikleri yazıh ve eski adresleri yazılı bulunan davahîara dava dilekçesi tebliği edilememiş olup tebli- gata yarar yeni adresleri zabıta tahkikatı sonucunda da tespitlenemediğınden, dava dilekçesınin özeli ile duruşmanın 13.6.1995 günü saat 09.00'da Bolu Asliye Hukuk Mahkemesi Salonu'nda yapılacağı, adı geçen davahlann dunışmada kendilerini bizzat ya da bir vekille temsil ettirmeleri, aksi halde davalann yokluklannda devam ettinlip neticelendirileceği hususu 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 25929
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear