23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 MAY1S1995SALI 10 DIZIYAZI Demokrasi içinde kalkınmaEkim 1962'deYÖNdergı- sınde çıkan bır yazısında Doç. Dr. İdris Küçükömer "sosyal adaletT " kavramının Türk polıtıkasına girişini şöyle anlatıyor: " ...Bir ülke getişmişde oİsa, orada stnıflar arasındaki gelir farkını belli suuflar aley hine arttıran. enf- lasyonlu. gelişigüzel kalkın- ma. sosyal sorunlar yaratir. Bu sorunlar. sosyal ve dolay ı- sıyla politik dengesizliğe se- bep olur Türkiye'de gelenek- çiler eüyle ve DP aracıhğıyla yürühılen benzer politika. dengesizfik yaratmıştır. İşte bu gerçek, 'sosyal adalet' içinde kalkınma amacını Türk politikasına getiraıiş- tir." 1963 yılında yayımlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın, -kalkınma politi- kasının". sosyal hedeflen açıklayan bölümünde şöyle deniyor: "İktisadikalkınma- mız, sosyal adalet ilkeleriyle bağdaştırılarak ahenkli bir gerçekleştirilme yoJuna gidi- lecektir." Aynı belgede. "sos- yal adalet içinde kalkınma*' kavramı şöyle ızah ediliyor "İktisadi kalkınma ile geüşti- rilen kaynaklann yurt refa- hının arttınlmasında kullanı- larak halkın yeterli bir yaşa- nıa düzeyine ulaştırılması; sosyal gmenlik. adil bir gelir dağılımı ve kelimenin en genis, anlamıy la > urt ölçüsünde bir fırsat eşitliği." Mıllı Bırlık Komitesi'nin daha 1961'de çıkardığı vergi kanunuyla ge- lir dağılımında bir dengesağ- lamaya çalıştığını anlatmış- tık. Büyük toprak sahipleri- nin vergi muafiyetini kaldı- ran bu kanun, aynı zamanda küçük ve orta tanmsal işlet- meleri vergiden muaf tutarak orta ve küçük köylüyü koru- yordu. Uygulanamayan bu kanun, 27 Mayısçılann ılke- lerinı belırtmek açısından il- gınçti. Kalkınma için yapıla- cak yatınmlann yüksek ge- lirlilerden alınacak vergiler- le sağlanması öngörülüyor- du Planlı kalkınma 1962'de kurulan Devlet Planlama Teşkilatı. üniversi- te profesörlerinin ve bazı ya- bancı uzmanlann katkısıyla "Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planınr hazırladı. Planın ik- tisadi hedefler bölümünde belirtıldiğine göre, planlı bır kalkınma yolunun seçil- mesinin nedeni, "Kaynaklann belli har- camalara tahsisinde pi> asa ekonomisinin her zaman gerçekleştiremeyeceği denge- yi kurmakn." lç ve dış taleplerin tespıti ıçin araştırmalar yapılmış. yatınmlann sektörlerarasında dağılımı ve üretim he- defleri. bu tahminlere göre ayarlanmıştı. Plan. sanayı yatınmlannın aıttınlma- sını kararlaştırmış. fakat somut üretim hedeflen teşpit etmemişti. Özellıkle. özel teşebbüsü bu konuda tamamen serbest bırakıyordu. Planda fi- yat politıkası yoluyla iç fıyatlarda den- geyi sağlamak. para emisyonlanna git- meden, ıç kaynakları seferber ederek ya- tınm oranlannı yükseltme esası kabul edilmışti. "Fiyat kontroUerinden müm- Milli Birtik Komitesi, 1961 'de çıkardığı vergi kanunuyla gelir dağılımında bir denge sağlamaya ça- lışmış ve yapılacak yatınmlann yüksek gelirlilerden alınacak vergilerle sağlanmasını öngörmüştü. • Mıllı Birlik Komitesi içinde en büyük fikir tartışmalarından biri şuydu: Kalkınma parlamenter demokrasi sistemi içinde mi yapılmalı, yoksa askeri bir diktatörlükle mi gerçekleştirilmeli? Hatta bu tartışma 27 Mayısçıları ikiye bölmüştü. • Milli Birlikçilerden bazılarına göre siyasi partîler, büyük iş çevreleri ile büyük toprak sahiplerinin elinde birer araç haline gelmişti. Türkiye'nin koşullarında parlamenter yolla, bu güçlerin direnişini kırmak, reformlan gerçekleştirmek olası değildi. • Bu görüş, 27 Mayısçıların öteki grupları tarafından desteklenmedi. "Demokratik yolla kalkınma" tezini savunanlara göre, bu tehlikeyi önlemenin tek yolu, anayasanın sağladığı demokratik hak ve özgürlükleri, her ne pahasına olursa olsun savunmak ve korumaktı. kün olduğu kadarkaçınılacakve kamu fi- yatlannın tespitinde. malhetler göz önün- de tutularak piyasa fîyatlanyla paraleüi- ğin sağlanmasına çahşılacakn. Planlama uzmanlan üzerinde, M. Keynes'in yanın- da Arthur Lewıs. G. Myrdal gibi merke- n bir planla kalkınma yolunu salık \eren iktisatçılann da etki yaptığı görülüyor. Bu iktisatçılara göre,geri kalmış bir ülkenin, devlet miidahalesi olmadan, fertlerin ya- tınm ve tüketimi tamamen serbest bir mekanizma içinde kullanmalanna ola- nak yoktur. Bu ülkelerin önünde tarun- da \erimliliği arttırmak, köyden şehre akan fazla işgücünü istihdam. çok düşük olan tasarmflann yükseltilmesi gibi so- runlar \ardır. Biitün bu sorunlann dev- let müdahalesi olmadan ve planlı bir sis- teme gidilmeden çözülmesi olası değildir. 27 Mayısçüann pianlı kalkınma hedefle- riyle bu görüşler arasuıda bir paralellik vardır. Demokrasi tartışmaları Hükümet darbesinden sonra Milli Bir- lik Komitesi içinde en büyük fikir tartış- malanndan biri de şuydu: Kalkınma par- lamenter demokrasi sistemi içinde mi ya- pılmalı, yoksa askeri bir diktatörlükle mı gerçekleştirilmeli? Hatta bu tartışma 27 Mayısçıları ikiye bölmüştü. Milli Birlik- çilerden bazılannın, 21 Mayıs 1963"te, Talat Aydemir'in başkanlığında ikinci bır hükümet darbesi hazırlayan bazı ordu mensuplannın ve diğer bazı aydınlann fikrince. parlamentoyu dağıtmak ve ge- rekli reformlan bır askeri hükümetin ıda- resinde gerçekleştirmek gerekliydi. Çün- kü. onlarca siyasi partiler, büyük iş çev - releri ile büyük toprak sahiplerinin elin- de birer araç haline gelmişti. Türkiye'nin koşullannda parlamenter yolla, bu güç- lenn direnişini kırmak, reformlan ger- çekleştirmek olası değildi. Özellikle orduda bir hayli desteklenen bu görüş, 27 Mayısçılann öteki gnıplan tarafından desteklenmedi. Bu nedenle de. sosyal reformlan parlamenter yolla ger- çekleştirmek ilkesi egemen oldu. Gerek CHPçe\relerinde(gününiktidarpartisi). gerek üniversite çevrelerinde, gerekse demokratik basında, "demokrasi içinde planlı kaJkınma" fikn üzerinde duruldu. Bu fikn savunanlar, siyasal demokrası- nin ancak, -iktisadi demokrasinin" ger- çekleşmesiyle. yani sosyal adalet içinde kalkınmayla gerçekleşebıle- ceği fikrindeydiler. Prof.İs- met Giritli şöyle diyordu: "Çağımızdaki kurtuluş hare- ketlerinin amacı. bağımsıziık- larla beraber belli bir sosyal düzeye, ekonomik refaha, si- yasal özgürlüğe ve güvene ulaşmaknr. Demokrasi böyle bir temel üzerinde gerçekle- şecektir." İki tehlike Bu görüşte olanlardemok- rasinın önünde ıkı tehlike gö- rüyorlardı: 1 Cok partili sis- tem içinde, siyasal partilerin fedakârlık isteyen uzun va- deli yatınmlardan kaçmala- n. gerekli reformlan gerçek- leştırmeyecekleri gerekçe- siyle. partileri ve parlamento- yu ortadan kaldırmak ıste- yenler. Talat Aydemirgibi. 2. 27 Mayıs'ta bir darbe yemiş olan iş çevrelennin; reform- lan, ilerici fikir akımlannı önlemek için bir diktatörlüğe gitmeleri. "Demokratik yolla kalkın- ma" tezini savunan 27 Ma- yısçılara göre, bu iki tehlike- yi önlemenin tek yolu, anaya- sanın sağladığı demokratik hak \e özgürlükleri. her ne pahasına olursa olsun savun- mak ve korumaktı. Bu görii- şü CHP'nin bir kanadı da destekliyordu. Bülent Ecevit şöyle diyordu: "Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu du- ruma bakarak, demokrasiyi üstümüzden atılması gereken bir yük sayanlann da; sosyal adalet kaygusunu şimdilik bir tarafa bırakıp, çalışanlan ez- mek, sömürmek ve gelir da- ğıhşındaki dengesizliği arttır- mak pahasına da olsa, serma- ye birikimini hızlandırmayı düşünenlerin de haksız ol- duklan, yanıldıklan kanısın- dayım." Kaynaklar 1. Doç. Dr. İdris Küçükö- mer, Planlama Trajedisi mı? Uzmanlann Planı Sosyalist mi? Yön. 10 Ekim 1962. 2. Keynes, J. Maynard: "İstihdam, fa- iz ve Para Üzerine Genel Teori". 3 Kalkınma Planı. Bırınci Beş Yıl, Ankara 1963. 4. lsmet Giritli (Prof.) "27 Mayıstan İkinci Cumhuriyet'e", 1961. 5. lsmet Gıntlı (Prof) "Kalkınma ve Türkıye, Istanbul", 1962. 6. Bülent Ecevit, "Türkiye'nin tktisa- di Kalkınması'nda Sosyal Adalet ve De- mokratik Devletçilik". Sosyal Siyaset Konferanslan, Ist. Üniversitesi, tktisat ve tçtimaıyat Enstitüsü, Istanbul 1963. Yarın: 27 Mayıs'ın CHP'ye etkileri Asılsız iddialar gündemi saptırdı1960 ihtilalini bir şeye benzetmek gerekırse. eski Roma'da ilk Hınstıyanlann arenalarda arslanlara parça- lattınlmalan sonucu, zevk- ten çılgına dönen Romalı aristokratlann bu vahşet kar- şısında duyduklan heyecan gibi idi. Olay ne idi.' Kısaca- sı bir siyasi partinin seçimle- ri kazanıp iktıdara gelmesın- den sonra, izlediği antide- mokratik politika idi. Bu po- İitıka sonucu öien kalan ol- muş muydu? lanıtı hayırdı. Çünkü. komıteye gelen ih- id • Komiteye gelen ıhbarlar arasında, iktıdann bir bölüm genci öldürüp, barlar arasında.'iktFdann bir cesetlerinin Ankara-Konya yolu bölüm gencı öldürüp. ceset- asfaltının altına gömüldüğü^ bır bölümünün aSn.nn alnna agömmdüğüU d e Et Balık Kurumu'ndaki kıyma bir bölümünün de. Et Balık makinelerinden geçırildiği iddiası vardı. •Bu komiteye gelen asılsız yalanlardan biriydi. Milli Birlik Komitesi emriyle Ankara-Konya yolu asfaltı kazılmış, değil ceset bulmak, bir kemiğe bile rastlanmamıştı. vardı. Kıymanın niteliği Ihtilalin ilk Basın Yayın Genel Müdürü Kurmay Albay Ertuğrul Alatlı bır basın toplantısında durumun böyle olduğunu açıklıyordu. Muzıp bir Ingiliz gazetecısi ise söylenenlere inan- mamış olacak kı.^Albayım, öldürülen gençlerin etleri ince makine ile mi, yoksa kalınla mı çekildi" şeklindeki sorusuna Genel Müdür Alatlı gayet ciddi olarak, "Daha onu tespit edemedik" diye yanıt verince. basın toplantısını izleyen gaze- teciler arasında gülüşmeler olmuştu. Işin garibi. Devlet Başkanı Cemal Gürsel de, gazetecilerle yaptığı bir soh- bette. Ertuğrul Alatlı'nın açıklamasını tekrarladıktan sonra. arkasında duran Ba- sın Yayın Genel Müdürüne "Öyledeğil mi Ertuğrul? Sen de böyle dememiş miy- din" demek suretiyle. aslı olmayan ola- yı tekrar gündeme getirmişti. Bu arada Milli Birlik Komitesi emriy- le Ankara-Konya yolu asfaltı da kazılmış, değil ceset bulmak, bir kemiğe bile rast- DP iktidan dönemindebir grup gencin öldürülüp etlerinin kjynıa makinelerinden geçir- ildiği iddiasuu Cemal Gürsel bile gündeme getirmişti. lanmamıştı. Vatan satılmış mıydı? Bunun yanıtı da olumsuzdu. Demokrat Parti itdidan ve onun başı Celal Bayar'ın Kars ve Arda- han'ı 108 milyon dolara Sovyetler'e peş- keş çektiği iddialan da gazetelere man- şet olmuştu. Aslında böyle bir şey yok- tu. Vatana ihanet gibi bir gıdişat var mıy- dı? Buna da hayır diyeceğim. Yalnız ir- tica konusunda Demokrat Parti'nin taviz verdiği bir gerçektı. Ancak, 1960'tanön- ce verilen taviz ile ondan sonra verilen ta- vizler kıyaslandığında, Demokrat Parti iktidannın zemzem ile yıkandığı ortaya çıkıyordu. Komitenin sözcüsü olarak biröneride bulunmuştum. Yeni anayasa hazırlanır- ken, ezanın Türkçe okunmasını içeren bir maddenin yasada yer alması uyansın- da bulundum. Kendilerine, "Sizin hiçbir siyasi cndişenizyok. Oy kaybetme gibi bir proMeminiz de bulunmadiğına göre, Ata- türk'ün kurduğu düzeni yeniden ihya edin. Değiştirilmesini zor bir duruma ge- tirin ki, sizden sonra gelecekler, ezanı ye- niden Türkçe'den Arapça'ya çevireme- sinler" dedim. Ne Milli Birlik Komitesi ne de Kurucu Meclis Anayasa Komisyo- nu bunun üzerinde durdu. Bundan şu an- laşılıyordu: Atatürk ilkelerine bağlılıktan ödün vermediğini söyleyen, Silahlı Ku\n vet- ler'in temsilcileri olduklannı iddia eden- ler dahi. zamanı gelince irticaya taviz vermekten kendilerini kurtaramıyorlardı. O halde ihtilal niçin yapılmıştı? 1960 ihtilali iktidar kavgasından kaynaklanı- yordu. Demokrat Parti, eline geçen fırsa- tı başkalanna de\Tetmek istemiyordu. Bunun için her türlü yasadışı hareketi ge- çerli sayıyor ve bu tutumunu haklı çıkart- mak amacıyla da anayasaya aykın yasa- lar çıkartarak, hata üzerine hata yapıyor- du. Demokrat Parti'nin bu tutumuna kar- şı CHP de boş durmuyordu. Daha doğ- rusu iktidara gelmek ıçin yasal yol var- ken, ıhtilalin tohumlannı atıyordu Bu amaçla üniversiteler, toplum. basın, or- du içten içe organize ediliyordu. Demok- rat Parti iktidan da, bunun farkında ol- duğundan. Cumhuriyet Halk Partisi'ni suçüstü yakalamayı planlıyordu. Dış güçlerin etkisi var mıydı sorusuna şu yanıtı vereceğim: 1959 yılı Ekim ayı sonunda Başbakan Menderes, Dışişleri Bakani Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye BakanıHasan Polatkan NATO toplantısı ıçin Washington'a gel- mişlerdi. Zorlu ıleyaptığımbirkonuşma- da. Dışişleri Bakanı, Amerika'nın Türki- ye'ye karşı takındığı tavırdan şikâyetçi olduğunu belirterek şunları söylüyor- du: "Amerika'nın kaprislerinden bıktım. Adamlar bizi peyk ülkeymişiz gibi görü- yorlar. Ben onlara Türkiye'nin ne oldu- ğunu göstereceğim. Adnan Bey "i Mosko- \a'ya davet ettirmek için giri- şimlerde bulundum. 1960 \ğustosu"nda bu ziyaret ger- çeldeşecek." Olay lar Başbakan Adnan Menderes'ın Moskova'ya gitmesine izin vermedi. Amerikan Büyükelçıhği'nin ıhtilalden haben olmadığını açıklamasına ragmen. CIA bu konuya hıç değınmedi. Oysa CIA, ıhtilalin olacağını çok önceden biliyordu. Bu yüzden. Ankara 'daki istasyo- nunu yeni elemanlarla tak\ i- ye ermişti. ClA'nın durup du- nırken böyle bir yola gitme- sininbiranlamı vardı. Bu ye- ni grup ihtilalden sonra da, uzun süre Ankara7 da kaldı. MBICyegöreCIÂ MBK, ClA'nın Ankara'da kümelenmesinin nedenlerin- den birini de, askeri kanatla içli dışlı olması iddiasının tam tersini içeren olaylara bağlıyordu. Milli Birlik Komitesi üyele- ri, ihtilalden önce bu durumun farkına \ardiklanni belirterek şu iddiayı öne sü- rüyorlardı: "DP iktidan ihtilal yapdacağındanha- berdardı. Bu yüzden, ihtilalin vıırucu gü- cü olan Harp Okulu öğrencilerini ız- mir'deki kampa göndermeve zorluyor- lardı. Böylece iktidar, ihtilal yapacak ki- şilerin eüerindeki en önemli kozu saf dışı bırakacaktı. Geri kalan birliklerle ihtilal- cilerin yapacaklan girişimler, Ankara'da- ki tepeden omağa en modern silahlaria donabJmış Jandarma alavı ve polis gücü ile basünlacaktı. Daha olmazsa. NATO üyesi ülkelerden, özellikle Amerika'dan yardım istenecekti. Bu amaçla da CIA kullanılacaktı. Bize göre, ClA'nın De- mokrat Parti üst kademelerine sunduğu plan bu idi." SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EICVIEKÇI Köprülerin Altından Geçen Sular... ; 27 Mayıs'ın 35. yıldönümünde, emekli Kurmay Albay Ertuğrul Alatlı, 25 Mayıs 1981 de Cemal Madanoğ- lu'na y.azdığı mektupla, Madanoğlu'nun yanrtını gön- derdi. Önce, Alatlı'nın mektubu: "Paşam, 27 Mayıs'ı, tüm sorumluluğunu üstlenerek SlZbaş- lattmız. Harekât, SİZ'ın komutanızda başanya ulaştı. Dağılan Emır ve Komuta Zinciri'ni, Kuvvet Komutan- lıkları düzeyıne kadar, yeniden onaran SlZ'sınız. Komutayı; Harekât'ın başlatılmasında hiçbir katkısı ve sorumluluğu bulunmadığı halde, mensup olduğu- nuz Kara Kuvvetleh'nin Komutanı'na, Ordu'nun bü- tünlüğü ve disiplini adına, SİZ devir ve teslım ettiniz. Türk Demokrasisı'ni, sapık emelleriyönüne şürükle- yip, yok etmek isteyenleri SİZ etkisiz hale getirdiniz. Çok Partili Parlamenter Demokrasi Düzeni, SlZ'in sayenizde, tekrar işlerliğe kavuşabildi. Önünüze serilen tüm nimetleri, elinizin tersiyle, SİZ ittiniz. Hakkınızdaki tezviratın yol açtığı tüm çağdışı baskı- lara, başınızı bır milimetre dahi eğmeden, SİZ karşı koydunuz. Bugün, 27Mayıs'ın 21. senesı dolarken, tevazu için- de sürdüregeldiğiniz yaşamınızın, arzuladığınız kadar ve arzuladığınız biçimde sürmesıni, yüksek nitelikleri- nızın önünde, bır kez daha hayranlıkla eğilerek diler, saygılanmı sunarım efendım. Ertuğrul Alatlı, E. Kurmay Albay, 27 Mayıs Rlancıla- nndan birisı." Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun 8 Hazi- ran 1981 günlü yanıtı ise şöyle: "Azizim Ertuğoıl, Mektubunu aldım, bu kadar koltuklanmı kabartma; 27 Mayıs günlerinde tanışmış olmamamız büyük bir şanssızlık. Milli Bırlikçıler'ın ışlerine gelmedim. Ne Köksal (Os- man) ne hiçbirısı, başlangıçta Gürsel (Cemal) bile be- nım içtenliğımden çekindiler, benden kurtulmaya bile çalıştılar; nedeni de çok basit; çekememezlikle, kıs- kançlıkla, olur da hepsinı topahanm korkusuyla bana karşı pek sakıngan davrandılar. Ben, yan zor, güç gös- tererek, yan aralanndaki karşıtlıklardan yararlanarak doğru bildiğimi götürebileceğim yere kadar götürdüm. Neyse bunlar çok geride kaldı. Çok sonra, bır gün ben, Sezai Okan, Ekrem Acu- ner, Ankara Gan'nın lokantasında biryemekyemıştik. Açuner, bır iki kadeh yuvarlayınca dilini tutamamış, şöyle demişti: - Seni nasıl yıktığımızı bilir mısin? Subaylara 'Mada- noğlu, Menderes7n asılmasını istemiyor!' diye yazdık ve sen açıkta kaldın. Yirmi yıldır nerede 27 Mayıs'tan söz açılsa, herkes benisuçlar; 'Yapamadın'c/e/; 'GürseTinyerinegeçecek- tin' der, 'Şunu yapacaktm' der, 'Şunu edecektin'der; böyle bir süru eleştihnin arasında, senin gibi durumu gerçekçi bir gözle gören, tanımlayan çıkar da, böyle ıç- ten bir mektupla beni kutlarsa. ona karşı ne kadar se- vindiğimi, ne kadar yürek dolusu 'sağol 1 dedığimı bil- meni ısterim. Sana şunu soracaktım: 1 Eylül 1960'ta Afet Inan'/n evınde yapılan protokolde Inönü 'nün imzası var mı idi, yoksa bu protokol sözlü bir anlaşma mıydı? Bu yıl sıcaklar geciktı, daha denize yeni yeni girme- ye başladık. Siz de boğazda çilenizi dolduruyorsunuz. Uh/iye 'yle ben hepinızin gözlerinden öperiz." Cemal Madanoğlu'nun Alatlı'ya mektubunda adı ge- çen Ekrem AcunePi aradım. Kendisiyle ilgıli otarak ge- çenlere ne dıyeceğini sordum. Şu karşılığı verdi: - öyle bir şey olmadı. Biz üçümüz böyle bir yemek filan da yemedık. Bir gün odasına, Komutanlık odası- na girdim, orada şöyle bir konuşma geçti; dedim ki: "Sen, Adalet Partisi'nin -o zamanki Adalet Partisi'nin- bu anayasada öngörülen reformlan yapacağını, mem- lekete büyük bir hizmet vereceğim tahmin ediyor mu- sun?": "Hem de nasıl? Hem de nasıl, hem de nasıl?" filan dedi. "Unutma bu sözunü, bakalım, öyle mi ola- cak?" dedim. Bu konuşma geçtı. Ondan sonra, ken- disi, bizi toparlamaya fîlan kalktı, onda da muvaffakola- mayınca, istifa etti (MBK üyelıginden) gitti! - Sizi de topartamak ıstedi mi? - Evet evet evet. Askeri bırlikler, onun verdiği emre uymadı. Bunlar biraz çirkın şeyler de pek söylemek is- temiyorum! Ertuğrul Alatlı'ya, Cemal Madanoğlu'nun sorduğu soruyu, ben de sordum. O protokolde, lsmet Paşa'nın imzası var mıydı, yok muydu? Şu yanıtı verdi: - Bu protokolde iki taraf vardır: Bir tarafta, lsmet Pa- şa, öteki tarafta Ekrem Acuner, Fikret Kuytak, Refet Aksoyoğlu var. Bir protokol imzalanmıştır. Bu proto- kolde, (2 7 Mayıs devriminin ertesinde) normal duruma geçtiğimiz vakit, Inönü cumhurbaşkanlığına adaylığını koymayacak, başkasını da desteklemeyecek. Bunun işareti var anayasada. Anayasaya, siyasal partilerin cumhurbaşkanı adayı gösteremeyeceği tümcesi kon- du. Oylama da "gizlı" yapılacaktı. (Amaç, Gürsel'in cumhunbaşkanı seçilmesinı sağlamaktı.) Bu protoko- lün imzası sırasında, 14'lerin darbeyapacaklan olayı or- taya çıktı... 141er Gürsel'ı de kandırmışlardı. Gürsel'i, 14'lerden çekmek için bu protokolyapıldı. O günlerden bugünlere köprülerin attından çok su- lar geçti! * • • Doğan Kasaroğlu Istanbul'da öldü: dün Ankara'da toprağa verildi. Basın Sitesi'nden bir cenaze daha çık- tı! Gönjşlerimız uyuşmasa da bırbirimizı hiç kırmadık. Eşim Aldoğan la birlikte eşıne. çocuklarına, yakınlan- na başsağhgı dıledik! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1 / Yenmeye elve- nşli bır mantar tü- rü. 2 / tyı huylu kımse... Dar\eka- lınca tahta. 3 / Ko- nut kapılannda menteşe ve kılıdin takıldıgı düşey ko- numdakı kalın par- ça... "Benzın. ma- zot" anlamında ar- go sözcük 4 / Ha- bercı... Renyum elementınınsimge- sı. 5/Birkışınin ya da toplumun yaşamındakı yü- ce bır olayı anmak iizere yazı- lan lınkşiırtürü... Se\gideal- datma. 6/ İçinde anason. sakız gibi kokulu maddeler olma- yan üzüm rakısı... Katma, ek- leme. 7/Düğün ya da bayram- larda gıyılen elbıse. 8/ Bır du- \ardaki taşya da tuğla sırası... Uygun, tıpatıp gelen, 9/ De- nızcilikte "temız. düzgün. derlı toplu" anlamında kulla- nılan sözcük... Takımlar grubu. YUICARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde Rumeh'dekı büyük toprak sahıpleri- ne venlen unvan. 2/Bır tümceyi oluşturan bınmleTden herbı- n... Kireçlı bölgelerde oluşan doğal kuyu. 3/ Sancı... Oğul. evlat. 4/Başlangıcı olmayan. . Çelıkçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değnege venlen ad. 5/Gelin ya da sünnet alayının önünde taşınan, üzerı çeşıtlı süslerle bezeli ağaç da- lı. 6/ Yabancı... Evde kalmış kız. II Adale... Bır yerden baş- ka bır yere tabima. 8/ Bır madde üzennde yapılan kımyasal işlemler sonucu elde edılen bır başka madde... Matematikte kullanılan sabit bır sayı. 9/ Tıpta damara sokulan ınce boru.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear