23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19MAY1S1995CUMA HABERLER SrtunöyıM yri onceden gordu • ANKARA (ANKA)- Dışişleri Bakanı Erdal lnönü, koalisyonu kopma noktasına getiren 'cuma namazı tatili'ne ilişkin yasa önerisiyle ilgili uyansını bundan tam iki yıl önce yapmıştı. Inönü, yasa önerisine ilişkin görüşünü 18 Haziran 1983 tarihinde Başbakan vekili sıfatıyla TBMM Başkanhğı'na bildirmiş vc böyle bir yasal değişikliğe gerek olmadığı yorumu yapmıştı. Uuma namazı iznîne karşıyım' • tZMİR(AA)-7 Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "memura cuma namazı 1231i" yasa önerisinin TBMM gündemıne ahnması konusunda "Memurlara cuma namazı izni verilmesi, her bakımdan sakıncalıdır" dedi. kffl yöneticisinln mafikûmiyet. onaylandı • ANKARA (ANKA)- İnsan Haklan Derneği'nin (İHD) Genel Sekreteri Hüsnü Öndül, eski genel başkan yardımcısı ve eski Diyarbakır şubesi başkanı avukat Sedat Aslantaş hakkında Ankara DGM tarafından verilen 3 yıl ağir hapis cezasının Yargitay 9'uncu Ceza Daıresi tarafından onaylandığını bildirdi. Belirli günler hedefahndı • SİNOP (Cumhuriyet) - Atatürkçü Düşünce Demef i Genel Başkanı Suphi Gürsoytrak, cuma namazı tatili tartışmalanna dün Savarona Yatı ile geldiği Sinop'tan katıldı. Tartışmalann 19Mayıs'a denk geldiğini anımsatan Gürsoytrak şöyle dedi: "Bugirişimlerin cumhuriyet dönemimizin oluşturduğu belü günleri hedef alarakdenk getinlmesi Türkiye'ye karşı ıçeriden suikastın tertıplenmekte olduğu intibaını veriyor ve biz Atatürkçüler olarak bugünkû cumhuriyetimizle iftihar eden insanlar olarak bu girişimleri şiddetle kınıyoruz." 19PKKIİ öldürüldü • Haber Merkezi - Güneydoğu'da sürdürülen operasyonlar sırasında güvenlik kuvvetleri ile çatışmaya giren 19 PKK'Ii terörist öldürüldü. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, Diyarbakır'ın Hani ilçesınde 10. Bitlis'in Mutkı ılçesi yakınlannda 4, Hakkari'nin Çukurca ilçesi Karatepe mevkiinde 3 ve Diyarbakır'ın Lice ilçesi kırsal kesiminde 2 PKK'li öldürüldü. • Istanbul Haber Servfai- lstanbul Ünıversitesi Iletişim Fakültesi'nde 2. sınıf öğrencisi Özer Kıhç, okuida öğrencilerin gözü önünde sürükJenerek gözaltına alındı. Kılıç'ın sürüklenirken "Beni gözaltında kaybedecekler" diye bağırdığı duyuldu. Çetinsaya direniyop • İstanbul Haber Servfci- Eminönü Belediyesi, işten attığı 261 işçiyi geri almamakta direniyor. Atılan ışçilenn yeniden işlerine dönmesı için DÎSK Genel Başkanı Rıdvan Budak ile Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya arasmdaki görüşmeden bir sonuç alınamadı. IUoflaaalUoAaaa • tstanbul Büyükşehir Betediye Başkanı TayynJ Erdoğan, hacdan döndü. • ANAR 12. kuruluş yıldönümünü yann Atatürk Spor Salonu'nda kutlayacak. • Cumhurbaşkanı Süleyman DemireL Kınm Türkleri ve Yardımlaşma Derneği heyetini kabul etti. • Tüm îşçi Emekhleri Demeği Genel Sekreteri Satilmış Çalışkan, emeklilerin mayıs maaşlannda herhangi bir kesintınin söz konusu olmayacağını bildirdi. Alçakça bir bombalı saldında yitirdiğimiz yazanmız Uğur Mumcu, bir süre önce ölen Cemalettin Kaplan'la 8 yıl önce görüşmüştü: 4 EHnci devlet, kurulacak'"tsiami devtet, kurulacak elbet" Cami, bu sloganla inliyor. Cemaatin çoğu sakallı, bereli ve sanklı insanlardan oluşmuş. Çoğu ya çocuk yaşta ya da genç. Cemalettin Kaplan'ın ağzından her Allah sözü çıktığında cemaat sağ ellerini öne doğru uzatıp hep birlikte "tekbir Al- lah'' diye birkaç kez bağınyor. "Islami devfet, kurulacak elbet" Caminin kapısında Mercedes marka arabalar duruyor. Biraz sonra cemaat da- ğılacak. Ve bu siyah cüppeli, yeşil şalvar- h, beyaz sanklı ve sakallı insanlar Mer- cedeslere binip evlerinin yolunu tutacak- lar. Sank ve Mercedes! Sarık ve Mercedes, sanki Federal Alman- ya'da Türkler arasmdaki dinsel akımlann simgesi olmuş. Sanklı, sakallı ve Mercedesli Türk yurrtaş- lannın istedikleri "fslam devtetTdir. Sunuş 24 Ocak 1993 tarihinde otomobiline konulan C-4 tipi bir bombayla alçakca katledilen gazetemız yazarı Uğur Mumcu, Cumhuriyet'te yayımlanan Avrupa 'daJd İslanıa Orgüüer dızisi ıçin bir süre önce Almanya 'da yaşammı yitiren Cemalettin Kaplan la görüşmüştü. O görüşmede Mumcu ya, Orsan Öymen de eşlik etmiş: Köln, Bochum. Berlin, Hamburg, Brüksel, Amsterdam ve Londra da yaptıkları titiz araştırmalar, tslamcı örgütlerin laik Türkiye ye yönelik gerici niyetlerini açıga çıkarmıştı. Mumcu 'rtun Şubat 1987 yılında Cumhuriyet 'te yayımlanan, "Avrupa 'daki fslamcı Örgüüer " dizisini özetleyerek bir kez daha sunuyoruz. Tehüğ'ninElKitabı Cemalettin Kaplan'ın elden ele dolaşan "Teb- üğ'nin EI Kitabı" adlı ki- tabından aktaralım: Gayemiz: Islam devle- ti, Hâkimiyet: Allah'a mahsustur. Anayasa: Kuran-ı Ke- rim'dir. Nizam: Şeriattır. Kaynak: Yine Kuran-ı Kerim'dir. Örnek ve önder: Haz- reti Muhammed'dir. MetoC Tebliğdir. Mevzu: Hakkın hâki- miyetidir. Tebüğ vasrtalan: Meş- ru her vasrtadır. TeUiğ hükmü: Farzdır. Tebliğ üslubu: Açık. net ve kesin, Silah: Ilim (âyet, hadis, akıl ve man- tık). Siper ve kalkan: Sabır. tahammül ve müdafaa. "Tebliğ devrinde silaha sanlma, kaba kuvvete başvurma, mukabele-i bil- mtsil yapma yoktur." Günün Türkiyesi: Dünün Mekkesi'dir. Hoca bunlan anlattıkça cemaat ken- dinden geçiyor. Federal Almanya'nın Bochum kentin- de Eyüp Sultan Camisi'nde Cemalettin Kaplan'ı dinliyorum. Cemaat arasında gencecik insanlar var. Bunlar da Cema- lettin Hoca'nın devrim muhafizlan. Kap- lan, 'Afiah'dedikçe cami tekbir sesleri ile inJiyor. Türkiye'de Diyanet Işleri Başkan Yardımcılığı da yapmış olan Kaplan'ın ajitasyon yeteneği fena sayılmaz, ancak Türkçeden ortaokul diploması nasıl aldı- ğı pek kuşkulu. Bağınyor, çağınyor, an- cak sözcükkri çok kötü kullanıyor. Orne- ğin "mason" yerine "masıım" diyor. Bir türlü dili mason denemeye dönmüyor. Kemalist derken "a"yı uzatıp "Kemaaa- Hst" diyor. Bağınyor, çağınyor, kışkırtı- yor, açıkça siyaset yapıyor. Arapça âyet- ler okuyor. Cemalettin Hoca'nın kiınliği Kim bu Hoca? 1926 yılında Erzurum'un Ispir kaza- sında doğmuş. Ilk dini bilgileri babasın- dan almış. tmamlığa başladığı sırada il- kokul mezunu bile değilmiş. Askerliğini yaptıktan sonra ilkokulu. ortaokulu ve li- seyi dışardan bitirmiş, sonra da Ankara Ilahiyat Fakültesi'ne girmiş, aynı tarihte Ankara'da vaizlik yapmış. 1966 yılında Ilahiyat Fakültesi'ni bitirdikten sonra Di- yanet Işleri Başkanhğı'na müfettiş olarak atanmış, daha sonra Diyanet Işleri Baş- kanlığı'nda Özlük Işleri Müdürlüğü de yapan Kaplan bir süre de Diyanet Işlen Başkan Yardımcılığı'nda da bulunmuş. 1966 yılından 1981 yılına kadar da Ada- na'da müftülük yapmış. 1971 sıkıyönetimi ile çok iyi ilişkiler sürdüren ve zaman zaman sıkıyönetim komutanlanna kendi alanında yardımcı olan Kaplan, 1977 seçimlerinde de MSP listesinden Erzurum'da milletvekili adayı olmuş. Olmuş, ama seçilememiş. Seçilse hiç şüphesiz o da bütün milletvekilleri gibi kürsüye çıkıp "laik devtete bağü ka- lacağma" yemin edecektı. Ondan ne şüp- he! Peki nasıl olmuş da Hoca 60 yaşmdan sonra "hidayete erip" Islam devleti için Avrupa"da cihata başlamış. Çünkü, Şehit olma şevki "Peygamber efendimizin buyurduğu veçhile her yüzyılın başında bir miiceddid getecek, bir yenilik getirecektir. Neyi yeni- leyecek? Dini mi? Hayır. Din zaten her za- man yenidir. Müslümanlann dine bağüb- ğını, Müslümanlann cibat bağtılığını ye- nileyecek, şehit olma aşk ve şevklerini, ba- şarıya ulaşmaya, zafer kazanmaya ait olan ümit ve beyecanlannı yenileyecektir. Bu da kapalı ve gizli çalışma yolu olan parti yoluyla değil, peygamber ve sahabe- nin takip ettikleri tebliğ ve cihat yoluyla olacak degil mi? Avrupa'da cami ve cemaaüerimiz hisse- dilir derecede çoğalmıştır. Buna sebep de 12 Eylül'den sonra parti zihniyetinin ve SH yasi taassubun zaafa uğraması ve hızını ka>betmesidir." Kaplan, emekliye ayrıldıktan sonra kendi deyişine göre -Erbakan'ın isteği üzerıne- Almanya'ya gitmiş ve orada "MUH Görüjçü" diye adlandınlan grupla birlikte çalışmaya başlamış. Hicret dergisinde de yazılar yazan Kaplan ve Milli Görüşçülerin yolları ne getiriyor. Alın bu bildiriden bir parça: "Particilikte kayda değer dövülme var rru.' Sürülme s-ar mı? Be kinısenin burnu kanamayacak. kimse evinden ve yurdun- dan sürülmeyecek. hapse atılmayacak, buna rağmen herkes mücahit kesüecek de dört beş senede bir sandık başına gklip oy pusulasını sandığa atacak ve sandıktan ÇH kıp İslanun devlerinin başına gelecek. Öy- le mi? Nerede bu bolluk? Bu sünnefulb- ha aykındır." Barbaros Camisi'ndeki bu olaydan sonra Kaplan Hoca "Tebliğ yolunu iyice açmaya" karar veriyor. Kitapîar, kasetler. video bantlar. birdenbire çoğalıyor. Uğur Mumcu ve Örsan Ö\ men, Cemalettin Kaplan'la Köln'de yaptıklan röportajdd 1983 yılında iyice aynlmış. Kaplan Hoca, Iran'a da gitmiş. Ne ol- muşsa orada olmuş. fran hükümeti, lran'daki yılbaşı mevsinıinde Hoca'yı Iran'a çağırmış. Yılda bir Iran'da "cuma namazlan top- lanösı" olurmuş. Iran hükümeti, "tslam devrimini yaymak için her ülkeden din adamlannı İran'a çağinp bu imamlan ağjrlarmış." Tabii tran hükümeti yetkilileri ile bu din adamlan arasında siyasal görüşmeler de yapılırmış. Hoca lran'a gittikten sonra Milli Görüş saflanndan aynlmış ve "Tebüğci" olmuş. Neymiş "tebliğ" yolu? Tebliğ, Islam dinınin peygamberler ta- rafından insanlığa ulaştınlması demek- vizyondan istifade edecek durumda deği- liz. Bu imkânlar henüz mevcut değildir. Ne var ki, diğerlerinden azami derecede istifade etmek elimizdedir. Hele kasetler, kütferi az. taşınması \e uzaklara götürül- mesi kolaydır ve masrafi azdır. Camiye gelirken vevB konferans yerine giderken elinde teybi. cebinde bantı bu- lunnıalıdır. Bazen olur ki konuşmalarda zuhurat olur. böyle konuşmalan mutlaka zaptet- mek lazim. Feyz ve bereketi vardır. Evde, ev sohbeflerinde. yolculuk esnasında bun- lan dinlemek mümkün olduğu gibi, uzak- lara götürmek ve göndermek de müm- kündiir. Bakarsınız bir kaset konuşması kişinin veya kişilerin hidayetine vesile olur. O halde her Müslüman ve bilhassa der- Cemalettin Kaplan. İran'a gittikten sonra Milli Görüşten a\nhp "Tebüğci" olmuş. miş. Muhammed nasıl tebliğ yoluyla or- taya çıkmışsa, Hoca da işte böyle tebliğ yoluyla devleti ele geçirecekmiş. Parti yoluyla devleti ele geçirmenin olanağı yokmuş, yokmuş çünkü demokratik sis- tem Siyonizmin o>ıınuymuş. Hizbullah, yani Allah partisi... Hizbül- şevtan, yani şeytan partisi... Bunlardan başka parti de olamazmış. Diyanet Işleri Başkan Yardımcılığf na kadar yükselen ve Adana'da 15 yıl müftülük yapan Kap- lan, Iran'a gıdip geldikten sonra Ku- ran'da yalnızca iki partinin yer aldığını anlayabilmiş. Humeyni, Iran Şahı'nı nasıl "tebliğ yo- hıyla" yücmışsa, Cemalettin Hoca da laik devleti öyle yıkacak. "Tebliğ" hangi yolla olacakmış? Şöyle olacakmış: "Meşru bir vasrta ile tebliğ caizdir. Ma- lum olduğu üzere günümüz dünyasmda tebliğ yapmak düne nazaran daha kolay- dır. Dün, sadece sözle veya yazı ile tebliğ yapıhrken bugün bu vasıtaİara kasetler, video kasetler, tirajlan yüksek mecmua ve gazeteler, radytı ve televizyonlar ilave edil- miştir. Bunlann içerisinde radyo ve tele- neklerimizin asıl vazifelerinden biri de budur. Yani kaset çalışmasıdır. Mdeo kasetleri- ne de ehemmiyet vermemiz lazım. Ondan da. o nimetten de istifade etmelKiz. Bun- lar rabbünizin bireı lütuf \e nimetidir." Kaplan Hoca, bir kitabında "Resim yapmanın Islama aykın" olduğunu söy- lüyor. Ancak video ve kasetleri de "rab- bin lütfü ve nimeti'' sayıyor. Parti mi, tebiiğ mi kavgası Milli Görüş yanlılan ile yollan 1983 yılının ağustos ayında artık iyice aynlı- yor. Köln'deki Barbaros Camisi'nde 13 Ağustos 1983 günü Cemalettin Kaplan yanlılan "Devlete gidiş yolu parti mi, teb- liğ mi?" başlıklı bir bildiri dağıtmak isti- yorlar. Bu bildiride Islamda parti fikrinin ol- madığı görüşü savunuluyor. Bu bildinnin dağıtılması sırasında camide olaylar çıkı- yor. Milli Görüş yanlılan bildinnin dağıtıl- masına engel oluyorlar. Daha sonra Ho- ca. bu bildiriyi çoğaltıp bir kitapçık hali- Hoca'dan Islam anayasası Tabii bir de örgüt kur- mak gerekiyor. Ve Cema- lettin Kaplan 1985 yılında "Islami Cetniyet ve Cema- atler Birliği"ni kuruyor. Amaç, Islam devleti. Hem örgütü kuruyor hem de 35 tane kitap okuyup Islam anayasasını kaleme alıyor. tslam anayasası hemen birkaç yabancı dile çevri- lip dağıtılıyor. Kasetler için çok yoğun bir çalışma başlıyor. tran'da imamlann verdik- leri vaazlar video banta çe- kilip Köln'e gönderiliyor. Köln'de Türkçeye çevrilip Türkiye'ye sokuluyor. Bunlar. Iranlı hocalann va- azlan. Bir de Cemalettin Kap- lan'ın camilerde. dernek- lerde yaptığı konuşmalar var. Bunlar da Islam Ce- maatlerı ve Cemıyetlerı Birliği üyelerince video banta çekilip Türkiye'ye sokuluyor. Bunlann paralan nerelerden mi geli- yor? Cemaatten! Cemaat. Hoca'nın bankalardaki kişisel hesabına para yatırıyor. Bu paralar da "tslam devleti kurma çahşmalan için kul- lanılıyor." Hoca'nın açıklaması böyle. Cemalettin Kaplan yanlılan ile Milli Gö- rüş Teşkilatı arasında büyük bir iç kavga başlıyor. Milli Görüş yanlılan Kaplan'ın "CIA tarafından kullanıldığı kuşkusu- nu"taşıyorlar. Cemalettin Kaplan, "parti yoluyla dev- leti ele geçirmenin sünnete aykın ol- duğu"düşüncesini savunuyor. Milli Görüş yanlılan ise Türkiye'deki RP'yı destekliyorlar. Bu noktada tam bir yol ay- nmı ortaya çıkıyor. Cemalettin Hoca bir plan yapmış. tmam ve din adamlarının siyaset yap- ması gerektiğini vurgulayarak onlan şu sözlerle sıkıştınyor: "Gayemiz Allah, liderimiz Hz. Mu- hammed, anayasamız Kuran, kanunlan- mız şeriat, yolumuz cihattır, bu yolda ya şehit olacağiz ya gazL" Cemalettin Kaplan'ın hemen hemen her konuşma ve yazısında bu görüşler yer alıyor. Yani ya rejimden yana olacak- sınız ya rejime karşı. "Bu itibarladır ki, Islam beldeleri yeni- den fethe muhtaçnr. Şam fethe muhtaçhr. İstanbul fethe muhtaçtır. Kudüs fethe muhtaçtır. Ve nihayet kalp mesabesinde olan bu beldelere bağlı diğer bütün şehir ve kasabalar fethe muhtaçtu*. O halde ilk deviıierde olduğu gibi bir fetih ordusuna ihtiyaç vardır. Oyle bir or- du ki, kurmay ve erleri, can korkusu ve mal sevgisini gönüllerinden atmış, ycrleri- ni imandan kaynaklanan şecaat ve cesa- retie cihat ruhundan coşan vecd ve heye- canla ufukta beliren zafer ve şehit olma aşkıyla doldurmuşlardır. İşte fetih ordusunun alamet-i farikası bu! İlgisi ve belgesi bu!.. Erkek-kadın ye- diden yetmişe her hakiki Müslüman, bu ordunun tabii eri ve Allah askeridir. Bu orduya katılmay anlan vey^ geri kalanlan kurt yer. Allah Resulü'nün hadisinde de yer alan bu ordu, Rablannın nusreti ve inayeti ile her türlü engelleri aşacak, başta Mescid-i Aksa olmak üzere bütün belde ve mescit- leri yeniden fethedecek, Kuran'ı anayasa, şeriat-i garrayı kanun, devleti Islam yapa- caktır." Kaplan. 1983 yılı ağustos ayından son- ra kitapîar yayımlıyor, konuşmalar yapı- yor ve dergi çıkanyor. Bundan önce de 1983 Ağustosu'ndan önce de Islam ana- yasası hazırlıyor. Kaplan, soy adını değiştiriyor Eski Adana müftüsü ve Diyanet Işleri Başkan Yardımcısı Cemalettin Kaplan. artık "Kaplan" soyadını pek kullanmı- yor. Kaplan soyadı yerine "Hocaoğlu" soyadını kullanıyor. Ve cemaate de so- yadlannı değiştirmesi önerisinde bulunu- yor. Diyor ki: "Biz, insan soyundan geldik. Hayvan soyundan mı geldik ki öyle Aslan, Kaplan gibi soyadlar alahm." Yıllarca müftülük yapmış, Diyanet Iş- leri Başkanlığı'nda müfettişlik, özlük iş- leri müdürlüğü ve başkan yardımcılığı gibi görevlerde bulunmuş olan Kaplan, bugünkü siyasal görevi ile bağdaşan şu görüşleri ileri süriiyor: "Dünyayı fesada üç put vardır. Bunlar Firavun, Karun ve Bel'am'dır. Bunlardan birincisi diktatör, ikincisi kapitalist, üçün- cüsü ise bunlann destekçisidir. Başka bir ifadeyle birincisi siyasi ikti- darını, ikincisi mal varlığını basamak yaparak kendilerini put ilan ermişlerdir." SLHRECEK BIRBAKIMA SERVER TANİXLt Edebiyatımran Bir Şansı Siz, belki bir kırk yıldır, rejimlerinin ve kimi politi-^ kacılannın birbirlerine diş gıcırdatmalarına, esip savurmalanna bakmayınız; iki kardeş halktır Yu- nan ve Türk halklan. Kaç yüzyıl iç içe yaşamış ol- mamızdan herhalde, yediğimiz içtiğimiz benzer; türkümüz oyunumuz öyle ve kızdığımızda da küf- rümüz kalayımız. Sevinçler yakınlaştırmış, acılar kenetlemiş. Kolay değil, tarihin deneyimlerinden geliyoaız. Edebiyatın, hele hele şiirin rolünü nasıl gözardı edebiliriz bu kucaklaşmada? Bir Yunan aydını olacak da, Nâzım Hikmet'i ta- nıyıp sevmeyecek; bir Türk aydını olacak da Ka- vafis'le Seferis'i bilmeyecek, Ritsos'a vurulma- yacak, öyle mi? O iki edebiyatı ve şıiri Ege'nın bir yakasından ötekine taşıyıp götürenler, kitaplaştırıp halka ya- yanlann hizmeti önünde de nasıl egilmezsiniz? Başkalannın hakkını yemeden söylemiş olayım: Bu yolda en çok emeği geçenlerden biri, hiç kuş- kusuz Cevat Çapan oldu. Heybesinde "şiir atla- sı", bir diyardan ötekine dolaşıp duruyon tırman- madığı dağ, aşmadığı ırmak yok, serilip dinlen- mediği de ova. Yüreğinde sevda, Aslı'sını arayan Kerem misa- li... önümde iki kitap var: Biri Yapı Kredi Yayınla- rı'ndan çıkan Seferis, öteki Kavram Yayınlan'nın bastığı Ritsos. Çağdaş Yunan edebiyatının bu iki doruğunun şiirlerinden seçmeler yapmış Cevat Çapan. Nasıl bir özenle hem ve nasıl da ustalıkla! Hatıriayacaksınız, Izmir doğumludur Seferis. Ta- rihin tersliklerinin acısı ve duyaıiığıyla dolaşacaktır bir ömür boyu: Sazlar ve kamışlar olan o öteki kıyıda, Kumsallannda, susamış kürekçiler için Su bulunan adalar... Yalnız Yunan şiirine değil Avrupa şiirine de yep- yeni bir soluk getiren, öyle olduğu için de NobeJ edebiyat ödülü kazanan Seferis'i, bütün yönleriyle sergiliyor kitap. Ritsos'a gelince... "Yalın şeyierin arkasına" giz- lenen duyarlığını, yazgı birliği ettiği halkıyla cö- mertçe paylaşmış bir şairdir o. Doğayla ınsan, in- sanla tarih, tarihle şimdikı zaman arasında böyle dolaştı. Yaşama ve yaşatan her şeye dört elle sa- nldı. "En büyük kaygısı yaşamayı sürdürmek, in- san onuoınu ezmeye, insan emeğini sömürmeye kalkanlara karşı direnmektir" Ritsos'un. Bağınp, çağırmadan yaptı bunu. Yavrum, yoldaşlannla buluşmaya gidiyorum, öfkemi öfkelerine katmaya; Silahmı ben aldım, sen uyu yavnjcuğum, sen rahat uyu. Grevci oğlunu yitirmiş bir ananın acısıdır bu! Tam bir dayanışma içinde olduğu insanlara' ya- zılmış birer sevgi mektubudur bütün şiirleri onun. Yüreği, banş ve özgürtük özlemiyle de dopdolu: Banş, akşamleyin yemeğin kokusudur, Sokakta bir arabanın duruşunun korku olmadığı, Kapının çalınışımn bir dost anlamına geldiği • andır. Banş, uyanan çocuğun önündeki bir bardak sıcak süt ile bir kitaptır. Seferis'le Ritsos'un. bu iki usta şairin şiirlerini çevirirken gördüğümüz o ustalık da nereden geli- yor? Çünkü. çevirmenimizin kendisi de şair. 1985'te yayımladığı Dön Güvercin Dönle, 1989'da basılan Doğal Tarih'in arkasından, son çı- kardığı Sevda Yaratan önümde şu an. Cevat Ça- pan'ı, bu üçüncü kitabında, sevdasının üzerine daha yoğunlaşmış, geçmişin anılarını daha çok düşler bir halde buldum. Kim kurtulabilir ki onlardan? Ve alabildiğine zengin imgelerle dolu söyleyişle- ri: Gülümse, gülümse! Gülümseyen gözlerinle başlasın gün. Bir gökkuşağından dökülsün Yağmura dönüşen gülüşün. Siz, Cevat Çapan'ın "Kabataş'tan belgeli" ol- masına bakmayınız: Içindeki sevdayı böylesine hünerle dile getiren adam, şiirin kendi dışındaki bahçelerinden güzellikler taşırken de usta. Edebiyatımızın bir şansıdır bu... Sertifikalar dağıtıldı Türk kadınlarına politika kıırsu İstanbul Haber Servisi - Marmara Ünıversitesi Ka- dın Iş Gücü ve lstihdamı Merkezi ile Türk Kadınlar Birliği İstanbul tl Merkezi ve ılçelennce ortaklaşa dü- zenlenen 'Poütika' kursu- nu başanyla bitiren 126 ka- dın öğrenciye sertıfikalan törenle venldi. Sertifıkalann verilmesi nedeniyle Pera Palas Ote- li'nde düzenlenen törende konuşan Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Ay- seh'Gürsoy. Türk kadınlan- na seslenerek "politikaya girmek şaıt değiL önenüi olan politikayı anlamaktır" dedi. Gürsoy, 'politika kur- su'nu düzenlerken kadınla- nn politikaya girmekten çok, politikayı anlamasmı ve seçımlerde bilerek oy kullanmalannı sağlamayı hedeflediklerinı vurguladı. Kadınların toplumda yer edinebilmesi için TB- MM'ye girmesınin gerekli- liğıne dıkkat çeken Gürsoy, toplumsal güç elde etme- nın yolunun bu tür kurslar- dan geçtiğini belirtti. Marmara Ünıversitesi Kadın Iş Gücü ve tstihdamı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Necla Pur ise düzenledikle- ri kurslarla, kadınlann po- litikaya ürkek bakmasının önüne geçmek istediklerini söyledi. "Politika yapma- nın kadın işi olmadığı" şek- lindeki yaygın inancı yık- maya çalıştıklannı dile ge- tiren Pur, "Düzenlediğimiz bu kurslar. kadını politik hayata ısuidırma ve sonra da hazıriama amacını taşı- maktadır. TBMMdeki er- kekkrin politika konusun- da deneyimsiz olduğunu düşünüyoruz" diye konuş- ru. Törende daha sonra kur- su başanyla bitiren 126 ka- dın öğrenciye sertıfikalan verildi. Kursa katılarak sertifîka alanlardan 64 yaşmdaki ev hanımı Sehna Nurten Pa- mir'le yaptığımız görüş- mede, Atatürk'ün Türki- ye'de yaptığı devrimin ye- rine oturmasına hizmet edebilmek amacıyla kursa katıldığım belirtti. Kendi- sini "inkılâp çocuğu" ola- rak niteleyen Pamir. Türki- ye'deki şeriatçı akımlardan büyük endişe duyduğunu söyledi. Bu endişe nede- niyle de kurslara katıldığı- nı ifade eden Pamır, Türki- ye'yi geri götürmek iste- yenlere karşı laik cumhun- yete katkıda bulunmak iste- diğini vurguladı. Ata- türk'ün yaptığı devrimin tam olarak oturması için bir şeyler yapılmasının zorun- luluğuna dikkat çeken Pa- mir. Türk kadını olarak Türkiye'yi Atatürk'ün gös- terdiği hedefe götürmek için bütün kadınlann çaba sarf etmesi gerektiğini be- lirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear