25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 1995 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Kanpahasına Şili 'mucizesi' rÜFÎKİTE • Şili'de generaller dizginleri ele alıp ülke çapında bir insan avı sürdürürlerken IMF ve Dünya Bankası'ndan ideolojik destek sağlamış, Friedman'ın Şikago Okulu'nda yetişmiş Şilili ekonomistler, ülkeyi düze çıkaracak sihirli formülü hemen ortaya attılar: Serbest piyasa ekonomisi! Ve Pinochet "ekonomik önlemler paketi"ni açtı. Allende bir darbeyle devrildiğinde Şi- li, ekonomisiyle ağır hastaydı. Ülkenin ekonomide bakıra, politikada ABD'ye bağımhhk zinciri çatlamıştı, ama yerine sağlıklı bir yapı oturtulamamıştı. Zaten Pinochet'nin kanlı darbesi de çatlatılan bağımlılık zincirlerini pekiştirmek gibi uğursuz bir hedefe yönelikti. Generaller dizginleri ele alıp ülke ça- pında bir 'insan avı' sürdürürlerken IMF ve Dünya Bankası'ndan ideolojik destek sağlamış, Friedman'ın Şikago Oku- lu'nda yetişmiş Şilili ekonomistler ülke- yi düze çıkaracak sihirli formülü hemen ortaya attılar: Serbest piyasa ekonomisi! Bu formülün tartışması yazı dizisinin sı- nırlannı aşacağından, o konuya girmi- yoruz. Ama Pinochet yönetiminin ılk uy- guladığı "ekonomik önlemler paketi" ile 1980'nin 24 Ocağı'nda ılan edilen Tür- kiye'nin "ekonomik önlemler paketi"nin karşılaştınlması ilginç sonuçlar ve ders- ler sergileyecektir. Hatta "Kim kimden kopya çekti" gibi matrak sorular ortaya atıîacaktır. Aslında kımse kimseden kopya çek- medi tabii. Sihirli formül ABD'de üretil- di, karbon kâğıdı ile çoğaltıldı ve ulaşı- labilen ülkelere IMF ve Dünya Bankası kanalıyla sunuldu (isterseniz 'dayaükh' diyelim). Paket açılıyor • Sonuç korkunç oldu: Halkın satınalma gücü sadece iki buçuk yıl içinde yüzde 50 düşmüştü. Çalışabilir yaştaki her dört Şililiden biri işsizdi. Enflasyon yüzde 1220'ye fırladı. 500'den fazla KİT özelleştirilme kapsamına alındı. Satılan satıldı, müşterisi çıkmayanlar Şili bugün serbest piyasa ekonomisi ve özelleştirme yandaşlarının her türlü övgüye değer örnek ülkesi. Bu övülesi örnekten bir ekonomik veri: Allende'nin devrildiği 1973'te Şili'nin dış borcu 860 milyon dolardı. 1978'de 1.8 milyar dolara, 1981 'de ise 4.8 milyar Pinochet yönetimi ilkin o güne kadar katıbirdevletdenetimialtındatutulanfi- yatlan tamamen serbest bıraktı, ülkede döviz trafığıni denetlemeye yönelik her türlü yasa ve kararnameyi iptal ettı. K.İ- lit sektörlere (güneyde balıkçılığa ve nit- rat üretimine, kuzeyde ham bakın işle- meye yönelik büyük ve orta boy sanayi kuruluşlanna) yapılan bütün kamu des- tekleri (sübvansiyon) kaldınldı. Cılız Şi- li ekonomisinin ancak gümrük duvarla- n ardında vadığmı sürdürebilen sanayi ve endüstriyel tanm üretimi de general- lerden payını aldı; gümrük vergilen altı yıl içerisinde kademeli olarak yüzde 10'a kadar geriletildi. 8 bin kilometrelik şerit, ülkenin kuzeyden güneye ulaşımını de- niz-kara-demiryolu üçlüsünün uyumu ile çözmeye yönelik büyük bir proje de ay- nı tasarruf önlemleri çerçevesinde rafa kaldınldı. Generallerin ilerici-demokrat avı bile kimi kez yeni uygulanan ekonomi poli- tikasının isterlerine uygun yönelimler al- dı. O güne dek ülke ekonomisi ve politi- kasında ağırhğı olan sendikalar süresiz olarak kapatıldı ve Cunta kararnamesi ile her türlü sendikal faaliyet 'ülkeçıkar- lanna zararb etkinlik' ilan edıldı. Korkunç fatura kapatıldı. Gayri safi yurtiçi üretim (GSYİH) dolara çıktı. Bugün Şili'nin dış borcu 21 yüzde 14 azaldı. milyar 470 milyon dolar. miş (ham) maden ihracatında uygulanan fonlar kaldınldı. Böylece bakır ve nitra- tın hammadde olarak ıhracının önünde- ki engeller kaldmldı. Moneda'nın teslim bayrağı Bankalann özelleştinlmesi sırasında Santiago'da bir karamizah yaşandı. Baş- ta Santiago Bankası olmak üzere kamu bankalan özelleştinldi; yabancı bankala- ra kapılar ardına kadar açıldı. Şili Baş- kenti Santiago'da bir cephesini ünlü Mo- neda Sarayf nın oluşturduğu meydan çe- peçevTe özelleştirilmiş yerli ve yeni dük- kân açmış yabancı bankalarla doldu. Alanın fotoğrafını değil. ama birtanımı- m sunalım: Dört köşeli alanda, her biri Moneda Sarayf na bakan bankalar sıra- lanıyor. Banco de Boston, La Nacion. Chase Manhattan Bank, Banco Sud Amencano, Banco de A. Edwards, Ban- co O'higgins, Banco de Santiago, Citi- bank. Banco Chile. O günlerde bir saray muhaftzı Mone- da'nın önündeki bayrak direklerinden bi- rine Şili bayrağı yerine yanlışlıkla Kızıl- haç bayrağı çekti. Beyaz Kızılhaç bayra- ğı hemen indirildi. Yanlışlık düzeltildi. Ama ülkenin çok satan gazetelerinden La Prensa'da bir gazeteci şunlan yazdı: "Bankalann kusafcmaçemberi kapan- dı ve Moneda'va b«yaz bayrak çekikü"". Gazetecinin işine son venldi 'Şili: 1 - Arjantin: 0' Şili'de cunta dönemi sona ermesine karşın, sorunlar bitmiş değil. Bir yandan ülke NAFTA'ya üyelik hazırlığı yaparken, bir yandan da çeşitli toplumsal kesimlerden çatlak sesler geliyor. Şili'de bulundu- ğumuz günlerde gerçekleştirilen bu kızılderili gösterisi de hükümete yönelik eylemlerden biriydi. Kamu çalışanlannın azaltılması ope- rasyonu ile insan avı uyumlu kılındı. Pi- nochet yönetiminin 18. ayında kamu ça- lışanlannın sayısı yüzde 32.2 azaltılrruş- tı. Bunun anlamı 100 bin memurun işi- ne son verilmesiydi. Bunlann yansına yakını "AJIcnde yandaşı olup Şili için za- rarlı faaliyette bulunduklan" gerekçe- siyle tazminatsız işten atıldı. Sonuç korkunçtu: Halkın satın alma gücü sadece iki buçuk yıl içinde yüzde 50 düşmüştü. Çalışabilir yaştaki her dört Şililiden biri işsizdi. Enflasyon yüzde 1220'ye fırladı. 500'den fazla KlT özel- leştirilme kapsamına alındı. Satılan satıl- dı, müşterisi çıkmayanlar kapatıldı. Gay- ri safi yurtiçi üretim (GSYİH) yüzde 14 azaldı. Üretimdeki bukeskin düşüş, ağır bir dış borç yükü altında kıvTanan ülke- nin dışa bağımlılığını aşın ölçülerde art- tırdı. 1977 yilında dış borç faizleri (yal- nızca faizleri) Şili"nın toplam ihracatge- lirinin yüzde 30'una ulaşmıştı. GSYİH dış borç toplamına eşıtlenmişti. Türkiye kamuoyunun çok aşina oldu- ğu bu veriler, gelişmeler, önlemler Şi- li'de sosyal patlamanın bütün koşullan- nı oluşturdu. Ancak Pinochet'nin demir yumruğu toplumsal muhalefeti öylesine ezmiş, öylesine çökertmişti ki 'sosyal parJama' değil utanç verici bir 'sosyal çü- rûme' yaşanmaya başladi. O yıllarda Ku- zey Amerika'dan Şili'ye "seks turlan" düzenleyen turizm şırketleri reklamla- nnda "'Lcuz.inanılmayacak kadar ucuz" sloganını kullanıyorlardı. 1980'de, Monetarizm diye de anılan serbest piyasa ekonomisinin fikir baba- sı ünlü Milton Friedman, Forbes dergı- sınde şöyle yazdı: "... Pinochet geldiğinde devletin GSMH içindeki payı yüzde 4O'tL Yüzde 20'ye indirildi ve enflasyonu kontrol altın- da bu denli başan ile rutabilen bir başka Latin Amerika ülkesi yok. Bir yıldır yak- laşık yüzde 20 dolayında. Gerçek bir bü- viime var ve borçlan da azalıyor. Şili çok başanlı oldu. \e şimdi artık demokrasi- ye doğru yol alacaklar..." Son cümleye dikkatinizi çekmek istı- yoruz: "_. Şimdi artık demokrasiye doğ- ru yol alacaklar". Bu ekonomik libera- lizmin güncel adı olan serbest piyasa ekonomisi ile demokrasinin bağdaşrnaz- lığının üstü örtük bir ifadesi mi, yoksa 'Pinochet cuntaa'nın çok kanlı ilk altı yılında çektiklerinden dolayı Şili halkı- na ödenmesi gereken bir kefaret mi ? Övgüye değer örnefcl Şili bugün serbest piyasa ekonomisi ve özelleştirme yandaşlarının her türlü övgüye değer örnek ülkesi. Bu övülesi 'örnek'ten bir ekonomik veri: Allende'nin devrildiği yıl (1973) Şili'nin dış borcu 860 milyon (milyarde- ğil milyon) dolardı. 1978'de 1.8 milyar dolara, 1981 'de ise 4.8 milyar dolara çık- tı. Bugün (1994) Şili'nin dış borcu 21 milyar 470 milyon dolar. 1982 yılında Pinochet'nin yine kendi yönetiminde alınan ekonomik önlemler- de "sil baştan'a gitmek zorunda kalındı. Gümrük duvan gene yükseltildi: Yüzde 10'dan yüzde 35'e. Ozelleştinlen (ama satış gelirleri bir türlü tahsil edilemeyen, aynca özel sektörce işletilmek yerine ar- sa spekülasyonuna konu edilen) kamu işletmeleri yeniden kamulaştınldı. Bu geri bir adım olarak değerlendiril- di. Uluslararası finans kuruluşlannın kaşlan çatıldı. Kanlı general ve ekibi 1985'te tükürdüklerini ikinci kez yala- mak zorunda kaldı. Yeni bir özelleştirme dalgası başladı. önce bankalar özelleştinldi. Ardından özelleştirilmiş ve iflas sınınna dayanmış büyük fırmalar devlet eliyle kurtanldı. Ozelleştinlen işletmelerin bedellerinin faizsiz taksitlerle ödenmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapıldı. Gümrük du- varlan yeniden düşürüldü: 1987'de yüz- de 20'ye, 1989'da yüzde İ5'e. Işlenme- Amerikan ekonomik araştırmalar ve değerlendirme kunıluşu The Economist Intelligence Unit, Pinochet dönemi kapa- nıp demokratik seçimlerle işbaşına gelen Ayh*in iktidan devralırken şu değerlen- dirmeyi yaptı. "™Ayle\in, iktidan Pinoc- het'den devraldığuıda Şili ekonomisi La- tin Amerika'nın en dinamik ve en i\i iş- leyen ekonomisi idu." Bugün de Şili Latin Amerika'nın altın çocuğu olarak alkışlanıyor. ABD ve Ka- nada'nın zengin kaynaklı yoksul Meksi- ka'yı da yedeklenne alarak kurduklan Amerika Ortak Pazan NAFTA'ya üye ol- maya davet edilen ilk ve (şimdilik tek) Güney Amerika ülkesi Şili. Önümüzde- ki sonbahar Şili'nin NAFTA'ya katılma- sı bekleniyor. NAFTA'ya davetiye Şili'de bir kesim tarafından bir ulusal başan, 'ezeli ve ebedi rakip' Arjantin'e karşı ka- zanılmış bır prestij zafen olarak yorum- landı. Şili'de bütün televızyon kanallan ve belli başlı gazeteler, (Türkiye ile kı- yaslanamayacak ölçüde) bankalar tara- fından denetlenıyor. Bir başka deyişle her bankanın ya bir TV kanalı var, ya bır günlük gazetesi ya da ikisi birden. 'NAF- TA bayramı" medya tarafından coşkuy- la selamlandı Hatta spor ağırlıklı yayın yapan bir gazete, **ŞÛi 1 - Arjantin 0" başlığı attı. Demirel'le birlikte Şili'de kaldığımız günlerde bu 'bayram havası" sürüyordu. Tabii arada çatlak ses çıkaran "ülkedüş- manlan" da var. Yeniden toparlanma ça- basındaki sendikalann desteklediği bir gazete NAFTA davetiyesi için şöyle yaz- dı: "Onlar ortak biz pazar; onlar fabrika biz hammadde". Dedik ya bu Latin Amerika ülkeleri Türkiye'ye çok benziyor. Hele Şili! Çatlak sesler bile aynı. Yarın: Brezilya; batacak batamıyor. çıkacak çıkamıyor p ekonomisi kalknnııa için güvence değil Son zamanlar birçok siyaset ve iktisat çe\Tesinin serbest piyasa ekonomisinin çığırtkanlığını yaptık- lanna tanık oluyonız. Hatta, bunlar daha da ileri gi- derek Üçüncü Dünya'yı düzlüğe çıkaracak tek yo- lun serbest piyasa ekonomisi oldugunu söyleme cü- retini bile gösterebiliyorlar. Alanmın uzmanı 28 dü- şünür, söz konusu tezin dayanaktan yoksun olduğu görüşünde birleşıyorlar. Uzmanlar, yayımladıklan ortak bir bildiride Batılı reçetelerin gelişmekte olan ülkeler üzerinde fazla düşünmeye gerek görülme- den uygulandığına dikkat çekiyorlar. 90İı yıllann başlannda Berlın Duvan'nın yıkıl- masıyla birlikte yalnız Batı'da değil bütün dünyada kapitalist ekonomi yanlılan, dünyanın kapitalist bir yörüngeye gıreceği beklentisiyle büyük bir zafer sarhoşluğu yaşadılar. Pevtet karşıü tavır ve tepkiler Kamu işletmelerini özelleştirme yoluyla de\ letin ekonomik alandaki etkinliğinin giderek artan oran- da özel girişimin eline geçeceği ve böylece kamu harcamalannda önemli ölçüde kısıtlama yoluna gi- dilerek bürokrasinin önleneceği, beklentilerinin bir bölümünü oluşturuyordu. Devletin ekonomik yapısının toplumu şekilkndi- rebilirliği, çağdışı bir ütopya olarak nitelenip göz- den çıkanlırken, gerek komünist yönetim janlılan gerekse sosyal demokratlar, uygulamalı ve kuram- sal politikanın psikolojik düzleminde savunmaya • Hollanda'nın Amsterdam Üniversitesi'nde görev yapan 28 bilim adamı, son yıllarda sürekli gündemde olan özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisi konusunda bir bildiri yayımladı. Pazar ekonomisinin Üçüncü Dünya için tek alternatif olamayacağını belirten bildirinin geniş bir özetini Yasin Kalaç'ın çevirisiyle sunuyoruz. ıtilerek sa\ lannı egemen pazar anlayışına göre göz- den geçirmeye zorlandılar. 90'lı yıllann ortalanna doğru devlet karşıtı tavTa ve zafer sarhoşu bu havaya karşı gözle görülür so- mut bir tepki oluşmaya basjadı. Bunun en çarpıcı örneğini AndriesHoogenverrin Volkskrant gazete- sinin 5 Aralık 1994 tarihJi sayısında "politika çev- relerindeki pazar anlayışı kötü sona doğru ilerliyor" başlığıyla yayımlanan yazısı oluşturuyor. Yazar. günümüzün gözdesi haline gelen "pazar anlayışTnın esası nitelığindeki "ekonomik secim kuramı"nın sıyası ve yönetsel düzeyde de kuram- sal bır çarpıklık içerdığini ortaya koyduktan sonra, 20 yy'da artan refah düzeyının önemli ölçüde "re- fah devletinin pazar dengelerini kurmakta gösterdi- ği başan sayesinde gerçekleştiğme" dikkat çekiyor. Bununla beraber Hoogenvarf. devletin onsuz olu- namayacak. giderek daha da önem kazanan işlevi- ni vurgulamayı unutuyor: Çevrevi, serbest pi> asa ekonomisinin onulmaz, yı- kıcı etkisine karşı korumak, serbest piyasa ekono- misi uygulamada pek serbesti tanımıyor, tam aksi- ne. oligopokü ve kapitalist pazar ekonomisinde kendini buluyor. Bütün bunlar bır yana, sanayileşmiş Batılı top- lumlar için asıl tehlike, Üçüncü Dünya ülkelerinde uygulanan "pazar anlaytşuıa" dayalı polihkalann bu ülkelerden getirdikleri ve götürdüklerinin azımsan- masıdır Bu ülkelenn bırçoğunda geleneksel tanma dayalı ekonomi hâlâ ağırlığını korumaktadır. Sömûı^e geleneğinin tahribaü Gelişmiş kuzeyin, sanayileşme sürecini tamam- layamamış güney üzerinde denediği yüzyıllann sö- mürge geleneği. yan sömürge ve yeni sömürge (neo koloniale) stratejileri, bizlere, bu stratejilerin yalnız büyük sarsıntılara neden olmayıp, aynı zamanda Latin Amerika, Afrika ve Asya'da yaşayan büyük halk kitlelerinin gelışim olanaklannı nasıl felce uğ- rattıgını çöstermesi bakımından çok öğretici olabi- lirdf Dünya ölçeğindeki bu feci gelişimi, bağlamına oturtabılmek için son yüzyıllann dünya ekonomi ta- rihini yeniden ele alarak derin bir şekilde irdelemek gerekmektedir. Adam Simth zamanmda günümüze değin aniatılagelen bir söylenceye göre, ünlü eko- nomi tarihçileri MaxWeberve WernerSombsartgi- büerinin döneminde de Batı'nın ekonomik gelişı- minin salt özel girişimci sınıfin özel teşebbüsü sa- yesinde sağlandığı söylenir Merkantilizm'e çalan her şeyin tu kaka edildiği anlatılırrruş. Noam Chonısky'nin 1993 yılında çıkan, son bin yıllık dönemin dünya tarihinin olaylanyla ve zen- gin verileriyle bezenerek desteklendiği çözümleme olarak niteleyebileceğımiz Year 501: The Conquest Continues adlı kitabından sonra. geniş çevrelerce benimsenen bu görüşün, bu aşın biçimiyle geçerli- liğini koruyabilmesi pek kolay olacaga benzemi- yor. Kitapta, Britanya împaratorluğu'nun 18. yy'dan başlayarak sanayileşmede ulaştığı noktaya, özellik- le güçlü bir devletin sanayileşme sürecıne sağladı- ğı zorlu destekler sayesinde vardıği ortaya konuyor. Bu destek, o dönemde tekovıl sanayiinde Ingilte- re'yle büyük bir rekabet içinde olan Hindistan'dan ithal edilen pamuk ve ipek ürünlerine her seferinde İngıltere Kraliçesi tarafından getirilen ithal yasa- ğından oluşuyordu. 19. yy'da Hindistan'ın Ingilte- re'nin sömürgesi haline gelmesı sonucunda bu ül- ke Ingilterc tekstil sanayıinin hammadde ihtiyacını karşılar bir konuma düşmüştür. Sürecek ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Taşlama ustası Hasan Çelebi'nin taşlama günüy- dü. Aruz ölçüsüyle yazdığı bırinci taşlaması şöyleydi: "Efsaneleşir, olsa saçından uzun aklı/Tozpembe gü- lüş ustası kurnaz kanayaklı./ Tozpembe nutuklar su- nuyor millete her gün/Söz kıtlığı var ülkede (!) yerden göğe haklı." (Dörtlüğün ölçüsü: Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün). Hasan Çelebi, bu dörtlüğü on gün uğraşarak yaz- mış. UstaTurhanSelçuk'un "Abdülcanbaz"\n\ iziiyo- rum. "Jurassic Parktan Gülhane Parka". İlginç! Hasan Çelebi'nin ikinci dörtlüğü 7-7 hece ölçüsün- de. Şöyle: "Biz büyüklerimizden büyük şeyler öğrendikJÖrne- ğin bugün bugün ımiş, dün de dün İmiş/Şifreleri de söktük; o iki anahtann/Bih Çankaya'nınmış, biri de Köşk'ün imiş." Süteyman Bey'in "Çankaya'nın şişmanr bilmem ne denmesinden başı dertte mı ne? Süleyman Bey, yıllar sonra mahkeme kapılarına mı gıdecekmiş ne? Yıllarönce, Zonguldak'ta maden işçilen, "Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı!"diye bağınyorlardı. Bunu yaz- dıktan sonra bir savunman arkadaşa sordum: - Hacı TÖ dava açacakmış, kendimi nasıl savuna- bilirim? - Kolay, dedi arkadaşım; Çankaya'da oturan şiş- man bir adam bul, yalnız bulacağın adamın işçi düş- manı da olması gerek! Savunman arkadaşıma teşekkür ettim! 23 Nisan kutlamalan gecesinde Meclis onur salo- nunda, ANAP'lı Imren Aykut'la konuşuyorduk. O şöy- le diyordu: - Süleyman Bey, Yüce Divan'da aklanan Safa Gi- ray'la, Cengiz Altnkaya'yı çağırır, birlikte bir yemek yerler, bu iş de tatlıya bağlanır. Süleyman Bey de yeğeni, kardeşleri yüzünden Yü- ce Divan kapısından döndü. Meclis'te neler dondüğü- nü, o dönemleri yaşayanlar bılir. Suat Hayri Ürgüplü bir gün Süleyman Bey'e: - Süleyman Bey, Yüce Divan'a gitmekten neden çekiniyorsunuz? Bakın, ben gittim, beraat ettim, der. Süleyman Bey karşılık verir: - O mahkeme beni beraat ettirmez! Bunu geçmişte yazmıştım. O gün o gündü. Ne de- mişler: ; - Sırça köşkte oturan başkasına taş atmamalı! Süleyman Bey, ikıde bır Atatürk'ün köşkündeotur- duğunu söyler. Mustafa Kemal. on beş yıl yurtdışına i çıkmadı. Kurtuluş Savaşı yıllan, yokluk yıllandır. Zira- * at Mektebi'nde, en görkemli yemekleri -varsa etli- ku- ru fasulye ile pilavdır. Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Mer- kez Lokantası'na giderseniz, gelen görevliye: - Atatürk yemeği /sf/yorumdeyin, bu "Kuru fasulye pilav istiyorum" anlamına gelir. Atatürk, "etlı kuru fasulye"ye, "yağlı fasulye" der. Atatürk'ün Çankaya sofraları, zaman zaman eleşti- rilmiştir. Oysa onlar, lokantasız Ankara'nın en sade sofralandır. Bakanlar, kimi yazarlar, milletvekilleri, Çan- kaya sofrasına çağnldıklarında -yiyeceklerden dolayı değil- görüşmelere katılabıldıkleri için kendilerini şans- lı sayarlarmış. O zaman araba sıkıntısı da olduğundan, Mustafa Kemal, yakın arkadaşlannı, Çankaya çevre- sinde toplamış, onların kendisine yakın oturmasını sağlamıştı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rrfkı Atay, Köşk çevresinde otururlardı. "Kadro" dergısını çıkaran Şevket Sürey-, ya da yine Köşk çevresinde, Ismet Paşa'nın "Pem-, be Köşk'üDün az yukansında, bir Ankara evinde kira- da otururdu. Şevket Süreyya bu evde Nâzım Hik- met'e yemek vermişti... Cumhuriyet'in "Onuncu Vı("ında, görkemli törenler yapıldı. 1933'ün 29 Ekimi'nde, Hadimde törenleri iz- lemiş, ben de bir şiir okumuştum. Babam, o gün için bana yeni bir potin almıştı. Şiiri okumaya başladım, ama yansında unuttum. Bir alkış koptu. Dinleyenler gü- lüşüyorlardı. Izleyenler arasında bulunan babam: - Çıkarpotini, dedi. Ağlamaya başladım. Şaka ya- parmış!.. Onuncu Yıl törenleri en görkemli biçimde, Anka- ra'da yapıldı. Arkadaşım Ziya Aksoy, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan dinlemiş, 1967'de. Yakup Kad- ri'ye sormuşlar: - Üstat, Atatürk'le ilgili hiç yazmadığınız ya da an- latmadığınız bir anınız var mı? Yakup Kadri, biraz düşündükten sonra "Var, var..."demiş, şunlan söylemiş: "Yıl 1933, Cumhuriyetin 10. yılı. Ekim ayının başla- n. Atatüh< Hariciye Vekili Tevflk Rüştü Aras'/ çağır- dı. 'Cumhuriyetin 10. yılının parlak törenle kutlanma- sını istiyorum. Ama masrafsız'ded/. Tevfik Rüştü Aras, bir an tereddüt geçirdikten sonra, Paşa'ya sordu: - Paşam, parlaktören, ama masrafsız buyurdunuz. Bu nasıl olacak? Mustafa Kemal, şu yanıtı verdi: - Benim imzamla dost düşman devlet başkanlannı . kutlama törenine çağıracaksınız. Bu parlak tören mas- ı rafsız. Gelenler geliş gidişlerini kendileri odeyecek- ler..." 23 Nisan 1920'nin 75. yılı çok görkemli, parlak geç- ti. Ama çok da masraflı gibi. Yemekleri görünce ağ- zım uçukladı. 45 milyar gitmiş. Konuklar, 1920yıllan- nın sade sofrasıyla ağırlanamaz mıydı? Yüzü aşkın yemek çeşidinin arasında kuru fasulye ile haşlama yok muydu? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: V Sebze. 2/ Anla- nnçıkardığıbirtür ' salgı... Takımada. 2 3/ Kapı ve pence- relerin ağaç, taş ya 3 da betondan üst ^ eşiği... Bırışıyen- ne getırrae. 4/ Ka- 5 ba örgülü büyük „ çuval. 5/Büyüker- ö kek kardeş... Is- 7 kambıl oyunlann- dakâğıtatmasıra- ° sı... Anadoluhalk- g lannın en eski ana tannçası. 6/ Bır tür denız ta- şımacılığı... Edebiyatta, iki anlamı olan bir sözcüğün ak- la en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması sa- natı. 7/Vilayet... Atasözü gi- bi kullanılan çok yaygın dıze ya da beyıt. 8/Eski Mısır ına- nışmda ölüler tannsı.9/ Yo- ğurt, pekmez gıbı koyu şey- len suyla ınceltmek... Şöhret. YXFKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bü>ük ocaklardan ateşı dışan çekmek için kullanılan u- zun saplı demir araç. 2/Bıleşik bır şeyi oluşturan yalınç şey- lerden her biri... Kesilmiş sütten yapılan çökelek. 3/Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı... Bir soru sözü. 4/ Bir günün ya da olayın arkasından gelen za- man... Kötü bir durumdan kurtuluş. 5/lspanyollar'ın sevinç ünlemi... Nıne. 6/Uzaklık ışaretı... Eklenmiş olan bölüm. 7/Gözün rengını veren tabakası... " var mı bu âlemde nekahetgibı tatlı "(Yahya Kemal) 8/Bağışlama... ABD'de yayımlanan dünyanın en ünlü mizah dergılennden bin. 9/ Mısır'da, II. Dünya Savaşf nın önemli çarpışmalanna sah- ne olmuş kent.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear