Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 NİSAN 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLECRO EVİN İLYASOĞLU
Müzik eğitiıııi yine gündemde
H
oward
Griffiths
(yanda)
yönetimindeki
Istanbul Devlet
Senfoni Orkestrası
çocuklara harika bir
23 Nisan armağanı
sundu. Öylesine
ince düşünülmüş,
eğitici, sevdirici ve
sevimli bir
programdı ki,
çocuklar kadar
büyük dinleyiciler
dekeyif aldı.
Mûziğin geniş kitlelere yayılması
konusunda bir panelejcatıldık geçen
hafta. Faruk Yener, Özer Sezgin ve
ben panelist olarak yer aldık. Geniş
kitlelere nitelıkli müzik sevdirmenin
ipuçlannı ararken konu doğal olarak
müzik eğitımine, televizyon ve rad-
yolann tutumuna ve hâlâ bir kültür
politıkamız olmayışına geldi, takıldı.
Konuklar arasındaki müzik öğret-
menlerinin çaresiz çırpınışlan, ilk ve
ortaokullarda müzik eğitimi kaosu-
nun bir göstergesiydi.
Hele şu son kredili sistemde artık
müzik dersi hiç seçilmemeye başlan-
mış; giderek böyle bir dersin yok ola-
cağına inanıyorlar.Öte yandan zorun-
lu olan sistemlerde de tek saat içinde
hıçbir şeyi ömeklemeye fırsat olmu-
yor. Müzik derslerimn üst üste iki sa-
ate koyulması; okut aile birlikleri
yardımıyla müzik aletlerinin alınabil-
mesi ve zaman zaman konservatuvar
öğrencilerinin oluşturacağı küçük
topluluklann okullarda konserler dü-
zenlemeleri müzik sanatının tanıtıl-
masina adımlar oluşturabilir. Aynca
yalnız okullardaki eğitim ile iş bitmi-
yor; anne-babanın da müziğe ilgi
duyması, çocuklannı konserlere gö-
türmesi, evde nitelikli müzik dinleti-
lerek bu güzel sanat dalını sevdirmesi
ögütlendi.
Radyo ve televizyonlardaki nitelik-
siz müziklerden, kırk yılda bir ya-
yımlanan klasik müzik programlan-
nın geç saatlere konmasından da ya-
kınıldı. Ancak müzik, tarih boyu ol-
duğu gibi, günümüzde de toplumlann
yaşama biçimini yansıtan sosyolojik
bir araştırma konusu.
Lahmacun ve kebap çeşitlerinin
Dufay Collection'ın dinletisiGene hafta Cemal Reşid
Rey Salonu'nun ilginç bir
konuk grubu vardı: Dufay
Collection. Isimlerini Erken
Rönesans döneminin ünlü
Flaman bestecisi Guillaume
Dufay den alan topluluk, 13.
yüzyıldan 17. yüzyıla kadar
bir dağarcık oluşturmuş. Bi-
ze sunduklan program genel-
de 14. yüzyıl Avrupası'nın
çalgısal müzik biçirrilerinden
oluşuyordu.
Ortaçağdaki bağnaz kilise
baskısından yeni kurtulmaya
başlayan; bu dünyanın yaşan-
maya, sorgulanmaya, keşfe-
dilip araştınlmaya değer ol-
duğunu öğrenen insanoğlu-
nun coşkulu danslanyla örül-
müş bir programdı.
ilginç olan belli bir besteci
adı olmayışı, yalnız estam-
pie, salterello gibi dans bi-
çimlerinin sunuluşuydu.
Estampie, tarihte bildiği-
miz en eski çalgısal müzik
biçimidir. Ortaçağda tüm
müzik kilisenin kabul ettiği
kutsal insan sesine, vokal ya-
pıtlara dayalıyken, Röne-
sans'ın ilk ışıklanyla çalgılar
ve danslar gündeme gelir.
Yaşama coşkusuyla tutuşan
insan. antik çağlardaki ör-
neklere başvurur. Çoktannlı
dönemın törenlerini inceler.
mağara duvarlanndakı, vazo
resımlerindeki çalgıları,
dansçıları araştırır. Böylece
Topluluk, bize
genelde 14. yüzyıl
Avrupası'nın
çalgısal müzik
biçimlerinden
oluşan bir program
sundu.
bugün bıle tadına doyamadı-
ğımız, kendıne göre bir coş-
ku yaratır. Yirmincı yüzyılın
ıkınci yansından bu yana, es-
ki çağların müziğini özgün
(ya da özgün gibi yapılmış)
çalgılarla icra etmek; aslına
bağlı incelemeler yapmak.
önemle gündeme geldi. Bir-
çok eskı müzik toplulugu ku-
ruldu.Bunlardan bazılan öv-
gü derlese de bazılan taklit-
çilikJe, tekdüze, değersiz mü-
zik yapmakla suçlandılar.
Aslında nice müzik tutlcu-
nu vardır ki Barok çağdan
önceki dönemi dinlemeye da-
yanamaz. Onlara göre müzik
Olgun Barok dönemi ile
1700:
lerle rayına oturmuştur.
J.S. Bach, Vivaldi ya da
Hendel'den öncesi dınlene-
mez müziklerdir. Ancak o
önceki müzikler ıncelenip
dinlenmezse seyirciler sonra-
ki çağın değerini nasıl biçer-
ler? Dufay toplulugu özgün
benzeri çalgıları, otantiğe
bağlı, ustahklı yorumlan ile
beğeni kazandılar. Sürekli
aynı dönemlerin müziğini
dinledikçe müzik tarihinin
derinlıklerinı araştırmayı,
hangi yolları katederek o
görkemli yapıtlara vardığmı
unutuyoruz. Arasıra da olsa
bu tür otantiği yansıtan top-
luluklan dinleyip değerlen-
dirmemiz yine eğitim gün-
demınin bir parçası olacaktır.
sofralann baştacı olduğu; mafya aile-
lerinin karanlık düzenlerine özenildi-
ği, yemeği, giyimi kuşamı, konuşma
tonu ile tüm kaba-saba zevklerin sa-
hibi bir toplum oluşturmaktayız. Do-
ğal ki bu insanlann kültürü Brahms
ya da Itri dinlemeye elvermez, kendi
müziklerini kendileri yaratırlar. Mil-
yonlarla satılan kasetlerin çoğu bir
günde parlayıp ertesi günde sönen
cinsten olsa bile, yerine bir yenisi çı-
kıyor. Televizyonlar ve radyolar da
"halk bu müzifi istiyor" görüşünde-
ler. Böylece klasik Batı müziği kadar
klasik Türk müziği de neredeyse yok
denecek kadar az yayımlanmakta.
Griffiths'in harika çocuklan
Bir gün önce panelde çocuklann
acıklı müzik eğitiminden söz eder-
ken, bir gün sonra Hmvard Griffiths
yönetimindeki Istanbul Devlet Senfo-
ni Orkestrası çocuklara harika bir 23
Nisan armağanı sundu. Öylesine ince
düşünülmüş, eğitici, sevdirici ve se-
vimli bir pTogramdı ki, çocuklar ka-
dar büyük dinleyiciler de keyif aldı.
Her bir yapıt özenle müziğin bir baş-
ka öğesini örneklemek üzere seçil-
miş. Kiminde melodi, kiminde rıtm,
kiminde ses dinamiği, kiminde biçim
ustalığı açıklandı.
Bir kocaman sandviç ile Rondo bi-
çimini anlatan Hovvard GrifTıths, daha
sonra üç yaşında bir çocuğa o anda
şef nedir, ne iş görür sorusuyla birlik-
te, orkestra yönettirdı. Sopa'nın baget
olduğunu, şefin çalıcılann nefesini
kontrol ettiğini öğretiverdi. Orkestra
ailesinin gruplannı ses özellikleriyle
tanıtması bir yana, hemen hiç solo
olarak dinlemediğimiz tuba gibi bir
çalgının da solo olarak öne çıkartıl-
ması, yıllar boyu bu çalgıjle orkestra-
mıza emek veren Nihat Ozkilizman'ı
alkışlama firsatını yarattı.
Değerli ve sevimli şef Hovvard
Griffiths konser sonunda çocuklann
olduğu kadar bir kez daha büyüklerin
de gönlünü fethetmişti. Cuma ve cu-
martesi günkü konserlere bir de pa-
zartesi konserinin eklenmesi, bu yılki
23 Nisan kutlamalanna tDSO'nun en
güzel armağanıydı. Eğitim sorunu-
muz dizboyunu aşmışken böylesi gü-
zel kıvılcımlarla birden coşuyoruz.
Konser sonunda herkes aynı görüş-
te birieşiyordu: Bu tür konserlerin ay-
da bir kez yapılması, gelenek haline
gelmesi gerekiyor.
4
New Age' ya da 'Yeni Çagf
MURATSES
LINZ - Türkiye'ye yaptığım kısa zı-
yaretlerde, yazılı veya görsel medya ile
olan sınırlı ilişkilerimdeki nitelikli söy-
leşilerde. 9O'lı yıllarda yurtdışında yap-
tığım çalışmalar baglammda, sıkça kar-
şılaştığım sorular bu yazıya neden oldu.
"New Age" ya da "Yeni Çağ" diye
adlandınlan kültürel, sanatsal ve top-
lumsal hareketin "neyi nesi" olduğu,
"bu hareketin kökeninde ne olduğu", bu
söylemin sanatsal ızdüşümlerınden bir
tanesi olan, son yıllarda özellıkle yay-
gınlaşan müziklerden hangisini "Yeni
Çağ Müziği'' diye tanımlayabileceğimız
türünde sorularla sürekli karşı karşıya
geldim.
Kaba hatlarla algılandığında, biraz
farklıca bir türde yenı bir "Hippie" ola-
yı ya da sonsuz akıp giden yumuşak tı-
nılarda. genelde yalnızca sazlann ön
planda olduğu bir dingin ezgiler dizisi
gibi betimlenen bu olguya daha bir dık-
katle yaklaşıldığında, kökenlerinin. öğ-
retilerinde belirli bir "kozmik bilinç"
içeren Doğu felsefelerine kadar uzandı-
ğını görmek olası. Adı geçen felsefeler
bağlamındaki müziklerde de tekrarsal
öğelerden yararlanmalar, seslendirilme-
lerinde yavaş yavaş ıvmeler kazanan ya-
pı gelışmeleri en çok dikkati çeken un-
surlar.
Öncelikle,u
Yeni Çağ" kavramına ge-
nelde bir yaklaşım söz konusu olduğun-
da, kaçınılmaz olarak "Hippie" akımı-
nın. o dönemde dünyayı temelinden
sarsan yeni anlayışlanyla karşı karşıya
geliyoruz.
^Hippie" müzikali "Hair"de "kova
burcu çağuun şafağı_" diye. deyim ye-
rindeyse "müjdelenen banşçıl yeni çağ"
kavramı da 1962 yılında dünyamızın
kova burcuna girmesi ile ilgili. (Kova
burcu da astrolojik boyutlarda 25 bin
268 yıllık dönemin yaklaşık her 2 bin
100 yılda bir girilen burçlardan bir ta-
nesı.) v
Inananlanna bakılırsa 4120 yılına ka-
dar bu çağın olumlu niteliklerinden ya-
rarlanıp duracağız. Bu noktada hemen
"bu çağın olumlu nitelikleri de neymiş"
diye sorulduğunda, çok hoş şeyler söy-
leniyor: Uynnı, banş ve hoşgörü. (Ya bu
çağ uyduruk bir şey ya da günümüz in-
sanının, bu çağ-mağ söylencelerine be-
lirli bir inatçılıkta bağişıklığı var.)
Tüm "Yeni Çağ" söyleminde bizce
güzel olan şeylerden bir tanesi, krizler
yumağının beraberinde. "değişik düşün-
me zorunda kauna" olgusunu da getir-
mesi. Diğeri ise toplumsa! bilimîerde
genel kabul gören "kcndini gerçekkşti-
ren bcklenriler kuramı" ya da bizden
bir deyışle "bir şeyi kırk kere söylersen
olur" inancı.
Bu işe kafa yoranlar, giderek artacak
bir "yeni bflinçten" söz ediyorlar. Uzak-
doğu öğretilerindeki Yang (erkek-sal-
dırgan, yayılmacı, rekabetçi) döneminin
yerini Yin (dişi-duyarlı, sezgici, payla-
şıcı) dönemine bıraktığını bildiriyorlar.
"Erkelder" yandı, "Kadınlar" geiiyor.
(Bu işlerden korkanlar düşünsünler, işa-
retler hanımlar açısından bayağı iyi...)
Bir de "yeni dinsellik" kavramı var
"Yeni Çağcılar"ın: İnsanlann kendi
kendilerine koyduklan. tüm inanç, gele-
nek, ırk ve benzeri sınırlan reddediyor-
lar. (Avrupa'da yaşayan biri olarak, hani
Avrupalı da bu işten biraz nasibini alsa
diyorum.)
Bu konuyu araştıranlar, "Yeni Çağ"
söyleminin modem endüstri toplumla-
nnda, kişilerin biribirine giderek daha
bir yabancılaşmalanna cevap olarak or-
taya çıktığını, geleneksel dinlerin ve si-
yasal söylemlerin sorunlara tek başına
çözüm getiremediğini söylüyorlar.
Yeni bir bilinçle, yaşama yeni bir an-
lam getirme çabalanndan başka bir şey
değil bütün uğraşılar.
Olayın önemli yansımalanndan biri
olan "New Age" müziğıne gelmce, bu-
rada da karşılaşılan en önemli unsur.
inançlarda olduğu gibi birbiriyle bütün-
leşmış, sınırlar tanımayan öğelerin
uyumlu beraberliği...
Geçmişe bakıldığında, ABD'nin batı
kıyısında, ezgilerine, müziklerine si-
tar'ı, tabla'yı katan (bu arada G«orge
Harrison'ın, Fas'tan etkileşimler alan
rahmetli Brian Jones'un da hakkını ye-
meyelim) kuşağa kadar uzanabilecek bu
akımın, giderek 80'li 90'h yıllarda tek-
nolojınin "demokratikJeşmesi'*yle daha
bir ivme kazandığını söyleyebiliriz.
Teknolojinin, iletişimin demokratikleş-
mesi kavramlanna, bu patlamalann be-
raberinde getirdiği sorunlara, bunlann
sanata (özellikle müziğe) yansımaları-
na, yeni elektronik yaklaşımlara ve
biçemlerin olası geleceğine yönelik
görüşlerimi ilerideki yazılanmda aktar-
maya çalışacağım.
Avrupa'nın yıldızı
MATRAO
NETAŞ
GÜVENCESİYLE
Matra Cep Telefonu, savunma, uzay ve telekomünikasyon
teknolojisinde Avrupa'nın en büyuklerinden Matra ve dünyanın iletişim
devi Northern Telecom ortaklığının mükemmel bir ürünü. Fransa,
Almanya, tspanya gibi büyük Avrupa ülkelerinin ilk tercihi. Matra, Netaş
güvencesi ve sağladığı sınırsız iletişim özgürlüğüyle Türkiye'de rakipsiz olacak! Hetas
MATRA CEP TELEFONU DİSTRİBÜTÖRLERİ: • INFO BİLGİSAYAR (212) 272 34 24 • l\FOfiMAIEK (212) 274 23 94 • \ETRO\ (212) 2 7 5 01 40 • SHOIVPA (212) 275 55 55 • YILDIZ ELEKTRONİK (212) 245 18 74
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Tamnmak
"Tanınmak" sözcüğünü "ün salmak", "varlığı ka-
bul edilmek", "şöyle ya da böyle bilinmek" anlam-
lanna değil de, "görüldüğü zaman kim olduğu bi-
linmek" anlamına kullanıyorum.
Kimi sanatçılar uyguladıkları sanatın özellikleri
yüzünden ister istemez tanınırlar. Onları yalnız ta-
nıştıkları kimseler, çevrelerinde yaşayanlar tanı-
maz, hiç görmedikleri, hiçbir zaman da görmeye-
cekleri insanlardan oluşan büyük bir topluluk, çok
sayıda sanat alıcısı tanır. Çünkü onlar görüntüleriy-
le sanat yaparlar.
Sinema oyunculan, tiyatro oyunculan, şarkıcılar,
dansçılar böyledirter. Arna örnekse bir sinema ya
da tiyatro yönetmeninin, bir senaryo ya da oyun
yazarının, bir bestecinin, bir koreografın tanınması
gerekmez.
Çok ünlü olabilirter, adlan dillerde dolaşabilir, bu-
na karşın sokağa çıktıklannda, gelip geçenler on-
lan tanımaz. Tanıyorlarsa, bu durum, sanatlannın
gereği değil, bırtakım yan çalışmalannın sonucu-
dur: Un salmak için sanat dışı yöntemlerden yarar-
lanmış, kitle iletişim araçlannı kullanmış, gazetele-
re, magazin dergilerine demeçler vermiş, fotoğraf-
lannı yaytmlatmışlardır...
Ün ile tanınmayı birlikte yaygınlaştırmanın yön-
temlerini iyice geliştiren sinema endüstrisi, kitle ile-
tişim araçlanndaki patlamayla biıiikte, bütün sa-
natları bu yöntemleri kullanmaya özendirdi.
Uygulayıcılanna yüksek kazanç sağlayan sanat-
lar için sorun yok, yatırım yatınmdır, reklamı yapan
karşılığını alır. Ama paraya dönüştürülemeyen sa-
natlar da var...
Işte o zaman bir tür bedavacı işi reklamcılık or-
taya çıkıyor, para harcamadan reklam yapmanın
yolları aranmaya başlanıyor.
Ömekse yeni yetişen bir şair ününü yaygınlaştır-
mak isteyince ilkin şu soruyu soruyor kendine:
Ne yaparsam kitle iletişim araçlanna konu olabi-
lirim?
Yanrt:
Sıradan bir insan gibi davranır, giyinir, konuşur-
sam, kimse benimle ılgilenmez. Her alanda aykın
olmalıyım. Çarpıcı, ilgi çeken bir şeyler yapmalı-
yım. Sıradan bir insana aklını şaşırtacak sözler et-
meliyim.
Birkaç ay önce, uzun saçlı bir şair, "Kaç zaman-
dır gidip saçlanmı kestirsem diyonjm ama benim-
le bir daha röportaj yapmazlar diye kestiremiyo-
rum" diyordu. (Adam Sanat, Kasım 1994)
Sözünü ettiği yazın dergileri değildi. Şairleri saç-
lanna göre değerlendıren tek bir yazın dergisi yok-
tur sanıyorum Türkiye'de. Çok satışlı kadın dergi-
lerini düşünerek konuşuyordu.
Peki, bir şair nasıl katlanır o dergilere konu ol-
maya?
Birtakım yüzeysel sorulara yanıtlar verecek.
Uzun saçlarıyla fotoğraflan basılacak...
Sinema oyunculan gibi...
Yaygın bir üne ermenin tanınmakla birlikte gittiği
doğru olabilir, gene de bu yola girmek sanatçı açı-
sından çok tehlikelidir; insanın kişisel özgürlüğü-
nün ise bir bakıma sonudur.
Aynca bir şairin ancak tanınmayla ulaşılabilecek
kadar yaygın bir üne ne gerek duyduğunu anla-
mak da kolay değil.
Tanınmak, yukanda belirttiğim gibi, birtakım sa-
natçıların katlanmak zorunda olduklan, kaçınama-
yacakları bir şey. Uyguladığı sanat dayatmadar
bunu özlemek ise tam bir aymazlık.
Tehlikesi çok açık:
Sız magazini kullanırsınız, magazin de sizi... Der-
ken uzun saçlar da yetmez aykırı görünmeye...
Dazlak kafa, bıyıksız sakal... Savrulursunuz...
Ama ne yaparsanız yapın, modanız geçer bir
gün... Gereksiz çırpınışlar şiir yazma isteğinizi bü-
tünüyle yok etmemişse, ezik, dışlanmış, yorgun,
gene az satışlı yazın dergilerine dönersiniz...
Ne var ki bir kez tanınmış, özgürlüğünüzü yitir-
mişsinizdir. Insanların arasında gönlünüze göre ya-
şamanız çok güçtür artık. Siz onlan tanımazsınız,
ama onlar sizi tanırlar. Sevenler, sevmeyenler, hep
gözler dolaşır üstünüzde.
"Ünlü bir şair, kitle iletişim araçlanna uzak dursa
da, sonunda, nasıl olsa tanınacaktır," diyebilirsiniz.
O da doğru, ama bu "tanınma"y\ zoriamamak,
tersine, elden geldiğince küçük bir çevrede tutma-
ya çalışmak gerekir. Ününü yaymak, yazdıklannı
okurlara ulaştırmaktır bir yazar için önemli olan...
Oysa bugün kimi genç şairter "tanınma"ya ner-
deyse "ün"den daha çok önem veriyoriar...
Bapış Manço'dan 'sayonara'
• Kültür Servisi - Banş Manço, iki yıldan fazla bir
süre büyük bir titizlikle hazırlandığı " 1995 Japonya
Turnesi" için önceki gün Tokyo'ya hareket etti. Aynı
gün saat 15.00'te Bostancı Gösteri Merkezi'nde basm
mensuplanna "Allahaısmarladık/Sayonara" kokteyli
veren sanatçı, Japonya'da söyleyeceği şarkılardan
birkaçını "Kurtalan Exspres" eşliğinde seslendirdi.
Manço'nun 8 mayısta Tokyo'da başlayacak turnesi,
Japonya'nın 16 ayn kentinde vereceği konserlerle
devam edecek. Sanatçı, kendisine özel olarak verilecek
hızlandınlmış Japonca kurslanna katılmak üzere,
konserlerin başlamasından on beş gün önce Japonya'ya
gitti.
Çin sinema pazarı dışa açılıyor
• PEKİN (AA)-Çin Halk Cumhuriyeti'nde uzun
yıllardır yabancı filmlerin ithalatına konulan
sınırlandırmalar kaldınlıyor. Ancak yabancı filmlerin,
sayı ve içerik bakımından sansürden geçirilip, kontrol
edilmesi işlemlerine devam edilecek. Çin Haber
Ajansı'nın, Çin Fılm îdaresi'ne dayanarak verdiği
habere göre, daha önce yılda 60 adet ile sınırlanan
yabancı sinema fılmleri ithalatı serbest bırakılacak,
Çin'de sinema sanayii, yabancı filmlerin ithalatına
konulan kotalarla, şimdiye kadar dış rekabetten
korunuyordu.
Yılda ortalama 200 yerli filmin çekildiği Çin'de,
sinema seyircisinın giderek artması ve durgunluk
içindeki yerli sinema sektörüne yabancı rekabetiyle
canlılık getirip, kalitenin yükseltilmesi amacıyla
ithalatın serbest bırakılacağı belirtildi.
Hakkâri'mn el sanafları
sergileniyor .
• Kültür Servisi -Hakkâri'ninel sanatlan ve !
fotoğraflan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) sergi salonlannda Ankaralılara sunulacak.
Bugün saat 14.00'te Başbakan Tansu Çiller tarafından
açılması beklenen sergi, 5 mayısa dek sürecek. Açılış
törenine Devlet Bakant Necmettin Cevheri, Içişleri •
Bakanı Nahit Menteşe ve TOBB Başkanı Yalım Erez \
katılacak. 950 parça yün ve kök boyadan imal edilen,
mahalli desen ve motiflerle bezenen kilımler, heybeler,
çoraplar, yolluklar ve seccadeler ile yüz civannda
tablodan oluşan sergi, satışlı olacak.