23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25NİSAN1995SALI OLAYLAR VE GORUŞLER îşkence sorunu çözülmelidirGerçek odur ki ülkemizde işkence öteden beri sistematik biçimde ve bir sorgulama yöntemi olarak uygulanagelmiştir. HALİT ÇELENK Hukukçu # nsan haklanndan Sorumlu Dev- I let Bakanı olduğu sırada Azjmet Köylüoğhı Türkiye'de 18 çeşit iş- kence yöntemi uygulandığını söyler ve bunlan açıklarken tn- san Haklan Vakfı buna 10 çeşit işkence yöntemi daha ekleyerek sayıyı 28'e çıkardi ve işkence uygulamalan- nın yüzde 64.9'unun emniyet müdür- lüklerinde yapıldığını açıkladı. Işkence öteden beri Türkiye'nin bir insan haklan sorunu olarak gündemin- de olmuştur. Sıyasal iktidarlar önceleri işkence olaylarını yadsımışlar. daha sonralan bunlann tekil (münfent) olay- lar olduğunu ileri sürmüşler, 12 Eylül döneminde de uygulamaların varlığı kabul edilmiş, ancak bunun sistematik bir uygulama olmadığı söylenmiştir. Gerçek odur ki ülkemizde işkence öte- den beri sistematik biçimde ve bir sor- gulama yöntemi olarak uygulanagel- miştir. Bu çağdışı uygulamalar karşısında bir yandan Batı ülkelerinin, Uluslarara- sı Af Örgütü'nün gösterdiği tepkiler, öte yandan içeride artan yakınmalann etkisiyle 1988 yılı Mart ayında Türki- ye, uluslararası bir sözleşmeyi, "işken- ceye ve diğer zalimane, gayri insani veya küçültiicü muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler Södeşmesi"nı kabul etmiştir. Yasalanmızda o giine kadar ta- nımlanmamış olan işkence olgusunu tanımlayan, işkenceye dayalı ikrar anla- tımlannın yargı organlannca ne tek ba- şına ve ne de başka kanıtlarla birlikte dayanak olarak ele alınamayacağı hük- münü getiren, savaş ve sıkıyönetim hallerinde de uygulanacak olan bu söz- Ieşme, kamuoyunda olumlu karşılan- mış ve siyasal iktidar tarafindan Türki- ye'de önemli bir demokratikleşme gös- tergesi olarak propaganda konusu ya- pılmıştır. Ancak hemen söylemek gere- kir ki bu sözleşme kâğıt üzerinde kal- mış, güvenlik görevlileri tarafindan uy- gulanmadığı gibi sıkıyönetim askeri mahkemelerince de dirençli istemleri- mize karşın göz önüne alınmaktan ka- çınılmıştır. Yetersiz önlemler DYP ve SHP koalisyon hükümeti ku- rulduktan sonra Adalet Bakanhğı'nda toplantılar düzenlenmiş, 12 Eylül döne- minde içeride ve dışanda yoğun yakın- malara neden olan işkence uygulamala- nnın önlenmesi için Ceza Yargdamala- n Usulü Yasası'nda değişiklikler yapıl- ması konusunda çalışmalar yapılmıştı. Bu çalışmalar sonunda basında CMUK adı verilen yasal düzenlemeleri içeren bir yasa önerisi hazırlanmış, gözaltına alınan sanığa avukatı ile her zaman gö- rüşebilme, avukata da zanlının muaye- nesini isteme vb. demokratik haklar ta- nınrruştı. Dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın çabalanyla Meclıs'te oybirli- ğiyle kabul edilen bu yasa Cumhurbaş- kanı Turgut Özal tarafindan geri çevril- miş ve yasanın demokratik hükümleri- nin olağanüstü hal bölgelerinde ve DGM'lerinin görevine giren suçlarda uygulanmaması istenilmişti. Eşitlik il- kesine aykın olan bu istem Meclis'çe kabul edilerek CMUK antidemokratik bir kimliğe büründürülmüş ve amacın- dan uzaklaştmlmıştı. Biz, Adalet Bakanhğı'nda yapılan toplantıda bu yasanın işkenceleri önle- me bakımından kimi yararlar sağlaya- bileceğini, ancak işkence uygulamala- nnı tümüyle önleyemeyeceğini açıkla- mıştık. Çünkü yürütme organından ba- ğımsız, cumhuriyet savcısına bağlı bir adalet kolluğu kurulmadan bu sorunun çözülemeyeceğine inanıyorduk. Nıte- kim Ceza Yargılamalan Usulü Yasa- sı'nda yapılan bu değişikliklere karşın işkence uygulamalan süregelmiş ve da- ha da yoğunlaşrruştır. Günümüzde Birleşmiş Milletler İş- kence sözleşmesinin devletçe kabul edilmesine ve yürürlüğe konulan CMUK'a karşın işkence olaylannın her gün gazete sayfalannı doldurması, in- sanlık dışı bu uygulamaların iç ve dış kamuoyunda bıraktığı olumsuz etki ve yarattığı tepkiler ve Avrupa Birliği'ne girme çabalan, siyasal iktidan bu ko- nuda yeni önlemler almaya itmiş gö- rünmektedir. Basına yansıyan haberlere göre Başbakan Tansu Çiller tçişleri Ba- kanlığı'ndan işkencelerin önlenmesi için gerekli çalışmalann yapılmasını is- temiş ve Içişleri Bakanlığı da emniyet müdürlüklerine, vatandaşlara işkence yapılmaması doğrultusunda genelgeler göndermiştir. Bir süre önce Emniyet Genel Müdü- rü Mehmet Ağar, Türkiye'de insan hak- lan ihlalleri konusunda "Avnıpalı he- yetlerin hazırtadıklan raporiarın kendi- ierini endişelendirdiğini, bunlarda haklı yönlerin bulunduğunu, polisin insan haklan konusunda eğitiminin yetersiz olduğunu" söyledikten sonra "insan haklan konusu sadece bir hukuk mese- lesi değildir" demiştir. (Cumhuriyet: 29/3,1995) Çıkaryol Çözüm, adalet kolluğudur. Adalet kolluğu; ülkemizde öteden beri, eski Barolar Birliği Baskanı Sayın Hocamız Faruk Erem başta olmak üzere insan haklanna saygılı ve işkence uygulama- lanna içtenliİde karşı üniversite öğre- tim üyeleri, Türkiye Barolar Birliği ve çağcıl bir hukuk anlayışını benimsemiş hukukçular tarafindan önerilen bir yön- temdir. Bu öneriye göre, C. Savcısı'na bağh, yürötme organından bağunsız bir kolluk birimi kurulacaktır. Bu kolluğun atama, yer değiştirme ve özlük haklan, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda olduğu gibi, benzer bağımsız bir kurul tarafindan yapılacaktır. C. Savcısına bağlı olarak oluşturulacak bu kolluk, yakalama, ev ve işyerinde arama, kanıt toplama ve C. Savcısının vereceği emirleri yerine getirme görevlerini ya- pacak, bu işler tamamlandıktan sonra ifade alma işlevini C. Savcısı yapacakür. Böylece hazırlık soruşturması güvence altına alınacak. işkence uygulamalan da önlenmiş olacaktır. Emniyet görevlilerinin, yasalarca kendilerine tanınan yetki sınırlannı aş- tığı, verilen emirlere aykın hareket etti- ği ve suç işlediği durumlarda (ki bu du- nımlar özellikle son yıllarda artmıştır) bu kolluğun ve önerilen düzenlemenin önemi büsbütün artmaktadır. Istan- bul'da Gaziosmanpaşa olaylannda poli- sin verilen emirlere uymadığı, hedef gözeterek topluluga ateş ettiği ve yirmi beşi aşkın insanın öldüğü, çok sayıda insanm kaybolduğu resmi açıklamâlar- dan, gazete haberlerinden ve televizyon çekirrüerinden anlaşılmıştır. Böyle bir olayın soruşturmasmda suçlu polis me- muriannı kim arayacaktır? Zanlı polis görevlisinin ifadesini yine polis mi ala- cakör? Böyle bir soruşturmadan yan- sız, nesnel bir sonuç beklemek nasıl mümkün olacaktır? Adalete nasıl ulaşı- lacaktır? Sonuç Siyasal, partisel hesaplar bir yana bı- rakılarak, cumhurbaşkanlan, başbakan- lar, bakanlar. generaller, siyasal parti başkanlan için de adaletin gerekli oldu- ğu göz önüne alınarak bir adalet kollu- ğu yasasının gecikmeden çıkanlması siyasal iktidann önde gelen görevlerin- den biridir. Mustafa Kemal ve gençlik D ünyada sayılan bir elin parmaklanyla sayılabilecek kadar az devrimcı ve dâhınin başında gelen Mustafa Kemal Atatürk'ün gençlikle ilgili ilginç, başka devrimci ve devlet adamlanna benzemeyen bir yönü ve görüşü vardır. O, gençlikte gördüğü enerjiyi, yalnız, devrim için yola çıktığı yıllardan çok önce, daha ilk yıldızının parlamaya başladığı Çanakkale kahramanlığı yıllannda belirtmiştir. O yıllarda gazetecı Ruşen Eşref Ünaydın'a verdiği anı fotoğrafına yazdığı bir yazı ile de pekiştirmiştir (günümüz Türkçesiyle sunuyorum): "Her şeye karşın, ne olursa olsun, bir aydınlığa doğru yürümekteyiz. Bende bu inancı yaşatan güç. yalnız sevgili yurduma ve ulusuma dmdugum ölçüsüz sevgim degiL bugünün karanhklan, ahlaksızlıklaru şarlatanJıklan içinde sait vatan ve gerçek sevgisiyte ışık serpmeye ve aramaya çahşan bir gençlik gördüğümdendir." O, gördüğü, bildiği, duyduğu. duyumsadığı gerçeklerden yola çıkrnış, gençleri de çevresine toplayarak büyük bir devrimciliğe soyunmuştur. Sonunda da dünyanın dört büyük devriminden (*) birisini gerçekleştirmiştir. Hem de en sancısız bir doğum ve en kansız bir devrim olarak... Dünyada ilk kez gençliği gizilgüç (potansiyel) olarak gören ve yine ilk kez bir bayram armağan eden Mustafa Kemal, 19 Mayıs gününün Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmasını sağlamıştır. Hatta, yine bütün dünyada ilk kez çocuklar için bir bayram armağan eden bu büyük önder, savaştan tiksinen bu büyük asker, ülkesini bir banş cenneti olarak dünyaya duyurmuşrur. Gençliği sevdiğini ve onlara güvendiğini türlü konuşmalannda da dile getirmiştir: "Gençler, siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık mezhetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriŞctinin en kıymetü timsali olacaksınız" diye onlara güven duyduğunu her fırsatta belirtmiştir: "Ey yükselen yeni kuşaklar! Gdecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurdtık, onu yükseltecek ve sonsuza dek götürecek sizsiniz." Gençlik, o büyük devrimcinin bu görüşünü hiçbir zaman boşa çıkarmadığını kanıtlamıştır. Her yetişen yeni kuşak, bir öncekinden daha coşkulu, onun yolunda, güvenli adımlarla, geleceğe yönelik, çağdaşlığın gereğini yapmaya çalışmaktadır. Ona olan sevgisini, saygısını her firsatta dile getirmektedir. Bu yıl coşkuyla kutlanan ve Anadolu'nun en eski bayramlanndan olan Nevruz'un coşkusundan sonra önümüzdeki 23 Nisan ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramlannı düşününce bu satırlar geldi aklıma. O büyük devrimcimize sonsuz minnet ve teşekkürle. (*) Dünyada dört büyük devrim: 1- 1789 Fransız Burjuva Devrimi, 2- 1917 Sovyet Devrimi, 3-1919 Türk Halk DevTİmi, 4-1949ÇinHalk-Köylü Devrimi. Zeki Büyüktanır Ozgürlüklerine kavuşturulmalı T ürk toplumunun önemli niteliklerinden biri merhamet, nedamet, insani dayanışma, banş, huzur ve güven tutkusudur. Bu niteliklerle donanmış, manevi duygulan çok güçlü bir toplumun en büyük özlemi misak-ı milli hudutlan içinde bulunan tüm insanlanmızın kardeşçe yaşamalannı temine matuf siyasal, toplumsal, ekonomik bir ortamın oluşturulmasıdır. Bu ortamın oluşması; kinin, husumetin ortadan kalkmasına, huzur ve güvenin tesisi için toplumsal banşın sağlanmasına, bu da bütün suç ve cezalan kapsayan anlayışlı bir af yasasının çıkanlmasına bağlıdır kanısındayım. Merhamet ve atıfet unsurlannj içeren ve bir kısım hukukçularla suçlan önleyici ve bir kısmınca suçu arttıncı olarak kabul edilen ve muhtelif tarihlerde politikacılar ve parti liderleri tarafindan gündeme getirilen af konusunda bugüne dek somut bir adım atılmamıştır. Siyasi gündeme getirilecek af konusu siyasi amaç güdülmeden, polemik konusu yapılmadan insani duygularla ele alınmalı Türk devletinin ve ulusunun şefkat ve merhamet hislerinin bir kanıtı olmalıdır. Türk Ceza Yasası'nın 97. ve 98. maddeleri genel ve özel affı hüküm altına almıştır. Suç ve cezalann affı sorunu, muhtelif dönemlerde çağdaş ve totaliter ülkelerde ve özellikle milli iradenin tecelli ettiği ve demokrasinin vazgeçilmez unsuru bulunan parlamentolarda seçimlerin hemen akabinde, ülke ve milletlerin hayatlannda dönüm noktası teşkil eden yıl ve lcuruluş yıl dönümlerinde gündeme getirilmiştir. Af müessesesi bütün uygar ülkelerde seçimlerin akabinde ve önemli günlerde siyasi ve hukuki teamül haline gelmiştir. 14 Mayıs 1950 yılında çıkanlan 5677 sayılı af yasası ve onu takip eden yıllarda çıkanlan 113, 134,218, 1803 sayılı af yasalan ve 3713 sayılı bir kısım suçlann affını içeren infaz yasası gibi yasalarla mümasil bir af yasasının, tüm partiler tarafindan sosyal banşın tesisi için gündeme getirilmeli kanısındayım. Fikir suçlulannın ise bir an önce ozgürlüklerine kavuşmalan sağlanmalıdır. Talat Oğuz Eski Mardin Milletvekili PENCERE Geç Salmak Bir büyük liman... Irili ufaklı gemiler, tekneler demir atmışlar, olduk- lan yerde salınıyorlar. Hava durgun.. Birden esinti başlıyor. rüzgâr gittikçe hızlanıyor, gemilerle tekneler, demir attıklan noktanın çevresin- de yön değiştirmeye başlıyorlar.. Yeniden salıyorlar. - . Soru: Önce hangi gemiler ya da tekneler rüzgâra göre durumlannı değiştirirler?.. Yöneliş en küçükten başlar; en büyük gemi, en ağırdan alır; sankı kıpırdamıyor gibidir; ama, sonuç- ta yeni konumuna geçecektir. Denizciler derler ki: - Büyük gemi geç salar.. Deyim yalnız limanda degil, hayatta da geçerlidir; bir gerçeği geç algılayan kjşi için "geç saldı" denir. • 1989-90 dünya tarihinde dönüm noktası. Berlin Duvan yıkıldı, Sovyetler dağıldı, yeryüzünde denge- ler değişti. Batı ve Doğu bloklan diye anılan yapılaş- ma gümbürdedi, uluslararası ilişkilerde zamane ger- çeklerine dayalı mantığın yeniden yapılanmasına geçildi. Türkiye 60 milyon nüfuslu büyük bir ülkedir; er- ken salmasına olanak yok... Geç salıyoruz. Eskiden sağ ile sol eksenine oturan toplumsal ve siyasal aynşmanın yerine bir yenisı oluşuyor. Gün geçtikçe bu yeni aynşma saydamlaşıyor. Nasıl?.. • Aynşmayı görebilmek için siyasal partilerden çok medyaya bakmak gerekır. Çünkü partiler -Refah dışında- etkilerini yitirdiler. En çok oy alan parti, yüzde 20'nin altındadır. Ko- alisyonlann bir işe yaramadığı son deneyle bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye'nin kökienci çözümler bekleyen sorunlarına güçsüz bir siyasal partinin çö- züm bulması olanaksız değil mi?.. Sağdaki ve sol- daki partiler bölük pörçük, ideolojileri de birer ya- malı bohça... Halk umutsuz... Ya medya?.. Medyada gün geçtikçe daha yüksek sesle söyle- nen bir göruş var. Nedir o görüş?.. Lozan'ın miadı dolmuştur. Sevr daha çağdaş bir çözümdü; halklara özgüriük tanıyordu. Türkiye eya- letlere aynlmalı. Amerika'nın güdümünde bölgenin egemenliğine oynamalı!... 'ulus devlet' modeli çağ- dışıdır. Resmi tarih yalandır. Atatürk yıkılmalı. Ke- malistler'e ölüm!.. Dinimizle banşalım. Kıbrıs ayak bağımızdır, verip kurtulalım. Kürt sorununda Kuzey Irak'ı da kapsayacak bir federasyon düşünülebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu gelmiştir, bunu yıkıp 2'nci cumhuriyeti kurmalı... Özal'ın iktidar yıllannda tohumlannı attığı bu siya- sal görüş karşısında halkımız ne der?.. 60 milyonluk bir ülkede, renkli televizyonlann cı- vıttısı arasında, yanar-söner kumaşlar gibi sergile- nen bu ilginç politikanın yeterince farkında olmayan Anadolu halkı, daha uyanmadı. Siyasal partilerın yamalı bohça ideolojileri arasında belirip tümünü de etkileyen bu medyatik gelişme ilerde Türkiye'nin yazgısını belirieyecektir. Ama, Istanbul medyasını mütareke basınından ayırmak gün geçtikçe güçleşiyor. Anadolu halkı daha salmadı... Kurtuluş Savaşı'nda da halkımız geç satmıştr; ama, bir kez acr gerçeği görüp anladı mı, ne yapa- cağını çok iyi saptar; o zaman karşısında kimse du- ramaz... Tarih iyi bilir ki en büyük halktır. Tarihi halk yapar. GÜN AVRUPA'YA YAKINSINIZ.. T Ü R K H A V A Y O L L A R I İ L E A V R U P A N I N D Ö R T " " " •- . - • "- ' " B Û Y Û K Ş E H R İ N E . L O N D R A . P A R İ S - ' . ' •• " ' - ' . F R A N K F U R T V E M Ü N İ H E T E M M U Z - A Ğ U S T O S A Y L A R I N D A I S E K Ö L N . D Ü S S E L D O R F V E A M S T E R D A M A G Ü N D E İ K İ S E F E R U Ç A B İ L İ R S İ N İ Z T Ü R K İ Y E ' N İ N 3 B Ü Y Ü K Ş E H R İ N D E N . İ Z M İ R A D A N A A N K A R A D A N Y U R T D I Ş I N D A K İ B A Z I U Ç U Ş N O K T A L A R I N A A K T A R M A S I Z O L A R A K Y U R T D I Ş I Ç I K I Ş I Y A P A B İ L İ R S İ N İ Z Ü S T E L İ K Ç O K Ö Z E L Y A Z K R A M L A R I Y L A ' Ş İ M D İ . T Ü R K H A V A Y O L L A R I D > Ş - 1 A T Y A Z T A R İ F E S İ N D E . K I Ş T A R İ F E 5 İ N I N D O K ~ J Ş F İ Y A T L A R I S İ Z İ B E K L İ Y O R . G - _ E = " U Z L Ü S E R V I S İ . B U S I N E S S C L A S S . R S T C L A S S U Y G ' U L A M A L A R I . U Y G U N U Ç U Ş S A A T L E R İ V E B A Ğ L A N T I L A R I . M E R A N H İ Z M E T E H A Z I R P E R S O N E L İ 6 2 Y I L L I K T E C R Ü B E S İ . M O D E R N V E G E N Ç Y L A . T Û R K H A V A Y O L L A R I S İ Z İ . I S T E D İ Ğ İ N İ Z Y E R E U L A Ş T I R A C A K ! B E N T Ü R K İ Y E İ Ç İ N U Ç A R I M TURK HAVA YOLLARI - . [ I .
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear