23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 NİSAN 1995 ÇARŞAMBA 10 DtZtYAZI Evren'in din dersi oyunu 1KIYUZLU VECini Tiıyıetıtı "Güzel mülk"e düşkün Is- lamcılann sola karşı, yaban- cı güçlerle işbirliğıne alışkın olduğumuzdan, benim bu sözlerimi okuyan sağcılann, bundan böyle, Yunus Em- re'yi kötüleyeceklerine kuş- kum yok. Onlann büyük adamı Mevtana'dır. Çünkü, Anadolu'nun işgali sırasın- da istılacılarla işbirliği yap- mıştır. Hacı Bektaş VeH de. ilk vakfı kurup birçok tanm arazisini tekkesine bağla- mıştır. Tekkede aş pişirip yoksul halka dağıtarak işi kotarnuş. Mevlevi tekkesi de, aynı yolu ızlemıştir. Hacı Bek- taş'ın çoluk çocuğu yok ama, onun soyundan geldik- lerini ileri sürenler, hâlâ, o vakıf arazilerinden yararla- nıyorlar. Mevlana soyundan yoksul işittiniz mı? Bay Ceneral'ln niyeti Bütün bunlan, kendilenni bilim adamı olarak bilen kimselerin öğrenmesi için yazıyorum. Halkı böyle kan- dırmanın bilim adamlığıyla ilişkısı yoktur. Kenan Kâ- inat (Evren) denen generah kandırmak için yapıldı bun- lar. Her şeyi bilen Bay Gene- ral'e, böyle şeyler anlatma- ya gerek yoktu. O, zaten ABD'den icazetlıydi. Ata- türk'ü kalkan olarak bilinç- le kullandı. Mevlana'yı. Ha- cı Bektaş'ı ve Yunus Em- re'yi bilmez arria. Osmanlı devletinin yıkılışından son- ra ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti'ni dinsel ruhun kurtarmadığını bilir Bay Ge- neral. Içten olsaydı, kendisi- ne sunulmuş bu rapordan hiç olmazsa, bu bölümü çıkart- tınrdı. tmam Askeri, Deli- baş, Anzavur isyanlannı bil- mez mi° Şairleri bilmez ama, bunlan bilir. Çünkü, askeri liselerde ve Harbi- ye'de, Kurtuluş Savaşı tarihi okutulur. Bu zırvalan, bilinçli bi- çimde kabul etmiştir. Salt. anayasaya din öğretimini zo- runlu ders olarak koydur- makiçin. Biranayasajnetni- ne, okullarda okutulacak derslenn adlannın yazılma- sının hukuksal dayanaği yoktur. Bu tutum. Atatürk'e karşı olmanın en açık gös- tergesidir. Dünyanın hiçbir anayasa teknığinde. hangi derslenn zorunlu olduğu be- lirtılmez. •Dinin yol gösterdiği ilim' Mılli Kültür Raporu, baş- tan sona değin, Atatürk Cumhuriyeti'nın eğitim, öğ- retim veekin siyasasını eleş- tirir. Sözü uzatmamak için, bütün örnekleri vermeyece- ğim. llgilenenler alıp okur- lar. Mıllı Kültür Raporuna göre "Dinsiz ilim, beşeriyet için saadetten (mutluluktan) ziyade bir felaket olur. Fakat dinin yol gösterdiği bir ilim, üerlemenin anahtan ve gele- ceğin ümidiolur." (Bak. Mil- li Kültür, DPT, s: 526). Oy- sa, Mustafa Kemal, Prof. Dr Emre Kongar'ın belirttiğı gibi. pozıtivıst felsefeye da- yalı bir devrim yapmıştır. Pozitıvizm, endüstri devrimı ile Fransız Devrimi'nın te- mel dayanağıdır. Pozitivizm, bütün dınleri dışlamış, "in- sanlık dinT gıbi yeni bir kav- ramı sokmuştur felsefeye. (Bak. Emre Kongar, Atatürk ve Devrim Kuramlan, s 38, tş Bankası Yayınlan, Anka- ra 1981). Tevfık Fikret de, bu dini benimsemiştir. Ata- türk'ün yaşama geçirdiği il- • Bay General Milli Kültür Raporu'ndaki zırvalan, bilinçli biçimde kabul etmiştir. Salt, anayasaya din öğretimini zorunlu ders olarak koydurmak için. Bir anayasa metnine, okullarda okutulacak derslerin adlannın yazılmasının hukuksal dayanağı yoktur. • Atatürk, yalnız "bilim"in yol göstericiliğine inanırken, Kenan Paşa'nın Devlet Planlama Teşkilatı, Beş Yıllık Kalkınma Planı'na dayanak olan Milli Kültür Raporu ile, "din"in yol göstericiliğini yasallaştınyordu. Bu, Atatürk'ü kalkan olarak kullananların gerçek yüzünü açıkça ortaya koymaktadır. kelerine bakarsak, devrimi- nin pozitıvist nitelikli oldu- ğunu kolayca anlanz Ata- türk, yalnız bılimın yol gös- tericiliğine inanmıştu". Tür- kiye halkının da, bılimin ön- derliğinde eğıtılmesını iste- miştir. Atatürk ün isteğl Atatürk, 1923'te, Bü>ük Millet Meclisi'nden, eğitı- Her şeyi bilen Bay General, Atatürk'ü kalkan olarak bilinçle kullandı. Belki Milli Kültür Raporu'nda adı geçen şairleri bilmezdi ama, Osmanlı devletinin yıkılışından sonra ortaya çıkan Türkiye Cum- huriyeti'ni dinsel ruhun kurtarmadığını bilirdi Bay General. Içten olsaydı, kendisine sunulmuş bu rapordan hiç olmazsa, bu bölümü çıkarttırırdı. min ve öğretimin birliğıni sağlamasını ıstemiştir. "Memleket evlatiannın or- taklaşa ve eşit olarak edin- meye mecbur oklukları inm- ler ve fenier vardır. Yüksek meslek ve ihrisas erbabmın âynlabüeceği tahsil derecele- rine kadar, eğitimde ve öğre- timde birlik. topluluğumu- zun ilerlemesi ve vükseunesi bakunından çok mühimdir. Bu sebeple, Şer'iye Vekâle- tiyle Maarif Vekâkti'nin bu hususta iş birliği yapması te- menniye şavandır." (Bak. Atatürk'ün Söylev ve De- meçleri, Cilt 1,Ikinci Baskı, s. 300. 1961 Ankara). Atatürk'ün bu ısteğı, Bü- yük Meclis'çe yerine getıril- medığinden, 1924'te duru- ma yeniden değinmiştir 1 Mart 1924 söyle\ınde. "Memleketin genel oyunda tespit ohınan eğitim ve öğre- timin birleştirilmesinin an kaybetmeksizin uygulanma- sı lüzumunu müşanade edi- yoruz. Bu yolda gecikmenin zararlan ve bu yolda acele et- menin ciddi ve derin fayda- lan hızlı karannıza vesik ol- malıdır." Bu uyandan ıki gün sonra Meclis, Te\hid-i Tedrisat Kanunu'nu çıkarmıştır. Bu yasanın çıkanlmasından bır- kaç ay sonra, büyük bir yurt gezisine çıkan Atatürk, git- tiği her yurt köşesinde, "uy- garhk"tan ve "büim"den söz açmıştır 30 Ağustos 1924'te, zafer şenliklenne katılmak için gittiği Dumlupınar'da. şun- lan söylüyor: u _Bayiar, uygarük yolun- da başan, yeniliğe bağbdır. Toplumsal vaşamda, ekono- mik yaşamda, bilim ve tek- nik alanında başanlı olmak için biricik gelişme ve flerle- me yolu budur. Yaşam ve ge- çinmeye egemen olan kural- laruı zaman Ue gelişmesi, de- ğişmesi ve venikşmesi zorun- ludur." (Bak. Nuri Onat, Cum- hurbaşkanı Gazı M.Kemal Paşa'nın SonbaharGezileri, s. 50, Çağdaş Yayınlan, 1984lstanbul) 'Çağdaşlaşmamn yolu billm1 Dikkat edilirse, büyük za- ferin üzerinden iki yıl geç- miş olmasına karşm, Ata- türk, askersel başansından ya da zaferin nasıl kazaruldı- ğından, kahramanlıklardan söz etmiyor. O, kafasını bir tek ülküye yöneltmiştir: Uy- garlaşma ve çağdaşlaşma. Bunun da tek yolu "bOimsel düşünme"ye başlamaktır. 22 eylülde, Atatürk, Sam- sun'dadır. Askeri birliklen, beledi- yeyi ve vilayeti ziyaret ettik- ten sonra, Oğretmenler Bir- liği "ni ziyaret eder. Öğret- menler Bırlıği. Gazi'yi ak- şam yemeğine çağınr. Kur- tuluş Ticaret Okulu'ndaki akşam yemeğinde, Samsun Necm-i Terakki Kız Okulu Başöğretmeni Sabiha Ha- nun, Atatürk'e seslenen bir söylev verir. Sabiha Hanım, söylevini şöyle bitinr: u »Dağdan da- ğa, kentten kente, köyden köye koştunuz, vürüdünüz; sonunda can çekişen ulusu kaldırdınız ve vürüttünüz. Bütün bir cihan düşmantağı- na karşı kazandınız. Bizi iç ve dış düşmanlardan kurtardı- nız. Bu, ne arim ve iman, bu ne güçtür, Tannm! Bu güç, esin nereden gelir, nasıl kaza- mhr?" (Bak. Nuri Onat, agy, s. 104) Gazi Mustafa Kemal, Sa- biha Hanım'ı kendi üslubu ile şöyle yanıtlar: u Efendiler. dünyada her şe>' için. maddiyat için, ma- neviyat için, ha\ at için, başa- n için en hakiki mürşit ilim- dir. fendir. İlim \e fennin dı- şuıda mürşit aramak gaflet- tir, cehalettir, doğnı yoldan çıkmakür. Yalnız; ilrnin ve fennin yaşadığımız her daki- kadaki safhalaruun inkişafi- nı anlamak ve terakkUerini takip eylemek şartür."(Ata- türk, SD. C. II. s, 194) Sabiha Hanım'ın coşku- suna kapılıp zaferden, duş- ınanı ezmekten, kılıçtan, manevi değerlerden söz aç- rruyor. Atatürk'ü kalkan olarak kullanmak budur işte. Ata- türk, yalnız "büim"in yol göstericiliğine inanırken, Kenan Paşa'nın Devlet Plan- lama Teşkilatı, Beş Yıllık Kalkınma Planı'na dayanak olan Milli Kültür Raporu ile, "din"in yol göstericiliğini yasallaştınyor. Yarın: Rapor yanlışlarla dolu Raporun hedefi, devrimlerîn özüMilli Kültür Raporu, "bilimin yolgösteri- cüiği"ni yadsırken. Atatürk devnminın özü- ne, yanı pozitıvizme saldınyor: "... Memle- ketimizde, geçen asıriardan beri. maneviiier- lemevt engelleyen Batı menşeli çeşitli felsefî ve fikri cereyanları ve bizde bıraktığı tesirle- ri kısaca gözden geçinnek, bu bakımdan fay- dalı olacaktır. İktisadi hayattaki bu büyük gelişme aslın- da, kökleri eski Yunan'a ve Rönesans devir- lerine uzanan maddeci, yani insanın ruhi cephesini inkâr veya en aandan ihmal eden bir felsefeye day anır. Bu maddeci anlayış. 18. asırda ansiklopedistler tarafından temsil edilmiştLBunlarDescartes'ınruhvemadde ikiliğinden ruhu inkâr ederek, kendilenni bu filozofun bir devamı gibi göstermişlerdi. Zamanlannın rabiat ilimlcrindeki gelişmele- rine dayanarak. bu gelişmeleri tamamen maddeci açıdan yorumlayan 18. asır ansik- lopedistleri. hiçbir manev i değer tanunamış- lardır. (_) Ansiklopedist filozoflann dine, ah- lâka ve çeşitli manevi değeıiere devamlı hü- cumu Batı toplumlannda ve bilhassa Fran- sa'da dini hayatın ve müesseselerin zayıfla- masma, yahut yıkılnıasına yol açmış, bu hal ise büyük bir manevi boşluk ve buhran do- ğurmuştur. (...) Azgınlaşan kazanç hırsı ve artan gelir, bir taraftan toplumdaki denge- sizliği arttırmış, bir taraftan da manevi de- • Süleyman Hayri Bolay tarafindan hazırlanan ve bilimsel gerçeklerden nasibini almamış Milli Kültür Raporu "bilimin yol göstericiliğini" yadsırken, Atatürk de^vTİminin özüne, yani pozitivızme saldırmaktadır. ğerlerin cemiyet hayatından tesirlerinin silin- mesine vesile olmuştur. Böy le bir ortam için- de gerçekleştirilen Fransız İhtilali manevi hayatın daha da kanşmasına sebep olmuş- tur. Maddeciliğin tesirlerinin bu kadar yayıl- ması, 19. asırda miktar ekonomisinin hâkim olmasuıa yol açmıştır. Bu maddeci havay^ aksülamel olarak felsefe tarihinin en büyük sistemlerinden biri olarak Hegel tarafindan, yeni bir rubçu ve idealist felsefe geliştirildL Maddeyi inkâr edene, bu mutlak idealizme de hem kendi içinden hem de dışından ak- sulamelleri temsil eden yeni felsefeler türedi Bunlann başında A. Comte'un ileri sürdü- ğü ve cemiyetieri müspet ilimlerin verilerine göre yeniden teşkil etmeyi hedef alan 'Pozi- tivizm' gelir. Bu filozof, daha sonra felsefe- sini, deviıierini doldurduğunu haber verdi- ği dinlerin yerine kaim olmak üzere 'tnsan- lık Dini' denen pozitivist bir din haline sok- tu. Bu dinin Umihalini yazdu ayinlerini tes- pit etti; metafiziği inkâr eden, deneye giren olaylann gerisinde hiçbir sebebi kabul etme- yen A. Comte, kurduğu yeni dinin tannsı olarak "ınsanlık'ı ilan erti. İnsanlıgı temsilen 30 yaşında bir kaduıa tapılmasıru istedL Bu kadına günde üç defe nasıl tapınılacağmı da tespit etti. A. Comte' un Pozitivizmin İlnıiha- li adındaki bu eseri dilimize çev rilmiş ve M. E. Bakanhğı tarafindan 1951 'de basılnuşür." (Bak. Milli Kültür, s. 535, 536). Bolay 'maddecilik 1 kavramını bilmhor Her şeyden önce, Bay Süleyman Hayri Bolay'ın "maddecilik" kavramını bilmedi- ğinı söylemeliyiz. Bay Bolay, "maddeci- likr 'ten ınsaalann yaşam gereksinimlerinı karşılamak için yaptıklan üretimi amaçlıyor. Insanlann daha iyi geçinmek için mal üret- melerini "maddiyatçıhk"olarak algıhyor. "Maddeci febefe"y ı eleştirmek isterken, in- sanlann daha çok üretime yönelmelerini kı- nıyor. "Miktar ekonomisi" gibi, bir terimi de icat ediyor. Ne ekonomi sözlüklerinde ne de ekonomi tarihlerinde rastladım böyle bir terime. Anladığım kadanyla, Bay Bolay, üretimin arttınlmasuıı amaçlayan ekonomik gelişmeleri bu terimle anlatmayı yeğlemiş. Bir kez, "maddecilik" bir felsefe terimidır. Bu tenm, felsefenın "idealizm" karşısında yer alan köklü yönelimini ifade eder. tde- alızmin karşıtı olan bu düşünüş sistemi, **madde"nin, "bilinç''e göre birincil, köklü ve belırleyicı olduğu ılkesinden yola çıkar. Maddeci felsefe, madde ile bılinç ilişkisine bakış açısıyla, öbür ahlak anlayışlanndan tümüyle aynhr. İdealist felsefe, genel an- lamda, doğayı, doğaüstü güçlerle açıklar. Tıpkı Bay Bolay'ın yaptığı gibi, "ruh"u ve ne olduğu bilinmeyen "manevi'' öğeyi, do- ğanm açıklamasmda en köklü öğeler olarak alır. Bay Bolay, Islamcı görüş gibi gösteri- yor bunlan, ama bütün bu düşünce sistem- lerinin kaynağı, o kınadığı eski Yunan'dır. Tasavvuf, ne denli Allah derse desin, Pla- ton'un ideler dünyasını model almıştır. "Âtem-imâna", düpedüz "ideler âlemi"dir. lyon fizikçileri, görüngülerin tümünü, gp- rüngülenn kökeninde olduğuna inandıklan tek bir maddeye indirgediler. Örneğin, Ta- les, ilk maddenin "suB olduğunu söyledi. De- mokritos da, evrenin bölünmez yapı parça- cıklanndan oluştuğunu ileri sürdü. Atomcu- luk, bu varsayımdan sonra gelişti. Günümüzün korkulu silahı atom bom- basının kökü, işte buralara değin uzanıyor. GAYRtMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA tLANI BAKIRKÖYİCRA DAİRESİ'NDEN DosyaNo 1994,2779 Satılmasına karar venlen gayrimenkulun cınsı, kıymetı, adedı, evsafı. Göngoren tapusu 19pafta, 577parsel sayılıyenn ıfrazı ılemeydanagelmış246DTIIIapafta, 553 ada, 19parseldekayıtlı270m2miktarh9.11.1994tanh, 1741 sayılı, ımar durumu dosyada mevcut, Atışalan kö>ü Cengız Topel Caddesi'ne cepheli cephesı 12 00 mt., derinlığı 22.50 tnt olan. cadde seviyesınden 3.00 mt. aşağı sevıyede yer alan hafif meyilli, 78 kapı no.lu ve 82 kapı no.lu apart- manlar arasında yer alan ve çevresinde 3-5 katlı yapılaşma mevcut olan 1.350 000 000 TL 'sı muhammen bedellı arsa Şahş şartlan: 1 - Satış 22.5 1995 günü saat 15.30'dan 16.00'ya kadar Bakırköy 3 lcra Dairesı'nde açıkarttırma suretıyle yapılacaktır Bu arttırmada tahmın edilen kıyrnetin %75'inı ve rüçhanlı alacakJılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış raasraflarını geçmek şartı ile ıhale olunur Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhudü baki kalmak ^artıyle 1 6 1995 gunu 1 s 30'da aynı yerde saat 16.00'da ikmci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edılememışse, gayrımenkul, en çok arttıranın taahhüdu saklı kalmak uzere arttırma ılanında gösterılen muddet sonunda en çok arttırana ıhale edılecektır Şu kadar kı, arttırma bedelının malın tahmin edilen kıymetinin %40'ını bulması ve satış ısteyenin alacağına ruçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevırme ve paylaştırma masraflarıru geçmesı lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya ıştirak edeceklenn. tahmm edilen kıymetm o 'o20'sı nıspetmde pey akçesr veya bu miktar kadar nıillı bir bankanın temınat mektubunu vermelerı lazımdır Satış peşın para iledir, alıcı ıstedigınde 20 günü geçmemek ûzere mehıl venlebılır Tellâlıye resmı, ıhale pulu. tapu harç ve masraflan alıcıya aittır Bırikmış \ergiler satış bedehnden ödenir 3- Ipotek sahıbı alacaklılarla dığer ılgılılenn (+) bu gayrımenkul üzenndeki haklarını, hususiyle faız ve masrafa dairolan ıddıalannı da\anagı belgeler ile on beş gün ıçmde daıremıze bıldırmelerı lazımdır Aksı takdırde haklan tapu sicilı ile sabıt olmadıkça paylaşmadan harıç hırakılacaklardır 4- Ihaleye katılıp daha sonra ıhale bedelını yatırmamak suretıyle ıhalemn feshıne sebep olan tüm alıcılar ve kefillen, teklıf ettıklen bedel ile son ıhale bedeli arasındakı farktan ve dığer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizınden müte- selsilen mesul olacaklardır Ihale farkı ve temerrüt faızı aynca hükme hacet kalmaksızm daıremızce tahsil olunacak. bu fark. varsa oncelıkle temınai bedelınden alınacaktır. 5- Şartname, ılan tanhınden itıbaren herkesın görebılmesı ıçın daırede açık olup masrafı \erıldığı takdırde ısteyen alıcıya bir omeğı gonderılebılır 6- Satışa ıştirak edenlenn şartnameyı görmüş ve münderecatmı kabul etmış sayılacaklan, başkaca bilgı almak ısteyenlerın 1994 2779 Tal savılı dosyanumarasıvla mudurluğümüze ba^vurmalan ilan olunur. 14.4.1995 (+) tlgililer tabirine irtifak hakkı sahipkri de dahildir. Basın 17385 POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL 55 Yıl Sonra Baştan... Bir ulus okur-yazar olursa bütün sorunlarını çözer diye düşündüklerinden olacak, bir dönem büyükle- rimiz, var güçlerini Köy Enstitülerini kurmaya, yaşat- maya vermişler. Bulunan yöntemle tam köylü okuya- cakken bu kez de "komünist" diye enstitülerin kapı- sına kilit vurmuşlardır. Oysa bu köy okullannı açan da ismet Paşa, kapayan da Ismet Paşa'ydı. Aradan elli beş yıl geçti, yıldönümlerinde bu kapa- tılan köy okullan için döğünür dururuz. Biline ki eski- si gitti, yenisi de bir daha gelmez. Enstitülerden çok adam çıktı, çoğu da battı. Bunlar edebiyat, sanat da- lında olsalar bile ünlüdürter. Enstitülerin yetiştirdiği ya- zar ve romancılarımız olduğu gibi sonradan kendini ticarete veren zenginlerimiz de olmuştur. Bir kapıdan bir köylü çocuğu olarak girmiş, öteki kapıdan bir mü- teahhit olarak çıkmıştır. Yazar ve romancılar arasın- da Mahmırt Makal'ı, Fakir Baykurt'u Talip Apay- dın'ı, Mehmet Başaran ve Dursun Akçam'ı saya- biliriz. Sanatçı ve aydınlar bu kadarla da kalmaz, unuttuklanmız da vardır. Bu ünlüler arasında siyasal olarak kapağı dışan atanlar olmuş, Batı uygarlığının nimetlerinden yarar- lanmışlar. bir daha dönmemişlerdir. Bir Almanya gezimde böylesı tezkere bırakanlan, bir daha dönmeyenleri tanımıştım. Öyle ya sıcak su- lu, soğuk sulu, kalorıferieri düzenli ısıtan, havası te- miz, marketleri kazık atmayan, herkesin bir birine gü- veni olan, hava kiriiliğinden iz bulunmayan kentler, ko- nutlar bırakılır mı? Ne denli özlemle anılsa Köy Enstitüleri'ne bir daha dönülemez. Bu okullar bizim öğrenim ve öğretim ta- rihimizin altın sayfaları olarak kalacaktır. Bu okullann Orta ve yüksek bölümleri vafdı. Yükseklerin içinden en ünlüsü "Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ydü. örnek verilmek istendiğinde yerii, yabancı görücülere Ha- sanoğlan gösterilirdi. O yıllarda Ankara'ya çok yakın olan, trenle gidilebilen Hasanoğlan'a çok gitmişliği- miz olmuştur. Yöneticisi Hürrem Arman'dı. Gece yatısına bile kaldığımız olurdu. Geceleri şenlikli olur- du. Her türtü kültür örnekleri gösterilirdi. Hasanoğlan'ın ünü gerek devlet katında, gerek ya- bancılar arasında çok yaygındı. Bunlardan gıcık alan- lar da olurdu. Bu gıcık alanlann başında Mareşal Fev- zi Çakmak geliyordu. Yaygın bir söylenti vardı: Bu- raları birer "komünist yuvası"d\r. Fevzi Çakmak, ko- münistlik var mı yok mu diye uyanık bir Kurmay Al- bay olan Seyfi Kurtbek'i göndermış, denetletmiş, ra- porunu istemıştı. Nitekim bunu yıllarca sonra bana Albay Seyfi Kurtbek'in kendi anlatmıştı. Seyfi Kurt- bek, çok hırslı bir siyasetçiydi. 1950'de DP (Demok- rat Parti) iktıdara gelince bu partiden milletvekili ol- muş, Milli Savunma Bakanhğı bile yapmıştı. Köy Ens- titüleri'nin kapanışında vebali vardır. Bu köy okullannın CHP ile DP arasında uzun tar-- tışması olmuştur. Tuhaf bir raslantı, okullan açan CHP (Şemsettin Sirer), gene kapatan parti olmuştur. Ki- mileri kapatan partinin DP olduğunu sanır, yanlıştır. CHP'nin bir kültür başarısı da "Tercüme Büro- st/"dur. Devlet bir çeviri bürosu kurmuş, klasiklerde- diği kitapları kazandırmıştır. Bu devletin kültüre ver- diği değeri kanıtlar. 55 yıl sonra Köy Enstitülerini bir daha anıyoruz. : BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Bısıklet yanşı ıçın yapılmış pıst. 2/ Işsız, ay- lak... lnsan ve memelı hayvan- lann vücudunda asalak olarak ya- şayan ufak bö- cek. 3/Oy... Belli- ni'mn ünlü bir operası. 4/ Bir yıllık kuzu. 5/ Türlü bıtkılerın yaprak ve kabuk- ları ile kokulan- dınlmış acımtırak bir içkı. Akıllı. 6/ Çayırlarda yetişen ve hayvanlara yedırılen kü- çük bır bitkı.. Bir nota 7/ Kalayın simgesi... Tanrı buyruklarını yerine getır- me. 8/ Yaşar Kemal'ın bir romanı. 9/ Pakıstan'da bır kent... "Bız kimseye tut- mayız / Kamu âlem bırdir bıze" (Yunus Emre). YUKARIDANAŞAĞIYA 1/ lstatıstikte, antmetık ortalamadan sapmalann kareleri- nin ortalaması. 2/ Havva'nın Batı dıllenndekı adı... Atlas Okyanusu'nda yaşayan büyüt vatoz. 3/ Lımanlarda kıyı ile geraı arasında yük taşımada kullanılan altı düz ve sağ- lam yapılı tekne... Yan memnunluk belırten bır iinlem. 41 Müstahkem yer... Bir polıçenin arkasına yazılan havale emn. 5/ Yatak. yorgan gıbı eşyanın sanhp bağlanmasıyla oluşan yük... Avrupa'da büyük bır yanmada. 6/ tmkân. 7/ Hunı bıçımınde çukur yer... Tokuşma, çatışma. 8/ Temeli taklıde dayanan sözsüz oyun. . Bır bağlaç. 9/ Kimi gıye- ceklere sertlık vermek ıçın kullanılan bır tür kumaş. İLAN T.C. ÇERKEŞ ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo 1994 183 Karar No-1995/42 Çankın ili Çerkeş ilçesi Yalakçukurören Köyü cilt no: 054, sayfa no: 80, kütük sıra no: 20'de nüfusa ka- yıtlı Satılmış ve Döndü'den olma 1978 doğumlu Sa- tılmış Karamuk'un nüfusta Satılmış olan ismi, Çerkeş Asliye HukukMahkemesi'nin 1994/183 esas 1995/42 karar ve 28.02.1995 tarihli ilamı ile Adnan olarak dü- zeltilmiştir. İlan olunur. Basın: 16232 T.C. İZMİR ASLİYE 5. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLANDIR EsasNo: 1994/929 Davacı Fahri Derelioğlu tarafindan açılan gaiplik davasında alman karar gereğınce, Davacının babası 1314 d.lu Veli oğlu Nızayı Kap- lan'ın 1944 veya 1945 senesınde evden çıkıp gittiği ve bir daha da dönmediği iddia edildiğinden, tüm arama- lara rağmen bulunamadığından ölü veya sağ olduğu- nu, nerede bulunduğuna ılişkin bilgıleri olan kimsele- rin mahkememizin yukanda esas sayılı dava dosyası- na adı geçen hakkındakı bılgilerinı 1 yıl içınde mah- kememize gelerek bilgi vermeleri ılan olunur. Basın: 17367
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear