23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MART 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Sonrakfler de Erdemir'i eleştirecek Aktaş'ı 'kötü örnek' seçen, Teletaş'ta kuruluşun, ÇEAŞ'ta küçük yatınmcının 'zarar ettirildiğini' kabul ederek, 'özelleştirmede şeffaflık' diyen yöneticiler aynı hatalan Erdemir'de tekrarlamak üzere AHMETÇELİK "ÖzeUeştirmede şeffaflık" di - yen yöneticiler aynı hatalan Er- demir'ın satılmasında tekrar- Iıyor. Aktaş'ı "kötü örnek" seçen yöneticiler, Teletaş'ta ku- ruluşun, Çukurova Elektrik'te küçük yatınmcının "zarar ettir- ildiğini" kabul etmelerine karşın hatalannı sürdürüyorlar. Özelleştirmeye sadeee kamu ış- letmelennin satılması »larak bakmamak gerektığıni belirten eski TDÇİ Genel Müdürii Prof. Dr. Tevfık Ertüzün, "Özelleştir- me önceJikJer çerçeminde, za- rarla çalışan kuruluşlannın ye- niden yapılandınlarak ekonomi- ye kazandınlması için bir araç- tır. Amaç ise verimliliği artır- mak, rekabetigeliştirmek ve ser- mayeyi tabana yaymaktır. Önce- liklerin de bütçeye> ük olanlara, rekabet şarttannda çalışanlara, nihai mamül ya da hizmet üre- tenlere ve güvenlik açısından stratejik önem taştmay anlara ve- riimesi karariaştinlmıştır. Fakat bu şablona Erdemir'e uymu- yor~dedi. Ertüzün'egörebuşekilde ya- pılan birsarıjta işletmeyi bekle- yen tehlike. azınlık hısseleriyle yönetimi ile geçirecek olan gru- bun kuracağı alım şırketiyle pi- yasadan ucuza alacağı malı Er- demir'e pahalı satarak ve satış şirketiy le de Erdemir'den ucuza aldıği ürünü piyasaya pahalıya satarak işletmeyi zarara sokabı- lecek olması. Geçmişte bunun örneklerinin yaşandıgını belir- ten Ertüzün. henüz fiyat dene- tim mekanızmasının kurulma- dığı Türkiye'de piyasalan bekle- yen tehlikeyi ise. ~Kamu tekeü- nin özei sektör tekeline dönüş- mesi" şeklınde açıkladı. Satışa sunulan yüzde 30'luk kısmı için verilen 350 müyon dolarlık tek- lifin çok düşük olduğunu belir- ten Ertüzün , aynı özelliklerde bir tesisin kurulabilmesi için 5 milyar dolar maliyet ve 5 yıl sü- re gerektiğini belirtti. 'Erdemir tekddir' Erdemir'in tekel olduğunu belirten Prof. Ertüzün, "Tekel- lerin özelleştirilmemesi gere- kir, bu yasada da böyledir" dedi Özelleştirme Idaresı Baş- kanlığı'nın (ÖİB) bu görüşe itı- raz ettiğinı belirten Ertüzün şöy- le konuşru: Ertüzün 'egöre neden satilmamalı •Özelleştirme amacına aykın •2.2 trilyon Iiralık kâr açıkladı •Kamu 'tekeli özel tekele dönüşecek •Teklifler gerçek değeri yansıtmıyor •Bütçeye yük değil, kendi yatınmını kendi finanse ediyor •Stratejik bir kuruluş •Alım-satım oyunlanyla zarar ettirilebilir •Azınlık hisseler, çoğunluğa hükmedecek •Bu tür entegre tesisîer Avrupa'da bile kamunun elinde -ÖtB Erdemir'in Türkiye ih- tiyacmın ancak yansını karştla- dığını belirterek kalan kısmın ise ithal edildiğini smlüyor. Dolayv- sıylada 'Tekel hali yokturdhor. O>sa bir mafın tek üreticisinin buna karşıhk çok sayıda alıcısı- nın olması halinde tekel piyasa- sıoluşur. ÖfB'nJn iddialannı ka- bul ederesek ithalatın rekabet pt- yasası oluşturduğunu kabul ede- riz ki bu da hiçbir ülkede tekel- lerden ve tröstlerden bahsedil- memesi demektir. Bunlar saüşı haklı kılmak için uydurulrnuş şeylerdir. Erdemir'deki kamu hisselerini sattığınız zaman tar- tışmasız bir özel tekel oluşacak- tır. Böyle bir tekeli yabancılara satmanız halinde 6224 sayüı Va- bancı Sermayeyı Teşvik Kanu- nu'na da ayiun haraket etmiş olursunuz." Erdemir'in yüzde 30"unun sa- tılmasını yönetimın ucuza baş- kasına devredılmesi anlamına geldiğinı belirten Ertüzün, **Bu- rada büyük bir hiie var. Böyle bir hile işletmeyi ucuza satma amacınıtaşır*"dedı Bırverblok olarak satılacaksa tamamının satılması gerektiğini belirten Er- tüzün şöyle devam etti: "Çünkü blok satış mülkiyet devrkür. En kötü ihrimalle yüz- de 51'ini satmanız (azım. Erde- mir'de devlet yüzde 51 hisseye sahip. Eğer gerçek değerinde satmak istiyorsa. Kendine stra- tejik kararlar için bir attın hisse ayırsın ve yüzde 51' ini satsın. Er- demir'in yılda 400-500 milvon dolarlık iç ve dış satın alması \ ar- dır. İşietmeyi alan grup şirketin yönetimini de aiacağma göre sa- tın almalannı bir satın alma şir- keti üzerinde toplayabilir. Ve al- dığı malı belirli bir kâr marjıvla Erdemir'e satabilir. Aldığı malı yüzde 10 kârla işletmeye satsa 50 milyon dolarlık bir satın alma kân yaratır. Bu şirket pazarla- mayı da aynı yoldan yapabilir. Erdemir'in üretriği malı önce kuracağı bir pazarlama şirkeri- ne satar. Malı satış firmasına mümkün olduğu kadar düşük fiyatla satar, sonra o fırmadan yüksek fiyatla piyasaya ve dışa- nya satar dolay ısıyla pazarlama kânnı o firmada toplar. Böylece ana üretici fîrma zarar dahi ede- bilir. Bu ÇEAŞ'ta çok güzel bir şekilde yapıJdr. Avnıpa'dakiler kamuda Erndemir gibi entegre tesis- lerin özelliğinden dolayı devlet mülkiyetinde kalması gerektiği- ni de savunun Ertüzün. "Batıya baktığımız zaman, sektörün ta- biatından gelen bu özelliğinden dolay ı tesisler devlet mülkiyetin- dedir. Bunlar yılda 20 milyon to- na yakın üretim yapaıiar ve Fransa. Avusturya, Belçika, İtal- >a henüz demir-çelik tesislerini satmamışlardır" diye konuştu. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLULONDRA Globalleşme?.. Teşekkür Ederim, îstemem!"Bir zamanlar bir rüya vardı, "So- ğuk Savaş" bittikten sonra global- leşme (teknolojik devnm, sermaye- nin serbest dolaşımı vb...) dünyaya refah ve istikrar getirecek, geliş- mekte olan ülkeleri, gelişmiş ülke- ler yapacaktı. Şu günlerde "Çoğu yatırımcı, globalleşme mi? Iste- mem, teşekkür ederim diyor" (Bu- siness VVeek, 13 Mart). Bir ülke, banka ve rüya... Biri, az gelişmiş bir ülke, yatınm- cılann gözbebeği. serbest piyasa uygulamasının en başarılı örneği: Düşük enflasyon, istikrarlı ekono- mik büyüme... 1980'lerin kriz gün- leri geride kalmış. Svviss Bank Cor- poration bile bu ülkenın Avrupa Pa- ra Birliği için gerekli bazı kriterlere uyduğunu söylüyor. Bu ülke. 3. Dünya'dan 1. Dünya'ya geçmenin eşiğinde, NAFTA'nın ve OECD'nin yeni üyesi.Meksika. Diğeri, kapitalızm kadar eski bir banka, serbest piyasa ekonomisi- nin ve globalleşmenin öncülerin- den, Gelişmekte Olan Piyasalar, Uzakdoğu ve Japonya borsalan denince akla ilk önce onun ismi ge- liyor. Bu banka güvenılirliğin, gele- neğin olduğu kadar modern ban- kacılığın. yeni piyasalara iyi uyum sağlamanın sembolü, "Türevleri iyi anlamak ve kontrol etmek gerekir. Biz bankamızda bunu çok iyi yapı- yoruz" (The Economist 3 Mart) derken bankanın yönetim kurulu başkanı Peter Baring "kiminle dans ettığini" iyi bilıyor. Bu banka Baring Brothers. Bugün Meksika'nm ne ekonomi- si ne de politikası dikiş tutuyor. Ge- çen sene yıllık enflasyon yüzde 9'du, bu sene en iyimser tahmin yüzde 40 civarında. Ekonomik bü- yüme? Unutun, gerile- me eksi yüzde 3'te ka- lırsa Meksika kendini şanslı sayacak (The Guardian 3 Mart). So- kaklar bu mucızeyi yara- tan Salinas'ın vatana ıhanetle yargılanmasını isteyen gösterilerle dolu (The Economist 3 Mart). Salinas'ın karde- şı, siyasi muhaliflerini öl- dürmekle suçlanarak tutuklandı. 66 yıldır hü- kümet partisi olan PRI ise dağılıyor. Barings ise artık yok. Singapur şubesinde çalışan 28 yaşındaki bir borsacının yaptığı 17 milyar dolarlık işlemler- den, 1 mifyar dolardan fazla zarar ederek battı ve Hollandalı ING Bank'a 1 sterline (!) satılıyor. Global iflas sürecek Yorumculara göre ne Meksi- ka'daki son kriz, ne de Barings son global iflas. Sırada Pakistan, Fili- pinler ve Tayland, Macaristan gı- bi ülkeler var. "Daha başka Meksı- ka'larolacak. Bunu bılıyoruz"dıyor Kissinger Associates Inc. Genel Müdürü. Barings'i batıran türev pi- yasalannın nasıl kontrol edileceği hâlâ açıklığa kavuşmuş değil. Da- iwa Secutes'den bir ekonomistin CNN'de "Bırakın müdüıieri, bu tü- revlerie bizzat oynayanlar da dahil bu konuyu kimse doğru dürûst bit- miyor" dediğine bakılırsa daha çok kimsenin ağzı yanacak. Rüyaya gelince... Onu sormayın. Business VVeek'in son sayısındaki araştırma ve yoruma göre, gıderek daha fazla fon yöneticisi artık glo- balleşmenin haritasız denızlennden kendi ülkelerinın aşına ve güvenlı pazarlarına geri dönüyorlar. 3. Dün- ya'yı globalleşmenin içine çeken sı- cak para hareketleri (portföy yatı- nmları) gerilerken, doğrudan yatı- rımlar görelı olarak artıyor.Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ) tekrar ön planaçıkmayabaşlıyorlar. Diğerta- raftan, Business Week'e göre Hin- distan, Uzakdoğu ülkeleri gibı yer- lerde Meksika modelinin akıl hoca- sı "Berkley Mafia"s\ prestıjıni yıtiri- yor, yerine, yavaş ve kontrollü bü- yümeyi savunan, devlete ekonomi- de Önemli yerler veren, portfolyo ya- tırımlarını caydıncı, uzun vadeli ya- tırımları tercih eden, doğrudan yatı- nmlarda yabancılann ortaklık payla- rını sınırlayıcı. hatta Hindistan'da olduğu gibi bu payı yüzde 25'ten 10'a indirmeyi planlayan bir "Japon modelini" savunanlar öne çıkıyor. Böylece bizim ülkedeki bazı ekono- mi yazarlarının ölçülerine göre fon yöneticileri arasında ve hükümet- lerde "solcu dinozorların" sayıları gittikçe artıyor. Meksika ve Barings krizieri, bana, iki eski de- yimi hatırlattı: "Teon gri- dir ama, gerçeğin ağa- cı yeşildir"; "Kötü teori kötü ilaç gibidir, öldü- rür..." Bu, elinizde ne var ne yok satıp, kontrolleri kaldırıp devleti ekono- miden çekiniz, serma- yeyi serbest bırakınız, sosyal hizmetlerden ke- sip yatırım teşviki veri- niz, kendinizi ekonomi- nin "doğal yasalanna" bırakınız önerilerinin ar- kasında yatan "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geç- sinler" teorisi işte böyle gri bir teori. 250 sene öncesi ile bugün arasındaki, küçük sınai işlet- melerinin hâkim olduğu merkanti- üst dönemle, çok uluslu ve tekelleş- miş kapitalizmin arasındaki farkı gö- remiyor. Gerçek hayatın zenginliği ve yarattığı sorunlar karşısında da "müdahale etmek yanlıştır, piyasa- yı çarpıtır" yaklaşımıyla insan aklı- nın etkinliğini kısıtlamayı amaçladı- ğı için de kötü bir teori. Üstelik bu- nu dayatanlar sıra kendilerine gelin- ce uygulamıyorlar. GATT anlaşması Örneğin serbest piyasayı ele ala- lım... Ama alamayız, çünkü ABD dış ticaretinin yüzde 40ı pazardışında, fırma-içinde ve son derecede plan- lı olarak yürütülüyor. (Scandinavi- an Journal of Development Al- ternatives, Mart-Haziran 1994 sf. 23) Bu fırma-içi tıcaretın ÇUŞ'un ti- caret içinde payı 1982-1989 arası yüzde 70 artmış (Financial Times 09/03/1994). Dünya tıcaretini ser- bestleştiımek iddiası ile ortaya çı- kan GATT anlaşması,Uruguay Ra- undu nihai senedi ile gelişmekte olan ülkelerin yeni teknolojik ve bi- limsel gelişmelerde merkeze ba- ğımlı kalmaya devam etmesı için bir sürü kısıtlama getirdi. Dünya Bankası'nın tahminlerine göre gelişmiş ülkelerdeki koruma- cılık güney ülkelerinın gelırinı, bura- lara yapılan yardımlara oranla ikı de- fa daha fazla bir miktarda azaltmış. Geçen 10 yıl içinde OECD'ye bağlı 24 ülkede korumacılık artarken, IMF, gelişmekte olan ülkelerin pa- zarlannı, merkez ülkelereaçmak için elinden geleni yapmış ve sonuçta zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark ikiye katlanmış. En son olarak da sermaye hare- ketlerinin serbestleşmesi global mali yapıyı hızla büyüterek son de- recede dengesiz ve istikrarsız bir hale getirmiş. Anlaşılan o ki sorun müdahale etmekte değil. Kendi ulu- sal ve sınıfsal çıkan söz konusu ol- duğunda zengin merkez ülkeleri ve çokuluslu şirketler hem ekonomiye hem de piyasalara -hatta başkala- nnın hükümetlerine- uygun gördük- leri gibi müdahale ediyorlar. Bu gelişmelen göz önüne alıp glo- balleşmenin yıkıcı etkilerine karşı ül- ke ekonomisini emekçiler yaranna koruyabilmek için nasıl ve nereye müdahale edilebileceğini bulmak gerekir. Sorunlan, serbest pıyasa- nın mistik eline havale ederek çöz- mek mümkün değil. Ayrıca bu, "In- sanlar kendi tarihlerini kendileri ya- parlar" gerçeğini de bile bile gözar- dı ediyor. Ancak, unutmayalım ki, eğer siz kendi tarihinizi yapmak için müdahale etmezseniz, bir başkaîa- n nasıl olsa bu tarihi kendilerine gö- re hem de sizi de içerecek bir şekil- de yapacaklardır. ANKARA PAZARI YAKÜP KEPENEK "Tele Akıl' Yoksa Ülke her geçen gün dünyadaki gelişmelerden uzaklaşı- yor. Uzaklaştıkça da kendi çukurunu kazıyor. En iyi üniversitelerden birinde halkın parasıyla okutulan, üstelik matematik eğitimi gören bir devlet memuru, 'Atatürk'çü Düşünce Öerneğinde' elinde patlayan bomba ile havaya uçuyor. Üniversitelerde 'oruç tutmadıkları' ge- rekçesiyle gençlersaldınya uğruyor; ortalık kan gölüne dö- nüyor. 'Hükümet edenler' bu gelişmeleri, tıpkı Sıvas yangının- dayaptıkları gibi 'kışkırtma 'olarak niteleyebiliyor. Suçluları bulmadıklan gibi ne eğitim düzenini ne de gü- venlik yetersizliklerini sorgulayan, araştıran ve bu toplum- sal canavarlıklann nedenlerini saptayan çalışmalar yapılı- yor. Çeyrek yüzyıl boyunca yapıldığı gibi tam bir ilkedikle kan dökülmesi 'bilinmeyen, karanlıkgüçler'e bağlanıyor; ıçi boş suçlamalar yapılıyor. Yaşadığımız 'bilgi çağında' on yıl- lardır bu 'bilinmeyen, karanlık güçler', neden bir türiü bu- lunamıyor? Yoksa bulunmuyor mu? Asıl suçlular, suçlulan bulmayanlar değil mi? Ülkeyi yö- netenlerin ilk görevı, en kutşal hak olan yaşama hakkını gü- vence altına almaktır. Tüm öbur işler bundan sonra gelir. Ku- raldır, yaşam güvenliği sağlayamayanlar. hiçbir soruna çö- züm bulamazlar. Gençlerin bırbırierinın kanını dökmesini önlemeyenler, suçluları bulmayanlar, yalnız kendi sonlannı hazırlamıyor; ülkeyi batınyoriar. • • • Geçen hafta sonu Brüksel'de çok önemli bir toplantı ya- pıldı; gelişmiş yedi ülkenin temsilcileri (G 7) 'bilişim toplu- munun' ışleyişine ilişkin 'ilk' yaklaşımlan görüşmek üzere bir araya geldıler. Türkçeyi unutanlara anımsatalım, bilişim sözcüğü, bilginin elektronik makinelerde düzenli işlenmesi anlamına gelir. Bilişim toplumu kavramı da yaşamın hemen tüm yönlerıyle 'tele 'duruma gelmesini anlatır. Ömeğin tele bankacılık ve tele iletişim alanındakı gelişmeleri yeni 'tele 'ler izliyor. Yenilerin başında tele toplantı, tele eğitim, tele bası- mevi, tele ulaşım ve tele alışveriş geliyor. Günümüzde bilgisayarlann kullanımıyla tele toplantılar yapılıyor; örneğin New York'taki bir kanser hastasının du- rumu. Tokyo'da ya da Paris'teki doktorlarla tartışılıyor. Av- rupa'da lise öğrencileri, ABD Uzay Araştırmalan Merke- zi'nden Amazon omnanlannın uzaydan görüntüsünü bilgi- sayarianyla alıp inceliyor, bir lıse öğretmeni 'Don Kişot' ya da 'Hamlet' ile ilgıli araştırmalarını derleyip bilgisayar ile dunyaya satıyor. Akıllı otoyollar ve hertürlü alışverişin, tıp- kı bankadan 'tele kart' ile para çeker gibi bilgisayaria yapıl- ması yönünde her gün yeni bir adım atılıyor. Biyoteknoloji ve genetik alanındakı gelişmelerle 'doğanın sınırtan 'aşılıyor. Gelişmiş ülkeler, bu çok hızlı teknık gelişmenin kurallannı saptamaya çalışıyor. Bu arada birkaç yıl önce 'Teletaş'\ sa- tarak ülkenin teknolojik gelışmesini yıkıma uğratan ve şim- dilerde de PTT'nın T'sini satmak için ele güne avuç açan bi- zim 'millilere' bir bilgi iletelim: Tele iletişimde dev kuruluşla- rıyla dünyanın uzak ara en önde gelen ülkesı olan ABD, şim- diye dek ıç pazannın yalnızca yüzde 20'sinı yabancı serma- yeye açmıştır. Japonya, bu ölçüde bile dışa açık değildir. Geçen hafta Israil'in bilim ve teknoloji alanında dünyanın en önde gelen ulkesi konumuna gelmekte olduğu basında yer alıyordu. Ulusal gelırinın yaklaşık yüzde üçünü 'sivil' araştırma ve gelıştırmeye ayıran Israil'de, her 10 bin çalışa- na 140 bilim adamı düşmektedir. israil, çevresini saran pet- rol zenginlerinın ABD silahlarıyla birbirlerini boğazlamalan- na teknikle karşıhk veriyor; bilimle üstünlük kuruyor. Sov- yetler Bırtiği'nin dağılmasından en kârlı çıkan ülkenin İsrail olduğu, onlarca bilim adamını kaptığı bilinmektedir. Türkiye ise ulusal gelirinin yalnızca binde 5 dolayında bir bölümünü bu işe ayınyor; son yıllarda bu oran bile 'azalma eğilimı'' gösteriyor. Çalışan on bin nüfusa düşen bilimsel ve" teknik persbjiel sayısı, destek personeli dahil 7 Hjşidir^ . " t Türkiye, Türk cumhuriyetleriyle doğru dürüst bir bilimsel' ve teknolojik işbirliğine giremedi. Çünkü Sovyetler yıkıkjı- ğında Türkiye de kendi üniversitelerini 12 Eylül sonrasının uygulamalarıyla yıkmıştı. ••• . ^ 7 Bilimsel ve teknolojik 'üretimi' geçtik, 'tele gelişmeler'do- ğal sonucunu veriyor, dilimizi de yok ediyor. Ankara'da ye- ni polis otomobillerinin üzerine 'Call 755'dıye yazılabiliyor. Nüfusunun yaklaşık 'beşte biri okur yazar olmayan' ülke- mizde, polis artık Ingilizce çağnlacaktır. Polis neylesin? Başbakan'ın kullandığı uçağın üzerinde "779e Republic of Turkey" yazılıyor. Yeni bir gazetenin 'tele vizyon' reklamlan ekranlara 'offthe record' yazısıyla geti- rilebıliyor. Türkçeden uzaklaşmak için bir çırpınmadır gidı- yor. Çelişkiye bakın, yıllarca Kürtler, kendi dillerini kullan- mak istediler diye yeri göğü inletenler bunlar değil miydi? • • * Mustafa Kemal, ülkeyi kurtarmak için Osmanh'dan kal- ma kırık-dökük 'tele grafağından yararlandı. Sizler, ülkeyi yönetenler, 'tele akıl' ile yeni bir dünya doğuyor; ülkenin bu doğrultuda bir adım atması ve buna bağlı olarak, yıllardır süren kardeş kavgasının, kan dökülmesinin sona ermesi için neler yaptınız? Bayramınız kutlu olsun. H^UUERINIZ HER HE OKTEK (ster ev eşyası, ister çocuğunuzun eğitim harcaması, tatil ya da sizin için önemli olan bir başkası!.. Nakit ihtiyacınız için vakit kaybetmeden bir Tütünbank şubesine gelin. Çünkü, Tütünbank'ta "Hızlı Nakit Kredisi" için yaptığınız başvuru hemen değerlendirilir, hemen sonuçlandırılır. Geri ödeme planını, tamomen sizin koşullarınıza göre belirleyeceğiniz, 50 milyon TL'na kadar kredi talebiniz, aynı gün verilir. Bu, Tütünbank'ın size duyduğu güvenin, paylaştığı dostluğun doğal sonucu olarak, yansıyan hızıdır. Gelin Tütünbank'a, Hızlı Nakit Kredisi'nden yararlanın, nakitinizi alıp çıkın! tütünbank TUNBAN< bir §XJ9 YA5AR HOLDİNG kuruluşudur " İ l k e m i z G ü v e n v e D o s t l u k "
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear