23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 1995 PAZARTESİ TŞinayetlere BM göz yumuyon' • ANTALYA (AA) - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)GenelBaşkanı Alpaslan Türkeş. dünya devletlerinin bir gelişme yanşı içinde olduklanm belirterek. "Dünyadagelişmiş 7 ülke var, bu ülkelerin 8'incisi biz olmalıyız" dedi. Türkeş, Antalyalı işadamlan ve teşkilat yöneticileri onuruna Ofo Otel'de verdiği akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, Bosna-Hersek, Azerbaycan ve Çeçenya sorununa değindi. Türkeş, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler ve tnsan Haklan kuruluşlanna rağmen, Avrupa'nın ortasında katliamlar yapıldığını, bu cinayetlere BM ve ABD'nin göz yumduğunu söyledi. 'Yunanistan, teröre destek' • BERLtN(AA)-lzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, Türkiye'deki terörü destekleyen dış kaynaklann başmda Yunanistan 'ın geldiğini söyledi. Özfatura, Berlin'de düzenlenen "Türk Turizmi ve Ege Bölgesi'nin Durumu" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Yunan ve Türk halklan arasında hiçbir sorun olmadığını, sorunun Yunan yöneticilerinden kaynaklandığmı belirtti. 20 bin kişiye yeni Işlmkânı • ANKARA (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad Matkap, Iş ve tşçi Bulma Kurumu tarafindan bu yıl içinde 20 bin kişinin meslek kurslanndan geçirilerek işe yerleştirileceğini bildirdi. lş ve lşçi Bulma Kurumu (1İBK) tarafindan yürütülmekte olan istihdam ve eğitim proje uygulamalan hakkında açıklamada bulunan Nihad Matkap, llBK'nin bu yıl kuruma kayıtlı işsiz ve mesleksiz yurttaşlardan 20 binini, iş piyasasında gereksinim duyulan alanlarda meslek kurslanna tabi tutulacağını ve bu kurslan başanyla bitirenlerin kurum tarafindan işe yerleştirileceğini söyledt. Müttü Aga'ya özgürHik çağnsı • ANKARA (UBA) - Insan Haklan Demeğı (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal, Yunanistan'ın Larissa kentinde tutuklu bulunan seçilmiş Iskeçe müfrüsü Mehmet Emin Aga'nın serbest bırakılmasını istedi. Birdal, "Aga'nın hapsedilmesi demokrasi ve özgürlüğe aykındır. Bu konuya ilişkin olarak ilk tepkiyi İHD olarak biz eöstermiştik. Uluslararası lnsan Haklan Federasyonu, Af Örgütû, Birleşmiş Milletler lnsan Haklan Komisyonu nezdinde girişimlerimizi sürdürüyoruz" diye konuştu. Hak-İş Başkanı Çelik'ten suçlama • ANKARA (ANKA) - Hak- İş Genel Başkanı Necati Çehk. EBK'nin konfederasyona satışı sürecinde aynldığı demokrasi platformunu "Masturbasyon yapıyorlar" diye suçladı. Çelıİc, demokrasi platformunda 'etkili olmak' için bir araya gelindiğini, ancak etkili olmak bir yana, 'hep birlikte batıldığını' belirtti. Necati Çelik, yaptığı açıklamada EBK'nin satışı sürecinde dığer işçi konfederasyonlannın aldığı tavır, sermaye ile özdeşleştiğini öne sürdü. Çelık, Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral ile DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'ın sermaye ile aynı cepheden Hak-lş'e saldırdığım ifade ederek, "Kırgınız. kişisel olarak da kırgınım" diye konuştu. ÇHerr ANAP'ın shirini bozdu • \NKARA (UBA) - Tansu Çifier'in başbakanlığını sütdürecek olmaşı Anavatan Paıtisi milletvekillerinin sircrierini bozdu. ANAP Mıiletvekili Ali Er, Başbakan Tansu Çiller'i 'uyuz keçi'ye beızetti. Koalisyon hiuümetinin Türkiye'nin gefeceğini kararttığını öne süıen Ali Er, "Hükümeti ayıkta tutan tek şey çıkar bimkteliği" dedi. Türkiye'de kojlisyon hükümetinin icnatlan sayesinde her şeyin tersine döndüğünü belirten AL Er, şunlan söyledi: "•^örüklerde bir atasözü vadır. 'Sürü geriye dönerse uyız keçi başa geçer' derler. HABERLER HABİTATsürecinde 'UlusalRapor'aDoğru - 2 BİZ BIZE... HABİTAT'a doğru "sürdürülebüir kentleşme" kavramını tartışmaya açan duvarlı çevreler, İstanbuFun tarihsel kimliğini koruvan bir planlı gelişmeyi savunuyor. Zîrveye doğru si\ü görüşlerOKTAY EKİNCt ^ Ulusal rapor ve eylem planını tartışmak üzere oluşturulan T .... T- ,o n , , '. , U A D t 'ulusal komite'nin sivil toplum örgütü konumundaki üyeleri, Turkıve nın 1996 hazıranında HABI- -,...,. , . , .. . , •. _••-• i , ı ^ ı ı t l TAT zirvesine sunacagı "ulusal rapor". Turkıye nın bugune dek ızledığı kentleşme pohtıkalannm resmı ülkede yaşanan kentleşme sürecinin en savunma" kaygısından uzak bir gerçekçi değerlendirmesini az 50 yıihk deneyımini ve sorunianm ser- yapabilmenin de başhca demokratik güvencesini oluşturuyorlar. gilemesinin yanı sıra. yine bu deneyimin sılığı, HABİTAT açısından ve bu "de- genel beklentileri tüm yönleriyle değerlendirilerek "gelece- ğe dönük" yeni yaklaşımlann belirlen- mesi açısından büyük önem taşıyor. Birleşmiş MilletierHABİTATçevTele- rinin bu "dünya buluşmasına"gündem olarak getirdiklen "beşydhk(19%-2001) eylem planına" da yine öncelikle yaşana- gelen sürecin "gerçekçi" bir sorgulanma- sıyla sağlıklı olarak saptanabileceği orta- da. Bu nedenle. ulusal raporda Türkiye'de bugüne dek izlenen kimi yanlış politika- lann "resmisavunmasına"gidilmesiola- mokrasi forumunun* bakimından en ciddi tehlikelerden birini oluşturuyor. Çünkü, "objektif olmajan" ve sorunla- n aşmak yenne bu sorunlann yaşanma- sına neden olan politikalan "akla- mak w yönünde takınılabilecek her türlü tutum. salt kendi kendimizı değil "bütün insanbğı yanıltmak" gibi çok ciddı olum- suz sonuçlan da yaratma riskıni taşıyor. Dahası. yine kentleşme ve iskân konu- sunda yaşanagelen sorunlara büyük kat- kısı olan "uluslararası politikalann" da yüzyılın bu son büyük zirvesinde ele alı- nıp, kıyasıya ırdelenmesi ve "evrenselöl- çekte yargılanabilmesi" için. özellikle ulusal raporlann bu saptamalardan "çe- kinmeyecek" \eresmı ilişkilerin tartışma tıkanıklığını aşan "özgür bir söylem- le"HABÎTATa sunulması gerekiyor. Kuşkusuz. böylesı bir hazırlığın sağ- lıklı yapılabihnesi ve bir yandan ulusal bi- rikimi tüm yönleriyle değerlendırme kap- Eski damat 'Davulcu Asım', Zeynep Özal'la fırtmalı evliliğini ve kaynanası Semra Özal'ı Cumhuriyet'e anIattı-2 • Semra Hanım'ı hiç sevmedim YILMAZ KARABACAK "Özallann damadı" Asım Ekren, şöyieşi- mizin dünkü bölümünde, Zepnep Özal'la evlenmesi. kaçınlması ve Zeynep'le açıtıkla- rı butik konusundaki sö> lentileri ve ola> lan anlatmıştı. Bugünkü bölümdeki sorularaya- nıtlan şöyle: - Zeynep Özal'm ilişkileri var mıydı? Ekren: Kendım çok sıkıntı çektim, hâlâ da çekiyorum. Nasıl ödeyecegimi kara ka- ra düşündüğüm 400 milyon lıra borcum var. Geçen gün kızımla oturduk. bu olaylan sey- rediyoruz. mahkemeler bilmem neler. Kı- zım Işık Lisesı'nde okuyor. Okul taksidini ödeyemedim, çocuğu eve gönderdiler Devamsızlığı kaç gün. onu soruyorum çocuğa. *Baba,dedL ya hiç mi bir şey yap- madınsen?" Dedim. "Baka> a - gmı uzattın. çckirdeğini de aldın. tele>iz>on seyrediyorsun. Ben sa- na bunu verebildim. bir şey vere- medim. Babam da bana bunu ve- rebilmişti. Scn > apacaksın, ne ya- pacaksan" dedım. Çok namus- luyum da demiyorum. Ama be- cenksizim. Cenabı Allah korudu beni. Hiçbir şeye bulaşmadım dı- yorum, o kadar. -O dönem banka hesaplannda mihonlar ve kredi karüarı söy- ientUeri de çıktı_. Ekren: O zaman bizimle çalış- mak isteyen banka müdürlerinin haddi hesabı yoktu. Asım damat oldu ya. Çok büyük paralar gele- cek ya. Tek tek geliyorlardı. Aman hesabınızı bizde açın diye. O anda kredi kartı istiyorsunuz veriyorlardı size, bankanızda pa- ranız olsun olmasın. Çünkü Asım Ekren'siniz. Bu kredi kart- lannı veriyorlardı. O bankayı ter- cih edin diye. Bunu yapıyorlardı. Çünkü herkesın bir beklentisi vardı. Hatta son borcunu ben ödeyemedim. Sanıyorum Zey- nep Hanım'a girmiş bunun tebİi- gatı. Bayağı da bir paraydı. Ay- sin, elde hiçbir şey yok. Parasını ödeyeme- diğim için bir süre kullandıktan sonra geri- ye teslim ettim arabayı. Aynldıktan sonra herkes emanetini istedi ve ben cascavlak kaldım. Işte o dönemden sonra bu karşıiık- sız çekler ortaya çıktı. Ondan sonra da dört >ıldır bu kriz devam etti. Daha yeni yeni kendime geliyorum. - Zeynep Ozal ve diğerieri bunca malvar- lığuıı nasıl vapülar sizce? Ekren: Bu bir varatılış meselesidir. Bazı insan ticarete yatkındır. bazı insan değildir. Ben şımdi bile yapamı>orum. Bir mah elli liraya alıp da yüz lıraya satamam ki. Ben nldığmız sene 10-15 milyon gi- bi bir paraydı. Asım Ekren, evlendiğine bin pişman olduğu Zeynep ve kayın Bir de o dönem 3 bin dolar ki- vaüdesi Semra Özal ile mutiu günlerinde. ra vererek oturduğunuz, Fener- alışmışım davul çalıp para almaya. Türki- ye'de bir yere gelen insanlann böyle şeyler yapmayacaklanna inanmak istivorum. Izle- dikçe de çok üzülüyorum, ne de olsa iki ev- ladım var orada yani. - Zeynep Ozal'la neden aynkunız? Ekren: Zaten bir dönem sonra bittı, olay bitti. Karar verdik, aynldık. Merhum Turgut Bey öğrendığinde sordu bana, "Oğlum ni- ye böyle bir şeye karar verdin" dedi. "Efen- dim olmuyor, bu stresi taşıyamıyorum. Çok doldum, sinir sistemim harap oldu, birbiri- mize yararlı olamavız, zarar vermeye başla- dık"dedim. Bunun üzerine o "Her zaman bu ev sana açık. Her zaman yerin var bu sof- rada. Çünkü biz senden hiçbir gün bir yan- lışhk, bir şe> görmedik, bu kapı sana her za- man açık" dedi. Çok ıyi bir insandı, veda- laştık. O zaten son görüşmemiz oldu. Bir da- bahçe'deki vüzme havuzlu lüks daire var, bunu açıklavabilir misiniz? Ekren: Kırasını bilmiyorum. Zeynep Ha- nım tutmuştu. Hiç de sormadım kaç para bu- ranın kirası diye. Çok güzel bir daire diye. Arena'da çıkan dairedir o işte. Karşı daire- de Tufan oturuyordu. Bilmiyorum kaça ki- ralandığını. - BMW' marka arabayı nasıl alduıız? Ha- ni hiç paranız yoktu? Ekren. Altımızda Toyota bir araba vardı o zaman. Hâlâ Kalamış'ta, Fenerbahçe Cad- desi'nde yeri olan bir arkadaşa gitmiştik. O BMW"yi sordum. Dedim kı 'Bu araba ka- ça, merak ettim'. Dedi kı 'Ya. al kullan.' 'Sen manyak ınısın' dedim. Bir de baktım araba getirildı kapının önüne. Bindimarabayagı- diyorum. Sonra tabii ondan sonra ayrılık geldi. Nereye arabanın parasını ödeyecek- ha da göruşemedik. - Semra Hanım?_ Ekren: Açık yüreklilikle söylüyorum. Benim hiçbir zaman kendilenne Turgut Bey'e olduğu kadar bir saygım sevgim ol- madı. Semra Hanım da beni hiçbir gün se- vemedi. Bu karşılıklı birilerişimdir. Herke- si bir yere getiriyorlar. muhalefeti var, bası- nı var. herkesi bir yerde bitiriyorlar. Semra Hanım'ın bir söylediği doğru ise!.. Çünkü kanunlar insanlann ev sahibi olmasını. mal mülk sahibi olmasını engellemiyor. Kanun ne diyor? Bu zenginliğin kaynağı belirtilsin diyor. Bu anlamda bunlar hata, hafiflik ben- ce. Çok üzülüyorum bunlara. Bu aile herkesin saygı duydu- ğu bir aileydi. Bugün bakıyo- rum mahkeme kapılannda Özal ailesinden birilerinin adı bağnlıvor. Bu beni çok üzüyor. Ama olaylann içerisinde ne ka- dar varlar, ne kadar yoklar, onu inanın ki bilmiyorum. Beni sa- dece o ailedeki iki tane evladım ilgilendiriyor. Onlann haricin- de hiç kimse ile alakalı deği- lim. Ama üzülüyorum, olma- malan gereken olaylann içinde isimlerinin geçmesine üzülüyo- rum. Çocuklanmın sünnetine bile çağırmadılar beni. Sünnet olduklanm gazetelerden öğren- dim. Bir babayım, bunun üze- rine iyice kınldım. Adnan Bey de olabilirdi, ben de giderdim. çünkü benim soyadımı taşıyor- lar. çocuklanmın yanında olur- dum. Bu da ben de bir kırgınlık yarattı ve açıkçasını söyleye- yim. kafamdan ben bu aileyi tü- müyle sildim. Çocuklanm ha- riç. çocuklanm benim... - Yani Özallarla tanışmak- tan pişmansınız öyle mi? Ekren: Keşke evlenmesey- dim diyorum. Çünkü problem- siz bvr hayatım vardı. En azın- dan biz şimdi sizinle oturmuş orkestrasyonlan konuşuyor olacakken bugün bunlan konu- şuyonız. Çünkü bir işe girer ve yıpranırsınız. Belki sizden bir şeyler gider ama avantajlarla çı- karsınız. Ben korkunç bir ek- siyle çıktım. Ben kamuoyunun içine dolandıncı, köşe dönücü ve kenann- da en az 20-30 milyar parası olan bir adam diye çıktım, cebimde 150 bin lira para var- ken. Bu savaşı gelin siz verin. Bu anlamda çok zor bir şey. Ateşten gömlek yani, ben size söyleyeyim. Bunlardan dolayı "Keşke evlenmeseyiüm" diyorum. Bunlan derken ağzım dilım geriye gidiyor. Çünkü nıye, iki evladım var ama bakın onlar da mutsuzlar, anne baba ayn yaşıyorlar. Keşke "Zeyiıep Hanım beni refuze etseydi de evtenmesey- dim" diyorum. Bir başbakan ailesine giri- yorsunuz, bu onur verici bir olaydır. Bunla- n yaşadım ben Turgut Bey ile. bir baba oğul gıbi. Onun haricinde hiçbir kazancım olma- dı. Zeynep Hanım için söylemiyorum tabii ki. Ama olaylar olarak çok yıprandım. BtTTt samına alırken, öbür yandan olumsuzluk- lann ve yanhşlann "artık yinelenmeme- si" yönünde uygarca ve demokratik bir toplumsal sorgulamanın gerçekleşebil- mesi için, en sağlam güvenceyi siv il top- lum örgütlerinin "duyarülığı" oluşturu- yor. Nitekim, Türkiye'nin HABİTAT'a hazırlanmasıyla sorumlu kılınan Toplu Konut ldaresi'nın ülkedeki bu "sivil du- yarhhğı örgütlemek" ve ulusal rapora yi- ne aynı "demokratikpotansi>elin'"yansı- masını sağlamak üzere düzenlediği geniş katılımlı ulusal komite toplantılan da iş- te bu anlayışın yaşama geçirilmeye çalı- şılmasının bir ürünü. 2-3 şubatta Ankara'da gerçekleşen son toplantıda sunulan raporlann düzeyi ve içeriğı ise ülkemizdekı demokratıkleşme çabalannın ve "ulusal çıkariaıia evrensel sorumluluklann birlikte savu- nulması" erdeminin, yine önce- likle sivil toplum örgütlerine kar- şı duyulmas! gereken "güvente" gelişebıleceğını bir kez daha göstenyor. Birleşmiş Milletler'in HABİ- TAT'tan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Jorge \VUheim'in de katılarak bir konuşma yaptığı, iki gün süren ulusal komite toplan- tısında, Türkiye'nin görüş ve tez- lerini içerecek olan ulusal rapor için yoğun çabalar içerisinde olan kimi demokratik kuruluşla- nmızın sunduklan "ön raporlar- da" özetle şu saptamalar yer alı- yor: TÜRKKENT: Cündemdeki konu "kentlileşmek" Ulusal rapora yönelik olarak kapsamlı bir değerlendirme ya- pan Türkiye Kent Kooperatifle- ri Merkez Birlığı (TÜRK- KENT). ülkemizdekı kentleşme ve iskân sorunlannın sadece ulu- sal ölçekte değil, aynı anda ulus- lararası düzeydekı kimi polıtika- lardan da kaynaklandıgını vur- guluyor. "Bir olgu küreselse nedenleri de küreseldir" denilen Türkkent raporunda. Türkiye'nin ve özel- likle Istanbul'da doruğa tırma- nan "kentsel büyümenin". Ba- tı'dan ya da gelişmiş ülkelerden farklı olarak daha çok "3. Dün- ya ülkelerinde" gözlenen "kitle- sel göç" olgusuna dayandığmın altı çiziliyor. Bu nedenle HABİTAT' ın kü- resel ölçekte "gelişmekteolan ül- kelerin dayaruşması" sürecini de başlatabileceği ve Türkiye'nin bunu dikkate alması gerektiği anımsatılan raporda, sadece göç- le ortaya çıkan kentleşmenin is- kân ve çevre sorunlan yaratma- sının yanında "kentiflesememe" olgusunu da gündeme getirdiği belirtiliyor. Türkkent, böylesi bir sağlıksız gelişmenin "•demokra- si bilincini köreltmesinin1 " yanı sıra "kültürel kimlikleri de zede- lediğmi" sav^narak ulusal rapo- ra yönelik şu önemli değerlen- dirmeyi yapıyor: "tstanbul başta olmak üzere Anadolu kentlerinde tarihten ge- len 'doğayla uyumlu kentsel yer- leşme' kültürü. göcün yoğun bas- kısı ve kent arazilerinin yüksek rant kaynağı olma sürecinde, ye- rini tam tersi bir oluşuma terk et- mektedir. (...) Türkiye, kendi ta- rihsel birikimini de temel alarak, HABİTAT'ın gündem'uıe. yer- leşme geleneklennın sürdürül- mesF sorununu aldırmak ve bu- nu tartışmak görevryle de karşı karşıyadır»." HABİTAT Zirvesı'ne Türki- ye'nin sunacagı ulusal rapor için kendi görüşlerini belirlerken ay- ru anda yoğun bir etkinlik prog- ramı da geliştiren Mimarlar Oda- sı, ülkede ve yine özellikle tstan- bul'da yaşanagelen gecekondu- laşmanın artık "kaçak kentleş- me\e" dönüştüğüne dikkat çeki- yor. YVUN: Blgi çağmda bftıçl tophm ERDAL ATABEK Gençlene Ne Söylüyorsunuz? Marmara Üniversitesi kampusunda oruç tutmayan öğ- rencilere yönelik saldırılardan sonra geçmişin 'üniversite olaylan' akıllara geldi. Üniversite oğrencilerine devletin üst katlanndan 'sağduyulu olun, tahriklere kapılmaym' uyarı- lan yapıldı. Devletin üst katlan, yani Cumhurbaşkanı, yani Başbakan, yani ilgili bakanlar bunlan söylediler. Geçmişin gençlik olaylan yeniden gündeme mi geliyondu? Toplu- mun içine sürüklendiği kargaşanın öncüsü olan 'üniversi- te olaylan', yeniden bir şeylere mi işaret ediyordu? Bizim açık konuşmamayı erdem sayan toplumumuzda bu işler hep 'birileri', 'biryeıier', 'bir şeyler mi?' türünden hıkmık- larla dile getirilir. Oysa asıl tehlikeli işaretler, bu olaylardan çok önce yaşanmıştır; ama bunlar üzerinde 'devletin üst katlannda oturanlar' pek durmazlar. Neler mi? • • • Uğur Mumcu'nun bir suikastla öldürülüşü açıklanma- mıştır. Uğur Mumcu, karşrtlannın bile kabul ettiği dürüst, cesur, düşüncelerini korkusuzca açıklayan bir gazetecidir. Türkiye'nin bütün dikenli konularının üzerine her türlü teh- likeyi hiçesayarak gitmiş, hayatını bu yöndeki çalışmala- nnın üstüne kurmuştur. Öyle planlı bir suikasta kurban edil- miştir ki toplum dehşet içinde kalmış, milyonlar sokaklara dökülmüştür. Bu cinayetin aydınlatılması salt bir faili meç- hul cinayetin ortaya çıkarılışı olmayacak, toplumdaki gü- vensizlığin bir ölçüde güverte dönüşmesi işlevini görecek- tir. Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılamaması (ya da ay- dınlatılmaması) toplumun tehdit altında tutulması demek- tir. Şimdi siz gençlere 'Uğur Mumcu gibi olun' diyebilir mi- siniz? 'Dürüst olun, karakter sahibi olun, kişilik sahibi olun, bildiğiniz doğrulan korkmadan söyleyın, yanhşlann üstü- ne gidin' diyebilir misiniz? Bunlan, bu cinayeti aydınlata- mayan hiç kimse söyleyemez. Ama bunlan gençlere biz söyleriz. Şunu da ekleyerek söyleriz: 'Onursuz yaşamak- tansa onuruyla ölmek, insana daha yakışır'. Yaşamak bir böcek gibi yaşamak değildir. Biz hiç bir zaman ne öldür- mekten ne de ölmekten yana oluruz, ama böcek gibi ya- şamaktan yana hiç olmayız. Gençlere bir şey söyleyebilmek için önce Uğur Mumcu cinayetini açıklayabilmek gerekir. • • • Gençlere bir şey söyleyebilmek için önce Engin Civan olayını aydınlatabilmek gerekir. Engin Civan olayını aydın- latma görevini gazeteci Uğur Dündar üstlenmiş durum- dadır. Uğur Dündar'ın belgeleri bulmak, bunlan araştırmak ve açıklamak görevini yapması da kimseyi pek rahatsız et- memektedir. Parlamento kıyak emeklilikte pek meşgul ol- duğu için olmalı böyle ışlerle ilgilenmemekte, adalet me- kanizmasının da daha önemli işleri olduğu için bunlara za- manı kalmıyor olmalıdır. Uğur Dündar'ı hem kutlamalı hem de teşekkür etmeliyiz. tyi de şimdi gençlere ne söyleyecek- siniz? Engin Civan toplumda nasıl bir örnek oluşturuyor? Parlak bir eğitim yapmış, başanlı bir banka genel müdü- rünün para paylaşımındaki bir falsosu mu? Yoksa, bir sis- temin parlak bir piyonunun trafik kazasına uğraması mı? Ya da 'onun gibi olmamak' mı? Acaba bu toplumda işle- yen mekanizmanın tek çarkı Engin Civan mı? Bir anlaşmaz- lık çıkmayıp da vurulmasaydı ortaya herhangi bir şey çı- kacak mıydı? Acaba milyon dolarları aktaran başka Engin Civanlar yok mu? Işıkların üzerine odaklandığı Engin Ci- van'la Selim Edes toplumu oyalarken başkaları karanlık-.. larda ellerini ovuşturmuyor mu? Bu olaylar toplumun gözlerinin öoünde yaşanıp durur- ken siz gençlere ne söylüyorsunuz? 'Sağduyulu olmak, tahriklere kapılmamak' acaba ne demek oluyor. Asıl tah- rikler yaşanan bu olaylar değil mi? Uğur Mumcular'ın katilleri yakalanmazken Engin Civan gibi işbitincilerin, artık kimler olduğu da bilinen kişilerin giz- li hesaplarına yatırdığı paralar toplumsal tahrikin asıl ne- denleri değil mi? • • • Asıl gençler size çok şey söylüyor, ama siz dinlemiyor- sunuz bile. Tehlikenin büyüğü de burada. Yılmaz'dan Demirel ve Çiller'e suçlama Çiller, başbakanbğı rodeo sanıyor • ANAP Genel Başkanı Yılmaz 'kaçak' suçlamalannı Cumhurbaşkanı Demirel'i de eleştirerek yanıtladı. Yılmaz, "Kaçak olan kaçar. Ben burdayım. Asıl kaçak Sayın Demirel'dir. Millete verdiği sözleri yerine getirmeden cumhurbaşkanlığına kaçmıştır" dedi. OSMAN AYPOĞAN RtZE - ANAP Genel Başka- nı Mesut Yılmaz. Cumhurbaş- kanı Süleyman Demirel'i. "mil- lete verdiği sözleri yerine getir- meden cumhurbaşkanlığına kaçmakla" suçladı Yılmaz, ANAP'm "Özal'ın partisi değil, dürüst bir parti olduğunu" sa- vunarak "Bizün kadar dürüst parti yok" dedi. Hükümetin medya üzerinde etkili olmak içindevletolanaklannı insafsız- ca kullandığını belirten Yılmaz, "Medyanın önemli bir kısmı devlet tarafindan besleniyor. Medvanm Çiller hükümetini desteklemesi mümkün değil. Çünkü, bu kadar başansız bir hükümet desteklenemez. Ama, o zaman hükümetten aldıklan- nın karşıhğını nasıl \erecekler?" diye konuştu. ANAP lideri Yılmaz, bayram tatilini geçirdiği memleketı Ri- ze'de mitinglerin yanı sıra yerel televizyon kanallannın canlı ya- yın programlanna katılıyor. Ri- ze Çay TV'nin canlı yayımnda sorulan yanıtlayan Mesut Yıl- maz, Başbakan Tansu Çiller'in DYP Genel Başkanlığı'na se- çilmesinde en büyük katkıyı kendisinin sağladığını söyledi. Başbakan Çiller'in seçildiği DYPkongresinde, "Vurvurin- lesin, Mesut Ydmaz dinlesin" sloganlan atıldığını anımsatan Yılmaz, "Çünkü DYPdelegele- ri siyasette benim öne çıkardı- ğım genç, şehirti kitlelcri kucak- layan birinin genel başkan olma- sını istivorlardı. İşte bu yüzden Çiller'in başbakan olmasını sağ- layan benim" dedi. Yılmaz, güçlü bir iktidarla kararlı.ve programlı bıçimde sorunlan çö- zebilmek amacıyla zamanından 1.5 yıl önce erken seçime gitti- ğini belirtirken kendisine yönel- tilen kaçak suçlamalannı Cum- hurbaşkanı Demirel'i eleştire- rek yanıtladı. Yılmaz, "Kaçak olan kaçar. Ben burdayım. Asıl kaçak Sayın Demirel'dir. Mille- te verdiği sözleri > erine getirme- den cumhurbaşkanlığına kaç- mıştır" dedi. Başbakan Çiller'in politika yöntemıni de eleştiren Yılmaz, "Sayın Çiller, başbakanbğı ro- deo zannediyor. Ne kadar çok başbakanhkta kalırsa, o kadar başanlı olacağını /annediyor. Ovsa önemli olan, başbakanhk- ta ne kadar kalındığı değil; Tür- ki\e'>i bir yerden alıp bir >ere götürmektir'' diye konuştu. Par- tisini iktidar dönemleriyle bir- likte savunan Yılmaz, ANAP'm "gizlenecek ve gocunulacak" hiçbir yanı olmadığını savundu. ANAPı "birtakun ufak tefek hatalardan" anndırdıklanru ifa- de eden Yılmaz, bir lider parti- si değil, kadro partisi olduklan- nı kaydederek "Biz rahmetli TurgutOzal'ınzamanuıdaoldu- ğu gibi 'Özal'ın partisi' değil; bilgili, dürüst kadrolan olan .\na>-atan Partisiyiz. Bizirn ka- dar dürüst parti yok" dedi. Rize'de 20 Ekim 1991 seçim- lerinden bu yana kullamlmayan ANAP selammı kullanmaya başlayan Yılmaz, tnedyayı da eleştirerek şu görüşleri dile ge- rirdi: "Millet babasının da kızj- nın da marifetlerini gördü. ANAP olarak şimdi daha rahat muhalefet yapma ortamı bul- duk. .Ancak medya engeli nede- niyle sö>1ediklerüniz \atandaşa ulaşmıyor. Bugünkü hükümet medya üzerindeetkili olabilmek için devlet imkânlannı insafsız- ca kullanmaktadır. Medvanın önemli bir kısmı devlet tarafin- dan beslenivor."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear