Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
31 MART 1995 CUMA CUMHURİYET
r»-
KULTUR
14. Uluslararası İstanbul Film Festivali yann başlıyor
Oıı alb günlük maratona buyrun!Işte bir kez daha festival öncesi heye-
canını yaşıyoruz. Yoğun biçimde Holly-
vvood renlderine bulanmış. gözalıcı film-
lerin ve tüm salonlanmızı adeta 'kapat-
mış' büyûk Amerikan tekellerinin iyice
dümen suyuna girmiş olan piyasadaki
alışılmış koşuşturmacanın. ender bozu-
lan tekdûzeliğinden uzakta yaşayacağı-
mız, kuşkusuz bütün sınemaseverlerin
bir kez daha ufkunu genişletıp renklen-
direcek sinema günlerinin coşkusu yıne
soluk soluğa bırakacak herkesi. 1 -16 nı-
san arasında.
14. Ulusiararası İstanbul Film Festiva-
li Nikita Mikhalkov'un "Güneş Yam-
ğj"nın gösterimiyle açılıyor bu gece.
Yanndan itıbaren sinemayla yatıp si-
nemayla kalkacagımız 16 gün süresince
kesınlikle yoksun kalınmayacak türden,
önemli ve birbirinden ilginç. onlarca
film arasından tercih yapacağımız 14.
Uluslararası tstanbul Film Festivali'nde,
günlere göre kısa dökümler çıkararak,
naçızane kimi tavsiyelerde bulunalım
dedik bu kez.
1 Msan cumartesi
1 nisan balıgınıngetireceği şakalara(!)
hazırlıkh olmamız gereken festıvalin ilk
günü. bomba gibi f ılmlerle gınyoruz ge-
leneksel maratonumuza. İlk güne gerçek
bir görsei şölen niteliğini kazandıran
filmler, daha önce de festıvalde gösteril-
miş Angetopoutos'un "Ancı"\ Tarkovs-
ki'nın "Kurban" ve Wise-Robbins'ın
"Baü Yakasuun Hikâyesi" gıbı çoktan
klasikleşmiş. yapıtlar. Bu güzelım tani-
dık filmleri göımüş olanlar içinse. "Gü-
neş Yanığı''yla "Smokingn
ve "No Smo-
kmg" var programda kapı gibi. "Genç-
liğin Ateşi Müzik'' bölümünde de yakla-
şık çeyrek yüzyıllık ama tazeliğinden
,pek yitirmemiş iki ünlii ve adeta rock
konseri gibi film bekliyor meraklısını:
"Woodstock"la " Jesus'Christ Supers-
tar."
Amerikalılann hâlâ komünızm korku-
sunu örnekler tarzda. 5 gün önce. en iyi
yabancı film Oscan'nı alan. geçen yıl
Cannes"dadajüri özel ödülünü kazanan.
Nikita Mikhalkov'un "Güneş YanığT,
uzun Stalin dönemi yıllannın baskısıni.
şaircebirtavırlaaktaran.hacımlıbirdes-
tan boyutlannda, sözcüğün tam anlamıy-
la seyirciyi tokat gibi çarpan bir duygu-
sal ve görsel bombardıman olarak ger-
çekten kaçınlmayacak fılmi, ilk günün.
Bir başka 'günün filmi" de. 72'lik de-
likanlı Aİain Resnais ustanın. 140'arda-
kıkalık "Smoking- Sigara İçince" ve "No
Smoidng - Sigara İçmeyince" adlt, top-
lam 280 dakikalık. iki bölümlü. değişik
ve ilginç filmi kuşkusuz. "HiroşimaSev-
güim'" (Sinemanın Yüz Yılı programın-
da yer ahyor), "Geçen Yıl Marien-
bad'da", "Murid", "Savaş BittT, "Pro-
vidence", "Hayat Bir Romandır", vb. gi-
bi, yillar yılı belleğımize bağdaş kurul-
muş. kimi unutulmaz filmlerin alçakgö-
nüllü, büyük yönetmeni Alain Resnais,
birbirini bütünleyen, ancak birbirinden
bağımsız olarak da seyredilebilecek bu
son 'ikikme' filminde, yine alışılmış an-
latım yollannı yenilemeye girişen. zarif
ve öncü bir deneme ortaya koymuş, ay-
nı mekân ve karakterlerden yola çıka-
rak.
lngiliz tiyatro yazanAlan Ayckbo-
urn'un "IntimateExchanges*'adli oyun-
lanndan uyarlanan "Smoking"le "No
Smoking", 5 gün, 5 hafta ya da 5 yıllık
periyodlarla gelişen, içilen ve ıçilmeyen
bir sigara sonrasında tasarlanmış. 9 ka-
rakterin bütünüyle farklı bir seyir izleyen
öykülerını kurgulayan, tiyatrovari bir
entrikaya dayanıyor, bir anlatıcının sesi
eşliğinde.
Resnais'nin gözde oyunculan Sabine
Azema'yla. Pierre Arditi'nin tüm karak-
terleri dönüşümlü olarak canlandırdığı
bu incelikli. yenilikçi. son derece hoş,
dingin ve seçkin 'fldz' film, Yorkshıre'da-
ki tipik bir Ingiliz kasabası dekorunda
geçen birtakım vodvilimsi durumlan,
davranışlan ve sonuçlan aktanyor ayn
ayn. iki fılmde anlatılan öykü, 12 farklı
tarzda hikâye ediliyor, daha doğrusu 6 o-
lay örgüsü 12 sonuca ulaştınlıyor. Uzun
uzun üstünde yazılacak türden, seyirci-
yi de. işin içine çekip katarak, kendi ken-
dini düzenleyen, farklı bir yaklaşıma ve
kurguya sahip "Smoking"le "No Smo-
küıg'", festivalin sinemaseverlere kazan-
dırdığı, kesinlikle ızlenmesi gereken, öv-
güye ve ilgiye layık bir deneme sonuçta.
2msanpazar
Resnais'nin "Smoking"le "No Smo-
kmg"inın günün en doyunıcu tercihleri
sayılacağı bu pazann ötekı sürpnzleri
de, buyıl Beyoğlu'ndaki. yaya olarak 5-
10 dakikada erişilebilecek Emek'le Fi-
• tngiliz tiyatro yazanAlan Ayckbourn'un "Intimate Exchanges"
adlı oyunlanndan uyarlanan "Smoking"le "No Smoking", 5 gün,
5 hafta ya da 5 yıllık periyodlarla gelişen, içilen ve içilmeyen bir
sigara sonrasında tasarlanmış, 9 karakterin bütünüyle farkJı bir
seyir izleyen öykülerini kurgulayan, tiyatrovari bir entrikaya
dayanıyor, bir anlatıcının sesi eşliğinde.
iahıne A/enu Pierrc \rdıJ
Tto AtncJdna
\laın Resnass
rc \KVi,
Festivalde ilk günkrin en hoş sürprizlerinden biri dcAlain Resnais'nin ikiz filmleri "Smoking'Te " \ o Smoking" olacak.
taş salonlanna (Kadıköy tarafından da
Reks var alışıldığı üzere) oturtulan fes-
tivalin. görmezden gelinmeyecek kimi
çağdaş klasikleri olacak: Stanley Kub-
rick'in görkemli kara mizah denemesi
"Dr. Strangetove" (Ya da nasıl endişe et-
mekten vazgeçıp bombayı sevdim), Mi-
ka Kaurismaki'nin eski ve yeni kuşak-
tan iki tanınmış yönetmeni (Samuel Ful-
ler'le Jim Jarmusch'u) Brezilya-Ama-
zon ormanlanndaki Karaja yerlileriyle
bir araya getırdıgi, belgesel tadındaki de-
nemesi "Tigrero''(AslaGerçekleştırile-
meyen Bir Filmin Öyküsü) ve Yılmaz
Günev'in 1982'de Fransa'da çektiği son
filmi "Duvar" gibi. Aynca geçen yıl
AlDS'ten ölen tngiliz yönetmen Derek
Jarman'ın hıç değişmeyen mavi bir fon-
da kendıni anlattığı, vasiyet filmleri
"Mavi"yle "Ateş BöcegT de meraklısı-
na çok şey ifade edebılir. Milos For-
man'ın çiçek çocuklan kuşa|ma ağıt ya-
karak övgü düzen ünlü müzikalı "Hair"i
de unutmamalı.
Eiji Okada ve EmmanueDe Riva, Alain Resnais'nin unhutulmaz filmi "Hiroşima Sevgilim'"de.
Şimdiki zamanla, geçmiş arasında
Hroşina SevgMm (4 nisan sat)
Alain Resnais'nin Marguerite
Duras'nm senaryosundan çektiği ilk
uzun filmi Hiroshima SevgUim,
genellikle Godard'ın Serseri Aşıklar
ve Truffaut'nun 400 Darbe'siyle
birlikte Yenı Dalga'yı harekete
geçiren bellibaşlı Fılmlerden biri
olarak kabul edilirse de, aslında
sinema tarihinde bir Potemkin ya da
bir Yurttaş Kane gibi, bilinen anlatım
kalıplannı kınp yenileyerek yeni
yollar açmış, biçim ve içeriğiyle son
derece etkileyici ve önemli bir
basyapıttıro. Bıraşköyküsüyle
savaş ve atom bombası karşıtı
mesajını kaynaştıran. "Edebiyatla
sinemayı, kulakla gözü, görsellikle
zihni ve şimdiki zamanla geçmişi
benzersiz bir uyuma" ulaştıran
Hiroshima Sevgilim, Resnais'ye
özgü geriye dönüşler ve zamanla,
bellekle dilediğince oynayan bir
kurgu çalışmasıyla şimdiye kadar
sayısız yazının, tartışmalann.
yorumlann ve açıklamalann merkezi
olagelmiş. modern sinemanın
doruklanna 1959'dan itibaren
yerleşmiştir. Hiroshima kentine banş
konusunda bir film çevirmek üzere
gelmiş. dönüşünden bir gün önce
tanıştığı Japon mimann sevgilısı
olmuş bir Fransız oyuncunun. yıllar
öncesine. Nazi işgali altındaki
ülkesinin doğup büyüdüğü Nevers
kentinde bir Alman askerine karşı
duyduğu trajık aşkı anımsayışı anlatır
bu film.
Neversle Hiroshima. savaşla atom
bombası, şimdiki zamanla geçmiş ve
bir kadınla bir erkek ilişkisi arasında
paralellikler kuran ve Proust'u
çağnştıran bir kayıp zamanın
araştırması niteliğine bürünen filmin
öyküsü, şimdiki zamanda yaşadığı
aşkla geçmişteki trajık aşkını
anımsayan, Hiroshima'yla Nevers
arasında gidip gelen Fransız
oyuncunun (Emmanuelle Riva'nın
demek daha doğru olabilir) belleğine
dayanıyor bütünüyle. Haber filmleri
ve belgesellerle savaşın
ürperticilığinı, bu çiftin aşk gecesi
görüntüleriyle kaynaştırarak veren
Resnais, kısacası kolektif barbarlığın
ve savaşın kaçınılmazlığına karşı
bireyin kişisel özgürlüğünü ve mutlu
olabilme hakkını ileri sürüyor.
Bir Fransız kadınıyla bir Japon
erkeği arasındaki Hıroshima'daki
atom bombası ve savaş karşıtı
gösteride başlayan ve zamanla sınırlı
aşkm 24 saatine, sevgililerin
Hiroshima sokaklannda.
restoranlannda. tren istasyonlannda
ve otel odalanndaki beraberliklerine
ilişkin görüntülerine. yıllar öncesinin
Nevers'inin, savaşın, o zamanlar çok
genç olan kadının gözleri önünde
öldürülen genç Alman askerinin ve
onu sevdiği için reva görülen
cezalann ürpertici görüntüleri ve
anılan kanşıyor.
Modern sinemanın kilometre
taşlanndan birini oluşturan
Hiroshima Sevgilim, kuşkusuz Alain
Resnais'nin olduğu kadar, yapımcı
Anatole Dauman'ın ve Argos Film'in
de dünya sınemasına kazandırmış
olduğu en önemli başyapıtlardan
biridir. Yıllar sonra seyredildiğinde
de aynı tadı ve etkiyi vereceğine
kuşku yok.
YENİ BAŞLAYANLAR
'Son Savaş' ve 'Yankee Zulu' gösterimde
Kültür Senisi- Bugün iki yeni film
gösterime giriyor. Bunlardan biri,
başrolünde Jean- Claude \ an
Damme'ın oynadığı "Son Savaş'",
diğeri ise Gray Hofmeyr'in yönettiği
"YunkeeZulu".
Ünlü yazar Steven E. de Souza'nın
"Street Rghter" adlı video oyunundan
esinlenerek özgün senar>'osunu yazdığı
ve ilk yönetmenltk denemesinı yaptığı
"Son Savaş", insanlığın kaderi içın
güçlerin ve becerilerin çatışmasını ele
alıyor. Filmin konusu kıssaca şöyle:
Dünya büyük bir kaosun eşiğindedir.
General M. Bison 63 rölyef işçisıni
rehin aldığını ve kendısine 72 saat
içinde 20 milyar dolar ödenmezse
hepsinı öldüreceğinı açıklar.
Rehinelerin yeri bılinmediğinden bir
kurtarma harekatı düzenlenemez. Işte
bu yüzden, Müttefık Mılletler Ordusu
Komutanı Albay VMlliam F. Guile ile
Ingiliz Istihbarat subayı Cammy'nin bir
an önce bu çılgın generalin ultra-
modern gizli kalesini bulmalan
gerekmektedir. Ancak, basit bir
haberden çok daha fazlasını elde
etmeyı amaçlayan muhabir Chun- Li
Zang devreye girince, bütün pianlar
altüst olur.
Film Guile, Bison ve emirlerindeki
askerlerin karşı karşıya gelmesiyle
doruk noktaya ulaşır. Bu, iyınin kötüye
karşı savaştığı ve sonucu özgür
dünyanın kadennı belirleyecek olan bir
savaştır. Gelmiş geçmiş en popüler
elektronik oyun olan "StreetFıghter"m
tüm kahramanlarının yer aldığı film,
"4« Saat", "Die HanT, "Die Hard 2",
"The Running Man", "Commando" ve
"Taş DevrTgibı filmlerin başanlı
senaristi de Souza'nın kalemiyle,
günümüzde bile her an yaşanabilecek
bir gerçekliğin gerçeküstü göriintüsüne
dönüşüyor.
Gray Hofmeyr'in yönettiği, başrollerini
John Matshikiza ve Terri Treas'ın
paylaştığı "Yankee Zulu"da uzun
zaman önce apartheid (ırk aynmı) ile
parçalanmış Güney Afrika'nın ıssız bir
bölgesinde Zulu Rakabela adiı bir
zencı çocukla Rhino Labuschagne adlı
bir beyaz çocuk arasında kurulan
dostluk anlatılıyor. Bir gün Rovvena
adlı 10 yaşındaki kötü bir kız yüzünden
Zulu, kafasının üzerinde bir tenekeyle
kendini Rhino'nun tüfeğının önünde
bulur. Kendıni aşağılanmış olarak
gören Zulu ile Rhino'nun arası açılır.
25 yıl sonra sokaklann adamı Zulu.
Amerika'dan kendi ülkesıne çalıntı bir
araba olayı yüzünden geri gönderilir.
Öykü bundan sonra canlantr. 500 bin
dolarlık bir pıyango bileti, Zulu ile
Rhino'yu yıllar sonra bir araya getirir.
Girdikleri macera sırasında aralanndaki
anlaşmazlığı da gözden geçirecek
kadar vakitleri olur. Artık uzlaşma
mümkündür.
Senarist Leon Schuster, bu fılmde, yeni
Güney Afrika'daki yaşamın absürd
yanını ele alıyor. "YapOğım her işte
hiciv buhınur" diyor Schuster.
"Denizaşın ülkelerde Afrika'dan gelen
bir komediye elbette yer >w.
Uluslararası seyirci için Afrika'nın
sonsuz gibi görünen büyüklüğü, coğrafi
konunıu ve hayvanlar çok heyecan
vcrici. Johannesburg'ta uluslararası bir
film çevirip bunun Los Angeles'ta
çekildiğini iddia etmenin hiç yeri yok.
Bence insan, elindeki en güçlü kartlan
oynamah, sanınm doğa bizim en
kuvvetli kartnnız."
3 lisan pazartea
Seçeneği hayli bol bu günün benim
için önde gelen filmi, geçen yıl Can-
nes'da Altın Kamera'yla ödüllendinlen,
genç Fransız yönetmen Pascale Fer-
ran'ın bir 'ilk fibn'den beklenmeyecek
olgunluk ve ustalık taşıyan "Petits Ar-
rangements avec les Morts-Olülerle Kü-
çük Anlaşmalar"ı.
Satyajit Ray'ın efsanevi ününü başla-
tan, 1956 Cannes Festivali'nde jüri özel
ödülünü kazanan ilk fılmi "Pather Panc-
hali- Yol Ağıdr,geçen yıl ölen tanınmış
tngiliz sinema adamı Lindsay Ander-
son'un, belki de en olgun ve ustalıklı ese-
ri "O Lucky Man - Ah Şansh Adam" ve
günümüz Ispanyol sinemasının haşan,
afacan. duygusal ve yumuşak çocuğu
Pedro Amıodovar'ın ilk dönem filmle-
rinden "Pepi, Luci, Bom ve Diger Kızlar"
ve uluslararası arenada. dikkatleri çekti-
ği "Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadın-
lar"da günün yabana atılmayacak öteki
filmlerini oluşturuyor. Kuşkusuz vaktiy-
le ltalya'da çok ses getirmiş, cüretli ve
çarpıcı bir 'siyasal çıglık' niteliğindeki
INanni Vioretti filmi "Palombella Rossa
-KızılGüvercin" ve Veşim listaoğlu'nun
merakla beklenen "lz"i de tavsiye edi-
lir.
4nsansab
Günün temel klasiği kuşkusuz "Hiro-
şüna Sevgüim." Festivalin Ustalara Say-
gı bölümünün ağır toplanndan Ettore
Scola'nın ilk filmlerinden, Ugo Tognaz-
zı'li matrak "Komiser Pepe", kışkırtıcı
mizahıyla günümüze neşe katabilır. Geç-
miş yıllarda görmemiş sinemaseverlere
kesinlikle öğütlenebiİecek nitelikteki,
unutulmaz müziği ve Marcello Mastro-
ianni'siyle Theo Angelopoulos'un "An-
a"sının yanı sıra, yeni bir ttalyan yönet-
meninin, Alessandro D'Alatri'nin 'ro-
mantik ve mara/i' ilk filmi "Senza Pelie
- Derisiz"i de günün bir başka keşfe ve
seyre değer filmi sayılabilir. Bu fılmde
aşkını mektuplara döken marazi genç ro-
lündeki Amerikan asıllı aktöre (Kim
Rossi Stuart) de dikkat! Aynca konusu
bakımından bizi ilgilendiren, 1930'lann
Gürcistan-Batum'unda görevli bir Türk
konsolosun öyküsünü anlatan, lspanyol
yapımı "Karşıdakiler'' de günün ilginç
filmlerinden biri.
5 nisan çarşamba
Günümüzün sistem dışı çalışan. ba-
ğımsız yönetmenlerine örnek gösterile-
cek ustası Robcrt Altman'ın adını duy-
mayan kalmadı artık. En son, moda dün-
yasını didikleyen. kalabalık oyuncu kad-
rosuna sahip, Karl Lagerfeld'in uykula-
nnı kaçırtan (bu modacının gırişimleny-
le filmin Almanya'da göstenminin ya-
saklanması geçen haftanın flaş haberle-
rinden biriydi) fılmi "Pret-A-Porter-Ha-
zır Gryim"le gündeme gelen Altman'ın
20 yıl önce ABD'nın 200. kuruluş yılı
nedeniyle çektiği, efsanevi "NashvilJe"i
kesinlikle bu günün fılmi etiketini hak
ediyor.
1975'te Nevv Yorklu eleştırmenlenn
en iyi film ve yönetmen ödüllerini top-
lamış, yönetmenin tipik Altmanvan, iro-
nik ve etkileyici bir kolaj yapısında kur-
duğu "NashviUe"de, country müziğin
başkenti olan Nashville - Tennessee'de-
ki rock starlanndan gospel şarkıcılanna,
groupielere kadar uzatılabilecek 24 kışi-
nin bir hafta sonunu anlarırken. müzık
çevrelerinden, çağdaş ABD toplumuna
kadar çeşitli kişisel eleştiri, gözlem ve
saptamalannı boca ediyor bol tarafından
Altman usta. Amerikan rüyasmın müzi-
kal sahne arkasına kamerasını çeviren
Altman'ın, sonradan gelenekselleştire-
- ceği üzere, Keith Carradine, Geraldine
Chapön. Shelly Duvall, Karen Black. Lfly
Tomlin, Ned Beatty, Jeff Gotdblum. Sco-
ot Glenn. Barbara Harris, Christina Ra-
ines, Bert Remsen'in başı çektiği kalaba-
lık bir oyuncu kadrosunun da göz aldığı
"NashviDe", beylik deyişle günün bizce
es geçılmeyecek filmi kesinkes. Günün
seyredeğer, öteki ilginç filmlerini de De-
ad Can Dance grubunun, Istanbul-Tür-
kiye'den de geçtiklen. benzersiz konser
fılmi "Toward the wrthin" (bu filmi iz-
leyenler şarkıcı Lisa Gerrard'la Bren-
den Perry'nin seslerini uzun süre unuta-
mayacaklar, eminim), Alman Jan Schüt-
te'nin sımsıcak duyarlıklı, trajikomik
göçmen serüveni çeşitlemesi "Aufm-
edersehen Amerika - Hoşçakal Ameri-
ka" ve Derej Jarman'ın 'punk üzerine
kolaj bir film' olarak tanımladığı, cüm-
büşlü, erken dönem filmlennden "Jubi-
lee - Kutiama" oluşturuyor bizce.
Bağımsız Amerikan sinemasının, ken-
dine özgü isimlerinden, geçen yıl tadı tu-
zu yerinde, farklı lezzetler sunan "Çor-
bada"sıyla festivalimize çeşni katmış yö-
netmen AIexandre Rockvveirin yine ye-
teneklerini sergilediği "SomebodytoLo-
ve - Sevecek Biri", şahsen benim bugün
tercih edeceğim ilk film olacak. "La Piu
Bella Serata DeDa Mia Vha - Yaşamımın
En Güzel Akşamı" da benim gibi ttalyan
sineması ve güldürüsüne tutkun olanlan
hoşnut bırakabilecek, eski bir EttoreSco-
la filmi.
Festivalimizin uluslararası yanşma bö-
lümünün seçicileri kuruluna başkanlık
edecek, ünlü Japon sinemacısı Nagisa Os-
hima'nın yıllar önce ülkemiz sinemala-
nnda seyrettiğimiz David Bovrie'li, Ryu-
ichi Sakamooto'lu (Japonya'nın David
Bovviesi sayılabilecek, ünlü bir besteci ve
müzisyen), savaşın kıyıcılığına, acıma-
sızlığına, disiplin ve onur, şeref kavram-
lanna ilişkin okkalı ve etkileyici fılmi
"Mutlu NoeDer Bay Lawrence"i de (me-
raklısı bu filmin ikinci bir adının da "Fur-
yo" olduğunu bilir) seyredememiş sine-
maseverlere tavsiye olunur.
IŞIK VE YELPAZI
ATİLLA BİRKİYE
İstanbul'u Seviyoruz,
Festivalleri Seviyoruz...
İstanbul, "dünya kültür başkenti"rim en büyük
adaylarından biridir. Doğu ile Batı arasında, hem
coğrafi olarak hem de kültürel olarak bir köprüdür.
istanbul öyle bir kenttir ki, en büyük dünya impara-
toriuklanna başkenttik etmiş; uğruna bir tarih yazıl-
mıştır. Kültürel zenginliği, her ne kadar talan edilse
de hâlâ bitmemiştir; bitmez.
İstanbul öyle bir kenttir ki, Boğaz, göğsündeki bir
görkem nişanıdır. İstanbul öyle bir kenttir ki, yedi te-
pelidir ve Nâzım'ın gökyüzüne bu tepelerden bak-
tığında yukandan bulutlar "Piraye, Piraye" diye ge-
çer. Yahya Kemal'ın ayak izleri hâlâ Bebek'teki yol
kenarındadır; Âşiyan'da Tevfik Rkret'in dizeleri ya-
maçtan ağaçlann arasından denize doğru dökülür;
Tanpınar'ın o gizemli betimlemeleri her bir köşede
saklıdır...
istanbul öyle bir kenttir ki, talana ve yalana karşı
hâlâ direnmektedir. İstanbul güzellikler kentidir ve
festivaller, Istanbul'a en yakışanösr...
İşte bir yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Yine
bir bahar geldi, havalar hafiften ısınmaya yüz tuttu,
güneş kışın karamsarlığını giderircesine yükselme-
ye başladı. Ve bir festival mevsimi daha başladı. Ka-
sım ayına kadar sürecek olan bir kültür rüzgân, Ulus-
lararası İstanbul Film Festivali ile esmeye başladı: Ar-
dından tiyatro, müzik, caz festivalleri ve sanat biena-
lin geleceği, sonunda da TÜYAP Kitap Fuan'yla di-
necek olan bir kültür rüzgân.
Gönül ister ki, bu festivaller, böylesine uluslarara-
sı kültür etkinlikleri tüm bir yıl boyuncasürsün. Doğ-
rusu, Istanbul'a yakışan da budur. Nasıl ki, İstanbul
aşk kentidir, nasıl kı İstanbul kültür kentidir, nasıl ki
İstanbul hep bir "başkent"tir; öylese bunu bir yıla ya-
yarak Istanbul'un güzelliğine güzellik katmak gere-
kir.
Yine bahar geldi, Istiklâl Caddesi yine koşuşma-
lara tanık. Gerçi bu yıl yüreğimizde acı var, Onat'sız
bir festival yaşayacağız, ama onun sözleri hep kü-
laklanmızda olacak: "Sinema bir şenliktir."
Açıltşta, kapantşta, bir basın toplantısında, kahve
içerken, sinema çıkışı bir yerlerde bir duble bir şey
içerken, yolda iki matine arası koşuştururken gözle-
rimiz hep onu arayacak. Festivalin onuncu yılı için
yazdığı "Büyülü Fener" yazısında şöyle diyor:
"On yıldır her erken baharia birlikte adeta bir kış
uykusundan uyanıyor bu kent. Canlanıyor, güzelle-
şiyor, gülümsüyor.
"Kent kıpırdıyor.
"... Şenliğın yapıldığı mart ve nisan günlerinde çi-
çeklenen dailar, yeşeren ağaçlaria birlikte kentin iki
yakasında da birgençlik rüzgân esiyor; coşkulu, tut-
kulu, sevinçli bir hava salonlann dışına taşarak her
yanı kaplıyordu."
Yeni bir "fîlm festivali" başladı; dünya sinemasının
en güzel örneklenni görme şansımız ayağımıza ka-
dar geldi. Kimi Istanbullu, birinden ötekine koşacak,
kimisi bir iki filme gidecek, kimisi cüzdanına göre
ayarlayacak, kimisi zamanına göre ayaıiayacak ve
böylece çoğumuz, o genç tutkulu rüzgâra kapılıp on
beş gün boyunca yedinci sanattan konuşacagız. Bir-
birimize, gördüğümüz filmleri anlatacağız, çayımız,
kahvemizi yudumlarken.
Hal Hartiey'in, Paul Cox'un, Almodovar'ın, Sco-
la'nın filmlerinden söz edeceğiz; Mikhalkov'dan,
Nanni Moretti'den. Derek Jarman'dan konuşup
duracağız, ilk defa izlediğimiz bir yönetmenin fılmi-
ni muştulayacağız, defalarca izlediğimiz Olivier'in
Hamlet'lni, Korkunç Ivan'ı, Hiroşima Sevgilim'i bir
kez daha anlatacağız. Belkı de bir kez daha "Umufu
görmeye gideceğiz.
iki hafta içimizi gençlik rüzgânnın sevinci kaplaya-
cak. Her şeye karşın, Istiklâl Caddesi'nde bir kez da-
ha, ama bu kez yüksek sesle haykıracağız, mesela
bir 18.30 çıkışında: "Biz İstanbul'u seviyoruz, biz
festivalleri seviyoruz."
İki hafta boyunca çağdaş sanatın estetik rüzgân-
nı göğsümüze dolduracağız. Daha da gençleşece-
ğiz, daha da onanlacağız. Istanbul'a ve festivali ko-
taran herkese bir kez daha teşekkür edeceğiz.
'Ahırkapıda kk Tango'
• Haber Merkezi-llki
"Ahırkapı'da tlk Tango"
adıyla geçen pazar akşamı
Armada Otel'de başlatılan
"Tangolu Pazarlar"da
Ümittris. partneri Seval
Ugur ile değişik tango
türlerinden örnekler
sergiliyor. Açılış
danslanndan sonra dileyen
herkesin katılabildiği
"Tangolu Pazarlar"ın
amacının etkinliklerinı genışleterek daha çok kışiye
ulaşmak olduğu belirtiliyor.
MESAM'da ameliyat günü'
• Kültür Servisi - MES AM (Türkiye Musiki Eserleri
Sahipleri Meslek Birliği), CISAC'ın hukuk komitesi
için Istanbul'da düzenlenecek kongre öncesinde bir
toplantı düzenliyor. Toplantı yann saat 13.00'te Levent
Spor Yazarlan Tesisleri Salonu'nda gerçekleştırilecek.
1995 yılının ilk toplantısında; Avrupa Birliği'ne ilk
adım olan Gümrük Birliği Anlaşması'ndan sonra 'fikir
ve sanat eserleri yasa tasansf ndaki son durum, RTÜK
ile ilişkiler ve son gelişmeler gözden geçirilecek.
Baykam'ın afişi tanıtıldı
• NEW YORK (AA) - Amerika'da 20 nısanda
başlayacak olan Houston Türk Festivali'nin Bedn
Baykam tarafından hazırlanan afişi. Houston'da
düzenlenen bir törenle kamuoyuna tanıtıldı.
Baykam'ın hazırladığı ve özellikle estetik değeri
açısından Türkiye'de çeşitli eleştirilere hedef olan afiş,
Türkiye'nin geçmişle gelecek, eski ile modern
arasında bir köprü olduğu gerçeğini vurguluyor.
Modern ve yüksek binalar üzerinde dalgalanan Türk
bayrağı ile bunlan dinsel inançlanmızı temsil eden
camiye bağlayan bir köprü motifi bulunan afişte, halk
mizahının temsilcileri olan Karagöz ve Hacivat
figürleri ve Kütahya çinileri yer alıyor. Festivalin
açılışına Başbakan Çiller'in de katılması bekleniyor.
İMZA GÜNÜ
ATAOL BEHRAMOĞLU
NECATİ GÜNGÖR
BARLAS ÖZARIKÇA
HÜSEYİN KIVANÇ
Tarih: 1 Nisan 1995
Yer: Kdz. Ereğli Kitap Fuarı Kültür Şenliği
Saat. 12.00-19.00