Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19MAFTT 1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
14. yaşma basan Uluslararası îstanbul Film Festivali'nin yönetmeni Hülya Uçansu:
'Btrydm en iyİ7Ürisirbizde
?
C U M H U R CANBAZOĞLU
Uzun yıllardır Uluslararası
tstanbul Film Festivali
yöneticiliğini yûklenen Hülya
Uçansu 'yla her festival öncesi
geleneksel hale gelen söyleşiyi
yaptık. Uçansu'dan l-16nisan
tarihlerinde düzenlenecek
festivalin bu yıl yapacağı
yeniliklen ve geçmışın bir
değerlendırmesini aldık.
- tstanbul Festivali'nin nisan
ayını seçmesinde büvük
festivallerle tarih çakışmasını
önletne gibi bir düşünce var
mı?
1983 yılında Sinema
Günleri'nı Îstanbul Festivali
çerçevesinde hazıran-temmuz
aylannda yapmıştık. Ancak
programlar çakışınca sinemaya
yeni bir tarih arandı. Nisanda,
piyasa fîlmleri ölü mevsime
giriyordu.
Festivalle sinema sezonu
uzatılabilirdi. Eylüle de
alabılîrdık. ancak A
kategorisine giren üç büyük
festival eylüle rastlıyordu. Bu
nedenlerle nisanı seçtik. Nisan
kabul gördü ve sevıldi.
- Bu yıl sinema salonu
seçiminde bazı yenilikier var.
Emek ve Reks gibi iki
'geleneksel' salonun yanına
F'rtaş'ın üç salonu eklendi.
Sakmtar hangi Ö4çüte göre
saptanıyor?
Emek ve Reks sınemalanndan
daha işin başmdan beri
memnunuz. Atlas'ta
projeksiyon ve makinist
•sorunlan yasadık. Bu yıl
küçülelim dedık ve programın
bir bölümünü Fitaş gibi bir
kompleksin içınde toplamayı
düşündük. Böylelikle
izleyiciye bir bina içinde diğer
filme ulaşma kolaylığı
sağlanacak. Böyle bir
uygulamayı deniyoruz,
olmazsa başka yollar
arayabıliriz.
Uçansu, İstanbul Film Festivali'nin son yıUarda en zengin uluslararası jurileri topladığını beHrtiyor (Fotoğraf: EDİBE BUĞRA)
alındı Türkiye'de. Fakat
zamanla festivallerin sayılan
arttıkça dağitıcılar filmlcrini
kıralamaya başladılar. Üç
gösterim için 250-300 dolar
istiyorlar, tüm masraflar da
bize ait. Bazılan da para
almıyorlar ama festivale
davetli gelip pazan tanımak
istiyorlar. Bu yıl yaklaşık otuz
filme kira ödüyoruz.
- İstanbul Fcstfvali, Türk
filmlerini yabancı alıcıya
ulaştıran bir market olmayı
düşünüyor mu?
Bir festival kültürel amaçlıdır.
ikinci aşamada market de
açılabilir. Ancak
Hollywood'un dûnyayı saran
- Pek i>i bilet fiyatlannı
saptarken neleri göz önüne
alrvorsunuz?
Bıİet polıtıkamız baştan beri
yükü seyircının üzenne
bindirmeme yönünde. Bu yıl
tam bileti 150 bin, öğrencıyı
de 100 bin lira yaptık. Fiyatlan
da piyasaya bakarak saptadık.
Zaten bütçemizde bilet
gelirleri yüzde 35-40
dolayında. Kültür
Bakanlıgı'nın yardımı yüzde
6; geri kalan yüzde 60 da özel
sektörden geliyor.
- Festivalin seyirci
kaybetmesinde, birînci vizyon
Amerikan fiunlerinin eskisi
gibi festhal >erine günü
güniine gösterime
sokulmasının rolü var mı?
Sinema Günleri'nin basladığı
yıllarda Sinematek
kapatılmıştı. festival kaliteli
nim arayanlara bir vaha işlevi
gördü.
Kanımca, bu ilgiyi gördükten
sonra ABD şirketleri
İstanbul'da büro açtı.
Hollyvvood'un yeni yapımlan
neredeyse Avrupa'dan da önce
gösterime çıkmaya başladı.
Istanbullu ızleyicinin
psikolojık anlamda sinema
açlığı gidenldi. Bizim bilet
satışlanmız 100 bin lıra ile 110
bine oturdu. Ancak geçen yıl,
önce 27 Mart seç.imlerinin
şokuyla, ardından 5 Nisan
K.ararlan'nın getirdiği
devalüasyonun ve enflasyonun
etkisıyle 110 binden 85 bine
düştük. Bu yıl için lOObini
hedefliyoruz.
- Festival kaça mal oluyor?
Kültür merkezlerinin getirdiği
filmler dışında elinize ulaşan
filmlere para ödüyor
musunuz?
Festıvallere filmler genellikle
parasız gönderilir. çünkü
festival kültür amaçlıdır, diğer
yandan yapımcının da filminı
tanıtmasına imkân verir.
Örneğm geçen yıl Ang Lee'nin
Düğün V'emeği, festivalde
gösterildıkten sonra satın
dağıtım gücü ortada, diğer
yanda Cannes ve Berlin'deki
market de çok güçlü. Bu
nedenle uluslararası pazarda
fazla şansınız yok. Biz yabancı
yapımcılarla Türk yapımcılan
, karşılaştınyoruz. Aslında
gönül isterdi ki Türk
cumhuriyetleri filmlerinin
dünyaya açılan penceresi bu
festival oisun. Fakat ne yazık
ki temas edilecek kurumlan
yok.
- Siz sinemaseveriere hangi
fîlmleri izlemelerini
öneriyorsunuz?
Talep sonucu ortaya çıkan çok
bölümümüz var. Demek ki her
beklentiye seslenecek fiim
bulunuyor programda. Ama
bence genç kuşak klasiklerin
hepsıni görsün. bir daha
yakalayamazlar çünkü.
Ustalardan görmedikleri varsa
görsünler.
- Kimleri misafir edeceksiniz
buyıl?
Alçakgönüllü olmayalım,
tstanbul Festivali son yıllarda
çokparlakjürilertopluyor. Bu
yıl jüri başkanımız Japon
sinemasının yaşayan en büyük
ustalanndan Nagisa Oshiıpa
Fransa'yı Cbude Miller temsil
edecek. Desperately Seeking
Susan'ın (Çılgın Madonna)
yönetmeni Susan Siedebnan,
Nikita Mikhalkov'un Siyah
Gözler'inde köpekli kadını
oynayan Rus oyuncu Elena
Safanova ve yaşayan en önemli
Hıntlı yönetmen Mrinal Sen
varjüride.
Aynca Portekız'den Salvato
Menezes ile Türkiye'den
senaryo ve öykü yazan Feride
Çiçekoğhı da jüri üyelerimiz.
Açılışa West Side Story'nin
yönetmeni Robert Wise
katılacak. Bu yılın yıldızı ise
EttoreScola olacak. Kesınlikle
abartmıyorum, bu yılın en
parlak festival jürisi,
İstanbul'da.
Türk filmleri Toplu gösteri Ömer Ka\ ur'u/ı•Anayurt OteH' adlı filmi\leaçıldı.
Grenoble'de Türk
sineması toplu gösterisi
MEHMETBASUTÇU
PARİS - Fransa"nın Grenob-
le kentinde, 2 mart'5 mayıs tarih-
leri arasmda, 29 filmden oluşan
Türk sineması toplu gösterisi dü-
zenlenmekte, Kültür Bakanlığı-
mız'la Grenoble Sınemateki
arasındakı ışbirlığinın ürünü
olan bu toplu gösteri, Ömer Ka-
vur* ui "Anayurt OtetT (1986)
adlı fılmıyle yapıldı, açılış ge-
cesine katılan Ömer Kavur, 200
kişilk salonu dolduran seyircile-
rin sorulannı yanıtlayarak, Türk
smenası konusunda bilgi verdi.
Toolu gösteriyle ilgili olarak
basılın 20 sayfalık broşürün gi-
rişindeki kısa önsözde, Grenob-
le Shemateki Sorumlusu Mk-
hel Varken, şu bilgilen vermek-
te: * HenriLanglois 1973 yılında,
Parfc'te, Chafllot Sinema Müze-
si'niı kurulduğu sırada. Fran-
sa'dLs ilk kez yirmi Türk filmin-
den oluşan bir program düzen-
lenmşti. Bu Türk sinemasının
kesfVdi ve çok başanlı bir toplu
göstai olmuştu (_.) Bugün, Tür-
kiye Cumhuriyeti Kültür Bakan-
uğTruı katkılanyla gerçekleştir-
diğiniz bu toplu gösterideki film-
lerûayansı, ilk kez Fransız sine-
mastverler önüne geimekte ve
1973ten bu yana Fransa'da ilk
kez hı kadar geniş bir toplu gös-
teri riizenlemektedir_"
S^cız hafta boyunca. perşem-
be -v: cuma akşamlan, her biri
bir k z gösterilecek olan 29 Türk
fılrn. gösterim sırasına göre şu
listei oluşturuyor: "Anayurt
O t e * ÖmerKavur; 1986", "Ge-
olculuğu- Ömer Kavur,
"Mine- Atıf Yılmaz,
19X7*; "Gramafon Avrat- Yusuf
KuM-enli, 1987"; "Selvi Boyium
Al Vazmalım- Anf Yıİmaz
197""; "Selamsız Bandosu- Nes-
liÇvçecen, 1987"; "Züğürt Aga-
NeslÇölgeçeıı, 1985"; "HerŞe-
ye»ğmen- Orhan Oğuz, 1987";
"Dmersen Islık Çal- Orhan
Oğm, 1992"; "Dolunay- Şahin
Ka»un, 1987"; "Av Zamanı-
ErcBfl Kıral 1987"; "Iki Kadın-
Yavuz Özkan, 1992"; "Ateş Üs-
tünde Yüriimek- Yavuz Ozkan,
1991"; "Dennan- Şerif Gören,
1982"; "Amerikalı- Şerif Gören,
1993"; "Lçurtnıayı V^ırmasuı-
lar- Tunç Başaran^ 1989"; "Sis-
Zülfü Li\anelL 1988^; u
Zıkkı-
nun Kökü- Mcmduh L'o, 1993";
"Uzlaşma- Oğuzhan Tercan,
1992"; "Pehlivan- Zeki Ökten,
1984"; "Fahriye Abla- Yavuz
Turgul, 1984"; "Yolcu- Başar
Sabuncu, 1993"; "Berlin In Ber-
lin- Sinan Çetin, 1993"; "Kur-
şun Adres Sormaz- Bilge Oigaç,
1993"; "Mavi Sürgün- Erden
Kıral, 1993"; "Camdan Kalp-
Fehmi Yaşar, 1990"; "Aşk-ı
Meranu- Haht Refıg, 1973";
"BezBebek-Engin Ayça, 1987";
"Muhsin Bey- Yavuz Turgul,
1987".
Almanlar tabloları geri
istiyor Sayaş ganimeti tablolar Puşkin
Müzesı'nde sergileniyor
Kültür Servisi- Moskova'daki
Puşkin Muzesı, Cranach, El Gre-
co, Goya, Manet ve Renoirve di-
ğer izlenimci ressamlann 63 tab-
losunu San Petersburg'daki Her-
mitage Müzesı'nin elinden ala-
rak sergilemeye başladı.
Kızıl Ordu'nun savaş sırasında
ele geçirdiği ganimetlerin sergi-
leneceği haberi üzerine , dünya
çapında birçok dergı. mart ayı so-
nunda Hermitage'da açılacak ser-
ginin beklentısıyle reprodüksi-
yonlan yayımlamaya başlamış;
yayıncılar da konuyla ilgili paha-
lı kitaplar hazırlamışlardı. Du-
rum boyleyken Puşkin müzesi-
nın kımseye haber vermeden ya-
pıtlan sergilemesi, herkesi çok
şaşırttı.
The European Magaziııe'de çı-
kan birhaberde, yıllardırtablola-
n geri alabilmek için Rusiar'la
görüşmeler yapan Alman yetkı-
lilerin, Puşkin Müzesi'nin her-
hangi bir açıklama yapmaksızın
sergi açmasına öfke duyduklan
belirtiliyor.
Iki hafta öncesıne kadar, Puş-
kin Müzesi, tablolar hakkında
hiçbir bilgilen olmadığını belirt-
miş; Almanlar da durumu, büyü-
kelçıleri görüşmeye davet edildi-
ğinde öğrenmışlerdi.
Moskova'daki Alman büyü-
kelçılığındcn Rainhold Frickhin-
ger, " Rus>a kendine ak tablola-
nn büyük bir bölümünü Alman-
ya'dan geri aldı. Şimdi de kural-
lara uymak ve Aimanya'ya ait
olanlan geri vermek zonında.
Hermitage müzesi, bize önceden
haber vererek daha olumlu bir
yaklaşım göstermişti. Bu da bi-
zim, tablolann kökenlerini belir-
leyip sahiplerine haber verebil-
memizi sağladı. Ama Puşkin mü-
zesinin haber vermeden sergi aç-
ması; bazı tablolann doğru adla-
7. Ankara Uluslararası
Film Festivali'nde Bugün
ce
M. Mastroianni, Kıskançhk Dramı'nda.
Kavaklıdere Sinema-
sı: 'Yabancı' (12.15),
'Tatü Tuziu'( 15.00),
'ZeytinükJerin İçinden'
(19.00), Bengi-
su'/*Londra'(21.30)
Megapol Sineması:
'Dost Kazıgı' (12.15), 'Kıskançhk Dra-
mı' (15.00), Gece, Melek ve Bızim
Çocuklar. (17.00) Ulusal Uzun Film Ya-
nşması Seçiciler Kurulu Özel Ödülü
(19.00), Ulusal Uzun Film Yanşması
EnIyiFilm(21.30)
Fransız Kültür Merkezi: 'Yaşasın Kı-
sa Film- Avustralya' (12.00), 'Yaşasm
Kısa Film- Almanya' (14.30), 'Yaşasm
Kısa Film-1spanya' (17.00)
Alman Kültür Merkezi: Ulusal Kısa
Film Yanşması, Ulusal Belgesel Film
Yanşması, Uluslararası Canlandırma
Filmleri Yanşması Ödül Alan Filmler
(12.00). T.C.ZİraatBankası Kültür Mer-
kezi: 'Çözülmeler'(13.00, 16.00).
Ç/ŞarkHayat BAYMED
3. FOTOĞRAF YARIŞMASI
Bİrinci
İkinci
Üçüncû
Siyah/Beyaz
40.000.000
25.000.000
15.000.000
Negatif
40.000.000
25.000.000
15.000.000
Saydam
40.000.000
25.000.000
15.000.000
"Su" konulu yanşmaya katılacak sanatçılann, eserlerini 31 Mart 1995
Cuma akşamına kadar teslim etmeleri gerekmektedir.
Seçici Kural:
Eran Mck(FoloğrafSanatçisı) • lüccf ytun tRAYMED Başhrml
• Berk .tak iRetiam Fotogmfçm) • Can .\uklı (Sabab Gazetea Ya\m
Koardmalörül • >akır Eczacıba^ı IFutogmfSanalfisı} • An Gubr
IFcHugmfSanatçBi) • Eren Gu\"oıcr (Mıllıvet Gazeten Yazı tşlen Stımmlu
Mûdürû) • Doç Sabıt Kalfagıl (MS l FoKyfimfAıuı 'iamıtnalı
Öfrelm C'KSI) • Izzet Kenbar IFoloğrafSanalÇKil ' \t Keraal Olgaç
fjart Hayal SıgorUı 4 Ş Genel Müdürûı • Dofcın Salmış (Hümyel Gazelesı
<*>ntmlii Wuiuni > • Mehmet ^ Jsın t Itlaı, [\>rf>ısj Genet Vflvm Müdünı'
Şark füvjt Sıgoıu - ş
Bağlarbaşı KiMklı Qddcsı
No 9 Altumzade K1180 l«anbul
Fonn Itmin EdilebüecekâHer
BAYMED Mecıdıyekoy Kulıur Merkezi Kal 6
No 112 Mecıdıyekoy-istanbul
Tel (0212) 288 9O"2-73U12'den)
tstanbul Ankara, Izmır ve Eskısehır'de
bulunan llelışım Fiküllelen
Bflgi Wn: (0216) 343 76 49 - 266 67 66
nm bulacak zaman bik tanuna-
dVdiyor.
Almanlar, sergiye "Tnice Sa-
ved" (tki Kez Kurtardmış) adı-
nın verilmesınden de rahatsızlık
duyuyorlar. Tablolann Alman-
ya'dan "kurtanldıktan" sonra,
Rusya'da geçirdikleri restoras-
yon nedeniyle böyle isimlendiri-
len sergi, Sovyet ordulannm Ai-
manya'ya karşı kazandığı zaferin
50. yılı kutlamalan kapsamında
yer alıyor.
"Yapıtiaruı bu kadar uzun za-
mandır climizdt oimasından ötü-
rü, asla suçluluk duymadun"di-
yor Puşkin Müzesi müdürü Iri-
na Antonova, "Tam tcrsinc, gu-
rurdu>~uyorum.'\aprtlaneliıniz-
de tutarak insanlann şimdi onla-
n görebilmelerini sağladık. Mü-
zede, restorasyon adına >aptlan
her şey, tabiolann değerinin ko-
runmasına yardımcı oldu."
Antonova, yapıtlann geri ve-
rilmesini istemiyor- "Faşistier.bi-
zim sanat yapıdanmızı yok eder-
ken Sovyet birlikleri, bu tablolan
kurtardL Bunun karşıhğını alma-
mız gerektiğine inanıyorum."
Diğer sergiler sırada
Hermitage Müzesi'nın müdür
yardımcısı VTadimir Matveyev,
sergilenecek olan 74 tablonun,
Alm^nya'dan götürülen ve yıl-
lardır saklanan yapıtlann yataız-
ca bir bölümü olduğunu kabul
ediyor. Antonova "nın tahminle-
rine göre, "Twice Saved" sergi-
si, Puşkin Müzesi'nde bulunan
savaş ganimetlerinin altıda biri-
ni oluşturuyor. Sonbaharda da
başka yapıtlardan oluşan sergile-
rin açılması tasarlanıyor. SchB-
emann'ın Truva'dan çıkardığı
hazineler de ocak 1996'da sergi-
lenecek...
Tablolann birçogu, savaş su^-
sında Siemens, Gerstenberg ve
Koehler aılelerinin özel koleksi-
yonlanyla Gotha ve Bremen'de-
ki yerel müzelerde bulunuyordu.
Frickhinger, "Çok sayıda tab-
lo, sözgeümi Cranach'ınkiler, bu
kasabalar için son derece önem-
li; çünkü büyük olasıhklaoralar-
daki tek sanat \apın bu tablolar-
dı. Bu tablolar, o kültürün bir
parçası ve müzeler, tablolan geri
alana kadar rahat cdemevecek"
diyor.
Rusya, tablolann bir kısmını,
büyük yaygara kopararak
1960'larda Dogu Aimanya'ya
geri vermiş, ama yine de önem-
li bazı tablolan elinde tutmuştu.
1990 yılında, Almanya ve Sov-
yetler Birliği, savaş sırasında ya-
sadışı yollardan ele geçirdikleri
sanat yapıtlanm bırbirlerine tes-
lim etmek konusunda uzlaşmış-
lardı. Ama Hermitage ve Puşkin
Müzesi yetkilileri bu anlaşma-
nın Sovyetler Bırliğı'nın yıkıl-
masıyla ortadan kalktığını belir-
tiyorlar.
Bu arada, Almanya ile Rusya
arasında tablolann kime ait oldu-
ğu yolundaki anlaşmazlık çö-
zümlenmeden, yapıtlann Rusya
dışında sergilenmesine de ola-
naksız gözüyle bakılıyor.
PENALT1
MEMET BAYDUR
Aydınlıktan Karanlığa
Johann VVolfgang von Goethe'nin "Renklerin Kuramı"
adlı kitabından söz etmek, resim sanatından, ressamlar-
dan, Bonnard ile Kandinski den, Matisse ile Roth-
ko'dan, büyük usta Nuri lyem ile genç usta AJi Ersen'den
söz açacaktım bu pazar.
Yazı makinesinin önüne oturmadan az önce geldi ha-
ber. Alevi yurttaşlara saldırılar. Cinayetler. Polisin halka
ateş açması. Ölümler. Sokağa çıkma yasağı.
Faşizm pazarlanıyor. Bir kez daha. Bir kez daha geriye
doğru çağ athyoruz. Aynı oyunun dördüncü perdesi acı-
masızca yineleniyor. Bu acı günlerde işi yazı yazmak olan
bir insanın, yazdıklannı okuyanlara Goethe'den, Matis-
se'den, Nuri lyem'den söz etmeye hakkı var mıdır? öte
yandan bütün bu acılar, bu güzel insanlann işleri görülme-
sin, kimse onlardan söz etmesin, unutulsunlar diye yığıl-
mıyor mu üstümüze? Edip Cansever'in olağanustü gü-
zellikteki şiiri geliyor aklıma:
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.
Şu dizeler de aynı şiirden:
"Korkunçtur korkunç! •..
Diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlattyorum
aynca
Neyim ben, bu olanlarne, ya kimdir tüketenisteklerimi
Tüketen kim."
•
Renk dediğimiz olgunun gizemi, çağlar boyunca birçok
aydının ilgisini çekmiştir. Aristo'dan, Grimaldi'ye. New-
ton'dan, Goethe'ye, Hegel'den Schopenhauer'e kadar
birçok kişinin aklını kurcalamıştır renk.
Gerçekten bir sorundur mavi ile yeşili örneğin ya da tu-
runcuyla kırmızıyı ayıranın ne olduğu. Mavi nedir, yeşil ne-
dir? Aristo renk kavramı üstüne düşünüp gözlem yapar-
ken birsonuca vanr. Ona göre gün ışığı altında, gün ışığı-
nın yansıttığı yerlerde her şey kendi olduğundan daha göl-
geli, biraz daha koyudur. Renk olgusu eşyanın doğal ışı-
ğına az biraz gölge düşürür sanki. Renkleri mümkün kılan
da bu gölgelenme ışlemidir. Bu düşünceden yola çıkarak
Aristo renk fenomenini aydınlıktan karanlığa doğru bir de-
ğişim olarak açıklar.
Bir bakıma doğrudur bu. Arişto'ya göre renk "siyah ile
beyazın" kanşımının üst üste binmesi, birbirine müdaha-
le etmesinden başka bir şey değildir. Her şey, bütün renk-
ler, siyah ile beyazın bileşiminden ya da aynşmasından do-
ğar bu görüşe göre.
Yerçekimini keşfeden Nevvton'un zamanında da bu gö-
rüşün doğruluğu kabul ediliyordu. On yedinci yüzyılın baş-
lannda bazı kişiler bu kuramın doğruluğunu sorgulamaya
başladılar. Çıkış noktalan, bana sorarsanız enfesti. Sabun
köpüğünün üstündeki baloncukların rengi, ışığa ve onla-
ra baktığımız açığa göre değişıyordu! Bu sabun köpükle-
rinin üstündeki zar, bütün renkleri içeriyor ve bizonlara ba-
karken yer değiştirirsek, onlarda utanmadan renk değiş-
tiriyordu. Üstelik gün ışığının yoğunluğu ve hangi yönden
geldiği de önemli bir belirleyiciydi. Nevvton, 1665 yılında
güneş ışığının bir prizma ile kınlıp kjrmızıdan turuncuya,
sandan yeşile, maviden mora değişebileceğini kanıtladı.
Böylece Aristo'nun kuramı geçersiz oluyordu. Renk, eş-
yadan kaynaklanmtyordu. Renk, ışığın malıydı. Işığın dal-
gaboyu yapısı rengi beliriiyordu. Renk bilmecesinin anah-
tanysa fLzik bilimindeydi.
•
Renk olgusunun yalnızca ve yalnızca tşığın malı olduğu
inancı, Nevvton'un keşfine ve onun takipçisi olan başka fi-
zikçilerin desteğine rağmen birisi bu kuramın doğruluğun-
dan ya da kesinliğinden kuşku duyuyordu: Newton'un
kendisi. Opticks adlı eserinde ışınım ya da ışınlann renk-
siz olduğunu yazmıştı. Nevvton, renklerin ışınım ya da ışın-
lann yarattığı bir duyum olduğuna inanıyordu. Renklerin
bir duyum sonucu olduğu GrimakJi tarafmdan da Nevv-
ton'un keşfini yaptığı yıl, öne sürülmüştü. Newton'un izin-
den gidenler iki bilim adamının birieştikleri bu noktayı ça-
bucak unuttular.
Johann VVolfgang von Goethe ise 1749-1832 yıllan ara-
sında yaşamış bir büyük yazar. Şair. Tıyatro yönetmeni.
Güzel sanatlar öğrencisi. Yıllannı vermiş renk olgusunu in-
celemeye. Sonunda ortaya "Renklerin Kuramı" adlı dev
yapıt çıkmış. İşin bence hoş tarafı, Goethe'nin renk kura-
mının baştan sona yanlış olması! Goethe'ye göre renk ko-
nusunda Aristo haklıdır. Yeni fizik hakkında olumsuz dü-
şünceleri vardır, çünkü bu konuda bilgisi yoktur. Goethe,
kendi zamanının fizikçilerini eleştireceğine, onlarla aynı fi-
kırleri paylaşmayan Nevvton'u eleştirtr. 1810 yılında yayım-
lanır kitap ve fızik bilimcileri önemsemezler. Oysa bugün
bile okunuyor bu kitap büyük bir keyifle. Renk fenomeniy-
le düşünselliği yan yana getiren ve devrim sonrası Avru-
pa'sının hayat tadını veren bir yapıt. Aynca hangi madde-
lerden nasıl ve hangi renklerin elde edileceği konusunda
enfes bir kılavuz.
Yazıldıktan 186 yıl sonra bu kitabı okumak çocuksu bir
keyif veriyor insana. Üzümün yeşiline, kirazın kırmızısına,
kayısının kendine ait rengine başka gözle bakmamızı sağ-
layan bir iş.
Karanlılcta okunmuyor doğal olarak.
Nazmi Ziya'nın resim sergisi surüyor
• Kültür Servisi -Türk resim sanatının en önemli
sanatçılanndan bin olan Nazmi Ziya'nın, torunu Mustafa
Nazmi Yüce taranndan ortaya çıkanlan çalışmalan, Eylül
Sanat Galerisi'nde sergileniyor. 1881 'de İstanbul'da doğan
sanatçı, 1902'de girdiği Sanayi-i Nefise Mektebi'nde Warnia
ve Salvatore Valery'yle çalıştı. Resim sanatıyla ilgili ilk
bilgilerini amcası Bınbaşı Hasip ile Hoca Ali Rıza'dan alan
Nazmi Ziya, önceleri Signac, Sisley ve Monet'nin etkisinde
kaldı. 1908-1913 yıllan arasmda Paris'te Marcel Bachet,
Royer ve Carmon atölyelerinde tekniğinı geliştiren sanatçı,
1913 yılında İstanbul'a döndükten sonra Sanayi-ı Nefise
Mektebi'nde müdürlük ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde
öğretim üyeliği yaptı. Nazmi Ziya'nın resim sergisi,
sanatçının yağlı ve suluboya tablolanyla desenlerinden
oluşuyor. Birçoğu ilk kez sergilenen yapttlar, 1 nisana kadar
görülebilir. (231 68 46)
Resim ve Heykel Müzesrnde iki söyteşi
• Kültür Ser>isi-Resim ve Heykel Müzeleri Dernegi,
müzelerin tstanbul'a yakışır çağdaş bir hale getirilebilmesi
için birtakım etkinlikler düzenliyor. Pazartesi günü saat
14.00'de Resim ve Heykel Müzesi Şeker Ahmet Paşa
Salonu'nda "istanbul Mimarisi" konulu çay sohbetinin
ardındanjüksek mimar Murat Atabarut'un hazırladığı "İki
Köşkün Oyküsü" başlıklı sohbet gerçekleştirilecek.
'Yedi hlim' depgisinin mart sayısı çrttı
I Kültür Servisi -Ayhk kültür, sanat ve edebiyat dergisi Yedi
tklim'in mart sayısı çıktı. Dergide Muhsin Macit, Ramazan
Çiftlikçi, Adnan Karaismailoğlu, Ahmed Mahmud Mübarek,
Kamil Aydoğan, Ali Haydar Haksal, Kemalettin Çalık,
Adonis, Cemalüttin Latiç, Saffet Sariç, Rahim Acar. Albert
Zimmermann. Michael Mann, AIexandre Popoviç, Fuat
Yöndemli, Ali Göçer, Yakup Şafak ve Emira Morina'nın yazı,
şiir ve öyküleri bulunuyor. Hasan Aycın'ın karikatürünün de
yer aldığı dergide, Türkiye Diyanet Vakfi'nca yayımlanan üç
kitap tanıtıhyor.
Bilkent Festivali'nde Bugün
Bolşoy Tiyatrosu Solistleıi'Bilkent Sinfonietta eşIiginde/Şef
Irakli Caureli, Teymuraz Ququşvili tenor. Liana Kahnahalklze-
soprano/( Bizet, Verdi, Puccini, Gounod, Donizetti, Verdi, Mascag-
ni, Rossini, Puccini, Kossini 16.00'da Bilkent K.onser Salonu'nda)