23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 ŞUBAT1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 5.Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü yayımlanmış kitap dalında Hulki Aktunç, yayımlanmamış dosya dalında ise Hakan Savlı kazandı PELİNÖZER Bu yıl beşincisi düzenlenen Cemal Süreya Şiir ödülü'nü; yayımlanmış kitap dalında Hulki Aktunç'un "Isüraplar AjısikJopedisi". yayımlanmamış dosya daiında ıse Hakan Savb'nın "Unutulmuş Çocukluk Eskizleri" adlı yapıtlan kazandı. Can Yücel, Cevat Çapan, Füsun Akatfa, Tuğnıl Tanyol ve Ahmet Otoy'dan oluşan seçicı kurul, aday olmayan Hulki Aktunç'un Oğlak Yayınlan tarafindan yayımlanan son kitabını ödüle değer buldu. 1976 sonrasında şiıre özel bir ağırlık veren Hulki Aktunç'un; 1989 yılmda, "Sır Kâtibi" ve "Ishkb Tarihçe*. 1991 de"Adresim Aynatar", 1992'de "Şartalar'', 1993'te yine aday olmamasına karşın kendisine Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü kazandıran "fnsan Aşklannın Külüdür"adlı şiırkitaplan yayimlanmıştı. Şıirinde bugünün insanında aradığı kendiliğinden şiirsel bakışın araştınlmasına ve saptanmasma yönelen Aktunç, şiinmizin henüz tüketilmemiş olanaklannı sınayarak şiirini geliştiriyor ve yeni bir 'şiirsel Nok' oluşturmaya yöneliyor. "GidenlerDönmeyenler", "Kurtarümış Haaran", -Teıi ve Gölge", "Bir Yer Gösterici'nin Hayaö" adlı öykii kitapları, -Bir Çağ YanguıT ve "Son Iki Eylül" adlı romanlan ve 1990 yılmda yayımlanan on yıllık çalışmasının ürünü "Büyük Argo Sözlüğü"nü yayımlayan Hulki Aktunç'un. Türk edebıyatında özel bir yeri var. Şıırlenni dergilerde yayımlamayan, ancak 10 yıldir şiir çalışmalannı sürdDren Hakan Savlf nın şiirleri, katıldığı; 1993 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nde mansıyona ve 1994 Sabri Altınel Şiir Ödülü'ne değer görülmüşrü. Kanser genetiği üzerine araştırmalannı Istanbul Universitesi'nde sürdûren otuz yaşındaki Hakan Savlı. üniversite yıllannda şiir yazmaya başlamış. O yıllarda, yazdığı şiirlerin önemlı olduğuna ınanan bir üniversite öğrencisiyken Şükran Kurdakul'la tanışan Savlı, ondan çok şey öğrendığıni söylüyor: "Özeilikle de şiirin nasil yazrimaması gerektiğini"... Bir yere gelene kadar şiirlerini hîçbir yerde yayımlamamaya karar vermiş. Ve şiiri olgunlaşıncaya kadar dergilere şiir yollamamış. 1989 yılmda Tıp Fakültesi'nden mezun olan ve 'kanser genetigT doktorası yapan Savlı, 1993 yılmda ögrenimini sürdürmek amacıyla Ingiltere'ye gitmiş. Girdiği tüm yanşmaiarda ilk ödülü alabileceğini bilmediğini söylüyor Savlı. Bu ödüller onun için şaşırtıcı olmuş: "Çok ayn, farklı insanlann olıışturduğu jiiriler, genelde isim üzerinde tereddüt etmeden bana bu ödülieri vermişler. İnsanın kendine ait gördüğü bir şeyin başkalan tarafindan da sevilmesi çok şaşırtıcı ve sevindirici. Ödüllerin bir işlevi yok derler ama, çok büviik işlevi var bana göre. Arrık çok daha yoğtın şiir yazacağnn." Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer görülen Hulki Aktunç ve Hakan Savlı ile yapıtlan ve şiir üzerine konuştuk. 'Yenibaşlamışlık'duygusundan keyifahyorum -Cemal Süreya şnri üzerine ne- lerdüşünüyorsunuz? Sizce Türk sürinde Cemal Süreya'nın yeri ve öoeminedir? HULKİ AKTUNÇ- Cemal Süreya'yı ve şiirini hep "bir ze- kâ gülümseyişi" olarak görmü- şümdür. Kendisinı dilin herkes- çe bilinmeyen olanaklanyla sü- rekli besleyip geliştirmış bir ze- kânm gülümseyişi. O. şıirimizin bilinci gibiydi. Şiirle, şairle ilgi- li en küçük aynntılan bile dikkat- le izler, değerlendirirdi Cemal ' Süreya ile ilgili doyurucu bir in- Icelemenin hâlâ yapılmamış ol- ması ne acı çelişkidir. • - Siz bu ödüle aday olmaduuz. Bunun nedenini açıklar nrıısınız? Bir edebiyaıçı olarak ödüller, ödüllerin sayguılığı ve işlevi üze- rine neler düşünüyorsunuz? ' Son yıllarda ödüllere pek ka- blmıyorum. Doğrusu bunun ne- denini de bilmiyorum. Gerek 1994 Halil Kocagöz Ödülü, ge- rek 1995 Cemal Süreya ödülü, beni "butan" ödüiler oldu. Bun- danonurduyuyorum. Cemal Sü- reya Ödülü'ne katılmayışım, ki- şiscl bir ilke gereği. Aslında iki dalda verilecekti bu ödül. Birin- cisi şiir, ikincisi inceleme. Ince- leme ödülünün ilk konusu. Ce- mal Süreya idı. Dörtyıl önce Ce- mal Süreya İnceleme Ödülü'nün jürisindeydim. Bunca yıldır o 'ödüle hiç başvuru olmadı. An- Hulki Aktunç'a göre, Cemal Süreya ve şiiri hep 'bir zeka gülümseyişi': O, şiirimizin bilinci gibiydi. (Fotoğraf:UĞUR GÜNYÜZ) cak ben yine de şiir jürisini etki- leyebilir diye ödüle aday olma- mıştım. - "Isttraplar Ansiklopedısi", üzerinde uzun sürc çalıştığtnı/ bir kitap. Bu ansiklopedinin maddelerini nasıl oiuşturdunuz? Kitabın öyküsünü anlatır mısı- nız? Ben o ömürtörpüsü "Meydan Larousse"da sanınm on bin say- fa düzelti yapmış, yüzlerce dos- yanın da son redaksıyonu üze- rinde çalışmıştım. Hep söylerim: Buzkıran maddesinde başladım, ZZZTT maddesinde de ışsiz kal- dım. "AnsiklopedT ve -sözlük" kavramlan bana küçük yaştan beri çok çekicı ve gızemli görün- müştür. 1978'de kendısini ağır ağır başlatan "Istıraplar Ansik- topedisi" de 1994'te yenı bir bı- çim aldı ve bütünlendi. Şıırde felsefeden, tarihten, sosyoloji- Hep çocukluğunu arayan kocaman adamlanz Hakan Savb'nın. 'UnutulmuşÇocuk- luk EskizJeri"adJı, yakında kitap olarak da yayımlanacak olan dosyasındaki şi- irler u uzak bir yakınuğT yansıtıyor. Farkiı bir kültürün ve yaşanmışlığın zenginleştirdiği şiirlerdeki "kendine öz- gü" dil dikkati çekiyor. Bir insanın yaşayabileceği bütün du- rumlann şiirini yazmak isteyen Savh'ya göre şiirlerinin içindeki öyküler hemen herkesin yaşayabileceği türden Yaşa- nan ve yazılan arasındaki ilişki ise çok önemli ona göre. Şiirinın, çocukluğunun köylennden geldiğine inanıyor Savlı. Esprili, roman- tik insanlarla. Fellini'nin "Amar- cord"unu anımsatan bir atmosferde geç- miş çocukluk yıllan... Çocukluğun in- san yaşamında çok önemli bir yeri var ona göre. Dosyasının adını da bu görü- şünden yola çıkarak koymuş: "Hep ço- cukluğunu arayan kocaman adamlar- mıştz gibi geliyor bana. Çocukmuşuz da büviik roiü yapryormuşuz gibi. Hepimi- zin de en çok içinde taşıdığı \e dönmek istedigi yer çocukluk. Keşke çocukluğun dünyasuidaki gibi kalsaydık. Daha hoş, daha özgür, daha insanca şeyler yaşar- dik. Körü darbeler yememiş, doğal ola- rak gelişen çocuklar kimseyi öldürebilir- lermi?" Orhan VeH okuyarak şiirle tanışan Hakan Savlı, bugüjı yazılan şiiri de ya- kından izliyor. îkinci Yeni şairleri ona göre klasik. En çok etkilendiği şairler- se öncelikle: Nâzım Hikmet, Turgut Lyar, Ritsos, Eluot, Bob Dylan. Edip Cansever... "Şiir, aslında insanın çaresiz- likten yazdığı bir şey" diyor Savlı. Yaşa- mındeğişikolabilmesiiçinrisktaşıma- sı gerektigine inanıyor. Bugüne kadar yazılanlan okuyan ve on yıldır şiirini olgunlaştıran Savlı. asıl önemli olanın 'iyi şür'yazabilmek olduğunu düşünü- yor. Dergilerde görünmek ya da bir ki- tap yayımlamak o kadar da önemli birölçütdeğil. Et- kilenmelerden ka- çınmamak gerek- tığini düşünüyor: "Hiçbir şeyden et- kilenmeyim de- yinceinsan bir şey yazamazhale geli- yor. Bir şürimi açıkça 'Ağlayan KadıniarLahdi'ni okuyup etkilene- rek \e bu etkiden kurtulmadan yaz- maya çalıştım. Ama ben, farklı bir insan olduğum \e kopyacı olma- dığun için etkilen- meye karşın yaz- dıgım, biraz öz- gün bir şey olabiliyor. Çok farklı şeyler yazmaya değil, başı sonu belli, sözcükle- ri veTürkçesJ belirii bir şiir yazmaya ça- lışıyonım." 1992 ve 93 yıhnı öğrenimi için gitti- ği lngiltere'de geçiren Savlı, yabancı bir ülkede yaşamanın, farklı bir kültürle iç ıçe olmanın şiirini etkılediğini ve ora- dayken Türkçe'ye yalnızca kitaplardan uiaşmanın kendisi için avantajları oldu- ğuna değiniyor: "fngiltere'deyken dil açısından oldukça raharüm. Buradaki dil kirlenmesini y aşamıyordum en aan- dan. Döndüğümde her şey rahatsız edi- ciydi. Teievizyondaki, sokaktaki Türkçe ve lngiltere'de ki- taplardan ve dergi- lerden bana gelen Türkçe arasında çok büviik fark \ < ar- dı. İngüizler kültür- lerini korumuşlar. Orada yaşamak in- sanadaha şiirsel bir atmosfer sağlıvor. Sonuçta tngUte- re'de yaşadığım şeyler beni şiiryaz- maya sevk ettL" Şiiri mümkünol- duğu kadar az söz- le yazmak gerekti- gine inanıyor: "Şi- irden bir sözcük çt- kanldığında sağ- lamlığı bo/ulmalı. Hakan Savb 'nın şürieri kitap oJacak. Yapısı bu kadar sağlam olmalı şi- irin. Bunu ne kadar başardığımdan emin degilim. Kafamdaki müzik orada var mı bana mı öyie geliyor ondan da emin degilim. Bulduğumu sandtğım şey bu: tnsan kendi içine girmeli, kendi için- de bir ses var. O sesi hulmalı. Ondan son- ra da kendine de garip, şaşırtıcı gelen şeyleri aramaİL Bunu açıklamak da çok zor. ( ^ Büyük şarrlerin yaşâmfarjndan kopuk düşünülemeyeceğini savunan Hakan Savlı. yaşamıyla da iyi birşairolabilme- yi hedefliyor: "tnsan şiir yazabilir ama şair ounak daha farklı... Büyük şair di- ye düşündüğünüz insanlara baktığuıız- da, bunu onlann yaşamlannda da görii- yorsunuz. Nâzun'ın sadece şiirini oku- yup bırakamaz insan. Ben böyle bir şe- yi bundan sonraki yaşamımda yaşaya- cak mıvını7 Vaşamunla da bir şair otma- yı başarabilecek miyün? Bütün büyük şairleri düşünün; Neruda'yı, Ritsos'u, Cemal Süıeya'yi™ Cemal Süreya'nın mektuplanndan çok etkilendigim şey- ler çıkıyor hâlâ. 'Bız gözyaşımızı giz- leyen insanlanz/ Bız kahkahamızı da gizleriz Biz yanşı kaybettikten sonra da koşan atlanz" diyorSüreya. Bunu sev- gilhine hastahedeyken yazdığı mektup- ta söylüyor. Ben bu sarmalı kurabilecek miyin)? Hem yaşamı. hem şiiri iç ice geç- miş, bu anlamda da merak edilen bir in- san olabiiecek miyim ? Atılla Jozsef in hayat hikâyesini bilmeyen bir insan için onun şiiri ne anlam ifade edebilir ki? O, kendini trenin altına atarak ölebiiecek kadar cesur bir adamdı.'' Hakan Savlı, biryandan kansergene- tigi üzerine Istanbul Universitesi'nde araştirma yaparken bir yandan da yogun bir şekılde şiir çalışmalannı sürdürüyor. Çünkü daha anlatmak istedigi pek çok hikâye var. O, bir şiirin kâğıt üstündeki yansımasıyla yetinmiyor. Şair olarak dünyadan aynlmadan önce pek çok şeyi dönüştürmek istiyor. den artık korkmamaya başladı- ğım yıIP - Bu kitapta şairin "dil ustası" olduğunu kanıtlıvorsumız. Şiir- lerde dilin olanaklannı kullana- rak şiirin bütün pcncerekrini ar- dına kadar açıyorsunuz... Dilimiz, Türkçemiz, bizim içinde yaşadığımız sudur. Yaşa- mın ta kendisidir. Şiir ve bütün edebiyat, insanın yaşama katıl- ma biçimlerinden birisidir. Çok ter dökerse insan, katıldığı gibi katkıda da bulunabilır. Kitabı- mın kalınlığı, aslında benim bü- tün yazarlığımın bırözetidır. - Kitabınızda çağdaş bir masal anlattıgınızı söyleyebilir miyiz? Bugün ve dün arasında gezinen, Doğu'nun zenginliğini de kapsa- yan şiirler yer alıyor kitapta.» "Yeni Mımesıs" adlı şürinizde ise "Şiirin aslıdır bazen karşı şi- ir" diyorsunuz... Biryapıtyayımlandığindaya- zanndan garip biçimde "kopar". "Istıraplar Ansiklopedısi" çağ- daş bir masaldan çok bir açıkla- ma gibi geliyor bana. Evet, bir açıklama çabası Işte bu yüzden "Şiirin aslıdır bazen karşı şiir" demış olabilinm. Bir açıklama, hatta bir "beyanat" gerekliyse, zorunluysa şiirin dışına hatta karşısına düşmek tehlikesiyle de olsa yapılmalıdır. - Siz," Bir harte ayna takıp bü- tün çarşılan dolaşan" bir şair ola- rak: bugün Türkiye'de yazılan şi- ir, şairler arasındaki ilerişim (ile- tişûnsizlik) ve şiirin konumu üze- rine neler düşünüyorsunuz? Şimdi Cemal Süreya'yı yine anmanın yendir: Yazdıklan şiir- •den çok kopardıklan gürültüyle varolmaya çalısanfar için "hezar avaz yek yumurta" demıştı Bin gıdıklama. bir adet yumurta. Oturup çalışmak insanı her tür- lü gürültü ve zehirden korur. - "Istıraplar Ansikk)pedisi", tek ciltlik bir ansiklopedi mi ola- cak? Bugünlerde üzerinde çalış- tıgınız yapıt hakkında bilgi verir misiniz? "Istıraplar Ansiklopedisi"nın sonunda "bitti mi?" anlamında "Temmet?" demiştim. O kitabın bıtip bitmediğini gerçekten bile- miyorum. Bugünlerde "Bir Şe- yin Varoiuşu" adlı uzun şiiri sür- dürmeye çalışıyorum. Birde. ye- ni hikâye kitabımla. "Güz Her Şeyi BiUr" ile uğraşıyorum. Bir arkadaş. 1994 Şiir Yılı ile ilgili değerlendirmesinde benim "ola- ğanüstü verimli" olduğumu yaz- mıştı Asla olağanüsrü verimli say- mıyorum kendimi. Tembellik hakkımı da biraz fazla mı kulla- nıyorum nedir? Masamda topar- lanması gereken on kitap var. Onlann varoluşuyla uğraşaca- ğım yerde "Bir Şeyin Varoluşu" ile uğraşıyorum. Şiın, şairlığı her nasılsa "tapulu mal" olarak gö- renler de şiire geciktiğimi sanı- yorlar. Yirmi yıldır şiir yayımlı- yorum. Ve yine de "yeni başla- mışük" duygusundan büyük ke- yıfalıyorum. Rahmi Aksungur'un ahşap heykelleri Siyah Beyaz Sanat Galerisi'nde sergileniyor w Sanat, sosyolojik sonımluluk ister' KültürServisi-Önceki yıllarda sili- konj ve bronzu malzeme olarak kul- lanaı Rahmi Aksungur, bu kez ahşap heytellerini 3 şubattan itibaren Anka- ra Syah-Beyaz Sanat Galerisi'nde ser- giliyor. "Animist"yaklaşımı benimse- yen ve bu sergisinde sadece canlı çı- kışl çalışmalannı sunan Aksungur, heytellerinde, binlerce yıl önceye da- yanın efsaneler ile güncel yaşamı bu- luştıruyor. Calerinin 11. kuruluş yıldönümüne rastayan heykel sergisi, 22 şubat tari- hint dek görülebilecek. Sanatçı, son dörem işlerine ilişkin yönelrtigimiz sonlan yanıtladı: - Siyab-Beyaz SanatGalerisi'nde yer alaı heykelleriniz, geçmiş zamanlar- daji izfer taşryor. Son işierinizden söz e d c misiniz? Bellı bir konu veya simge üzerinde yo|£ınlasarak başlamıyorum işe. Ça- lışna. önce benim belleğimin bir ke- narnda durur, gittikçe def ışir, gelişir ve brangeliroimgekafamdatamam- lanr. Tamamlandıktan sonra da heyke- HnLİyapacağım imgenin bir ıki krokı- siniçizerim... Tabii ki insan belleğin- de «lan imgeleri kullanıyor. 3 bin yıl öncsine dayalı bir efsane de sizı erki- leyd)iliyor,güncelsorunlarda... Bütün bıuiann üstüne, tasarladıgınızı çalış- m^;abaşlıyorsunuz. Henüz oluşan bu çaJtma. bırçok mesajlar içerebiliyor. Heyke! çalışırken belli bir konuyu ele almak taraftan degilim. Herhangi bir konunun sınemada daha iyi ifade edi- lebileceğıni sanıyorum. Yanı bir konu üzerinde yoğunlaşmak bence heykel için hata olur. Ben, bu heykellerle, söz- cüklerle ifade edilemeyecek duygular yaratmak istiyorum. - Hey kellerinize "Ay Tutuldu", "Ağ- layan Bakire*1 . "Tahammül" gibi isim- ler veriyorsunuz. Çıkış noktası ile hey- keflerin isünleri arasında bir ilişki var mı? Bence bir sanat eserinin ıfadesi ken- dinde yüklüdür. isim sadece onu belır- leyen ve ayırt etmeye yarayan bir sim- geden ileri gitmez. Çalışma sürecinde sadece iç dürtülerim ve birikimlerim- le sürüklenirim, bu süreç içinde ismı hiç düşünmem, ama ayırt edici olma- sı için bazen isim koyuyorum. Genel- de isim koymakta zorlanınm. çünkü ben, sözün ifade sınırlanna sığmayan yönleriy le duygu ve düşünceleri konu alıyorum. Çalışmalanmın çıkış noktalan, tari- hın derinliklerinden güncel yaşama kadar uzanan biryelpazede. ilgimi çe- ken yönler ve belleğimdeki ımgelerle başlar. Örneğin bundan binlerce yıl ön- cesinin bir efsanesiyle, güncel bir so- run veya coşkunun iç içe oluşumu gi- bi... - Bir konuşmanızda, 'kütle ve me- kân ilişkisinin öneminden söz etmişri- i Kütle ve mekân, insanın algılama ve duyumsamasıdır. İnsan, gövdesinin al- gılayabıldiği kütle veya mekânı be- nımser; bu bir dolaşma, yaşama alanı veya kollannın elinin kavrayabildigi bir kütle olabilir. Bu değerlere tinsel ve estetık yükleme ise sanatçının tercih- lennı ortaya koyar. Heykeltıraşın sa- natsal fikrini de ifade eden kütle. ge- rilimli ya da gerilimsiz düzeylerıyle mekânın ve çevrenin kendine katılma- sını sağlar; insanı yonlendirici rolü ol- duğu gibi davranışlannı da etkıler. Çok yumuşak bir kütlesi olan koltuğun in- sanı çağırması gibi... Kütle ve ona ka- tılan mekânın duygulan da yönlendir- diği kuşkusuzdur; insanı olumlu veya olumsuz etkileyebilir, gerilimı arttıra- bilir, sakinleştirebilir ya da mistik, ero- tik duygulan öne çıkarabilir. - Sergide yer aian heykellerinizin tü- münde canlı varnkian yorumluyorsu- nuz. Cansız bir objeyi heykele dönüş- rürme fikri size pek yakın düşmüyor sanınm» Hayır. böyle peşin bir hükümle bak- mıyorum. Bazen çok ilgimi çekiyorsa soy ut işler de üretiyorum. Örneğin da- ha önce bir "'Saltanat Kayıgf'm yap- tım; çeşitli göndermeleri olan bir ça- lışmaydı ve canlıya ilişkin hiçbir şey yoktu. Ancak genelde canlı çıkışlı ça- lışmalan tercih ediyorum. Bu da be- nim seçtiğim bir yol... Her şey insan için yapıhyor ve mikrokosmos, doğa hâlâ birçok sırn içinde saklıyor... - GeçenJerde, içi doldurulmuş ya\ ru köpekleri sergisinde kullanan bir Av- nıpalı sanatçuıın fotoğraflannı gazete- lerde,dergi sayfalannda gördük. Sanat adına köpeklerin katledilmesi, degişik çevrelerde büyük tepki yarattı. Ancak bir yandan da adı hiç duyulmamış bir sanatçı, bütün dünya basınına konu oluverdL Siz bu olayı nasıl değeriendt- riyorsunuz? Bazı kişiler var kı -bunlara "sanat- çı" demeye dilim varmıyor- medyanın gündemine girebilmek için her şeyi yapmayı göze almışlardır. Bunu med- ya açısından yadırgamıyorum, en ni- hayetinde olaya "haber" olarak bakı- yorlar. Ben, bunu yapan sanatçıyı ayıp- lanm. Çünkü bu yapılanın sanatla bir ilişkisi yok! Daha popüler, daha ünlü olmak için bu mesleği seçenlerin sayı- s>ı artmaya başladı. Birçok sanatçı ken- di ceplerinden para harcayarak meşhur oldular. Birçok amatör. profesyonel gi- bi ortalığa çıktı. Bir heykel, bir resim yapmak çok ciddi sorumluluk isteyen bir iştir. Çünkü sosyolojik bir etki ya- ratmaktadır. Bızim mesleğimiz, toplu- mun sosyal hayatıyla doğrudan ılişki- lidir. Ben sanat yapmayı çok ciddi bir ış olarak görüyorum. BUAŞAMADA ŞUKRAN KURDAKUL İşte Tarih, İşte Biz... Erdal Atabek, Mehmet Başaran, Faik Baysal, Peri- de Celal, Feride Çiçekoğlu, Arrf Damar, Leyla Erbil, Muzaffer İzgü, Alpay Kabacalı, Yaşar Kemal, Şükran Kurdakul, Zülfü Lrvaneji, Fethi Naci, Aziz Nesin, Erdal Öz, Demir Özlü, Adnan Özyalçıner, Orhan Pamuk, Sen- nur Sezer, Osman Şahin, Vecihi Timuroğlu, Tomris Uyar, Öner Yağcı, Tahsin Yücel. Adlarını okuduğunuz düşün ve edebiyat adamlarının or- taklaşa hazırladıklan "Düşünce Özgüriüğü ve Türkiye'ki- tabı DGM Savcılığı'nca toplatıldı. Kitabı yayımlayan Erdal Öz için kovuşturma açılacak. Haberi okuyunca, bizim loncanm ilk kez karşılaştığı bir o)ay olmamasına karşın, içim burkuldu üzüntüden. Ama emin olun, sadece kitabın toplatılmasından kay- naklanmıyor bu üzüntü; bu acı. Kitaba, dergiye, gazeteye yasak koymanın alışkanlık ha- line getirildiği, nerdeyse olağan sayıldığı bir üike oldu Tür- kiyemiz. İçin için kanayan bu. Yoksa, bilmez miyiz, kitaplan toplatılan bu yazarların, şa- irlerin düşün ve edebiyat dünyamızdaki variıklan, insanlı- ğın anayasaJanna ters düşen yasalann çıkanlmasında par- mağı olan günü geçmiş nice politikacının vicdanına tutul- muş birer ayna gibidir. Algılama yeteneklerini yitirmemişlerse. Geçmiş, yaşanan, gelecek sürecini değeriendirme güç- lerinden ellerinde ne kalmışsa... İşte tarih, işte biz. "Kardeş! Sen ancak o düşünceden ıbaretsin." (Mevlana, Mesnevi) "Zannetme ki şöyle böyle bir söz, Gel sen dahi söyle böyle bir söz." ' (Şeyfı Galib, Fahriye-i Şâırâne "Ne mümkün zulm ile bîdâd ile ımhâ-yı hüm'yet Çalış ıdrâkı kaldır muktedirsen âdemiyetten." (Namık Kemal, Hürriyet Kasidesi) "Çığnendı yazık gene milletin ümmidi bülendi Kanun diye, kanun diye, kanun tepelendi." (Tevfik Fikret, Doksan Beş'e Doğru) "Ve elbette ki sevgilim, elbet Dolaşacaktır etini kolunu sallaya sallaya Dolaşacaktır, en şanlı elbisesıyle: Işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürnyet.." (Nazım Hikmet, 6 Aralık 1945) "özgüriük sevgisi bu İnsan kapılmayagörsün bir kez; Bir urba ki eskimez, Bir düş kı gerçekten daha doğru." (Oktay Rtfat, Ellen Var Özgürlüğün) "Boşuna değil dökülen kan , . Hatıran daha aziz çıkacaktır Bu felaket senelerinden Asıhardır bu böyledir Bütün kötülükler geçer Yaşar iyi ve güzel olan." (Necati Cumalı, Hiirriyet'e Övgü) "Hürlüğü var edenler var etmediler mi düşün lletenler sana kadar iletmedıler mi düşün Türküsüyle yetinmenin övünecek yanı yok Kapılan itenler itmediler mı düşün." (Arrf Damar, Dörtlük) "Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere Kanunu çaldılar yere." (Can Yücel, Kanun?) Kalan bu dizelerdir. Nasılsa tükenecek olan, aykın toplum güçlerini simge- leyenler. Özgürlüğün ve yaratmanın adamları ölerek çoğalıyorlar da, yapıtlarına konan yasaklarla mı yok olacaklar. TBMM'ye egemen partilerdeki düşünebilenler "Terörie Mücadele Yasası"w düşünce ve anlatım özgürlüğünü ya- saklayan maddelerden anndırsınlar da, tarih önünde ak- lamaya baksınlar kendilerini! Kokteylde, arba tırnıanan kedı. en az Or- h a n ?*muk k a d a r U 8» ?ekti. (Fotoğraf: HATlCE TUNCER) Ayrıntı Yayınlam, 100. kitabmı kutladı • Kültür Servisi- Aynntı Yayınlan. kuruluşunun yedincı yılmda yayımladığı yüzüncü kitabı, Bilsak 5. Kat'ta düzenlediği bir kokteylle kutladı. Kokteyle, yayınevine kurulılşundan bu yana emeğı geçen çevirmen. redaktör ve yazarlarla. yayın dünyasından kişiler katıldı. Yayıne\inin yüzüncü kitabı; Alev Türker'in çevirdiğı, Murray Bookchin'ın. 'Özgürlüğün Ekolojısı". Yedi vıl önce küçük bir yayınevi olarak kurulan ve bu süre içındenıtehkli çevıri kitaplar yavımlayan yayınevınin yöneticisi Omer Faruk. kokteylde yaptığı kısa konuşmada. yüzüncü ki^ba ulaşacaklannı ilk günlerde hayal bile edemediklerine değinerek. yayınevinin kendilerine destek olan kişiler sayesinde yüzüncü kitaba ulaştığını vurguladı. Fatma Gül'ün birarp resitali verdiği kokteyle, Orhan Pamuk. Fethi Naci, Doğan Hızlan, Fatih Özgüven, Sadık Karamustafa ile yayınevi çevirmen ve redaktörlerinden: Osman Akınhay, Zeliha Akarsu, Aslı Biçen, Alev Türker. Abdullah Yılmaz, Tuncay Birkan, Işık Ergüden vc Veysel Atayman katıldı. Hayvan dosUı yazar Gerald Durpell, 70 yaşında öldü Kültür Servisi- Hayvanlarla ilgili yazdığı kitaplar. radyo ve televizyon programlan ve doğal yaşamın korunmasına katkılanyla ün kazanmış yazar Gerald Durrell öldü. Durrell. yaşamım üçe ayırmıştı: yabanıl doğada hayvan davranışlannı araştırmak ve soyu rükenen türleri kurtarmak amacıyla yaptığı yolculuklar, Jersey'de kendi kurduğu hayvanat bahçesini işletmesi ve Güney Fransa'da yazı yazdiğı günler. Otuzu aşkın kitap ve televizyon için bırdüzine film tamamlamış olmasına karşın. yazmay ı \e film çekmeyi, bütün bu etkinlıklenn içinde en önemsiz. yalnızca gerçek işine para desteği sağlamak amacıyla yaptığı bir şey olarak görüyordu. Durrell. doğanın korunması konusunda ateşli bir savaşçı ve hayvanat bahçelennin bu konudakı olumlu etkisine inanan görüşün güçlü bir destekçisiydi. Hayvanat bahçelennin genç kuşaklan eğirmek ve soyu tükenen hayvanlara güvenli bir sığınak sağlamak için gereklı olduğuna inanıyordu. I959'da Jersey Hayvanat Bahçesi'nı, beş yıl sonra da Menagerie Manor( 1964)'da sözünü ettiği Jersey Yabanıl Yaşamı Koruma Derneği'nı kuran Durrell, 70 yaşındaydı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear