02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ARALIK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Kapıdan satışlara düzenleme • ANKARA (AA) - Sanayi ve Tıcaret Bakanlığı'ndan izin almayan firmalar "kapıdan'" ve "kampanyalı" satış yapamayacak. Bakanlığın, "kapıdan" ve "kampanyalı" satışlarile ilgili hazırladığı tebliğ taslaklanna göre kampanyalı satış yapan firmalann, sermaye şirketi olmasına dikkat edilecek. Sanayi ve Tıcaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin K.orunması Genel Müdürü Salih Zeki Bengü'den alınan bilgiyegöre Bakanlık. "kapıdan" satışlarla ilgili hazırladığı tebliğ taslağını ilgili kuruluşların görüşlerine sundu. Bengü. bu tebliğ ile "kapıdan" satışlann aynntılı olarak düzenleneceğini belirterek, özellikle "kapıdan" satışlarda tüketicinin 7 gün içinde aldığı malı gerekçe göstermeksizin iade edebileceğini bildirdi. Telsim abonesine Telekom güvencesi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Telekom, GSM şebekesine dahil tüm abonelerin garanti altında olduğunu belirterek "Türk Telekom yönetıcilerinin siyasi irade doğrultusunda hareket ettiği iddialannın" gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Türk Telekom'dan dün yapılan yazılı açıklamada, Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri AŞ'nin sözleşme hükümlerini ihlal ettığinin tespiti üzerine ve Ulaştırma Bakanlıgrnm bilgisi dahilinde sözleşmenin feshedildiği kaydedildi. Plrinç ithalatmda (onartışı •ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Pirinc ithalatında daha önce ton başına 5 dolar olarak belirlenen Toplu Konut Fonu (TKF) kesintisi miktan. ton başına 30 dolara yükseltildi. Bakanlar Kurulu'nun, Resmı Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan lthalat Rejimi Karanna Ek Karar'ına göre. pirinç ithalatında gümrük vergisi oranı aynı kalırken, TKF kesintisi yükseltildi. Pirinç ithalatında Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Serbest TicaretBölgesi(EFTA) ülkeleri ile diğer ülkelerden yapılacak ithalarta uygulanacak vergi oranı. yüzde26'da kaldı. Yaş çay ödemesi başlıyor • RlZE(AA)-Çay tşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün (Çay-Kur) ikinci sürgün yaş çay bedellerini. önümüzdeki hafta içinde ödemeye başlayacağı bildirildi. Çay- Kur Genel Müdür Vekilı Dursun Naiboğlu, yaptığı açıklamada, ikinci sürgün dönemi temmuz ve ağustos ayında alınan toplam 161 bin ton yaş çay karşılığında üreticilere toplam 2 trilyon 12 milyar lira ödeneceğini kaydetti. İhracatta tanıtım stratejisi • ANKARA (AA> Ihracatı arttırmak için, 1996 yılında uygulanacak tanıtım stratejisinin esasları belirlendi. Dış Ticaret Müsteşarlığı(DTM) yetkililerinden edinilen bilgiye göre, önceki yıllardakinden farklı olarak. ihracatta hedef pazarlar. artık 2 aşamada belirlenecek. Bunagöre ihracatta "hedef ülkeler" yanında artık "hedef ürünler" ve "hedef ürünlerin potansiyel ülkeleri" de belirlenece Bankalar Avrupa'ya hazır î İSTANBUL (AA)- Türk bankacılığı gümrük birlığine hazır. Bankacılar. Türk bankalannın teknolojı ve verdıkleri hizmet açısından zaten gümrük bırhgine girdiğıni kaydediyorlar. Esbank Genel Müdürü Özer Güney. gümrük birliğinin bir kulüp olayı olduğunu belırterek. '"Türkiye hangı kulüpte? Gümrük birliği aşamasında Türkiye, batı ekonomilerınin bulunduğu kulupte yer alıyor" dedi. Avrupa Birliği modeli İsveç, Norveç ve Finlandiya'da yeniden gündeme geldi Iskandinavlar AB'yi sorgıduyor • Geçen yılın sonlannda Norveç. İsveç ve Finlandiya halkı, 'AB'ye evet mi hayır mı' sorusunu halk oylamasıyla yanıtlamıştı. tsveçliler kıl payıyla, Finliler farklı olarak 'evet' demişler, Norveçliler ise kesin bir 'hayır' çekerek yollanna yalnız gitmeyi sürdürmüşlerdi. Bir yıl süresince yaşanan deneyimler Finlileri ve Norveçlileri haklı çıkanrken îsveçlileri düş kınklığına uğrattı. GÜRKAN UÇKAN STOCKHOLM - Avrupa Birliği mode- li üç lskandinav ülkesinde sınavdan geçiyor. Geçen yılın sonlannda Norveç. İsveç ve Finlandiya halkı "AB'ye evet mi hayır mC sorusunu halk oy lamasıy la yanıtlamıştı. ls- veçliler kıl payıyla, Finliler farklı olarak 'evet' demişler, Norveçliler ise kesin bir4 ha- yır' çekerek yollanna yalnız gitmeyi sürdür- müşlerdi. Bir yıl süresince yaşanan dene- yimler Finlilen ve Norveçlileri haklı çıka- nrken Isveçlilen düş kınklığına uğrattı. Norveçliler mutlu Avrupa Birhğı'ne Norveçli seçmenlerin yüzde 52.2'si hayır. yüzde 47 .8'i evet de- mişti. Son kamuoyu yoklamalan, halk oy- lamasının bir kez daha yapılması halinde halkın yüzde 58'inin hayır diyeceğini, evet diyenlerin yüzde 20'sinin de pişman oldu- ğunu gösteriyor. Norveçyaİnızkaldı amagüçlendi. Şuan- da devlet borcu olrnayan tek lskandinav ül- kesi durumunda. Ülke ekonomisi yüksek konjonktürüyaşıyor. Işsızlıkoranı sıfıraya- kın. Bu yıiın devlet bütçesinin 10 milyar kron(yaklaşık 8 trilyon lira)kârlasonuçlan- ması beklenıyor. Llkenın en önemli gelir kaynağı. Kuzey Denızı'ndeki petrol. Buna otomotivsanayiindekıtırmanışeklenebilir. Avrupa Birliği'ne hayır demenın yalnızca Norveçliler "hayır" dan, Finliler "evet" ten hoşnut olurken İsveçliler "evet" ten pişman RUSYA Kakkola FİNUNDİYA 1 Helsinki , 1 O Petersburg ESTONYA JOfl/ga LETONYA LİTVANYA balıkçılık sektörünü olumsuz etkilediği be- lirtiliyor. Satış pazarlığını yitirmemek için başta İsveç olmak üzere komşu ülkelere kendi üriinlerinden pay \eren Norveçliler. Kuzey Birliği üyeliğindenyararlanarak AB ülkelerine isveç ve Danimarka aracılığıyla uzanıyorlar. Norv eçliler ileride para birliği- ne geçildıği zaman güç duruma düşmemek için ekonomilerinin AB ortalamasından güçlü olma.M gerektığı ınancındalar. Finliler hoşnut Av rupa Birliği "ne farklı olarak evet diyen Finliler pişman değiller. En büyük mutlu- luk nedenleri, bu kararla 'Avrupa ailesi'ne girmişolmalanndan kaynaklanıyor. Yıllar- dır "Avrupa'nın köylüİeri" olarak tanım- lanmaktan bıkmış olan Finliler. yeme içme gibi geleneklerinde bile AB standartlanna uyarak liberalleştiler. İsveç"te yayımlanan Dagens Nyheter ga- zetesinin Heîsinki muhabiri Stefan Lund- berg'nin sorulannı yanıtlay an yazar ve pro- fesör Johannes Salminen "Halk kendisini Batı Avrupalı sa> maktan mutiu. Biz bu ko- nuda Isveçlilerden farklıvı/.. İsveçliler daha dengeli bir ilişkiye sahipler. Biz ise hep mar- jinal kalmi'jtık" diyor. Salminen "RusfobisTnin AB üyeliğinin yarattığıgüvenduygusuylakaybolduğunu, iki ülke arasındakı ticaretin de eskisi gibi Finlandiya açısından kritik öneme sahip ol- madığını söylüyor. Fınli gençlerin büyük bir istekle yabancı dil öğrendiklerini. gele- ceğe bütün Avrupa'yı iş sahası görerek ha- zırlandıklannı vurguluyor. AB'ye karşı çı- kanların başında gelen çiftçiler ve tanm sektörünün diğer üyeleri. bir yıllık zaman süresinde önemli bir kayba uğramadıkları gibi özellikle orman ürünlerinin yeni pa- zarlar bulmasıyla kazançlı çıktılar. isveçliler pişman Avrupa Birhği'ne kıl payıyla evet diyen tsveçlilenn dörtte biri bugün yeni bir halk oylaması olsa hayır diyecek durumda. Peş peşe yapılan kamuoyu yoklamalan, hayır diyenlerin farklı olarak çoğunlukta olduk- lannı göstenyor. Avrupa Parlanıentosu"na seçılen 22 parlamenterın önemli bölümü hayır diyenlerin temsılcısı. Sosyal demok- ratlann yansına yakını parti yönetimınin AB'ye evet politikası izlemesini kınıyor. Sol Parti ve Çevre Partisi gibi "haj'ircı par- tiler'" sürekli sempatizan kazanmakta. İsveçliler. Avrupa Birliği'ne gırdikten sonra kendileri açısından önemli birolum- lu gelışme görmediler. Evet. özel sektörün önde gelen temsılcılerının dış pazarı çoğal- dı ve hıssedarlara verilen pay arttı ama bu artı paradan ışçiye ulaşan herhangi bir şey yok. Tam tersine kârmarjını arttırmak için masrafazaltılmaMiıagıdılirken. yapılan ilk şey personel kısıntısı. Yalnızca Encsson ve birkaç otomotiv şirketi kayda değer bir per- sonel alımı y apabıldi Bu personel de ışsiz- lik kasasından geçinen alalede i^siz değıl, nitelikli teknik adamdı. Bir v andan işsızlik oranında kayda değer bir azalma olmuyor, bir yandan kamu sektöründe de işten çıkar- nıalar sürerken öte yandan işsizlik ve has- talık sigortalarında ve emekli maaşlarında önceki hükümetinin kısıtlamalan sürüyor. Suç AB'ye vüklendi Iktıdara gelınce tam tersıni yapma sözü vermiş olan sosyal demokratlann verdikle- ri sözü tutmamaian. hem paninin taraftar yı- tırmesine sebep oluyorhem de suçun Av ru- pa Birliği'ne vüklenmesine. Olkenin Brük- sel'den yönetiliyor gibi bir izlenim doğma- sına yoİ açan AB bürokrasısi. günlük ya- şamda sütteki yağ oranından ağız tütününe dek kendini gösteriyor. Sokaktaki adam "Ne yasam kolaylaştı ne ileriye dönük umut ışığı doğdu, tam tersi bir doîu saçnıa sapan bü- rokratik kurallar çıkO" diyor. Yalnızca do- muz etı ve sığır kıyması belırli bir ııcuzla- ma gösterırken özellikle sebze meyve ve ku- ru gıdalar önemli ölçüde pahalandı. Dani- marka ve İrlanda. İsveç hayvancılığı için önemli birerrakip halinegelırken Finliler de onnan ürünlerinde Avrupa Bırliğı'nde İs- veç"ten pazar kapmaya başladılar. Kısacası AB üyeliğinin bir yıllık bilançosu. İsveç açı- sından epey açıkla sonuçlandı. Yıllık 5.9'luk büyüme hızı kaçınılmaz oldu Ekonomi büyümeye edildi'ANKARA (ANKA)- IMF'nın isteğiyle eylül ayından ıtibaren yürürlüğe konulan, "büyümeyi frenleme ve ekonomiyi soğutma" operasyonuna rağmen, Türkiye. ekim ayında yapılan tahminlerin de çok üzerinden bir büyüme göstermeye adeta "mahkûm'" konuma geldı. DtE'nın bu yılın ilk dokuz ayına ilişkin olarak açıkladığı Gayri Safi Milli Hasıla sonuçlan dıkkate alınarak yapılan hesaplamalara göre. bu yılın ekım-aralık dönemınde Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı dönemine göre hiç büyümeyip aynı miktarda bir hasıla yaratsa bıle yılın tümündeki büyüme oranı yüzde 5.9 olarak gerçekleşecek. DPT. ekim ayında hedeflerde yaptığı revizyonda 1995 yılındakı büyüme oranının yüzde 5.9 olacağı tahminınde bulunmuştu. Ancak, yılın ikinci üç aylık dönemınde sağlanan yüzde 12.4 ve üçüncü üç aylık döneminde kaydedilen yüzde 10 oranındaki yüksek büyüme hızları, gerçekleşmenin yüzde 5.9'un çok üzerine çıkacağını gösteriyor. Türkiye ekonomisinin. içinde bulunulan yılın son çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre küçülme içerisinde olduğunu gösteren herhangi bir işaret bulunmuyor. Aksine. kapasite kullanım oranlan. üretimdeki canlılığı. bu yılın ikinci ve üçüncü çeyreklerindeki kadar olmasa da sürdüğünü gösteriyor. Geçen yılın aynı dönemınde yüzde 6.9 oranında bir küçülme yaşanmış olması ve elde edilen ilk veriler. bu yıl ekim-aralık döneminde ekonominin yüzde 5ın üzerınde bir büyüme kaydedilebıleceğını gösteriyor. Büyüme oranı y üzde 5 olsa bıle. yılın tümü için yüzde 7.2 oranında bir büyüme sağlanmış olacak. Seçim ekonomisinin de büyümeyı talep yönüyle hızlandırdığı tahmin ediliyor. Bu arada, Türkiye ekonomisi Eylül 1994 ile Eylül 1995 arasındaki son bir yıllık dönemde bir önceki aynı döneme göre yüzde 4 oranında bir büyüme kaydetti. Öte yandan Türkiye ekonomisi. bu yılın son üç aylık döneminde hiç büyümezse. yılın tümünde yaratılan Gayri Safi Milli Hasıla 1993 yılında yaratılan milli hasılanın binde 5 altında kalacak. • Bu yılın dördüncü üç aylık döneminde büyüme hızı sıfır olsa bile, ikinci ve üçüncü çeyreklerde kaydedilen yüzde 12.4 ve yüzde lO'luk yüksek büyüme hızlan yüzünden yılın tümündeki büyüme yüzde 5.9'u bulacak. 8 yem fabrikası alıcıları için yasal takibat ÖÖİB, sattığı KİT'lerin parasını alamıyorANKAR\(AA)- Özelleştirıldikten sonra satış bedelleri ödenmeyen 8 yem fabrikası için başlatılan yasal takibat sürüyor. Bazı fabrıkalarda satış bedelinin vadesinde ödenmeyen kısmı ile faiz tutarının alınabilmesi için icra yoluna gıdildı ve haciz ışlemleri başlatıldı. Bazılannda ise alınan ıpoteklerin paraya çevrilmesi ışlemleri sürüyor. Türk Lirası üzerinden toplam 121 milyar lıraya satılan 6 fabrika için. bugiine kadar faiz ile birlikte ödenmeM gereken tutar 96 milyar 40 milyon lira düzeyinde bulunuyor. Alıcılar bu miktann sadece 68 milyar 140 milyon liralık bölümünü ödediler. Böylece. ödenmesi gereken tutann yaklaşık yüzde 70'i tahsil edilebildi. Bu arada. Devrekani Yem Fabrikası'nı 480 bin dolara satın alan vatmmcı ise Özelleştirmeye ödenmeyen paralar (milyon TL) Fabrika adı Acıpayam Bursa Çankırı Göksun Samsun Yatağan Toplam Devrakani(x^ Elazığ (xx) x= Dolar Satış Bedeli 10.500 27.000 11.500 12.000 42.000 18.000 121.000 480.000 1.761.300 xx= Mark Ödenmesi Gereken 7.540 11.000 10.000 7.500 42.000 18.000 96.040 385.000 961.300 Ödenen 4.540 10.400 9.7J0O 2.700 33.300 7.500 68.140 100.000 352.300 ı şınıdıye kadar I00 bin dolar ödedi. Oysa bugüne kadar ödenmesi gereken tutar 385 bin dolar düzeyinde bulunuyor. Benzer sorun. l milyon 761 bin 300 marka satılan Elazığ Yem Fabrikası'nda da var. Alıcı tarafından bugüne kadar 961 bin mark ödenmesi gerekirken 352.3 bin mark alınabildi. Bursa ve Çankın Yem Fabrikası'nda vadesinde ödenmeyen kısım ve faiz tutarları için icra yoluna başvuruldu ve haciz işleını yapıldı. Samsun. Yatağan ve Acıpayam da ise icrai takibata geçildı. Elazığ ve Göksun "da ise icra yoluna gidildi. alınan ipoteklerin paraya çevrilmesi için de işlemlcr sürdürülüyor. Devrekani Yem Fabrikası'nda da haciz işlemeleri yapıldı. Alınan ipoteklerin paraya çevnlmesi için işlemler devam ediyor. Söz konusu yem fabrikalan 1993 yılında özelleştirilmişti. ANKARA PAZARI YAKUP KEPE\EK Bunalım Koşullanması Türkiye sıyasal yapısının 12 Eylül askeri darbesiy- le başlayan çalkantılan, yükselerek sürüyor. Siyasal dalgalar iç ve dış gelişmelerin de katkısıyla sürekli bi- çim değiştiriyor. Siyasal biçimsizlik kendı olumsuzluk- larını içinde taşıyor. Siyasal çalkantıların ekonomik ve toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkilediği bilinir. Ancak yine bılinen. bu tür olumsuzlukların "birileri" için "olumlu"ya dönüş- tüğüdür. Gerçekte siyasal çalkantı kısa yoldan büyük çıkar sağlama sürecini besliyor. Çünkü siyasal çalkantı eko- nomıde "spekülasyonu" yoğunlaştırıyor: ekonomik kararlar büyük ölçüde olağan çizginın dışına düşüyor. Toplumun tüm katmanları. kamuoyu oluşturan birim- leri sürekli olarak ekonomik bunalımın daha da ağır- laşacağını ve buna bağlı olsun ya da olmasın. IMF damgalı yeni bir 'istıkrar paketinin" uygulamaya ko- nulacağını ısrarla ve özenle vurguluyor. Toplumun "ekonomik bunalım beklentisi" en üst noktaya çıkarılmış bulunuyor. İçme girilen bu "buna- lım koşullanması", liradan kaçışı, kısa süreli yüksek getırj alanlanna yönelmey ı daha da hızlandırıyor; eko- nomik hastalığı daha da ağıriaştırıyor. Bu oluşum karşısında, seçimleregiren siyasal par- tilerin tutumu nedir? Çok açık olarak. siyasal partiler- den "hiçbıri'' yeni bir istıkrar paketini yürürlüğe "koy- mayacağını" söyleyemiyor. Bir adım daha, siyasal partilerin içinde iktidarda olanlar ve gelme olasılığı bulunanlar, yeni ekonomik istikrar paketinin "/çerygf/n/"tartışmıyor. Yalnız paketı veri olarak almakla kalmıyor, içenğıni de "tartışmasız" benimseyeceğinı belli ediyor. Seçimlerden hemen sonra uygulanacak istikrar pa- keti üzerine söz etmeyen siyasal partilerin, enflasyo- nun dızginlenmesi, işsizliğm önlenmesi, emeğiyle ge- çinenlerin vergi yükünün azaltılması. eğitim ve sağlık alanında devletin görevlerıni yapmasının sağlanması gibi daha uzun döneme özgü konularda görüş ve öneri getirmeleri nasıl beklenebilir? "Onarım" programı olmayanlann "yapım" progra- mı da olmaz. Siyasal partiler bunlan yapmayacaklarsa neden yö- netime gelmek istiyorlar sorusu da bu durumda boş- lukta kalıyor. Siyasal partilerin son yıllarda "politika üretimi", da- ha doğrusu sorunlara çözüm önerilerı gelıştırme ala- nında gıderek "yok olma" noktasına geldiklerı bir si- yasal oluşum noktasında seçime gıdiliyor. Seçım ni- teliksel değişimdır; bir bakıma doğumdur. Ancak top- lum bu doğumdan şimdıye dek olanlardan daha faz- la bir oranda, ne ekonomik ne de siyasal alanda "nur topu" çözümler beklemiyor. Geçmişte, siyasal partiler seçimlere giderken. en azından kimi konularda "soz vehherdı", bılinen deyi- miyle "vaatte" bulunurtardı. Ve hemen her zaman verdiklerı sözlerı tutmaz, bun- lann tam tersini yaparlardı. Bu seçımlerde ilginçtir. söz verme gereği bile duy- muyorlar; öyle bir kaygı taşımıyorlar. Bunun nedeni ya "Yerine getiremeyeceğimiz sözlerı vermenın aniamı yok" düşüncesidir ya da "Öbürpartiler kopya eder" korkusuyla çözüm önerılerinı gizli tutmaktır. Her ıki du- rumda da bir anlamsızlık. işlevsizlik ve boşluk, daha da öte hiçlik gızlidir. "Partisel hiçlik", gerçekte ideoloji ya da içerikli po- litika yokluğudur. Kamuoyunda büyük görünen par- tiler ideolojisız olduğundan, bu partilerde siyasetle uğraşanlar gömlek değiştirir gibi parti değiştiriyor. Ancak çoğu kez yanlış bir tutumla. partiler değil, parti değiştirenler suçlanıyor. Oysa, asıl suçlanması gereken parti değiştirenler değil. partilerin kendileri- dır. Daha doğrusu partilerı "ideolojisız" bırakan parti genel başkanlan ve onların yakın çevreleridir. En tu- tucu, giderek faşızan eğılımler taşıdığı bilınenlerle yıl- larca ışbırliğı yaptıktan. dahada "ürkütücü" olarak ay- nı yaklaşımları parti içinde uyguladıktan ve daha da önemlisi, sosyal demokrat ilkelerden felaketten kaçar- casına hızla uzaklaştıktan sonra parti değiştırenleri suçlamanın temeli yoktur. "Siyasal ahlak", ancak il- keli, tutarlı, parti içinde demokratik süreçleri işleten. çözüm önerilerine dayalı kımliğini açıkça sengileyen ve özellikle de "dürüst'' bir temelde yükselebilir. Siyasal çalkantının yarattığı çözümsüzlüğün asıl ya- rarı. gelecekte sağlıklı parti yapılanmalannın yollarını açacağı, daha doğrusu açmasının bir zorunluluk ol- duğudur. Kısaca. Türkiye'de, giderek çürümüşlüğe dönüşen siyasal çözümsüzlüklerin en önemli 'ne- denleri" "parti yapılanmalannda" aranmadıkça süre- cektir. Yeni siyasal filızlenmeler için asıl düşünülmesi ge- reken, ilke ve görüşlerle birlikte ve özellikle "toplum- sal istemlere duyarlı" parti yapılarıdır. Uzadıkça uza- yan siyasal çalkantının durulması ve ekonomik sorun- ların çözümüne dönülmesi, öyle görülüyor ki ancak ondan sonra olanaklı kılınacaktır. Çünkü gerçekte top- lumu bunalım koşullarına ve çözumsüzlüğe sürük- leyen siyasal yapılanma bozukluğudur. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA Fransa'da, Fasit Daine ve Çıkmaz Sokak Gözler Onüne Serildi F ransa'da başlayan gelişmeler Avrupa'da ve genelde de dün- ya ekonomisinde yaşanmakta olan bir çıkmazı çok güzel gözler önüneserdi: muhafazakârhükümet- lerin 1980'den bu yana. ekonomik krizi çözmek için öne sürdüklerı, pi- yasa dinamiklerine öncelik vermek ve bu arada sermayeyı desteklemek olarak tarif edilebilecek olan liberal ekonomi politıkaları bir sonuç ver- miyor, artık halk arasında da destek bulmuyor. Şimdi sadece Avrupa Bir- liği'nin değil, önümüzdeki yıllardaya- şanacak global ekonomik/mali ge- lişmelerin geleceği Fransa'da hükü- metle işçiler arasındaki çatışmanın geleceğine bağlanmış durumda. Avrupa'da durgunluk başlıyor Evvelki hafta Avrupa Birliği Eko- nomik Komisyonu (AB). 1995 ve 1996 için ekonomik büyüme tah- minlerini, sırasıyla yüzde 3.1'den yüzde 2.7 ve yüzde 2.9'dan yüzde 2.6'ya düşürdüğünü açıkladı (Wal! Street Journall 23.11.95) Ancak bir çok analiste göre bu tahminler faz- laca iyimserdi (Financial Tımes 27.11.95). Diğer taraftan yine evvel- ki hafta Wall Street Journal'm, Av- rupalı işadamları arasında yaptığı bir araştırma/röportaj yaygın kötüm- serliğe ve 1996'da bir resesyon bek- lentisine işaret ediyordu. AB Electo- lux genel müdürü Leif Johansson genel havayı şöyleyansıttı: "Ekono- mide 1996 boyunca biraşağı dönüş yaşayacağımızı, ancak bu durgun- luğun Doğu Avrupa ve Asya pazar- lannın desteğiyle geçen seferkı ka- dar sert olmayacağını düşünüyo- ruz. "(WSJ, 20.11.95). Geçen iki haf- ta boyunca açıklanan, Almanya ve Fransa'da ekonomik büyümenin ya- vaşladığını. işsizliğm arttığını göste- ren rakamlar ekonomik analistlerin AB'nın tahminleri üzerine olan kuş- kularını desteklernıtelikteydi. Özet- le Avrupa ekonomisinde gelecek sene bir durgunluk bekleniyor. Bu- nun bir resesyona dönüşmesi olası- lığı da var. Fransa'dakı gelişmelerin öneminı daha iyi görebılmek için bu manza- raya iki etken daha eklemek gereki- yor. Biri hükümetlerin mali krizi, di- ğeri işsizlik. Avrupa ülkelerinın kamu harcamalan genellikleGSMH'lerınin yüzde 25-yüzde 4O'ı arasında deği- şiyor. Buna bağlı olarak toplam ka- mu borcu GSMH'nin yüzde 6O'ı ci- varında (La Synthese Financiere 27.11.95). isveç ve italya'da ise sı- rasıyla yüzde 90"a ve yüzde 130'a yaklaşjyor. Bu koşullarda Avrupa Para Birliği için gereklı ölçüt olan bütçe açığının GSMH'nin yüzde 3'ünün altında olması kriterini 1999'a kadar, Almanya dışında bir başka ülkenın daha yerine getırme- si, Oxford Economics'e göre eğer kamu harcamalarında büyük kesin- tilere gitmezlerse pek mumkün ol- mayacak. (Business Week, 27'.11.95). Diğer taraftan Avrupa ül- kelerınde işsizlik geçen yıl yaşanan ekonomik toparlanmaya rağmen dıkkate değer bir azalma gösterme- di. Üstelik son aylarda Fransa ve Al- manya'da tekrar artmaya başladı. Bugünkü işsizlik oranlannı 1980'le- rin başındaki resesyonla karşılaştır- dığımızda durumun vahameti daha birbellı olacak. 1980de Avrupa'da ortalama yüzde 5.9 olan işsizlik, 1980'lerin ilk resesyonu sırasında yüzde 10.4'e kadar çıktı ve sonra Devam eden grevler, Juppe hükümetini tavize zorlayacak. gerilemeye başladığında 1990'da ancak yüzde 8.4'e kadar düştu. Sonra resesyon sırasında tekrar yukselmeye başladı ve 1994'te yüz- de 11,5'e ulaştı. Işsizliğin Avrupa'da 1994-95 ekonomik toparlanması sonunda ancak yüzde 10.5'e kadar gerileyebılmiş olduğu gorüluyor (WSJ, 1.12.95; OECD Aralık 1994). İki mermiyle Rus ruleti Şimdi 1996'da ekonomik durgun- luk tekrar başladığında bir taraftan hükümetlerin bütçe gelirleri azala- cak. diğer taraftan işsizlik daha yük- sek bir platodan hareketle artmaya başlayacak. Bu. hem daha fazla sos- yal harcamalar ve bütçe açığı hem de daha gergin bir sosyal/politik at- mosfer demek. Bu koşullarda, piya- sa mantığına ve mali pıyasaların is- tikrarına öncelik vererek akıl yuruten ekonomistlerin, ekonomik istikrar getirmek ve bu arada da Avrupa Pa- ra Biıiiği'ni gerçekleştirebilmek için bulabildikleri tek çözüm, Avrupa devletlerinin sosyal harcamalarda hızlı ve büyük çapta kesintiler yapa- rak ve ozelleştirmeler yolu ile yeni gelirler yaratarak bütçe açıklarını azaltmaları. Bu yüzden Fransız Baş- bakanı Juppe, bu çevrelerde büyük takdirle karşılanıyor (ne yazık kı Jup- pe'yi bunlar değil Fransız halkı seç- ti). Ancak bu reçetenin 'ufak' bir so- runu var: Ekonomik durgunluk baş- larken kamu harcamalarında kesin- tiye gitmeye kalkmak tabancaya bir değil, iki mermi koyarak Rus ruleti oynamaya benziyor. Çunkü bir ta- raftan iç pazar daralırken işsizlik ar- tışı daha da hızlanacak, diğer taraf- tan işsizler, sosyal harcamalar kesil- diği için daha kötü yaşam koşullarıy- la karşı karşıya kalacaklar. Bunların ikisi birleşince de toplumsal barış çok büyük bir tehdit altına girecek. Ve Fransa'nın gösterdiği Bu noktada şimdi tekrar Fran- sa'ya dönebiliriz. Avrupa'da çalışan kitleler, 1980'ler boyunca "Piyasa ekonomisi mantığı böyle gerektiri- yor" diye bir sürü fedakârlığa katlan- dılar. O zaman liberalizmin ideolojik bir üstünlüğu vardı. "Serbest pıya- sa" fetişizmi yaygınlaşıyordu. Şim- di aradan 15 sene geçtikten sonra gelınen noktada hava oldukça fark- lı. Yatırım bankası Lehman Brot- hers'dan uluslararası ekonomi uz- manı Keld Holm'ün Fransa ile ilgili olarak soylediği gibi "Dışandan ba- kanlar, grevleri gereklı olan acı ilacı içmekte bir isteksizlik olarak görü- yorlar" {Herald Tribune, 1.12.95). Halkın karşısına yukarıdaki acı ılaçla çıkanlar bir başka açıdan da kaş yapayım derken göz çıkanyor- lar. Çünkü sosyal çalkantının yarat- tığı güvensizliğın de ekonomiye bir maliyeti var. Piyasalar hafta içinde Fransa'yı gözledikten sonra per- şembe günü davranmaya başladı- lar. CAC 40 borsa ındeksı sert bir şe- kılde düştü ve cuma günü Frank Av- rupa'nın belli başlı paraları karşısın- da değer kaybetti. The Economist dergisıne göre Fransa bir resesyo- nun eşiğıne geldı. (2.12.95). Fransa'daki gelişmeler muhafa- zakâr hükümetlerin büyük sosyal çalkantılara yol açmadan mali eko- nomik krizi aşamayacaklarını göste- riyor. Büyük sosyal çalkantılar ise yatırımcılar, bu globalleşmış ekono- mik ortamda, çalkantılı pazarı hızla ve toplu olarak terk etme refleksi gösterdikleri için uluslararası serma- ye piyasalarında büyük hareketlilik- lere yol açarak istikrarsızlık yarat- maya aday. Burada piyasa ekono- misınden yana olanlar açısından bir fasit daire ve çıkmaz sokak var! Fransa'da ışçı hareketi ve öğren- ciler, bu yeni havayı. fasit daireyi ve çıkmaz sokağı gözler önüne serme- yi başardılar. Şimdi tüm Avrupa'da hükümetler işçi haklarına saldınrken daha temkinlı davranmak zorunda. işçi hareketi ise tekrar kendi gücü- nün farkına varmaya başlıyor. Eğer Fransa'daki hareket bir de hüküme- te geri adım attırmayı başarırsa "ye- ni sağ"\n 1980'denbuyanayaşadı- ğı yükselişi durdurmak mümkün olabilecek. Fransız işçilerinin başarı şansı ise oldukça yüksek. Grevler yayılmaya devam ediyor. Cuma günü yapılan bir kamuoyu yoklaması halkın yüz- de 62'sınin grevleri desteklediğini ve yüzde 65'inih ise hükümetin bu po- litikalarının sorunları çözmeyeceği- ne ınandığını gosterdı. Bu hafta Fransa'da bakkallara ve süpermar- ketlere mal taşıyan kamyonların da greve katılacağından bahsediliyor. Eğer bu gerçekleşirse Juppe hükü- metini artık büyük bir tavızden baş- ka bir şey kurtaramaz. Bitirirken bir olumsuzluğa da de- ğinmek gerekiyor. Ne Fransa'da ne de Avrupa'nın herhangi bir ülkesin- de sosyal demokrası (çoktan piya- sa ekonomisi söylemini benimse- miş olduğu için), böyle bir sosyal çalkantının derslerini değerlendıre- rek. kalıcı kazanımlar elde edecek durumda değil. Sosyal demokrat hareketin solunda ise krizi piyasa ekonomisinin dışında, emekçılerın çıkarlannı gozeterek aşmaya yardım edecek öneriler üretebilen ciddi bir siyasi oluşum, ne yazık ki henüz yok. Fransa'daki olaylar bunun eksiklığini bir kere daha vurgulamak açısından da çok değerli deneylerle dolu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear