Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 KASIM 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
Türkiye Gemi Sanayii'ne ait 4 tersane ve bir motor fabrikasını devralan Dok Gemi-İş yöneticileri hâlâ sessiz
GESTAŞ yönetimî köşeye sıkışıyor• Türkiye Gemi Sanayii'ne ait 4 tersane ve bir motor fabrikasını 49
yıllığına devralan Dok Gemi-Iş Sendikasf nın kurduğu gemi sanayii ile
ilgili her gün yeni iddialar ortaya atılıyor. Dok Gemi-İş Sendikası Genel
Başkanı Nazım Tur. iddialar karşısında sessiz kalmayı tercih ederken
kamuoyunda tersanelerin devrindeki usulsüzlükle ile ilgili tepki büyüyor.
GESTAŞ ile ortaya atılan iddialardan il-
ki Alman ortaklarla ilgili. Sendika yöne-
ticileri tarafından GESTAŞ'ın yüzde
49"una sahip olduğu önesürülen Blohmu-
oss ve Lurser adlı iki firma ortalıklarda
CANAN SOYSAL
Işçi şirketi olarak ortaya çıkan. ancak
daha sonra Dok Gemi-İş Sendikasf nın 5
yöneticisine aitolduğu anlaşılan Gemi Sa-
nayii ve Ticaret AŞ'ye (GESTAŞ) yöne-
lik suçlamalar artıyor.
gözükmüyor. Aynca bu firmalann hangi
şartlarla ortak olduklan da sendika yöne-
ticilen tarafından açıklanmıyor. Bu arada
GESTAŞ'ın ana sözle^mesinde söz konu-
su iki Alman firmasının ortaklığına dair
hiçbirresmikayıtdayeralmıyor. Birbaş-
ka deyişle. adı geçen Alman firmalan.
özelleştirme ıhalesınin sonuçlanması aşa-
masında ortaya çıkıyor. Öte yandan Al-
man firmalannın Deniz Kuvvetleri Ko-
mutaRİığı'nın bir ıhalesine katıbcaklan.
söz konusu ihale kazanıldığı takdirde
GESTAŞ'a ait tersanelerin kullanılacağı.
aksi halde Alman firmalann ortaklıktan
vazgeçeceği de ortaya atılan iddialardan
biri. Tersane işçilerinin ifadelerine göre
GESTAŞ'ın kasasında para bulunmuvor.
Bu nedenle kıdem tazminatlannı GES-
TAŞ'ın ödemesi göreken tersane işçileri.
bu tazminatlannı alamama tehlikesiyle
karşı karşıyalar. GESTAŞ'ın Özelleştir-
me Idaresi Başkanlığı'na(ÖtB)50milyar
liralık teminat yatırnıasının. 4 tersane ve
motor fabrikasına ıse yaklaşık 664 milyar
liraödemesinin şüpheliolduğunuifadee-
den işçiler. bu yüksek meblağlann arka-
sında sendika yönetimine yakın bazı fi-
nans kuruluşlannın olabileceğini öne sü-
rüyorlar. Bu arada ısrarla GESTAŞ'ın ça-
lışanlann kurduğu ve ortak olduğu bir şir-
ket olmadığını kaydeden işçiler. Nazım
Turunbırkonuşmasındaşirketınkuruluş
amacını. "Biz ihalede dönen dolaplan >e-
rinde görmek ve bu satış işlemini geciktir-
mek için bu şirketi kurduk" şeklindekı
sözleriyle açıkladığını hatırlatıyorlar. An-
cak GESTAŞ"ın daha sonra ihalede ısrar
etmesi ve büyük meblağlara varan kira ve
teminat bedellerinı yatırmasıvla Nazım
Tur'un bu açıklamasına ters düştüğü gö-
rülüvor.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA
"Büyük" Kamu Harcamalan Tartışması
A
BD ve Ingiltere'de yavaş yavaş
seçim öncesi döneme giriliyor.
Muhafazakâr partiler son 10 yıl-
lık pratiklerine bakıldığında, seçim
kampanyalannda, savunabilecek pek
bir şeyleri kalmadığı için umutlannı ver-
gi indirimi vaat etmeye bağlamış du-
rumdalar. Ancak bütçe açıklan ve ka-
mu borçlarının boyutları malum. Bu
yüzden vergi indirebilmek için kamu
harcamalarını kısmak gerekiyor. Tabii
bunu da halka anlatabilmeyi becermek
lazım. ABD'de muhafazakâr Newt
Gingricht'ın "ABD ile kontrat" progra-
mına dayanarak ılerlemeye çahşırken
Ingiltere'de bu programdan da esinle-
nerek ancak çok daha ilgınç bir tartış-
ma gündeme geldi. Ingiltere'de muha-
fazakâr parti, özelde kamu harcamala-
.nna, genelde refah devletine yönelik
yeni birsaldırıyı Asya Kaplanlan örnek-
lerine dayanarak haklı göstermeye ça-
lışıyor.
Bu tartışmanın ateşine en çok yakıt
taşıyan şansiyetlerden biri de Hong
Kong Valisi ve parti yönetim kurulu es-
ki başkanı Chris Pattern. Chris Pat-
tern, bir gözü de John Major'dan bo-
şalması beklenen koltukta olmak üze-
re, "zengin" Hong Kong deneylerini
partiye getirmek istiyor: "Dünyanın en
hızlı büyüyen bölgesi, beni hızlı büyü-
me için, devletin ekonomideki payın-
da bir azalma olması gerektiği konu-
sunda çok etkilerdî" (Financial Times
01/11/95)... "Kendimizi, adeta dini fa-
natiklerin heyecanıyla piyasalann açıl-
masına, ticaretin serbestleştırilmesine
adamalıyız... Ingıltere, Avrupa'nm
Hong Kong 'u olmalıdır" (The Indepen-
dent 29/10/95). Kısacası, geçen sene-
lerde partiyi ele geçiren aşın sağ mu-
hafazakâr kanat, Chris Pattern'in de
katılmasıyla ülkedeki sosyal harcama-
lan Singapur düzeyine indirmek niye-
tinde. Bu politikanın hayata geçmesi
halindeyaratacağı sosyal sonuçları ön-
ceden görmek için ıse falcı olmaya ge-
rek yok: Toplumsal yardım ve harca-
maların hemen hepsinin kalkması. sen-
dikaların etkisinin daha da kırılması,
sağlık ve eğitim hizmetlerinın özelleşti-
rilmesi, hem de işsizliğin ve yoksullu-
ğun rekor düzeylerde gezindiği bir dö-
nemde... Böyle bir toplumsal felakete
yol açmaya hazırlanırken ileri sürülen
gerekçe ise "Asya Kaplanlan" üzerine,
içi tümü ile boş bir çözümlemeden olu-
şuyor.
Asya Kaplanlan deneyi
"Asya Kaplanlan" üzerine yapılan
çözümlemenin saçmalığı, bu ülkeler-
de, sermaye birikimi ile devlet arasın-
daki ilişkiye bakınca. daha ilk anda ken-
dini gösteriyor. Avrupa ve ABD'de ye-
ni sağın satmaya çalıştığının aksine.
dünyanın bu bölgesindeki gelişmenin
tarihsel temellerinde devletin sermaye
birikiminin doğrudan bir parçası olma-
sı yatıyor Güney Kore, Malezya, Singa-
pur gıbı ülkelerin gelişmeterine bakın-
ca, üretim ve dolaşımdayaygın bir dev-
let kontrolü ve planlama olduğu, dev-
letin sanayide bazı alanları ve şirketle-
ri desteklediği, iç pazan gerek dış tica-
rete gerekse kısa dönemli sermaye ha-
reketlerıne karşı koruduğu, yabancı
sermaye yatırımlarına teknoloji transfe-
ri ve ihracat zorunluluğu gibi koşullar
uygulandığı görülür. Burası bir "serbest
piyasa" cenneti değil. Buraları işçi ha-
reketinin tümü ile bastırıldığı, muhale-
fetin susturulduğu, devletin eğitim, sa-
vunma ve kendi halkını bastırmak için
büyük bir polis teşkilatı yaşatma dışın-
da hemen hiçbir sosyal harcama yap-
madığı. buna karşılık doğal kaynakları
talan. ekosistemi altüst ettiği yerler.
Bu Asya Kaplanları deneyinin belke-
miğini ise sermaye sınıflarının çeşitlı
fraksiyonlarından uzun zaman, göreli
olarak bağımsız ve halka karşı ise tü-
müyle sorumsuz kalabilmiş bir devlet
bürokrasısi oluşturuyor. Bu bürokrasi
ise varlığını sömürge geçmişinin mira-
sına borçlu: Başlangıçta. kendi bağım-
sız çıkarlarını savunmak için devlet için-
de birbiriyle rekabet eden güçlü toprak
sahipleri ve sanayi burjuvazisi de yok,
işçi sınıfı da yeni yeni oluşuyor. etkisız.
Diğer taraftan, hemen yakında, bu bü-
rpkrasiye ideolojik olarak ışık tutacak
bir Japonya deneyi var. Üstelik "soğuk
savaşın" gereği ABD, bölgedeki devlet-
lere, örneğin özellikie Güney Kore'ye
çok büyük çaplı kaynak aktarmış. Işte
Asya Kaplanlan'nın hızlı büyümesinin
hikâyesi kabaca bu.
Yeni-sağın abesliği
Bu hikâye. yeni-sağ'ın ve ekonomik
liberalizmin devletin ekonomideki rolü
üzerine olan görüşlerinin tarihsel ve te-
orik olarak bir çarpıtmadan başka bir
şey olmadığını da gösteriyor. Ancak ne
hikâye ne de yeni sağ ile ekonomik li-
beralizmi körü körüne savunanların
abesüğinin sınırlan burada bitmiyor. Sa-
nayileşme, zamanla "Asya Kaplanla-
rc"nda da sınıf şekillenmesini geliştirdi.
İşçi hareketi, sayısal olarak ve örgütlen-
me düzeyi açısından gelişti. Bu sırada
meta ilişkileri, kırsal yapılan ve işçilerin
yaşamını destekleyen geleneksel ilişki-
leri (büyük aile yapısı, kırdan erzak ge-
tirmek vb. gibi), yani sosyal güvenlik
kaynaklarını tahrip etti. Bürokrasinin
çürümüşlüğü de giderek toplumsal do-
kuyu iyice narin bir hale getirdi. Bu dö-
nem boyunca bir orta sınıf. iyi eğitim
görmüş bir beyaz yakalı işçiler tabaka-
sı ve güçlü bir sanayi sınıfı da oluştu.
Geçen 15 yıl içinde giderek güçlenen
bu sınıfların hepsı kendi bağımsız çıkar-
larını topluma dayatmak için mücade-
leye atıldılar. Şimdı bir taraftan bürok-
rasinin gücü azalırken bölge devletleri,
toplumsal basıncı azaltmak amacıyla
sosyal güvenlik sistemleri getirmeye
başlıyorlar. Böylece Batı. refah devleti-
ne saldırırken "Asya Kaplanlan", özel-
likie işçi hareketinin ve orta sınıf muha-
lefetinin baskısı ile toplumsal emeklilik
sistemi, sağlık hizmeti. işsizlik sigorta-
sı getirmeyi gündemlerine alıyorlar.
Kaplanlann gösterdiği
"Asya Kaplanlan "nın deneyi piyasa
ekonomisinin gücünü değil, zayıflıkla-
rını gösteriyor. Piyasa ekonpmisi, eko-
nomik kalkınma için yeterli bir mekaniz-
ma değil. Örneğin, Asya Kaplanlan'nın
aksine 1950'lerin başından beri liberal
bir piyasa ekonomisini benimseyen,
1970'lerden beri de iyice açılan, sürek-
li satılan Latin Amerika ekonomilerinin
tarihi, olağanüstü rejimlerle ve hâlâ bit-
mek bilmeyen ekonomik mali krizleıie
dolu. Ikincisi, piyasa ekonomisi, top-
lumsal banş açısından da büyük bir be-
la. Meta ilişkilerinin yaygınlaşması eğer
beraberinde sosyal güvenlik sistemle-
ri ile desteklenmezse toplumsal doku-
yu parçalıyor, insanları fakirleştiriyor,
yeraltı ekonomisini, mafyayı, toplum-
sal çürümüşlüğü geliştiriyor. Belki nü-
fusun çok az bir kısmı köşeyi dönü-
yor", ama bu insanlar da kendi ülkele-
ri içinde birer yabancıya dönüşüyorlar,
adeta bir zamanlar sömürgeleri yöne-
ten Avrupalılar gibi: Yaşamları, tüketim
alışkanlıklan, kültürleri, hatta dilleri fark-
lılaşıyor: kapalı coğrafyalarda tecrit
edilmiş bir şekilde yaşamaya başlıyor-
lar. Bunun fıyatı ise korku.
Asya deneyine bakarak Batı'da top-
lumsal harcamalara saldırmayı haklt
göstermek gibi abes bir çaba da bu du-
rumun en son örneğinı oluşturuyor. Ne
yazık ki yaşanan ekonomik ve politik is-
tikrarsızlıklardan kurtulmak, bunların
kaynağını kurutmak için alternatif bir
öneri üretilemediğı müddetçe bu
propagandalarm taraftar bulması o-
iasılığı hiç de az değil. Ne demişler, "On-
da bu para, bizde de bu ense varken..."
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
'Dudaklı1
Demokrasi
Dudak bükmeyin. Dudakla demokrasi arasında çok
büyük bir ilişki olduğunu bu seçimlerde de bir kez da-
ha yaşayacaksınız.
Nasıl mı?
Seçimlere on dört parti girmektedir. On dört parti-
nin her biri 550 aday gösterecektir. Sonuçta toplam
7.700 milletvekıli adayının tamamına yakınını siyasal
partılerin genel merkezleri, daha doğrusu genel baş-
kanları saptayacaktır.
Türkiye, toplantı salonuna "Egemenlik kayıtsız şart-
sız milletindir" yazdığı ve 1996 için vergılerinden 11
trilyon lira para ayırdığı TBMM'ye seçeceği kışilerin
saptanmasını on dört, aslında dört-beş parti genel
başkanının dudaklanndan bekler durumdadır.
Bir parti genel başkanının milletvekili adayını sap-
tamasında, birkaç göstermelik "st/s/emen/n"dışında,
kullanacakları tek bir ölçüt vardır: "Genel başkana ka-
yıtsız koşulsuz bağlılık."
Ne parti örgütünde akıtılan ter, yani "örgüt emeği"
ne de kazanılan uzmanlık ve"nıtelik", bu tür bir aday
saptama sürecinde gerektiği ağırlıkta önemsenır. Oy-
sa bunlar olmadan demokratikleşme olamaz.
Siyaset, bir dudagı yerde bir dudağı gökte masal
devlerıne dönüşen parti genel başkanlannın çevresin-!
de oynanan ve giderek yoğunlaşan "kışiliklerin küçül-ı
mesi" sürecine sokulmuştur.
Halktan kopuk sıyasetin üretimsizliği ve çözümsüz-
lükleriyle kendi kendıni yemesi, tükenmesi kaçınılmaz-
dır.
Yıllardır süregelen bu "tek seç/c/"li aday saptama
süreci, Türkiye demokrasisinin gerçek hastalığıdır. Ki-
şiye bağlılığın bu ölçülere varması "örgütlü toplum"
demek olan demokrasınin sonu oluyor. Hastalık iyile-
şeceği yerde, tam tersine, yapılan "baskın seçim-
/er"sonucu her geçen gün daha da kötüye gitmekte-
dir.
• • •
Yaşanan bu "tek seçıci" uygulamasına dayalı siya-
sal sürecin yarattığı sonuç, Türkiye'nin bu seçimlerde
"önamli sorunlarını tartışma", bu "sorunlara çözüm
arama" noktasından çok uzaklarda tutulmasıdır.
Haksız demokrasi meyvesinı vermekte, toplum "so-
runlannı tartışmadığı" bir seçime sürüklenmektedir.
Oysa seçim, öbür denetim süreçleri ya bulunmadı-
ğından ya da iyi işlemediğınden, Türkiye halkının "de-
mokratik nefes" borusudur. Yapılmakta olan bu nefes
borusunun da sıkılmasıdır ve Türkiye, demokrasi adı-
na ve demokrasi kullanılarak demokratik süreçleri tü-
müyle yok eden bir noktaya sürüklenmektedir.
Kamu yönetimini saran hırsızhk ve yolsuzluklar, hak
ve özgürlükler, düşünce suçunun yok sayılması, artı
yıllardır dar gelirli halkı ezen enflasyonla savaşım. iş-
sizlik, eğitim ve sağlık alanında polıtika onerileri, se-
çimlere giderken görünürde de gündemde de yer al-
mıyor. Bıranımşatmayapalım. BugünökasımYOK'ün
yaş günüdür. Ülkenin yükseköğretiminin yürekler acı-
sı durumu, "bilim adına işlenen" tutuculuk ve bağnaz-
lık cinayetleri, yurtdışına yüksek lisans ve doktora öğ-
retimi için aktarılan trilyonlar, üniversite, bilim ve tek-
noloji politikaları ele alınmıyor.
Asıl kaygı verici nokta budur; siyaset işlevsizdir; si-
yasetin yapacağı iş kalmamıştır: bu gidiş, siyasetin
kendi variık nedeninı yok edicidir.
• • •
Türkiye, seçim düzlemine "hep birlikte sağa kaya-
rak siyaset dışına düşmenin "başdöndürücü belirsiz-
liğinı, birbirinden giderek "farksızlaşan" dört-beş par-
tiyi yüzde 20'ler dolayında oy oranının burun halkası-
• Arkusı 19. Sayfuda
SERMAYE PİYASASI KURULU DUYURUSU
5 Kasım 1995 günü bazı gazetelerde ÇUKUROVA ELEKTRİK A.Ş. adını kullanan bazı yetkisiz kişilerce" Sermaye Piyasası Kurulu ve Başkanı Anayasa Suçu İşledi" başlıklı bir ilan
yayınlanmıştır. Kurulumuzca söz konusu ilan nedeniyle aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek görülmüştür.
1- 558 Sayılı KHK Halen Yürurluktedır.
4113 sayılı Yetki Yasasfnın iptali ile buna göre çıkarılmış 558 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'nin yürütülmesinin durdurulması ve iptali için bir siyasi parti gurubu adına genel
başkanı tarafından açılan dava nedeniyle Anayasa Mahkemesi 19 Eylül 1995 günlü Kararı ile 4113 sayılı Yetki Yasası'nı iptal etmiş ve Anayasa Mahkemesi'nin Gerekçeli Kararı 3 Kasım
1995 günlü Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi bu iki düzenlemenin ilişkisine açıklık getirmek üzere Kararında ( R.G. s.17 ) 4113 sayılı Yetki Yasası ile 558 sayılı KHK'nin dosyalarının birbirinden ayrılmasını
kararlaştırmış ve iki düzenlemeyi birbirinden ayrı olarak ele almayı uygun görmüştür.
Anayasa Mahkemesi 4113 sayılı Yasayı 19 Eylül günü iptal ederken daha sonraki birtarihte, 5 Ekım 1995'de 558 sayılı KHK'nin yürütülmesinin durdurulması istamini oybirliği
ile reddetmiştir. Yüksek Mahkeme eğer 4113 sayılı Yasa'nın iptalinin 558 sayılı KHK'yi yürürlükten kaldırdığını düşünseydi yürütmenin durdurulmasmın reddine gerek görmezdi.
Bu gerçekler karşısında 558 sayılı KHK yürürlüktedir ve bu düzenlemenin yürürlükte olup olmadığına karar verecek olanlar Uzan Grubu'nun kendi kontrolündeki televizyonlarına
çıkardıkları ve bu konuda yanıltıcı beyan veren kişiler değil, yasaların Anayasa'ya uygunluğunun denetimini yapan yüce ANAYASA MAHKEMESİ'dir.
2- 558 Sayılı KHK Yürürlükte Olduğundan Buna Dayanılarak Yapılan Işlemler de Yasal Açıdan Geçerli Işlemlerdir. Yasaya Göre İşlem Yapmak Anayasa Suçu
Oluşturmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi'nce Yürütmenin durdurulması istemi oybirliği ile reddedilen 558 Sayılı KHK yürürlüktedir ve buna dayanılarak yapılan işlemler yasal ve geçerli işlemlerdir. Bu
çerçevede Çukurova Elektrik A.Ş.'nin Yönetim Kurulu ile denetçilerinin görevlerinden alınması ve yerlerine İlk Genel Kurul toplantısına kadar görev yapmak İizere Kurulumuzca
Yönetim Kurulu üyesi ve denetçi atanması yasal ve geçerli işlemlerdir. Bu atamayı yaparken de Kurulumuzun ilgili şirket dahil hiç kimseden görüş ve izin alması gerekmemektedir.
Kurulumuzca atanan Yönetim Kurulu Üyeleri ve Denetçiler 3 Kasım 1995 Cuma günü Saat: 17.00'dan itibaren göreve başlamışlardır. Çukurova Elektrik A.Ş.'nin yetkili yönetim organı
Kurulumuzca atanan Yönetim Kuruludur. Bu nedenle Kurulumuzun atadığı bu Yönetim Yönetim Kurulu'nun dışındaki kişilerin tasarrut yetkileri bulunmamaktadır ve bunların yaptıkları
işlemler geçersizdir.
3- Sermaye Piyasası Kurulu'nun Çukurova Elektrik A.Ş. İle İlgili Tasarruflarımn Siyasal Bir Boyutu Yoktur.
Sermaye Piyasası Kurulu kendi Yasası uyarınca özerk bir kuruluştur. Sermaye Piyasası Kanunu'nun uygulaması ile ilgili olarak Kurul'a hiç kimse emir ve talimat veremez.
Uzan Grubu olaya bir siyasal boyut kazandırarak konuyu saptırmaya çalışmaktadır.
Olayın temelini Aralık 1994'de Kurulumuzun Çukurova Elektrik A.Ş.'deki yasalara aykırı ve küçük yatjrımcılara zarar verici işlemleri denetlemeye başlaması oluşturmaktadır. Şirket
fonlarının Grubun bankalarında faizsiz yada düşük faizli tutularak şirketin zarar ettirilmesine müdahale edilmesinden sonra Uzan Grubunca Kurulumuza yönelik haksız'itham ve saldırılara
başlanılmıştır. Yine Kurulumuzun bu yöndeki müdahalesi üzerine Grup şirket kaynaklarını iştirakler yoluyla şirket dışına çıkarmaya ve küçük ortakların haklarını ihlale başlamışlardır. Bu
şekilde çekilen kaynakların toplamı Haziran 1995 sonunda 7 trilyon 600 milyar liraya ulaşmıştır. Grup Çukurova Elektrik A.Ş.'den aldığı bu kaynakları geri vermelidir.
Küçük yatırımcıları koruma yönündeki çaba ve girişimlerimiz Uzan Grubu ve kontrolündeki Interstar Televizyonu'nun 16 Ocak 1995'den itibaren Kurulumuz
aleyhine yayın yapmaya başlamasına ve o günden bu yana yayınlarını sürdürmesine yol açmıştır.
Kamuoyunun bilgisine sunulur.