Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
~\
19KASIM1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yıldız Kenter, yıllardır seyircinin nabzını tutmak için ölesiye çalışıyor
Oyunaduk uğırışuuhı50yıl
• Yıldız Kenter kadar uzun bir süre boyunca sahnede
kalıp da bir sezon bile atlamaksızın rolden role
bürünen bir başka 'yıldız' sanatçımız yok. Sahne
görüntüsünü, ses kullanımını. jest inceliklerini,
hareket ustalığını böylesine uzun bir süre
koruyabilmiş, kısacası tiyatroculuk uğraşına kendisini
böylesine disiplinli bir yaklaşımla, böylesine sürekli
olarak adayabilmiş bir başka sanatçımız yok...
AYŞEGÜL VÜKSEL
Son oyunıt "Lütfen Kızımla Evlenır
misiniz "de Yıldız Kenter 7 seyrediyorum.
Mıızaffer İzgii niin. ıısta işi
söyleşimleıie bezediği. ama olaylar
dizisinin bıçimlendirilmesi açısındun
pek de ıısta işi olmayan bıı duygusal
güldiiriideyalnız beni değil. Kenter
Tıyatrosu nun Ankaru turnesi boyunca
salnmı hmca hınç doldıııvn öteki
seyircileri de ne\in etkilediğini çözmeye
çalışıyorum biryandan. Yupıımn çeşitli
özellikleh nıhutsız edici geliyor.
Yeterince hareketsiz. aynı oıunda da
duygusal olan oyunu daha da hareketsiz
ve duygusal kılmak için bir dolıı
şarkıyla donatmak kinün aklına gelmiş,
amaç "mi'cikal"yapmaksa şarkılar
neden sahneyle seyirci aıvsııuı bır
yadırgatma etkeni gibi giriveren bant
kaydı yolııyla sunuluyor.Osman
Şengezer 'in çiçekulklü dekonmdakı
çiçekler neden annenin düşlerie bezeli
iç dünyasım yansıtmaktun ıızak,
Kadriye Kenter 'in "hayalci"
annesinden bıkıp usandığı iyice
anlaşılnor da annesini gerçekten
seıdiği neden valmzca sözleıin
aıncılığıyla ortaya çıkıyor.'
Yine de bastan sona sahnedeki o/«ra
kapılıp gidiyonız. Çiinkü anneyi
Yıldız Kenter oymıyor; vazann metnivlt:
ve ıvlüyle kunduğu iletişim. seyiıviyle
kurduğu iletişimle bütünleşince, tiyatro
tadı dediğimiz olgıı ortaya çıhyor.
Tıyatm tadı almadan izlediğimiz
pek çok tiyatro olayını, ılettiği
diişiincenin yerindeliği ya da
sahnelemedeki bir ikı mcelikya da
birkaç teknik bıılıış nedeniyle
benimseyebiliyonc belki. Ancak
oyuncuvla seyirci arasında
kıınılması gereken
elektriklenmeden çoğıı vapımda
yoksun kaldığıniız gerçeğini
gözardı edemiyontz. Yıldız Kenter
gibi "sahne sempatisi "ne sahip
bir dolıı "yıldız" sanatçımız var
kuşkusuz.
Ancak Yıldız Kenter kadar uzun bir
süre boyunca sahnede kalıp da bir
sezon bile atlamaksızın rolden ıvle
büriinen bir başka "yıldız "
sanatçımızyok. Sahne göriintüsünü,
ses kullanımını, jest inceliklerini.
hareket lustalığını böylesine uzun bir
süre koruyabilmiş, kısacası
tiyatıvcuİuk uğıuşına kendisini
lxjylesine disiplinli bir yaklaşımla,
böylesine sürekli olarak adayabilmiş
bir başka sanatçımız \'ok...
PENALTI
•^^^- ^p^ıldız Kenter'in,
^ ^ ^T konservatuvara
W ^r öğrenci olarak
» X girdiği 1944 yılında
WT başlayanoyunculuk
m uğraşı 50 >ıldır
U sürüyor. Yıldız
^ L . Kenter. sahnede 50
yıldır pekıştirdiği oyuncu kişı
zindeliğini sürdürûyor. Ne suflöre
gereksınimi var. ne replik atlıyor. ne
tonlamalannda kaymalar oluyor ne de
vurgulamalannda bir aksama.
Bedenini. bakışlarını. duruşlannı.
sesını konservatuvann "yüksek
devre"sinden sınıf atlayarak mezun
olduğu 1948 yılındaki genç
enerjısinden hicbirşey yıtirmeksızin
şaşmaz bir disiplinle denetim altinda
tutabilıyor. Deneyimsiz olduğu yıllarda
seyircivı etkileme yolunda yalnızca
gördüğü eğıtime \e
yeteneğıne
dayanıyordu
kuşkusuz Ve ölesiye
çalışıyordu. Şimdi ise
seyircinin nabzint
kolayca elınde
tutabiliyor. Ama
bunun için de yıne
ölesiye çalışıyor.
Onlerini tele\izyon
yoluyla da pekıştirmiş
nice yetenekli \e
deneyimli
">ijdız"ımızın
"•ölesiye"
çalışmadıklan.
"popüler" olmanın
getirdiği rahatlığa
sığindıklan zaman
zaman hern ekranlarda hem de sahnede
yansıyor. Üstelik hiçbiri Yıldız
Kenter'ın bedensel açıdan da korumuş
olduğu formu tutturma çabasında
değıl. İşte Yıldız Kenter"i başka
*yıldız"lardan farklı kılan kimı
özellıkler
Ötekı özelliklerine gelince... Yıldız
Kenter pek çok meslektaşından farklı
olarak sahneye profesyonel olarak ilk
çıkışında ün kazanmış bir sanatçı.
1948 de Shakespeare'in "Onikinci
Gece**sindekı Oli\ia rolüyle
başlayan yükselışi 1956"da
Abdülhak Hanıit'ın
"Finten"indeki başansı \e hiç
de önemli bir oyun olmamasına karşın
Ladislau Fedor'un "Çöl Faresi"ndeki
unutulmaz yorumuyla perçinlenmişti.
Dramatik (benzetmeci) biçemdeki
yorum ustalığıyla komik ve trajik
duyarlığı en karmaşık boyutlarda
yakalayabiliyor, seyircıye
iletebıiiyordu. "Muhsin Hoca**sının
sözüne uyarak Müşfik kardeşıni de
yanına alıp Istanbul'da özel
tıyatroculuğa soyunmasaydı geleceği
ne olurdu kestırmesi bir bakıma zor.
birbakıma kolay.
Her şeyden önce, şu anda Devlet
Tıyatrolan'ndan emekli edilmiş olurdu
sahnelerimizin en "kondisyonlu"
sanatçılanndan bırı olmasına karşın.
Dahası. belkı yıllarca kendısine uygun
rol bekleyıp, yeterince sahneye
çıkamadığı için çoktan formunu
yitirecekti. ("Tiyatroda rolün küçüğü
bü\ üğü yoktur" sözü
sahnede yeterince
pişmemiş genç aktörler
içındir. sahneye ilk
çıkışında
" büyü kler"arası na
gırebılen yetenekler
için değil. Yeteneğını
ve becenlerini köklü
bir biçimde kanıtlayan
bir sanatçı artık doğal
olarak başrollere
soy unacaktır. Devlet
Tiyatrolan'nın kimi
yıİdızlanna pek de
hakça davrandığı
söylenemez. İşte
Macide Tanır, işte
Maral Üner, işte Işık
\enersu_. Çeşitli
nedenlerle en parlak dönemlerinde hak
ettikleri başrollere yeterince sık
kavuşabıldiler mı? Bir sanatçı için
ya^am çok hızlı geçer. bir bakarsınız.
oynamayı özlediğinız roller için
yeterince genç değılsınızdir artık...
Yıldız Kenter'in, 1959/60 dönemınde
tstanbul'a gelerek özel tiyatroculuk
eylemıne gırmekle sanatını k:sa sürede
doruğa götürecek doğru bir seçım
yaptığı söylenebilır. Böylece
seyircisiyle çok
yoğun bir iletişim içıne
gırebilmişti. Kenter
kardeşler Istanbul'daki
ilk tiyatro dönemini
noktaladıklannda
seyircinin gönlünde
taht kurmuşlardı
bile. Yıldız
da
Müşfik de
oynadığı rollere
kendi damgalannı
vuruyorlardı. John
Osborne'un "Öfke'sınde
Jimmy'yi ancak Müşfik
oynayabilirdi. Allison'u da
Yıldız... (Aradan onca yıl
geçti, ama "Öfke"
"olay"ına. Kenterler'ı
izleyebilmış olanlar
dışında kimse tanık
olamadı.) Melih Cevdet
Anday'ın "Mikado'nun
Çöpleri" oyununu daha ilk
sahnelenişinde
başyapıtlaştıran yine
Yıldız ve Müşfik'tir.
(Mart ayında Istanbul'da
düzenlenen Melih Cevdet
Anday Gecesi'nde
oyundan bir bölüm sunduklarında.
sankı aradan otuz yıl geçmemiş gibi
geldi. artık Anday'ınkadın ve
Erkek'inden epeyce yaşlıvdılar. ama
oyundaki kışiler onlardı .1 Genco
Erkal'ın sahne düzenıyle sergiledıkleri
lonesco'nun "İskcmleJer" ve "Ders"
oyunlarındaki yorumlan da hiçbir
zaman aşılamadı. Yıldız Kenter. aynı
gece sunulan bu oyunlann ilkınde yüz
yaşını aşmış bir kadını. ıkinci oyunda
ise bir lise öğrencısıni canlandırarak
karakterden karaktere. bir duyarlıktan
bir başka duyarlığa geçmedekı
ustalığını bir kez daha
kanıtlamıştı.Yıldız ve Müşfik, Edvvard
Albee'nin "Kim Korkar Hain
Kurttan"" oyununu Elizabeth Taylor -
Rkhard Burton'lu
filmın gösterimine
girmesınden birkaç yıl
önce yorumladılar.
Başanlı bir filmin
başanlı ünlülenne
karşın. tıyatrodakı
yorumlanyla
belleklere yerleşen
kaç sanatçımız var?
Listeyı uzatmak
ıstemiyorum. Yıldız
Kenter'in 60lı
yıllardaki başanlanna
tanık olanlar ıçın
"özer saydıklan
oyunlar farklı olabilır:
benimkiler bunlar...
Özel tiyatroda
sergiledıği >orumlarla
kısa bir süre içinde
"vazgecilmez" konuma ulaşan ve Türk
tıyatrosunun en büyükleri arasına gıren
Yıldız Kenter, bir yandan da dramatik
oyunculuğuyla örtüşecek pek çok
büyük rolden yoksun bırakıyordu
kendini. Devlet Tıyatrolan'da kalmış
olsaydı. belki de -olur ya- bir dolu
klasik ve çağdaş klasik yapıtın
ölümsüz baş kışılerini
canlandırabilecektı. (Ibsen'ın
"Nora"sı. Strindbmerg'in **Miss
Julie"sı. Ale\andre Dumas Fıs'nin "La
Dame AuxCamellias~sı. Racine'in
"Phaedre"ı. BemardShavv'un
*"Candida*'sı, Shakespeare'in bir dolu
kadın başkışısi. Euripides'in
"Medea~sı. Lorca'nın **"\'erme'"si.
Pırnandello'nun "ojuncu kadm"
kişileri Yıldız Kenter tarafından
yorumlanmamış olabileydi keşke.. )
Özel tiyatroculuk uğraşı pahalı
yapımlan sık sık gündeme
getıremiyordu. Dahası oyunlann. kısıtlı
sanatçı kadrosuna uygun
düşmesi gerekiyordu.
Kenterler. Çehov "u
oynadılar en çok.
"MartTda Yıldız
Kenter'in neden Nına'yı
oynamayı seçtiğını hep
merak ettim. Onun rolü
Konsutantin Treplev ın
aktris annesi Madam
Arkadınavdı bence, bu
müthiş rol kanımca
bugüne dek Türk
sahnelennde hak ettiği
düzeyde
değerlendirilemedı.
\'ıldız Kenter genellıkle
hep kendi oyunculuğunu
öne çıkaracak oyunlar
seçtığı için eleştırilmıştır. "Yıldız"
sanatçılara dayalı bir özel tiyatroda
başka seçenek var mıdır0
Buna
karşın. Yıldız Kenter'ın ba^rolün
kendisinde olmadığı bir dolu
önemli o\Tjnda görev yaptığı da
nedense gözden kaçmıştır.
(Çehov "un "\'anya Dayı"sında
Dadıyı. **Üç Kızkardeş"te
Olga'yı, "ÜçKunjşlukOpera"da
Jenny'yi oynayarak başrolleri
kendisinden daha genç sanatçılara
bıraktığı). Ayrıca Türk yazarlarının
oyunlarını tanıtma yolunda verdiği
hizmet bağlamında kimi zaman
çok da yürekten bağianmadığı
rollen üstlendiğı de gözardı
edilmemeli. 70'lerden bu yana
Kenterler'in
oyunculuğunun
klişeleştiğinden yakınılır.
Otuz beş yıllık bir özel
tıyatronun yükünü
sırtlanmış olmanın getirdiği
bir bedeldir bu kuşkusuz.
Kenterler'in yüzünü ve
sesini eskiten seyırcidir;
onların İstanbul'daki tüm
oyunlarını ilk on yıl
bovunca sürekli olarak
izlemış olan benim
kuşağım ve benden bir
öncekı kuşak. Tıyatronun
kapısından girerken
yalnızca sanatsal beğenısını
degıl. bakın bir komşuva,
akrabava va da dosta,
konukluğa giderken
yaşadığı sevinci ve sevgiyı
de bırlikte getıren...
Yenı kuşak ise Kenterler'in
oyunculuğunu taze bir gözle algıladı.
Lstelık. Müşfık'ı "BirGaripÖrhan
Vdi" yoluyla. Yıldız'ı da "Ben
Anadolu" bağlamında ayn ayn tanıdı
v e av n ay rı
değerlendırdi.
Yıllanmış bir
Kenterler seyircisi
olarak Yıldız
Kenter'i
yaşamlannda ilk
kez görecek olan
bir salon dolusu
ODTÜ
öğrencisiyle
birlikte izlediğim
•'Ben Anadolu"
eleştırmenlik
uğraşımın en
önemli
denevimlerinden
bırini kazandırmıştırbaııa. Çoğunlukla
AST dışında "özel tiyatro" bılmeyen.
tiyatro yoluyla iletilen dü^ünceye
tiyatro olayından daha çok önem veren
öğrencilerin benim de ilk kez
izleyeceğim bu oyuna ilgi
göstereceklerinı pek sanmıyordum.
Herhalde eğitim dili Ingilizce olduğu
ıçın seçilmiştı ODTÜ. (Oyun ingılizce
olarak sergileniyordu.) TalatSait
Halnıan'ın olağanüstü çevinsıyle
bütünleşerek olağanüstü bir İngilizce
yorunı sunan Yıldız Kenter'in bir saati
a$an -perde arasız- gösterisini soluk
alamadan izleyen gençlerin oyun
bittiğınde gösterdiği tepkıyı yaşamım
boyunca unutmam olanaksız. 1980'li
y ıllarda oyunculan ayakta alkışlama
modası yoktu henüz. Ama bir salon
dolusu genç.
başka herhangi
bır hareket
duygularını
dıle getırmede
yetersiz
kaiacağı ıçın
bir anda ayağa
fırladı.
Alkışııı hiç
kesiksız on beş
dakika
surdüğünü
anımsıyorum
Gençler.
olaylar dizisine
dayalı
olmadığı ıçın merak öğesi de
taşımayan bu "oyuncu o\unu"nda.
Yıldız Kenter'ın
oyuncu kışi erdemlerinı (zengın
oyuncu ki>i duyarlığını. ;,ahnedekı
çeviklığıni. hareketlerındeki ıncelıği,
rolden role geçışındekı hüneri. .
sesindeki mimıklerindekı hızlı
değişımlerr. şaşmaz oyunculuk
temposunu. en önemlısı de
oyunculuğunu yansıtan tüm
görsel işıbel olanaklarını hiç çaba
harcamıyormuşçasına nasıl denetim
altında tuttuğunu) gözlemleyıp
değerlendnmışler ve böylesi bir
ustalıkla daha önce karşılaşmadıklan
sonucuııa varmışlardı.
Yıldız Kenter'i üçüncü kuşak seyircisi
bağlamında yenı bir görev bekliyor
şımdi. Onlan dramatik tiyatronun
başyapıtlanyla buluşturmak. Buyük
yazarların yarattığı büyük karakterlerin
sahnede yetkinlıkle nasıl
canlandınlabileceginı göstermek
onlara. Büyük oyunlan bir kez daha
büyük kılmak sahnede...
Tiyatro "özel" olsa bile ~de\let
sanatçısı""na düşen bir görev.
Bîlar'da güz dönemi seminerleri sürüyor
• Bilar
seminerleri
kapsamında
"Türkiye
Ekonomisi
Tartışmalan"ndan.
"Dinletili Evrensel
MüzikTarihi"ne,
"Internef'e dek
pek çok konu
tartışılıyor.
Kültür Ser\isi - Bilar A Ş tstanbul, "Güz
Dönemi Seminerleri"nin ilk haftasını
kapattı. Yunanca ile ilk defa
tanışacaklarla. dıle önceden aşınalığı
olanlar yanndan itıbaren normal dönem
programlanna başlayacaklar.
Yarın aynca saat 18 30"da Faik Bulut,
"Türki>e"de ve Dünyada Siyasal İslam ve
İslami Ekonomi" adlı semıner dizisınde -
Onadoğu ekonomisi ve "faizsız" İslam
bankacılığı- hakkında konuşacak. Salı
günü saat 18.30'da "Eğitim ve
Ozelleştirme"de Nail Satiıgan,
Perihan tgeöz. Faik Akçav ve Alaadin
Dinçer "Eğitim tarihi açısından eğitim
birliği >e özel okullarvc ilk, orta
eğitimde özeUeştirme" konusunda
tartışacaklar. Aynı saatte Ahmet
Soysal, "Felsefenin tlişkileri" adlı ;>eminer
dizisıni, -psıkanalizin yöneldiği arzu alanı
(ve özellikle cinsel fark alanı)- başlığı
çerçevesinde sürdürecek.
Saat 20 00'de ise Sungur Savran. açılışını
HalukGerger'in yaptığı "20. YüzyıMa
Sosyalizm" adlı seminer dızısine kendi
programı çerçevesinde devam edecek.
Çarşamba günü saat 18 30'da
Suat Pariar, "Kontrgerilla Tarihi"nde
İttıhat ve Terakki'nin uygulamalarını
anlatacak. "Internefte Jak Kanıhi,
Mustafa Arslantunalı ve Ahmet Köksal
Internet'in kullanımına uygulamalı bır
şekilde başlayacaklar. Saat 20.00'de
yapılacak "Aydınlanmadan
Postmodernizme Çağdaş Düşiincer>
de
Adnan Ekşigil ve Gülnur SavTan. -
aydınlanmanın felsefı ve sıyası
düşüncesi-hakkında tartışacaklar.
Perşembe günü saat 1 8.30'da "Feminist
Teoride Tartışmalar""da Gülnur Sav ran.
son 20- 25 yıllık tartışmalardan ilginç
orneklerle seminer dizisinı sürdürecek.
"Dinletili Evrensel Müzik Tarihi"nde O>a
Ergün muzik yolculuğuna başlıyor.
Saat 20.00'de ise Oruç Aruoba,"demin,
hâlâ, henüz"de kişisel yaşanıında zaman
kiplerınin Yer-ler-i- nı tartışmaya devam
ediyor. Cuma günü saat 18.30'da Nail
Satlıgan, "\ üzyıl Sonunda Marksist
tktisada Giriş"te Vlar\'ın modasının bir
daha gen gelmemecesıne geçtığine
inananların tersine. Marx'ın
düşüncelennin Kapital'ı yazdığı
dönemden daha geçerli olduğu
etrafındaki tartışmalannı sürdürûyor.
Saat 20.00'de yapılacak "Ekolojik
Diişiincenin Gelişimi" seminerı ekolojinin
temel kavramlannın tartışılmasiyla
devam ediyor.
Cumartesı etkinlıklen çerçevesindeki
"Türkive Ekonomisi Tartışmalan"nda 25
kasım saat 14.00'te Tülay Ann ve İzzettin
Önder "Kamusal alanın yeni işlevlerini"
tartışacaklar.
MEMET BAYDUR
Dilin Egemenliği
Bu yıl Nobel Edebıyat Ödülü'nü alan irlandalı şair
Seamus Heaney, yıllardır yazdıklarından ötürti ülke-
sınin bılinci olarak tanımlanan bır yazar. Şimdi Kuzey
irlanda olarak bilinen bölgede doğup büyümesine
karşın İrlanda adasının büyük bolümünü kapsayan ir-
landa Cumhuriyeti adına aldı ödülü. İrlanda ikıye bö-
lünmeden önce -daha doğrusu Serbest irlanda ser-
best olmadan önce- şıır yazıp yayımlamaya başlamış
Heaney. ilk gençlik şnrlerinde bile bir bilinç beliriyor:
İngiliz Ingılizcesi ile lıianda İngilizcesinin aynı dıl ol-
madığı bilınci. Birdil bilinci. Her iki dilede borçlu He-
aney yapıtını.
Derken 1968 yılında -o ünlü 1968 yılında- yeryüzü
Meksıka'dan Hındistan'a kadar çalkalanırken ve şa-
irimız Belfast kentındeki Oueen's Üniversitesi'nde İn-
giliz dilı derslerı verırken. polıs ile Kuzey İrlandalı Ka-
tolikler arasında çarpışma başlıyor. Bu çarpışma 1969
yılında Ingılız ordusunun -pek şıırsel olmayan bir bi-
çimde- irlanda'nın kuzeyıne girmesıyle bir bakıma bi-
tıyor.
Bunlar ve bunları izleyen kanlı olaylar Heaney'in şi-
ırinı hayatı boyunca derınden etkihyorelbette. Ingiliz-
ce şiır yazan bir İrlandalı olarak Heaney, ne borçlu ol-
duğu ingiliz şairlerı yadsıyor ne de aynı tarihi ve coğ-
rafyayı paylaştığı irlandalı şairlerı.
Oysa şiır ile siyasetın birbirine yapıştığı toplumlar-
da kolay iş değildır bu. Toplumsal sorumluluk ile ya-
ratıcı özgürlük her zaman çakışmayabilırler birbırle-
nyle. Birşair toplumsal sorumluluğunu yaratıcı özgür-
lüğüyle hep, aynı anda. aynı güçle taşıyabilır mi? Ta-
şıması gerekır mi? Helen Vendler geçenlerde yayım-
ladığı bir yazısında soruyor bu sorulan.
Yazdığınız bır şiır bugün için toplumsal bır önem ya
da sorumluluk taşıyabılir, ama yarın toplumsal koşul-
lar ya da toplumsal sorumluğa ait kavramlar değişır-
se, o şiirin önemi nedır? Tarıhsel şiır olması mı? Şair
olarak toplumsal/sıyasal bır sorumluluk taşıdığınızı
söylüyorsanız, ama sizı okuyan birileri de "ışbiıiikçi"
olduğunuzu ıddia edıyorsa ya da palavracının birı ol-
duğunuz söylenıyorsa, kim nasıl yargılayacak kimi?
Ote yandan bır şair gibi, ancak yaratırken özgür ol-
duğunuzu düşünüyorsanız ve kimi dostlar, kan göv-
deyı götürürken önemsiz meselelerle oyalandığınızı
söylüyorsa kim haklıdır?
Bu ikilem Heaney'i doğuya doğru götürmüş. Doğu
dedığim irlanda'nın doğusu. iran, Hindistan, Çın de-
ğil. İrlanda'nın doğusu, Doğu Avrupa, yanı Polonya,
Rusya, o zamanki Sovyetler Birliği. Turkıye'ye göre
"batıda" yer alan doğu bloku ülkeleri.
Seamus Heaney, 1974 yılında yazdığı bir deneme-
de, Mandelstam'ın "kendi dilıne hizmet etmekle, ül-
kesinın ınsanlanna hizmet ettiğini" söyler. "Burada -
irlanda'da- tehlikeli bir zaman diliminden geçiyonız.
Şiirin bir sanat olarak algılanması güçleşti bugünler-
de. Daha çok siyası bir tavrın şemast gibi algılanıyor
artık şiır." Böyle yazmış. Dilın egemenliği başlıklı ya-
zısında yine Mandelstam'a dönüyor ama bu sefer
Çehov, Milosz, Holub gıbı şairlerı de alıyor yanına.
Şimdi benim için, Adama bakın, Çehov'u şaırsanı-
yor' diyenler olacaktır. Yok zaran! Heaney'e göre do-
ğuda olan yazarları birleştıren neydı? Sureklı devlet
baskısını ya da resmi ideolojiyı üzerlerinde duyumsa-
yan ınsanların bu baskıdan "yazı" ya da en iyisi ve en
zoru olan şıir yoluyla nasıl kurtulduklarıydı belki.
Bır de bu yazarların bu baskıyı önemsememeleri.
Büyük bır siyasal baskı altında yazı yazarken, bu şa-
ırlenn sanatlarıyla, şiırleriyle bu baskıya bir bakıma
omuz silkmelerı ılgılendirmış Heaney'i.
Baskı yalnızca polisten, şiirle pek ilgılenmeyen mer-
kezi "hökumetten" değil, kendi çevresinden, şıiri
önemseyen militan dostlardan kaynaklanıyor.
"Dilin Egemenliği" başlıklı yazısında şiir üstüne şun-
ları yazıyor: "Bir bakıma şiirin gucü ya da yeterliği sı-
fırdır - bir dizenin bir tankı durdurduğu gorülmüş şey
değildir. Öte yandan, suçlanan ile suçlayanlann
önünde kumsalda kuma bir şeyler yazmaya benzer
şıir. Suçlanan ile suçlayanın sustuğu, kendilerinı iyi-
ce gözden geçirip yeniledıkleri bir nokta."
Şiin yazan birey ile okuyan toplumun ılişkısı üeeri-
ne düşünmek gerekıyor.
Prof. Nernti Uygur'a ödül
Kültür Servisi- Türkiye Felsefe Kurumu tarafından
17-18 Kasım tarihleri arasında Tank Zafer Tunaya
Kültür Merkezi'nde düzenlenen "FeLsefe Açısından
Eğitim ve Türkiye'de Eğitim" seminerlennın son
aününde. felsefeye ve eğıtime katkılanndan dolayı
lstanbul Ünıversitesi profesörü Nermı Uygur'a ödül
verildi. Uygur'a ödülü Türkiye Felsefe Kurumu
Başkanı İoanna Kuçuradi tarafından verildi.
Semınerlerın sonunda Türk eğitim yaşamına değerli
katkılanndan dolayı Hasan Âli Yücel veTakiyettin
Mengüşoğlu'nu anına günlennın düzenlenmesi karan
alındı.
Çağdaş Bale Topluluğu'nun
göstenisi
Kültür Servisi - Çağdaş Bale Topluluğu. 24. yılında
da gösterilerini sergilemeye devam ediyor Topluluk
yann saat 20.30'da Kadıköy Haldun Taner
Tıyatrosu'nda. topluluğun sanat yönermeni Cem
Ertekin'in koreografileri ile sırasıyla "Bır Yaz Günü"
(Çaykovski). "Equinoxe" (Theodorakis). "La
Somnambule ' Uyurgezer" (Bellini) adlı yapıtları
sahneleyecek. Talar Margosyan. Oral Yazıcı. Banu
Korkut. Murat Kurtulmuş ve Esra Ulutan'ın da solist
olarak dans ettikleri topluluk 17 kişiden oluşuyor.
11. Istanbul Antika ve Dekoratif
Sanat Fuarı
Kültür Ser>isi - Kültür ve Sanat Varlıklannı Koruma
ve Tanıtma V'akfı (KÜSAV) tarafından düzenlenen 11.
Istanbul Antika ve Dekoratif Sanat Fuan bu yıl 21-26
kasım tarihlen arasında Yıldız Sarayı Silahhane
bınasında yapılıyor. Fuara yerli ve yabancı antika
kuruluşlan, dekoratif sanat kuruluşlan. sanat ve
dekorasyon dergıleri ile sanatçılar katılıyor. Fuarda
islam eserlerı. mobılya. halı, kılım. tekstil, tablo.
baskı, harita, gümüş. cam, heykel ve bronzlar. metal
eşya. saatler. mücevher. porselen ve seramik ve
dekoratif eserler yer alıyor. Fuar etkinlıklen arasında,
KÜSAV Sanat Galerisi'nde değerli Osmanlı ve
Avrupa sanat eserleri ile Türkıye'nin ilk kadın
ressamlanndan Bedıa Güleryüz'e aıt özel bır resim
koleksiyonu da sergilenecek.
"Kent Varoşları" sergisi
Kültür Servisi -11. İstanbul Fotoğraf Günlen
kapsamında V1SÜ ve YTÜ Fotoğraf Bölümü
öğrencılerı "Kent Varoşlan" adlı sergılerinı Atatürk
Kİtaplığı'nda açtılar. Öğrenımlen boyunca çeşitli
nedenlerle kent varoşlannda ya da varoşlaşmı>
bölgelerde çalışmalannı sürdürdüklerinı soyieyen
oğrenciler. sergiye yönelik organizasyonu ekip
çalışmasıyla gerçekleştırmelerine karşın. bıreysel
çahşmayı yeğledıklerinı belirtiyorlar. "Kent Varoşlan"
fotoğraf sergisi 29 kasıma dek görülebilecek.