23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
~\ 19KASIM1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Yıldız Kenter, yıllardır seyircinin nabzını tutmak için ölesiye çalışıyor Oyunaduk uğırışuuhı50yıl • Yıldız Kenter kadar uzun bir süre boyunca sahnede kalıp da bir sezon bile atlamaksızın rolden role bürünen bir başka 'yıldız' sanatçımız yok. Sahne görüntüsünü, ses kullanımını. jest inceliklerini, hareket ustalığını böylesine uzun bir süre koruyabilmiş, kısacası tiyatroculuk uğraşına kendisini böylesine disiplinli bir yaklaşımla, böylesine sürekli olarak adayabilmiş bir başka sanatçımız yok... AYŞEGÜL VÜKSEL Son oyunıt "Lütfen Kızımla Evlenır misiniz "de Yıldız Kenter 7 seyrediyorum. Mıızaffer İzgii niin. ıısta işi söyleşimleıie bezediği. ama olaylar dizisinin bıçimlendirilmesi açısındun pek de ıısta işi olmayan bıı duygusal güldiiriideyalnız beni değil. Kenter Tıyatrosu nun Ankaru turnesi boyunca salnmı hmca hınç doldıııvn öteki seyircileri de ne\in etkilediğini çözmeye çalışıyorum biryandan. Yupıımn çeşitli özellikleh nıhutsız edici geliyor. Yeterince hareketsiz. aynı oıunda da duygusal olan oyunu daha da hareketsiz ve duygusal kılmak için bir dolıı şarkıyla donatmak kinün aklına gelmiş, amaç "mi'cikal"yapmaksa şarkılar neden sahneyle seyirci aıvsııuı bır yadırgatma etkeni gibi giriveren bant kaydı yolııyla sunuluyor.Osman Şengezer 'in çiçekulklü dekonmdakı çiçekler neden annenin düşlerie bezeli iç dünyasım yansıtmaktun ıızak, Kadriye Kenter 'in "hayalci" annesinden bıkıp usandığı iyice anlaşılnor da annesini gerçekten seıdiği neden valmzca sözleıin aıncılığıyla ortaya çıkıyor.' Yine de bastan sona sahnedeki o/«ra kapılıp gidiyonız. Çiinkü anneyi Yıldız Kenter oymıyor; vazann metnivlt: ve ıvlüyle kunduğu iletişim. seyiıviyle kurduğu iletişimle bütünleşince, tiyatro tadı dediğimiz olgıı ortaya çıhyor. Tıyatm tadı almadan izlediğimiz pek çok tiyatro olayını, ılettiği diişiincenin yerindeliği ya da sahnelemedeki bir ikı mcelikya da birkaç teknik bıılıış nedeniyle benimseyebiliyonc belki. Ancak oyuncuvla seyirci arasında kıınılması gereken elektriklenmeden çoğıı vapımda yoksun kaldığıniız gerçeğini gözardı edemiyontz. Yıldız Kenter gibi "sahne sempatisi "ne sahip bir dolıı "yıldız" sanatçımız var kuşkusuz. Ancak Yıldız Kenter kadar uzun bir süre boyunca sahnede kalıp da bir sezon bile atlamaksızın rolden ıvle büriinen bir başka "yıldız " sanatçımızyok. Sahne göriintüsünü, ses kullanımını, jest inceliklerini. hareket lustalığını böylesine uzun bir süre koruyabilmiş, kısacası tiyatıvcuİuk uğıuşına kendisini lxjylesine disiplinli bir yaklaşımla, böylesine sürekli olarak adayabilmiş bir başka sanatçımız \'ok... PENALTI •^^^- ^p^ıldız Kenter'in, ^ ^ ^T konservatuvara W ^r öğrenci olarak » X girdiği 1944 yılında WT başlayanoyunculuk m uğraşı 50 >ıldır U sürüyor. Yıldız ^ L . Kenter. sahnede 50 yıldır pekıştirdiği oyuncu kişı zindeliğini sürdürûyor. Ne suflöre gereksınimi var. ne replik atlıyor. ne tonlamalannda kaymalar oluyor ne de vurgulamalannda bir aksama. Bedenini. bakışlarını. duruşlannı. sesını konservatuvann "yüksek devre"sinden sınıf atlayarak mezun olduğu 1948 yılındaki genç enerjısinden hicbirşey yıtirmeksızin şaşmaz bir disiplinle denetim altinda tutabilıyor. Deneyimsiz olduğu yıllarda seyircivı etkileme yolunda yalnızca gördüğü eğıtime \e yeteneğıne dayanıyordu kuşkusuz Ve ölesiye çalışıyordu. Şimdi ise seyircinin nabzint kolayca elınde tutabiliyor. Ama bunun için de yıne ölesiye çalışıyor. Onlerini tele\izyon yoluyla da pekıştirmiş nice yetenekli \e deneyimli ">ijdız"ımızın "•ölesiye" çalışmadıklan. "popüler" olmanın getirdiği rahatlığa sığindıklan zaman zaman hern ekranlarda hem de sahnede yansıyor. Üstelik hiçbiri Yıldız Kenter'ın bedensel açıdan da korumuş olduğu formu tutturma çabasında değıl. İşte Yıldız Kenter"i başka *yıldız"lardan farklı kılan kimı özellıkler Ötekı özelliklerine gelince... Yıldız Kenter pek çok meslektaşından farklı olarak sahneye profesyonel olarak ilk çıkışında ün kazanmış bir sanatçı. 1948 de Shakespeare'in "Onikinci Gece**sindekı Oli\ia rolüyle başlayan yükselışi 1956"da Abdülhak Hanıit'ın "Finten"indeki başansı \e hiç de önemli bir oyun olmamasına karşın Ladislau Fedor'un "Çöl Faresi"ndeki unutulmaz yorumuyla perçinlenmişti. Dramatik (benzetmeci) biçemdeki yorum ustalığıyla komik ve trajik duyarlığı en karmaşık boyutlarda yakalayabiliyor, seyircıye iletebıiiyordu. "Muhsin Hoca**sının sözüne uyarak Müşfik kardeşıni de yanına alıp Istanbul'da özel tıyatroculuğa soyunmasaydı geleceği ne olurdu kestırmesi bir bakıma zor. birbakıma kolay. Her şeyden önce, şu anda Devlet Tıyatrolan'ndan emekli edilmiş olurdu sahnelerimizin en "kondisyonlu" sanatçılanndan bırı olmasına karşın. Dahası. belkı yıllarca kendısine uygun rol bekleyıp, yeterince sahneye çıkamadığı için çoktan formunu yitirecekti. ("Tiyatroda rolün küçüğü bü\ üğü yoktur" sözü sahnede yeterince pişmemiş genç aktörler içındir. sahneye ilk çıkışında " büyü kler"arası na gırebılen yetenekler için değil. Yeteneğını ve becenlerini köklü bir biçimde kanıtlayan bir sanatçı artık doğal olarak başrollere soy unacaktır. Devlet Tiyatrolan'nın kimi yıİdızlanna pek de hakça davrandığı söylenemez. İşte Macide Tanır, işte Maral Üner, işte Işık \enersu_. Çeşitli nedenlerle en parlak dönemlerinde hak ettikleri başrollere yeterince sık kavuşabıldiler mı? Bir sanatçı için ya^am çok hızlı geçer. bir bakarsınız. oynamayı özlediğinız roller için yeterince genç değılsınızdir artık... Yıldız Kenter'in, 1959/60 dönemınde tstanbul'a gelerek özel tiyatroculuk eylemıne gırmekle sanatını k:sa sürede doruğa götürecek doğru bir seçım yaptığı söylenebilır. Böylece seyircisiyle çok yoğun bir iletişim içıne gırebilmişti. Kenter kardeşler Istanbul'daki ilk tiyatro dönemini noktaladıklannda seyircinin gönlünde taht kurmuşlardı bile. Yıldız da Müşfik de oynadığı rollere kendi damgalannı vuruyorlardı. John Osborne'un "Öfke'sınde Jimmy'yi ancak Müşfik oynayabilirdi. Allison'u da Yıldız... (Aradan onca yıl geçti, ama "Öfke" "olay"ına. Kenterler'ı izleyebilmış olanlar dışında kimse tanık olamadı.) Melih Cevdet Anday'ın "Mikado'nun Çöpleri" oyununu daha ilk sahnelenişinde başyapıtlaştıran yine Yıldız ve Müşfik'tir. (Mart ayında Istanbul'da düzenlenen Melih Cevdet Anday Gecesi'nde oyundan bir bölüm sunduklarında. sankı aradan otuz yıl geçmemiş gibi geldi. artık Anday'ınkadın ve Erkek'inden epeyce yaşlıvdılar. ama oyundaki kışiler onlardı .1 Genco Erkal'ın sahne düzenıyle sergiledıkleri lonesco'nun "İskcmleJer" ve "Ders" oyunlarındaki yorumlan da hiçbir zaman aşılamadı. Yıldız Kenter. aynı gece sunulan bu oyunlann ilkınde yüz yaşını aşmış bir kadını. ıkinci oyunda ise bir lise öğrencısıni canlandırarak karakterden karaktere. bir duyarlıktan bir başka duyarlığa geçmedekı ustalığını bir kez daha kanıtlamıştı.Yıldız ve Müşfik, Edvvard Albee'nin "Kim Korkar Hain Kurttan"" oyununu Elizabeth Taylor - Rkhard Burton'lu filmın gösterimine girmesınden birkaç yıl önce yorumladılar. Başanlı bir filmin başanlı ünlülenne karşın. tıyatrodakı yorumlanyla belleklere yerleşen kaç sanatçımız var? Listeyı uzatmak ıstemiyorum. Yıldız Kenter'in 60lı yıllardaki başanlanna tanık olanlar ıçın "özer saydıklan oyunlar farklı olabilır: benimkiler bunlar... Özel tiyatroda sergiledıği >orumlarla kısa bir süre içinde "vazgecilmez" konuma ulaşan ve Türk tıyatrosunun en büyükleri arasına gıren Yıldız Kenter, bir yandan da dramatik oyunculuğuyla örtüşecek pek çok büyük rolden yoksun bırakıyordu kendini. Devlet Tıyatrolan'da kalmış olsaydı. belki de -olur ya- bir dolu klasik ve çağdaş klasik yapıtın ölümsüz baş kışılerini canlandırabilecektı. (Ibsen'ın "Nora"sı. Strindbmerg'in **Miss Julie"sı. Ale\andre Dumas Fıs'nin "La Dame AuxCamellias~sı. Racine'in "Phaedre"ı. BemardShavv'un *"Candida*'sı, Shakespeare'in bir dolu kadın başkışısi. Euripides'in "Medea~sı. Lorca'nın **"\'erme'"si. Pırnandello'nun "ojuncu kadm" kişileri Yıldız Kenter tarafından yorumlanmamış olabileydi keşke.. ) Özel tiyatroculuk uğraşı pahalı yapımlan sık sık gündeme getıremiyordu. Dahası oyunlann. kısıtlı sanatçı kadrosuna uygun düşmesi gerekiyordu. Kenterler. Çehov "u oynadılar en çok. "MartTda Yıldız Kenter'in neden Nına'yı oynamayı seçtiğını hep merak ettim. Onun rolü Konsutantin Treplev ın aktris annesi Madam Arkadınavdı bence, bu müthiş rol kanımca bugüne dek Türk sahnelennde hak ettiği düzeyde değerlendirilemedı. \'ıldız Kenter genellıkle hep kendi oyunculuğunu öne çıkaracak oyunlar seçtığı için eleştırilmıştır. "Yıldız" sanatçılara dayalı bir özel tiyatroda başka seçenek var mıdır0 Buna karşın. Yıldız Kenter'ın ba^rolün kendisinde olmadığı bir dolu önemli o\Tjnda görev yaptığı da nedense gözden kaçmıştır. (Çehov "un "\'anya Dayı"sında Dadıyı. **Üç Kızkardeş"te Olga'yı, "ÜçKunjşlukOpera"da Jenny'yi oynayarak başrolleri kendisinden daha genç sanatçılara bıraktığı). Ayrıca Türk yazarlarının oyunlarını tanıtma yolunda verdiği hizmet bağlamında kimi zaman çok da yürekten bağianmadığı rollen üstlendiğı de gözardı edilmemeli. 70'lerden bu yana Kenterler'in oyunculuğunun klişeleştiğinden yakınılır. Otuz beş yıllık bir özel tıyatronun yükünü sırtlanmış olmanın getirdiği bir bedeldir bu kuşkusuz. Kenterler'in yüzünü ve sesini eskiten seyırcidir; onların İstanbul'daki tüm oyunlarını ilk on yıl bovunca sürekli olarak izlemış olan benim kuşağım ve benden bir öncekı kuşak. Tıyatronun kapısından girerken yalnızca sanatsal beğenısını degıl. bakın bir komşuva, akrabava va da dosta, konukluğa giderken yaşadığı sevinci ve sevgiyı de bırlikte getıren... Yenı kuşak ise Kenterler'in oyunculuğunu taze bir gözle algıladı. Lstelık. Müşfık'ı "BirGaripÖrhan Vdi" yoluyla. Yıldız'ı da "Ben Anadolu" bağlamında ayn ayn tanıdı v e av n ay rı değerlendırdi. Yıllanmış bir Kenterler seyircisi olarak Yıldız Kenter'i yaşamlannda ilk kez görecek olan bir salon dolusu ODTÜ öğrencisiyle birlikte izlediğim •'Ben Anadolu" eleştırmenlik uğraşımın en önemli denevimlerinden bırini kazandırmıştırbaııa. Çoğunlukla AST dışında "özel tiyatro" bılmeyen. tiyatro yoluyla iletilen dü^ünceye tiyatro olayından daha çok önem veren öğrencilerin benim de ilk kez izleyeceğim bu oyuna ilgi göstereceklerinı pek sanmıyordum. Herhalde eğitim dili Ingilizce olduğu ıçın seçilmiştı ODTÜ. (Oyun ingılizce olarak sergileniyordu.) TalatSait Halnıan'ın olağanüstü çevinsıyle bütünleşerek olağanüstü bir İngilizce yorunı sunan Yıldız Kenter'in bir saati a$an -perde arasız- gösterisini soluk alamadan izleyen gençlerin oyun bittiğınde gösterdiği tepkıyı yaşamım boyunca unutmam olanaksız. 1980'li y ıllarda oyunculan ayakta alkışlama modası yoktu henüz. Ama bir salon dolusu genç. başka herhangi bır hareket duygularını dıle getırmede yetersiz kaiacağı ıçın bir anda ayağa fırladı. Alkışııı hiç kesiksız on beş dakika surdüğünü anımsıyorum Gençler. olaylar dizisine dayalı olmadığı ıçın merak öğesi de taşımayan bu "oyuncu o\unu"nda. Yıldız Kenter'ın oyuncu kışi erdemlerinı (zengın oyuncu ki>i duyarlığını. ;,ahnedekı çeviklığıni. hareketlerındeki ıncelıği, rolden role geçışındekı hüneri. . sesindeki mimıklerindekı hızlı değişımlerr. şaşmaz oyunculuk temposunu. en önemlısı de oyunculuğunu yansıtan tüm görsel işıbel olanaklarını hiç çaba harcamıyormuşçasına nasıl denetim altında tuttuğunu) gözlemleyıp değerlendnmışler ve böylesi bir ustalıkla daha önce karşılaşmadıklan sonucuııa varmışlardı. Yıldız Kenter'i üçüncü kuşak seyircisi bağlamında yenı bir görev bekliyor şımdi. Onlan dramatik tiyatronun başyapıtlanyla buluşturmak. Buyük yazarların yarattığı büyük karakterlerin sahnede yetkinlıkle nasıl canlandınlabileceginı göstermek onlara. Büyük oyunlan bir kez daha büyük kılmak sahnede... Tiyatro "özel" olsa bile ~de\let sanatçısı""na düşen bir görev. Bîlar'da güz dönemi seminerleri sürüyor • Bilar seminerleri kapsamında "Türkiye Ekonomisi Tartışmalan"ndan. "Dinletili Evrensel MüzikTarihi"ne, "Internef'e dek pek çok konu tartışılıyor. Kültür Ser\isi - Bilar A Ş tstanbul, "Güz Dönemi Seminerleri"nin ilk haftasını kapattı. Yunanca ile ilk defa tanışacaklarla. dıle önceden aşınalığı olanlar yanndan itıbaren normal dönem programlanna başlayacaklar. Yarın aynca saat 18 30"da Faik Bulut, "Türki>e"de ve Dünyada Siyasal İslam ve İslami Ekonomi" adlı semıner dizisınde - Onadoğu ekonomisi ve "faizsız" İslam bankacılığı- hakkında konuşacak. Salı günü saat 18.30'da "Eğitim ve Ozelleştirme"de Nail Satiıgan, Perihan tgeöz. Faik Akçav ve Alaadin Dinçer "Eğitim tarihi açısından eğitim birliği >e özel okullarvc ilk, orta eğitimde özeUeştirme" konusunda tartışacaklar. Aynı saatte Ahmet Soysal, "Felsefenin tlişkileri" adlı ;>eminer dizisıni, -psıkanalizin yöneldiği arzu alanı (ve özellikle cinsel fark alanı)- başlığı çerçevesinde sürdürecek. Saat 20 00'de ise Sungur Savran. açılışını HalukGerger'in yaptığı "20. YüzyıMa Sosyalizm" adlı seminer dızısine kendi programı çerçevesinde devam edecek. Çarşamba günü saat 18 30'da Suat Pariar, "Kontrgerilla Tarihi"nde İttıhat ve Terakki'nin uygulamalarını anlatacak. "Internefte Jak Kanıhi, Mustafa Arslantunalı ve Ahmet Köksal Internet'in kullanımına uygulamalı bır şekilde başlayacaklar. Saat 20.00'de yapılacak "Aydınlanmadan Postmodernizme Çağdaş Düşiincer> de Adnan Ekşigil ve Gülnur SavTan. - aydınlanmanın felsefı ve sıyası düşüncesi-hakkında tartışacaklar. Perşembe günü saat 1 8.30'da "Feminist Teoride Tartışmalar""da Gülnur Sav ran. son 20- 25 yıllık tartışmalardan ilginç orneklerle seminer dizisinı sürdürecek. "Dinletili Evrensel Müzik Tarihi"nde O>a Ergün muzik yolculuğuna başlıyor. Saat 20.00'de ise Oruç Aruoba,"demin, hâlâ, henüz"de kişisel yaşanıında zaman kiplerınin Yer-ler-i- nı tartışmaya devam ediyor. Cuma günü saat 18.30'da Nail Satlıgan, "\ üzyıl Sonunda Marksist tktisada Giriş"te Vlar\'ın modasının bir daha gen gelmemecesıne geçtığine inananların tersine. Marx'ın düşüncelennin Kapital'ı yazdığı dönemden daha geçerli olduğu etrafındaki tartışmalannı sürdürûyor. Saat 20.00'de yapılacak "Ekolojik Diişiincenin Gelişimi" seminerı ekolojinin temel kavramlannın tartışılmasiyla devam ediyor. Cumartesı etkinlıklen çerçevesindeki "Türkive Ekonomisi Tartışmalan"nda 25 kasım saat 14.00'te Tülay Ann ve İzzettin Önder "Kamusal alanın yeni işlevlerini" tartışacaklar. MEMET BAYDUR Dilin Egemenliği Bu yıl Nobel Edebıyat Ödülü'nü alan irlandalı şair Seamus Heaney, yıllardır yazdıklarından ötürti ülke- sınin bılinci olarak tanımlanan bır yazar. Şimdi Kuzey irlanda olarak bilinen bölgede doğup büyümesine karşın İrlanda adasının büyük bolümünü kapsayan ir- landa Cumhuriyeti adına aldı ödülü. İrlanda ikıye bö- lünmeden önce -daha doğrusu Serbest irlanda ser- best olmadan önce- şıır yazıp yayımlamaya başlamış Heaney. ilk gençlik şnrlerinde bile bir bilinç beliriyor: İngiliz Ingılizcesi ile lıianda İngilizcesinin aynı dıl ol- madığı bilınci. Birdil bilinci. Her iki dilede borçlu He- aney yapıtını. Derken 1968 yılında -o ünlü 1968 yılında- yeryüzü Meksıka'dan Hındistan'a kadar çalkalanırken ve şa- irimız Belfast kentındeki Oueen's Üniversitesi'nde İn- giliz dilı derslerı verırken. polıs ile Kuzey İrlandalı Ka- tolikler arasında çarpışma başlıyor. Bu çarpışma 1969 yılında Ingılız ordusunun -pek şıırsel olmayan bir bi- çimde- irlanda'nın kuzeyıne girmesıyle bir bakıma bi- tıyor. Bunlar ve bunları izleyen kanlı olaylar Heaney'in şi- ırinı hayatı boyunca derınden etkihyorelbette. Ingiliz- ce şiır yazan bir İrlandalı olarak Heaney, ne borçlu ol- duğu ingiliz şairlerı yadsıyor ne de aynı tarihi ve coğ- rafyayı paylaştığı irlandalı şairlerı. Oysa şiır ile siyasetın birbirine yapıştığı toplumlar- da kolay iş değildır bu. Toplumsal sorumluluk ile ya- ratıcı özgürlük her zaman çakışmayabilırler birbırle- nyle. Birşair toplumsal sorumluluğunu yaratıcı özgür- lüğüyle hep, aynı anda. aynı güçle taşıyabilır mi? Ta- şıması gerekır mi? Helen Vendler geçenlerde yayım- ladığı bir yazısında soruyor bu sorulan. Yazdığınız bır şiır bugün için toplumsal bır önem ya da sorumluluk taşıyabılir, ama yarın toplumsal koşul- lar ya da toplumsal sorumluğa ait kavramlar değişır- se, o şiirin önemi nedır? Tarıhsel şiır olması mı? Şair olarak toplumsal/sıyasal bır sorumluluk taşıdığınızı söylüyorsanız, ama sizı okuyan birileri de "ışbiıiikçi" olduğunuzu ıddia edıyorsa ya da palavracının birı ol- duğunuz söylenıyorsa, kim nasıl yargılayacak kimi? Ote yandan bır şair gibi, ancak yaratırken özgür ol- duğunuzu düşünüyorsanız ve kimi dostlar, kan göv- deyı götürürken önemsiz meselelerle oyalandığınızı söylüyorsa kim haklıdır? Bu ikilem Heaney'i doğuya doğru götürmüş. Doğu dedığim irlanda'nın doğusu. iran, Hindistan, Çın de- ğil. İrlanda'nın doğusu, Doğu Avrupa, yanı Polonya, Rusya, o zamanki Sovyetler Birliği. Turkıye'ye göre "batıda" yer alan doğu bloku ülkeleri. Seamus Heaney, 1974 yılında yazdığı bir deneme- de, Mandelstam'ın "kendi dilıne hizmet etmekle, ül- kesinın ınsanlanna hizmet ettiğini" söyler. "Burada - irlanda'da- tehlikeli bir zaman diliminden geçiyonız. Şiirin bir sanat olarak algılanması güçleşti bugünler- de. Daha çok siyası bir tavrın şemast gibi algılanıyor artık şiır." Böyle yazmış. Dilın egemenliği başlıklı ya- zısında yine Mandelstam'a dönüyor ama bu sefer Çehov, Milosz, Holub gıbı şairlerı de alıyor yanına. Şimdi benim için, Adama bakın, Çehov'u şaırsanı- yor' diyenler olacaktır. Yok zaran! Heaney'e göre do- ğuda olan yazarları birleştıren neydı? Sureklı devlet baskısını ya da resmi ideolojiyı üzerlerinde duyumsa- yan ınsanların bu baskıdan "yazı" ya da en iyisi ve en zoru olan şıir yoluyla nasıl kurtulduklarıydı belki. Bır de bu yazarların bu baskıyı önemsememeleri. Büyük bır siyasal baskı altında yazı yazarken, bu şa- ırlenn sanatlarıyla, şiırleriyle bu baskıya bir bakıma omuz silkmelerı ılgılendirmış Heaney'i. Baskı yalnızca polisten, şiirle pek ilgılenmeyen mer- kezi "hökumetten" değil, kendi çevresinden, şıiri önemseyen militan dostlardan kaynaklanıyor. "Dilin Egemenliği" başlıklı yazısında şiir üstüne şun- ları yazıyor: "Bir bakıma şiirin gucü ya da yeterliği sı- fırdır - bir dizenin bir tankı durdurduğu gorülmüş şey değildir. Öte yandan, suçlanan ile suçlayanlann önünde kumsalda kuma bir şeyler yazmaya benzer şıir. Suçlanan ile suçlayanın sustuğu, kendilerinı iyi- ce gözden geçirip yeniledıkleri bir nokta." Şiin yazan birey ile okuyan toplumun ılişkısı üeeri- ne düşünmek gerekıyor. Prof. Nernti Uygur'a ödül Kültür Servisi- Türkiye Felsefe Kurumu tarafından 17-18 Kasım tarihleri arasında Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen "FeLsefe Açısından Eğitim ve Türkiye'de Eğitim" seminerlennın son aününde. felsefeye ve eğıtime katkılanndan dolayı lstanbul Ünıversitesi profesörü Nermı Uygur'a ödül verildi. Uygur'a ödülü Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi tarafından verildi. Semınerlerın sonunda Türk eğitim yaşamına değerli katkılanndan dolayı Hasan Âli Yücel veTakiyettin Mengüşoğlu'nu anına günlennın düzenlenmesi karan alındı. Çağdaş Bale Topluluğu'nun göstenisi Kültür Servisi - Çağdaş Bale Topluluğu. 24. yılında da gösterilerini sergilemeye devam ediyor Topluluk yann saat 20.30'da Kadıköy Haldun Taner Tıyatrosu'nda. topluluğun sanat yönermeni Cem Ertekin'in koreografileri ile sırasıyla "Bır Yaz Günü" (Çaykovski). "Equinoxe" (Theodorakis). "La Somnambule ' Uyurgezer" (Bellini) adlı yapıtları sahneleyecek. Talar Margosyan. Oral Yazıcı. Banu Korkut. Murat Kurtulmuş ve Esra Ulutan'ın da solist olarak dans ettikleri topluluk 17 kişiden oluşuyor. 11. Istanbul Antika ve Dekoratif Sanat Fuarı Kültür Ser>isi - Kültür ve Sanat Varlıklannı Koruma ve Tanıtma V'akfı (KÜSAV) tarafından düzenlenen 11. Istanbul Antika ve Dekoratif Sanat Fuan bu yıl 21-26 kasım tarihlen arasında Yıldız Sarayı Silahhane bınasında yapılıyor. Fuara yerli ve yabancı antika kuruluşlan, dekoratif sanat kuruluşlan. sanat ve dekorasyon dergıleri ile sanatçılar katılıyor. Fuarda islam eserlerı. mobılya. halı, kılım. tekstil, tablo. baskı, harita, gümüş. cam, heykel ve bronzlar. metal eşya. saatler. mücevher. porselen ve seramik ve dekoratif eserler yer alıyor. Fuar etkinlıklen arasında, KÜSAV Sanat Galerisi'nde değerli Osmanlı ve Avrupa sanat eserleri ile Türkıye'nin ilk kadın ressamlanndan Bedıa Güleryüz'e aıt özel bır resim koleksiyonu da sergilenecek. "Kent Varoşları" sergisi Kültür Servisi -11. İstanbul Fotoğraf Günlen kapsamında V1SÜ ve YTÜ Fotoğraf Bölümü öğrencılerı "Kent Varoşlan" adlı sergılerinı Atatürk Kİtaplığı'nda açtılar. Öğrenımlen boyunca çeşitli nedenlerle kent varoşlannda ya da varoşlaşmı> bölgelerde çalışmalannı sürdürdüklerinı soyieyen oğrenciler. sergiye yönelik organizasyonu ekip çalışmasıyla gerçekleştırmelerine karşın. bıreysel çahşmayı yeğledıklerinı belirtiyorlar. "Kent Varoşlan" fotoğraf sergisi 29 kasıma dek görülebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear