Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
»AYFA CUMHURİYET 19KASIM1995PAZAR
14 KULTUR
Topkapı'ya
âşıkşairin
heykeli dikildi
Kültür Servisi-Hevkeltıra:, GürdalDu-
\ar"ın yaptığı. İsveçlı şaır Gunnar Eke-
löfın heykefı. k\ eç Konsolosluğu bahçe-
sinde îsveç Dış Tıearet Bakanı Mats
HeHström'ün katılacağı bır torenle 25 ka-
sımda açılacak
1907-1968 yıüan arasında yaşayan
Gunnar Ekelöf. 1965 yılında Türkiye'ye
gelmis,. İstanbul \e İzmır'i ziyaret etmiş-
ti. Bızans \e Osmanh kültürüne olan ilgı-
si yüzünden Türktye'ye gekn Ekelöf"ün
Türkıye'de yazdığı şiırler. aynı yıl Divan
adlıbirkıtaptatoplanmıştı. Ozelhkle. Ka-
riye, Ayasofya.Topkapı Sarayı gibı yerler-
den etkıknen Ekelöf. buralardaki moza-
iklen gördüğu akşam 'Divan'ında yer alan
60 şıirin P'sını yazmıştı.
izmır'de Efes. Manısa. Salihli ve arke-
olojik verkri gezen şain etkıkyen şeykr-
den bin de Kurban Bayramı olmustu. Türk
\e Bızans kültürlennde. kendı sos^al \e
politık düşüncekrininyansımasını buldu-
ğunu söyleyen Ekelöf, Dı\ an "da da tkttda-
ra karşı direnış ve ısyanı anlaııyor. Ekelöf
şiirlennı. Hınstıyan \ e Doğu külturlennm
kansımı bir tariV^el ortam uzenne oturt-
muş
Türkıye'ye olan zıyaretınden 1968 yı-
lındakı ölümune kadar etkiknen Eke-
löf'ün son isteei. küllerinin Salıhlı'deki
Gümüş. Çav ı'na fırlatılmasıydı. Ekelöf. şu
anda. kendısmı çok etkıleyen, Doğu ile
Batı arasındakı bu yerde yatmakta
1943 yılında Türk şaır dostlan tarafın-
da yaptınlmaya karar venlen. Ekelöf ün
Gürdal Duyar tanfmdan yapılan heykeli.
Isveç Konsolosluğu bahçesinde duracak
Heykelın ileride Salihli'ye dikılmesi plan-
lanıvor.
Osmanlı
eserleri
müzayedesi
Kültür Servisi- Ponakal Sa nat ve Kül-
tür E\ inin, Selçuklu. Osmanlı sanat eser-
leri, hat v e tablolannm yer aldığı
l
*95Son-
bahar MüzayedesT. bugün saat 15.00'te
Conrad Otel'de gerçekkştirikcek. RafTı
Portakalın sunacağı müza>edede Osman-
\ı Hanedanı.Eskı KralFaruk,SalahCim-
coz,Suavi Sonar kokksıv onlanndan eser-
kr yer alıyor.
Müzayedede ilgı görmesi beklenen
eserlerarasındaaçılışfiyatı 3.5mılyarTL
olan Osmanlı Hanedan Kokksiyonu par-
çalanndan "Tombak Sin'fbaşta gelıyor
Fatih Sultan Mehmet portresi (2 5 mıîyar
TLı. EpoquelU NapoKonBronzSaatve
2 Şamdan (1 5 milyar f L). Haffl Paşa'nın
"Şakayıklar" adlı tablosu (L5 mıly arTL),
Dimitri Andreodisin "Kantocu Peruz"
adlı tablosu i 1 milyar TL) da müzavede-
nin ilgi çekicı parçaları ara^ında yer alıyor.
Müzayedede Türk resminın ustalanndan
CihatBurak.Fikret MuaUa.Bedri Rahmi,
Abidin IKno, İbrahim ÇalU'nın yanı sıra,
Osman Hamdi. Yazmacrvan, Leopold
Le\\ \e Hoca AKRıza'nın yapıtlan da sa-
tışa sunulacak
îngiliz Ulusal
Operası'ndakriz
Kültür Servisi - Englısh Natıonal Ope-
ra (lngılız Llusal Operası), bugünlerde tam
birkrızyaşıvor. Operanm genç müzık dırek-
törii Sian Edwards'ın görevınden beklen-
medık bır zamanda aynlışı. knzın başlıca
nedenı. Operanm genışkıtlelerkbuluştufru
8O'lı yıllardan bu yana lngıltere"de bu tür-
den bır krız hıç yaşanmamışü.
O yıllarda kendıne güvenlı, çok başarılı
prodüksıyonlara ımza atan bır kurum olan
ENO"mn bugün geldiğt noktayı anlayabıl-
mek ıçın biraz geriye dönmek gerekışor.
ENO'nm Genel Yö'netmenı Messrs Peter
Jonas, Mûzik Dırektörü MarkEWer ve Pro-
düksiyonYönetmenıDavidPountney'ınbır
zamanlardüşkdıgı gıbı lngılız Ulusal Ope-
rasır.» •'popülerkültürünen önemliunsunı"
haline getırmek hâlâ mümkün olabıkcek
mı? ENO'nın tarirıınde en fazla genç ızk-
yıciye ulaştığı şu giınlerde böyle bir kriz ya-
şamasmın ardında \atan nedenler çok çeşit-
li. Kimılen, SianEdwards gıbı genç binsı-
nin yönetıcı olarak yeterınce başarılı sayt-
lamayacagını. çünkü ona \erikn bu sorum-
lulıığu yenne getırecek kadar deneyımlı ol-
madığını savunu\or. ~OperaNow" dergısı-
nin editörlennden Graeme Gray. Ed-
vvards'm. sadece daha çok genç seyırcı top-
lamak adrna göreve getirüdığmi söykrken
Edvvards' ın bır de\ let kurumunun başında
olmak ıçm henüzyeterınce dene\ imlı olma-
dığını belirtıyor. İCurumlayaptığı sözkijme
gereği gelecek sezonda "Fideüo'"yu sarine-
lemesi gereken Edwards, sözkiımesinı tek
taraflı feshetmis bulunuyor. Kurum yetkilı-
lerı istıfanın "ki^setbir nedenden"kaynak-
landığmı belırtiyorlar. ENO'nun ya>adığı
kurumsal sorunlarm yant sıra. maddt stkın-
tılar ve mekânsızhğın da aynı zamandabo>
göstermesı, sorunlarıbir kat daha aıttmvor
Bu çerçevede kimlığıni de tazelemek gere-
ği ile karşı karşıya olan ENO'nun zoru ba-
şanp bajararnayacağtnı zaman gösterecek.
Yok bir sa^amdal tutunacak
Bienali'ne katılan Mona Hatoum, biraz Filistinli. biraz Lübnanlı, biraz îngiliz, biraz da hiçbiri
AHL ANTMEN
Uluslararası tstanbul Bıenali'ne katıl-
mak üzere Türkiye'ye gekn Lübnanlı
sanatçı Mona Hatoum, geçen Venedık
Bıenah'nde \e daha sonra Londra'dakı
Tate Galensi'nde sergılediğı "Corps
Etranger" (Yabancı Gö\de) ışiyk
epeyce yankı uyandırmıştı. Sanatçı bu
ışinde. küçük. sılindir bir odanm zemı-
nıne yerle^tirdığı daıresel bir vıdeo ek-
ranıyia ızkyicıyi kendi vücudunun de-
rinlıklerinde gezdırmiş, ıç organlannı
bir seyirlik olarak sunmustu.
Sanata fıgürün dönüşünü kutlayanbu
yıiki Venedik Bienali"nde yer alan en il-
gınç işlerden bıny di Hatoum'unki, insan
fıgürünü akla gelmeyecek bıçimde so-
yutlaştırmış (ve de kımhksizleştirmiş)
olması bır yana. ınsanı bir birey değil de
bir sıstemin tçinde bir 'sayı' olarak gö-
ren sosyal yapılara eleşüri getınyordu
Mona Hatoum ile. işlerini sergıkdığ
Aya Irinfde konuştuk. 20 yılı aşkm bır
süredir Londra'da yaşayan Hatoum, ls-
tanbul'da çocukluğunun geçtigı Bey-
ruı'u anımsadıgını söylüyor. Söyleşiyı
yaptığımız gün, sabah kahvaltısında zey-
tın domates yemış olmaktan son derece
hoşnuttu. Istanbul'da az da olsa onu hiç
terketmeyen yabancılık hıssınden biraz
olsun sıynlmıştı sankı.
- G*çmişinize bakınca. pek çok fark-
h kimlik arasmda sıkı^ıp kalmı^ olduğu-
nuA görüluyor— Lübnan'da Filistinli bir
ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmi^ ol-
mak. derken İngiltere'de Lübnan'dan
geltni^ bir Filistinli olarak vaşamak v«
bir de kadın olmak, bunlann hepsi ara-
sında bir kimlik çabşmast >aşı>or olma-
hsınız. Hangisi ön planda?
Aslında kesin bir yanıtı olmayan, zor
bır soru bu. Öncelıkîe geçmiijimden söz
edeyım Lübnan'da doğdum, ama Lüb-
nanlı değılim. Ailem Filıstınliydt,
1948'de krail de\ leti kurulduğu zaman.
kaçmak zorunda kaldılar. Aslında Lüb-
nan'a, yaztatilknni geçirmek üzere git-
mışlerdi ama gerı dönemediler. 1975 yı-
lında kısa bır tatil ıçin Londra'ya gittı-
ğımde ben de benzerbır olay ya^adım.
O sırada Lübnan'da savaş çıktıât ıçm
havaalanlannın kapatılmış olması nede-
niyle Lübnan'a dönemedim. §imdi;
Lübnan'da Filistinli bır ailenin çocuğu
olarak dünyaya gelmiş, olmak kimlıgtm
açısındanönemli ölçüdebelirkyici ama,
ben 20 yıldır da Londra'da yaşıyorum.
Artık tam an'.amıyla bir Arap sayıla-
mam. Lübnan'a gittiğimde, oradaki m-
sanlarla kendimı rahat hissetmiyorum
çünkü değıştim. Öte yandan îngiliz de
değılim, hiçbir zaman da olmayacağım.
Dolayısıyla bulutlann üzerinde gezinir
gibi bir duygu yaşıyorum. ne o ne öte-
ki.. arada'kalmışhk. Benim içm yurt
kavrammm karşılığı yok. Özdeşkşebil-
diğim bır yerden yoksunum.
t
Sormüar sanatutna suayor'
-Sanatıbir kimlik ara\ışı içinaraçola-
rak kuüandığınız sö\knebtlir mi? Sana-
tıru/da bu ne denli belirle> ici?
Kımhğımj onaşa koyayım diye yola
çıktığım hiçbir ış olmadı, ama sözkonu-
su sorunlar kaçınılmaz olarak sanatıma
sızıyor. Savaşla cebelkşmis, bır ülkede
yaşamış olmak, ıçimde sürekli duydu-
gum o kuşku. kaygı, gözlediğim şıddet
ister istemezyapıtlanma yansıyor. Ama
hiçbir zaman bunlan anlatmak için yo-
la çıkmadım. Genelde. yapu tamamlan-
dıktan sonradurupdüşündüğümde. evet.
dıyorum. o hiçbir yere an olamama duy-
gusu yıne sızmi!} ıçeri
- Londra'dakı \\ hite Cubc Galeri-
si'ndt açtığınu sergidc, "You Are Stıll
Here" (Hâlâ Buradasın) başlıklı bir işi-
nizvardı. Bir avnanın ü/erineşaalmış bu
y;i?ıda sergide gezen İ7le\ici kendine ba-
kıp, neredeolduğununbilincine \an> or-
du: insanınbulunduğu >cr ilekimtiği ara-
sındaki zincireişaret eden bir tşti bu. Siz
20 yıldır Londra'da >aşı>"orsunuz. peki
bu nasıtyanstdı sanatınua'
Yapulanmm geçmışımle ilgılı olup ol-
madığını sorduklannda. evet dıvorum.
ama aynı zamanda
ıçinde yaşadığım ko-
şullan, yerı de gözar-
dı edemıyorum. Bu
sorunuza bır ornekle
yanıtvereyim. "Light
Sentence"(HafıfCe-
za) adında bir işım
vardı Bır galenyı tel-
lı dolaplarla kaplamıştım. ama bu do-
laplar hayvan kafeskrıne benziyordu.
Asrupa'da. kent dışında yoksullar için
kurduklan o tektıp, kutukutu e\ len çağ-
nştınyordu.
Fransa'da bunlara 'tavşan kafesi' de-
nihyor, küçücük. insanlar geceleri gidip
oradayatıyoriar. Gerçekten de çok basıt.
tek tip, boğucu bir mıman yapi düşü-
nün. Işın ismi "Hafıf Ceza" çünkü bu-
ralarda yaşamak gerçekten de bır tür ha-
pis cezasma benziyor. Bu i^e bır parça
hareketkazandıran §ey ıse. galenmn tam
ortasına asılı olup, aşağı yukarı hareket
eden tek bır ampül. Böyle hareket edın-
ce. kafeslerin üzennde gölgelenmelere
neden oluyor ve \er sanki ayaklanmzm
altmdan kayıyormuş duygusu uyandın-
yor. Ayrıca tek bır ampül, bir gozaltı ha-
vası da yaratıyor tabu. Nereye giderse-
nız gıdin. bırisı bizi izlıyormuş. gibi. Bu
ışı yapukıan sonra. yıllarca sürgün yaşa-
mışbır insanın tutunacağı sa|lam bir dal
olmaması gerçeğinden yola çıktıgımın
farkına \ ardım. O mekânda ışte bu duy-
gu\ u \ aratmay a çalışmıştım. bu aynı za-
manda benım Ingıltere'ye ılk geldıgım-
de hıssettığım duyguydu. Ya da şımdı
Lübnan"a donduğumde hıssenığım duv -
gu. Ben ışlenmk, ^unu >unu yapmaya
çalısjtım gıbi açıklamalar yenne.bırduy-
gu uyandırmaya çalışıyorum.
Dışardan içeriye bakmak
- Batı ile 'Batı olmayan' arasındakı
ilişkiler kopuk bir biçimde sürüyor, bu
kopukiuğa son \çrmek için girisÛen ça-
balar isegenjek anlamda bir uluslarara-
sı temel oluşruramıyor...
Hep bir başkalan" \~&r.~
O kadar çok kıbu' baş-
kalan'... Batı toplumun-
da bık. örneğin ışçi smı-
tındansan.başkısısın K.a-
dınsan. başkasısın. Bey az
degılsen, başkasısın. Ben
kendımi başta çok marjı-
nal bır kışı olarak göruyordum. Zaten o
dönemde performans sanatı yapıyordum
kı bu başh başına marjmal bır etkinhk-
tı. Ama aynı zamanda çok ayncalıklı da
olduğumu düşünüyordum çünkü dtşar-
dan ıçenye bakabılıyordum. Yani bu.
eleştırel bır bakış ıçın çok önemli bır
noktaydı
\ynca performans sanatının doğasın-
da bır tepkısellik yatıyor. dolayısıyla
dogru bır şey vapttğım kanısındaydım.
Ama sonra, performans çok kabul gören
bir şey olmava başladı, o tepkiselhgın-
denbir şeskr vitirdi.
îşte o zaman mekân düzenkmekrine
gıriijtım, çünkü bu tÜT ışlerde o mekân-
da farklı bir ortam varatabıliyor. ınsan-
lara tepkılenmı anlatmak yerine. benim
tepkıknmı benım gıbi duyumsamalan-
nı sağla>abilıyorum.
- İnsan >ücudu, son \ıllarda yeniden
sanatın ana tdekleri arasına gjrdi. Siân
buyıl Venedik Bienali"nde sergilenen işi-
niz de bu >oğun ilgin'm en uç noktasında
bir yerde\di~ ld€\iciye iç organlannızı
bir seyirtik olarak sunmuştunuz!
Bence \ ücudumu2 aracıiığıyla algılı-
yoruz dünyayı. Başta performans sanatı
yaparken. çevremde vücudu dışlayan o
katı Batı entekktüehzmıni de protesto
ediyordum bır bakıma Batı'da salt akü,
salt mantık var. ingiltere've ilk gittiğim-
de. çevremdekı insanlar vücutsuz kafa-
1ar gıbi gehyordu bana, boyundan aşagı
ne olup bmiğı konusunda tamamen du-
yarsız'. Ben, işknmde izleyıcı ile fizık-
sel bir ılişki kunrıay a çalışıyorum, o me-
kândabenım ne yaptığımı salt düşünmek
yerine, mekâna gırdığınde fiziksel bir et-
kıkşım ıçme gırsın ıstiyorum.
- \ aptığını/ işler birbirinden farklı da
olsa, hepsi arasında bir ortaklık varmış
gibi.gaÜbabu da o' arada kalmışlık' duy-
gusundan kaşnaklanıyor degil mi?
Düşüncekr çok farklı bıçımkrde
form bulabılıyor ama evet. bütün vapıt-
lanmı bırbınne bağlayan bir zıncir var
aslında. tstanbul"da yaptı|ım işler örne-
5ın. halı \e kıhmlerin işkvleri üzerine
kurulu Yere serdıgimız bu eşyalar ashn-
da ınsanda evcıllık. sıcaklık gıbi duygu-
lar uyatvdırmak için tasarlanmış ama ben
onlara farklı bir açıdan bakıyorum: Aya
lnnı'de yaptığım ışkrde, uzaktan gayet
saf. kendı halinde bir eşya gibi görünü-
yor ama yaklaşınca üzerinm iphk yen-
ne iğnelerle kaph olduğu görülüyor. lz-
leyict, üzennde yürüyemeyeceğinin bi-
lincine vanyor. çünkü ınsanı rabat ettır-
mek için tasarlanmış bu eşya, korkunç
bir boyut kazantyor. UtanbuVda sergık-
diğim ötekı işim ise bır seccade, o da ig-
neli. Burada da yine tanıdık ve güveni-
lır bır eşyanm farklı bir boyut kazan-
ması. insanı tedirgin etmesı. bildiği ger-
çegin ayaklannın altında kayması gibi
bir ovun sözkonusu
25yıllıksavaş,belgeseloluyor
'Kamn Hazinesi 'nin serüveni; Özgen Acar TankAkan ve YıısnfKurçenli birlikteliğiyle fılmyapılacak
ECETEMELKURAN
ANKARA - -Tutku mu, saplantı mı?
Saplann sanmm."
Sınema oyuncusu Tank Akan. Karun
Hazinesi ile olan ılışkısını böyle tanımh-
yor. Akan. saplantısmın nedeninı ^övle
açıklıyor.
"Yakıntarihika\ramakdahazor. Ama
Kamn Hazinesi. görsel olarak çok çarpı-
cı parçaiardan olu^uyor. Bunlan ka\ra-
yan insanın, ufkunun genişle>eceğine ina-
nıvorum ben. \vnca. çok önemli
olan Anadolu uşgatiığından Türk
halkımn pek haberi vok. Toprakla-
nmı/da bu kadar çok değerin bira-
radabulunmasuberaberindebir de-
ğersiztik>amlgtsı da yaratmış. Bun-
lara engel olmak gerek. Bir de dün-
ya tele\iz>onlannda Anadolu'nun
>ata> ve dike> olarak ne kadar zen-
gin oldugunu göstermek. Bu belge-
sel istediğimiz gibi olursa. daha >a-
püacak çok belgesel v«r."
Türkıye'ye geri getırikn Karun
Hazinesi ve yurtdışına kaçınlan No-
el Baba Hazmesi'nın öyküsü, Tank
Akan. gazetemiz yazan Ozgen Acar
ve yönetmen YusufRurçenli'nınça-
balanyla bır drama-belgesel olarak
çekılecek. Senaryo yazım çalışma-
lannı sürenbelgeselin çekımleri nı-
san aymda başlayacak.
Karun Hazinesi'nın Amenka Bır-
kşik Devletleri'ndekı (ABD) Met-
ropolitan Müzesi'nden Türkıye ge-
rı getirilmesı ıçm 25 yıl boyunca ça-
lışan Özgen Acar için, ş,imdibır bel-
gesele dönüşen öykü. çok öncelen
başlamış:
"Öteden beri ören yerterini. tari-
hi kalıntılan merak ederdim. tlko-
kuldan hasla>an bir merak bu. Ce-
vat ŞakırK.abaağaçh'mn(HalikamasBa-
lıkçısı) kitaplanyla desteklenen bir sevgi.
Gazeteciliğebaşİadıktansonra.borçharç,
tatülerdeörenyerlerinitespitetmeklebaş-
ladım işe. Temmuz 1970'de. Türkrje've
bir İngilizgazeteci geUü. Türkiye'deki ar-
keokıji muhabirierini amormuş. Gazete-
lerdearkeoloji muhabiriyokelbette. Ama
bu konuyla ilgikndiğim için benimle go-
rüşnıck ismii. Karun Hazinesi'nin peşin-
devmiş. Haant'nin Anadolu'dan Metro-
politan'a kaçırıldığını \e orada kimseve
gösterilmeden gi/lendiğini öğrenmiş,. Bir-
likte araşnrdık. Bir ıpucuna rastla>ama-
dık. Çalışmanın sonunda ben donemin
Küitür Bakanı'nın. tarihi eser kaçakçuV
ğın» engellemeve >e kaçınlan eserierin
Türki>e've geri verilmesi gerektiğine iliş-
kin geneİ bir demecini gazetede >azdım.
İngiliz ga/eteci. kendi gazetesinde olayı
"Türkıye Karun Hazınesı'nı gerı ı^ıyor"
başbğiyla yayınladı. Bu olay beni dü-
şündürdü; hazine ne İngiltere'den ça-
lınmıştı. ne de İngiltere'>e kaçırılmış-
tı. Ben Türk bir gazeteci olarak. bu
olavla ilgilenmelivdim. Serüven o gün
başladı."
Pekı 25 yıllık savaş.ta rahatsız olanlar
şöyle anlatıyor Kurçenlr
"Belgesel kendi içinde bir dra
dahaçoktablolargjbigöreceğjzTılmi. An-
latıcı. zamanlar arasında dolaşacak. Bel-
gesel üç zaman diliminde geçecek. MÖ 6.
yuzyılda Lidya dönemini >e Kamn Hari-
nesi'ni, MS. 6. \-uz\dda Bizans IŞgarh-
ğj'nda Noel Baba Hazinesi'ni işleyecetjz.
3. zaman dilimi hazinelerin kaçınlmasu
davalann açılması ve Karun Hazinesi'nin
geridönü^ünüanlatacak.Dekoriarvekos-
tümleriçinçoksayıda uzman çalışmalan-
run Hazinesi'nin Türkiye'ye geri getirilmesi için verilen 25 yıllık
savaş. drama-belgesel olacak. Nisan aymda başlayacak çekimler için
ok sayıda uzman çalışmalanm sürdürürken. sinema oyuncusu Tank
Akan. yönetmen Yusuf Kurçenli ve gazetemiz yazan Özgen Acar, Anadolu
Uygarhklan Müzesi'nde Karun Hazinesi başında buluştular.
\ok muydu?
"25 >il bo\unca bir çok bakan değjşti.
Bazılan. îş çıkanyorum di\e kızdı. \urt-
dışında açılan davalar için para harcan-
masıııa sinirlenenler oldu. Kimse hazine-
nin geri gelebileceğine inanmıyordu. Ama
geçen \A bunu başardık."
Belgesehn yönetmenı Yusuf Kurçenli
için. yıne Tank Akan'la birlikte gerçek-
lestırdıklerı "TaşlannSırn" fılmiykbaş-
lamış Karun Hazınesı belgesehne gıden
yol. Bır arkeoloğun yaşamını fılm yapar-
ken arkeolojivkkurulan ılişki. şımdı Ka-
run Hazinesi içm bır drama-belgesel ya-
pılmastm saglamış. Tank Akan'm ça|rı-
sıylakatıldıgı çalışmanın \ereceğı ürünü
nı sürdürüv or.O dönemin>aşam koşulla-
rını \e insanlann gündelik va^avışlanm
araşhnvoruz. Ankara'da. Anadolu l'y-
gariıklan Müzesi'ndetoplanmamızın ne-
deni de bu. Burada hazinenin parçalanm
gorüp. ashyla ayırt edilemevecek takütle-
rini japtıracağız. Bunun için müze mü-
düriüğünden >ardım alacağız. Nlekân
araştırması için Sard. Antaba ve İstan-
bul'da çahşmalar yapıyoruz. Lvgun me-
kanlan bulmak için yurtdışı çekımleri de
yapnıavı planlıvonım.
1
"
Türkıve'dekı kultur \e tarih \arlıkları-
nın yurtdışında tanıtılması amacını taşı-
\an drama-belgesel ıçın bütçe sıkıntısı,
W90yılındanben sürüvor.Tank Akan'ın
bu konuda görüştügü kurumlar arasında
TRT ve Küîtür Bakanlıgı da var. Ancak
her ıki kurum da. ıstenıkn parayı sağla-
yamamış. Akan, kalıtesız bır yapım ger-
çekkştırmektense. bekkmeyi yeğlemiş.
Belgesel ıçınbaşvurulan sonkurum, Baş-
bakanlık Tanıtım Fonu. Kurum, tasanyı
reddetmıyor, ancakkaynak yetersizliğın-
den dolayı gen çevirmek zorunda kalıyor.
.\ncak, Akan'ın ikıncı kez yazdığı uzun
dıkkçeyle ıstenıkn paranm yansını ver-
me> ı kabul ediyorlar. Gereken miktann
dığer yansını da Efes Pilsen sağlıyor.
Böyklıkle çahşmalaT başlıyor. Akan.
bu konuda şuniarı söylüyor-.
"Genel Kurmay Başkanlığı. boyle
belgesellerietarihieser kaçakçüığımn
öıdenemeyeceğinisöyleyerekbaa idn-
leri vermeyi erteledi. Ama zaten bu
belgesel yayinlanınca. tarihi eser ka-
çakçıhğı bitecek dive bir şey yok, ola-
maz. Ancak. insanlan biünçlendir-
mek,dahada önemlisibelgesettn yurt-
dışındagösterimini sağlavarakTürld-
ye'nin bu konudaki kararhğını anlat-
mak gerekiyor diye düşünüyorumr
Noel Baba Hazinesi
Karun Hazinesf nin konu edinildi-
gı belgesehn bir bölümü de yurtdışı-
na kaçıntan Noel Baba Hazinesi ile
ilgılı. Araplann Kral HarunReşıt dö-
nemmde, Bızans Imparatorlugu'ndan
ganımet olarak aldıgı hazine. birbas-
km sırasmda Antalya'da Kumluca'ya
gömülmüş. Hazine, 1963 yılında il-
gınçbirbiçimde onaya çıkmış. MS 7-
9. yüzyıllara aıt olan hazineyi, HÖrrü
adında bır kadın çoban bulmuş. Hor-
rü'nün anlattıklannabakılırsa. bır ge-
ce önce 12 yaşında bır kız çocuğu rü-
yasına gırmış. Kız,
u
Seni zengin ede-
cegim ama kimseve söyleme. Kocana
büe söyleme. iaten o gevezenin teVT de-
mış. Erıesı gün keçikrden bırimn ayağı
toprağa gömülü bır zıncıre takıhnca Hör-
rü elkriyk kazıp hazineyi çıkarmış. Çev-
redekı adamları çağınnca, herkes elinde
bırer gümüş tepsi % e değerli eşyalarla eve
dönmüş. Hazıneden pay alamavanlar di-
gerknni jandannaya şıkâyet edınce, bu-
îumuların Noel Baba Hazinesi oldugu an-
laşılmış. Hazınenın bır kısmı Antalya'da
kalırken bir kısmı da ABD'dekı Dumbar-
ton Oak's Müzesi'nde ve bazı Avrupah
kokksıyonculara gıtmış. Noel Baba Hazi-
nesi. bütün öyküsüylebelgeseldeyer ala-
cak. Noel Baba'nm doğum yerinin
Anadolu oldugu dünyaya duyurulacak.
KO^EBENT
ENİS BATUR
EdebiyatBıyığı
Murat Belge'nin, Fol dergisinin 2. sayısında ya-
yımlanan 'Bıyık Muhabbeti' başlıklı denemesini oku-
yunca canım çok sıkıldı. Ne zaman tyi bir şiir, iyi bir
deneme okusam böyle canım sıkılır benim: Onlan bir
başkasının yazmış olmasına içerler, hayıflanırım.
Bereket bu sağlıksız duygu kalıcı olmaz: Ertesi
günden başlayarak rastladığım herkesi, o şiiri, de-
nemeyi okumaya zortanm. Okuduktan sonra ararlar
beni, bu kez birlikte övmeye koyuluruz o metinleri.
Bu kez de kendi yazdığım bir metinden söz ediliyor-
muş gibi keyiflenirken yakalanm kendimı. Anlaşilan,
Roland Barthes'in 'metnin verdiği zevk'ten anladı-
ğı buydu; Yazarken de, okurken de zevk almayı bil-
mek çok önemli görünüyor bana.
Sözün kısasr. Murat Belge'nin 'Bıyık Muhabbe-
tı'ni okuyun lütfen. Erkek gövdesınin bu garip akse-
suvannın retrospektif değerlendirmesini görebilirsi-
niz orada. Bu, sizi yönlendirmek ıstediğım asıl met-
ne başlamak için ıdeal bir alıştırma olacaktır aynca:
Tahsin Yücel'in beş-attı ay önce çıkan romanına
getireceğim sözü şımdi; 'Bıyık Söytences/'.pek çok
önemli kıtapgibı sessizlikie ele alındı görebildiğim ka-
darıyla, oysa bir başyapıttı düpedüz.
TahsinYücel'in anlatılannda, baştan beri, büyük bir
üslup ve izlek tutariılığı göze çarpıyor. öyle ki, onun
bir ırmak romanı parça parçayazdığım, sonunda or-
taya aynştınlması güç bir gövde bütünlüğü çıkaca-
ğını ilen sürmek kolaylaşıyor. Özel bir haritası var bu
dünyanın, özel bir nüfusu var. Zamanla bulmacanın
parçalan yerlerini alıyor, okur resmin bütününü gör-
meye başlıyor. 'Bıyık Söy/ences/'de böyle: Şüphe-
siz bağımsız. özerk bır anlatı. Ama ilk satırlardan
başlayarak onu Ötegeçe'ye, Ötegeçe'kahraman'la-
nna, başı ucu açık söylenişi ile 'Vatandaş 'a, traji-ko-
mik serüveni ile 'Peygamber'e, hikâyeciliğimizın do-
ruk noktalanndan biri saydığım 'Dokuzuncu'ya' bağ-
lamamak elde mi?
'Bıyık Söylencesı', yazann büyüteç altına aldtğı
aynntının utkusunu getıriyor: Cumali'nin yenı terie-
yen bıyığından 'Karapala' olmasürecine; bıyığıylaef-
sane olmayı seçen bireyin çevresinin bu efsaneyi
besleyişinden trajikyalnızlığına, anlamsızlığına gidi-
şine uzanan, halka halka ilerieyen bir roman.
Tahsin Yücel'in yazariığının bamteli bu krtapta da
ayan beyan görünüyor, öte yandan: Sıradışı gibiymiş
izlenimi yaratan bir öykünün, bir kahramanın, bir se-
çimin içınden toplumun alabildiğinesıradan, yaygın
reflekslerini, neredeyse genel görünümünü veriyor
yazar.
Ikı düzlemde de okunabilir 'Bıyık Söylencesı': Bi-
reyin aynlma, kendini koyma, farklılığını geliştirme öz-
leminın karikatür boyutlannı alan güzergâhı da izle-
nebilir bu romandan; cemaatin iki yüzlü sergüzeşti
de. Onlar için öylesıne canaltcı bir ortak simge ya-
kalamtş ki yazar, hayatımızın ortasında yer alan bu
ögeye neden daha önce buncaincelmiş bir bakış ge-
tiremediğimizi düşünmemek elde degil.
'Bıyık Söytencesrnden dört-beş ay sonra, bu kez
Anglosakson dünyasının bir yazanndan, yaklaşık bir
ay önce ölüm habenni aldığımtz Kingsley Amis'ten
de aynı izlegi işleyen birroman çıkageldi: 'Yaşamöy-
kü Yazarıntn Bıyığı.' Ilgınç bir rastlantı. Karşılaştırma
yapma isteğinihemen devreye sokan bir kesişme ör-
neği.
Amis'in romanında da başrole çtkıyor bıyık. Yaşlı
bir romancı ve esiyle genç bir yaşamöykü yazannın
kurduklan üçgen ilişkimin motoru görevini üstleniyor
bu gövde aksesuvan. Batı dünyasında da başlı ba-
şına bir simge tarihi oluşturan bıyığı yeterince işte-
yememiş Amıs; üstelik romanının gerilim hattını onun
üzerine kurmuş olmasına karşın. Hep böyle sorular
gelır çöreklenir zihnıme: 'Bıyık Söylencesı 'ni okuma
olanağı olsaydı, benim 'Bıyık Muhabbeti' karşısında
kapıldığım türden duygulara kapılır mıydı Kingstey
Amıs?
Bütün bu bıyıklı metinler, bıyıklı hayatımıza güçlü
ışık düşurüyor bır anda. Ülkücü bıyığı. sosyalist bı-
yığı, Hıtler bıyığı, Şarlo bıyığı, palabıytk, karanfil bı-
yık derken bıyık altından bıyık üstüne düşünüyor,
düşlemeye koyuluyoruz.
Bireyleri vetoplumlan anlama, anlamlandırma sü-
recinde bıyık edebiyatı belli kı büyük önem taşıyor.
Sıra şimdı bır Bıyık Sosyolojısi, Fenomenolojisi, Psi-
kopatolojisi kurmaya gelecek.
Sıra daha önce sakala. sakallılara, onlann bıyıklan
alaşağı edecek iktidanna gelmezse tabii.
Hâmiş: Telefızyon
"Opera-Bate Aylık SanatDepgisi"
Kültür Servisi - Türkiye'nın ılk opera ve bale dergisi
"Opera-Bak Aylık Sanat Dergisi" bu ay birinci
sayısıyla okuyucusu ile buluşuyor. Yayın
yönetmenliğini ve yazıişkri sorumluluğunu Tamer
Aykut'un yaptıgt dergınin yayın koordinatörlûğünü
Selçuk Alpay, İstanbul Temsıkıliğinı Suat Ankan,
îzmir Temsikıliğiru Erdogan Öztürk ve Mersuı
Temsıkıliğinı Özkan Çavdaroglu yapıyor, Opera, bale
ve çokseslı müziğin her alanında yurtıçi ve
yurtdışından haber. yorum. röportaj ve düşün
yazılanna yer verecek olan dergıde, opera ve bale
sanatçılannın makalekn ık diğer evrensel sanatlara da
yer verikcek. Ankara, İstanbul. Izmir ve Mersin
Devkt Opera ve Baksi Müdürlükkri gişelerinden 75
bin TU den satışa sunulacak dergiye okurlar abone
olarak her ay sahip olabilecekkr.
Rıtat Özbek'in halı ve kttim sergisi
LONDRA(.\A) - Ünlü Türk modacısı Rıfat Özbek'in
kılim ve halı sergisi Londra'nın Chealsea semtindeki
Blue Bırd Garage gaknsinde açıldı. Özbek'in sergide
yer alan 30 halı ve kilimi Türk motiflennden oluşuyor.
Rıfat Özbek, ilk kez böyle bir şergi düzenlediğini
belirterek sergiyi. bir grup îngiliz halı üreticisinin
isteği üzerine oluşturduğunu söyledi. Karanhk ve
geniş bir mekânda düzenknen sergide açılışa gekn
ziyaretçilere dolma, içli köfte gıbi geleneksel Türk
yemekkri ıkram edildi. Sergı 22 kasıma dek sürecek.
Aksel ve Baykamu
ArtToday"
Kültür Servisi - Avrupa'nm tanmmış sanat
tarihçüerinden Edward Lucie Smıth'in 1960'tan
günümüze dek dünya sanatını değerkndiren kitabı
"ArtToday". Londra'da Phaidon Press tarafından
geçen hafta yayımlandı. 513 sayfalık dev eserde.
Smith son 35 yılın en çarpıcı sanatçılannı ve
yapıtlannı bir araya getirdi. Kitap için seçikn 485
sanatçı içerisınde iki Türk sanatçısı da yer aldı: Erda
Aksel ve Bedrı Baykam. Kıtapta Akserın "Şimdi \t
Burada ve O Zaman" adlı 1993 yapımı düzenkmes;
ile Baykam'm 1987 yapımı "Demokrasinin
Kutus'u"na yer verildı. Lucie Smith. bu çalışmalard
Türkiye'nin yeni cumhuriyet dönemi içınden ülke
sorunlanna ve gerilimlenne çağdaş bir dille dokun;
anlatım tarzlan bulunduğuna dikkat çekiyor.