23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1EKİM1995SAU CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 "Küreselleşme (Devlet, Sefalet, Şiddet)"başlıklı sergide 8 sanatçının şaşırtıcı yapıtlan yer alıyor 'Sefalet'e sanatsalbir bakışTANERGEZER Devlet ve şiddetin gölgesınde ortaya çikin sefalet.sanatçıların bakıjlanyla Be\oğlu İmam Adnan Sokak'taki Dev- let Han'da sereileniyor. "KüreseUeşme (De.let Sefafct, Şkidetr adlı sergide 8 samtçının. şiddetı ve sefaleti değişık mazemelerle işleyerek ortaya çıkardık- lan şaşırtıcı v apıtlar yer alıyor. Küratör- lü&inü Ali Akayın'yaptığı sergide Ah- ma Müderrisoğlu,, BiilentŞangar, Emre Zeytinoğlu, Gülsün Karamustafa. Hüse- vinB. Alptekin, Michael Morris, tsmet Doğan ve Müşerref Zeytinoğlu'nun ya- .pıtlan yer alıyor 26 ekimde açılan sergi 25 kasıma kadar açık kalacak. Serginin tertKİ kavramı. devletin ve şiddetın göl- gesınde ortay a çıkan sefalet. Yer alan ya- pıttar. devletin uyguladığ\ şiddetın ya- nında, de\ letin dışına çtktşın şiddete dö- nü^mesinı \e ıçimizdeki şiddete. ulus devletin geri çekilmesiyle birlikte orta- >açıkanduruma. sanatsal ve sezgisel bir bakış sunuyor Farklı malzemeler kulla- nılan v apıtîar. insanlan şiddet ve sefalet- k yû2v üze getinyor. mantar tabancasıy- la bışlayan oyunlann neTelere uzanabi- leceğını düşündürüyor. ' Serginin küratörü Ali Akay. 9O'lı yıl- lardî transnasyonellerin sonunun gelme- si ve megalopollerdönernine gınlmesıy- le birlikte. devletin geri çekildiğini ve ulus devletin krizınin başgösterdiğini söylüvor. Akay a göre bu krizle birlikte liberal söylem ortayaçıktı \e "sosyalist" birekonomiden sıynlıp. özgürlüklere ka- vuşulacağı düşünüldüğü. Ama son 15 ytldı. tam aksine. büyük kentlerde zen- ginlıkvc şiddetın bir aradayaşadığını ve korkunç bir paradokslar dünyasında ya- şadığımızı belırten Akay. sergide söz ko- nusu olanın "Refah de\letinin krizini vadsımak değiL yeni dayamşma ilişkile- rinin araştınlmasr olduğunu söyledi. Akay sergide, bılimsel dallann mes.ru- luğunu yıtirmeye başladığı bir dönemde, bu sosyolojık konulara \e gehşmelere sanatçılann görsel olarak sezgileriyk yaklaştıklannı. bunundeneyini yapükla- nnı_ söyledi. Özellikle sosyal bilimlerin kriz içinde olduğunu ve sosyolojinin de bu krizı en yoğun şekılde yaşadığını düşünen Akav'a göre "Burada söz konusu olan şev Rönesans'tan beri ezki bir üstünlük kuran bilime karşı sezgirrin geri dönii- şii" Akay'a göre bılım ile sezgı arasın- dakı denge günümüzde sezgiden yana olmav a başladı. Dev letin ortaya çıkan bu durumda "hem şiddeti uygulayan hem de manız kalan" konumda olduğunu söyleyen •Akay'a göre bu durumun nedeni. devle- tin ideolojıkaygıtlanylabaskıcı aygrtla- n arasındaki ikilik. Hukukıliğı ıle şidde- ti arasındaki çelişkının devletin uygula- dığı ve maruzkaldığı şiddetı gosterdıği- •nı söyleyen Ali Akay, "Devtet hem gol- •gede.hemgölgeyapıyor'*dedi. Akay dev- letin geri çekilmesinı Türkiye'de dev leti idare edenlerin üstlendiğıni, hükümetle- nn dev leti kullanarak devletin dışına çık- mava çalıştıklannı söyleyerek "Devlet buntdaçözülmenin araeı haline«eliyor ve kendi kendisinin ölumünü hazırüyor" dedı Devletin geri çekilmesine şüpheyle bakan Akay. devletin geri çekilmesiyle < o z wa c= 1 r rtET Yapıtında bir şiddet öğesi olarak silah- lara yer veren Doğan. serginin televız- yonda, gazetede görülmesi yenne sergi- ye gelip doğrudan ıletişime girmesıni is- tiyor. İnsanlarla sergi arasında bir aracın olmasınm serginin anlamını yaraladığı- nı söyleyen Doğan'a göre televizyon bir iletişimsizlik nesnesi haline geldi. Doğan televizyonu "terörisf" olaraktanımlıyor. Ahmet Müderrisoğju Büknt Şangar İsmet Doğan y^üratörlüğünü Ali Akay'ın üstlendiği serginin temel kavramı, J ^ devletin ve şiddetin gölgesınde ortaya çıkan sefalet. Sergide yer alan JL M^ yapıtlar, devletin uyguladığı şiddetin yanmda, devletin dışına çıkışın şiddete dönüşmesini ve içimizdeki şiddete, ulus-devletin geri çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan duruma, sanatsal ve sezgisel bir bakış sunuyor. Müşerref Z^vtinoğlu birlikte hem sanatçılann ımkânsızlıkla- nnın ortaya çıktığmı. hem de vahşi ka- pitalizmle yüz viize geldiğımızi söyledi ve •'yırtık olmayanlann Danv in'in me$- hur yasasında olduğu gibiyok oiupgide- eekleri bir sistem kâbul editeme?" dedı. Devletin uyguladığv şiddete karşı çıkan- lann da şiddet uygulama yoluna gıttik- lerinı söyleyen Akay'a göre bu durum. büyük kentlerde sefaletin \e zenginliği- ni ıç içe geçmesını sağladı ve insanlann içindeki şiddetı de ortaya çıkardı. Akay. işsizliğin tüm megalopollerin sorunu ol- duğunu söyleyerek şiddetin sefaleti de içinde banndırdığını belirtıyor. Bu durumu aşmak içın kapitalist sis- temin mantığından uzaklaşmak gerekti- ğinı düşünen Akay'a göre sanatçtnın önemli bir görevi var. Çünkü. sanatçı ti- cari sistemin üretıminden çok. yaratı mantığını ortaya koyan kişi vebubakım- danöncübir rolü var. Ali Akay'a göre sa- natçılarbu ımkânsızlıklar içinde kahra- manca davranıyorlar. Sergide göriilen iş- lerin almıp satılmadığını, tican bir ras- yonalitesi olmadığını söyleyen Akay. bu konuda devletin önemli bir yere sahip olduğunu \e galenlerin yapmadığı bü- yük işleri devletin üstlenmesi gerektiği- nı belirtti. Akay; sergide çözüm önermedikleri- ni. böyle bir güçleri olmadığını söyleye- rek bu durumun görsel deneyimini gös- termek ıstedıklerıni anlattı. Akay'a göre insanlann okumadığı. televizyonun ve boyalı basinın insanlar üzerinde çok et- kıli olduğu Türkiye'de sanatçılar. görsel bir şekılde ortay a koyduklan eserleriy le. durumu ifade edemeyen. karma^ık bir şekılde ortaya koyan yazarlardan daha şanslı durumdalar. Elbette bunun ger- çekleşebılmesi ıçın bu tür sergılerın da- ha halka açık yerlerde yapılabılmesi ge- rekiyor Ali Akay'ınisebusergıyekimin ve kaç kişinin geleceğı hakkında bir fik- ri yok BükntŞangar Ahmet Müderrisoğju sergiyi de çok fazla insanın izlemeyece- ğini düşünüyor. Şangar. bu kavramsal çalışmaiarı anlayabılmcsi içın insanlann kendilerini eğitmesi gerektığini soylü- yor ve bu konuda bilgilendinme aşama- sının öneminı vursuluvor. İsmet Doğan BülentŞangar'a göre "Dc> letinçukur- lan içinde,onungeriçekilişi sırasında içi- mizdeki şiddet. toplumsal yaşamın çeliş- kilerini büyiitüyor." Şangar. her an şidde- te maruz kalabileceğımız gıbi şiddet de uygulayabıleceğımızu bunun, içımizde oîan bir şey olduğunu düşünüyor. Tele- vizyon da şiddeti en çok banndıran yer- lerden bin ve Şangar'ın yapıtındaki ıştk- h pano. bunun yansıması Şangar. farklı bir anlayışlan olduğunu beürterek bunu yansitmak istedıklerinı söylüyor ve "Yaşadığımız toplunıu yo- nımlamamızlazmrdiyor. Sanatçının en büyük sorununun toplumlabağlantı ku- ramamak olduğunu düşünen Şangar. bu Yapıtında şıddeti topluma ve içindeki bireye yönelik sıiahlara yer veren Do- ğan. bu durumun hem dev letin ıçini dol- durduğunu hem de şiddetler arası çar- pışma ortamının araçlan olduğunu düşü- nüyor. Medyadan dolayı her şeyin gö- rüntü haline geldığini kabul eden Do- ğan, yapıtında da görüntülere yer ver- miş. Doğan, göndermeler içeren yapıtında metinler arası bir ilişkinin söz konusu olduğunu söylüyor. Yapıtına bir metin olarak bakılması gerektığini düşünen Doğan. yapıtı oluşturmak için başlan- gıçta sezgı gerektığini. ama bir söylem oluşturmak zorunda olduğunu ve bu söy- leme göre ışinı düzenlemek zorunda ol- duğunu söylüyor ve kendı söylemini "Nominalist, rcalist, konseptualistve iro- nik" olarak tanımlıvor ve bunlann hep- sinin pos.tmodemı?me bir gönderme ol- duğunu söylüyor. Doğan' ın insanlan et- kilemek gibı bir düşüncesi de yok. Ona göre " k İşin kendisi önemlL" "Mantar tabancası oyunla başlasa da şiddetin bir öğesi halinedönüşebilir" dü- şüncesindeki Müderrisoğlu. yapıtında ironik bir biçimde mantarlarayer vermiş ama şiddet bu kadar zararsız değil. Libe- ral ekonominin "ovunumsu'" ortamında dev letin uyguladığı ve maruz kaldığı şid- detı yansıtan Müderrisoğlu, yapıtının dü- şüncesini ve durumu yansıttığı görüşün- de. Müderrisoğlu'na göre, oyunumsu or- tamda oyunlarbile şiddete dönüşüyor ve bireysel şiddetin araçlan haline geliyor. Müşerref Zeytinoğlu " Kaptdan içeri 0ren hem yasaya kar- şı gelecek hem de >asa onun yaşamını be- lirieyecektir" diyen Zeytınoğlu'nun pro- jesinin amacı Osmanlı'dan günümüze kadar gelen kapı tutma geleneğını vur- gulamak. Yapıtında vurgulamak istedığt bir şeyin de Doğu Bloku'nun dagılma- sından sonra sınırların ortadan kalktığı- nın düşünüldüğünü, ama devletin kont- rol mekanızmasının dışına hıçbir zaman çıkılamayacağı olduğunu söyleyen Ze\- tınoğlu. v apıtmda yer v erdığı mızraklar- la Osmanlı geleneğine dönerek bir çıkış bulunamayacağını anlatarak yapıtında bir sirkülasyon olduğunu söylüyor ve ~Bir taraftan girerek >önlendirmeyle öte- ki taraftan çıkılıyor" dedi. Zeytinoğlu'na göre sanatçı da şiddete maruz kilıyor. Yapmak istedıği çok şey olduğunu. ama kendısıne bir kisıtlama koyıiıak zorunda olduğunu söyleyen Zeytinoğlu. yaptıklarının çok daha uç boyutlannı düşünüyoT, ama bunlaradev- letten bir kısıtlama geleceğınden emin. Emre Zeytinoglu Yapıtını. "Çözümsüzlügün kısırdön- güsü hunik'r arasında sürekli yinelenir" diyerek açıklayan Emre Zeytinoğlu'na göre askerin mekanızma içinde çözme- ye çalıştığı sorunlar, günlük hayata yan- sıyor. Bu sorunlan toparlamak durumun- da da olan asker, pisliği tekrar sistemin içine boşaltıyor. Ve bu sürüp gidiyor. Zeytinoğlu'na göre dev letin kendi ide- olojisini korumak için uy guladığt şiddet kadar, sivil toplumun uyguladığı şiddet de var ve eşdeğer.Zeytinoğlu. askeri sa- dece devlet olarak düşünmemek gerek- tiğını, devlete karşı da aynt şiddette bir şiddet uygulandığını söylüyor. Sanatçı bu kısır döngüyü fıkirlerin asgari müş- terekte buluşabileceği bir tartışma orta- mıyla aşılabileceğini düşünüyor. ama Zeytınoğlu'na göre "Türkıye'nin böyle bir kapashesi yok". Zeytinoglu; sergiyi. normal ınsanlara söyleme olanağı verilmeyen sözleri. w ikinizin de yaptığı aynı şe>dir" dûşün- cesinı sanatçının müdahale olmadan açıklayabilmesi. Yani siyaset meydanın- da olduğu gibi bunlardan bahsetmeye kalkınca. siyasetçiler kapsamlı açıkla- malarla meseleyi kapatamıyorlar. ALINTILAR 6 Artık müziğmıizle mesaj verıyoruz MEFARET AKTAŞ Cnlü neo-romantık pop klasığı '"Big in Ja- pan"in pıyasava çıkışından 11 yıl sonra Alp- havilte. Türkiye'deydı. 80'li yıllann pop pıya- sasına hükmeden Alman grupların en önem- lilennden olan Alphav ille, 28ekım gecesi Me- cidıveköv Profılo Fabnkası'nda düzenlenen bir partıde konser verdi. Bo> London'ın spon- sorluğuvla, Truc'' organizasyon tarafından düzenlenen konser ıçin, esas kadrosu, Mari- an Gold. Bemhard LlovdveRickyEcho- lette'den kurulu gruptan. yalnızca grubun beyni Mari- an Gold1stanbul'day- dı. Alphâvılle. uzun süredır stüdyo kayıt- ları dışında bir araya gelmedığınden Goİd konsere bas gitarda Alex Sla\ik. dav ulda Robbie France, gitar- da David Goodes ve keyboardlarda Mar- tin Lister'dan oluşan toplama grubuyla çıktı. "Forever Yo- ung". "Afternoons m l'tojMa", "Prostihıte* ve solo albümü "So Long Celeste"den parçalar seslendıren Gold, konserden ön- ce yaptığı basın top- lantısında "Breathta- king Blue" albümü- nün. canlı perfor- Ha>ranlan AlphavİHVi belderken Marian manslar ıçın uygun Gold 'toplama kadrcrsuyla Utanbuldaydı. olmadığını bu yüz- (Fotojiraf: DEVRİM BÂRAN) den, kon^erlerde bu albümden parçalar seslendırmedıklennı açık- lamıştı. Grüp. konserde. Breathtakıng Blue'dan (81 )) beri albüm çıkarmayan Alpha- vil1e'm u Bigin Japan","Fore*er Young*. "So- unds Like a Melody", "Ctence \Vıth Me" gibı hitlennın yanı sıra geçen yılın sonlanna doğ- ru çıkan ve özellikle canlı performanslar ıçın yapılmı^ parçalardan oluşan •'Prostitute" albü- münden de parçalar çaldı. Grubun profesyonel performansmın yanın- da. sahneye başındabir Türk bayTağı ile çıkan gitarist Dav id Goodes'un, Marian Gold'un en sevdığımparçalanmdanbin dediği "Europho- ria"dakı solosu da partinın beklenen underg- round havaya girmesıni sağladı. llk albûmle- rınden bu yana. müzık yapmaktakı amaçları- nın oldukça degıştığıne, şımdı müzik yapar- ken aynı zamanda m?saj vermeyı de amaçla- dıklanna dikkatçeken Marian Gold artık kav- ram albümleri yaptıklannı. albümlerınde yer alan parçalann az çok bırbırlenyle ılışkıh ol- duğunu söyledi. David Bowie, Eınstrüzende Neubauten, Massive Attack ve PM Dav.Ti din- leyen Marian Gold'un, kendi müziğini tarif ederken en çok kul- landığı kelime, 'ro- mantik"ti. Gold, "Müziğinizi hangi türe dah'ü ediyorsu- nuz" sorusuna karşı- lık, "Mfiziginıi tarif edemem. belU bir tü- re de sokamam, ama tam olarak bir ben- zerideyok" dedı. Sa- natçı, gelen sorular uzenne, bugünkü Al- man müziğini de de- ğerlendirdı. Son 3-4 yıldır ülkesınde en çok dinlenen müzi- gın tekno olduğunu, ama yapılan ıllegal teknopartılennin sü- reklı olarak polıs ta- rafından engellendi- ğıni, bu yüzden, bu müziğin uzun süre yaşamayacağına mandığmı söyledi. Almanya'da yaşayan çok sayıda Türk gen- ci arasında en favorı müziğin hıp hop ol- duğunu da belırten Manan Gold yaşadığı bölgede birçok Türk olduğunu söyledıkten sonra "Bu yüzden hiç- bir yerde hamburger bulamazken her yerde kebap \i\ebiliyorsunuz" diyerek herkesı şa- şırttı. Alphavılle'ın. yaptığt Forever Young (84). Afternoons ın Utopia (85), The Breathtakıng Blue (89) ve Prostıtute (94) albümleri dışında So Long Celeste (92) adlt bir solo albümü bu- lunan Marian Gold'wn ünlü prodüktör Rupert Hine ıle çalıştığı ıkıncı solo albümü de hazır ve çok vakında piyasaya çıkacak. Alphav ille yarın akşam da. lzmır'de bir konser verecek. •Bedri Baykam. 'Yine Düştük Yollara' başhkh sergisinin K.u\ayi Milliye resimlennin 'giriş' niteliğinde olduğunu belirtiyor; geçmişindeki kadınlan, yollan ve yolculukları birleştiriyor, ulusal kurtuluş mücadelesinin yenibiçtmiyle. Yükselen radikal milliyetçilik ve şeriat yanhsı akımlar karşısında artık. saflann yollara düşerek svklaştınlması gerektığini düşünüyor Baykam. Birlnriıııize ba^Latıanyollar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yollara düşmüş bir Bedri Baykam. Git- menın. uzak ve yakm çekimlen. Giden resımler belki de. yolculuğun yalnızlı- ğı, kararlılıgı ve rîızı. Bir de Kuvay-ı Milliye elbette. Her resimde.heryolcu- lukta 75 yıl öncesının renkleri, kokula- n. "Veni Kırvayi Milliye. topta tüfekle değik bi/i birbirimize bağlayan vollarda oluşuvor. Uzun süredir verdiğîm \e son ikiyılilır hızlanan ikisavaşım var. Birin- cisi Batılı olma>an sanatçılann evrensel sanat platformundaki cephede gechor. Batı'nm öııyarçılannın. sanat tekelinin kınlması için. İkincisi.Türkive Cumhu- riyeti'nikorumasa\aşı. Bu ikişavaşiçin- de ujaın >ollar katedivorum. İşte sergi- de de. Amerika ve Türkhe'de bu iki sa- vaş için gittigim \ollann izleri var." Baykam. yol \e Kuvayı Mılhye'vı böyle bırleştınyor. Ya yol resımlennde- kı yalnızlık. ya resimdekı Bedrı Bay- kam'm yüzündekı ıssız coğrafya? "Maymunun Resim Yapma Hakkı adlıkitabımda Batı sanattekelininçark- lannı anlathm. Ama ben bunlan anlat- tım diye bu çark durmuvor. de\ inme>e de\amediyor. Ama sanatçının.sonunda iyilerin kazanacağına ilis.kin inancı ve kararlılıgı var. Barı'daverilen savaş dev- lere karşı verUhor. Noldaki yalnızlık gi- bL Sürücünün valnı/lığının ke>ifli bir vanı da var elbette." Bedri Baykam'm. 23 ekım günü Zi- raat Bankası Kültür Merkezi'nde açılan sergisı. 11 kasıma dek göriilebilecek. Sergide. yeni çalışmalann yanısıra Ku- vay-ı Milliye sergısınden de çahşmalar bulunuyor. "Yine DüştükVollara" baş- lıklı sergsınin Kuvayi Milliye resimle- nnin "gmş"ı niteliğinde olduğunu be- lırten Baykam. geçmtştndekı kadınlan. yollan ve yolculukları bırleştınyor, ulu- sal kurtuluş mücadelesinin yeni bıçi- mıyle. Yükselen radikal milliyetçilik v e şeriat yanlısı akımlar karşısında artık, saflann yollara düşerek sıklaştınlması gerektığini düşünüyor Baykam. Fakat y ine de. bütün bu katı gerçekler ve par- tı mecİHi üyesı olmakîa yaşamının ka- zandığı kamusal öneme karşm. düşleri- nt önemsıyor. Baykam. CHP'li olmak- la, "eğjenceli*' şeyler yapmak, sanatm \e düşlerın >ınırlannı zorlamanın bir çelış- kısı olmadığını da vurguluyor. Yol, düş ve vanş Bavkam'ın hemen her sergısınde ol- duğu gibı bu kez de bır uvarlama var. Rebsatn Edward Hopper"ın "'Benzin is- tasyonu** adlı vapıtım uyarlayan Bay- kam. yolculuk konulu resımlere bu re- sımle başlıyor. Hemen ardından araba tamponu takılmış. Bavkam'ın "insanı fıtık eden resimler" olarak tanımladığı yapıtlara geliyor sıra. Resmın ıçınden bır Chevrolet çıkıyor bazen, bazen bır Desoto'nun camından görüyorsunuz yolu. Baykam, resimlerin çok ağır ol- ması nedenıyle taşımanm güçlüğünden söz ediyor. Yollarda kendı gözüyle çek- tıği fotoğraflar da var. Örneğm sürücü- nün yolboyunca gördüğü görüntü: El ve direksiyon. Ya da yalnızlık deyince. u Highwa\-l St. LuisObispo-Monterey arası" uçurumun kenannda bir mola. Bir resimde de, uzun yol yatnızhğının kendı yüzünde varattığı çızgılen. ızlerı anlatıyor Baykam. Bavkam'ın resımle- ri arasında mıni etekli kadın manken bacaklan da var. Akşehir yolunda giden bir at arabası da. Amerika' nın yollan da , Amasya asfaltı da. Baykam, evrensel sanat platformun- da kabul görme savaşının ürünlerını vermeye başTadığını da belirtıyor. Tanınmış sanat tarıhçisi Edward Lucie Smith'ın yazdığı "Art Today" adlı kıtapta ıkı Türk ressamına yer verıl- diğıni belirtıyor: Bedrı Baykam ve Er- dağ Aksel. Son 35 yıllık gelışmelerı kapsayan kitaptayer alan 500 sanatçının adlan arasında iki Türk sanatçıya yer venlmesını bırkazanç olarak değerien- dıren Baykam. daha önceki kıtapların bu denlı kapsamlı olmadığını söylüyor. Plakalı resimler. ıçınden yol geçen gerçekler. Bedri Baykam'ın sergısın- de gıtmenın fosforlu renklenni. sürücü olmanın keyıfli ve güç yalnızhğmı göreceksinız. TAHSIN YUCEL Amerika Dersleri Italo Calvirto'nun Amerika Dersleri'nin Türkçe çe- virisi Can Yayınları'nda 1994'te yayımlandı, ben an- cak bu yaz okuyabıldim. çünkü şöyle rahat bır döne- mimde. tadını çıkara çıkara okumak istiyordum. Ne- denlerim de az değıldi. Bir kez, Amenka Dersten, us- ta bir yazann bir olgunluk dönemi denemesiydi; son- ra, Harvard Üniversıtesı'nde, ünlü Chartes Eliot Nor- ton Poetry Lectures çerçevesınde yapılacak konuş- malardan oluştuğuna göre, özenle hazırlanmış olma- sı gerekirdi; ayrıca, Calvino'nun "Gelecek bin yıl için altı öneri" gibi ilginç bır alt başlık kullanması, sonun- cusunu yazmaya ömrunün yetmediğı bu altı öneriden beşınin başlıklannın (Hafıfltk, Hızlılık, Kesıniık, Goru- nürlük, Çokluk) yazına ılişkın düşüncelerınin bir top- lamı ya da bileşimi gibı görünmesı yapıtın çekiciliğh ni arttırıyor, zamansız bir ölümün konuşmalann yapıl- masını önlemiş olması da bu çekıcılığe acının keskjtv liğını katıyordu. Ama. ne yalan söylemeli, en sonun- da istedığım Ortamt bulup da okumaya gırişınce, ay- nı zamanda hem lyi bir yazann iyi bır kitabını okuma- nın hazzını duydum, hem de umduğumubulamama- nın düş kınklıgtnı. Hemen söyleyeyım, her şeyden once Amerika Dersleri 'nin çevirısi yarattı bu çelişık durumu. Kıtabın baştndan sonuna gözlemlenebilıyor. Kemal Atakay, iyi bir çevırmen. Birkaç aksaklık bır yana, okur, doğ- ru bir çeviri okuduğundan pek kuşku duymuyor; ge- ne de "Bana dıl hep dıkkatsızce, rasgele bir biçimde ve hep biraşağı yukan mantığt içinde kullanılıyormuş gıbı geliyor ve bundan katlanılması olanaksız bir ra- hatsıztık duyuyorum" diyen Calvino'nun yakınması- nı haklı çıkaran bırçevın karşısında bulunduğunu dü- şünmekten kendinı alamıyor. Örneğın şu alıntıladığı- mız tümcede "rasgele" bır belirteç olduğunagöre, ar- kasındangelen "...bırbiçimde"fazla; "geliyor" e "du- yuyorum "un da "gelir" ve "duyarım" biçiminde çev- nlmesı daha doğru olurdu. Ama en çok Atakay' ın bir- takım yabancı sözcukleri olduğu gibi aktarmadaki ra- hatlığı rahatsız ediyor insanr. Sanki dilimizde karşılık- ları yokmuş ya da bır başka dılin sözcüklenyle karşı- lanamayacak ölçüde karmaşık anlamlar ıçenyorlar- mış ya da çoktandır dılimıze yerleşmiş sözcüklermış gibi, "fragman" diyor, "asımetrık" diyor, "metamor- foz"dıyor, "argüman"diyor, "mefa/or"diyor, "formas- yon" diyor. Bu arada, "yargı'ı"yı kullanırken "mah- kûm"u da, "uzam"\ kullanırken "mekân"\ da kutlanı- yor; daha da şaşırtıcısı, pırıl pırıl Türkçe sözcükler arasında "zıd", "muğlak", "tahammul", "temrin", *ni- hai", "ait", "ifade" gibi artık benim kuşağımdan olan- ların bile kullanmaz otduğu sözcüklere çok sık yer ve- riyor. Bu tür sözcükler, çeviriyi ağırlaştırmaları bir ya- na, birtakım anlam sakattıklanna da yol açıyor. Öme- ğin "...kentleri, Kubilay Han kalelenn, fillenn; vezır- lerın, piyonlarm satranç tahtasındakı sıyah ve beyaz karelerüzerindekı şu ya da bu dizilimiyle temsil eder" tümcesinde "temsil eder" yanlış bir kullanım; "Darv te'ye günah ve erdemlerie ilgili ömeklerin ahntılan ve- ya temsillerı görunür" tümcesındeki "temsilleri" de öyte. "Yerden yükselmeye duyulan arzu ıle bu arzu- dan,yoksun kalmanın yol açtığı ıstırap arasındaki bağ- lantının antropokojık bır sabit olduğunu düşûnüyo- rum" tümcesinde geçen "sab/f"in ne anlama geldi- ğinı de bır türlü çıkaramadım. Ama, öyle sanıyorum ki, çevirisi kusursuz bile ol- sa, Amerika Dersleri bende gene beltı bir düş ktnklı- ğı yaratirdı. Hiç kuşkusuz, güzel bir kitap, ama benim Italo Calvino'dan beklediğim "toplam" değil. Dogru, Esther Calvino, yazannın ölümunden sonra yayım- lanan yapıta yazdıgt "sunuş "ta, "Büyük bır titizlikle düzenlemış olduğu daktiloya çekilmiş metın, yazı ma- sasının üzennde duruyordu, konferanslann her biri saydam kapaklı dosyalara ve bu dosyalar bır bütün olarak mukavva kapaklı bir başka dosyaya yerleşth rilmiş, valize konmaya hazır durumdaydı" diyor; ge- ne de, bana öyle geliyor kı, ömrü elvermiş olsayöı. Calvino büyük bir olasılıkla canlı konuşma içinde ye- niden bıçimlendırirdi bunlan; yazılmamış son konuş- ma da, yazılmış olması durumunda, önceki konuş- malann ıkide bir mukavva kapaklı dosyadan çıkanlıp yenıden ele aiınmasını gerektirebilirdı. Ne olursa ol- sun, konuşmalardakı alıntı bollugu, denn bir çözüm- lemeyi zorlaştırıyor. Kimı gözlemler, örneğin Fla- ubert'in Bouvard ıle Pecuchet si ya da Batzac'ın Bi- linmedık Başyapıt 'ına ilişkin olanlar, yüzeysel ve ye- tersiz. Oysa, Balzac'ın Frenhofer'inin tutumuylaCar- lo Emilio Gadda ve Robert Musil'in tutumlan ara- sında ılgınç koşutluklar kuaılabılirdı. Öte yandan, ko- nuşmalara adını veren nıteliklertn her bırı, örnegın "hafiflik", yapıt içı bir izlek mi, yapıtı yönlendtren bir özellikmi, açıklıklabelirmiyor. Bu durumda, kendimi- ziyalnızca "yazınsal"la da sınırlasak, "Gelecek bin yıl ıçin altı öneri", fazla abartmalı bir alt başlık gibi gö- rünüyor. Söylemek bile fazla, çok güzel çok çarpıcı gozlem- ler de var Amerika Ders/en nde. Bir kış gecesi eğer biryolcu ve Görünmez kentler yazannın elinden çık- mış bir kıtap okuduğumuzu sürekli duyumsuyoruz. Örneğın Galilei, Selviati ve Sagredo'nun tutumlan çevresinde geliştirilen düşünceler benı çok etkiledi. Örneğin sözlü anlatı geleneğinde hız konusunda söy- lenenler gerçekten doğru ve çarpıcı. Ama, çaktırma- dan eleştiri tartışmalarına katılmak gibi olmasın, ba- na oyle geliyor kı, bizım en az beş yazarımız aynı ko- nulan yetkeyle ele alabılir, gene en az beş yazarımız aynı düzeyde bir kitap yazabilir. Yazmış olanlar da az değil. Kayıp Goya tablosu hulundu BUENOS .\1RES (AA) -Arjantınde 13 yıl önce çalınan bir Goya tablosu. tesadüfen Buenos Aires'te rutın bir yol denetimi sırasında ele geçirıldi. Francısco Goya'nın 18. yüzyıl sonlannda yaptığı Dona Maria Teresa adh tablo. 12 Kasım 1983'te Rosario Müzesi'nden çahnmıştı. Yapı Kredi Salı Toplantıları Ankaraüa Kültür Servisi - Üç yıldan bu yana İstanbul'da. iki yıldır da İzmir'de devam eden ve artık gelenekselleşen Yapı Kredi Salı Toplantıları. 1995-19% sezonunda Ankara'da da başlıyor. Bugün >apılacak ılk toplantı, TÜBİTAK salonlannda. Zafer Toprak'ın yöneteceği ve ayda bir yapılacak toplantıların genel konusu. "Türkiye'de Demokrasının 50 Yılı". Bugün. "Cumhunyet \e Ulusal Kimlik' tartışmasıyla başlayacak toplantılarda. Çok Partıli Havata Geçişin 50. Yılında Türkiye', •Lıberalızm ve Demokrasi", "Türkiye'nin Dışa Açüması'. "Kalkınma ve Kentleşme". "1961 Anayasası'. "Demokrasi. Temel Hak ve Özgürlükler", "K.üreselleşme ve Avrupa Birliği" gıbı çeşıth konular, tanhsel boyutlan ve çok yonlü açılımlarıyla tartışılacak. Bugünkü ılk toplantıya konuşmacı olarak Mete Tunçay. Halil Berktay ve Cemil Koçak katılacaklar. YeşiHerden panel Kültür Servisi - İstanbullu yeşıllej, bugün ""K.entleşmede Değer Transferteri" adında bir panel düzenliyor. Saat 19.00*daTarık ZaferTunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenecek panelı. İstanbullu yeşıllerden Münevver Abdik yönetecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear