29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 1995 CUMA. OLAYLAR VE GORUŞLER Kedimiz • \<*•••'• MELİH CEVDET ANDAY Ç ocukluğumda evcil hayva/ı- lan tanıma fırsatı bulamarrb- şımdır; çünkü annem kedi. köpek sevmezdi. pisletirler diyerek eve sokmazdı. Yıllar sonra; en hiç hayvan sevmez misin? diye sormuştum da, - A., sevmez olur muyum oğlum0 de- mişti. - Hangi hayvanlan seversin? - Aslan. kaplan. fil... Şaşırtıcıbiryanıttıbu.seviyoramaeve sokulmayacak, okşanmayacak hayvan- lan. Ben evcil hayvanlan evlendikten son- ra tanıdım. Üç evliliğim oldu. demekevi- mizden nice kedi. köpek geçti. Tümünün anısı belleğimde canlı kalmıştır. Hele bir Siyam kedimiz vardı; daha yavru iken a'lmıştık. ana kuzusu idi. ayakları kapı aralığına sıkıştı. yürüyemı- yordu. veteriner çağırdım eve. - Merak etmeyin iyileşecek. dedi. Sevgili Siyam bundan iki gün sonra öl- dü. Acı haberi telefonla ilettım veterinere. . - Biliyordum öleceğini. sizi üzmemek için söylemedim dedi. Siyamı sanp sarmaladım. Moda bur- nunda denize fırlatırken. - Seni çok sevmiştik. bir kusurumuz olduysa bağışla! dedim. . *FSÎ<î. şalrlerin ilgisini çeken bir hay- van olmuştur hep. Baudelaire'in kediler üşrüne üç şiiri vardır, çok severim. T.S. Eliot'un kedi şiirleri kitaplaştınlmıştır O şiirlerden binnde anlatıldığına göre kedilerin üç adı varmış. Bunlardan ilki. onlara renklerine göre verdiğimiz adlar- dır. Dilimizde şöyle sıralanır bu adlar: Tekir. Pamuk. Sarman, Arap. Ikincisi bizim, keyfimizegöretaktığı- mız adlar. Bu yazının konusu olan kedi- ye eşim Bıdık adını taktı örneğin. Eliot diyor ki. "Üçüncii biradlan da- ha vardır. ama onu yalnız kendileri bilir." Bizim Bıdık avuç içi kadar bir yav- ruydu köydeki evimizin kapısına geldı- ğinde. Annesi nerde. neden ayn düştü- ler. bilmiyorduk. Buyur ertik, yemekler. siitler.. derken hayvanın bağırsaklan bo- zuldu. minderlerin. koltuklann üstünü kirletmege başladı. Rejime soktuk hay- vanı. iyileştirdik. Ortak yaşamımız böy- le başladı. Bıdık. gögsü. boynu (kolye takmış gi- bi I. patileri, bacaklan beyaz üst yanı te- kir bir kedi. Uyurken ya tortop oluyor. ya da kollannı ileri. bacaklannı adam akıl- lı geri uzatıp bütün güzelliğini göstere- rek yatıyor. Bu durumdayken okşarsa- nız. sözüm ona uyanmıyor da. mırlama- ya başlıyor. Kedi kadar okşanmaktan hoşlanan başka bir hayvan yoktur belki de. İnsanlarolmasa ne yaparlardı bu hay- vanlar! Çizgi: M.C.A. Bizim romanımızda betimleme (tas- vir) HalitZiya Lşaklıgil'de başlar. "Aşk- ı Memnu"daki "Bihter'in Aynada Tasvi- ri" bölümünü buna örnek diye göstere- biliriz. Bihter, aynanın karşısında çırçıp- lak soyunup vücudunu inceler. Oysa ma- sallardaki güzel sevgililer hiç betimlen- memiştir. Ozanıan aşk.tann sevgisi ola- rak yorumlanırdı ve yalnız yüze âşık olu- nurdu. Kadın vücudunun betimlenmesi ile ilk kez "Aşk-ı Memnu""da karşılaşı- nz. Bıdık yeni geldiğinde miyavlamayı bilmiyordu daha. biz ona Türkçe öğret- meğe başladık. Gel. al.. gibi sözcüklen öğrendi önce. Taktığımız adla çağınrsak bakmıyordu. Onun yalnızca kendisinin bildiği adını nerden öğrenebilirdik ki! Kısa bir sürem içinde eve egemen ol- du. Önce birkoltuk seçti kendine. oraya kimsenin oturmasına izin vermiyor. Ama o. heryerde oturabiliyor. uyuyabi- liyor. Bir gün bir konuğumuz onun koltuğu- na oturdu. Bıdık da tam karşıdaki min- derde uy ukluyor. bu fuzuli işgali görün- ce yennden doğrulup seslenmeğe başla- dı. lyi niyetlı konuğumuz, gülümseye- rek: - Beni sevdi, dedi. "Kalkoradan" demek isteğini söyle- yemezdim elbet. ayıp olurdu. Geçiştir- dim. Bıdık. televizyona bir hafta. on gün içinde alıştı. Hem de ne alışma! Televiz- yona yakın bir iskemleyi bu is, için seç- ti; oraya rahatça yerleşip özellikle rek- lamları sevredivor. Telefonu hiç yadırgamadı diyebilirim. Arandıgımızda uyuduğu yerden başını kaldırıp bize bakıyor. Ama faksa alışa- madı bir türlü; yazılanmı gazeteye yol- lamak için makineyi çalıştırmaya başla- dım mı. koşarak yanıma geliyor, tuşlara vurmak istiyor. işimi engellemeğe kalkı- yor. Oysa biz onun hiçbir girişımini sert- likle önlemeğe kalkmadık. kalkmıyoruz. Istediği gibi olsun şımarsın dedik. Ama kedimiz. yavrumuz hiç şımarmadı. Sokağa. öteki kedilerle alışsın diye epey çaba harcadık; dönüşümüzde onu yanımızda getiremeyiz. Kadıköy'deki apartıman katında ne yapar Bıdık! Kedilerin sandığımizdan daha çok şey bildiğini anladım. Ama o **şey"ler ne- dir? Bunuanlayamayız. Birakşam. erken erken yatak odama çıkmıştım. o da gel- miş ardımdan. Uyumuşum. Sonra eşim anlattı: Karanlıkta ayak ucumda dikil- mış. bana bakıyormuş. Bunu anlamaya olanak yok. Bir şiirimde şöyle demiştim: Geceleyin kediler uyanır Bize bakarlar karanlıkta Bıdık bu kış yavrular artık. Bıdık"ın birkaç resmini çizdim. ama bu resimlerde onun hep yabanıl yanı çık- tı ortaya. yumuşakhğını. tatlılığını, gü- ler yüzünü veremedim. Şu sonuca var- dını ki. kedilerin portresi yapılamaz. Sanayileşmeden vaz mı geçiliyor? Prof. Dr. FİKRET ŞENSES ODTÜ İktisat Bölümü T ürkiye'ninson 15 yıldırulusla- rarası finans kurumlan güdü- münde uygulayageldiğı dünya piyasalarıyla bütünleşmeyi amaçlayan serbest pryasa ağır- lıklı model sanay ileşme sürecı- ni olumsuz yönde etkilemiştir. Bu model çer- çevesinde uygulanan yapısal uy um politıka- lan yoluyla dtş ticaret. sermaye lıareketlen ve finans piyasalannda önemii ölçüde lıbe- rasyona gidılirken istikrarsızlık adeta siste- mik bir hal almıştır. 1980-93 döneminde Tür- kiye"de entlasyon 119 ülke arasında 107 ül- keninkinden daha yüksek düzeyde gerçek- leşmiştir. Bunun da kalkısıyla ekonomık gündem. kısa dönem ağırlıklı konulara ka- yarken sanayileşme toplumsal gündemden giderek çıkmıştır. L ygulanagelen bu model sonucunda sana- yinın üretim. yatınm. istihdanı ve verimlilık gibi temel göstergelennde 1980 öncesine kı- yasla önemii bir iyileşme saölanamadıgı gö- rülmektedir En olumsuz gelişme. yeni bir sa- nayileşme stratejısinin kök salabilmesı için taşıdığı büyük öneme karşın yatırımlarda gözlenmiştir. lmalat sanayıinde kamu yatı- nmlan çok büyük ölçüde gerilerken özel ya- tınmlar \e yabancı sermaye yatınmlannda da modelin öngördügü ölçüde bir artış sağ-; lanamamıştır. Bu dönemde özel sermaye ke"- simi lehine gözlenen büyük gelir dagıhmı kaymalannın sermaye kesimi içinde görece yüksek tüketım eğilımi olan kesimler lehine gerçekleşmiş olması ve kısa erimli finansal \ arlıklann getirisinin görece yüksek olması. sanayi yatınmlannın güdük kalmasında et- kılı olmuştur. Sermaye ve beceri yogun sek- lörlerin payında önemii bir artış sağlanama- dığından. üretim yapısı çok büyük ölçüde emek >oğun kesimler üzerinde yoğunlaşma- ya de\am etmiştir. 1980 sonrasında sınai dışsatımda (ihracat- ta) önemii artışlar sağlanmış. yeni ve farklı ürünlenn geliştinlmesi ve nitelik bilincinin yaygınlaşması gibi kimi olumlu gelişmeler gözlenmiştir. Öte yandan, uluslararası kıyas- lamalar Türkiye'nin sanayi göstergeleri açı- sından yan sanayileşmiş bir konumda oldu- gunu. Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin oldukça gerisinde kaldığını göstermektedir. Sınai dışsatımın bileşimi kaygı verici bir gö- rünüm sergilemeye devam etmiştir. Örneğin. 1994 yılında toplam dışsatımın yansına ya- kın bir kısmı dokuma ve giyim ürünlerinden oluşmustur. Türkiye. dünyada toplam dışsa- tım ıçinde dokuma ve giyim sektör payının en yüksek oldugu birkaç ülke arasındadır. Sanayileşmeyi gözardı eden bu politika- lann da katkısıyla. sanayi yapısı. zayıf birgö- rünüm içindedir. Üretim ölçeğinin küçükiü- ğü, sermaye biriktiriminin (stokunun) eski- liği. üretimin gelişmiş yörelerde yoğunlaş- ması. işgücünün eğitim ve beceri düzeyınin ve araştırma geliştirme harcamalannın dü- şüklügü bu zayıf görünümün temel göster- geleri arasındadır. Şayet varlığından söz edilebilirse bugün- kü sanayi politikası birbırinden kopuk ve bir- biriyle tutarlılıgı tartışmalı birkaç ana öğe- den oluşmaktadır Bunlardan birincisi. Avru- pa Birliği ile gümrük birliğine girme konu- sundaki kararlılıktır. Ikinci öğe. özelleştirme ve devletin rolünün giderek kısıtlanmasının amaçlanmasıdır. Üçüncü öğe. küçük ve orta ölçekli işletmeleri. sanayileşmede ön plana çıkarma çabalandır. Dördüncü öğe ise tek- nolojik gelişmeyi özendirme çabalandır. Son 15 yılda temel sanayileşme araçlan- nın yitirildiği bir ortamda. sözü edilen bu dört öğe. yeni bir sanayileşme atılımı için yeterli bir baz oluşturmaktan uzaktır. Güm- rük birliğine girişin mevcut üretim ve daha geniş anlamda sanayileşme süreci üzerinde- ki olası etkileri ve giriş koşullan açısından yeterince degerlendirilmiş olduğu söylene- mez. Özelleştirme ise kamu ve özel sektör kuruluşlarının göreli verimlilik göstergeleri- nı ve KlT'lerin sanayileşme sürecinde üstle- negeldiği ekonomik ve sosyal işle\ leri gözar- dı eden bir yaklaşım içinde yeterli toplum- sal uzlaşmadan yoksun ve rastgele bir uygu- lama sergilemektedir. Küçük ve orta boy iş- lermelenn sanayileşme sürecine çeşitli açı- lardan katkılan varsa da bunların bugüne dek hiçbir ülkede sanayileşmenin temel dinami- ğinioluşturamadıklan unutulmamalıdır. Bu- nun gibi henüz sanayileşmiş ülke saflanna katılamamış bir ülkede. teknolojik gelişnıe çabalannın yüksek bir yatınm atılımı gerçek- leştirmeksizin yeterli etkinlik düzeyine ula- şabilmesi güçtür. Oturmamışlığın (ıstikrar- sızlığın) bir an önce giderilmesi ekonomik gündemin sanayileşme öncülüğünde hızlı yatınm- büy üme yörüngesine oturtulabilme- sinin de temel ön koşuludur. Sanayileşnıeye yeni bir ivme kazandırıla- rak temel ekonomik ve toplumsal amaçlar arasındaki eski başat rolüne yenıden kavuş- turulabilnıesi etkili bir yeniden yapılanma izlencesi (program) uygulanabilmesine bağ- lıdır. Bu izlence. iki temel amaca yönelik ol- malıdır. Bunlardan birincisi. degişen koşul- lar karşısında rekabet gücü azalan emek- yo- gun ya da çok say ıda işçi çalıştıran sermaye- yoğun sanayilerle ilgilidir. Bu anlamda ye- niden yapılanma. özelleştirme yanlısı mev- cut bakış açısınca öngörülenin tersine. yal- nız kamu işletmelerini değil aynı zamanda birçok özel kesim işletmesini de yakından ıl- gilendirmesi gereken bırkonudur. Bu sana- yilerinbazılarının yeni yatınmlar yoluyla re- kabet gücünün arttınlması ve bazılannın da zaman içinde ortadan kaldınlması, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi planlı ve yogun bir devlet müdahalesıni gerektirebilir. Özellik- le bu sanayilerdeçalışan işgücünün isrihdam PENCERE seçeneklerini ileriye dönük olarak değerlen- dirme gereği. ona ve uzun dönem bakış açı- lannı gerekli kılmaktadır. Yeniden yapılanma programının ikinci amacı. sanayınin yapısını dünya tıcaretinde- ' ki hızlı artışlann kaynağını oluşturan serma- j ye ve beceri yogun ve farklılaştınlmış ürün ; üreten sanayilerin pay ını dışsatıma yönelik | olarak arttırmak. bu yolla ve zaman içinde sanayileşmiş ülke saflanna katılabilmektir. Başarı için bu açıdan da devlet müdahalesi. seçilmiş alanlarda ithal ıkamesine yönelik kamu yatınmlan v e önceden belirlenmiş he- defler bazında koşulluluk(Şartlılık)esasına dayalı üretim ve yatınm teşvikleri önemii aörülmektedir. Yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusun- da uygulanabilecek bir yeniden yapılanma programı. mevcut ekonomik modelin. son 15 yıldaki olumsuz etkilen degözönünealı- narak yeniden gözden geçirilmesini gerektir- mektedir. Bu tür bir yeniden yapılanma sü- reci. sanayınin rekabet gücünü arttırabilece- ği gibi bu yolla ulaşılabilecek görece ıleri sanayi düzeyi. bu süreç içinde küçük ve or- ta boy işletmelerin ve araştırma- aeliştirme harcamaları gibi teknolojik gelişme çabala- rının etkınliğini de arttıracaktır. Daha önem- lisi. kısa dönem sorunlar arasında sıkışmış toplumsal gündemin yeniden büyüme. istih- danı vegönencinl refahın) yaygınlaştınlma- sı gibi orta ve uzun dönem amaçlar üzenn- de yoğunlaşabilmesinin de yolunu açacaktır. Başbakan, Erbakan... Seçimlerın eli kulağında!.. Aralıkta mı?.. Ocaktamı?.. Martta mı?.. Daha orası belli değil; ama, ülke seçim eğik düze- yinde kayıyor. İki. üç, ya da bilemediniz beş - altı ay içinde ger- çekleşecek bir seçimde kim kazanacak?.. • Bir süredir yapılan kamuoyu yoklamalarında yüz- de 20 ile yüzde 10 arasında oy yelpazesine yerleş- miş görünen 6 parti var: RP (Refah Partisi). ANAP (Anavatan Partisi), DYP (Doğru Yol Partisi), DSP (De- mokratik Sol Parti), MHP (Milliyetçi Hareket Partisi), CHP (Cumhuriyet Halk Partisi). Meclis'i bu partiler parselleyecekler... Nasıl?.. Piar-Gallup'un yöneticisi Bülent Tanla bir hesap yaptı: Geçmişte sol oylar aşağı yukan yüzde 30'u kap- sıyor, sağ yüzde 70'e yayılıyor. 1994 yerel seçımlerinin genelinde DYP ile ANAP, merkez sağ oyları yüzde 21 - 21 paylaştılar. Refah yüzde 19... MHP yüzde 9... Doğal olarak muhalefetin güçleneceğini, iktidarın yıpranacağını varsaymak yerinde olur. Yine de yel- paze içindeki merkez sağ ve solun paylaşacağı oy- iarda sol ve sağ dilimlere dönük büyük sıçramalar beklemek gerçekçi sayılmaz; toplumda böyle bir rüz- gâr esmiyor. • Peki, bir erken genel seçimde ne olabilir?.. Merkez solda CHP ile DSP birleşik kapların için- deki su gibi; CHP yükselirse DSP iniyor ya da tersi oluyor, DSP yüzde 18-20 göstergesine doğru tır- mandıkça CHP yüzde 10-12 düzeyine doğru kayı- yor. toplam sol oylar yüzde 28-30'u buluyor. Geriye kaldı yüzde 70. Küçük partilerin sayısı 11, seçimlerde aldıkları top- lam oy oranı yüzde 5... Sağa kaldı yüzde 65... MHP kamuoyu yoklamalarında yüzde 10'u çoktan aştı; son seçimlerde aldığı oy yüzde 9'du. En kötü olasılıkla Türkeş'in partisi yüzde 12'ye ulaşmaz mı?.. Ne kaldı?.. Yüzde 53... Refah'ın sandıktaki son seçim sınavında toparla- dığı oy yüzde 19'u vurguluyor, islamcı parti büyük kentlerın belediyelerini elinde tutuyor, etkili bir çalış- ma sürecini yaşıyor, erken seçimde yüzde 20 oy al- sa... Merkez sağa kalır yüzde 33... DYP ile ANAP yüzde 33'ü nasıl paylaşacaklar?.. Diyelim ki bu sayı yüzde 33 değil. 35 olsun; diyelim ki 1994'teki gibi eşit paylaşım gerçekleşsin; her iki parti yüzde 20 düzeyinin altında kalmazlar mı?.. Hiç kuşkusuz hesabı altüst edecek gelişmeler • Arkası 17. sayfada 1986 YILI VE 8&109* 1 SAVILI BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞUĞA ZARARLIDIR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear