Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 EKİM 1995 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yedinci Plan ve Adalet Reformu
ERDAL M E R D O L I Ankara Baro.su Avııkatlanndan
• • Ikemizde ilk kez 1963 yı-
U
lında dönemın Başbakanı
Inönii'niin "Ekonomik,
sosyal ve kültürel kalkın-
mayı demokratik yollarla
gerçekleştirmek üzere ha-
zırlanmıştır" jfadesiyle uygulamay a ko-
nulan Kalkınma Planlan'nın yedincisi
18 Temmuz 1995 günü TBMM 'ce onay-
lanmıştır.
İlk ıki planda (1963-1967. 1968-1972)
yargının sorunlarının irdelenmediğini.
kısa ve uzun erimli ereklenn saptanma-
dığını. olası gelişmeleri kestirerek var
olan ve doğabilecek gereksinimlerin so-
run durumuna dönüşmeden önlenmesi-
ne ilişkin bir çabaya ve kaygıya yer ve-
rilmedığini görmekteyiz.
Olduğu gibi korunmaya çalışılan hu-
kuk düzeni ile toplumsal degişim arasın-
daki çatışmanın derin bir uyumsuzluk
haline dönüştüğünü saptayarak bir "ada-
let reformu"ndan ilk kez söz eden 3.
plandanl 1973- 1977) sonra. yargının so-
runlarını geniş biçimde ele alarak çö-
zümlemelere ve çözüm yollarına (üst
mahkemelerin kurulması. sulh-aslive ay-
nmının kaldırılması. medeni yasa deği-
şikligi. çocuk mahkemelerinin kurulma-
sı. adli kolluk. devlet avukatlıöı kuru-
mu...) yer veren 4. plan (1978-19821. ka-
nımca kendisinden sonrakileri de derin-
den etkilemiştir "Yargının hızlı. nitelikli
ve doğnı çahşabUmesinin önündeki engel-
lerinkaldınlacağına" ilişkin genel ve so-
yut söyleyışlere planlann neredeyse tii-
münde rastlamak olanaklıdır. Planlann:
biröncekini aşan.giderekkapsamıgeniş-
leyen. somutlaşan. sadece saptama ile ye-
tinmeyerek elle turulur projeler içeren bir
yükselmeeğrisi izlediğini gözlemlemek-
teyiz. Bu çizginin "şimdilik"" son durağı
yedinci plandır.
Siyasal ve ekonomik alanlardaki sar-
sılışlara koşutve onun doğal sonucu ola-
rak ortaya çıkan "sosyal ve kültürel ku-
maş" değişikliğine bağlı gereksinimlerin
giderilmesı zorunluluğu ve ülke koşulla-
rındaki derinden değişimlerin iizerinde
yükselen toplumsal istemlerin daha faz-
la ertelenemeyeceği gerçeği. yedinci pla-
na "adalet reformu", "hukuldve kurum-
saldiizenlemeler" olarak yansımıştır. Ye-
ni yapı ve kurumlara ilişkin olanların-
dan. bir bölüm yasada değişiklikler ön-
görenlerine değin. 13 konu başlıgı altın-
da kamuoyuna sunulan "kamu hizmetle-
rindeetkinliğinarttınlması projesi"nden
etkilenmemek rhümkün değil; ancak hiç-
binnin değerini yadsımadan. üçünü da-
ha bir önemsemekteyiz: İstinaf Mahke-
melen. Avukatlık Yasası ve Adli Kolluk.
1) 1924 yılındakaldınlan istinaf mah-
kemelerinin (üst mahkeme. ikinci dere-
ce mahkeme, ara mahkeme) yeniden ku-
rulmasına değgin görüşlere 4. 5 ve 6.
planda rastlanılmaktadır. Yargıtay'ın "iş
yükünü" azaltarak. onun "içtihat mah ke-
mesi" olarak çalışmasını saglamak. yar-
gılama sürecini kısaltarak hızını arttır-
mak. u
adiT ve nitelikli bir yargı yarat-
mak amacına dönük bu düşünce. hukuk
dünyasının temel tartışma eksenlerinden
birini oluşturmaktadır. Kurulmasının
karşısında duranların da şu güne değin
bir adım gerilemedikleri bilinmektedir:
bunu "inat" ile açıklamak sanınm ki acı-
masızlık olur.
Avrupa Konseyi'ne iiye ülkelerden
yalnız Türkiye"de istinaf mahkemesi bu-
İunmadığı ileri süriilmekte ise de koşul-
lann ne kertede benzeştigi sorusuna do-
yurucu yanıt alınamamaktadır.
İlk derece mahkemelerinin "hatalan-
nın" istinaf mahkemelerince •'giderile-
ceği" ve sonuçta Yargıtay'ın içtihat "üre-
tebileceği" savı, savunmanın. çağcıl ve
nitelikli yargıç, savcı ve adalet persone-
li yaratılmadan ve önemli boyutlara ula-
şan kadroaçığı bu yolla kapatılmadan. ilk
derece mahkemelerinin tüm sıkıntılan-
nın üst mahkemeye taşınacağı yollu ar-
gümanı karşısında genlemektedir.
Politik çıkarlara bağlı olarak açılması
sürdürülen hukuk fakültelerinden yetiş-
tiği (!) sanılan geleceğin yargıç ve savcı-
ları ile eksikliklerini biçimce gidererek
ve bugün görev yapanlan da istinafa ta-
şıyarak hiçbir şeyi değiştirmiş olmayız.
Egerelinizde ilk derece mahkemelerinin
olumsuzluklarını o aşamada önlemeye
elverişli gereç \arsa neden yeterli verim
alınamadıgı araştınlmalıdır. Yakınmak
niye? Bir süre sonra Yargıtay ile istinaf
arasındaki içtihat bagdaşmazlıgının -ya-
sada önlem alındığı yolundaki yanıta kar-
şın- toplumdaki adalet duygusunu zede-
leyebileceğinden duyulacak endişeyi de
aynca belirtmek durumundayız.
Bir benzetme yapmak gerekirse. kent
içi ulaşımını bir bütün olarak ele alma-
dan. köprü geçişleriyle araç trafiğine
akışkanlık sagladıgınızı sanırsınız, ama
görürsünüz ki yaptığınız sadece bir böl-
gedeki sıkışıklığı daha da büyüterek ve
içinden çıkılmaz duruma getirerek. baş-
ka bir kavşağa taşımak olmuştur.
Bu saptamalann. istinafı elimizin ter-
si ile ittiğimiz biçimde degerlendirilme-
yeceğini umarız. Önyargısız ve büyük
beklentiler içine girmeden bakmaya ça-
lıştığımızda görebildiğimiz kadanyla. is-
tinaf ve "adalet reformu" arasında doğ-
rudan olumlu ilişki kurulamamaktadır.
2) Yasalardaki yetersizliğin herkesten
önce ayırdına varan meslek sahipleri.
avukatlardır. Onlann ve meslek örgütü
barolann süren savaşımı sonucu. yeni bir
avukatlık yasasının hazırlanması sagla-
nabilmiştir. Hukuk devletinin temel ko-
şullanndan biri olan yargı bağımsızlıgt-
nın. savunmanın bağımsızlığı ile iç içe ve
aynlmalan olanaksız bir bütün oluştur-
dugunu anlatmak hiç de kolay olmamış-
tır. Öyle ki 1992 yılı adli yıl açılışı ko-
nuşmasındaogünün yargıtay başkanıda-
hi bu büyük gerçege "•görmez" gibi yak-
laşmak istemışse de Türkiye'deki tüm
avukatlann anlamlı ve tanhi yanıtını al-
makta gecikmemiştir. Bakanlar Kuru-
lu'nda bir yıl bekletildikten sonra
11.3.1993 tarihinde TBMM'ye gönderi-
len ve hükümetçe demokratikleşmenin
birparçası olarak sunulan bu önemli ta-
sannın. içinde bulunduğumuz günlerde
ortaya çıkan siyasal gelişmelerin dayat-
tığı birerken seçim sonucu "kadük" >a-
yılmak olasılığı yüksektir. "N'uslatın bir
başka bahara kaldığım" du\ umsayarak.
yeni parlamentonun öncelikle ele alma-
sını dilediğimiz bu yasa tasansı pek çok
değişikliği içermekle birlikte, üç temel
sütun üzerine oturan bir yapı kurmakta-
dır. Barolar Adalet Bakanlığfnın vesaye-
tinden çıkartılarak bagımsız kılınmakta:
meslege kabul için sınav koşulu getiril-
mekte: staj yeniden düzenlenerek. mah-
keme harçlarından oluşturulan ve Türki-
ye Barolar Birligi'nin kullanımdaki fon-
dan stajyerlere kredi verilmesi olanagı
saglanmaktadır.
Sa\unma mesleginin kurumsallaşma-
sında yaşamsal önemi bulunan bu tasa-
rının onca hukukçu parlamenter tarafın-
dan dahi yeterli ölçüde önemsendiğini
sanmamakla birlikte. yedinci planda
"Avukatlık mesleginin en etkin biçimde
>apılabilmesi için temel değişikiiklerin ge-
tirilmesi amaçlanmaktadır" tümcesinin
yeralmasını birölçüdedeolsa ilerisi için
gü\en verici buluyoruz.
3) İlk kez 4. planda yer verilen adli
kolluk düşüncesi. parlamentoya sunul-
muş bulunan yasa tasansı yoluyla somu-
ta dönüşmüştür. Bu konu 7. planda şöy-
ledegerlendirilmektedir: "Haknaynıteş-
kilat ve personel tarafından yürütülmek-
te olan adli ve idari kolluk göre\ leri bir-
birinden ayrılacak; doğrudan cumhuri-
>et başsa\cılığına bağlı olarak, suç deül-
İerinin toplanması, faillerin \akalanma-
sı. adli makamlara teslim edilmesi \e bun-
laıia ilgili her türlü soruşturma işlemle-
rinin > apılmasını saglamak üzere adli kol-
luk oİuşturulacaktır."
1.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren
CMUKdeki değişikiiklerin ancak adli
kollugun kurulması ile amacına ulaşıla-
bileceği göriişünün yasa tasarısı biçimi-
ne dönüijmesi ve planda yer alması sevin-
diricidir.
Gerçekten de kolluk güçlerince sapta-
nan anlatımlann. kimi zaman yasak sor-
guyöntemlenylealındığı (CMUK 135 a)
sıkça rastlanan savlardan ve gerçeklikler-
den olması nedeniyie. bu sakıncaların ve
yasadışılıklann ortadan kaldınlmasının
etkili yönteminin adli kolluk kurulması
olduğu bilinmektedir. Gözaltına alınan
kişiye her aşamada müdafiin yardımın-
danyararlanmakolanağınıntanınmış ol-
ması yeterli olamamıştır. Son zamanlar-
da gözaltına alınan kişilerden barolara
ulaşan müdafi istemlerinin. kolluk güç-
lerince çıkartılan engellerin sonucu gide-
rek azaldığı sıklıkla ileri sürülmektedir.
Bütün bu sakıncalan ortadan kaldırma-
nın temel çözümü adli kollugun kurul-
masıdır.
Türkiye. Avrupa Konseyi'nin bir üye-
si olarak çagdaş suç ve ceza politikasını
benimsedigini 1977de resmen duyur-
muştur. Bu alanda gecikerek olsa da
CMUK'de yapılan değişiklik. haksız ve
insan haklanna aykırı uyiiulamalan gi-
dermeyi amaçlamaktadır. îdari zabıtanın
ışlenmesini önleyemediği suçlan araştı-
rıp. delillerini toplayan. kollugun "fezle-
ke"sini iddianame olmaktan çıkartan ve
güvencesi sağlanmışolan sa\cılıga özlük
işleri dahil organik biçimde baölanmış
biradli kolluk. CMUK'dekidegişiklikle-
n bütünleyecek \e yurttaşlann güvenlik
alanını büvütecektir.
ARADABIR
RAHMİ KÜ1VUŞ
Hukukçu - Eski Parlanıcnıer
Böyle Seçim Yasasıyla..
Geç kalmış "erken seçim "in gündeme geldiği bu-
günlerde seçim yasasında yapılacak değişikiiklerin
demokratik olmayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Bu
bakımdan DYP ile CHP'nin demokratiklik sınavında
geçer not alamayacakları, en azından "ülke çapında
seçim çevresi" yaklaşımlanyla kanıtlanmış olacaktır.
Gerçi Anayasa Yarkurulu'nun önerisinde yazılan "Bu
milletvekillerinin 100'ü ülke çapındaki seçim çevre-
sinden seçilir" anlayışı TBMM Genel Kurulu'nda be-
nimsenmemiştir. Bu bakımdan "ülke çapında seçim
çevresi" düzenlemesL anayasaya aykırıhktan Anaya-
sa Mahkemesi'ne götürülebilecektir.
Turgut Özal'ın başlattığı "Türkiye milletvekilliği"
kavramının Tansu Çiller'ce ber.imsenmesine artık
şaşmıyoruz. Çünkü Bayan Çiller, Bay Özal'ın kötü bir
izleyicisi görüntüsü veren bir politikacıdır. Nitekim en-
gelli, tuzaklı 'Özal seçim yasası'ru özünden değiştir-
meye yanaşmamaktadır. Çiller ile Baykal. üstüne üst-
lük buna bir de Özal'ın gerçekleştiremediği 'devlet
milletvekilliği' gibi demokratik olmayan bir seçim ve
siyaset kavramını oturtmak istemektedirler. Uygula-
ması yalnızca Yunanistan'da görülen ülkenin tümü-
nün seçim çevresi sayılması anlayışını benimseme-
nin haklı bir nedeni yoktur.
Yunanistan Anayasası'nda 300 milletvekilinin 12'si-
nin devlet milletvekili olarak seçileceği yazılıdır.
TBMM Anayasa Yarkurulu öneri gerekçesinde "Mil-
letvekili sayısının düşük olması, herparti içinde aday-
lık savaşımının gereğinden çok S3rtleşmesine ne-
den olmakta ve siyasal kararlılık ile siyasal ahlak ku-
rallarına uyma ölçülerimiz milletvekili sayısı yükselti-
lerek ve bunlann 100'ünü de ülke çapında seçerek
giderileceğini gösteımektedir" diye yazılmakta ol-
duğu halde milletvekili sayısı arttınlmış. ama ülke ça-
pında seçim çevresi benimsenmediğine göre bu an-
layışı yeniden yasa değişikliği yöntemiyle benimse-
mek anayasaya da aykırı olmaktadır. Çünkü anaya-
sa koyucu milletvekili sayısını arrtırırken bu ölçüyü ka-
bul etmemiştir.
Uygulaması böylesine çok az görülen bir kuralla ya-
sama kurumuna nitelikli üye sokulacağını düşünmek
doğru değildir. Biranlamda. ülkenin okumuşlarını, bu
yolla Meclis'e sokacağmı sananlar, niteliğin yalnız
öğrenimle değil, başka etmenlerin de bileşimiyle el-
de edileceğini gözardı etmektedirler.
Şu anda Refah Partisi'nin milletvekilleri içinde biri
ilkokul, biri ortaokul, biri de lise çıkışh olan milletve-
killeri vardır, ama geri kalan üyeler yükseköğrenimli
oldukları halde onlara çağdaş deme olanağı var mı?
Kaldı ki nitelikli milletvekili yalnız öğrenim öğesini en
üst düzeyde gerçekleştirmeyle sağlanabilseydi, salt
profesörlerden oluşan bir Meclis en nitelikli Meclis
olurdu. Doğaldır ki nitelikli bir Meclis'te okumuş (öğ-
renimli) üyeler çoğunlukta olurlar.
Ancakniteliği belirleyen gerçek etmen "eğitim"d\r,
eski deyişle "ferö/ye"dir. Ailenin. okulun ve yakın çev-
renin. (jandarma ve polis ortamı) değer yargıları, ki-
şiliği ve niteliği belirler. 29 Kasım 1955günlüDemok-
rat Parti BMM Grubu'nda milletvekillerini önce "Siz
isterseniz Hilafet'i bile geri getirebilirsiniz" diyerek yü-
celttiğini sanan Adnan Menderes, yaptığı bu büyük
yanlış sonuç vermeyince gözdağı yöntemine başvu-
rarak "özrü kabahatinden büyük" duruma düşmüş-
tür. "Odunu aday göstersem seçtihrim sözleriyle
milletvekillerini gelecek seçim" silahıyla korkutan
Menderes. 27 Ekim 1957 seçimlerinde söylediği gi-
bi etkili oldu ki 27 Mayıs 1960 sabahı toptan bir ya-
nılgının kurbanı olduklarını anladılar.
1961 Anayasası'nın getirdiği özgürlük ortamı nite-
likli milletvekili elde etmeye dönüktü. Nitekim Cum-
huriyet Halk Partisi evrim geçirerek. özellikle Bülent
Ecevit'in genel başkanlığı döneminde "üyedokusu"
bakımından oturmuş bir görüntü verdiğinden 1973 ve
1977 genel seçimlerinde adaylık boyutunda parti içi
demokrasi en ileri düzeyde gerçekleşmiş oldu.
Kısaca ülke çapında milletvekili seçimi yöntemi be-
nimsenirse il seçim çevrelerinden gelenler ikinci tür
üye işlemi göreceklerdir. Bundan ise yasama kuru-
mu zarar görecektir. Çünkü demokrasi, eşitliği sürek-
li olarak öngörmektedir.
Aynca bu yöntemler 12 Eylül'ün Danışma Mecli-
si'ne kolay yoldan girmek isteyenler gibi, kolay yol-
dan milletvekili olmak isteyenler genel başkanların ar-
kasında kuyruk oluşturacaktır. Bu ise demokrasiyi
değil, genel başkan diktasını genişletecektir.
TARTIŞMA
C. Savcısı Derviş Olursa!..
er nıesleğin
kendine
özgü
özelliklen
vardır. ama
bazı
meslekler toplumda başta
taşınır. Örnegin
öğretmenlik. imamlık.
polislik. savcılık degil.
cumhuriyet savcılığı...
Öğretmen ahlaksız. imam
aptessiz. polis hırsız
olamaz. Çünkü bu
meziyetleri öğretmek.
korumak \e kollamak
görevi verilmiştir onlara.
Korumalan gereken görevin
içine edince. toplum ayaga
kalkar haklı olarak.
Vali vobaz. kavmakam
gerici olabilir. Birazcık
kabullenilebilir bu
davranışlan. Örneğin
hâkimlerden bazılan "hu"
çeknıek için şeriatçı
olabilirler. Ne ki
cumhuriyetin savcıları.
cumhuriyetin temelini
dinamitlemek. yerine şeriat
düzeni kurmak isteyen
şeriatçılarla birlik olur.
"hu" çekerse durum çok
ayrıcalıklıdır.
Cumhuriyetin kendisi. temel
ilkeleri. cumhuriyet
savcılannın korumasına
bırakılmıştır.
"Müddeiumumi" değildir
savcılarımız. cumhuriyetin
savcılandır. Vani?
Cumhuriyetin bugünü.
yarını onlara teslim
edilmiştir.
Kollayacaklar.
koruyacaklardır.
Beklediği dükkânı soyan
gece bekçisi gibi bir sa\cı.
cumhuriyet karşıtı bir
özleme nasıl hizmet
edebılir?
Cumhuriyeti yıkmak
istiyorlarsa. cumhuriyet
onlara nasıl bırakılır?
Kümesin anahtarı tilkiye
verilebilir mi?
Ama adamın adının başında
cumhuriyet savcısı
bulunacak. bu adam
şeriatçılarla birlik olup
cumhuriyeti yıkmak için
"hu" çekecek. olacak iş mi?
Üç tane cumhuriyet savcısı.
Dinar Ozlemiyle Yaşamak...
S
ana kavuşmayı
hep erteledim.
Hep gelecek
yıllara bıraktım
sana gelmeyi.
Oysa egilip seni
görmeyi. senin sesini, senin
soluğunu duymayı öyle
özlemiştim ki!.. Dinar,
çocuklugumun güzel ülkesi
se\gıli Diharım benım. bir
gün gelip böyle bir sonla
ayrılacagımızı. sonsuza dek
senin yakıcı özlemıni
yaşamaya tutsak olacağımı
hıç düşünemezdım. Bir gün
senı tümüyle yitireceğimi.
artık sensiz yaşamak
zorunda kalacağımı nereden
bılebilırdim ki! Sana bir gün
dönmek düşlemini bile artık
kuramayacağım düşüncesi
acılann en acısı. olarak
gömülüyor göğsüme: bütün
gö\ demi. beynimi. tinimi
dağlıyor.
Dıyorlar ki. Dinar eskisinden
daha güzel olacakır. Ah.
Dinar. bunu ancak senin
kıyından geçmiş olanlar
sövlevebilirler. Bir Dinarlı
için. Dinar yeryüzünden
göçmüş olan bir sevgilidir
artık. Göçmüş bir sevgiliyi
dinltmek nasıl olanaksızsa.
senin göçüp giden o güzelim
gövdenı diriltmek de.
yalnızca sana özgü olan o
benzersizgüzelligini
yeniden bütünlemek de bir
avutmacadan başka bir şey
degildir.Sevgili Dinar. seni
taparcasına se\mek... Ben bu
Dinar sevisinin bir 'tapınç'a
dönüştügünü çocuk
gözlerimle görerek yetışmiş
olan bir insanım. senin
bınlerce âşığından yalnızca
birisıyim. Senin köylerinde
büyüdüın. senin
sokaklarında yetiştim.
seninle derinden
bütünleştim. Bütün başım,
bütün bedenım senin
yollann. senin sokakların.
senin ağaçların, senin
suların. senin köylerindir.
Çünkü sen âşıklarınla bir
bütündün.
Bütün insanlarında. bütün
köylerinde. bütün evlerinde
bir Salı günü telaşı. bir Salı
Bu Ne Düşmanlık!
tatürk ü
anarak.
cumhuriyetin
72. yılıni
kutluyoruz.
N atan ve
cumhuriyet; Atatürk'ün
Türk ulusuna armaâanıdır.
26Ağustos 1071'de.
Malazgirt Zaferi'ni
kazanarak Anadolu'yu bize
vatan yapan Alpaslan'dı.
841 yıl sonra. vatanı
düşmanlardan kurtararak
Türk ulusunu cumhuriyete
kavuşturan da Atatürk'tür.
Tanık da tarihtir. Oysa bazı
takvimlerin tarih bölümünü.
kendi istekleri
doğrultusunda yazanlar
oluyor. Üç kıtadaki
kazanılan zaferlere.
•padişah' yazılıyor.
Mustafa Kemal'in
(Atatürk'ün) zaferlerine ise
adı yazılmıyor.
Bir'takvımde*30
Ağustos'ta, halifeliğin.
1516'da OsmanhVa geçişi",
"tarih bilgisi" diye yazılıyor
günü coşkusu yaşanırdı. Salı
günleri kurulan pazannda
yalnızca meyveler. sebzeler
alınıp satılmazdı.
Bütün köylennden sana
koşan âşıkların o gün senin
sevgini çogaltır. senin
sevgini üieşnlerdi
aralannda. Salı günü öyle
herkesin sandığı gibi bir salı
günü degildi; bir şenlik
günüydü. bir toplu tapınma
günüydü. bir esrime
günüydü bizler için. Salı
gününün telaşı bir gün
önceden yaşanmaya
başlanırdı bütün köylerinde.
Dernek günü derdik
'Salı'dan önceki güne:
insanlarda bir sevinç. bir
ö\ünç olurdu. "Yann
Dinar'a gidiyorum" ya da
"Sah'ya gidiyorum" diyen o
eski âşıkların yüzlerindekı
pembeligi. duruşlanndaki
büyüklenmeyi. kasılmayı
görmek gerekirdi!
Ben de işte o heyeeanı daha
küçük yaştan başlayarak
yaşamış birâşığınım.
Yeşilhüyük Köyü'nden
da "Zafer Bayramı"ve
zaferi kazanarak vatanı
kurtaran "Başkomutan
Mareşal Gazi Mustafa
Kemal" yazılmıyor.
Bir başkasında. Kurmay
Albay Mustafa Kemal'in 21
Ağustos 1915'te Arıburnu
ve Kurtuluş Savaşfndaki
bunca zaferleriyle.
reformlan yazılıyor da
Mustafa Kemal (Atatürk I
adı yazılmıyor. Fakat aynı
takvim. ulusça üzüntülü
oldugumuz"10 Kasım'da"
dört tane hâkim. "hu"
ayinıne katılmış mı.
katılmış. Yapılan
soruşturma sonucu
"sürgün" edilmişler.
- Nereye?
- Başka bir yurt köşesine.
Bu yapılan işlem ceza mı.
yoksa ödül mü'.'..
- Burada epey ce göre\
yaptınız. sayenizde
nurculuk gelişti.
Biraz da gelin buralarda
yapın demek mi'.'
Bunu anlayamıyorum.
Yapılan eylem
suçsa yasa geregi yerine
getirilsin. cezaları verilsin.
Degilse bırakın yerlerinde
kalsınlar ki. başka
verleri de zehirlemeve
dernek günü bindigimiz tren
beni sanki sana değil. beni
sankı göklere götürür
gibiydi. Lcundan tuttuğum
hey bemiz bana kuş gibi
yeğni gelirdı. Trenin
koridorundaki pencerelere
tırmanır. başımı dışanya
uzatır. seni ne zaman
göreceğim. senı ne zaman
görecegim derken soluğum
kesilirdi.lstasyondan çıkıp
daha ıçerilere. senin
derinlerine girerdik.
Faytonların parke taşlarda
çıkardıklan sesleri bir tören
cümbüşü. bir akın hazırlığı
gibi algılardık. Çift yönlü
parke taşlı yol. ağaçlardan
yıkılır gibiydi. Bitki
kokulan. ağaç kokuları
genzimize dolardı.
Menderes lrmağı"ndan ve
daha binlerce dereden su
sesleri yayılırdı. Su sesleri
içimizi tertemiz serinletirdi.
Binlerce köprünün
üzerinden geçerdik sanki.
Yazakşamlarında,
kaldınm kıyılarında oturan
kentli kızlara bakardım.
Atatürk'ün biyografisini
veriyor.
Vatanı düşman
çizmelerinden kurtaran
Mustafa Kemal Atatürk'e
bunlaryapılmamalıydı ve
yapılması önlenmeliydi.
Çünkü. takvimlerdeki çeşitli
bilgilerle. dinsel ve tarihsel
konulann yayımlanması
"bir tiir açık öğretimdir".
Bunlar. Milli Eğitim
Bakanlığı ve öbür ilgili
kuruluşların denetimi
dışında kaldıkça tarihsel
olanak bulamasınlar.
Cumhuriyet savcılan
cumhuriyetin.
öğretmenler ahlakın.
imamlardinin. polisler
güvenin düşmanı
oluyorlarsa ortalıkta
güvenilecek kimse
kalmadı demektir.
Bu durum bir ülkenin
bitişi. tükenişi. yok oluşu
degilse nedir?
Cumhuriyete.
cumhuriyet savcılap
sahiplenmez.
dinamitlemede başı çekerse,
özledikleri saltanat bütün
ihtişamı ile başlanna
geçsin!
Sadettin Malkoç
yoksulluktan utanırdım.
Ama sınemalardan yükselen
şarkıların. türkülerin hepsini
ezgileriyle birlikte bilir. o
ezgılere salardım kendimi.
Bu sinemalardan birıne
babamla birlikte bir an önce
girebilmek için
sabırsızlanırdım.
Heybemizi bir otelin çok
yataklı bir odasına bırakır.
senin içine dalardık Dinar.
Cumhuriyet Alanı'na
çıkardık.
Bir kent olmaktan çıkardın
sen o zaman. masallardakı
birprenslik olurdun
benim için.
Ah, Dinar. sana hiç
gelemedimse bil ki seni
sevmediğimden değil. tam
tersine seni deli gibi
sevdiğimden, başdöndürücü
bir seviyle. büyük bir
tutkuyla sevdiğimdendir.
Dinar. çocukluk sevgilim
benim. bilsen seni ne çok
özledım!
Ertuğrul Efeoğiu
Yıldız Teknik Uni.
bilgilerin ögrenilmesindeki
"bolünme" önlenemez.
Dahası. yeni kuşak okuldışı
gençlerine de değil Atatürk
ilkeleri. Atatürk'ün Mustafa
Kemal olduğu bile
öğretilemez. Çünkü bu
inanç ve tutumda olanlann
amacı. Mustafa Kemal'i
(Atatürk'ü): bilmeyenlere
öğretmemek. bilenlere de
unutturmak olsa gerek.
RaifKurdakul
Emekli Kurmav Albav
Dünya, Güneş, Yıldızlar ve Kara Delik
D
ünyamızda
merkeze
doğru
ıniîdikçe
neden
sıcaklık
artıyor1
.1
Bütün kütleler.
birb'inni çeker. bilinen bir
şey. Karşılıklı ikı ku\ vet.
cismi hareket ettıremiyorsa.
ısı açığa çıkar. Isı neden
açığa çıkıyor? Çünkü cismin
moleküllen sıkışıyor.
Dolay ısıyla Dünya
yüzeyinden merkeze
inildıkçe. inılen yerdeki
maddenin üzerine gelen
kuvvet artmaktadır. Madde,
tepki kmvetı ile yerinde
kaldığma göre ısı açığa
çıkmaktadır. Daha da
aşağıya inildıkçe etki-tepki
kuvveti artmakta ve madde
ısıdan dolayı erimektedir.
Güneş"ten koptugunda
Dünya soguk bile olsaydı
yukanda anlatılanlardan
dolayı merkeze doğru
inildıkçe yine lavlarla
karşılaşılacaktı.'Yani bu
olmak zorundaydı. Bu bizi
şu düşünceye götürecektir:
Dünya'nın büyüklüğünü
teorik olarak arttıralım ve
merkezdeki lavlann
durumunu yeniden gözden
geçirelim. Sıvı sıkışmak
durumuna gelecektir. Öyle
bir sıkışacaktır ki. cismin
atomlarını parçalayacaktır.
Dolay ısıyla nükleer ortamı
hazırlanacaktır. Zaten oluyor
da. Bunu Güneş'te
görebilıriz. Büyük
yıldızların hepsi böyle. Bu
ne zamana kadar devam
edecektır Kütle yanarak
veya koparak küçüle küçüle
merkezdeki yeterli basınç
sağlanamay ıncaya kadar
devam edecektir. Örnek.
Dünya ve gezegenler.
Şimdı gelelim madde
yapısındaki basınç. haciın ve
sıcaklık ilişkisine. Zaten bu
değerlerin oluşturduğu
formülde de bunu gözlemek
mümkün. P . V T. bu
formülde basınç ibresıni
dilediğimiz kadar arttınrsak.
hacim küçülür. sıcaklık artar.
Benim basınç arttıımada
sorunum yok ise. yani
Güneş'in merkeze doğru
uyguladığı basıncı
uygularsam ne olur? Hacim
küçülür. dayanılmaz bir hal
alır ve dolay ısıyla
dayanamaz ise de patlar.
Dünyamızın merkeze olan
çekiıni. ancak cisimlerı lav
haline dönüştürebılir.
Nükleer patlama yaptıramaz.
Güneş kadar büyük olsaydı
yaptırabilirdi. Gelelim kara
delik olayına. Kara delik.
kütlesı büyüklüğü sınırdadır.
Merkezındeki maddelerin
nükleer patlamasından bir
önceki haldedir. Her an
patlamaya hazır vaziyette
beklemektedir. Ve bunun
kütlesi Dünya'dan çok
büyük. Güneş'ten küçüktür.
Dolay ısıyla 'kara delik kütle
büyüklüğü sının" ka% ramı
oluşmaktadır.
Ökkeş Özoğlu
Elektrik Mühendisi
PENCERE
BiPleşememiş Milletler...
Küba lideri Fidel Castro, BM (Birleşmiş Milletler)
50'nci kuruluş kutlamaları için New York'a geldi, hiç,
kimseye metelik vermeden bir kez daha yineledi:
"Biz hiçbir zaman ve asla değişmeyeceğiz."
Hiç kuşkusuzsosyalist Küba'nın başındaki kişi "di-
yalektik değişim"in ne olduğunu biliyor. Onun söy-
lediği "neoliberalizmin potasında erimeyeceğiz" de-
mekle eşanlamlı. Buna karşılık ABD Başkanı Bill
Clinton da demiş ki:
"Biri dışında bütün uluslar demokrasiyi seçtiler."
Kim demokrasiyi seçmeyen?..
Suudi Arabistan mı?.. Afganistan mı?.. Kuveyt
mi?.. Güney Kore mi?.. Ruanda mı?..
Hayır...
Küba!..
•
BM'nin 50'nci kuruluş yıldönümü kutlanırken yer-
yüzünde iki halka en ağınndan amborga uygulanı-
yor...
Birincisi Küba.. :
Öteki Irak..
Niçin?..
Irak'ta doğan bebeğin ne suçu var?.. Amerika'da
çocuklar kuşsütüyle beslenirken Bağdat'ta yaşayan
küçükler neden aç bırakılıp cezalandırılıyor?.. Dün-
ya tarihinin ancak vahşet çağlarında uygulanabile-
cek bir ilkel yöntem, BM düzeninde nasıl yürütülü-
yor?.. Gebe kadınların yiyeceğini içeceğini kesen za-
lim, New York'taki ünlü gökdelenin tepesinde otur-
sa bile, insan celladı değil midir?..
21 'inci yüzyıla 5 kala 50'nci kuruluş yıldönümünü
kutlayan BM'nin tarihe bakacak yüzü yok!..
BM'nin lideri Amerika, "Soğuk Savaşı" kazandık-
tan sonra gemi azıya aldı; Küba'ya uygulanan am-
bargonun içeriği de bir halkı cezalandırmaya dönüş-
müştür. Yeryüzünde küçük bir adayı kuşatıp halkmı
dize getirmek uğruna tüm ağırlığını ortaya koyan
ABD'nin tutumu nasıl açıklanacak, hangi insanlık öl-
çüsüne sığacak?..
Utanç verici yılları yaşıyoruz.
Bosna'dan Ruandaya. Irak'tan Küba'ya, Afganis-
tan'dan Somali'ye dek insanlık çiğneniyor...
•
Eskiden BM yoktu..
MC vardı..
MC, Milletler Cemiyeti'nin ilk harfleridir; bu örgüte
'Cemiyet-i Akvam' da denirdi. Birinci Dünya Sava-
şı'ndan sonra -başta Ingiltere- egemenlerin kurdu-
ğu "MC Misakı"n\n giriş bölümünde şu satırlar yer
almıştı:
"Uluslararası işbirtiğıni geliştirmek ve uluslararası
barışı ve güvenliği saglamak için savaşa başvurma-
mak konusunda birtakım yükümlülükler kabul et-
mek, adaletli, onurlu uluslararası ilişkileri sürdürmek,
uluslararası hukuk kurallanna kesinlikle uymak ge-
rektiğini göz önünde tutan taraflar bu sözleşmeyi
kabul etmişlerdir."
Osmanlı, SevrAnlaşması'nı imzalarken belgenin ilk
26 maddesini oluşturan MC'yi de onaylıyordu.
Hukuk adı altmda. onursuzluğun, yalanın. dolanın
uluslararası nitelik kazandığı dönemler vardır.
•
MÇ (Milletler Cemiyeti) sizlere ömür...
ikinci Dünya Savaşı'yla tarihe gömülen MC'nin ye-
rine BM kuruldu; ancak adına 'Birleşmiş Milletler de-
ğil; 'Birleşememiş Milletler' demek daha doğrudur.
YDD (Yeni Dünya Düzeni) adıyla anılan haksızlık, eşit-
sizlik ve sömürü düzeninin bir aracına dönüştü bu ör-
güt...
lletişim devrimini yaşıyoruz...
Bilgisayarın gizemi. dev bir örümceğin tükürüğü gi-
bi dünyada ağını ördü; Internet'e bağlananlar Bağ-
dat'ta ağlayançocuğu, Bosnadakiçığlıkçığlığaka-
dını, Küba'da hayat damarları bağlanmış genç kızı
duymuyorlar mı?..
Duymuyorlarsa, ne dünya bütünleşti ne iletişim
devrimi gerçekleşti ne de insan insanlaştı.
NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT
VAKFI YARARINA
YILDIZ İBRAHİMOVA
CAZ FOLK KONSERİ
Piyanist: TUNA ÖTENEL
Ressam: HABİB AYDOĞDU
Bale Sanatçılan: ÎHSAN KADÎR BENGlER,
EJDER KESKİN
eşliğinde
30 Ekim 1995. Pazartesi Saat: 20.00
Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon
Davetiyeler: Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı
General Yazgan Sok. No: 10, Mehti Bey Apt, D. 10
(252 63 14)
Alkazar Sineması ndan ve Vakkorama
mağazalarından temin edilebilir.
T.C.
BAKIRKÖY 7. ASLİYE HUKUK
MAHKEıMESİ'NDEN
1995,116
Davacı Nazıke Aslan vekili tarafından davalı Nihat As-
lan aleyhıne ikame edılen boşanma da\asında:
Davacı vekilinin 3.2.1995 tarihli dilekçesiyle. müvek-
kilı ile da\alının 8.6.1990 tarihinde evlendıklerini ve bir
müşterek çocuklarının olduğunu. da\ almın kusurlu dav-
ranışlan nedeniy le taraflar arasında şıddetli geçimsizlik
oldugundan bahisle taraflann boşanmalanna ve müşte-
rek çocuğun velayetinin davacıya \erilmesı ile birlikte
müvekkili ile müşterek çocuk için toplam aylık
15.(X)0.000.- TL.Iik tedbir \e iştirak nafakasının takdir
edılmesinekarar verilmesini ıstemiş olmakla. davalı bil-
dirilen adresinde bulunamamış. mahkememizce davalı-
nın adresinin zabıta marifetiyle araştınlmasına rağmen
adresi tespit edilemediğinden kendisine ılanen tebligat
yapılmasına karar \enlmekle. duruşma günü olan
5.12.1995 günü saat 10.40'tamahkememizde davalı Ni-
hat Aslan hazır bulunmadığı takdirde tahkikata ve yar-
gı lamayayokluğundadevamedilecegi vehüküm \erile-
ceğı HL'MK'nin 213 ve 377. rnaddeîeri geregince dava
dilekçesı ve davetiye yerine kaım olmak üzere ilanen
tebliğolunur 5.10.İ99S
Basın: 46667