25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1995 PAZARTESİ 12 DIZI YAZI İstanbuPun can çekişen tarihi K ariye Müze- sı'ne ıniyoruz. Bu eski kilıse- nın yapıldığı tanhkesinola- ra< bılınnuyor. Kesın bılgıler fS 6. >y"da manastır olarak külanıldığını göstenyor. İkin- ci Beyazıt döneminde camı- yeçe\nlmiş 1948yılındada müze olmasina karar \eril- mış. Bugün nıüzenın ıçinde cami olduğu döneme ait hiç- bir iz yok 1948 y ıiına kadar sadece ıbadet saatlennde mo- zaıklenn üzeri tahta kepenk- lerle kapatılıyarmuş. Müze- nin çev resi Tunng tarafından 1986 yılında restore edilmiş. Müzenin yanindakı turistik otele, hedıyelik eşya satma- yaçalışan dükkânlara ve tu- ristlen Türk kahvesıyle a\ la- maya çalışan çay bahçesine şöyle bır göz atıp müzenin arkasına dolanan dar yola sa- pıyoruz. Camiler ve yıkılma- ya terk edılmış ahşap evler dışında geçmışın izleri çok- tan toprağın altına gömül- müş. Yaşlı yollann ızınden girdiğımiz bu kuytular hâlâ gecekondularla dolu. Çoğun- da kıracılaroruruyorvekım- bılır hangı saray ya da kılıse- ninartığı duvarlannarasında uyuduklannı bile bılmıyor- lar. Zaten bunu pek umursa- dıkları da yok. Bır rıılyon. hana 500 bın liraya c\ bul- muşlar. bu onlara yetıyor da artıyr- ile. ''Bakımsızlık- la pejmiirdelik yeşillerle ışıkları bozmuyor; veyeşil- lerle ışıklar turfanda \ a/ sı- cağının taze ot kokularıyla birlikte uzanıyor surlar bo- yunca İstanbul'da." Bu hâlâ böyle. Belkı pej- miirdelik biraz kılıkdeğiştir- di.açlıklayoklukdahabırya- kınlaştı bırbirine ama hâlâ sur diplerine sırtını dayamış tek odalı. susuz, elektriksız gece- kondulann bahçesinde taze soğan. domates yetiştinlıyor, ağaçlara kurulmuş salıncak- larda ninnılerle bebekler u> ı tuluyor \e kadınlar kocalan- nın I50binlirayö\mıyelıiş- lerinden dönmelerini evlen- ntn önündekı çımenlikte dan- tel örüp düşler kurarak bek- lıyor. Anemas Zindanları Geçmışın peşindeki yolcu- luğumuz bizi Kazasker tvaz Efendi Camiı'ne doğru sü- rüklüyor. Camiye gelmeden hemen önce. gelen geçenı giz- li bir göz kırpışla ayartmaya çalışan daracik bır yola sapı- veriyoruz. Yan eski. yan ye- nı birbinne dayanmış alçak evlerin arasından ilerlerken aralık duran bir kapı aklımı- zı çelıyor. süzülüveriyoruz ıçe ri. Karşımızda rengârenk çiçeklerlebezen- miş birbahçe var. lstanbul"un orta yenn- de sankı bâkir bır Anadolu kasabasın- daymış gibi bahann keyfîni çıkaran bu gız- li dünya aklımızı başımızdan alıyor Yol kı\rılarak aşağıya iniyor. her bahçe ka- pısının arkasında bir başka gizli dünya. aklımız o dünyalann gızlerınde... Koca şe- hirdeki yaşamlann çeşitliliğini düşünerek dolaşıyoruz; kazlann. tavuklann, ayakla- n çiplak. toprak rengi çoeuklann arasın- da... Düşleri isteksiz isteksiz geride bırakıp Kazasker l\ az Efendi Camii 'ne çıkıyoruz tekrar. Bir rivayete göre planlannı Mi- mar Sinan çizmış bu caminin. ama onun eserlen arasında adı geçmiyor. Mimar Si- nan çağı sonlarında. onun ekolüne aıt ol- duğu kabul edılıyor Caminin genç bır ımamnar Bizimlesohbetetmeyepekgö- nüllü görünmüyor. ama mahallenin muh- tarı oldukça ılginç bın. Yedi yıldırgönül- lümuhtarlık yapıyormuş. Gazeteci oldu- • Kariye Müzesi'nin arkasına : dolanan dar yola sapıyoruz. Camiler ve yıkılmaya terk edilmiş ahşap evler dışında geçmişin izleri çoktan toprağın altına gömülmüş. Yaşlı yolların izinden girdiğimiz bu k ââ • Anemas Zîndanları'nın girişi, ipsiz sapsızların mekânı olmasın diye iptal edilmiş. Ama çevredeki birkaç oyuktan içeri girmek mümkün. Mahallenin çocuklarının rehberliğinde, elimizde fenerlerle kuytular hâlâ gecekondularla dolu. iniyoruz zindana. Bir zamanlar Çoğunda kiracılar oturuyor ve • tarihi filmlerin çekildiği bu kimbilir hangi saray ya da kilisenin zindan sayesinde mahallenin artığı duvarların arasında gençleri Cüneyt Arkın'dan uyuduklannı bile bilmiyorlar. Zaten arkadaşlarıymış gibi bunu pek umursadıkları da yok. bahsediyorlar. Jüstinyen'in evi olarak bilinen kemerli, sütunlu yapı, yıllardır hiç onarım görmemiş. Merkez Efendi den Sümbül Efendi 'yeAslında sur içinde kalan Istanbul'u cuma günü gezmek gerekryor. Her ne kadar Hıristiyanlann pazar ayinleri gibi abartılı bir hazırlık olmuyorsa da özeliikle şehrin yoksul ve eski sokaklannda, cuma günleri törensi bir hava esiyor. Kadınlar en güzel eşarplannı baglayıp kimbilir hangi düşlerinin gerçekle$mesi için dua etmeye gidiyorlar mezarlann başına. İki büklüm yaşhlar mezardan mezara, türbeden türbeye ayaklannı sürüyerek dolanıyorlar günboyu. ölmüşlerinin ruhuna bir fatiha okumak, belki biraz da yaklaşan ölümün karşısında cesaret kazanmak için. İcim bilir? Silivnkapı'yla Topkapı arasında, sur dışında kalan Merkez Efendi'ye bir cuma günü gidiyoruz. Merkez Efendi 'nin türbesi de bu caminin mezarlığında. Sabah saatleri oldugundan herhalde, fazla kalabalık yok. Tek rük kadınlar rürbede dua ediyorlar. Çevrenin temizliğini yapan neşeli bir kadın, merhaba der demez anlatmaya başlıyor: -Ben Ale\ iyim kızım, ama burayı seviyorum. İbadetimi de ederim, namazımı da kılarım. Beni istemiyorlar burada, Alevisin, Kızılbaşsm deyip kovuyorlar. Ama ben Merkez Efendi'yi seviyorum. Gitmiyorum hiçbir yere. Bizi ezmesinler, hor görmesinler. ne varmiş Aleviysek, biz de bir anne babanın çocuğuyuz... Merkez Efendi'nin çile odası olan yerde de başı sıkıca örtüliL pardösülü başka bir kadın var. Çile odasına gelenlere buranın zamanmda nasıl kullanıldığını. Merkez Efendi'nin kim olduğunu anlatıyor ve bahçeden çıkan. şifalı olduğuna inanılan sudan ikram ediyor. Suy u içiyor, sonra da bağış niteliğinde bir para veriyorsunuz. 16. yüzyılda yaşayan ve Sümbül Sinan Efendi'den feyz alan ve onun ktzıyla evlenen Merkez Efendi hakkında anlatılan birçok mistik hikâye var. Kocanıustafapaşa'nm ara sokaklarını dolaşarak, küçük huzurlu camilerin avlulanna göz atıp. köy yaşantılannı olduğu gibi kente taşıyan insanlann dünyalan arasından süzülüp Sümbül Efendi Camii'ne geliyoruz. Merkez Efendi'nin aksine inanılmaz bir hareketlilik var avluda. Çocuklarçıglık çığlığa oyun oynuyor, bir köşede birbirini dinlemeyen ihtiyarlar gene de birbirlerine anılarını ya da hastalıklannı anlatıyor, güneşli köşeleri sokak kedileri kapmış. Avlunun ortasında. çoktan kuruduğu halde kesilmeyen asırlık bir ağacm cesedi desteklerle ayakta duruyor. Bu ağacm da çok ilginç bir hikâyesi var. Bizans döneminden kaldığı söy lenen bu ağacm üzerinde bir zamanlar çok kalın bir zincir sarkar ve bu zincirin yere değeceği zaman kıyametin kopacağına inanılırmış. Bu korku ve heyecan ağaç kuruyup zincir ortadan kalkana kadar devam etmiş. Zincirle ilgıli anlatılan bir hikâye daha var: Sözde bu zincir borcunu ödemeyenleri ortaya çıkanrmış. Alacaklılar, borçlannı inkâr edenleri zincirin altına getirir, zincirin uzayıp ona değmesini beklerlermiş. Zincir borçlunun üzerine değdi mi, şahitleri de yanında getıren alacaklı borcunu hemen tahsil edermiş. ğumuzu ögrenınce hararetle anlatmaya başlıyor: - Geçen seçımlerde Refah'a çalışmış- tım. Amahatayapmışım. Tantan müthiş bır adam. Ben daha önce ANAP için ça- lışıyordum. Örgüte kızdım. bu seçimler- de Refah'a çalıştım. Keşke yapmasaymı- şım. Her şeye karşın Tantan bana destek verdi. Bölgeyle ilgili büyükprojeleri var- mış. Park, turistik çay bahçesi olarak dü- zenlenecek. yakınlardaki eski bir konak restoran olacak. Anemas Zindanları ışık- landınlıp zıyarete açılacakmış. Zındanlann girişi, ipsiz sapsızlann me- kânı olmasın dıye ıptal edilmiş. Ama çev- redeki birkaç oyuktan ıçerı girmek müm- kün. Mahallenin çocuklarının rehberli- ğinde. elimizde fenerlerle iniyoruz zinda- na. Bır zamanlar tarihi filmlerin çekildi- ği bu zindan sayesinde mahallenin genç- leri Cüneyt Arkın'dan arkadaşlarıymış gibi bahsediyorlar. Yeraltında sürünerek geçtiğımiz dehlizler. bizi kuytu odacık- lara ulaştınyor. Buralarda bırilennin ya- şadığını gösteren battanıyeler. tabaklar. ta- valar \ ar; esrar artığı boş Maltepe paket- leri ve zı\analar etrafa saçılmış. Nemli izbe koridorlardan geçiyor. karanlık mer- di\enlerden ınıp yer yer ışık alan dehliz- lere ulaşıyoruz. Oldukça etkileyici. bir o kadar da tehlikeli görünüyor burası gö- zümüze. Mahalleli. her yıl birkaç çocu- ğun burada öldürüldüğünü anlatıyor; sar- hoşlar. eroınmanlar, en çok da hırsızlar bu- rayı mesken rutuyormuş. Çaldıklan mal- lan elden çıkarana kadar zindanın derin- lerinde saklıyorlarmış. Muhtarda. mahal- leli de zındanların onarılıp ışıklandmla- cağı günü sabırsızlıkla bekliyor. ölü bir sarayın penceresi Sıra surlann Sarayburnundan Yedıku- le'ye. oradan da Topkapı "ya uzanan kıs- mını gözden geçırmekte. Sahıl boyunca mahallelerin yer yer yuttuğu. yer yer de kustuğu surlar düşe kalka uzanıyor. Bır yanlarından tren geçiyor. biryanlarından yol. Üstleri başlan e\ olmuş surlann: ara- da kalan y ıkıntılar yok oldular, olacaklar. Can çekişen tarih. yaşamın gerçeklerine yenilmek üzere. Sahil boyunca restoran- lar. sur boyunca iç içe girmiş mahalleler bırbınnı ıtiyor. Jüstınyen"ın evı olarak bilinen kemer- li. sütunl u y apı, belli ki yıllardır hiçbir res- torasyon görmemiş. tıpkı 26 yıl önceki gi- bi <\kbıyık Mahallesi'nden.yanıbaşında hâlâ o eski ahşap evle birlikte Marmara'yı seyrediyor. Yıkıntılar arasından, u otlu yokuşlardah tırmanarak" tren yolunun yanındaki eve çıkıyoruz. Çetin Altan'la Ara Güler'in 26 yıl önce çaldığt kapıyı çalıyoruz. Karşımızda orta yaşlı bir ka- n-koca var. Ayaküstü yaptığımız sohbet- te. ev in babalanndan kaldığını ve bu gün- lerde satmaya çalıştıklannı öğreniyoruz. 30 yıl kadar önce Fransız arkeologlann kalıntılarda kazı yaptıklannı, hattaçıkar- dıklan eski paralan mahallenin çocukla- rına dağıttıklannı anlatıyor adam. Sonra da define a\ cılan dışında, yıllarca ne ge- len olmuş. ne giden. Toprağı şöyle bir eşeiiyoruz. çanak çömlek kınkiarı çıkı- yor altından. Bu eski kalıntı her ne kadar terk edilmiş gıbı görünse de sanki ılgisiz- liğe meydan okur gıbı dimdik duruyor ve "Kimse görmese de ben hâlâ bura- dayım" diyor. Bir pazar günü gezdiğı- miz bu sahilde görüyoruz ki 26 yıldır de- ğişmeyen birkaç lstanbul manzarasından biri de tatil günleri kendilerini deniz kı- yısına atan insan seli. Yol kenarlanndaki çimenlikler. kalabalık ailelere piknik ör- tüsü olmuş: çocuklar nemli tstanbul ha- vasının kışkırtıcılığına kapılmış. kimi pantolonu kimi külotuyla denize atlayıp duruyor: mangallarda köfte kokulan. yok- sul insanlar pazar günü Yenikapı sahilin- de eğlenmeye çalışıyor. Yarın: Eyüp ve Zeyrek Çocuklııgumıın ayak izlerinde MUALLA SÜMER Yazar-Fotografçı Beyoğlu Belediyesı 'nın binası bugün de çok ba- kımlı, temız \e güzel Ilk tifo aşısı serüvenı gülünç bir biçımde sona erınce: yüzüm bır kanş asık. bi- nanın sütunlarla süslü karşılıklı merdivenlennden küçük adımlarla indık. ıkimiz de sinirliydık. Sol- da bir sokağın sonunda Galata Kulesı'nı görunce sevındim. Annem kolumdan çekıp "Bak sana ne göstereceğim..." dedı. Frej Apartmanı ile böylece tanıştım. Ilerikı yıllarda öğrendiğıme göre. 1990 y ı- lının başlarında mimar Kyriakidis'ın ınşa ettiğı apartman. Lübnanlı Hıristiyan Marunılerden Selim Frej aılesine aitmiş. Birıcik kızları Anjel'ın. İstiklal Harbı kurmay- lanndan Dukakinzade Feridun Dirimtekin'le e\ - lenip görkemlı diplomatik bir hayat sürüşü dillere destanken, sonradan Fendun Bey'ın varisleri tara- fından. önce deli raporu alınıp sonra bır huzurev i- ne kapatılışı \e orda ölüşü. bana burukluk verdi. Frej Apartmanı. her geçen yıi hızla hırpalanırken kahroluyordum. Birgün otobüsle Şişhane'den ge- çerken binanın restorasyona alındığını görünce çok se%indim. Sarkuysan 1983"teicrayoluyla(350mil- yon TL'ye) satın almış. Restorasyonu mimar Mu- ammer Onat üstlenmiş. Binanın dışındaki 700 taş. değıştırilerek. orijınaline uygun biçimde yenıden yapılmış. Restorasyona 7 milyar TL harcdnmı;,. Binanın içı, yenıden çağdaş koşullara göre yapıl- mış. Dolmabahçc Sarayi Beyoğlu 29. Ilkokulu'm. bugününü Beyoğlu Ti- caret Lisesi olarak yaşıyor. Tabur halınde Dolma- bahçe Saray ı "na götürüldüğümuzde duyduğum coş- • Dört mevsimi simgeleyen güzel kadmlann boy gösterdiği tarihi çini panolanyla ne hoştu Markiz Pastanesı. Huzur içinde çay sohbeti yapılabilen bu mekânı da yıllardır kapalı tutuyorlar. Tam karşısındaki entelektüellerin uğrak yeri Lebon'da şimdi sadece turistleri görebiliyoruz. kuyu. Inönü llkokulıf nugezdığımızde çağdaş ya- pısı karşısındaki beğenımi. sinema salonunda film ızlerken gıpta edişimı unutamıyorum. Dolmabah- çe Saray ı'nın gösteri^li güzelliği, zenginlıği ülke- me aıt olduğu için hoşnuttum. hay randım. ama gön- lüm. Inönü İlkokulu'nun kübik çağdaş görünü- mundeydı. Osmanlı sultanları ve çe\ resindekilerin yaşamlan. konuk kral \e kraliçelerin ağırlanışı. 1927"den ıtıbaren 1 Türk Tarih Kongresi. 1 . 2. Türk Dıl Kurultay langibı cumhuriyetdevrimolay- lannı yaşayan Atatürk'ün %arlıgını \e kaybını gör- müş bu görkemli saray: 1842-1853 yılları arasin- da 5 milyon altın harcanarak baba oğul Garabet ve Nigoğos Balyan'lar tarafından bugünkü haline getirılmiştir. Günumüzde halkın ziyaretine açık oluşu ne güzel! Tepebaşı Tiyatrosu, Pera Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nun kadife kaplı loca- lan, yaldızlı süslemeleri pek hoşuma giderdi. Ço- cukluğumun. gençliğimin en güzel anılanndan bi- ri olan bu binanın bıılunduğu yerlerde koskoca bır fuar binası var; işlevı mükemmel. ama o dram tı- yatrosunu özlüyorum. Von Papen'e Perapalas'ta yapılan suikast. eocuk- luğumun heyecanlı anılanndan olmuştu. Alman- yanın Türkiye büyükelçısı için mi. Perapalas için mı üzüleceğımızi şaşırmıştık. Perapalas. hâlâ ba- kımlı \e peî. güzel şükür! Von Papen. 1969'da öl- dü. Dört mevsimi simgeleyen güzel kadınlann boy gösterdiği tarihi çını panolanyla ne hoştu Markiz Pastanesi. Huzur içinde çay sohbeti yapılabilen bu mekânı da yıllardır kapalı tutuyorlar Tam karşısın- daki entelektüellerin uğrak yeri Lebon. uzun birsü- rekapandı. şımdı gene pek cici haliylehızmet ver- mekte. Ama şimdı turistleri görebiliyoruz. Beyoğlu Tokatlıyan Oteli \e Degustasyon'un yerlerinde şimdi yeni yapı işhanlan. Tokatlıyan. Pe- rez'ı konuk etmişti. Perezde Istanbul'u SambaOr- kestrası'yla coşturmuştu. Tokatlıyan'ın boşaltıiışı çok uzun sünmüş. eşyalar gittikçe azalarak bırakıl- mışlığın ortasında ısrarla ve üzüntülü bakışlarla otelin kedisi bekleyip durmuştu Cite de Pera (Çiçek Pasajı). Bohemlerin uğrağı. Beyoğlu Balık Pazan: Kozmopolit esnafı ve müş- terisiyle her zaman kalabalık ve pahalı. Balık Pa- zarı'ndan lngiliz Sarayı'na (Pera House) geçit ve- ren Avrupa Pasajı (Aynalı Pasaj). Yeni restorasyo- nuyla ve ilginç ürünler satılan yeni dükkânlanyla ferahlık veriyor. 1801 "de sultan, iki hektararazi. 165 bin gümüş sikke vererek lngiliz elçiliğinden. bir site inşa edil- mesini istedi. İki yıl süren ınşaat. 50 bin gümüş sık- ke ilavesiyle tamamlandı. 1831 'de kül eden yangın. 1844-1850 arası iüren yeni inşaat. 1870'de ikincı yangın. 1872-1873'tebugünkügörünümündeki bı- na yeniden ınşa edıldi 1923"te elçilik Ankara'ya taşınınca Pera House (lngiliz SarayObaşkonsolos- luk olarak kullanılmakta. taa Tepebaşi'na kadar uzanan yemyeşilağaçlıklıbahçesiylegenişmermer salonlan. XVI. Louiseşyalanyla, 18. yy lngiliz sti- liyle. İran halılanyla, gümüşlerıyle, şamdanlarıy- la, müzık ve balo salonlanyla. muazzam bahçesiy- le zengin bır krallığı ve muhafazakârlığı temsıl et- mektedir. Galatasarav i Galatasaray Lisesfnden kısaca söz etmektense susmay ı yeğlenm. Saltanat devnnden gunümüze en seçkın kışilerimızi yetiştirmiş bu şahane okul. apay- rı bir konu olarak ele aİınmalı. Tam karşısında Ga- latasaray Postanesi. hâlâ eski güzelliği ve bakım- lılığıyla ayakta. Ahşap oyma. yaldızlı süslemeler, bembeyaz mermerler. Galatasaray'ın nirengi nok- talarından Mısjr Apartmanf nda mıllı marşımızm şaın Mehmet Âkif Ersoy 'un \e Fâzıl Ahmet Ay- kaç'ın oturduklannı bıliyorum. Mehmet Âkif Er- soy. 27 Aralık 1936'da bu tarihi binada vefat etmiş. Çağdaş restorasyonla ıç düzenini bozuyorlaımış, şikâyet var! SESAM'ın bulunduğu muazzam tari- hi bina (Eski Serkldoryan Kulübü). eski Melek. sonradan olma Emek sinemalannın bloku, heybe- tini koruyorgünumüzde de. Fakat hiç temizlenme- miş kapkara yüzü, birbirini tutmaz sürüyle işyer- leriyle kısa bir süre sonra tanınmaz duruma gele- bilır. tnsanlar durduklan yerden habersiz, salt pa- ra manisinetutulmuşolarak "tarih"ınüstüneçık- mış, tepiniyorlar. Kiiltür ve Sanat VakfVnın yer- leştiği LUVT Apartmanı gibi zarifvesoyiuyapı.ni- ce değerli sanatçılarımızın hizmet verdiği Ses Ti- yatrosu'nun bulunduğu bina niye bakımsız? Beyoğ- lu Belediyesi ile birlikte Beyoğlu'nun yüzünü ağar- tacak zenginlerimiz çıkmaz mı ortaya? SÜRECEK POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Devlete Yalanı Soktular... Yokuşun çok dikine "eşek anırtan" derler. İskele- den camiye. camiden postaneye doğru diklenen de öyle: Eşek anırtan! Yokuşun ortasındakı tahta bara- kanın üstünde 'Foto'nun Yeri" yazılı. Böyle yer'li "yerler" son zamanlarda çoğaldı. kapanın elinde ka- lıyor. "Foto'nun Yeri" içinde her şey bulunan bir küçük market... Önünde Foto'nun eşi gözleme kızartıyor. Gözleme deyıp geçmeyin, onun da turizmde yeri var. istanbul'dan Ortaköy'den kalkmış buralara kadar gelmiş: yahut buradan kalkmış Ortaköy'e sığınmış. Foto'nun eşi öteki gözlemecileri göstererek, "Bizden öğrendiler, onlar da yapıyor" dedı. Büyük gazetelerin böyle küçük yerlerde bırer mu- habıri bulunur. Bu muhabirler de ceket ceplerinde bir deste kâğıt, omuzlarında asılı eski bir fotoğraf ma- kinesıyle her olayın ıçindedırler. Sizi gördüklerinde bir sır gibi saklanan günün haberlerini kulağınıza fı- sıldayacaklardır. Foto Mehmet'ı elimle koymuş gibi buldum. Be- nı Akın Pansiyon'a götürdü. Pansiyon, aynı zaman- da restoran.. Onun da kısa adresı: Yalıboyu Mahal- lesı... Bize Kemal Akın onarılmış yerini gösterdi. Başta bütün pansiyonlar gibi o da, alafranga tuva- letli. Ya odanın içinde ya da korıdorda ortaklaşa kul- lanılıyor. Kaikan'da kimi arıyorsanız ya Kemal Akın'a soracaksınız. ya da Foto Mehmet'e. size hemen yo- lu gösterirler. Aradığınız ya Yalıboyu'ndadır, ya iske- lede. Sloganı da şöyle: "Sınırtı başlayan tatılsonun- da sınırsız Akın dostluğu başlar". Telefonu var. fak- sı var. Rahmetlı Özal'ın başarısı ülkeyi telefonla do- natmış. Bb yazıyı da gazeteye faksla iletiyorum. Her taraf Çiller'in 'güvenoyu' olgusuyla kaynıyor. Kime rastlasanız, "Ne oldu" diye soruyor. Dilimin ucunda iki dize var: Ahıbba şive-yi yağmada mebhût eyler adâyı Hüdâ göstermesin asâr-ı izmihlâl bır yerde Bu iki dize de az Osmanlıca değil yani.. Ekmek- çi dostum, "Başkasını bulamadın mı?" dıye soracak- tır. Haklı! Ama bizim gibi eskiler böyle ibret dolu laf- ları söylemeden edemiyoruz. "Kalkan da hükümet bunalımıyla çalkalanıyor" de- miştik. Televizyon izleyenler sıcağı sıcağına haber- lerı alıyorlar. Bir ingiliz kolonisine benzeyen Kai- kan'da yattan inen. denizden çıkan ingilizler de bi- zım Demir Leydi'yi soruyorlar: "Ne oldu? Güvenoyu aldı mı?" (Asârı izmihlâl başladı mı?) Milletvekilleri partiden partiye yer değiştiriyorlar; mebus pazarlarının kurulmasını kınayanlar çoğun- lukta... Bu kez mebus pazarları işlemeyeceğe ben- zer. işler iyice çalkalandı. Gençliğimde Serbest Fırka çatışmalarını ya haf- talık Köroğlu. Karagöz. ya da günlük Sonposta ce- ridelerinden yaşlılara okurdum, ilgiyle izlerlerdi. Me- busları bir tavuk gibi gösterirler, kümesten kümese koştururlardı, altına da "Bu Fethı Bey'ın adamı... Bu Yavuz Ismet'ın yanaşması" diye yazarlardı. Şimdiki koşuşturmalarda kümesten kümese ko- şanların kımin adamı olduğu pek anlaşılmıyor; ilkin- de hatır dolanırdı, şimdi para dönüyor. Paranın di- ni. imanı olmaz, kım artırıyorsa onun üstünde kalır. Mesut Yılmaz olsun, Deniz Baykal olsun bırer si- yaset ahlakı dersi verdiler. Cindoruk dostumuz ise, "Devlet ahlak ister" dedı kestirip attı. Bir zamanlar Bayar da"Devlete yalanı soktular" diye kınamadı mı? Biz unutmadık, yeni örneklerıyle onlar da unuttur- muyorlar... B U L M A C A SEDATYAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDA>»AĞA: 1/ Edırne yöresın- deki Çingenelerin geleneksel bahar eğlencelenne\eri- lenad . Kakımda denilen bır kürk hayvanı. 2/ Söz- cüklerın hem bı-* çımsel hem anlam- sal tanhıni ele alan dilbılim dalı. 3/ Yurdumuzda bır petrol bölgesi .. Gizli yer. köşebu- cak. 4/ Asitle gra- vür elde etme tek- nıgı. 5/Batakhk. 6 Taviani kardeşlenn vönettığı bır film... Meydan 7/Rütbesizasker... Altmış beş santımetre boyun- dabiruzunlukölçüsü. 8/Ve- zır ve sadrazamların gıydığı bırçeşıt kavuk. 9/ Bol, çok.. Bır nota. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ lnce softan yapılmış hafıf ve dar bir üstlük 2/ Soyun- dan gelinen kimse... Büyük pilıç. 3/Geniş kollu sabahlık... İki larla arasındakı sınır. 4/ Gözleri görmeyen... Yahudilerın ayırt edilmek için omuzla- nna taktıkları sarı kumaş. 5/ Kolyos. uskumru. sardalye gi- bi balıklannufağı... Hollanda'nın plaka ışaretı 6/Birrenk .. Adlan aynı olanlardan her bin. II Gerek basınç altında sa- nayisel bir ışlem gerçekleştirmek. gerek buharla pışirmek ya da sterilıze etmek için kullanılan sızdırmaz kap 8/ Kumaş üzerine yapılan bır tür işleme.. Öldükten sonra tsa tarafın- dan dınltildiğine inanılan adam 9/ Geminın içinde en alt bölüm. KONYA ASLİYE 4. HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1995 264 Davacı Başak Sigorta AŞ vekıli avukat Semıh An- soy tarafından davalılar Bekir Üstün ve Mahmut Kay- gusuz aley hlerine açılan tazmınat davasının yapılan du- ruşmasında verilen ara kararı gereğince. Da\alılar Mah- mut Kaygusuz ve Bekir Lstün'ün Bozkır Bağyurdu Köyü'ndeki adreslerine tebligat y apılamamış \ e tum za- bıta araştırmalanna rağmen tebligata sarih açık adres- leri bulunamadığından ilanen teblığine karar verilmış olmakla, davalılar Mahmut Kaygusuz \ e Bekir Üstün'e ait olup Güneş Sigorta AŞ'ye 050219 sayılı mecburı malu mesuliyet (Trafik) polıçesiyle sigortalı 06 NG 320 (42 RA 251 olarak değişmiş) plakalı \asıta ile da- vacı şirkete 3396476 sayılı kasko poliçesi ile sigortalı 06 LEL 37 plakalı araca çarptığını, bundan dolayı 12.937.525 TL zarar gördüğünü, davalılara ait vasıta- nın yüzde 75 kusurlu bulunduğunu. bu kusur nıspeti- neisabeteden meblağın 6.4.1993 tarihinden itibaren ka- nuni faizi ile birlikte tahsıline karar verilmesini talep etmiş olup davalılann adresleri bulunamadığından ila- nen tebliğine karar verılmiş olmakla; davalılann duruş- ma günü olan 6.11.1995 günü saat 09.00'da Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde hazır bulunmaları ve bu dava ile ilgıli belgeleri varsa dosyaya ibraz etmele- ri ya da kendilenni bir \ekille temsil ettirmeleri. duruş- maya gelmediklerinde \eya kendilerini bir vekille tem- sil ettırmedıklerı takdırde davanın davalılann gıyabın- da devam edeceğı ve karar venleceği tebligat yerine ka- im olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 21.9.1995 Basın: 47028
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear