14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 OCAK 1995 PERŞEMBE CÜMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Halklar arasındaki kardeşliğe.•.KOMJRERTOP Necati Cumah, Makedonya'daki Florina'da doğ- muş, ailesi Lozan Antlaşmasından sonra Türki- ye've göç ederek Urla'ya yerleşmişti. Cumalı, ai- lesinın kopup geldiği topraklardan anılar, serü- venler, insanlar, yaşamlaı ise "Makedonya 19O0"genel başlıgını taşıyan dizinin konusudur. Bu adla yaymlanan ilk yapıt öykûlerden oluşu- yordu. Yazann çocukluğundan başlayarak Ege bölgesinde yerleşmiş Makedonyalı göçmenlerle kendi ailesınden dinlediği serüvenlerdi bunlar. Bu dizinin üçüncüsünü Çağdaş Yayınlar'dan 'Viran Öağiar' isimli roman olarak yayımlandı. - 'VTran Dağtar'ın kaynaklan nelerdir? Nasıl bir hazırağa, hangi malzemeye dayamr? Romandaki Mustafa babamdı. Onun anlattıkla- nndan yararlandım. Ohri'de, Kaylar'da, Florina'da incelemeler yapnm. Bazılan Fransızca ve îngiliz- ce olan şu yapıtlar kaynaklanmdan yalnızca bir- kaçı "Balkans 14-18, Andre Ducesse", "Baikan Harbi Tarihi Aram Andonyan", "Makedonya Eş- kiyafak tarihi ve son Osmanb yönetimi, Tahsin Uzer", "Macedonia, Documents and Material, Bulgaristan Bılimler Akademisi". - Zülfikar Bey bir şürinizin kahramanı, "Ba- bam '' öyküsünde >er alıyor. Onun kimfiğme IU- sd ulaşbnız? Onu nasıl değeriendiriyorsunuz? Zülfikar Bey 'ın cesareo, aşklan hâlâ dıllerde ge- zer. 0 yıllarda yaşayan herkesın anlattığı bir öy- küdür bu. Babam. halalanm uzun uzun anlattılar banada. Elbetteanlatanlardeğiştiriyor, zenginleş- tiriyor. Örneğin şöyle bir şey anlatılıyor: Zülfikar Bey yaralanınca atla geçen Nıyazi Bey'den atmı istemiş. Niyazi Bey "Ben yüzbaşıyım vennenı" demiş. Zülfikar Bey "Ben deyanüıyun!" deyip atı almış.Selçuklu Necip Ağa'nın anlattığına göre Fransızlardan kaçıp Manastır'a giderken atının heybesınin iki gözü altınla doluymuş. Oysa yola çıkarken atı olmadığı gibı atın böyle bir yükü ta- şıması da mûmkün değıldi! Gizli istihbarat örgü- tündegörev yapan Zülfikar Bey 'in kimlerle ne gi- bi ilişkıleri oldugu elbette bilinmiyor. Ben söylen- tileri araştırarak, belgelere dayanarak, topografya- yı gözeterek çalıştım, haritalarelimin ahından ek- sik olmadı. - Anlatdğuuz savaş ve şiddet olayiarııun önlen- mesi, Makedonya'da ayrı halklann bir arada ba- nş içinde >aşaması miimkün müvdü? Ciiniimüz- de aynukçı harekerterin yaşandığı bütün böigeler için bu obylardan aknacak ders nedir? Benım romanımda bunlann bir arada banş için- de yaşayabilecekleri gösteriliyor. XIX.yüzyılın so- nunda ortaya çıkan ulusçuluk akımlan o dûnyayı böldüğü gibi bugün sosyalizmi de böldü. Artık ulusçuluk akımının ömrü dolmuştur. Aynmcılık doğrıı bir şey değildir. Romanımın halklar arasın- da banşa, kardeşliğe hizmeti olursa memnun olu- rum. Bitki örtüsünde nasıl ayn ayn ağaçlar varsa ülkelerde de her ulustan, her dinden, her dili ko- nuşan insanlar bulunabilir. Hüner bütûn insanla- nn kardeşlik anlayışı içinde birlikte yaşamasında- dır. "Naınık KemaT oyunumu yazarken incele- dim: Geçen yüzyılda bizde Ermeniler, Rumlarbü- tün başka etnik gruplar devlet hizmetinde görev alıyor, bir arada banş içinde yaşıyorlardı. Bu an- layış bugün bütün ülkelerde yaygınlaşmalıdır. - Makedonya'yi anlanrken dedoğaya, insan hal- lerûıe,sevgiyeyer veriyorsunuz. Bunlann daha ön- ce anlatüğuiız Urla'da olup brtenlerden fârkı ne? Okuyanlar bu farkı görecektir. Makedonya'da- ki kadınlar da erkekler de daha cesaretli. Kadın- lar serbest, asklannı yasıyabilıyorlar. Annemin iki amcasını tanıdım, çok sertadamlardı. Bütün Kay- lar üç ailenindi. Bunlar oraya nasıl hakim olmuş- lar: Sertlikle! Doğadan, tarihten gelen birsertlik... - Annenizin mem leketi Ka> lar'la ilgili öykülerin bir Idtapohısturacağuıı açıkiamıştmız. Bu çahşma- dan haber var mı? Makedonya öykülerimi beğenenler çok oldu. Yazdıklanmla ilgili olarak dosyalar dolusu mek- tup aldım. O çevreyi, ailemizi yakından tanıyan- lar yeni bilgiler verdiler. Ama demagoglar da var. Beni Makedonya'da istenmeyen adam ilan eden- lerçıkti. "Bıdgar komttacıiar" dedim diye kızıyorlardı. Bu söz bütün kaynaklara geçmiştir oysa. Make- donya'daki iktidara hoş görünmek isteyen küçük bir azınlık o zaman beni Ecevit'e şikayet bile et- mişti. Kaylar öykülennin notlan koca bir dosya doldurmaktadır. Adı belkı "Yabancuıın Elinde" ya da "Kayan Toprak"olacak. Bunlan Balkan hak- lannın kardeşlıgı için yazıyorum. Yüzlerce yıl bir arada yaşamış halklann kardeşliğini anlatıyorum. 'Manas Destanı'nın Bininci Yılı' kutlamalan AMKARA(AA) - Büyük Türk destanı Manas'ın bininci yıl kut- lamalan için kapsamlı hazırlıklar sürdürülüyor. UNESCO tarafın- dan da programa ahnan kutlama- lar için Cumhurbaşkanhğı ve il- gilı bakantık da çatışmalar baş- lattı. Manas Destanı kutlamalan ıle ilgılı Cumhurbaşkanlığı Başda- nışmanı Namık Kemal Zey- bek'in hazırladığı önenler de Devlet Bakanı Yıknrun Aktu- na'ya ıletıldı. Zeybek, hazırladı- ğı öneride Manas'ın bir yıl gibi kısa bir sürede ışlenemeyeceğini düşünen UNESCO'nun 1995- 2000 yıllan arasında kapsamlı bir kutlama yapmayı karara bag- ladığını anımsatarak, "Türkkül- türünün en büyük destanlann- dan olan \e bugün« kadar korun- muş bulunan Nlanas Destanı'nın, düma edebivaona kazandınla- bilmesi bir tarihi mecburiyetşek- linde bütün kurum \e kuruluşla- nnuzuıönündeimkânlaraçmak- tadır" dedi. Öneride aynca, kutlama etkın- lıklerinın Cumhurbaşkanı Süky- tnan Denûrel tarafından törenle başlatılması ve açılışın dünyada yankı uyandırması için gereken tanıhmın yapılması ıstendi. Izmır'de Manas Destanı tanı- ncı sempozyumu düzenlenmesi gereğine ışaret eden Zeybek, destan ile ilgılı toplantı ve sem- pozyumlann Kırgızistan ve di- ğer Türk cumhuriyetlennde de yapılmasını önerdı. Aynca, destanı tanıcı nıtelikte bir kitapçık hazırlanarak bütün Türk şıve ve lehçelen dahil, btr- çok dilde bastınlıp dağıtılmasını istedı. Yurtıçi ve yurtdışında des- tan ile ılgıli sergilerdüzenlenme- si, radyo ve televızyon program- lan hazırlanması, PTT tarafin- dan "Manas Pulu" bastınlması, okullarda çeşıtlı etkinlikler düz- nelenmesi, yanşmalann açılma- sı da önende yer alan diğer mad- delerden. Manas adının çeşitli sokak, cadde, okul, üniversite bölümleri ve kültür merkezleri- ne verilmesinin yanı sıra, desta- nı anlatan bir sınema fılmınin çe- kılmesı dedüşünülüyor. Konuyu üstlenecek fılm şirketine Kültür Bakanlığı'na bağlı destekleme fonundan maddı yardım sağlan- ması da öngöriildü. James Ivory ünlü ressamın renkli yaşammı beyazperdeye aktaracak Picasso'yıı Hopkins canlandırıcak CUMHUR CANBAZOĞLU BBC'nin hazırladığı belgesel- ler son dönemde sürekli tartışma konusu oluyor. Tüm zamanlann en iyi müzikçileri üzerine ceki- lecek belgeselden sonra, sinema- nın 100. yılını kutlamak amacıy- la BBC'nin 1995 boyunca ekra- na getireceği 100 filmin saptan- ması da büyük polemik yaratı- yor. BBC'nin listesinin bu kadar tepki toplamasının nedeni, için- de hiçbir sessız fılmın bulunma- ması, Amerikan rüyasının mima- n FrankCapra'yı ve hayal impa- ratoru Steven Spielberg'i küçüm- semesi, Jean-Luc Godard'ın A bout de souflle'ı yenne Richard Gere'li Nefes Nefese'yi içermesi şeklinde özetlenebilir. Hollywood'un aslan payını kaptığı listede Fransa'dan yedi film var: La regk du jeu (Jean Renoir). Les enfants du Paradis (Marcel Carne), La ronde (Max Ophuls) La guerre est finie (Ala- in Resnais), \^ek-eod (Jean-Luc Godard), Le genou de Claire (Eric Rohmer), ChocobtlClaire Denis). ltalya'dan ise beş film seçmiş BBC: Rocco e i suoi frateUi (L. Vîsconti), Morte A Venezia (L. Visconti), Amarcord (F. Fellini), La Tela Del Ragno (B.Bertoluc- ci) ve C'era una volta il VVest (Sergio Leone). BBC'nin lıstedeki gözde yö- netmeni Ingmar Bergman. Dört fılmle yer alıyor Bergman liste- de. Bir Vaz Gecesi Gülümseme- leri, Yedinci Mühür, Yaban Çi- lekleri, Evlilik Vasamından Sah- neter. Varisler senaryoyıı beğenmedi Hollywood'un senaryosıkınn- sı çektiği artık yeni bir haber de- ğil. Yatınlan büyük paralan geri getirecek senaryo peşinde Holly- wood. Bu nedenle gişe hasılatı- nı garanti edebilecek isimlerüze- rindeduruyoryapımcılar. fsma- il Merchant, James Ivory'nin çe- keceği Surviving Picasso için ün- lü ressamın stilıst kızı Patoma ıle fotoğraf sanatçısı oglu Claude Picasso'yu ikna etmeye calışıyor. Başrolde Anthony Hopkins'in James Ivory'nın çekeceği 'SurvTvingPicasso' adh filmde PabJoPicasso'yu Anthony Hop- kins (sağda) oyna>acak. oldugu filmin senaryosunu, Pi- casso'nun varisleri gerçeklerden uzak bulup engellenmesi için Fransız makamlanna başvurma- ya hazırlanıyor. George Lucas, Yıldız Savaş- lan'yla tanındıktan sonra kurdu- ğu Industrial Ught and Magic şirketıyle filmlere özel efektler üretmiş; yönetmenlikten uzak- laşmıştı. Lucas şimdi Yıldız Sa- vaşian 'nın yeni bir versıyonunu gösterime haarlıyor. 1976 tarih- li filmde kullanmadığı bölümle- ri, görsel efektlen de içerecek ye- ni kopya 1997'de gösterime gire- cek. Birçok dostunu yitirenBat- man üçüncü kez dönüyor. Önce- likle yönetmen Tım Burton, Bat- man Forever adlı üçüncü filmde yerini Joel Schumacher'a bırakı- yor. Burton'ın yapımcılığı yük- lenecegı Batman Forever'da baş- rol oyuncusu Michael Keaton da yok. Yerine The Doors'da Jim Morison'ı canlandıran Val Kil- mer 'maske'yi takacak. Val Kıl- mer'ın yanında yer alacak kadın oyuncular Bayan Cruise Nicote Kidınan ile ET'nin sevimli mi- nik kızı. bugünün seksi yıldızı Drew Barryrnoore olacak. Zeffirelli, nisan ayında göste- rime girecek son filmi Jane Ey- re'ı bitırdi Jane Eyre'i Charkrt- te Gainsburg'un canlandırdığı filmde diğer başrol Wiüiam Hurt'ün. Laurence CMhier'nin dul eşi Joan Plowright ile The Pi- ano'nun Oscarlı minik yıldızı Anna Paquin de filmde rol alı- yorlar. Zeffirelli'nin bu yılki programı çok yogun. Ünlü yö- netmen mayısta Aida'mn çekim- lerine başlavacak, ardından Pla- ddo Domingo ile Pah/açolar'ı ya- pacak ve zamanı kalırsa Maria Callasüzerine bir film yönete- cek. HarrisonFord'unkacak'la şöhret tazelemesinden sonra Hollywood starlan TV dizileri- nin sinema versiyonlanna daha sıcak bakmaya başladılar. Tom Cruise, Görevimiz Tehlike'nin başrolû için Paramount'la anla^- ma imzaladı. Meryl Streep ise 'Tath Cadı' rolünü kabul edebi- leceğini menajeri aracılığıyla ba- sına açıkladı. ZeffireUi'nirı (iiste) nisan ayuıda gösterimegirecek son filmi 'JaneEyre'deOscarh minik vildız Anna paquin de oynuyor. Ölümünün birinci yılında Türkiye'de anılan Abidin Dino, Paris'te de çeşitli etkinliklerle anılacak Mutlıüıık, resiııı yapmaktırKültür Servisi - Ölümünün bi- nnci yılında Türkiye'de çeşitli et- kinliklerle anılan Abidin Dino, Pans'te de Galerie Vieille du Temple'da açılan ve 12 ocağa dek sürecek olan sergisiyle anılıyor. Abıdin Dino, yaşamı ve sanatıy- la uzun yıllar Paris sanat ortamı- nın gündemınde kalmayı başar- mış bir sanatçıydı. Fransız sanat- severler, Abidin Dino'nun öiü- münden bir yıl sonra açılan ser- gısine de yoğun ilgi gösterdiler. Geçen ay boyunca Le Monde ga- zetesinde Phüippe Dagen, Arts Actualites Magazine dergisinde Jacques Dubois ve Paris Match dergisinde Pepita Dupont'un, sa- natçının yapıtlan ve yasamı üze- nne yazılan yayımlandı. Bu yazı- lardan derleyerek özetledigimiz yazıyı sunuyoruz: 1913 yılında tstanbul'da doğ- du, 1993 yılında Villejuif'de bir hastanede öldü. Bu iki tarih ara- sında cok hareketlı yaşadı ve ki- şisel olarak sanatını o denli geliş- tirdi ki Galene Vieille du Temp- le ona saygısını sunmak üzere bır sergi düzenledi. Bu sanatçının ya- şamından söz etmek gerekirse... Tam bırresimlergeçidi, düş kınk- lıklan, görevden alınma, sürgün- ler. kurulan çok sıcak dostluklar. çekilen sıkıntılar ve sonunda tüm dünyaya kendini kabul ettirmeyi başaran bir yetenek... Abidin Dino zengin bir ailenin çocuğuydu, dedesi paşaydı. Ço- cukluğunun bir bölümü Gene- ve'de, ve ardından Paris'te geçti. 20yaşındabirdehkanlı olarak Is- tanbul'a döndüğünde, Türkı- ye'deki ilk avangard hareket olan *DGrubu"nun kuruculan arasın- daydı. O yıllarda hayatını karika- türist ve gazeteci olarak kazandı. 1938 yılında Abidin, Pans'e gen döndü. Gertnıde Stein onun de- senlerinı çok eğlenceli buldu, Tristan Tzara da onu kanatlan al- tına aldı ve Picasso'dan bu "zü- ğürtgence" yardım etmesini rica etti. Abidin, Leningrad'daki Len- film stüdyolanna davetli olarak gittiğinde, plastik sanatlar üzeri- ne geniş açılı bakışı olan insanlar- la birlikte, Sovyet sinemasına damgasını vurmuş sinemacı ar- kadaşlanylapek çok film üzerin- de çalıştı. Bu sanatçılar arasında Eisenstein, Babie, MeyerhoM da vardı. Bu arada Abidin, ressam olduğunu hiç unutmadı ve bunu Stalin'in bir portresini yaparak kanıtladı. 40'lı yıllarda, uzun uzun Ana- dolu'yu gezdi ve bu gezılerinde gizemli ve uzak birdünyanın sır- lannı keşfetti. Pans'e döndüğün- de Phihppe Soupault, Prevert, Aragon, Eba Triolet, Lurçat gibi sanatçılarla arkadaş oldu. 1955 yılı onun için birdönüm noktasıy- dı. Paris'te ilk sergisinı açtı. Ga- lerie Octobre'da açılan bu sergi- nin basansı, ona tüm Avnıpa ve Amerika'nın müzeleri, koleksi- yonlannın da kapılannı ardına dek açtı. Abidin hem kişisel an- latım tarzı, hem Doğu ıle Fransız estetiğini birleştirmedeki ustalı- ğı ile çağdaş sanatın hep ilk sıra- lannda olmayı başardı. Türk ozan Nazun Hikmet'le olan çık sıkı dostluğu, ınsan haklanna saygısı, özgürlüğe kendini adaması onun en belirgin özelliklerindendi. Bir gün büyük ozan Nazım Hikmet ona "Abidin, sen muflu- hığun resmini yapabiu'r mi- suı?"diye sordu. Abidin; eşi Gü- zin'in ellerinı, büyük Mimar Si- nan'ı, Bizans fresİclerinı, çıçekle- n, Pans'in gökyüzünü, Proust, Kafka, Joyce ve Vırginia Wooiru severdi ve bu sorunun yanıtı ol- madığını da bilirdi. Çürikü o hep, "Muduluk, resim yapmaktır" derdi. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Onat Kutlar ya da Çağdaş Düşüncenin Yenîlgisî... Geçen haftaki yazımızda insanoğlunun düşünebilme ye- tisiyle dünyaya gelmesinin, onun kendiliğinden düşünece- ği gibi bir varsayıma yol açmasının sakıncalanndan söz et- miştik. Bu hafta ise, çok acı bir olay nedeniyle, yine dü- şünce bağlamında bir başka varsayımın sakıncalanna dik- kati çekmek dururnundayız: Çağdaş düşünmenin doğal- lığı, hiçbir zaman zatenbunun dışında başkaca birdüşün- me biçiminin olamayacağı gibi bir varsayıma yol açmama- lıdır. Açarsa, bu çok tehlikeli bir yanılgı olur ve bir dizi düz- mece 'zaten'i de berabennde getirir. Sevgili Onat Kutlar'ın geçen günlerde bir bombaya he- def olarak ağıryaralanması, "kötü birrastlantı"ya da"bü- yûk bir talihsizlik" falan değildi; neredeyse yirmi yıldır son derece örgütlü bir biçimde örülen bir zincirin son halka- sıydı. Bu "son" nitelendirmesini elbet geçıci olarak kulla- nryoruz; çünkü ülkemizde çağdaşlığı ve çağdaş düşünce- yi savunma adına sergilenen aymazlık sürüp gittikçe, sö- zünü ettiğimiz zincir de variığını -üstelik güçlenerek- ko- ruyacak ve düşüncenin başka temsilcilerinin de boğazla- nna sanlacaktır. Bundan ötürü, daha önce benzer olaylar- da oldugu gibi, Onat Kutlar olayında da "faillerin", başka deyişle belli bir günde bir bombayı belli bir yere yedeşti- ren somut kişilerin bulunmalan ya da bulunmamalan -ege- men tutum karşısında- ne yazık ki büyük bır önem taşımı- yor. Bu gibi olaylar karşısında duyulan büyük acı ve isyan, elbet yapanlann bulunması yolundaki isteği neredeyse iç- güdüsel birtepkiye dönüştürür. Gelgelelim asıl önemli olan nokta, bu olaylann bir bütün olarak yeşerdiği zeminlerin ve o zeminleri oluşturan koşullann sağlıklı çözümlenebil- mesi, dolayıayla zehirti topraklann anndırılabilmesidir. Bu yapılmadığı sürece kimi faillerin yakalanması, zehirlı sak- sılara yeni tohumların dikilmesini kesinlikle engellemeye- ceği gibi, bazen de -Sıvas olaylanna ılişkin yargılamada gö- rüldüğü gıbı- zehinn etkisıni daha da güçlendirebilir; şim- di ülkemizde yükselmekte olan "Onlan da yakalım!" çığ- lıklan, bu gerçeğin herhangi bir yorumu gereksinmeyen göstergesidir. Bedrettin Cömert, Bahriye Üçok, Tütengil, Abdi Ipekçi, Uğur Mumcu ve diğerleri -bu kanlı ve karanlık zin- cirin bütünü- üzerinde çok ciddi düşünmek yerine, düşün- meyi ancak her yeni halkayla biriikîe iş edinmeyi sürdür- mek, Türkiye'de Mustafa Kemal'e ve onun getirmiş, ya- ratmış, bırakmış oldugu ne varsa, hepsine birden en utanç verici biçimde veda etmekle eşanlamlıdır. Egemen olan ay- mazlığın görünümü, ne yazık ki bu veda sahnelerinin da- ha uzun zaman sürüp gidecegi yolunda belirtiferte dolu- dur. örnekse eger, bugün köktenci gericiliğin temsilcilerin- den hâlâ "o düşüncede olanlar da olabilir..." diye söz ede- bilen devlet yetkililerimiz ve aydınlarımız vardır. Oysa böy- le bir söylem, artık doğrudan gerçeğin, hem de çıplak ger- çeğin kendisiyle görmezlikten gelinemeyecek bir çelişki oluşturmaktadır. Çünkü burada sözü edilen "o düşünce- de olanlar" yalnızca o düşüncede olmakla kalmıyorlar, ama uzun bir geçmişe dayanan, çok örgütlü çabalarla, "başka düşüncede olanlan" teker teker ya da -Sıvas ,ta ol- duğu gibi- kitlesel biçimde yok ediyorlar. Böylesine örgüt- lü bir kıyım karşısında hâlâ "başka düşüncede olanlar"dan söz edip bu bağlamda hoşgörüden yana olmak, düşünce kavramını yadsımakla eşanlamlıdır. örnekse eğer, bugün hâlâ Atatürk'ü eleştirip eleştirme- me konusunu ve bu bağlamdaki olası eleştiri yöntemleri- ni -çoğunlukla medyâya açık ortamlarda- Anıtkabir'i tür- be yerine koyanlarla oturup tartışmaktan medet uman, ama bu arada kullanıldıklannın bilincine varamayan aydın- lanmız vardır. Bir konuda eleştirel diyaloğa girebilmenin te- mel mantıksal koşulu, diyaloğun taraflarının konunun var- lığına ilişkin uzlaşmalandır. Buna karşılık taraflardan biri- nin gerçek amacı, "eleştiri" perdesinin ardında tartışılan konuyu gündemden silmek ise, böyle bir diyalogdan bek- lenen sonucun elde edilebilmesi olanaksızdır. Ülkemizde çağdaş düşüncenin yenilgisi, özellikle son yirmi yıldır gittikçe yoğunlaşarak sürüyor. Bugün Türki- ye'de düşüncenin karşısında düşüncenin değil, ama doğ- rudan çağdaş düşünceyı kaynağında boğmak isteyenle- rin yer aldıklannın bilincine vanlmadıkça, sözünü ettiğimiz yenilgi daha da ağıriaşıp, altından kalkılamaz konuma ge- lecektir... Düşünme eyleminin giderek terk edildiği bir ortamda Onat Kutlar, hep düşünerek yaşamanın bedelini çok ağır ödeyenlerden biri oldu. Bütün dileğimiz, sağlığının onun bundan sonra da bu topluma ışık getirmeyi sürdürmesine etverecek kadar düzelmesidir... Kızılopdu Korosu btanbul'a geüyor H İSTANBUL (UBA)- Dünyanm en ünlü topluluklan arasında yer alan Kızılordu Korosu ve Dans Grubu, pazar akşamı lstanbul'da bir gösteri sunacak. Kızılordu Korosu, Emlak Bankası'nın 69. yıl kutlamalan çerçevesinde tstanbul'a geliyor. Kutlama etkinlikleri kapsamında pazar günü saat 19.30'da bir kokteyl verilecek. Mmarfar Odası Ankara fubesi etkinüklerf • Kültür Servisi - Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin ocak ayı etkinlikleri Konur sokaktaki lokalde sürüyor. Etkinliklere katılım bedeli olarak "okunmuş bir gazete" alınacak. Cuma günü Nejat Akgün'ün "Çocukluğumun Bir Dönemindeki Ankara" söyleşisi, cumartesi günü Ferruh Doğan'ın "Karikatür Dünyasından" söyleşisi, pazar günü ise Hasan Erdogan'ın "Ankara'da Arzuhalciler" söyleşisi ve "Arzuhalciler Belgeseli" izlenebilir. Jak Deleon'la 'BIP Mam Pera' • Kültür Servisi-BÜMED'in (Boğaziçi Oniversitesi Mezunlar Derneği) "Tarih ve Kültür Gezileri", 1995 yılında da sürüyor. Yeni yılın ilk gezisi Jak Deleon ile "Bir Tutam Pera" olacak. 14 ocak günü, Deleon rehberliğinde, Tünel'den başlayacak Pera gezisine katılanlar, St. Antoine Kilisesi'nin önünden geçerek tramvaylann bulunduğu dönemlere uzanacak; Beyaz Rus soylulannın lokantası Rejans'ta "Çar Sofrası"nı yaşayacak ve Çiçek Pasajı'nın Abdülhamit'in Sütçübaşısı Hristaki Efendi'nin mandırasından günümüze gelen ilginç öyküsünü dinleyecekler. Bu zaman tünelinin son durağı ise Pera'nın başkenri olan Pera Palas Oteli. (Tülay Güler 257 73 85)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear