23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 OCAK 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI «dank 47 yaşnda • İSTANBUL(AA)- Akbank'ın 47. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Akbank'tan yapılan açıklamaya göre Adana'da yöresel bir banka olarak 30 Ocak 1948te kuralan, bugûn ödenmiş sermayesi 6 trilyon liraya ulaşan Akbank, halen ülke çapında 500 şubeyle hizmet veriyor. Akbank'ın dünyanın en büyük 500 bankası arasında yer aldığı belırtilen açıklamada. bankanın 1994yılında özkaynak verimliliğinde "dünyanın ikinci büyük bankası" olduğu kaydediliyor. Hampetrol aramaları • ANKARA (AA) - Yerli ve yabancı şirketlerin oluşturduğu 27 ayn konsorsiyum. Türkiye'de haien 12 milyon hektar, bir başka ifadeyle 120 bin kilometrekare alanda hampetrol arama faaliyetlerini sürdürüyor. 7 ayn bölgede sürdürülen hampetrol arama çalışmalannın yüzde 50'lik kısmını TPAO tek başına sürdürürken geri kalan 6 milyon hektar alanda da yerli yabancı şirketlenn oluşturduğu toplam 27 konsorsiyum hampetrol araması yapıyor. TÜPkiye'den dünya ticaretine onay • ANKARA (AA) - Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) kuruluş anlaşması, Türkiye tarafından onaylandı. Anlaşmanın onaylanmasını uygun bulan kanun, dünkü Resmi Gazete'te yayımlandı. Kanun ile anlaşmantn eki, taviz ve taahhütler listelerinde ilende yapılacak değişiklikleri onaylamak üzere, Bakanlar Kurulu'na yetki verildi. Kanun. 31 Aralık 1994 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi. Diptoma ipotekli kredi istegi • ADANA (AA) - Ziraat mühendislerinin istihdam sorununun, Ziraat Bankası'nın bu meslek mensuplannın diplomalannı ıpotek kabul cderek kredi vermesiyle çözümlenebıleceği belirtildi. Ziraat Mühendısleri Odası Başkanı Mehmet Düzgün, ziraat mühendisliğinde istihdam sorununda endişe venci noktalara gelindiğıni söyledi. Kapdemip'in bopçları TDÇfye • ANKARA (AA)- özelleştirme kapsamında çalışanlara ve yöre halkına devır çalışmalan sürdürülen Karabük Demir Çelik Fabrikalan'nın (KARDEMlR) borçlannın, Türkiye Demir Çelik Işletmeleri'ne (TDÇl) bırakılması yönündeki karann hazırlandığı bildinldi. Karabük'ü devralacak Kardemir AŞ'nin ana sözleşmesınin hazırlanması ile akreditif açılması çalışmalan sürüyor. Fabrikanın devir işlemlerine ilişkin müzakereler, Ozelleştirme Idaresi Başkanhğı ile Kardemir AŞ Müteşebbis Heyeti arasında yapılıyor. Sümerbank için songün • ANKARA (AA)- Hisselerinin yüzde 60'ına kadar olan bölümü blok olarak satışa çıkanlan Sümerbank için tekJif verme süresi yann doluyor. Sümerbank'ın geri kalan hisseleri ise 3 ay içinde halka arz edilecek. Edınilen bilgiye göre Ozelleştirme ldaresı Başkanlıği'na ait Sümerbank AŞ'nin tamamı özelleştirilecek. Hisselerin yüzde 60'a kadar olan bölümü blok olarak satıhrken kalanı ise halka arz edilecek. Yatınmcılar satışa sunulan hisselerin yüzde 60'ına kadar teklif verebilecekler. 9 Ocak 1995 tarihinde ilanla satışa çıkanlan Sümerbank için teklif venne süresi, yann doluyor. Komisyonun görüş istediği Prof. Günday, davadan bir sonuç çıkmamasını garip karşıladı Hayali ilıracata kuşkulu aklaıııa ECETEMELKURAN ANKARA - TBMM Hayali Ihracat Soruşturma Komisyo- nu'nun bilirkışi raporu istediği A. Ü. Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Metin Günday, ANAP dönemi bakan- lannı suçsuz bulan komısyon ka- rannı "Dağ, fare doğurdu" biçi- mınde yorumladı. Komisyonun ciddi çalışmadığını ileri süren Günday, "Bu kadar ciddi bir ko- nudan hiçbir sonuç çıkmaması garip" dedı. Bilirkişi görüşünü vermeyen Günday.u HayaliihracaD,karar- lanyta teşvik ettikleri" savıyla haklannda soruşturma başlatılan eski ANAP'lı bakanlar Ekrem Pakdemirli, Kaya Erdem,Ahmet Kurtcebt; Alptemoçin, Yusuf Bozkurt Ozal'ın komısyon tara- fından suçsuz bulunmalannı. "anlaşılmaz" olarak niteledi. Kendisinden, olayın idare huku- ku yanına ilişkin görüş istendiği- nı kaydeden Günday, "Bana sa- dece Bakanlar Kurulu karannm geri yüriiyüp yüriimeyeceğini sordukr. Bu sorunun otayla bir it- gisi olmadtğı gibi yanırı bir cürn- leden oluşuyor. Bakanlar Kuru- lu karan geri yürümez. Ama ba- na ne bir bilgi verdiler, ne de so- runun olayla ilgisini belirttiler'" dedi. Gündav, bilirkişi görüşü vermemesinın gerekçesinı de şöyleaçıkladı: "Banasonılanso- ruyla olayın hiçbir bağlantısını göremedim. Beni neden bilirkişi olarak istedikJerini de anlama- dını. Bu yüzden görüşiimü ver- mekten kaçındım." DYP'lı Mehmet Ali Öğütcan- başkanlığında çalışan Hayali lh- racat Soruşturma Komisyo- nu'nun bilirkişi görüşü istediği diğer uzman olan ceza hukuku profesörü Zeki Hafizoğullan. ko- mısyona biidırdıği görüşünde, eski bakanlann fiillerinin suç oluşturmayacağını savundu. Ha- yali Ihracat Soruşturma Kotnis- yonu'nun önümüzdeki günlerde bu görüş doğrultusunda bir ra- por hazırlaması bekleniyor. Komisyon, önceki hafta yaptı- ğı toplantıda, eski ANAP'lı ba- kanlann görevleriyle hayali ih- racat arasında bağlantı kurula- madığı karanna varmıştı. Turgut Özal'ın ailesiyine başrolde Devletin. 1993 fiyatlanyla yaklaşık 50 trilyon üra zarara ujTatıldığı hayali ihracaî olayında, 256 firma ile 70 dolayında siya- setçi ve bürokratın adı geçti. Hayali ihracata adı kanşan isimler, gaze- teci TuncayÖzkan'ın "KıyametMahkenıe- si" adlı kitabına göre şunîar: TURGUTÖZAL: Hayali ıhracatı yarat- mak, korumak. kollamak ve saklamakla suçlandı. Hayali ihracatla ilgili bütün dos- yalarda adma rastlandı. Ölümüyle hakkın- daki iddialar düştü. YUSUF BOZKURT ÖZAL:Yüce Di- van'da yargılan- ması istenildi. Ha- yali ihracatla ilgili olarak komisyon- da suçlandı. S E M R A ÖZAL: Vakıf üye- lennın bir kısmı- nın hayali ihracat olaylanna bulaş- ması nedeniyle bilgısine başvurulmak is- tendı, bunu reddetti. EFE ÖZAL: Süzer Grubu'nun koordi- • natörlüğünü yaptığı iddia edildi. lddialara açıklık getırmedı ve ıfade vermedi. ŞAHIN KAYA (Habur Gümriik İdare Memunı): Diyarbakır'da hayali ihracat ola- yını koordine etti. Yargılandı, ceza aldı. KAYA ERDEM (Devlet Bakanı): Suçlan- dı ve siyasi sorumluluklan nedeniyle yar- gılanması istendi. BÜLENT ÖZTÜRKMEN (DPT Müste- şar Yardımctsı): Hayali ihracatı ve gerçek- leştirenleri korumakla, usulsüz ödeme emirleri vermekle yetınmeyip suçlann za- manaşımına uğramasını sağlamaya çalış- makla suçlandı. Hakkında birçok dava açıl- dı. Davalann çoğu zamanaşımından düştü. YAV UZ CANEVİ (Merkez Bankasj Ba$- kanı): Komisyon tarafından hayali protokol hazırlamakla suçlandı. ALİ TİGREL (DPT Müsteşan): Hayali ihracat dosyalannın zamanaşımina uğratıl- makla suçlandı. ARİF ÖZMEN (DPT Grup Başkanı): Hayalicilere yapılan usulsüz odemeler ve dosyalann zamanaşımı için bekletılmesı ne- deniyle suçlandı. 40'a yakın dava açıldı. NECAT ELDEM (Eski Adalet Bakanı): DiyarbakırGümrüğü'nde olaylan koordine eden Şahin Kaya'yı terfı ettirdi. FAHRETTİN KUNAK (DPT Müstesar Yardımcısı): Soruşturma raporlarında za- manaşımına yol açmak ve 3. kişilere hak- sız çıkar saglayarak görevıni kötüye kullan- makla suçlandı. ÜNAL ALTUNTAŞ(DPT Müstesar Yar- dımcısı): Soruşturma raporlarında zamana- şımına yol açmak ve üçüncü kişilere hak- sız çıkar saglayarak görevini kötüye kullan- makla suçlandı. MUSTAFA VU- RLŞKANER(DPT Teşvik Uygubtma Başkanı): Görevini kötüye kullanmak, 3. kişilere çıkar sağ- lamakla suçlandı. ATtLLA AY- TEK (Kaçakçılık Daire Başkanı): Ilk operasyonlan ger- çekleştirdi. Emniyet Müdürü iken kızağa alındı. HALUK ÖZEL- Çİ(HDTMfhracak Genel Müdürü): Soruşturmalar sonucun- da, Hazine'yi zarara sokmak, üçüncü kişi- lere çıkar sağlamak ve görevini kötüye kul- lanmaktan yargılandı. AHMET KURTCEBE ALPTEMOÇİN (Maliye ve Gümriik Bakanı): Komisyon ta- rafından dönemin ekonomiden sorumlu ba- kanı olarak yareılanması istendi. YAŞAR VAZICIOĞLU (HDTM İhracat Genel Müdürü): Hazine'yi zarara sokmak, üçüncü kişilere çıkar sağlamak ve görevini kötüye kullanmakla suçlandı. OSMAN ERGtN (Menteşoğlu Şirketler Topluiuğu'ndaşoför): Menteşoğlu toplulu- ğunun hayali ıhracat işlemlerini ihbar etti. Alması gereken ödülü polisler, kendi arala- nnda paylaştı. SELAHATTİN YENERSOY (Merkez Bankası İstanbul Kambiyo Şube Müdürü): Hayalicilerle uzun süre çatıştı. Tepeden ge- len emirleri uygulamak zorunda kaldı. Ken- disinden kurtulmak için Paris'e 'sürgün'e gönderildi. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Emniyet Genei Müdürü): Komisyon ta- rafından polısin hayalici- lerin üzerine gitmesinı engejlemekle suçlandı. TÜRKAN AKÜZÜM (DPT Daire Başkanı): Görevi kötüye kullan- mak suçlamasıyla dava açıldı. ÖZGER AKAD (HDTM Müstesar Yar- dımcısa): Görevi kötüye kullanmak, Hazi- ne'yi zarara uğratmak ve yaptınmlan uygu- lamamaktan hakkında dava açıldı. EKREM PAKDE- MİRLİ (Maliye ve Güm- riik Bakanı): Dönemin ekonomiden sorumlu ANAP'lı bakanı olarak üyesi bulunduğu komis- vonca Yüce Divan'da yargılanması istendi. Ko- mısyon üyeliği sırasında Çiller'le ilgili açıklama- lanyla ve yumuşak tutumuyla dikkat çekti. İBRAHİM ÇAKIR (HDTM Müstesar Yardımcısı): Soruşturmalarda görevi kötü- ye kullanmak, Hazine'yi zarara uğratmak ve yaptınmlan uygulamamaktan hakkında dava açıldı. YAŞAR YAZICIOĞLU (thracat Genel Müdürü): Görevi kötüye kullanmak, Hazi- ne'yi zarara uğratmak ve yaptınmlan uygu- lamamaktan hakkında dava açıldı. MAHtR BARUTÇU (HDTM Müstesar Yardımcısı): Yaptınmlan gerçekleştirmedi- ğinden sorumlu tutuldu. MEHMET ALİ YIL- MAZ (İşadamL DYP Trabzon Milletvekili ): tşadamlığı dönemınde hayali ihracat yaptığı bel- gelendi. Komisyon, Yıl- maz'ın hayali ihracat bel- gelerini ele geçirmesine karşın hiçbir işlem yapı- lamadı. Yılmaz. komis- yona verdıği ifadede de "O Yılmaz ben mi- yim? Pek çok Yılmaz var. Trabzon rehberi- ni açın, göreceksiniz" dedi. En büyük des- teği ANAP'lı Pakdemirli verdi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA Meksika'dan esas öğrenilmesi gereken ders M eksika krizi hiç şüphe yok ki ekonomik liberalleş- me, globalleşme ve özel- leştirmenın tek reçete ol- duğunu savunanlar için ciddi bir so- run yarattı. Şimdi bu insanlar Meksi- ka ekonomisi ile ilgili bazı rakamlan seçip 1980'lerin sonunda yapılmaya başlanan reformların ne kadar basa- nlı olduğunu göstermeye çalışıyortar. Ama bence vakit kaybediyorlar. Çün- kü Meksika deneyinden ögrenilecek şey bu rakamlardayatmıyor. Meksika, dünya ekonomisınin içinden geçmek- te olduğu sürecin istikrarsızlığı ve bu- nun gelişmekte olan ülkeleri nasıl et- kileyebileceği konusunda önemli ipuçlan verdi. Üzerinde durulması ge- reken nokta bu. Ancak Meksika'daki reformların bu 'çok olumlu' etkilerine ben de bakmadan edemeyecegim. Mokslu pcfornıispnn döBr sotıuçten... GSMH rakamlanna bakınca Meksi- ka'nın aslında bu sene değil 1993'te başının derde girdiği anlaşılıyor. Yani reformların getirdiği ileri sürülen istik- rar aslında çok daha kısa ömürlü ol- muş. 1993'te GSMH büyüme oranı yüzde 0.6, özel tüketim harcamalan artış hızı yüzde 0, reel sabit sermaye yatınmlan büyüme hızı eksi yüzde 0.4. Dolayısıyla şu istikraıiı büyüme denen olay topu topu 4 sene sürmüş ve so- nunda kendini sürdürebilecek istikrar- lı bir dönüşümü gerçekleştirememiş, üstelik reformlara rağmen. Diğer taraf- tan bu istikrarlı büyüme (ki ortalama yüzde 3.5 civarında) acaba nasıl fi- nanse edilmiş? Meksika'nın dış tica- ret dengesi 1982-1988 arasında hep fazla vermiş. Reformlar başlar başla- maz bu durum hızla değişiyor. Mek- sika ekonomisinin dış ticaret dengesi 1988'de hemen açık vermiş. Bu açık 1988'de 0.6 milyar dolardan 1991 'de 11 milyar dolara çıkıyor ve artmaya devam ediyor; 1994'te 19.9 milyar do- lara ulaşıyor Krizden önce yayımla- nan OECD raporu ise açığın 1996'da 27 milyar dolara ulaşmasını bekliyor- du (OECD Economic Outlook 12/94). Bu arada Meksika'nın dış borçlan da artarak 1994'te GSMH'nin yüzde 46'sına (toplam borcun yüzde 38'i kı- sa vadeli), yıllık ihracatın da yüzde 235'ine ulaşmış (Financial Times 27.1.95). Görüldüğü gibi Meksika'da ekonomik büyüme gerçekte dış kay- naklarla finanse edilmiş. Dünya eko- nomisine açılmak ise Meksika'nın re- kabet gücünü arttırarak dünya ekono- misi içindeki göreli durumunu değiş- tirip ekonomisini daha fazla döviz ge- liri elde eder hale getirememiş. Getir- diği noktada ise clurum şöyle: Kriz- den sonra Meksika'yı kurtarmak için ABD'nin toparlamaya çalıştığı yardı- ma Meksika'nın petrol gelirlerini kar- şılık göstermesi gibi son derecede ağır ve kabul edilemez koşullar bağ- lanmak isteniyor; ABD Senatosu ço- ğunluk (Cumhuriyetçi) lideri Bob Do- le gibi, "Eğer kriz daha da derinleşir- se Meksika ekonomisinin toptan do- larizasyonu gerekebilir diyenler bile var." Bu arada toplam aktif nüfusun yüzde 20'si işsiz, yüzde 4O'ı gizli işsiz ve yansından fazlası yoksulluk sının altında yaşamaya devam ediyor (Le Monde Diplomatique, Eylül 1994). Bu temelde Meksika'nın siyasi yapısı hız- la dağılma noktasına doğru gidiyor. Cumartesi CNN'in Global View prog- ramında Meksika'daki durumu yo- rumlayan, Meksiko Üniversitesi'nden siyaset bilimci Jorge Cartena bugün ulaşılan durumun vahametini "Ulke 1920'lerden ben göriılmemiş şiddet- te bir sosyal patlamaya doğru gidi- yor" diyerek ifade ediyordu. Carte- na'ya göre Meksika her 6 yılda bir kur- tanlmak durumunda kalıyor. Ama hâ- lâ birtürlü kurtulamıyor. Bugün gerek- li olan ise Cartena'ya göre ekonomik değil demokratik haklan genişletecek olan politik reformlardır. Cartena, siya- si istikrar gelmeden ekonomik reform da yapılamaz, diyor. Cartena, bugün ülkenin dış borç geri ödemesine bağ- lı olarak tekrar bir ressesyonla karşı karşıya olduğunu söylüyor ve yapı- lan en büyük yan- lışın ekonominin kısa vadeli serma- ye akışı ile finanse edilmesi olduğu- nu söylüyor. Esas akanhnası perdfender» Meksika'dan çı- kanlması gereken en önemli ders bu kısa vadeli senma- ye hareketlerine ilişkin. Daha önce boyutlanna etraf- lıca değinmiştim, bu kısa vadeli sermaye hareketleri dünya ekonomisinin içinden geçtiği dönemin, globalleşmenin, en önemli özelliği. Financial Times Latin Ameri- ka Editörü Stephan Fıdler'in de işa- ret ettiği gibi "Meksika krizi bu fon akışlannın nasıl bir istikrarsızlık yarat- tığını vegelişmelerinin uzun vadeli so- nuçlannın ise nelerolduğunun biline- mediğini güçlü bir şekilde gösterdi" (FT. 27.01.95). Uzun vade söz konusu olunca ise ortada çok korkutucu bir manzara da- ha var. Bir an için globalleşmenin önünde yattıklan secdeden başlannı kaldınp görebilenler için tabii. Geçen yüzyılın sonunda da dünya ekonomi- sinde sermaye bugün olduğu gibi ser- bestçe dolaşıyordu. Bu serbest dola- şım, aynı bugün olduğu gibi sermaye- nin dolaşım hızını arttıran haberleşme (deniz altı telgraf kablolan, telefon) ve ulaşım (buharlı gemiler, tren yolu dev- rimi denen gelişme vb.) gibi teknolo- jik bir devrimle beraber gerçekleşiyor- du. Yine bugün olduğu gibi dünya eko- nomisinin büyük alanları bu serbest- çe hareket eden sermayeye açılmıştı (Arjantin, Yeni Zelanda, Kanada, Rus- ya, Osmanlı Imparatorluğu vb.). Bu arada bir liderlik krizi vardı: Hegemo- nik güç olan Ingiltere geriliyor, ABD, Almanya ve Japonya yükseliyordu. Bu fırtına gibi gelişme döneminin 1914,1936 ve 1939'da hangi kayala- ra çarptığını hep birlikte gördük. Has* soru, öyle cevapl.. Ülke ekonomilerini gözü kapalı glo- balleşme sürecine atanların düşün- mesi ve Meksika krizinden öğrenme- si gereken işte bu. Bu fırtınaya karşı tedbir almak gerekmez mi? Başı boş sermaye hareketlerine karşı, dış tica- retin yıkıcı etkilerine karşı korunmak gerekmez mi? Ancak bu sorulara ce- vap vermeye kalkınca ortaya çok da- ha önemli ve temel bir başka soru çı- kıyor. Bu globalleşme süreci (son yıl- larda moda olan gönüşün aksine) ül- kede herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Elinde mal, mülk ve sermaye olanlar bir şekilde bu fırtınada sığınacak bir li- man, hatta bu mal ve mülklerini, ser- mayelerini arttırma şansı dahi bulu- yorlar. Ancak işçiler, emekçiler, emek- liler, küçük esnaf ve küçük köylü gibi nüfusun çoğunluğu, eğer demokratik haklan, sendikası ve siyasi partisi yok- sa cas cavlak ortada kalıyor. En önemli soru ise şu: Globalleşme sü- recine kimin çıkarlannı gözeterek yak- laşıyorsunuz? Bu soru çok önemli, çünkü ulaşacağınız sonuçlar ve Mek- sika deneyinden çıkaracağınız ders- ler bu yaklaşımınıza göre farklı farklı olacaktır... ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK "Gönünen B" Sorunu Ekonomi kuramındaki sürekli tartışma konulannın başın- da, görünen el - görünmeyen el kavgası gelir. Görünen el, hükümetin politikalannı, görünmeyen el de pazann ışleyi- şini anlatır. Genellikle görünmez el yanlılan olabildiğince serbest piyasacı sayılır. Hükümetin ekonomiye yön verme- sini gerekli bulanlar da görünür el yanlılandır. Ekonominin düzenli işlemesi, bu iki elin kendi işini yapmasına doğru- dan bağımlıdır. Gerçekte, serbest piyasa yanlılan ne derse desin, eko- nominin gidişinde gerçek belirieyici görünen el, yani hü- kümetin uyguladığı ekonomi politikasıdır. Görünen el, gö- rünmeyeni biçimlendirir. Görünen elin görünmeyeni en çok etkilediği değişken enflasyondur. Çünkü serbest piyasa, fiyatlann "yolgöste- ric/"liğine dayanır. Hükümet geçen yazın ortalannda yaptığı IMF anlaşma- sında ekonomiye ilişkin kimi öngörüler yapmıştı. Anlaşma- da 1994'te enflasyonun (ulusal gelir indirgeyicisi ya da deflatörü anlammda) yüzde 111.3 olacağı 1995'te de yüz- de 30'a düşürüleceği öngörülmekteydi. Hükümet, daha sonra da ekim ve kasım aylannda ya- yımladığı 1995 Yılı Programı ve Bütçesi ile ilgili belgeler- de IMF anlaşmasında öngörülen 1995 enflasyon oranını tümüyle değiştirdi. Enflasyon 1994'te yüzde 116; 1995'te de 43.2 olacaktı. Program-bütçe belgelerinde bunlar yıl- lık ortalamalardı; yıl sonunda da enflasyon yüzde 22.5 dü- zeyine düşecekti. Geçen günlerde IMF ile görüşmelerde yeniden ya da üçüncü kez değiştirilen işte bu enflasyon oranlandır. Son duruma göre 1995 enflasyonunun ytllık ortalama yüzde 43.2 değil yüzde 70 olacağı öngörülmektedir. Yıl sonu enf- lasyonu da yüzde 22.5 yenne yüzde 37 olacakmış. Enflasyon gibi her yönüyle toplumsal yaşamı doğrudan ılgılendıren bir göstergenin ya da buna ilişkin öngörülerin, kısa aralıklarla ve bu ölçüde değıştirilmesi, kuşkusuz olum- suz sayılmalıydı. Yine de iç ve dış belirsizlikler ortamında bu değiştirme olağan karşılanabilirdi. Ancak program ve bütçe bağlandıktan sonra daha bütçe döneminin birinci ayı dolmadan, 1995'e ilişkin enflasyon beklentilerinin tü- müyle değiştirilmesi tam anlamıyla bir skandaldır. 1995 enflasyonunun ilk düzeyi, yani yıllık ortalama 43.2 ve yıl sonunda yüzde 22.5 alınması, memur maaşlannın saptanacağı günlerde oldu. Hükümet bu enflasyon var- sayımıyla 1995 yılı maaş artış katsayılannı düşük tuttu; yalnız kamuoyunu aldatmakla kalmadı, TBMM'yi de ya- nıltarak bütçenin de bu enflasyon oranına göre bağlanma- sını sağladı. Şimdi de yıllık enflasyon artışı öngörüsü de- ğiştiriliyor. Yapılan, memurlan aldatmaya yönelik ilkel bir kurnazlık değilse nedir? Kendi çalışanlarını, milletvekillerini ve ge- nel kamuoyunu yanıltmayı başaran hükümet, 1995 enflas- yonunun yüzde 70 olacağını, bütçe döneminin daha bi- rinci ayı dolmadan ve IMF görüşmeleri sırasında açıklar- ken ne ölçüde "güvenilir" olabilir? Ekonominin yönetirnı- ne ilişkin asıl kaygı verici nokta budur. Ekonominin bu en önemli göstergesinde çok kısa süre- de böyle yalpalanırsa, dümenin tutmadığı sonucuna varı- lır. Görünen el kınlmış demektir. Hükümetin görünen eli- nin kırılmasının biri toplumsal, öbürü de ekonomik olmak üzere iki yansıması vardır. Hükümet edenler, yeni öngörülerinin "toplumsal'g&ek- lerini yerine getirmek zorundadır. Hükümet, memur ma- aşlannı arttırma yetkisini geçen günlerde aldı. Ne zaman yapılacağı belli olmayan bir maaş artış kandınmacası ya da halk deyimıyle "çıkmaz ayın başında" kamu çalışanla- nnın haklarının verileceği. hiç de demokratik bir tutum de- ğildir. Asıl yapılması gereken ya da "dürüst ve demokrat bir hükümet"\r\ yapması gereken 1995 maaş artışı katsa- yısını yeni enflasyon oranına çıkarmaktır. IMF dönüşü açık- lanan yüzde 70 enflasyon beklentisini kamu çalışanlannın maaşına yansıtmaktır. Toplumsal sorumluluk unutuldu diyelim. ya ekonomi ne olacak? Fiyatlan gösterge alan bir düzen, ikide bir değiş- tirilen fiyat beklentilerini ya da bu "gösferoes/z'iiği nasıl kaldıracak? Körlüğü nasıl giderecek? Piyasa kargaşası, enflasyonun kendisindsn çok daha sakıncalıdır; yıkıcıdır. Çünkü gerçek ve tüzel kişilerin eko- nomik davranışlannı belirsizliğerter;öngörü yapılmasını or- tadan kaldınr. öyle olunca da görünmez el çalışamaz. Yıllardır ülkeyi piyasanın görünmez elinin çok hızlı savu- nucuları yönetiyor. Hükümet edenler, görünmeyen elin, yani piyasanın düzgün işlemesinı ıstiyorlarsa öncelikle kendilerine çeki düzen vermeli, görünen eli doğru çaiıştır- malıdır. EBK'nin Hak-Iş'e verilmesi kesinleşti ANKARA (AN- KA) - Hükümet, Özelleştirme ldaresi Başkanhğı (ÖtB) ve Hak-lş arasında yapı- lan görüşmelerde Et va Balık Kurumu'nun (EBK) Hak-lş'e satı- şının kesinleştiği be- lirtildi. Görüşmelerde anlaşma noktasına, Hak-Iş'in verdigi ta- vizlerle gelindiği kay- dedildı. Önceki gece Devlet Başkanı AH Şevki Erek, ÖİB Başkan Vekili Can Yeşilada ve Ge- nel Başkan Necati Çelik başkanlığındaki Hak-tş heyeti bir araya geldi. Gece geç saatlere kadar süren görüşmelerde Hak-lş, en son 500 milyar liraya düşürdüğü işlefme sermayesi isteminden tama- mıyla vazgeçti. Hak-lş, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı yüküm- lülüğünü de üzerine alırken ÖİB de kıdem ve ıhbar tazminatı ra- kamının 'peşinat' olarak kabul edilmesine ikna oldu. Hak-!ş'in , 2 yıl sonra EBK'yel.5 trilyon ödemesı konusunda da anlaşmaya vanlırken Hak-lş'in EBK'nin kurulu kapasitesinin yüzde 20'sini, arsalann da rümünü satabilmesine yönelik görüş biriiği sağlandı. Yeni anlasma sartlari: İşçilerin ladem ve ihbar tazminatlannı ödeme yükümîülüğü Hak-tş'e kalıyor ve bu rakam 'peşmat' kabul ediliyor. Hak-lş, 2 yıl sonra 1.5 trilyon ödemekle yükümlü kılmıyor. Hak-İş, işlerme sermayesi istemekten vazgeçiyor. Hak-îş, kurulu kapasitenin yüzde 20'sini, arsalann da bütününü satma olanagına sahip oiuyor Anında bilgi Çağrı cihazıyla dakikası dakikasına para ve sermaye piyasaları Tüm WCVDOWS olaoaklan ile FOREKS PORTFÖY PROGRAMI; • İMKB'den tüm hisse senetlerinin takibi, • Para piyasalannı izleme, • Gelişmeleri grafik üzerinde inceleme , • Portföv oiuştDfDia, takip ve kısmi analiz, • Gecmişe dönük bilgi sakbuna. • İç ve dış piyasalardaa naklen haber, • Excei ile bagiantı. Botaş Genel Müdürü Uzun, Türkiye'nin üzerine düşeni yapacağını belirtti Petrole Tengiz-Bakii-Ceyhaıı yolu IslanbutTet 0(212)2316211 Fax 0(212)23280 77 Ankara Tel 0(312) 4271913 (3 Hat) Fax 0(312) 42714 63 ...ve Ötesi ANK.4RA (Cumhuriyet Bürosu) - Boru Hatlan ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) Ge- nel Müdürü Hayrettin Uzun. Azeri petrolle- rinin Bakü-Ceyhan hattı üzerinden Akde- niz'e ulaşmasının kârlılık, güvenlik ve cev- re faktörü açısından en doğru seçenek oldu- ğunu bildırdi. Uzun, Bakü-Ceyhan boru hat- tı projesınin, Rusya'nın Azeri petrollerinin Novorossısk Lımanrnagetinlmesıne ilişkin projenin alternatıfı degıl, tamamlayıcı ögesi olduğunu kaydetti. Enerji ve Tabii Kaynak- lar Bakanı Veysel Atasov, KKTC elektrik sanfralının ikinci ünitesinin mayıs ayında devreye girecegını bıldirdi. Türk Amerikan tş Konseyi ve Türkiye'nin ABD'lı Dostları Derneğı tarafından düzen- lenen toplantılar nedeniyle ABD'de görüş- melerde bulunan Türk heyeti Ankara'ya dön- dü. Görüşmeler sırasında Türk heyetinın ABD'li resmı makamlann yani sıra. petrol şirketlen ve fınans çevreleriyle de bir araya gelerek. Azeri ve Kazak petrolleri konusunu ele aldıgını öğrenildi. Heyette. yer alan Uzun. dün yaptığı açıklamada, ABD'de ko- nuyla ilgili çevrelere Bakü-Ceyhan boru hat- tı projesi konusunda bilgi verdiklenni belır- terek, projenin Türk sınırlan içinde kalan bö- lümlerinin tüm finansmanını üstlenmeye ha- zır olduklannı bildirdiklerini söyledi Uzun şöyle konuştu: "Ahernatif güzergâhlardan petrolün Novorossisk akıtılmasını öngören Rus tezine karşılık, sövlediğimiz şudur; No- vorossisk zaten şimdi çalışan bir sistem. Ora- nın kapasitesinin sınırlan belli. Bizim proje- miz bu hattı ortadan kaldıran, ona alternatif bir proje değiL Azeri ve Kazak petrollerinin rümünü isteseniz de Novorossbk'e geriremez- siniz; limanın taşıma kapasitesi buna yetmez. Biz ilave ortava çıkacak 40-45 miKon ton yıl- lık petrol kapasitesini taşımavı önerivoruz." Uzun, Kazak petroliennin Bakü-Ceyhan boru hattına bağlanmasının mümkün olduğu- nu söyledi. Uzun, T ü r k terindeyer alan Ten- giz-Bakü-Cev han hattını dikkate alacak ohır- sak, 20-25 milyon ton Azerbaycan'da üretile- cek. 20 mihon ton da Kazakistan'dan eklene- cekti. Bizim önerdiğimiz yülık 45 tonluk pn>- je buna >önelik"dıye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear