29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 1995 PERŞEMBE 14 KULTUR iddet ve ...ZEKJCOŞKUN Şıddet, yeniden ve hızla yaygınlaşarak. çeşıtle- nerek yaşamımızm asli öğesı oluyor. Hırsız, katil, tecavüzcü vb. "adi suçju"lar içın linç eylemlerı düzenlenıyor ve bu bır anda top- lurnsal ayine dönüşüyor. îmha, çok daha yaygın bir eğilim: Kürtlen yok edeceksin... Dinsızlen de! Açık hedeflere yönelık bu eğilim derece derece günlük yaşamın her alanına taşınıyor: Arabasını yol kıyısına park edenlere, trafikte sana yol ver- meyenlere. paranı dolandıranlara münasıp bir şe- kılde 'haddıni bıldırmek" gerekiyor. Terör ıçındeyız. Arada bir hesapta olmayan patlamalar can sık- sa, ürküntü yaratsa da toplum şıddeti gerçek ve doğru olarak kabulleniyor, onayhyor. Eğer bu ül- kenin "yüzde doksan dokuzu Müslüman" ıse, Müslümanlara aykın görünenlenn >akılması gıbi, ya da Müslümanlann karşı çıkmasına karşm yıl- başı kutlamalan içın vitrinlerinı "Noel" havasında düzenleyen pastanelenn bombalatıması gibi... Şıddetin bir meşruıyeti var toplumsal bılinci- mızde. Rus nıletme dönüşen şehırlerarası yolculuk. her düzeyde kavgayı ve kazayı içınde taşıyan günlük trafık gıbi. Kürt-Türk çatışmasında, Iaik-Müslü- man aynşmasından her şeyın "gûç" ılkesıne da- yanması gibı... Sı\as yangınını araştınrken dikkatımi çekmiştı: Selçuklular, beylıkler (şehir-bölge devletler) Os- manlı dönemlerinde, yanı Anadolu'nun biz Türk- lerle ılıntılı yaklaşık bın yıllık tanhinde alabıldığı- ne şiddet, müthiş bir terör var. Olmaya kı "asi" ya da "mağJup" olmasın birileri; kafası gövdesmden aynlıp mızrak ucuna takılanlar mı ıstersinız. bede- ni din dın kale burcuna gerilenler mı... Vuruşma- da ölmek ya da ıdam edilmek, kurtuluş! Arada yüzlerce yıllık mesafe olunca, bunlar "tarih" olarak kodlanıp geçıyor beyın süzgecın- den. Yine de ınsan, "bunca şıddet - vahşet bıze öz- gü bir şey mi' diye sormadan edemiyor. Sonra ay- nı evredekı 13-16. yüzyıl Avrupası'nın sıyasallaş- mış dınsel terörünü. 18. yüzyılda Fransız Devn- mi'yle doruga ulaşan sıyasal terörü, 19. yüzyıl so- nu - 20. yüzyıl başı Amenkası'ndakı "Vahşi Ban" senaryolanru/söylencelerini anımsayıp teselli bu- luyorsunuz. - Hayır, genlerimızde taşıdığımız özel bir şiddet dürtüsü yok. Ama 1995 dünyasında bombalı ımha, ahlaksal- dınsel linç, sokak infazları yaşanıyorsa... Insan elıyle gerçekleştinlen ölümler/kıyımlar kimılenn- ce bir bıçimde "hak edünuş" - "dogal" karşılanı- yorsa, o ülkenın, o ülke ınsanlanmn genlennde ta- rihsel-toplumsal bır şıddet dürtüsünün varlığından kuşkulanmak gerekır. • • • Aynı gerçeklik başka bir yönden de ele alınabı- lır. Dürtü yenne "güce tapınma" dersek. şıddeti dogallaştırmayı, olağan karşılamayı daha lyı anla- yabilınz belkİ de. O zaman bu toplumun en "ge- lişmiş" kentınde, üstelik ülke millı gelınnın yansı- na yakınının üretildiğı, nüfusun L 10'unun yaşadı- ğı kentte açık zehirlenme karşısındakı kayıtsızhğı, bütün büyük kentlerdekj su kıtlığı ve kirhlıgı kar- şısındaki suskunluğu anlamak mümkün olabilir. Çünkü bu ışler yerel ve genel iktıdann. yanı **güç"ün alanına girer. Üstelik zehirli hava, dışkı kanşan su üstünde günlük "poUtika" üretılmekte ve bu. kıtlelerce onaylanmakta, onaylanmasa bıle o politıkacılar \arlıklannı, işlenni sürdürebılmek- tedir. Güce tapınan kıtleler. güçten medet umarlar. Gücün kendilenne, çevrelenne, hayatlanna yöne- lık uygulamalarına-yaptırımlarına mazoşıst bır duyguyla katlanırlar. Şu ya da bu düzeyde kendı ıktıdar-güç alanlannda kendi güçlerinı, şiddetleri- ni sınarlar. • • • Güç'ün çeşitlı yüzlen var. Diyelım ki TV kanallarından birınde. tür ne olursa olsun, bır program sunuculuğunu yapan kı- şi bır süre sonra "güç bende" duygulanyla dona- nır. Çünkü o da enınde sonunda bu toplumun üye- sidır. Ve yukanda açık kımlrğı belırtilen -gücü ta- pan- kıtledendır. Diyelim içlerinde iyı eğitim gör- müş. sanat formasyonu aimış biri, o "güç bende" duygusuyla bır anda ızleyıcıler ve kamera karşı- sında ayakkabılannı çıkanp "haşmetii ayaldanmı izlediniz" deme gereğını duyacaktır! Çünkü o u güç"ü yakalamıştır bır kere... Önünde hiçbır şey ve hıç kımse duramaz! Bıraz genye gidin, aynı "star"ın kımliğınde yıl- larca güce tapınmışlıgı, katlanmışlığı, o büyük- yüce sanat duygulan altında "kadri kıymeti bilin- memişlik" ezintisini, "memuriyet" ıstırabını bu- lursunuz. Ekran büyüsüne; u güç"ün eziciliğine kapılan kıtlelerle starlar arasında hiçbır fark yoktur. Kitle, stann kimliğinde gücü onaylar ve ona tapınır. Söyleşı için stüdyoya çağnlan kışi -kendisi de bır düzeyde star olsa bile- sunucunun "espri" kılı- fı altındakı sataşmalanna. en olmayacak sorulan- na katlanır. Çekilış programlannda pıyango ken- dısıne vurmuş izleyıcı, stüdyoda ya da telefonda köpekleştırilır: Hem TV kanalını hem sunucuyu "en büyük" olarak ilan eder. O TV ve sunucu, gün gelir insanlann ınançlanna küfreder. Bu da "esprTdir. Sadece boş bulunulmuştur... O kadar. lnsanlan çıleden çıkaran -ve karşı şiddete yö- nelten- espn de. savunma da son derece samimi- dır. Çünkü program yapısı, yaym akışı, kurum - izleyıcı ılışkısı bu temel üstüne; ıktıdar-tebaa an- layışına göre kurulmuştur. tktidar şıddet uygular. Ekranda yeıu olan, şıddetin düzeyıdır... O kadar. • • • İnsanlann özel hayatlan üstünde terör estiren, şu ya da bu şekilde "düşmüş" büyükleri, ünlüleri anında abluka altına alan ekranlann sunucu gafı karşısında açık savunma değilse de işi yatıştırma ve geçıştirme içın mıkrofonJannı, ekranlannı aç- malan, iktidar dayanışmasının tipık göstergesı de- ğil mi? Burada asıl dikkat çeken, sözlü aşağılamaya - şiddete- hedef olan dışındaki toplum kesimlerinin sessızlıgıdır. Tıpkı, yıJbaşı terörüne uğrayan bom- balı ımha kurbanlannm cenazelerinın sadece ya- kınlannca kaldınlması gibı. Bu da doğal. Çünkü terörıze olan toplumda kımse kımseyi sahiplenmez. Yaşamak, biraz da güç oyumıdur. Sorun,jürinin niteliğindeKültür Servisi- 1994 yılı Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü'ne değer görülen, ancak ödülü kabul etmeyen Adnan Çoker, bu karanyla ilgili olarak Cumhuriyet'e açıklama yaptı. Sedat Simavi ödül jürilerinin seçimlerini genelde isabetsiz bulduğunu beyan eden Çoker, bunun gerekçelerini açımlarken, on sekiz yıl içınde verilen ödüllerden ancak birkaçının hedefıni bulduğu, bu zaman zatfında, çağdaş sanatımıza önemli katkılarda bulunmuş nice değerli sanatçırruzın emeğinin gözardı edildiği görüşünü dile getirdi. Çoker, "Dolayısıyla on sekiz yıla dagılan ödüUerin birkaçı dışındakilerdc ötçüt, kişisel ilişkiler. ideolojik tutum ve sığ sanatsal eğüimler olmuşfur. Tabii 1994 jürisine \eni katüan iki üyeyi bu eieştiriierin dışında tutuyonım" ifadesini kullandı. Geçen yıl yapılan eleştiriler karşısında Simavi Vakff nın ödül jürisini dokuz kişiye çıkarmasını neden yeterli görmediği yolundaki sorumuza karşılık Adnan Çoker, çoğunluğun yine eski jüride kaldığını, katıian iki yeni üyenin iyi niyetli olduklan varsayılsa da sonucun değışmeyeceğini belirtti. Sorunun. jünnin sayısal dağılımında değil, niteliğinde olduğunu vurgulayan Çoker. geçen yıl. jürinin uzun yıllara dagılan faalıyetlennin geniş eleştirilere hedef olduğunu, vakfın bu fırsatı değerlendiremediğini söyledi. Sedat Simavi Ödülü'nün işlevinin ne olması gerektigi konusundaki sorumuza karşılık Çoker "Sorunuzu genel olarak sormuş olsaydınız, ödüllere kıymeti sanatçının kazandırdığını sövlerdim. Nobel ödülünü kaçırmış nke sanatçı bugûn düma edebiyatının doruklannı oluşturuyor. O>sa Nobcl'i almış da, bugiin çoktan unutulmuş olanlann savısı, unutulmamış olanlardan çok fada" dedi. Bir ödüle saygınlık kazandırmanin oldukça ciddi bir çaba gerektirdiğini ifade eden sanatçı, Simavi adının saygınlığını gözönüne alarak bu ödüle duyarlı davrandjğını belirtti. Çoker, olabildığince çoksesli ve tarafsız bir jüri oluşturulmasını ve bu jürinin belli aralıklarla yenilenmesini önerdi. MODACI Armani opera tarihine geçti Kiiltür Servisi - Mozart'ın 'Cosi fan Tutte - Bütiin Kadmlar Böyie Yaparlar' adlı operası. Londra'da Kraliyet Oj>erası tarafmdan ünlü Italyan modacı Giorgio Armani'nin kostümleriyle sahnelendi. Opera ilk kez klasik kostümlerin dışında, Armani'nin modern erkek takımlan ya da bayanlar için çizdıği şâlın, ama şık' elbiselerle sunuldu. Daih Telegraph gazetesınin eleştırmenlerinden Geoflfre>T Norris, Londra'da Çovent Garden'da sahnelenen, gelecek ay da Roma'da Teatro dell'Opera'da sahnelenecek operanın kostümlerini 'zevkli, şık ve akıliıca hanrlanmış' olarak niteledi. 'TheTîmes' gazetesi de Armani'nin hazırladığı şık kostümleri övdü. İlk yönetmenliği Ro>a) Opera House'da ilk kez vönetmenlik yapan tngıİız yönetmen Jonathan MUer'ın sahneye koyduğu prodüksiyonda, giysilerle birlıkte bazı aynntılar da Mozart'ı şaşırtacak biçimde degiîtirilmiş. Ikincı perdede görünen kızlardeşlenn 'moda alaoında çalışüklan' belırtüırken, hızmetçi Despına. bu kardeşlerin 'sekreteri' olarak tanıtılıyor. Bu arada Despina, sahnede süren komplolara katılmak içir. ;a|ımızın alışkanlığıyla 'rüf»ef istiyor. Birhaşka sahnede de savaşa giden askerlere 'BM Banş Gücö' ıskerlerinin bereien giydiriliyor. Opera, moda elestinnenlerinin yanı sıra müzık eleştirmenlerinden de olıml». not aldı. Geçmişte avat-garde prodüksiyonlan ele>tınnenlerce be|mi meyen Jonathan MıJer.aldığı eleştirilere öfldı bir biçimde tepki gostennesiyle tanınıyor. Tarih öncesinin Louvre Müzesi Fransa'da Avignon yakınlannda rastlantı sonucu keşfedilen mağara, buzul çağı sanatına ışık tutüyor Kiiltür Servisi - Fransa'da, Avignon kentınin kuzeybatısındakı Ardeche'de bu- lunan büyük bır mağaranın duvarlannda- ki resımler, taş devrı sanatma ilişkin bazı sırlan çözecek gibı görünüyor. Fransa'da Kültür Bakanlığı tarafından görevlendırilen uzman Jean Marie Cha- ırvet, gevşek bir biçimde üst üste yığılmış kayalann arasından gelen sıcak hava ce- reyanının, kendisini ve arkadaşlannı son ellı yıldır tarih öncesı sanata ilişkin en büyük bulguya, adeta 'tarih öncesinin Louvre Müzesi'ne' götürdüğünü anlatı- yor. Chauvet, bölgede dolaşırken şans eseri şimdıye dek keşfedılemeyen bir mağara- ya girdi. Geniş mağaralanyla tanınmayan bu bölgede böyle bir keşifte bulunmak da oldukça ilginç bir rastlantıydı. Vallon- pont-d'Arc yakıniarında bır uçurumun dibınde buiunan magaraya gırmek, ol- dukça cesaret gerektıren bir serüven ol- du. Chauvet ve arkadaşlan. sıcak havanın aralanndan geldığı taşlan yavaşça kaldır- dıklannda karşılanna bır geçit çıktı. Bu geçiti sürünerek aştıktan sonra bir kori- dora ulaşmışlar. Bir ip merdıven kullana- rak mağaranın zeminine ayak bastıklann- da yaklaşık on sekiz bın yıl önce bır top- rak kayması sonucu ana gırişinm kapan- masıyla dış dünyayla ilışkısı bütünüyle kesilmiş olan bu mağaranın duvarlannda- ki resimlenn, taş devri ressamlannın bı- raktığı gıbi el değmemiş olarak kaldığını gördüler. Chauvet, bir ay sonra Fransız mağara sanatı uzmanı Jean Clottes ile magaraya tekrar gittı. Magaraya girıp duvarlarda büyük at kafalan, vahşı öküzler ve gerge- danlarla karşılaştıgında hayrete düşen Clottes, "Bu sanat yapıtian, buzul çağı- nın Leonardo da Vinci'sı tarafından ya- pılmış olmalı lnsanlığın büyük başyapıt- lanndan binnin önünde duruyordum" di- yor. Mağarada. oldukça ilginç biçimlerde sarkıtlar ve dikitler de bulunuyor. Mağaranın ortasındaki bölmede yer alan sunaga da bır avı kafatası yerleştiril- mış. Mağaranın yumuşak zemınınde ıse taş de\Tİ insanlannın ayak ızlen, olduğu gibı duruyor. Arkeologlar. hem duvarlannda görül- meye değer sanat yapıtian buiunan hem de el değmemiş olarak kalmış bir mağa- rayla ilk kez karşılaşıyorlar. Bu da onlar içın tanh öncesinin en büyük sırlanndan birinı çözmek, taş devnnde mağara sana- tının anlamını ve ışlevıni ortaya çıkar- mak açısından büyük önem taşıyor. Duvarlardakı resımler ve oymalar, on üç değişik hayvan türünü görüntülüyor ve buzul çağından kalma başka hiçbır mağarada rastlanmayan bir çeşitliliği gözler önüne seriyor. Bugüne dek mağaralarda yapılan araş- tırmalar sonucu, en az 250 resım bulun- du. Ardeche'deki mağarada buiunan dört ayn bölmede ıse yaklaşık kırk gergedan, aşağı yukan aynı sayıda aslan ve ayı, yir- mi kadar da at, ökiiz ve yaban sığın res- mi var. Kutlar'dan 'Bahar Isyancıdır'a uzanış DtKVIENG.UÇARER Yağmur yağıyor... 'Bahar Is- yancıdır'dan çıkarak Sıraselvi- ler'den Harbiye'ye doğru yürü- yorum. 'Oyuncular'grubunun Onat Kudar'ın. Yusuf Aülgan'ın öykülerinden, Oktay Rifat'ın şi- ırinden yola çıkarak gerçekleş- tırdıklen bır çalışma 'Bahar îs- yancıdır.' Küçücük bir odada tıyatro ya- pan Oyuncular'ı (Sebna Köksal, Gülsüm Soydan, Kaan Erten, Cem Safran) düşünüyorum, Onat Kutlar'ın, festival kapsa- mında iki yıl önce başlattığimız 'Öteki Tîyatro'ya ne denli coş- kuyla yaklaştığını anımsıyorum. Sınema, edebiyat kadar tiyatro- ya da tutkulu bır ınsan, sağdu- yulu bır gözlemci, bir düşün adamı... Kendı kendime soruyo- rum: Kaç yıldır tanışıyorduk Onat'la? On-onbeş-otuz-yirmi?.. Üç-beş-yedi?.. Bılmiyorum... Sanki merha- balaşmadığımız yıllarda bile ta- nışırdık. Gözlüklerinin ardından insana sevgıyle bakan, dost ba- kan. âdeta karşısındakinı kucak- lamaya hazır o gözlere gençlık günlerimden bu yana aşinaydım. Sadece ben mi? Benım gibi has- taneye koşup gelen, cenazede onun ıçın gözyaşı döken onca kişinın Onat'm yakın çevresin- den olmasa da onun geniş yüre- ğinın bır köşesinde yerleri vardı. Vardı, çünkü sevgıyle dolu bir insandı Onat Kutlar. Yaşama sevgısi, insan sevgisi, sanat sev- gisı, aydınlığını başkalanna taşı- ma sevgısi... Kolay yetişmiyor Onat gibiler... Ve yeni bir yıla girmenin eşiğınde, evlilik yıldö- nümünü kutlamaya hazırlanır- ken karanlık güçler yaşamını noktalayıverdiler. Bir bomba ve soluğu kesilen iki can... Sonra?.. 'Bahar tsyancıdır', Sıraselvilerde oynuyor. (Fotograf: DEVRlM BARAN) Başsağlığı dileklen ve demeçler, çelenkler, boşuna verilen sözler: "Kanı yerde kalmayacak!" Bu, yerde kalan kaçıncı "kan? Ortalık çoktan kan gölüne döndü. Katil- ler ellerıni kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Eylemlerinı fütur- suzca sürdürüyorlar. Yönetıcıler ıse suskun. 14 ocak gününde Onat'a dö- külen yaşlarla ülkeye dökülen yaşlar birbırıne karışıyor. Bır karamsarlık sarı>or benlığımı. Öfke dolu, acı dolu bir karam- sarlık. Bir ısyan duygusu.. 'Bahar Isyancıdır'da bir baş- ka bağlamda yıne isyan duygusu ışlenmiyor mu? Neruda'nın bir dızesı, Onat Kutlar'ın dünyasın- da sankı daha da boyutlanmış. Oyküde öfkeyle yağan yaz yağ- murlarını izleyen durgun, ama biraz da karamsar bir sonbahar- dan söz edilir. Bir umutsuzluk ışaretı mıdır bu? Hayır. Umutsuzluk ya da umut. ya- ğan yaz yağmurlannda gizlidir ve yağmurlann ardından patla- maya hazırlanırcasına gökyüzü- nün şımşeklennı toplayan son- baharda. Kullanılan imgeler acı- nın izdüşümleridir: tıpkı cansız kollanyla bir krater gölünü gös- teren korkuluklar gibı, güzün ucu gözüktüğünde çakılmaya başlayan tabutlar gibı.. 'Duvar' ölümün sonundakı o sırlı ayna mıdır? İnsanlann ara- sına çekilen engel mı? Doğu ıle Batı bloklarını birbırınden ayı- ran duvar mı? Ya da 'Yabancı' bır kuşku mudur? Geleceğe yö- nelık kuşkular bütünü mü? Sel- ma Köksal ve Gülsüm Soydan seçtikleri metinlerde sonbahar temasını ortak hareket noktası olarak belirlemiş. Yağmurlar, yağmurlardan önceki gerginlik, birikım, patlama, durgunluk ve yeniden bulutların patlamaya hazırlanışı. Bır çeşıt sonu gel- meyen bir dönüşüm. Baştan baş- layış. 'Yağmurlar', 'Yük' ve 'Bahar Isyancıdır'da kullanılan imgeler, bu anımsayışlan ve dö- nüşümlen izleyiciye rahatlıkla aktaran bölümler. Yalın oyunculuklar. dengeli motıfler...Oktay Rifat'ın şıirin- dekı 'arayış' sözcüklerle, yağan yağmurla birlikte verilı- yor.'Yük'te. sonbahar göçüne çıkan kırlangıçlann kanat çırpış- lan ve ıkı kırlangıcın mücadele- si Selma Köksal ve Gülsüm Soydan'ın beraberlığınde hoş bir resim olarak yakalanıyor. 'Bahar Isyancıdır'da tabut, ölüm, korkuluk, duvar motiflerı sanki dönen bır çarkın parçala- n... Kımi zaman düşlerimiz ne denli zengin olursa olsun, onlan karşımızdakilere aktarmakta zorlanırız. 'Soytanlar' ve 'Ce- ren'e Masal' sahnelerinde sanat- çılar, diğer üç sahnenin aksine, bu sorunla karşı karşıya gelmiş- ler. Seyırcı ile bir kopukluk ya- şanmakta. Belki bu kopukluğun başlıca nedenlen, oyunculukta farklı düzeylerin belirginleşmesi ve Oktay Rifat'ın şıınnde sözü- nü ettiği Portakal Renkli Oğlan ve Mavı Memeli Kız'a gönder- melerin yeterince işlenmemiş olması. Böyle bır göndermeye gerek var mıydı diye de sorulabilir. Bir yanda konuşamayan, adeta bü- tünden ayn ve kendine özgü bir çalışma sergıleyen soytan. öte yanda Portakal Renkli Oğlan- Mavi Memeli Kız ve bır Trom- petçi: Burada amaçlanan Soyta- n'nın farklı anlatun dilıyle Ok- tay Rifat'ın şiirindeki yitip gi- den soytanlan anlatmak mıdır? Bu yaklaşımın oyunun bütün- de verilmek istenen mistik hava- ya katkısı olduğu söylenemez. 'Ceren'e Masal'da da, büyümek ıstemeyen bir insanın o büyülü masal dünyasına kenetlenişi sanki çocuk kimliğinden sıynla- rak yapılacak bir anlatımla daha etkileyicı olabilirdi. Daha aynntılı bir dramaturji çalışması ve oyunculuğu irdele- yecek dışandan bir göz, bu bö- lümlerde beliren problemlen çö- zebilecektir kanısındayım. Onat Kutlar yaşamının her döneminde gençlerle iç içe, on- lara yol göstericı olmuştur. Bir eserinın genç bır topluluk tara- fından sergileniyor olması her- halde onu en çok mutlu edebile- cek şeylerden bıriydi... Devlet Tiyatrolannda şubatta yeni oyunlar ve 'Pazar Sohbetleri' Kültür Servisi - Istanbul Devlet Tiyatrosu tarafından düzenle- nen 'SanatInsanlan'başlıklı etkinliğın ikıncisi TurhanSeJçukıçm düzenlenıyor. Etkınlık. pazartesı saat 20.00'de Taksım Sahnesi'nde gerçekleştırilecek. Istanbul Devlet Tiyatrosu şubat ayı içinde bır- çok yeni etkinliğe sahne olacak. Tiyatro Dergısı'nın beşınci >ılı kut- lamalan çerçevestnde, Ispanyol tıyatro topluluğu Ylanna çarşam- ba günü saat 20.00'de Taksim Sahnesi'nde 'Glup Glup' adlı ko- mediyı sahneleyecek. Türkiye'nin ilk üniversite tiyatrosu olma özelliğıni taşıyan Tiyatro Anadolu, 5 şubat pazar günü saat 19.00'da Taksim Sahnesi'nde Güngör Dttmen'ın 'Ben Anadolu' adlı yapı- tını sahneleyecek. Oyunda Kybele "den başlayan tarihsel süreç için- de Artemıs'den Theodora'ya, Nılüfer Hatun'dan Halıde Edip'e ka- dar Anadolu'da kadın anlatılıyor. Yönetmenhğinı Can Gürzap'ın üstlendığı Memet Baydur'un 'YeşilPapağan LJmited' adlı oyunu 8-12 şubat tanhlen arasında ls- tanbul ŞehırTıyatrolan'nın 80. yılı kutlamalan çerçevesınde Üs- küdar Sahnesi'nde sergilenecek. 15 şubattan ıtibaren Taksim Sahnesi'nde 'Şehir Uykuda' adlı oyun izlenebılir. 'Sanat'a Evet' etkinlıklen çerçevesuıde sahnele- nen oyunu Ozgür Erkekli uyarladı. AKM Oda Tiyatrosu'nda 21 şubattan itibaren Harold Pinter'ın 'Git Gel Dolap' adlı oyunu sahnelenecek. AKM Oda Tiyatrosu'nda 26 şubatta saat 15.00'de Sessiz Tiyat- ro'nun göstensi ızlenebılecek. Tüm oyuncu kadrosunun ışıtme en- gellilerden oluştuğu topluluk. Vecihi Ofluoğhı'nun yazıp yqpetti- ğı 'Utanç Lekesi' adlı oyunu sahneleyecek. 'Sanat İnsanlan' başlıklı etkinliğin üçüncüsü 27 şubat pazarte- sı günü saat 20.00'de Taksim Sahnesi'nde gerçekleştırilıyor. Ge- cenin sanatçısı, Can Yücel. Istanbul Devlet Tiyatrosu, ^ubat ayın- dan itiba ren AKM Bırim Tıyatro'da 'Pazar Sohbetleri' adı altın- da yeni bir etkinliğe başlıyor. Her pazar saat 15 30'da yapılacak et- kınlikler. ücretsiz izlenebilecek. 5 şubatta gerçekleştirilecek ilk et- kinliğın konusu 'Sanat ve POpüleriik'. Esen Çanturdan'ın yönettı- ğı söyleşıye konuşmacı olarak Ali Akav. Aykut Köksal, Onno Tunç ve Fehmi Yaşar katılacak. 12 şubattakı "Şiir Serüveni' başlıklı et- kinliğe Murathan Mungan ve tsmetÖzel katılıyor. 'Aşk ve Edebiyat / Aşka nasıl bakrvoriar? Aşkı nasıl yazıyorlar?' başlıklı etkınlik 19 şubatta gerçekleştınlecek. Hulki Âktunç, Ma- rio Levi ve Jale Sancak'ın katıldığı panelı Atilla Birkiye yönetıyor. 'Pazar Sohbetleri' kapsamında gerçekleştınlecek "bır başka et- kınlik 'KarikatürveTiyatro'başlığını taşıyor. Kenan Işık'ın yönet- tiği söyleşıye Behic Ak. Savaş Dinçel ve fürhan Selçukkatılıyor. Graham Greene'in arşivi Amerika'da Çeviri Servisi -Graham Greene' in kıtap ve arşivinde yer alan bel- geler, Ingilızlerin önerilen fiyatı ödeyememeleri nedeniyle ABD'ye satıldı. 1991 yılında Isvıçre'de ölen Grcene'in yaklaşık 3 bin ki- tap ve 60 bıni aşkın belgeden oluşan arşivi, kıran kırana bir pazar- lık sonucunda, yaklaşık 65 mil- yar TL'ye (1 mılyon pound) Boston Ünıversitesi John J. Burns Kıtaplığı tarafından sa- tın alındı. Greene'in arşivi, Ingiliz Ka- tolik yazarlann yapıtlanyla ta- nınan Boston Üniversitesi Go- tik Kitaplıgı'nda, ilgilenenlere ilk kez sunulmuş olacak. Böy- lesine eşsiz bır arşivin kaçınl- ması, Ingiltere için büyük bır kayıp olarak görülüyor. Arşıv- de, elındekı rahatsızlık nede- niyle yazı yazamayan Gre- ene'in kızkardeşine yazdırdığj mektuplar da yer alıyor. Ayn- ca, Greene tarafindan kenarla- nna notlar düşülmüş ve kendi öykülerine kaynaklık eden başka yazarlann yaklaşık 3 bin ciltlik yapıtian da arşivde bulunuyor. Müzayede yönetıcilennden Rupert PowelL satıştan lngılızlenn haben olduğunu, ancak bütçe yetersız- lıği nedeniyle bu değerli arşıve sahıp olamadıklannı dıİe getınyor ve "Yazık oldu, ama en aandan arşh bölünmedi ve güvenü eUere tesUnı edildTdıye eklıyor. Haydans Modern Dans Topluluğu, değişik boyut arayışmda Kültür Servisi - Haydans Modern Dans Topluluğu, bu yıl göste- rilerinı Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahneliyor. Çok çarpıcı konulan modern dans ile ışleyen topluluk, ilk gösterisini gerçek- leştırdi. Topluluk 29 Ocak pazartesi ve 6 şubatta da üç perdeden oluşan bu gösterisini yineleyecek. Haydans Modern Dans Toplu- luğu'nun genel sanat yönetmenı ve koreografı Levon Taberyan, "Dans, duygulann bedensel ifadesidir ve özgür otmabdır. Ben bu- nu anıaçladım. Insan istiyorsa vapmaiıdır. Biz gerçekten istedik, be- delini özveriv le ödedik. İJmduğumuz karşılık; açık görüş, iyi niyet ve hoşgörü" dıyor. Danslannda eğlenceden öte, olması gerektiğine inandıklan doğ- rulan. yitırilmiş değerleri, dostluğu, paylaşmayı, sevgiyi ve birçok güzel duyguyu yakalamaya çalıştıklannı belirten Taberyan, "Bi- zim için önemli olan, dansçılann aynı anda aynı adımlan uygulu- yor obnalan değildir. Beymleri ve vücutlanyia aynı yere ulaşmaya çalışmalan. ruh uyumunu yakalamalandır"diyor. Repertuvarlan- nın anlatım dılinde, farklı tempolan ntmık hareketlerle doğrudan kaynaştırmaya çalıştıklannı vurgulayan Taberyan. dansta d¥gışik bır boyut ararken, estetikle müziğin uyumunu ve mistik özellikle- nni vurgulamaya dikkat ettiklerinı ifade ediyor. Gösterinın 'Oktav' başlığını taşıyan ilk perdesinde Haydans'ı Bach eşliğınde ızlıyoruz. Ikincı perde ıse 'KaraduT, 'Yauuzhğım', 'Küçük Kız', 'Aura', 'Buluşma' ve'Vbö' başlığını taşıyan altı fark- lı konu ve danstan oluşuyor. Haydans'ın gösterisini noktaladığı üçüncü perde ıse 'Sizi Bağışhyorum' başlığını taşıyor. Graham Greene Bilar'ın seminepleni sürüyop B Kültür Servisi- Bilar İstanbul'un düzenlediği seminerler devam ediyor. Bu çerçevede bugün, saat 18.30'da Cem Kum'un "'Askeri Tarih" adlı semınerinin, saat 20.00'de ise Aziz Başan'ın "Öznel Bir Arayış: Türk Kimliği" ve Onıç Aruoba'nın "Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı" konulu seminerlerinin son oturumlan yapılacak (Tel: 252 81 34) Hoşgörü Yılı sanat gösterisi • ANKARA (AA>- Kültür Bakanlığı. Bırleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca ilan edilen '"1995 Hoşgörü Yıh"nın açılışi dolayısıyla bir sanat gösterisi düzenledi Bu akşam saat 19.30'da Resim Heykel Müzesi Salonu'nda gerçekleştirilecek gösteri, Devlet Tarihi Türk Müziği Topluluğu'nun konsen ile başlayacak. Gecede. Mevlânâ'dan, Hacı Bektaş Veli'den ve Yunus Emre'den şiir ve özdeyişler okunacak, bale ve semah gösterileri sunulacak. Devlet Halk Danslan Topluluğu'nun '"Hasat" ve "Bağ Bozumu" oyunlannı sergileyeceği gecede Yavxız Top ve Armağan Elçı, Pir Sultan Abdal'dan türküleT seslendirecekler. Atatürk'ün dünyaya hoşgörü mesajınrn okunmasından sonra gösteri, Devlet Çoksesli Korosu'nun seslendireceği marşlarla sona erecek. Bakırköy Hastanesi'nde çocuk oyunu • Kültür Servisi - Ocak ayı başında Genco Erkal'ın"Bir Delinın Hatıra Defteri"ni sergılediği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'nde bu kez bir çocuk oyunu sahneleniyor. BEŞTAŞ Çocuk Tiyatrosu sanatçılan, "Güneş, Bulut. Çığdemcik ve Umut" adlı oyunu, bugün saat 11.00'de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi Mazhar Osman Uzman Salonu'nda sunacaklar. Gösteriyi, hastalann ve hastane çalışanlannın çocuklan izlevecekler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear