Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 19 OCAK 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Uğur Mumcu
'Sakıncalı
Piyade'
İstanbul'da
Kültfir Servisi - L'ğur Mum-
cu'nun oyunu 'Sakıncalı Piyade1
yazann öldüriilüşünün ikinci yıl-
dönümünde tstanbul'da Beşiktaş
Kültür Merkezi'nde ve Kadıköy
Halk Eğitim Merkezi'nde.
Ankara Sanat Tiyatrosu tarafın-
dan üç sezondur sahnelenen oyu-
nun yönetmenliğini Rutkay Aziz
ve Metin Balay üstlendi.
12 Mart askeri diktatörlük dö-
nemini, Uğur Mumcu'nun ve ya-
kın çevresinin yaşadıklarından
hareketle mizahi bir dille eleştiren
ve sorgulayan 'Sakıncalı Piyade'.
yazann 24 Ocak 1993 te bombalı
bir saldında yaşamını yitirişinden
sonra anısına yeniden sahnelendi
ve üç sezondur gördügü yoğun ıl-
gi nedeniyle dört yüzden fazla oy-
nandı
Oyunda Mehmet Ulay, Erol De-
miröz, Altan Erkekli, Yaşar Akın,
Altan Gördüm, Koray Ergun,
Mahir Ipek, Hakan Gûven ve Ya-
vuz Altun rol alıyor. Dekor Yalçın
Emiroğlu'na. müzikler Timur Sel-
çuk'a, şarkı sözleri Çiğdem Ta-
lu'ya. danslar ise Mehmet Yabz'a
ait.
Oyun, pazartesi ve salı saat
18.30 ve 21.15'te Beşiktaş Kültür
Merkezi'nde, çarşamba günü ise
saat 19.00 ve 21.15'te Kadıköy
Halk Eğitim Merkezi'nde sah-
neleniyor.
'Omriimün yarısı gltti talana'ZEKİ COŞKLN
16. yüzyıl Türkmen ozanı
Karacaoğlan'ın kırık, kederlı. bir o
denli gümrah sesini kulağımda
yeniden çınlatan, sadece fiziksel
kayıplardeğil. Insanları.
ınsanlarımızı sukak ortasında.
otelde. kahvede. pastanede, yolda.
dağda apansız yakalayan hain
pusulardeğıl. "Aradılar bir tenhada
buldular/Yaslandılar şrvgalanm
kırdılar/\az bahar ayında bir od
verdiler/Yandun ginim ala karlı dag
iken" dizelerinı canlı tutan
Yüreklerde kurulmuş olan, beyınleri
sarmış olan pusularla yüz yüze
geldiğimde irkıliyor ve
Karacaoğlan'ı anıyorum:
"Ömrümün yansı gitti talana"!
Cınayetin şu ya da bu nedenlerle
toplumda kanıksanması, daha ötesi
zihinlerde, dıllerde 'meşruiyet'
gerekçelen bulması, bana öyle
geliyor kı orta sınıfa özgü bir
varoluş biçiminin ürünü. O amansız
varlık. mal-mülk, iş-güç kavgasının
ıçinde kündeye düşmemek için
ınsanlar galiba hayatla. dış
dünyayla, olaylarla aralanna bir
mesafe koyuyorlar. Hayata
müdahale anlamında onlara göre
tehlike' işareti taşıyan her şey i,
kendilerinden olabıldığınce uzak
tutmaya çalışıyorlar. Eğer sonuçta
bir 'vukuat' varsa, "Anıa efcndim, o
da -onlar da- gftmeseydi oraya",
'yapmasaydı', 'etmeseydi' deyıp
cıkıvenyorlar ışın ıçinden. 1 Mayıs
1977'de Taksim'de. 2 Temmuz
1993'te Sıvas'ta, 30 Aralık 1994'te
Opera Pastanesi'nde olmak, onlann
gözünde galiba bıraz da ölümü
aranmak oluyor!
• • •
Birkaç yıl önce haftahk haber
dergılerinden biri 12 Mart'ın idam
kararlannı onaylayan Meclis'in
'zihnivet'ini tartışmaya açmıştı.
Haftanın ilk işgünü dergi
masamızda. Hemen yanı başımdaki
benden yaşça epey büyük olan -ve
bundan dolayı da iş içinde
'hiyerarşik' olarak üstte bulunan-
ama 'demokrat' kişiliğiyle,
efendiliğiyle yaş ve iş hiyerarşisini
ortadan kaldıran çalışma
arkadaşıma gösteriyorum dergiyi.
Ummadığım bir tepki: "Nevaryani,
27 Mayıs'ta da üç devlet adanu
asıldı!" Sorunun bu olmadığını
anlatmaya çalışıyorum. Yine
ummadığım bir tutum, hiyerarşi
Şu çıkıyor ortaya: Bu ülkede herkes kendi ölüsüne
ağlayacak ve 'öldürüm hakkı' bütün pervasızlığıyla
sürecek. O kibar; giyirni ve her şeyleri özenli; evine, işine,
eşine, çocuklanna tutkun, kurallara saygılı. 'çağdaş hayat'a
ve Maikliğe" bağlı vb olarak tanımlanan insanların,
cinayetleri her nasılsa kendilerinin dışında görmeleri, beni
kişisel tarihime götürüyor.
**^Hepimiz uzunlu kısalı birer kayıplar tarihçesi
çıkarabiliriz. Hiç yüzünü görmediğimiz, elini
sıkmadığımız daha yüzlerce, binlerce kurbanın adını
anmadan onlann kanıyla sulanmış sokaklardan geçeriz..
Kedinin pisliğini örtmesi gibi kirli tarihimizi örtüp
tertemiz(!) evlerimize, işyerlerimize, otomobillerimize,
hayata sığınınz. Yeter ki bizden uzak olsun her şey.
devreye gıriyor, "Tartışmayalun!..
Konu bitmiştir'" diyerek benı
terslıyor. Son örnek yeni: Onat
Kuttar. tanıyanlan felce bile razı
olmuşken, 12 gün can çekiştıkten
sonra ölüme yenik düştü.
Ziyaretime gelen biri, kendı
deyimiyle sıkıntımı yüzümden
okumuş, ne olduğunu soruyor.
Ölüm haberinden, kişisel
anılanmdan söz edıyorum. Paneller,
toplantılar. yazılar. Kanımı kurutan
bir yanıt: "Gençlik heyecanıydı
onlar. Sağdan da çok adam öldü."
Düşünüyorum da galiba teselli
amacıyla söylüyordu bunu. 'Teselli'
düşüncesi daha da ürpertici.
• • •
Şu çıkıyor ortaya: Bu ülkede herkes
kendı ölüsüne ağlayacak ve
'öldüriim hakkı1
bütün
pervasızlığıyla sürecek.
O kibar; giyimi ve her şeyleri
özenli; evine, işine, eşine,
çocuklanna tutkun, kurallara saygılı,
'çağdaş hayat'a ve 'laikliğe' bağlı vb
olarak tanımlanan insanlann,
cınayetlen her nasılsa kendilerinin
dışında görmeleri, beni kişisel
tarihime götürüyor.
Cahit Srtkı'yı anarsam, "Yaş otuz
beş! Yolun yansı eder1
". Ve dehşetle
görüyorum kı 'ömriimün yansı
talana1
gitmiş, yani teröre! Onunla
ilk kez Türkiye tarihinin en büyük
pususunda; 1 Mayıs 1977'de
karşılaşmışım. Lise son sınıf
öğrencısıyken. Mayıs'ın ilk günü,
pınl pınl bir pazar sabahı.
Evlerimızden, sokaktan çıkışımız
tam bir şenlık. Aynı zamanda okul
arkadaşım olan Jale, elinde piknik
sepetiyle geliyor. Haşlanmış
yumurtalar, sandviçler, şu bu. 'Kır
gezisine1
dıye izin alabilmiş evden.
Dünyanın, hayatın ve insanın
dönüştürülebılir olduğuna,
çabamızın, gücümüzün buna
yeteceğine inanıyoruz. Örneği,
Bahar Bayramf nın. Işçı Bayramı'na
dönüşmesi!
O büyük dönüşüm, o büyük bayram.
terörle bitiyor oysa. Çocukluktan
gençliğe geçişi. sevgiyi, bılgiyi,
inancı ve o dönemde henüz
tanımlanmamış yazgılan
paylaştığım kardeşım Jale Yeşilnil'i
Taksım Alanfnda benden, bizden,
hayattan, dünyadan alıyor terör... Ve
onun yanında adlannı bilmediğim,
yüzlerini görmediğim. ama belki de
yan yana yürüdüğüm. durduğum 33
yazgı ortağım daha kalıyor Taksim
Alanı'nda.
Sonra. daha ilk günü bomba
seslenyle, resmi-sivıl terörün
saldınsıyla açılan fakülte yıllan
geliyor. 8 Nisan 1978 gününü 12
arkadaşımla birlikte gözaltında
geçiriyoruz. Ertesı gün yargıç
karşısına çıkanldığımızda 'öğrenim
özgürlüğünü engellemek. güvenlik
güçlerinc karşı koymak'la
suçlanıyoruz. Oysa öğrenim
özgürlüğümüzün engellenmesi
Asla hapsedîleıneyen bir Nâznıı resmi
YAVUZ PEKMAN
Nâzım Hikmet, yaşamı ve eserle-
riyle, okuyucusuna smırsız olanak-
lar sunan, yıpranmaz bir mücadele
ve yaşama gücü yaratan. çağımızın
en büyük ozanı kuşkusuz. Zaman
zaman pastel zaman zaman da cap-
canlı renklerle bezeli yaşamı, bu ya-
şamın içinden kopup gelen hüzün
ile umudu. kıyım ile yaşama sevin-
cini, baskı ile mücadeleyi bir arada
yoğurduğu eserleri, aşklan. sürgün-
leri, politik savaşımıyla inancın ve
sevginin kusursuz bir portresi belki
de.
Bu kusursuz ve bitmez tükenmez
malzemeden, tiyatromuz, son yıllar-
da çokça yararlanmaya başladı.
Müşfik Kenter'ın 'Kuvayı Milli-
ye'si. Dilek Türker'in 'Mutlu Ol
Nâzım'ı, Cenco Erkal'ın 'İnsanla-
nm'ı bunlardan sadece birkaçi. lşte
bu sınırsız malzemeye getirilen
farklı yaklaşımlara bir yenisi de
Macit Koper'den geldi, Şehir Tiyat-
rolan'nda sahnelediği 'Aslolan Ha-
yattır" oyunuyla.
Nâzım Hikmet'in yaşamının
küçük bir özeti
Koper, oyunda, diğer yaklaşım-
lardan farklı olarak, Nâzım'ın Bur-
sa Cezaevi"nde tutuklu bulunduğu
on yıllık zaman dılimini ele almış.
Yazann şiırlerinden, mektuplann-
dan. kimi oyunlanndan, insan ilişki-
lerinden, kısacası yaşamından oluş-
turulmuş bir kolaj aslında. Koper'in
deyişiyle "Nâzım Hikmet'in yaşa-
mının küçük bir özeti" Aslolan Ha-
yattır... Cezaevinin demir parmak-
Iıklan arkasında özgürlüğü elinden
alınmış, ancak yüreğindeki sevgi ve
umut, beynindeki üretim asla hapse-
dilemeyen bir Nâzım resmi çizil-
mektebu oyunda.
Sonsuz yaşama gücü elinden alı-
namayan yazar, bıkmadan yaratan.
her gün yeniden âşık olan, çevresin-
dekilere ışık tutan, onları sanata,
üretıme yönlendiren gönüllü bir şö-
valyedir adeta. Koper, cezaevındeki
yaşamın yanı sıra oyuna, sahne ta-
sanmının da yardımıyla, ikinci bir
boyut getirmiş.
Bu boyut, hapishanenin dışında,
ama belki de hapishane ile iç içe ya-
şayan dokuma işçileri ve Nâzım
arasındaki paralel ilişkiden oluşu-
yor. Dokumacılar, ozanın şiirlerini
okurken kendi şiirlerini yazmakta,
bir yandan da dokuduklan kumaş-
larla üretimlerini görselleştirmekte-
ler.
Sanatsal üretimle yaşamsal
üretim
Yaşamın içinden kopup gelen sa-
natsal üretim ile sanatsal aynadan
yansıyan yaşamsal üretim çarkı Ko-
per'in bu Marksist yaklaşımı ile,
aksaksız bir paralel kurguyla anlatı-
lıyor. Aynı paralelliği Koper, yaza-
nn düşlerini ve hayal dünyasını da
Nâzım'ın Bursa Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu on yüuk zaman dilimini ele alan o> unda yazan Mustafa Alabora oynuyor.
görselleştirerek aşklan için de ku-
ruyor. 'Ferhat ile Şirin'oyunuyla
baglantılar kurarak Nâzım'ın karı-
sı, memleketi ve insanlan arasında-
ki sevgi ve sorumluluklannı, aynı
zamanda çelişkilerini aktanyor bu
üçüncü boyutta.
Nazun'uı iç dünyasıyla dış
dünyayla kurduğu ilişki
Bu açıdan bakıldığından 'Aslo-
lan Hayarür', Nâzım'ın iç dünyası-
na, buradan hareketle dış dünya ile
kurduğu ilişkiye bakan bir oyun
olarak karşımıza çıkıyor. Onun
eserlerine ve politik misyonuna sır-
tını çevirmeyen, ancak bu yönünü
merkeze de almayan bir yaklaşım.
Bu yanıyla hem yönetmenin hem
de oyuncuların işini oldukça zor-
laştınyor. Belli bir kroniğe bağlı
kalmaksızın. yazarın eserlerinden
ve yaşamından kimi parçalann uç
uca cezaevi dönemine yapıştınl-
ması, önemli bir dağınıklığa yol
açmış.
Belki de bu yüzden oyun, izleyi-
ciyi yer yer sahneden koparırken
yer yer de inandıncılıktan uzaklaş-
tınyor. Bu bakımdan oyun çoğu za-
man, anlatım araçlannın yerli ye-
rinde kullanılmasıyla rayına otu-
rurken kimi zaman da önemli zor-
lamaları beraberinde getiriyor. Ör-
neğin Nâzım ile Piraye'nin ilişkile-
nndeki çıkmazın ve buradan doğan
üretimin. bu üretim ile dokumacı-
lar arasındaki benzerliğin aktanl-
ması için kullanılan kırmızı yün çi-
lesi, alışılmış ve bıraz da zorlama
bir anlatım aracı. Zaten oyunun
kurgusunda yerini bulan bu ilişki-
ler yumağının altının aynca çizil-
mesıne gerek var mıydı acaba?
Alabora kendini oldukça
zorluyor
Anlatımdaki belirgin zorlanma-
lar, oyuncular için de kendini gös-
teriyor. Kuşkusuz bu zorluğun
önemli bir kısmını Nâzım rolünde
Mustafa Alabora üstlenmiş. Özel-
likle yazann şiirlerini yazarken ya-
şadığı yaratım sürecini aktarabil-
mek için kendini oldukça zorluyor.
Alabora'yı böylesine önemli, bir o
kadar da zor bir rolü üstlenmedeki
cesaretinden ötürü kutlamakla be-
raber, bizi, Nâzım'ı evimizde okur-
ken yarattığımız dünyaya götür-
mekten epey uzak olduğunu söyle-
mekte yarar var.
Oyunun sahne tasanmı. üç bo-
yutlu kurgunun anlatımını kolay-
laştıran, zaman zaman iç içe giren
farklı mekânlar oluşturan hızlı bir
işlevsel bir çalışma. Ancak müzik-
lerin efektten verilmesi, her şeyiyle
sahnede oluşan bir oyunda izleyici-
yi şarkılı bölümlere yabancılaştıran
bir tutarsızlık gibi duruyor.
Hepimız yaşamın içinde daracık
hücrelere hapsedilmiş tutsaklanz
bir anlamda. Önemli olan, yaşama
gücümüzü, üreticiliğımizi, müca-
dele inancımızı yitirmeden bizi sı-
nırlayan demir parmaklıklan kınp
atmak. Ve hiç yıtirmemek umut-
suzluğun içinde saklı olan umudu.
Ve 'Aslolan hayattır'diye haykıra-
bilmek, sesimizi bize kulaklarını
tıkayanlara duyururcasına.
'Bilkent Akademik Konserleri' dizisinde bugün
Kültür Servisi - 'Bilkent Akademik
Konserleri' dizisi. dünyaca ünlü
kemancı IgorOistrackh'ın bugün
vereceği resitalle sürüyor.
Dizinin dördüncü konsennde ayın
sanatçı konuğu olan Oistrackh'ın,
eşi Natalia Zerzalova eşhğinde
vereceği resital, konser anında ve
daha sonra aynı salonda yapılacak
stüdyo kayıtlanyla, kompakt
disk'e dönüştürülecek. Bilkent
Konser Salonu'nda sürdürülen
'Bilkent Akademik Konser'
dizisinin lOocaktagerçekleştirilen
ilk konseri, 6 ocak 1991 'de
yitirdiğimız Adnan Saygun anısına
ithaf edılerek. programda
bestecinın üç büyük yapıtına yer
verildi. Gürer Aykal'ın yönettiği
konsere. solist olarak Cülsin Onay
katıldı. Dızının 12ocakta
gerçekleştirilen ikinci konserinde,
genç virtüoz Emre Şen bir resital
verdi. Şen. Chopin ve Liszt'ın
yapıtlannı seslendirdi. Eylül
1993'te kurulan, yurtiçinde ve
yurtdışında düzeyli etkinlikleriyle
tanınan Bılkent Akademik Senfoni
Orkestra.M'nın kuruluşu nedeniyle.
15 ocakta gerçekleştinlen
konserde. ülkemizde daha çok
'Ferhat ile Şirin' balcsiylc tanınan
Arif Melikov'un '7. Senfoni'sinin
dünya prömıyeri yapıldı. 'Bilkent
Akademik Konserleri' dizisi, Şef
Gerard Akoka yönetimınde 24
ocakta gerçekleştınlecek konserle
sürecek. Konserde Bizet, Ravel ve
Berlioz'ün yapıtlan
seslendirilecek. Dizinin ocak
ayındakı son konseri, bir ikinci
dünya prömiyeri.
Yalçın Tura'nın Keman
Konçertosu'nun dünyada ilk kez
seslendirileceği bu konserde,
orkestrayı Cem Mansur
yönetecek. Konsere solist olarak
genç sanatçı Cihat Aşkın katılıyor. Igor Oistrackh
nedeniyle oradayız: Bızlere
'Uygarhk Tarihi' öğreten, her
dersinin sonunu şiir okuyarak
bağlayan hocamız Server Tanilli'nin
pusuya düşürülüp sekiz kurşunla
yaralanışını yıne aynı gün, adlıye
koridorlannda öğrenıyoruz.
Vücudûna saplanan kurşunlar, onu
tekerlekli sandalyeye çaktı ve bizlere
seslendiği kürsüden indirdi. Server
Hoca'nın pusuya düşürülüşünün
yıldönümünde kürsüde sosyoloji
dersi için Cmit Doğanay vardı.
Amfinin kapısında da ellerinde
sılahlanylajandarmalar Ben söz
alarak bir yıl öncekı pusuyu
anımsatıyor ve Uygarhk Tarihi Ders
Notlan'yla ilgilı olarak açılan
soruşturmada, Tanilli'nin yaptığı
savunmadan pasajlar okuyordum.
Doganay Hoca, eski bir sıyasinin
sözünü anımsattı: "Gözlerime bakın,
ne dediğimi anlarsınız." Çok
geçmedi. 21 Kasım 1979'da
silahlann açıklaması geldi: Prof.
Ümit Yaşar Doğanay öldürüldü. O
günden beri, ben hep hocanın
gözlerini aranm, ne dediğini
anlamak için. Amapeşpese. ..
yaşaaıgirnız cınayetler, bir
öncekinin izlerini siliyordu. 30
Nisan 1980 tarihli olanı, kişisel terör
tarihimde en kalıcı yeri alacaktı.
Daha iki gün öncesinde sanki hiç
bitmeyecek bir yanşı sürdürürcesine
coşkuyla söyleştiğimiz, "Hangi taşı
kakhrsam alündan sen çıkıyorsun"
diye bana çıkışırken gözlerinin ıçi
gülen dostum, gece yansı
kurşunlanıp sokakta bırakılıyor ve
sabaha dek saatlerce kanayarak can
veriyordu. Sonra 12 Eylüî darbesi
geldi. Öğrenci temsilcisi olduğu için
gözaltına alınıp sorguda can veren
tanıdıklar, işkenceden sakat kalan.
yıllannı demir parmaklıklar ardında
tüketen, salıvenldikten bir ay sonra
kalbı duruveren, bütün bunlardan.
ancak kendisıni yabancı ülkelere
atarak kurtulabılen, şu ya da bu
şekilde bizden aynlan ilkgençlik
arkadaşlan... Hepimiz o büyük
terörden derece derece nasiplenerek
1990'lanbulduk.
•••
90'lar, terörün yeni rüzgârlanyla
geldi. Artık "yeni dünya düzeni'
kuruluyordu. 'gtoballeşme' ve
'yükseien değerler" dönemı
yaşanıyordu. "Ideolojüer bıtti"
deniyordu ve adlannı yukanda
sıraladığım aksesuvarlarla örülü bir
ideolojik terör estiriliyordu.
'Globalleşme' döneminde yerel
savaşlar. 'yeni dünya düzeni' içinde
eski dûzenın bile aşar gibi olduğu
ırksal çatışmalar, her yana
sıçnyordu.
İdeolojilerin bittiği dönemde
dünyanın en eski ideolojisi din. onu
ızleyen milliyet dürtüleri 'yükseien
değerler' oluyordu. Daha birkaç ay
öncesinde bütün bu 'yükseien
değerler'dalgasını tartıştığım Uğur
Mumcu 24 Ocak 1993"te vahşice
imha edilecekti. Dünyaya gözlerimi
açtığım, hayatımın ilk 13 yılını
geçirdigım Sıvas'takı 2 Temmuz
1993 yangını. 37 insanı
külleştirirken aynı rüzgârla
besleniyordu. Büyük bir sabırla,
inatla doktora tezımi yazmamı
bekleyen Toktamış Ateş, 1994
Ağustosu'nda yine dinsel terörün
'imha' hedefı olmaktan kıl payı
kurtuluyordu.. ve yeni yılda yeni
yazı-yayın projelerini tartışacağımız
Onat Kutiar, yılın son bombasına
kurban gidıyordu.
• • •
Buniar terörün hayatımdaki şu an
anımsayabildiğim somut karşılıklan.
Hepimiz uzunlu kısalı birer kayıplar
tarihçesi çıkarabiliriz. Hiç yüzünü
görmediğimiz, elini sıkmadığımız
daha yüzlerce, binlerce kurbanın
adını anmadan onlann kanıyla
sulanmış sokaklardan geçenz...
Kedinin pisliğini örtmesi gibi gibi
kirli tarihimizi örtüp tertemiz(!)
evlenmize. işyerlerimize.
otomobillerimize. hayata sığınınz.
Yeter kı bizden uzak olsun her şey.
Bir tür insan da var ki hayatı hayat
gibi yapmak. yaşamak. yaşatmak
tutkusuyla nedcnsc hep ölüme yakın
duruyor. Nıye?
Behçşt Necatigil
Şiir ÖdüMi
• Kültür Servist-1979 yılında
yitirdiğimiz Behçet Necatigil'in
anısına düzenlenen Behçet
Necatigil Şiir Ödülü, bu yıl da
şairin doğum günü olan 16
nisanda verilecek. Ödüle, Mart
1994 ile Şubat 1995 tarihleri
arasında yayımlanan şiir kitaplan
aday olabilecek. Seçıci kurul;
Adalet Agaoglu, Prof. Cevat
Çapan, Doğan Hızlan, Rauf
Mutluay, Fethi Naci, Hilmi Yavuz
ve Prof. Tahsin Yücel'den
oluşuyor. Adaylar, ödüle şubat
ayı sonuna dek sekiz kıtapla
başvurabılir. (P.K. 109
Beşiktaş'İstanbul)
Attın Portakal için
vakıf kupuMu
• Kültür Servisi-Türkiye'nin
ilk ödüllü film festivali olan
"Altın Portakal Film Festivali"
için vakıf kuruldu. Antalya
Büyükşehir Belediyesi ile ilçe
belediyelen, meslek kuruluşlan,
Pınar Et, Antepee Inşaat gibi
şirketlerin de kuruculan arasında
yer aldığı "Antalya Altın Portakal
Kültür ve Sanat Vakff'nın
malvarlığı, 720 milyon nakit
olarak belirlendi. Vakfin Antalya
ve yöresinin tarihi, folklorik ve
turistik potansiyelini üst düzeyde
değerlendirmek, film, müzik ve
diğer sanat dallannı desteklemek
gibi amaçlan var. Vakfin
kuruculan arasında Engin
Cezzar, Gülriz Sururi, Mahmut
Talı Öngören, Bedri Koraman
gibi sanatçılar da bulunuyor.
Devlet Opera ve
Balesi'nde çağdaş
mekânlara ilk adını
• ANKARA (ANKA)-
Kuruluşundan bu yana çalışma
mekânlannı ve sahnesini Devlet
Tiyatrolan ile paylaşan Devlet
Opera ve Balesi'ne, Gölbaşf nda
104 dönüm arsa tahsis edildi.
Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürü Rengım Gökmen,
Gölbaşı'ndaki arsayı sosyal
tesısler, atölyeler ve depolar
olarak projelendırmeyi »
ıstediklennı söyledı. Gökmen,
"' Bu arsada Devlet Opera ve
Balesi"ne imalat alanı, atölye ve
küçük bir deneme sahnesi
oluşturmak istiyoruz. Bu, bizim
için gerçekten önemli bir fırsat
yaratacak" dedi. Yıllardır mekân
darlığı çeken Devlet Opera ve
Balesi. böyiece iki binli yillarda
daha çaıgdaş ve modern bir
mekâna-kavuşma çabalannın ilk '••'•
adımını attı
Portekjzli şair
Torga öldü
• CO1MBRA (A.A) - Portekizli
Nobel adayı şair Miguel Torga
öldü. 87 yaşında ölen ve asıl adı
Adolfo Rocha olan Torga. beş
aydır kanser tedavisi görüyordu. .
Portekiz Cumhurbaşkanı Mano
Soarçs. Torga'nın ölümünün
Portekiz için büyük bır kayıp
olduğunu belirtti. 12 Ağustos
1907 tarihınde doğan ve asıl
mesleği tıp doktorluğu olan
Adolfo Rocha. 1934 yılında
Miguel Torga adıyla şiirler
yazmaya başlamıştı. Torga,
özellikle Portekiz'de 1974'te
devrilen sağcı diktatörlüğü
eleştiren şiirleri ile ün
kazanmıştı. Miguel Torga'nın
ünlü yapıtlan arasında 'A
Terceira Voz-Üçüncü Ses", ve 'A
Septıma Dia da Criacao du
Mundo-Dünyanın Kunıluşunun
Yedinci Günü' bulunuyor.
Anons dergisinde
Seurat
• Kültür Servisi- Anons dergisi,
yeni yılın ilk sayısının "Ustalar"
bölümünde Seurat'ya yer vermiş.
Dergide: Bedri Baykam ve Arzu
Başaran'la yapılan söyleşiler,
Gerar Edizel'in "Bir Izleyici
Gözüyle Kat'm Portresi" yazısı,
Bircan Ünver'in "Selma Gürbüz,
Yılanlardan. Meleklerin Cinsiyeti
ve Bin Üç Geceye" başlıklı
söyleşisi. "Emin Çizenel,
Diptıkler", "NurOzalp. Mavi
Çeşitlemeler". "Zehra Aral,
Acıyı Boyayia Dindırme
Çabası". "Mehmet Özet.
Karmaşık Duygular", "Sabri
Berkel'in Sanat Takvimi", "Zeki
Serbest, Yöreselci Bir Yaklaşım
Modeli" başlıklı yazılar ve
plastik sanatlar dünyasından son
haberler yer alıyor.
Aksanarta
"Benny HilTs Show"
• Kültür Servisi - Aksanat'ta
bugün saat 12.30'da "Benny
Hills Shovv". videodan büyük
ekranda göstenlecek. Bugün saat
18.00"de ise Adnan Tönel.
deney sel okuma ve video
gösterisı gerçekleştirecek.
Yann ise 12.30'da ünlü kemancı
Yehudi Menuhin'in konseri laser-
disc"ten büyük ekranda
izlenebılir. Menuhin bu
konserinde Vivaldi. Bach ve
Mozart'ın yapıtlannı
yorumlamış. Yann saat 19.00'da
Bilsak Tiyatro Atölyesi, Sevım
Burak'ın yapıtından sahneye
koyduklan "lşte Baş IşteGövde
lşte Kanatlar" adlı oyunu
sunacak.