Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10OCAK1995SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Anne Rice'ın romanından sinemaya aktanlan 'Vampirle Görüşme' yakında gösterimde
(^sterişli çağdaş vampir öyküsükiiltür Servisi - AnneRke'ın
aynı adı taşıyan romanından si-
nemaya uyarlanan. başlıca rolle-
rini Tom Cruise, Brad Pitt, An-
tonio Banderas, Stephen Rea,
Christian Slater ve Kirsten Dun-
st'ın üstlendıgı 'Interviev» Wrth
The Vampire-Vampirle Görüş-
me' adlı fılm yakında gösterime
giriyor.
Yönetmenliğini, 1992 yılında
tamamladığı TheCrvbıgGame'
fılmiyle en ıyi özgün senaryo da-
lında Oscar kazanan NeU Jor-
dan'ın üstlendiği 'Vampirle Gö-
rüşme'nın yapımcılanndan Da-
vid Geffen Daniel Day Lenis'i bu
filmde rol almaya ıkna etmek
birkaç ay ugraşmış. Çabalannın
başansızlıkla sonuçlanması üze-
rine bir sonraki tercihi Tom Cnı-
ise'a yönelmek zorunda kalmış.
Anne Rice'ın sadomazoşist
vampirlerle dolu romanını oku-
manın, filmi izlemekten çok da-
ha zevkli olduğu söyleniyor. Asıl
eglence, Rice, filmin yapımcıla-
nnı, anti-kahraman vampir Les-
tat rolünde Tom Cruise ve Louıs
rolünde de Brad Pitt'i oynattık-
lan içın azarlayınca başladı. Rı-
ce'a göre bunun "Tom Sawyer
ve Huck Finn'i oynatmaktaıT
hiçbir farkı yoktu, ama daha son-
ra döneklik edip "Filmi çok sev-
dim. Gerçekten çok se>dim». Ço-
cuklar harikasınız" demekten de
geri kalmadı.
Bu tavır değişikliğınde Rice'a
verilen paranın da rolü olduğu
öne sürülüyor. Bununla birlıkte,
Rice ilk kez haklıydı: Filmin en
kasvetli sahneleri. Cruise ve
Pitt'in birlikte oynadıklan sah-
neler. Şaşırtıcı olan da. erkek
seks sembolleriyle dolu bir fil-
min, yalnızca genç Kirsten Dunst'un
kötü çocuk Claudıa olarak göründüğü
sahnelerde canlılık kazanması.
Filmin çok fazla şiddet içermesinden
duyduklan endişe, yapımcı Geffen ve
yönetmen Jordan'ı bir sahneyi atarak,
Anne Rice'ın kitabına daha sadık kala-
rak finali yeniden çekmeye zorladı.
Antonıo Banderas ve Christian Sla-
ter gibi Geffen taraftndan ikna edilen
Brad Pitt, filmin beş buçuk ay süren çe-
'Vampirle Görüşme'den bir sahne: Louis (Brad Pitt), korkan kötü çocuk Claudia'vı (Kirsten Dunst) yabşbrmaya ve korumaya çahşıyor.
kimleri sırasında adeta bunalıma girdı.
Pitt, sonunda ortaya çıkan filmi izle-
mekten hoştandığını, ancak beş buçuk
ay süren çekimler sırasında korkunç bir
moral çöküntüsü yaşadığını anlatıyor.
Ölümcül rekabet
Filmin çekimi sırasında Tom Cru-
ise'la Brad Pitt arasında ölümcül bir re-
kabet yaşandığı yolunda söylentiler ba-
zı sorulara yol açtı. Örneğin, Cruise bo-
yunun Pitt kadar uzun görünmesi içın
ısrar etti mı? tki aktör birbiriyle yanşı-
yor muydu? Pitt, Cruise'la birbirlerin-
den nefret ettikleri yolundaki söylenti
konusunda ne düsünüyordu? Kısacası,
ilişkileri nasıldı?
Rice'ın kıtabı şehvet düşkünlüğü
üzerinde odaklanıyor. Fılm, New Orle-
ans'da toprak sahibı Louıs Poınte du
Lac'ın, yalnızlıktan bıkmış ve yaşamak
için bir yer arayan vampir Lestat tara-
fından vampire dönüştürülmesini konu yı kendıne yakıştıramayan ve bu neden-
ediyor. Öykü 18. yüzyılda geçıyor, ama le, fare yiyerek sağlıksız bir biçimde
olaylar vampir Louis'in (Pitt) öyküsü-
nü günümüzde yaşayan bir gazeteciye
(Slater) anlatmasıyla gösterişli bir çağ-
daşlık kazanıyor. Louis New Orleans'lı
kalbi kınk bir adamdır, kansını ve ço-
cuğunu kaybetmiştir ve en kötüsü, bir
vampir tarafindan ısınldığı için artık so-
luk benizli bir ölümsüzdür. Yine de,
Lestat insanlan boyunlanndan ısırma-
beslenen vicdanlı ve titiz bir vampirdir.
Lestat, Louis'in korkaklığı ve yüreksiz-
liği konusunda umutsuzdur. Aralann-
daki ilişki baştan sona varlığı hissedilen
gizli kapaklı bir eşcinselliktir. Gerçek-
te TbeExorcist'in Regan'ını anımsatan
yok etme arzusuna karşın, Shirley
Temple gibi görünen. altın bukleli ve
melek yüzlü Claudia aralanna gırer.
Striptiz fotoğraflanyla ünlenen Bettina Rheims, bu kez de hayvan fotoğraflan çekiyor
'Fotoğrafta çocuksu bir yan var...'
Kiiltür Servisi- Manken,
sporcu ve Modern Sanatlar Ga-
lensi yöneticisı olan Bettina
Rheims, 1978 yılında, 26 yaşın-
dayken fotoğraf çekmeye başla-
mış. Ünlü striptiz fotoğrafçısı,
şimdi de çektiği hayvan fotoğ-
raflan ve bu çalışmalannı topla-
dığı kıtabıyla ilgi çekiyor "Sap-
lantılı bir şekilde fotoğrafçekme-
ye başladun. Ve bu işi olağanüs-
tü huldum, çok çekici bir şey fo-
toğraf çekmek" diyor sanatçı.
İlk olarak yalnızca kendisi için
gösteri yapan striptizcilen gö-
rüntülemiş. Bu başanlı çalışma-
sıyladikkatı çekmiş ve I981 yı-
lında iki kişisel
sergisini ger-
çekleştirmiş.
Sygma ile an-
laşma yapma-
dan önce Rhe-
ims'in kafasın-
da, gerçekleştir-
meyi çok istedi-
ği bir düşünce
varmış: Hayvan
fotoğraflan çek-
mek... "Bac
Caddesi'nde
karşıdan karşı-
ya geçerken ba-
na bakan bir
inek gördüm.
Böylece sorunu-
mu nasıl çözebileceğime de ka-
rar vermiş oldum" diyor. Ara-
dan 12 yıl geçtikten sonra Rhe-
ims, kutsal ineği bir yana bırakıp
kafasında geliştirip durduğu pro-
jeyi yaşama geçirmeyi başarmış
ve ortaya bir sergi ve bir de ki-
tap çıkinış-
- Hayvan fotoğraflan çekmeye
nasıl karar verdiniz?
Fikır çok basıtti. Onlann ba-
kışlannı yakalamam gerekiyor-
du. Gerçekbirportre çekmek is-
tiyordum. vesikalık fotoğraf gi-
bi... Fotoğrafinı çektiğim en kü-
çük hayvan 5 santim uzunluğun-
daki bir civcivdi, en rahatsız edi-
ci olansa üç metre uzunluğunda
olduğunu tahmin ettigim bir
kaplandı. Onunla birlikte uzun
ve uykusuz geceler geçirdim.
Özellikle, hayvanlann ölmüş ol-
duğu yanıIsamasını uyandıracak
fotoğraflar çekmeye çalışıyor-
dum. Kitaptaki fotoğraflar kü-
çük hayvanlarla başlıyor ve yaş
strasıyla en yaşlı hayvan fotoğ-
rafına dek sürüyor. Kitabın en
arka sayfasında yaşlı ve yorgun
bir orangutan fotografi yer alı-
yor. İlk yayımlandığı günlerde
insanlar buna çok güldüler. On-
lar için bu fotoğraflar yalnızca
bir şakaydı. Tabii ben asla böy-
le bir şey düşünmedim.
- Striptiz yapan kadıniardan
sonra hay\an fotoğraflan çek-
mek biraz ilginc değil mi?
Bunu neden yaptığımı ben de
çok iyi bilmiyorum. Yaşamım
boyunca, cinsel
bir sorunum ol-
madı.Bu yalnız-
ca sanatsal bir
saplantı.Benher
zaman bazı şey-
leri görmeyi çok
merak etmişim-
dir. Bu oldukça
çocuksu, sersen
bir merak...
Hayvan fotoğ-
raflannı da strip-
tiz yapan kadın
fotoğrafiannı da
çekmek kolay
olmadı. Ama
ben, her zaman
direncimi koru-
dum. Bence fotoğrafta çocuksu
bir yan var. Oyun oynamak gi-
bi...
- Sizi porno yapmakla suçla-
yanlar oldu mu?
Ben tutucu ve ahlaki değerle-
re çok bağlı bir insanım, namu-
suma da oldukça düşkünüm.
Belki de dünyanın en normal in-
sanıyım. Feministler beni sev-
mez, erkeklerse kadınlara bakı-
şımın çok erkekçe olduğu görü-
şünde birleşirler. Ancak Japon-
ya'da kadınlar, çektiğim fotoğ-
raflar içın bana teşekkür ettiler.
- Geleceğe dönük planlannız
neler?
Sanınm iki kişinin ilışkisine
burnumu sokacağım, böylece
daha çok hikâye anlatacağım ve
bana yakın olan insanlarla calı-
şacağım. Önceleri böyle bir ça-
lışma yapmamıştım.
Mii/ik
yazarlarına
göre 1994
Kültür Servisi- Fransa'da ya-
yımlanan aylık Rock et Folk
dergısinın editörü Philippe Ma-
noeuvre'e göre, 1994'ün en
önemli olayı KurtCobain'inölü-
mü. Manoeuvre, Cobain'in
rock'n'roll'un ruhunu kurtardı-
ğını, birdenbire gruplann değiş-
meye başladığını söylüyor ve ek-
liyor-
-PearlJam, biletJere >üksek fi-
yat biçen organizatörieri bo\ kot
etti, Fransa'da da çok çalışan kü-
çük gnıplann oluşturduğu sağ-
hklı bir görünüm var."
Slovakya'da çıkan haftalık der-
gı Mladina'nın rock eleştirmeni
Marko MUosavljeviç'e göre ge-
çen yılın en önemli özelliği. ar-
tık lngıltere ve Amerikadışından
müzisyenlerin de evrensel pazar-
da seslerini duyurabilmeleri.
REM'in başansını 1994'ün en
yüreklendirici gelişmesi olarak
gören haftalık Globus dergisinin
Hırvat rock eleştirmeni Darko
Gta\*an, REM'in bütünlüğünü ve
yaratıcılığım bozmadan parlak
tican başanlar kazanmasını çok
olumlu bir gelişme olarak nite-
lendiriyor ve Hırvatistan'da da
savaş sonrası rock sahnesinin
yeniden canlandığını söylüyor
"Heroina adında yeni bir rock
dergisi çıkanyoruz. Yerli pop mü-
ziği güçjendirecek yeni bir geliş-
me de Porin yıllık müzik ödülle-
rinin verilmesi olacaktır"
Barcelona'da çıkan aylık Rock
de Lux dergisi editörü Santi Ca-
rillo, tekno müziğin süregelen
yükselişinin geçen yılın en
önemli olayı olduğunu belirtiyor
ve ekliyor: "Ne yank ki bu mü-
zik türii tspanya'da pek popüler
değiL Hâlâ, rock tarihi saplann-
mız var ve bu da dünyanın beş yıl
gerisinde kaunamıza yol açıyor.
En başarüı yerli rock gnıplan
Bask böigesinden çıkıyor." Hıp-
hop ve reggae'nin aşın hızlı ri-
timlı bir kanşımı olanjungle mü-
ziğin ortaya çıkışını 1994'ün en
ilginç gelişmesi olarak değerlen-
diren Alman rock dergisi Spes'ın
editörü Christoph Gurk, bu mü-
ziğin değişik kültürlerden gelen
insanlar için bir buluşma nokta-
sı oluşturduğunu savunuyor.
18. yüzyıhn Michael Jackson'ı: FarineDi
Kültür Servisi - Belçikalı yönetmen
Gerard Corbiau'nun 'FarineJB' adlı
filmi, günümüzün kendini seks,
uyuşturucu ve rock'n'roll'a kaptırmış
popüler şarkıcılannın yaşamlannı
çağnştınyor. Avrupa'nın görkemli
başkentlerinı dolaşan Farinelli, çılgın
hayranlanna konserler veriyor,
elbiselerini parçalamaya kalkan
hayran gruplannın saldınsına uğruyor.
Üstüne üstlük bir de afyon bağımlısı.
Italyan oyuncu Stefano Dktnisi'nın
canlandırdıği Farinelli. sahnede
korkunç kostümler giyip yüzünü kat
kat makyajın ardına gizliyor. Bütün
bunlar Prince ya da Michael Jackson'ı
getinyor akla.
'Farinelli', 18. yüzyılda geçiyor. Film,
ses tellerinin tiz kalması için 7-8
yaşlanndayken hadım edilen Caıio
Broschi'nin gerçek öyküsünü de
getiriyor beyazperdeye. Broschi de
Farinelli gibi 18. yüzyıhn hadım
edilmiş en büyük şarkıcılanndan
biriydi. Fransa'da kısa bir süre önce
gösterime giren bu fılm,
eleştirmenleri büyülerken müziklerini
içeren CD de çok satılanlar listesinde
yerini aldı. Çok tiz sesler çıkarabilen
şarkıcılar üretmek üzere hadım etme
yönteminin kullanılması, 16. yüzyıl
ortalannda ltalya'da ortaya çıktı. O
dönemde dınsel korolarda kadın
şarkıcılann görev alması
yasaklanmıştı.
Farinelli, Cafarelli, Senesino gibi
hadım edilmiş şarkıcılar, konserleri
için çok yüksek ücretler alan
uluslararası yıldızlar oldular. Farinelli,
bir keresinde Fransa Kralı 14. Louis
için verdiği özel bir konserden, çok
yüksek bir ücret almıştı.
O dönemde pek çok yoksul aile,
küçük oğullannın hadım edilmesini
yoksulluktan kurtulma yolu olarak
görüyordu. Bu garip modanın
yayılmasıyla yalnızca ltalya'da her yıl
sayılan beş bıne varan erkek çocuğun
hadım edildiği sanılıyor. Hadım etme
işlemi, erkek çocuğu tam anlamıyla
iktidarsızlastırmıyori sınırlı da olsa
aktif bir cinsel yaşam sürdürmesine
olanak sağlıyordu. Cobiau,
Farinelli'nin tuhaf cinsel
deneyimlerine de filmde yer vermiş.
Yönetmen, filmde sürekli yolculuk
eden, Napoli'den Londra'ya,
Madrid'den Dresden'e koşan
Farinelli'nin gerçek yaşamına sadık
kalmaya çalışmış.
ALINTILAR
TAHStN YÜCEL
Dil mi Kirleniyor?
Dil kirleniyor mu? Dilımizın kirlenmesi nelerden kaynak-
lanıyor? Dilimizdeki korkunç kirienme nasıl önlenir? Son
zamanlarda ikide bir bu tür sorularla karşılaşıyorum. So-
ranların sesinde titreyen içten kaygı gerçekten duygulan-
dınyor beni. Ama yanrtım değişmiyor. "Dilimiz neden kir-
lensin ki?" Yanıtıma şaşıyorlar, şakaya gelmeyecek bir ko-
nuda şaka yaptığımı sanıyorlar, "Siz de böyle konuşursa-
nız!" diyoriar.
Bu duyarlığı anlıyorum. Öyle şeyler var ki, çoklarımız gi-
bi beni de rahatsız ediyor. Diyelim ki, Halaskâr Gazi Cad-
desi'nde yürüyorum, boş bulunup mağaza adlannı oku-
maya giriştim mi yabancı bir kentte dolaşıyormuşum gibi
duyguyta sarsılıyorum; hele bir de aynı mağazaların önü-
ne yığılmış işporta mallannı gördüm mü sanki birileri bi-
zimkileri kapı dışan etmiş de yerierine başkalan yerleşmiş
gibi ürperiyorum. Diyelim ki, birgazeteci kulübesinin önün-
deyim, karşımdaki renk renk dergiler arasında Türkçe ad-
lı tek bir dergi bulamamak gene aynı ürpertiyi uyandınyor;
televizyonda, radyoda, şu kimi yazarlanmızı göğün yedin-
ci katına çıkaran konuşma veşarkılan dinliyorum, gene ay-
nı şey: birtakım yabancılar sonradan ögrenip kendi dille-
rinin ögelerıyle harmanladıklan bir bozuk Türkçeyle beni
benden olduklanna ınandınyorlar. Renkli gazetelerimiz dik-
tikleri dev yapılara bile Ingilizce adlar vermişler. Gözde ro-
mancılan da dönüp dönüp "pencerenin kulpu "ndan söz
ediyor. Bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha ürperiyo-
rum. Ama beni ürperten, anadillerinin tadına varamayacak
ölçüde duyarsızlaşmış, anadillerinden böylesine uzaklaşa-
cak ölçüde yabancılaşmış yurttaşlarımın durumu, Türkçe-
nin durumu değil, Türkçe daha bizi ürpertecek noktaya gel-
medi. Kolay kolay da gelmez.
Türkçe Osmanlı'ya bile dayanmış. Dile kolay, tam altı yüz
yıl boyunca, Osmanh'nın tüm yıkıcı çabalan karşısında
varlığını koruyarak sözlükbilimsel zenginliğini de, yapısı-
nın sağlamlığını da yeterince kanıtlamış. Sonra, biliyoruz,
dil biryandan kendisini konuşan tüm bireylerin anlıklann-
daysa, bir yandan da kendisini sonuna dek üstlenerek ya-
ratıcı olabilmiş ozanlann, yazarlann, düşünürlerin, bilim
adamlannın yapıtlanndadır. Yunus Emre'nin Karacaoğ-
lan'ın, Pir Sultan Abdal'ın, Dağlarca nın, Külebi'nin ve
daha nicelerinin şiiıierinde; Ataç'ın, Sait Faik'in, Orhan
Kemal'in ve daha nicelerinin düzyazılannda pınl pınl bu-
labilirsiniz onu. Bu sağlam korunaklarda bozulmalan ya da
kirlenmeleri söz konusu bile olamaz; buna karşılık, yeni ge-
lişmelere kaynaklıkedebilir. Ediyor da. Kimilerimizin kirterv-
mesinden, bozulmasından ya da yoksullaşmasından ya-
kındığı bu dil bugün Levi-Strauss, Barthes, Foucautt,
Gretmas gibi yazarlann yapıtlarının rahatlıkla çevrilebildi-
ği bir dil. Yaratıcı ozanlarımızın, yaratıcı yazar ve bilim
adamlanmızın çabalanyla daha da gelişmekte.
Ama burada güvenimizı sarsacak bir soru belirmiyor
mu? Dil gelıştirilebılen bir yapıysa, aynı zamanda çökerti-
lebilen bir yapı da olması gerekmez mi? Gerekırmiş gibi
görünür. Ama dilin olanaklarını kullanmayanlann ya da dü-
şünsel etkinliklerini yabancı diller aracılığıyla sürdürmeye
yönelenlerin onu eriştiği gelişmişlik çızgisinden gerıye gö-
türmeyecekteri de kesin. Düşüncelerini gelıştirmeyenler
dillenni de geliştiremezler kuşkusuz, ama Türkçenin gel-
diği çizgiden geriye doğru gitmesi kimi yazarlann Türkçe-
yi yanlış kullanmasından, kimi resimli dergilerin yabancı
sözcüklerle doldurulmastndan çok daha karmaşık etken-
ler gerektirir. Bunlar izlenecek örnekler de değil.
Hiç kuşkusuz, bunlan izleyenler, bunlan en iyi diye bi-
lenler de var. Ama bunlan izleyenler sizin ya da benım di-
limi kolay bozamazlar, çünkü dil değişik katmanlarda ek-
lemlenir. Yunus Emre'nin dilini horgörerek yapay bir dil kul-
lanmaya çalışanlarla ızleyıcilen, Yunus Emre'nin dilini boz-
muyorlardı gerçekte, kendilenni Yunus Emre'nin dilinden
yoksun bırakıyor ve gittikçe daha kırlı bir dil kullanıyoriar-
dı. Bugün de benzer bir olgu karşısındayız. Güçlü iletişim
araçlarından yansıyınca, çok daha yaygın, dolayısıyla çok
daha güçlü gibi görünüyor. Ama değil, yaygın da olsa, ka-
lıcı değil. Dilin yapısına, genel yönelimine ters düşen söz
yazılı da olsa uçup gider. Uzun sözün kısası, kirlenen dili-
miz değil; en azından, öncelikle dilimiz değil. llhan Sel-
çuk, bir yazısında, "Kirkanlanıyor, kan kirieniyor"ü\yordu.
Belki gerçek açıkiama bu imgenin arkasında: değerlerin
altüst edildiği bir karmaşık dönemden geçiyoruz, değer-
ler altüst olunca da kafa kirleniyor, yürek kirleniyor, el kir-
leniyor, kirli kafanın, kirli yüreğin, kirli elin dışavurumu olan
söz de kirli oluyor ister istemez. Hiç kuşkusuz, bıreysel kö-
kenli kirli sözün zamanla dile ışlemesi de beklenebilir.
Ama, işın gerçeğine bakarsanız, dil hepımizden daha
güçlü. Üstelik, bireylerin ve toplumlann vazgeçemeyece-
ği değerleri yerli yerine koymak; kafalan, yureklerı, elleri ve
sözleri kirden antmak için başvurabileceğimiz en güvenilir
kaynak da gene o.
Cemal ve Zeynep Nacaroğlu
kardeşlepin ilk kişisel resim sergisi
• Kültür Servisi - Nacaroğlu kardeşlenn ilk kişisel resım
sergisi 13 Ocak 1994'te Gaziantep Güzel Sanatlar Galensf nde
açılıyor. Sürekli resim sanatıyla dolu bir çocukluk geçiren 16
yaşındaki Cemal ve 12 yaşındaki Zeynep, ulusal resim
yanşmalannda birçok ödül kazandılar. 21 Ocağa kadar açık
kalacak olan sergide, iki kardeşin pastel. suluboya, karakalem
ve kanşık tekniklerle yaptıklan 50 tablo görülebıhr. Kardeşler,
resim çalışmalannı özel bir kursta sürdüreceklerini ve
gelecekte de sergi açmaya devam edeceklerinı söylüyorlar.
The Smg've The Lion Kmg'fV
94'iln en çok saölan albümleni
• NASHVILLE (AFP) - Isveçli rock grubu 'Ace of Base'in
'The Sign", 'Disney'nin 'The Lion King' adlı albümlerinin
1994'te en çok satılan albümler listesinde ilk sırayı paylaşhğı
bildırildi. Her iki albüm de yedi milyon satıldı. 'Boyz II Men'in
'II', Counting Crovvs'un 'August and Everything After' ve
Pearl Jam'in 'Vs.' adlı albümleri beş milyon satılırken Snoop
Doggy Dogg'un 'Doggystyle' adlı albümünün tirajının dört
milyon olduğu belirrildi. Michael Jackson'ın 1983 yılında
çıkardığı, Amerika'da 24 milyon, dünyada ise çok daha fazla
satılan 'Thriller' albümü, 1994 yılının albüm satışlannı
gölgeledi.
• Kültür Servisi - TRT ve Kültür Bakanlığı 'Pariste
Yaşayan Türk Sanatçılan' adlı bir belgesel dızi gerçekleştirdi.
Dizi, on Türk sanatçının Paris'e gidiş nedenlenni, atölye
ortamlannı, çalışmalannı aktaracak. Yapımcıhğını Ayla
Erdemli ile Yılmaz Yıldınm'm, yönetmenliğini Ayla
Erdemli'nin, metin yazarhğını ise Sezer Tansuğ'un üstlendiği
belgesel dizinin çekimleri bir ay gibi kısa bir sürede
tamamlandı. Paris'te kendi kanatianyla uçmayı başaran
sanatçılanmızın. dünyanın önemli sanat merkezlerinden biri
olan bu kentteki deneyimlerini belgeleyen dizinin hazırlık
çalışmalan arasında Abidin Dino, çekimleri sırasında
ise Selim Turan yaşama veda etti.
Doğa ve İnsan' koraılu fotoğraf yanşması
• Kültür Servisi - Tempo Tur 15. kuruluş yılı nedenıyle
'Doğa ve İnsan' konulu bir fotoğraf yanşması düzenliyor.
Renkli ve saydam olmak üzere iki dalda düzenlenecek
yanşmaya fotoğrafseverler en fazla beş yapıtla katılabilecekler.
Yanşmaya gönderilecek baskılann kısa kenan 18 cm.'den az.
uzun kenan ise 40 cm.'den fazla olmayacak. Saydam yapıtlar
ise 24X36 mm. boyutunda olacak. Fotoğraflar 31 Mart 1995
tarihıne dek Tunalı Hilmi Caddesi. Bınnaz Sokak. I 4. 067(M)
Kavaklıdcre/Ankara adresıne göiHİcrilebılccck.