14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18EYLÜL1994PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Aydınlanmanın temeK: Hümanizma însanın, insana özgü erdemlerle biçimlendirilmesi çabası olan hümanizma, bir anlamda insanın insanlık için eğitilmesi, yetiştirilmesi öğretisidir. NÜRERUĞÜRLÜ maz inancı bakırrundan, olumlu ol- muştur. (l) Bir başka hümanist de bu soruyu şöyle karşılamıştır: Hümanizma benim içın bir yaşam felsefesidir. Öyle bir fel- sefe ki. evreni açıklarken doğaüstü herhangi bir kavrama başvurmaz ya da böyle bir açıklamayı kabul etmez. Bu felsefenin, diyebilirim ki, ancak sı- nırh bir kesinliği vardır. Bu. çağlar boyunca edındiğımiz. geliştirdiğimiz bilginin bize. bazı konular üstünde bir noktada kesinük sağJadığı inancıdır. Bu kesinlik. yeni birtakım bilgilerlede- ğışebilir. Onun için önemli olan insa- nın her zaman açık düşüncelı olması, kara-beyaz aynlığına dayanan salt de- ğerler sistemine gözü kapalı ınanma- masıdır. (2) Hümanist kimdir? Bu soruya da şu karşılık verilebilir: Hümanizma bir inançtır. Yaşamayı güzel kılan bir inanç... Kısaca söylemek gerekirse, denebilir ki şu dünya yüzündeki ya- şam, üstünde bir şeyler bildiğimiz tek yaşamdır. Görevimiz de onu geliştir- mektir. Hümanizma bana her şeyden önce şunu öğretti: İnsanın yazgısına yanıt verebilmek kendi elimizdedir. Yine öğretti ki, insan böyle yaşarken, dünvayı kendisi değiştirmeyeçalışma- b. Dünyayı değiştirmek için de, birta- kım doğaüstü güçlere başvurmak hiçbır işe yaramaz. (3) Klasik değerlere bağlılık. çağdaş bi- lımlerin vurgulanması, insanı [emel alan dünya görüşü olarak bilinen hü- manizma. ılk olarak XIX. yy'da Al- H ümanizma, insanın kendı başına bir değer olduğunu. böyle ele alınması gerektiğini savunan. insana ve in- san değerlerine büyük önem veren bir düşünce yaklaşırru ola- rak behrülmektedir. Genel olarak hümanizma, insanla il- gili bilimlerin tarihsel kökeni olarak da bilinmektedır. Hümanizma nedır sorusuna şu kar- şılık verilebilir: Hümanizma, başlan- gıçta, insanlann dünya işlenne, tarih- lerine. başanlanna, ınsan-Tann ilişkı- sinden bağımsız olarak duyuian ilgiyi belirtiyordu. Erasmusve More gibi ilk hümanistler, Tannbilımden bağımsız olarak, dünya işlerıyle de ılgilenıyor- lardı; özellikle klasik bilginin canlan- dınlması. bilimin gelişmesi ile. Daha sonralan. XVIII hatta XIX. yüzyıl- larda hümanistler (kı, genel olarak. kendilerine Akdcı demeye başlamış- lardı), Kilise'ye karşı daha da dırenir olmuşlardır; bunun başlıca nedenı. Kilise'nin XVIII. yüzyılda Aydın- lanma'ya. XIX. yüz>ılda da bilirninin gelişmesine karşı çıkmasıdır... Hüma- nizma her zaman olumlu bir şey ol- muştur. Şu anlamda kı. dünya yüzün- de insanın birtakım değerlen gerçek- leştirebıleceği, bazı yaşam biçimleri- nin, başkaca amaç güdülmeksızin. yaşanmaya. izlenmeye değer olduğu düşüncesini ileri sürmüştür. Hümaniz- ma, aynca her insanın kafa güçlenne ve dünvayı anlama gücüne olan sarsıl- man araştırmacılar tarafından kulla- nılan. XV. y>"da İtalya"da dilbılgisi, tarih, şiir, ahlak felsefesi gibi bilgi dal- lannı belirten srudia humanitates (insa- nın doğası araştıımalan) teriminden ve ilkçağ edebiyatı üzerinde uzmanlaş- mış araştırmacılarla öğrenciler için söylenen umanisti (insanın doğası. fcül- tür) sözünden kaynaklanmıştır. Yenı bir eğitim anlayışını belirten hümani- tas terimi. erdemin sonuna kadar ge- liştirilmesini, insanın yalnız bilimsel bilgiler edinmekle kalmamasını, top- lum içinde de etkıli olmasını. sorumlu- luk almasını amaçlamıştır. İnsanın, insana özgü erdemlerle bi- çimlendirilmesi çabası olan hümaniz- ma, bir anlamda insanın insanlık için eğitilmesi, yetiştirilmesi öğretisidir. in- sanın yetişme ve gelişme yeteneğinden, erdemiyle kişiliğinin oluşmasından yola çıkan hümanizma, insanın çok yönlü yetişmesini, özgürce davranma- sını, yaratıa gücünü ve yeteneğini so- nuna kadar kullanmasını amaçlayan. toplumun gelişmesini, insanın ilerle- mesini ve özgür olmasını isteyen dü- şünce ve çabalann bütünü olarak da bilinir. Hümanizma, Eski Hellas'ta (Yunanistan) doğmuş bir düşünce akımıdır. Bu akım. genel anlamda. akılcılık olarak belirlenmiştir. Çünku bu akım. dogmacılığa karşı aklın gü- cüne ve öncülüğüne ınanmıştır. MÖ beşinci yy'da Protagoras, İnsanın var olan ve olmayan her şeyin ölçüsü' oldu- ğunu söyleyerek hümanist düşüncenin varlığını ilk kez vurgulamıştır. Yaalı hiçbir yapıt bırakmamış. dü- şüncelerini, öğrencisi Eflatun (Pla- ton)'dan öğrendiğimiz Sokrates de (MÖ. 470-399) "Ben bir şey bilirim, o da hiçbir şey bilmediğimdir" dıyerek, insanın kendını tanımasına önem ve- ren düşüncelen öğrencilen tarafından geliştirilmiştir. Sokrates. bir yurttaşın, dev leti yönetmek için gerekli olan nite- likleri eğitim ve öğretimle kazanabile- ceğini ileri sürmüştür. Ona göre her yurttaş devlet yönetimine katılamaz. ancak iyı bir hazırlanıştan (eğitim. öğ- retim, bilgi) sonra bu göreve geçebilir. Sokrates, İnsan kendini bilmek zonın- dadır. Çünkü erdem, bilgidir. İnsan için akıldan büyük güç yoktur. İnsanın aklı- nı iyi kullanabilmesi bilgi sonucudur' diyerek hümanist düşüncenin temelle- rini atmıştır (Eflatun, Devlet). Sokrates"ın öğrencilennden Eflatun da (M.Ö. 427-347) Atina'da bir Aka- demi kurduktan, öğretmenı Sokrates"- in düşüncelerini geliştirdikten sonra. kendi felsefesinın ana ilkelerini ortaya koymuştur Eflatun'a göre "Bütün maddi varhklaruı maddi olma.van özleri vardır. İyiyi aramak insanlarda bulu- nan doğal bir güçtür. Erdem bilgidir ve bilgıden doğar. İnsan iyi olarak yara- tılmıştır, kusurlu davranışlarda isteme- yerek bulunur. Öz. bedenden önemlidir. Özün başlıca dört öğesi vardır: Bılgelik. adalet, cesaret ve hpşgörü. Mutluluk ne iyi, ne de kötüdür. İnsan, doğal yapısı gereği toplumsal bir caniıdır. İnsanın içine düşebileceği en ağır hastalık akıl kartşıklığı ve her işin var olması gere- ken bir amacının bulunmamasıdır. Önemli toplum sorunları, bilgi, yetenek ve beceriye dayanılarak çözümlenmeli- dir. Akıl. insanın en yüksek doğal yeti- sidir." (Eflatun. Dıyaloglar). Eflatun'un öğrencilennden Aristo da (M.Ö. 384-322), büyük ölçüde ho- casının etkisi altında kalmış olmakla birlikte, yöntem açısından ondan ay- nlmış, kendine özgü bir yöntem oluş- turmuş ve kullanmıştır. Âristo, kendi- sine kadar gelen bütün pozitif bilimle- ri. kendisinden sonrakilere aktarmış; gözleme, deneye, araştırmaya önem \ererek ve kendisinden önceki buluş- lan bir yönteme bağlayarak anatomi'- nin. fizyoloji'nin, mantık'ın ve felsefe tarihi'nın kurucusu olmuştur. Aristo'- ya göre bılimler mantık. metafızik. doğa ve ahlak olarak çeşitli dallara ay- nlır. "Doğa insan için erektir. Akıl ve bilgi insanı egemen kılan en büyük yete- nektir." Lao-tse (M.Ö 604-531), Konfuçiyus (M.Ö. 551-479). Buda (M.Ö. 563-480) gibi düşünürler de. insancıl değerlere önem vererek ve "İnsan kendini tanı- mak ve geliştirmek zorundadır. Ancak kendisini geüştirmiş bir insan evrende, o büyük gelişün içinde yerini alabilir. Toplum düzeni, ev renin düzeninden a yrı değildir. Onun için insan düriist olmâlı, çevresiyle uyum içinde yaşamalı. baş- kalarına saygı ve sevgj göstermelidir... Düşünce katılmamış araştırma ve ince- leme yararsız, araştırma ve inceleme katılmamış düşünce de tehlikelidir" di- verek hümanist düşüncenin doğu te- mellenni atmışlardır. Denebilir ki, hümanizma, her şeyden önce, sorunlar üzerine eğîlme bakı- mından en akla uygun biryoldur. Bıli- mın de, aklın da, genel olarak, yaşam sorunlan üzerine aynı biçimde eğildiğı gibi. Hümanist ise. genel olarak neyin doğru. neyin eğri olduğu konusunda katı bir düşünceye saplanmadan. olaylara bakan ve özel durumlarda ney in iyi ve neyin kötü olduğuna karar veren. sorunlar üzenne eğilen. başka- lanna derin ilgi ve sıcak sevgi duyan bir insandır. Kısaca söylemek gerekirse. dünya- nın yaşadığı Rönesans ve Reform hare- ketlerinin. Akıl ve Aydınlanma Çağı'- nın temeli hümanizma'dır (1, 2. 3), Hümanizma Üstüne Ko- nuşmalar, Çan Yayınlan. 1972 İstan- bul. TARTTŞMA Iyi muhasebe, tıkınnda ekonomi D eğerli müzısyen Timur Selçukun ironık yorumunda gönderme yapüğı gibi tıkınnda işleyen bir ekonomi. aslında ve ancak doğru bilgili uygulayıcılarla gerçekleşir. Muhasebecıler olarak; belirlenmiş pernotlara bağlı işleri sürdürdüğümüz meşakkatli birçalışma ortamındayaşanz... Yetkin yardımalanmızla vergi dairesi vemükellefilişkileri bağlamında en ınce aynntısına değin hazırlanınz. ışyerimizi organize kıldığımız oranda ışlerimizi başarmamız olasıdır. Bireysel becerilerimız ve radikal inisiyatifimiz nedenli sonuç alabilirçapta olursa olsun, mesleki formasyonumuzu düzenleyen yasal birçevre gereklıdir. 6 Temmuz 1994'te Resmi Gazete'deyayımlanarak y ürürlüğe giren 4008 sayılı yasa, bıze sorumluluklanmız oranında yetki de veren bir düzenlemesağladı. 4008sayıhyasaylaVUK'e getirilen yeni düzenlemelerle kayıtdışı ekonomiye egemen olma, vergj kayıp ve kaçaklannı önleme konusunda önemli adımlaratıldı. Mükerrer 227. maddeyle vergi beyannameleri, bundan bö'yle 3568 sayılı Meslek Yasası'na göre odalanmızdan ruhsat almış meslek taşlanmız tarafından imzalanacak. İmzalar, defter kayıtlanndakı belge ve bilgilerin uygunluğu konusunda bir ön denetım getirecek. Ön denetimlerde muhasebeci ve müketlef, zincırleme olarak (müteselsilen) sorumlu olacaklar. Elbette, muhasebednin bilgisine ulaşmayan (gizlenen) belgelerden yalnızca mükellef sorumlu olacak. Bugiin vergi yasalanmız. süreç içinde ya da başından itibaren kadük olduklanndan, anayasa ile çelişmektedir. Bilindiği gibi anayasanın 73. maddesinin. "...herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür" amir hükmüne karşın, her yurttaş hacmine göre bir agkkapı bulabilmektedır. 4008 sayılı yasa, en azından gerekçelerine bakarak değerlendırebileceğimız biçimiyle verginin yaygın ve eşit olabilmesinin asgari koşullannı hazırlamaktadır. Temel ilkemiz olan, "Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalı" hayat bulacak gıbı gözükmektedır. Herkese vergi karnesi, yeni bir buluş olmamasına karşın. uygulamayla toplumsal vergi bilincininoluşması kolaylaşacaktır. Bilindiği gibi beyannamelerin onda üçü doğru bilgileri içermektedır. Bu da demektir ki vergi verenlerin çok az bir bölümü v ergi yükünüsırtlamaktadır. Birde hiçbir biçimde vergi vermeyenler var ki sosyal bir yara olan veeşıtsızlığin temeiinı oluşturan kayıtdışı ekonomi diye adlandırdığımız bu kesim. yaşadığımız sıkıntılann asıl nedenidir. Vergi ödemeyen. bilerek vergi ödemekten kaçınanlar anayasal suç ışlemektedirler Toplumsal refahın önüne geçen, yoksullaşmamıza neden olan bu kesımlerin denetim altına alınması. ilgilı kurumlann ve her yurttaşın görevidir. Vergi ödeyenle ödemeyenin bırolmaması gerekiyor. "Katılmadan paylaşma lüksü"ndcn vazgeçilmesı bilincinın bir an önce verilmesi gerekmektedir. Yahva Arıkan PENCERE Hepimiz Hüküm Giyiyoruz... Sırrı öztürfc telefon etmışti: - llhan abi, benim cezam kesinleşti, girmeden önce hatırını sorayımdedim... Sen şu ışebak!.. Sırrı. yazar-yayıncı, DGM'de yargılanıp hükum giymişti; ıçerı girmeden örtce hatırımı soruyor... Nedenır?.. -Gülegüleyat!.. Denır mı?.. Bir şeyler geveledim, insan ne söyleyeceğinı şaşırıyor, saçma sapan konuşuyor... Neyapmıştı Sırrı?.. Cezaevi Şiir Antolojisi' diye bir kitap yayımlamış, beş ay hapıs cezasına çarptırılmıştı... Açıkçası fıkırsuçlusu... Obıledeğıl... Şıırsuçlusu!.. • Ne yalan söyleyeyim Sırn'yı o telefondan sonra unuttum, dışarda gurültü patırtı, sabah uyanıyorsun, akşamın nasıl ol- duğunu bılmıyorsun, yaşamın dağdağasında saatlerın nasıl geçtığı bılınmıyor. 15 eylül günu öğleye doğru telefon çalınca karşımda Sırrı öztürk'ü bulacağımı hiç düşünmemiştım... - llhan abi ben çıktım!.. Aklım başıma geldi, bu kez ne dıyeyırn, nasıl konuşayım, nedenır? - Ne çabuk çıktın yahu?.. Denir mı?. • Sırrı, ıçerden bana mektup yazmıştı, 30 Haziran 1994günlü mektubu okurken altını çızdığım satırları aktarıyorum: "TMY (Terörle Mucadele Yasası) uyannca bana biçilen ozel cezam/, beş aylık hapisliğımi, kısmetolursa, 14Eylül 1994 gunu bitırerek duvarın ötesinde, ışimin başında olaca- ğım... Bu seferki hapislikyaşamı, ne 1944,1950,1960lı yıllara, ne de 16 Haziran 1970,12 Mart 1971,12 Eylul 1980 dönemlerıne benziyor.. Hâkim iç ve dış gerici guçler, yaşanan krizleri aşamayınca doğallıkla bızim cenahı günah keçisf olarak gorüp gosterecekti; kıyım ve kırıcılık, sıstemin doğasında vardı... Düşünuyorum da hegemonlar bizlerı ancak sıkıyöne- tim ya da DGM'lerı eliyle mahkûm edebıldiler; beğenmesek de karşı da olsak mevcut hukuk kurumları aracılığıyla bizleri kilit altına almak pek de mümkun olmamıştı... Bu arada bir askeri hâkim-albaydan aldığım mektup ise beni çok yonlu duşündürdü. Sen de bılirsin, 12 Mart sürecin- de Askerı Hakim Turgut Lüleci, Nihat Saçlıoğlu. Remzi Şirin vb. gibi değerli hukukçular çıkmıştı. M. Emin Değer gibi em- peryalızmden-kapitalizmden haberli değerli hukukçu-yazar- lar da vardı, sivil kesimde ise Çetin Yetkin, Şiar Yalçın ve onlarca değerli ınsanımızı birer bırer anmalıyız... Demek bunlann neslı tukenmemiş ki benim gibi bir 'terörıst'e mek- tup yazmak inceliğini gösterenler de çıkacaktı..." Mektup şoyle bıtıyor: "llhan abi, bu hapislik beni iyice biledi..." Alınbakalım!.. • Sırrı, beş ay yattı, hapısten çıktı; telefonda sesini duyunca "Ne çabuk çıktın" demedım: ama, şunu dedım: - Mapusanedekı zamanla dışardakı zaman bir değil.. Zaman ıçerde yoğunlaşır, akmaz, durağanlaşır, pıhtılaşır; bunu anlamak ıçın ılle hapıste yatmak gerekmez; ıçerdekı zaman dışardan da duyumsanabılir; cezaevınde yatan her fi- kır suçlusuyla birlikte biz de mahkûm edılmış olmuyor mu- yuz?.. k i t a b ı m u t l a k a a l ı p , o k u y u n AzizNesinkimlerden yakmlık görüyor? 34 yıl sonraAziz Nesin'den özür dileyen polis kim? Cemal GürselAzizNesin'i basm toplantısına niye çağırdı? 40 yıl önceAzizNesin'i asmak isteyen kimdi? Tüm gazete bayilerı, seçkin kitapevleri ve büyük süpermarketlerde... Kitapevlerinin talepleri için: Yeni Çizgi (212) 232 04 81-240 17 82
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear