22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18EYLÜL1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Mersin FesUvali başladı • MERStN (Cumhuriyet Güney İHeri Bürosu) - Mersin Festivah öncekı gün başladı. öncekıyıllarkent merkezinde yapılmadığı için ilgi görmeyen festival, bu yıl Atatürk Parkı'nda gerçekleştiriliyor. Festival Komitesi Başkanı ve Anakent Belediyesi Genel Sekreteri Kenan Güler, festivali Mersinli kuruluşlann ve sponsorlann kaüusıyla yaptıklannı, belediye olarak harcama yapmadıklan gibi 3 milyar lira gelir beklediklerini bildirerek "Mersin artık büyükşehir olmuştur. Belediye kendi asli görevini yapmalı, bu tûretkinliJdere ise sadece gözlemci olarak katılmabdır" dedi. 30eylüle dek sürecek Mersin Festivali kapsamında spor karşılaşmalan, sergiler, briç turnuvası, ses yanşması, bale ve tiyatrogösterileri gerçekleştirilecek. Sofnbaharü. I Kükü-Servia - tki ayda btr yayunlanan şiir dergisı 'Sombahar', 25. sayıayia 5. yıhna adımını atu. Dergi beşind yıla girerken özel böliim olarak 'şiir dergileri'ni konu ediyor. Güven Turan, 196O'lı yıllann dergi ve şiır anlayışmı degeriendirirkenOrhan Kahyaoğlu, 19801ı yülardan bu yana yayımlanan şiir dergüerinı gündeme getiriyor. Aynca Yücel Kayıran'ın 'Yusufçuk'u, Metın Celal'in Broy'u ınceleyen yazılan da özel böliim içindeyayımJanan yaalardan. 24. sayının özel bölümü 'Şürve tkudar' bu sayıda da devam ediyor. Bu bölümde Hasan Bülent Kahraman, Ayhan Kurt ve Sezai Sanoglu'nunyaalan yer alıyor. ISLyüzyılyaprian müzeotorak • Kültür Servisi - UNESCO'nun bır kuruluşu olan Uluslararası Mimarlık ve Miize Teknikleri Komitesi'nin 1994 yıb toplantısı, 19-23 eylül tarihleri arasında IstanbuJ'da Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde yapılacak. Ülkemizde ilk kez dûzenlenecek 'Eski Yapılar, Yeni Müzeler, Endûstri Mirası" konulu toplantıda, 19. yûzyıl yapılannın müze olarak değerlendirilmesi tartışılacak. Çeşitli ülkelerden ünlü mimar, müze düzenleyicileri, müze uzmanlan ve planlamacılann katıldığı toplantıda Prof. Dr. Dogan Kuban, Prof. M. Mehdı Ghafouri (Montreal) ve Prof. Dr. Paolo Cuneo birer bildiri sunacaklar. 0 artık senaryo yazıyorKieslovvski "Üç Renk: Beyaz" gösterime girdiginde sinemayı bırakacagını söylemişti Kültûr Servisi - Bilge olmak için çok genç, masum olmak için çok yaşlı olan adam, çocuk olabilmek için çok yaşlı, ger- çekten yaşadım diyebilmek içinse çok genç olan kadının yü- züne bakmadı, onun yaklaşma- sını bekledi. Yavaşça ve uzun süre bekledikten sonra arkaya döndü. Kadınsa, hiç kıpırda- madı. Jkisi arasında, öyle bir hava vardı ki sanki her şeyi den- gede tutan bir düzen söz konu- suydu. Işığındokunuşlan, cam- lann parlaklığı, eşyalann kap- ladığı alan, radyo frekanslan- ndan yayılan gizemli sesler ve ona ihtıyaçlan olduğunda hep orada bulunan, sadık dost ka- meranın ritmik hareketleri... Yukanda söz edılen sahne. Krzysztof Kieslowski nın son fılmi u Kmtttnn mn ılk sahnesı değü. Ancak birbirini daha ön- ce hiç görmemiş olan iki kişi, ilk kez bu sahnede yüzyüze geli- yorlar. Sahnenin, bu açıdan ta- şıdığı önemi ve Kieslovvski sine- masının en temel özelliklerini de yansıtması, büyüsünü iki kat artünyor. Filmin iki zıt karakteri Filmin iki a t karakteri, Va- lentine (genç kadın) ve komşu- su Auguste o güne dek birbirle- riyle hiç görüşmemiş, karşılıklı konuşmamışlardır. Oysa, ileti- şimin oianca yoğunluğuyla ya- şandığı günümüzde hiçbir şey tesadüfler kadar -insanlann ve aynı zamanda senaryo yazan da olan Kieslowski'nin en iyi dostu tesadüftür- birleştirici rol oynayamaz. Sinemanın kuşkusuz en bü- yüleyici yanlanndan biri de bir- birleriyle alakasız insanlan bu- Iuşturması. Eğer söz konusu iki kişi Irene Jacob ve Jean-Lotds Trintignant ise ve onlan Kies- lovvski gibi tüm planlan ressam titizliğjyle çeken usta bir yönet- men yönetiyorsa filmin büyüsü de artıyor doğal olarak. Ve film. Kieslovvski'nın ülkesinde hiçbir şeyin bir bakıştan daha net ve soluk olmadığmı kanıtü- yor. Kieslovvski yankılann, Baudelaire - le tanışıklıklann, tekrarlann, iki kere yaşanmışçasına hüzünlü hayatlann ül- kesinde yaşamayı sürdürüyor. Yönetmenin üçlemesinin son durağı olan "Kırmıa", kardeşlik temasını işli- yor. Bu fılmde kameranın her hareke- tiyle ateş alan iki portreden etkilenme- mek neredeyse imkansız görünüyor. Başrolde oynayan yargıç karakteriyle, erken emekli olmaya karar veren yönet- men arasında görmezden gelineme- yecek bir ilişki söz konusu. Bunu keşfet- mek filmin seyrini daha da zevkli hale getiriyor. Genç kadının yaşamına baskın yapan, yalnız yargıcm bakışla- nnda Kieslovvski değişik ruh halleriyle beliriyor. Tüm Kieslovvski filmleri gibi bu film de bilinmeyenlerin, görünmezin ardın- dakilerin ve sessizliğin dansı. Yargıç fil- min ortasında "Bir dakika dunın" di- 53 yaşındaki Kieslowski, sinemayı bıraktığını duyurduysa da, sinemadan tam anlamıyla vazgeçtiğinden söz edilemez. yor. "Neden" diye so- ruyor Valentine. -Ire- ne Jacob"un yüzü fılmde inatla hep "ne- den" dıye sormak- tadır-. Ve Tnntignant cevap veriyor. -Aslı- nda onun ağzından konuşan Kieslovvs- ki'den başkası değil- dir.- "Çok güzel bir tsık var." Gün- batımının melankoli- si gibi güzel... 53 yaşındaki Kies- lovvski, her ne kadar bu filmle birlikte sine- mayı bıraktığını du- yurduysa da sinemayı tam anlamıyla boşladı; mez. Sanatçı aylardır mdan söz edıle- cendine yöneltı- len sorulan yanıtlamaktan bıkmış ol- malı. Kimse kariyeri- nin doruğundaki ba- şanlı bır yönetmenin neden sinemayı bı- rakma karan aldığını anlayamadı. Ki- eslovvski geçen ocak ayında "IJ'ç Renk: Beyaz" gösterime girdiginde sinemayı bırakacagını duyur- muştu. (53 yaşın daydı ve hayatının gen kalan günlerinde idare edecek kadar parası vardı.) İlkba- harda Cannes Film Festivalı'ne kaüldığın da ise filmleri o denli ilgi gördü kı kimse bu karara bır anlam veremedi. Kieslovvski ise bu konuda fazla konuşmamayı tercih ettı. hayran- lannın profesyonel geleceği üzerine ha- yal kurmasını engelledi. Ancak yine de Kieslovvski, sinemayı tamamen bı- rakmıyor. "Belki, sinemanın yüzüncü yılı için bir fifan daha yapmak zorunda kalabiHrim. Bunu benden İngiliz Sinema Enstirüsü Channel Four için istedi. Burada düşünce şu: 12 sinemacı kendi iiJkelerinde sinema- nın gelişimini anlatacaklar. örneğin Scorsese Amerika'nın, Bertoluccı, lüü- ya'nın, ben Polonya'nın... Her ülke kendi filmini finanse edecek. Ama tabii ben devletten böyle bir para talep edemem. İşte böyle olunca da bu projenin gercek- leşmesi imkânsızlaşıyor." Ne olursa ol- sun Kieslovvski'nin "Üç Renk: Kırmızı"nın ardından sinemayı tam anlamıyla bıraktığından söz edilemez. O, yine senaryo yazmaya ve Amster- dam'da sinema öğrencilerine ders ver- meye devam edecek. "Haydutlar Kraliçesi' filııı festivaline dava açtı TORONTO (REUTER) - Hindistan'm 'Haydutlar Kralıçesi" Phoolan Devi'nin kendisini bir tecavüz kurbanı ve yasalan çiğneyen bir kadın olarak yansıtan 'Bandit Queen'filminigösteren Uluslara- rası Toronto Film Festivali aleyhıne dava açacağı bıldırildi. Festivalin direktörü Pîers Handiing'e açık bir mektup gönderen Etevi, kendisini tecavüze uğrarken gösteren sahneler içeren bir film sösterdikleri için yasal işlemlere başvuracağını açıkladı. 38 yaşın daki Devi, mektupta,yurtdışmda bır avukat tutmak için yeterli parayı bulur bulmaz, festivali ve bu utanç vena olayda rofu olan herkesi mahkemeye vereceğini belirtti. Devi. "Size ve festivaünizi izfeyenlere, yaşamınızın en özd >e aşağılayıcı anlannm perdede baş- ka insanlara gösterfldiğini bibevdiniz aeier hissederdiniz, diye sor- mak isterim" ifadesini kullandı. D £^Jcl .ha önce Hindistan'da filmin yapımcısı, yönetmeni ve se- naryo yoi2dnnı mahkemeye vermiş ve davanın sonucunda filmin gdsterimine son verilmesine karar verilmişti. Toronto Film Festivali direktörü Handling. Devi"nin mektubuna ilişkin yaptığı açıklamada, kadınlan lekeleyen, 'ırkçT ya da 'kadın düşmanı' olarak algılanabilecek ya da çok fazla şiddet içeren gö- rüntüler konusunda duyarhk gösterdiklerini. ancak 'Bandit Que- en'de bu özelliklen göremediklerini belirtti. Filmin festival çerçeve- sinde daha önce planla- nan iki ayn gösterimi ip- tal edilmedi. 'Bandit Queen'in yö- netmeni Shekhar Kapur ise Devi'nin festivalin di- rektörüne mektup gön- dermesinin kendisini şaşırttığmı belirterek, "Phoolan De\i bu fumi daha görmedi. Görmediği film hakkmda nasıl konu- şabtlirr' dedi. Kapur, Devi'nin teca- vüze uğradığının en az iki kitapta belirtilerek doğrulanmasına karşın, fılmde onu haydut sev- gilisiyle sevişirken göste- ren sahnelerin Hint top- _. ^ lumunda tepki yaratabi- Phoolan Devi l e c e ğ i n i ^ ^ Kapur. geçen şubat ayında, 11 yıl hapıste kaldıktan sonra ser- best bırakılan Devi'yi görmeye gıttiğini, ancak fılmi ona göstere- medığinı belirtti. Kapur. Devi'yi mayıs ayında Cannes Film Festivali'ne davet etti. Ancak koşullu olarak serbest bırakılan Devi, Hindistan'dan ayn- lamadı. Filmin Devi'yi lekelemek yerine, onun başına gelenlere sempa- tiyk yaklaştığını ve Hindistan'da alt sınıfın gördüğü zulüm ve baskıyı vurguladığını belirten Kapur, "Bu fumde asd erkekler aşağılanıyof, onlar utanmab, Devi değil" diyor. Phoolan Devi kanuna karşı gelen bır kişi olarak 1983 şubatında kendisini seven bınlerce kışinin önünde Hint polisine teslim olmuş- tu. 'Bandit Queen\ Devi'nin 11 yaşındayken evlendirilmesini ve ko- cası tarafından tecavüze uğradıktan sonra ondan kaçışıru anlatı- yor. "Derinlik Sarhoşluğu", "Nikita" gibi ülkemizde de büyük ilgi gören filmlerin yönetmeni Luc Besson'un son fihni "Leon". Balıkçı mı yoksa serseri mi? Kühör Servisi- "Derinlik Sarhoşluğu". "Nikita" gibi ülkemizde de büyük ilgi gö- ren filmlerin yönetmeni Luc Besson'un son filmi "Leon", Fransa sinemalannda göste- rime gjriyor. Luc Besson bu filmin adını koyarken. her dilde de çağnşımlar yapan bir ad olan Leon'u tercih etmiş. Bu ad ona, filmin konusunun geçtiğı New York sokakJannın atmosfennı de çağnşünyormuş. Afişlerin üzerinde azılı bir katil olan Leon'un sakallı ve sakin yüzü, siyah küçük çerceveli gözlüklerinin ardında beliren, duygulannı açığa verme- yen bakışlan beliriyor ve ilk bakışa insan- da merak uyandınyor. Kimdir Leon? Britanyalı bir balıkçı mı, yoksa kendi halinde bir serseri mi? Bu so- rulan bir çırpıda yanıtlamak da oldukça zor görünüyor. Luc Besson kötü alışkanlığını bu fılmi- nin tanıtımını yaparken de sürdürmüş ve gizemli, kendini hemen ortaya koymayan bir tanıtım kampanyası yapmış. Böylece bir kez daha Amerikah meslektaşlannm profesyonellik anlayışını benimsemediğinı kanıtlamış. Yapımcı şirket Gaumont'un gişe rekorlan kıracağını iddia ettiği film üzerine Fransızlar hemen hemen hiçbir şey bilmiyor. Çok yüksek bütçesi, özel efektleri, Fransız teknisyenlerle doğal mekanlarda gerçekleştınlen çekimleri. tngilızce ve Fransızca olmak üzere hazırlanmış iki kopyası, ideal uzunluğu (1 saaat 45 daki- ka), rol dağilımının mükemmellıği (Jean Reno, Gary Oldman ve güzelliğıyle izle- yenleri büyüleyeceği kesin olan 12 yaşında- ki Natalie Porünan) vedıyaloglan... Bütün bu özellıkleri, filmin başansını garantüıyor gibi. Şimdiden seyırci potansiyeli parlak gö- rünen bu filmle Luc Besson. Amerikah meslektaşlannm kulvannda yüzmeye ha- arlaruyor. Tabii filmin İngilizce olarak ses- lendirmesi başansını arttıracak en önemli etkenlerden biri olacak kuşkusuz. Çünkü, Fransız filmlennin Amerika'da ilgi görmemesınin en önemli nedenleri arasında Amerikalılann altyazı okumaya üşenmeleri sayılıyor. Böylece Amerikahlar altyazı okuma zahmetinden kurtulmuş ve filmleri ana dillerinde izleme fırsatı bulmuş olacaklar. Yani bu Fransız filmini izlememek için hiçbir bahane bulamayacaklar. Luc Besson, filmini Fransa"da gösterime gırdikten bir ay sonra Amerika'da da gös- tenme sokmak istiyor. Bunun için fazla acele etmeye gerek gör- meyen Besson, bu filminin de "Nikita" gibi Atlantik ötesinde başanh olmasını hedefli- yor. Ancak Amerika'daki sinema salonlannı şu sıralarda istila eden ve seyirci potansi- yelleri oldukça yüksek olan filmlerin göste- rimden çıkmasını bekliyor. PENALH MEMET BAYDUR Beriıep, Mushıkçn Çiçekçl Bir süre ara vermek zorunda kaldım bu yazılara. Şim- di bıraktığfrn yerden sürdürmek istiyorum. Bunun pek mümkün olmadığmı bilerek. Hiç kimse hiçbir işi bırakbğı yerden sürdüremez çünkü. Siz bırakabilirsiniz, amado- ğa bırakmaz işi, sürdürür. Doğruluğuna inandığım bir öğreti "Her şey süreklidir" der ya... İşte öyle bir şey. Ne- ler oldu benim burada yazmadığım üç-dört hafta içinde? Cumhuriyet gazetesi toplatılmış. Gazetenin 9 Eylül 1994 tarihli nüshası Istanbul DGM tarafından, Islamcı terör örgütü İBDA-C'nin şeriat devleti kurmak istemiyle ilgili haberi yüzünden toplatılmış. Çok uzaklarda bir yerde öğrendim bu haberi. önümüzdeki genel seçimi Refah Partisi kazanabilir mi? Bayan Başbakan imajının Tür- kiye'nin tanıtimına katkıları konuşulmuş bir toplantıda, Sait Halim Paşa yalısında. Cumhuriyet'in toplatılması da eminiz Türkiye'nin tanıtımına katkıda bulunmuştur bu arada. Herkes elinden geldiği kadar tanıttyor' ülkesini. • Kahirede çok önemli bir Birleşmiş Milletler toplantısı yapıldı. Nüfus artışı ve kontrolü, kürtaj (çocuk aldırma), doğum hakları ve birçok konu tartışıldı. İlk kez sorunun gerçek anahtarının doğum kontrolünde degil, gelişmek- te olan (yani gelişmemiş) ülkelerdeki kadının durumu, gereksinimleri, eğitiminde olduğu tartışıldı. Müslüman ülkelerin çoğu ve Vatikan karşı çıktılar bu yaklaşımlara. Kahire kentinde bu önemli Birleşmiş Miletler toplannsı yapılırken, aynı kentin başka mahallelerinde trajik iki olay yaşanıyordu. Akşam, kentteki Birleşmiş Milietler toplantısı üstüne kansıyla ateşli bir tartışmaya giren bir adam, gece karısı sevışmeyi reddedince bıçaklayarak öldürmüş kadını. Polisteki ilk itirafında, adam kansıyla kadın özgürlüğü hakkında tartıştıklarını, sonra sevişme- yi reddettiğini, bunun üzerine bıçaklayarak öldürdüğönü söylemiş. Ikinci olaysa şöyle: Bir berber, biri muslukçu, diğeri çiçek satıctsı iki arkadaşının yardımıyla on yaşındaki kı- zını sünnet etmek istemiş. Adam on yaşındaki kızının cinsel organlarını keserken, arkadaşları da cocuğun el- lerini, bacaklarını tutarak yardımcı olmuşlar. Üç adım ötede Birleşmiş Milletler, kadın haklarını tartışırken. Ba- ba tutuksuz yargılanmak üzere özgür bırakılmış, mus- lukçu ile çiçekçi hapse atılmışlar. Neyle suçlanıyorlar bi- liyor musunuz? Kanunsuz ameliyat yapmak ve vücudun müstehcen kısımlanna bakmak 1 Yetkililer olup biteni ha- ber veren CNN Televızyonu'na da bozulmuşlar Mısır'ı geri kalmış bir ulke gibi gösteriyor diye. Onlar da ellerin- den geldiği kadar katkıda bulunuyorlar ülkelerinin tanıtımına. • Marion Brando'yu sever misiniz? Bence bu yüzyılın en büyük üç-beş Amerikalı oyuncusundan biridir. Bu, öznel bir yaklaşım elbette, ama bu inancımda pek de yalnız olduğumu sanmıyorum. Her neyse, bu büyük oyuncu, yetmiş yaşında özyaşam öyküsünü yayımladt. Kitabın adı: "Annemin Öğrettiği Şarkılar." 468 sayfalık kitabın ilk cümlesi şöyle: "Hayatımın geçmiş yılları ara- sında bocalarken, bu hayatın ya da yıllann anlamını dü- şünmeye çalışırken, hiçbir şeyin duru, saydam olma- dığmı gördüm." Dünyamızın durumundan, insanlann çoğundan, sinemadan, tiyatrodan pek hoşlanmayan bir adam Brando. Eline geçen her fırsatta bırakmış yaptığı işi. Çok varlıklı ve çok ünlü olduktan sonraysa yalnızca para için çalıştığını söylüyor hep. Yalnızca seyirciler ta- rafından degil, kendi kuşağının bütün oyuncuları tarafın- dan da en beğenilen oyuncu olan Brando'nun kitabında da aynı sıkıntilı hoşnutsuzluğun var olduğunu yazdı eleştirmenler. "Ben bu kitabı neden yazıyorum ki?" gibi bireda. Sarhoş biranne-babanın oğlu. Hayatı başkaldır- makla geçmiş Otoriteye, iktidara. Sevgi dolu jestlere, içi boş içtenliklere de hep acımsı bir güvensizlikle bakmış: Bu arada çevresindeki kadınlara da pek iyi davrandığı söylenemez. Okulda iyi bir öğrenci değilmiş. Sonra as- keri akademiye yazılmış, belki daha çok başkaldırabil- mek için. Kitabınm ortalannda bir yerde hayatını anlat- mayı kesip okuru haşlamaya başlıyor bu kitabı okuduğu için, kendini azarlıyor okuduğunuz satirları yazdığı için ve yayıncısıyla dalga geçiyor bütün bu sahtekarlığı dü-' zenlediği için! Üç beş mılyon dolar ödemişler Brando'ya hayat hikayesini yazması için. işte Ihtıras Tramvayı, Rıhtımlar Üzerinde, Paris'teSon Tango ya da Godfather filmlerinden bildiğiniz bu büyük aktörün iç dünyası. Bu son cümlenin de pek gerçeği yan- sıttığı söylenemez, çünkü Brando, gerçeğin tümünü ya da bir kısmını değil, palavra kısmını yazdığını söylüyor. • Cumhuriyet'in toplatılması, altı yıl sonra 2000 yılına gi- recek olmamız, her şeyin sürekli bir değişim içinde ol- duğu öğretisi, şeriatdevleti kurmak isteyenler, Türkiye'- nin tanıtımı, Kahire'detoplanan Birleşmiş Milietler, ber- ber, muslukçu, çiçekçi, Marion Brando'nun kitabı, bu ve bunlara benzer nedenlerden ötürü yazdım bu yazıyı. Umarım canınız sıkılmamıştır. AltınKoza'da adaylar belirlendi ADANA (Cumhuriyet Gü- ney tlleri Bürosu) - 8. Altın Koza Kültür ve Sanat Festi- vali Uzun Metrajh Ulusal Film Yanşması Seçiciler Ku- rulu çalışmalannı tamamladı. Teknik uzmanlık gerektiren dört dalda binnciler belirle- nirken. 6 dalda halk jürisine sunulacak adaylar açıklandı. Seçiciler Kurulu Başkanı Yıbnaz Atadeniz, kurulun ni- hai sonuç belirlediği dallarda. ödül kazananlan şöyle açı- kladı: En İyi Senaryo: Nazm Hikmet-Başar Sabuncu t Yol- cu) En İyi Görüntü Yönetme- ni. Ertunç Şenkay (Bir Son- bahar Hikayesi) En İyi Film Müziği: Timur Selçuk i Mavi Sürgûn) En İyi Kurgu: Mevlüt Ko- çak f Kızılırmak- Karakoyun) Atadeniz, daha sonra halk jürisine sunulmak üzere her dalda seçilen 5 'er adayı duvur- du. Bazı dallarda eşit oy nede- niyle 6 adayvn belirlendiği de-, ğerlendime sonuçları şöyle: En İyi Film Adayları: Bir Sonbahar Hikayesi, Bu- lusma, Mavi Sürgün, Yalancı, Yaz Yağmuru, Yolcu. En İyi Yönetmen Adaylan: Şerif Gören (Amerikalı). Erdcn Kıral (Mavi Sürgûn j, Yavieöz- kan (Bir Sonbahar Hikayesi). Başar Sabuncu (Yolcu). Os- man Sınav (Yalancı). En İyi Kadın Oyunucu Aday- lan: Pıhrcık Akerman (Yaz Yağmuru), Mfijde Ar (Yolcu). Nurseü Idiz I Çözülmeler). Z«- hal Okray 'Bir Sonbahar Hika- yesi i, Zıihal Olcay IAy Vakti). En İyi Erkek Oyuncu Aday- lan: Mehmet Aslantuğ (Yalan- cı). Halil Ergûn ( Yolcu), Fikret Kuşkan (C Blok). Ahmet Le- vendoğhı I Yaz Yağmunı), Şe- ner Şen (Amerikah), Cao To- gay (MaviSürgûn). En İyi Yardıma Kadın Oyu- nu Adaylan: Meral Çetuıkaya ( Yaz Yağmuru). Füsun Demirel (Ay Vakti), özay Fedıt (Mavi Sürgûn), Zuhal Gencer (C Blok), Berna Laçin /Kızılır- mak- Karakoyun), Tomris Oğuzalp (YaJancı). En İyi Yardıma Erkek Oyuncu Adaylan: Erkan Can (Yalancı), Savaş Dinçel (Çö- zülmeler). Fîkret Hakan (Ya- lancı). Mehmet Kartal (Av Vakti). Tuncel Kurtiz (Ağrı'y'a Dönüs),
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear