25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ermenilepin dini lidepj öldü • Haber Merkezi - Dünya Ermenileri- nin dini lideri I. Vazken, önceki gün yaşamını yitirdi. Uzun süren bir hastahk sonucunda 86 yaşında ölen dünya Ermenilerinin Evrensel Patriği I. Vazken için yann Ermenistan'daki Eçmiadzin Katedrali'nde bir tören düzenJenecek. Türkiye Ermenileri Patriği II. Karekin de Başpatriklik Ruhani Meclisi'nin daveti ile Ermeni kilisesinm tüm üst düzey yöneticilerinin yer alacağı törene kaülmak üzere Ermenistan'agitti. Ermenilerin 130. Patriği olan I. Vazken, önümüzdeki ay bu görevdeki 40. yüını tamamlayacakü. I. Vazken için tüm dünya Ermenileri 40 gün süreyle yas tutacaklar. Türkiye Ermeni Patrikhanesi'nin de taziyetleri kabul edeceği bildırildi. EğitimciZiya Kaplan öldü • Haber Merkezi- Hasanoğlan Köy Enstitüsü kuruculanndan emekJi eğitimci Ziya Kaplan (77) kanser hastahğı nedeniyle tedavi görmekte olduğu îstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Ziya Kaplan, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nün kuruluşunda Sabahattin Ali ve Hürrem Araıan ile birlikte yapüğı çalışmaJarla tanınıyordu. Kaplan'ın cenazesi, yann ikindi namaanın ardından Üsküdar Doğanalar Camii'nde kıhnacak cenaze namaayla toprağa verilecek. Milyarlık oto hırsızlığı • İSTANBUL (AA>- Istanbul'da, pıyasa değeri 1 milyar 700 milyon lira olan 12 otomobili çalan ve sahte belge düzenleyerek satan bir şebeke ele geçirildi. Şebeke üyelerinden Talat İnce, Timur Canbaz ve Fatih Oral, Asayiş Şube Müdürlüğü Oto Hırsızlık Masası ekiplerince yakalandı. İlker Sankaya ise polisten kaçarken Bakırköy sahilinde denize düşerek boğuldu. Arazi mafyasına darbe • tSTANBUL (AA)-Kocaeli'nin Gebze ilçesinde SİT alanlannı kendi tapulu arazileri gibi göstererek satan bıri kadın 8 kişi İstanbul'da ele geçirildi. Îstanbul Mali Şube Doiandıncılık Masası'ndan yapılan açıklamada, Tahir özcan, MuzafTer Ulaş, Fahri Kama, Mehmet Doğancı. Sadettin Akkaya, Ali Pekşen, Gafîur Albayrak ile Emine Oğhan'ın, ihbar üzerine düzenlenen operasyon sonucu İstanbul'da yakalandığı bildirüdi. Çocuklar yangın kurbanı • İstanbul Haber Servisi - Sultançiftlıgı'nde birevde tüp parlaması sonucu çıkan yangında 2 çocuk öldü, biri çocuk 2 kişi de ağır yaralandı. 50. Yıl Mahallesi 2141. Sokak'taki iki katlı binanın 2. katında dün akşam 20.45'te tüp parlaması sonucu başlayan yangında Cemal (4) ve Gurbet (3) Elik adlannda iki kardeş yaşamını yitirdi. Kardeşlerden Bahar Elik (1), anne Selda Elik (30) ile evde misafir olarak bulunan OrhanUğur(19)ağır yaralandı. Yaralılar Cerrahpaşa Hastanesi'nde tedavi altına ahndılar. İngiz • tstanbul Haber Servisi - Danjşman Hizmetleri Şirketi'ndegörevli danışmanlardan İngiliz David Adam (43) adlı bir kişi, dün Mecidiyeköy'de silahlı saldın sonucu yaralandı. Saat 16.30'da, Oya Sokak'taki Çevre Hastanesi'nin önünde meydana gelen olayda, kimliği belîrsiz iki kişi, bulunduklan arabanın içinden yolun kenannda yürüyen David Adam'a tabancayla iki el ateş ettiler. Ayağından hafıf yaralanan Adam, Özel Aksoy Hastanesi'ne kaldınlarak tedavi altına alındı. Sıvas mütalaası tarüşmalı Davada DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve altı yardımcısının hazırladığı mütalaanın, bir hukuk belgesi olmaktan çok polis raporuna benzediği öne sürülüyor HALtLNEBtLER Ankara DGM Başsavcısı Nusret De- miral'ın Sıvas davasına ilişkin mütalaası kamuoyunun en çok tartışılan konu- lanndan biri haline geldi. Ancak davayı çok iyi bilmesi gereken Başsava Demi- ral ve altı yardımcısının hazırladığı mü- talaada tartışmalı birçok nokta bulunu- yor. Mütalaada, olaylann değerlendirildi- ği 14 sayfalık bölümün üçte biri, Aziz Nean'in "ktşkırtKÜtğmın" anlatılması- na aynldı. Sıvas davası avukatlanndan AM Yaşar, DGM Başsavası Demiral ve altı savcı tarafından hazırlanan müta- laayı değerlendinrken metnin hukuk tekniğinin fazlaca dışına çıkılarak hazı- rlandığıru söyledi. Yaşar, mütalaanın bu haliyle bir hukuk belgesi olmaktan çok bir "potis" raporuna benzediğini önesürdü. Avukat Kemal Keleşoğiu ise mütalaa- da hem maddi yanlışhklann yapıldığına hem de sübjektif değerlendirmelere yer verildiğine dikkat çekti. Keleşoğiu, mü- talaada laikliği tanımlayan bölümlere atıf yaparak "Burada görûnürde laiklik savunuluyor, ancak tûmüyle şeriatçı bir bakjş actsına dayanarak kullanılan kav- ramlarla laikliğbı altı oyuluvor" dedi. Mütalaadaki maddi yanlışlıklar ve eksiklikler daha birinci sayfada başh- yor. İlk paragrafta Sıvas'ta yaşanan olaylara 5-10 bin kişinin kaüldığı vur- gularurken ilerleyen bölümlerde 15 bin sayısı veriliyor. Olaylara kaç kişinin katıldığı konusunda kesin sayı verilemi- yor. Aynı sayfada ikinci bir yanlışa rastlı- yoruz. Mütalaada şöyle deniliyor: "...daha sonra Madunak Oteü önünde otoları devirip, benzin akıtıp, bu arada otel içindeki eşyayı dtşan atıp rutuştur- duğu, kesif dumanın çıkardığı gazdan oteide bulunan 37 v atandaşımızın zehirle- nerek ölümüne neden okhıklan görül- müştür." Oysa olayda, kesif dumanın çıkardığı gazdan oteide bulunanlardan 35 kişi ya- şamını yitirdi. Daha sonra topluluğun dağıtılması amapyla açılan ateş sonucu iki kişi öldü. İki kişi silahla öldürüldü. Bu gerçek dava dosyasındaki otopsi ra- porlannda ve TBMM Sıvas Olaylan Araştırma Komisyonu raporunun 9. sayfasında da yer alıyor. Hukukçulara göre mütaalada başka garipliklerdevar. İkinci sayfanın hemen başında yer alan bölümler okunduğunda bu hemen göze çarpıyor: "02.07.1993 Cuma gûnû Srvas ü mer- kezinde Pir Sultan Abdal Anıtı'ıun açıhşı yapdacaktır. lslam dünyasında tepki ya- ratan Şeytan Ayetkri kitabının Türki- ye'de de yayımlanmasını yüriiten ve Türk toplumunda sergilediği hareketleriyle hiç de iyi izlenim bırakmayan Aziz Nesin'in bu merasime (4. Pir Sultan Abdal Şenli- ği'ne) davet edilmesi..." Yaniış anıtın adı geçiyor Buradakı ilk hata şu: Açılışı yapıla- cak olan anıt Pir Sultan Abdal Anıü de- ğil, Ozanlar Anıü. (Pir Sultan Abdal Anıtı Banaz'dadır). İkincisi, şenlik programında 2 temmuz günü anıt açılışı yok. Çünkü anıtın açıhşı 1 temmuz günü yapıldı. Gelelim paragrafın ikinci bölümüne. Avukat Kemal Keleşoğiu, burada "...Türk toplumunda sergilediği hareket- leriyle hiç de iyi izlenim bırakmayan Aziz Nesin..." diye bir deyim kullanılamaya- cağını belirterek şunlan söylüyor: "Savcdar kurulunun bu sözleri neyi ifade eder? Aziz Nesin sergilediği hangi hareketleriyle, Türk toplumunun hangi kesiminde hiç de iyi izlenim bırak- mamıştır? Türk toplumu, yekvücut Aziz Nesin'e kötQ adam gözüyle mi bakmak- tadır? Aziz Nesin'in Türk toplumunda hiç de iyi bir izlenim bırakmadtğının öJçü- tii nedir ve savcılar kurulu bunu nasıl, hangi yöntemle saptamıştır? Aziz Nesin'in toplumdaki izlenimiyle, somut suçlama ve kanıtlara dayanması gereken adli bir yargıiama arasında sav- cılar kurulu nasıl bir bağlantı kurarak bunu yazma gereği duymuşlardır. Aziz Nesin hakkında verilen bu hü- küm, yani toplumda hiç de iyi bir izlenim bırakmadığı önyargısı Türk toplumu adı- na mı toplumun bir kesimi adına mı edi- nümiş düşüncedir? Ömeğin bugünlerde Aziz Nesin'i savunan toplumun önemli bir kesimi, Aziz Nesin hakkında ohımiu bir izlenim taşıdıkları için Türk toplumu dtşındaki kişiler olarak mı değerlendiril- metidirr Yemkapı Merkez Binası önündeki bekkme eylemlerini sürdüren işçiler, dün halav çekip türkü söylediler. "fşçi kıyımına son", pankartı açan işçilere yakınlan da destek oluyor. (Fotoğraf: YASEMİN KOYUTÜRK) SUSER işçileri eylemde tstanbul Haber Servisi- İstan- bul Büyükşehır Beledıyesi tara- fından kapaülan SUSER'de çalışan işçiler, iş haklannın geri verilmesi için sonuna kadar mücadele etmeye kararh. SU- SER'li işçiler, belediyenin deği- şik birimlerinde istihdam edil- me talebıyle geçen cuma gü- nünden bu yana işyerlerinin Yenikapı'daki merkez binası önünde bekleme eylemi yapı- yor. Yakınlannın da bekleme ey- lemine katılarak destek verdiği SUSER'li işçiler, dün yapüklan basın açıklamasında. Refahh İstanbul Büyükşehır Beledi- yesi'ni ve "adil düzen" ideoloji- sini kendi yazdıklan anonim bir şürle protesto ettiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne duy- duklan tepkiyi "lstanbul'un su- yuna bak / Şu TavyipHn huyuna bak / Refah bizi işten attın / Adil düzen işine bak..." dızelenni saz eşhğınde hep bır ağızdan söyle- yerek dile getiren işçiler, sık sık "Baskılar bizi yıldıramaz" ve "Kahrolsun adil düzen" şcklinde sloganlar atülar. SUSER'in tasfıye edılmesi- nin tamamen "ideolojik neden- lere" dayandığı öne süren işçi- ler, bu düşüncelenni şu dizelerle ifade etti: "Adil düzen diye diye / Refah bu adilik niye / Sokağa attuıız bizi / Adil düzen diye di- ye..." Tek bir SUSER işçisi ka- lana kadar hak arama mücade- lesine devam edeceklerini beür- ten işçiler "SUSER'liyiz biz haklıyız, sonuna dek savaşınz" dizelenyle de bu konudakı ka- rarhhklannı dile getirdiler. İşçı- lerin örgütlü olduğu Tes-İş İstanbul 5 No'lu Şube Başkanı Şenol Altunsoy ise İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi'ni. iş hakkı için mücadele eden işçileri isti- faya zorlamakla suçladı. "Bele- diye hizmetlerinin politikaya alet edümemesini isteyen adil düzen uygulayıcdan, siyasi bir kararla işçileri, işsizlik ve açlığa mahkum etmiştir" diyen Altun- soy, sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi. SUSER'in kapatılmasıyla açıkta kalan iş- çilerin, toplusözleşmeye göre belediyenin değişik birimlerin- de istihdam edilmesinı ıstedik- lerinı belirten Altunsoy, ancak bu taleplerine _ yanıt alamadı- klannı belirtti. İşçiler, basın açı- klamasından sonra kol kola gi- rerek türküler söyleyip halay çektiler. Tüm Maliye-Sen üyesi kamu çalışanlan, İstanbul Defter- darlığı tarafından ış akti feshe- dilen Abidin Sırma ve Mustafa İlhan'ın idare mahkemesinin karanyla görevlerine geriye dönmelenni "örgütlülüklerinin zaferi" olarak değerlendirdiler. Gaziosmanpaşa Vergi Dairesi önünde dün bir basın açıkla- masıyapan maliye çalışanlan, "Üyelerimize ve sendika yö- neticilerimizc yöneUk fıili saldın ve suçlamalar karşısında örgütü- müzle birlikte dimdik a\akta ol- duğumuzu, örgütlü mücadele- mizi kimsenin ve hiçbir gücün geriletip sindh-emeyeceğini, hu- kuk savaşunızı kazanacağımıza olan inancımızı hiçbir gücün kı- ramayacağını dosta düşmana haykınyonız" diye konuştular. Bakan Ayaz, satışlan savunurken okullann açılış tarihinin değişmediğini söyledi Ayaz'dan okul satışma destek ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Milli Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz, şehir merkezlerin- deki tarihı okul binalannın satı- şını savundu. Ayaz, "Bazı okuüanmız okul çevresinden çok uzak. Çevresi işyerteriyle kaplanmış durumda. Buraya öğrenciler uzak semtler- den geliyor. Bu okullann sattşı- ndan elde edilecek gelirie çok fazla okul yapüabilir" diye ko- nuştu. Müü Eğitim Bakanı Nevzat Ayaz, uygulamayı savundu. Ayaz, Ankara'nın Ulus semtin- deki bir asırhk tarihi olan En- düstri Meslek Lisesi'nin satı- lmasının en uygun hareket ola- cağını belirterek şöyle konuştu: "Bu okulun çevTesinde kimse oturmuyor. Buraya Keçiören'- den, Balgat'tan, Ankara'nın ber tarafından öğrenci geliyor. Do- layisıyla bir cevre okuİu niteli- ğinde değil. Burası eski eser nite- liğinde olduğu için değiştiremi- yonız. Orayı okul olarak da sür- dürmek bize çok masraflı olu- • Ayaz, satışlardan elde edilecek gelirin Hazine'ye değil, yeni okul binalannın yapımına aktanlacağını bildirdi. Bakan, okullann açılma tarihinin 19 eylüle ertelenmesi konusunda bir karar olmadığını vurguladı. yor." Endüstri Meslek Lisesi'nin satışından elde edilecek gelirle Ankara'da 10-15 yeni okulun yapılabileceğini vurgulayan Ayaz. "Bunun Hazine'ye para bulmak için yapddığı doğru de- ğil. Doğrudan doğruya okul amaçlı bir uygulama. Ankara'- nın artan nüfusunun okul gerek- smimini karşüamak için bu pa- ralar kullamlacak" dedi. Okul yöneticilerinin kayıtlar sırasında velilerden 5-10 milyon lira para istemesine karşın, Ayaz, kayıtlar sırasında kesin- likle para alınmayacağını yine- ledi. Ankara ve İstanbul Vali- liği'nin aldığı karar uyannca, kayıtlar sırasında velilerden pa- ra alınmayacağını anımsatan Ayaz, kayıtlardan sonra isteyen velilerden okul giderlerine kat- kı payı olarak 50-100 bin lira alınacağına söyledi. Ayaz, okullann açılma tari- hinin 19 eylüle ertelenmesi ko- nusunda herhangi bir karar alı- nmadığını da sözlerine ekledi. Yüksek kurul, basında kırıcı yayınlara ve gerginliğe son verilmesini istedi Basın Konseyi9 nden uzlaşma çağrısı İstanbul Haber Servisi - Basın Konseyi, Sabah gazetesiyle Hürriyet ve Milliyet ga- zeteleri arasındaki kavgaya el attı. Konsey, gelişmeleri değerlendirmek üzere taraflan toplannya cağınrken 31 Ocak 1993'teimza- lanan Basında Uzlaşma Bildirisi'nin dikkate alınmasını istedi. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, dün yapüğı toplanüda son günlerde basında ya- şanan gerginliği ele aldı. Toplantı sonrası şu acıkJama yapıldı: "Bu gergin ortamda yapı- lan kmcı yayınlann sebep olduğu tahribatı dikkate alarak taraflan Basmda Uzlaşma Bildirisi'nin nıhıma ve metnine uymaya davet etroeye, Baanda uzlaşma bOdirisine imza koyan basm organlannın >etkililerini, karşı karşrya buhmduğumuz dunımu tekrar görüşerek bir değeriendirme yapmak üzere en lusa zamanda toplantıya çağırmaya, Son günlerde yapılan taraşmalann doğuıthı- ğu gerginliğe rağmen, tarnşan tüm taranann 'basmda şeffafiaşmayı' istemeterininolumhı bir husus oUuğunu kamuoyuna duyurmaya, Basında şeflaflaşma sürecini başiatacak ya- sal düzenlemelerin yapdabihnesi için Basm Konseyi'nin inkiyatinyJe bir komite oluşturul- masma, Söz konusu komitenin ilgi gösteren ve katkı- da buhmmak isteyen tüm basın kuruluşlanna (Demeklere, yazıİı, sözlii. görüntülü basm or- ganiartnuı temsilcilerine) açık oMuğunun bir davet mektubu niteliğinöe say ümak üzere bu bildirivle duyurubnasına, Şeffafiaşmayı amaçlayan çabşmalan ya- pacak komitenin 1 Eylül 1994 tarihine kadar Konseye yansıtüaıı istekkr tşığmda teşkil edile- rek kamuovuna bflgi sunulmasma karar verü- di." Akcalı Ömerli havzası özelleştirilsin tstanbul Haber Servisi- Çevre Bakanı Rıza Akçalı, İstanbul'un içme suyunun üçte birini karşılayan ve tamamen kirlenen Omerü havzasının "korunması ve koUanması" için özelleştirilmesinı önerdi. Akçaü,İTÜ Çevre MühendisliğiBölümü'nün hazırladığı "Ömerli Havzası Acü Eylem Planı"nı helikopterle havzava giderek basına açıkladı. "Omerli Havzası Acil Eylem Planı" dün bir brifingle Akçah'ya anlatıldı. Daha sonra helikopterle Ömerli havzasına giden Akçalı, buranın korunması için yetki ve sorumluluğun tek elde toplanması gerektiğini, bunun da ilgiu birimlerin temsilcilerinin bulunduğu bir "planlama-uygulama-denette- me" kuruluyla olanaklı olacağını söyledi. Akçalı. bu birimin yasaklamak yerine "koruma-kuUaıuna" dengesini kurarak hem gehr elde edebileceğini hem de havzayı kurtarabileceğin] öne sürdü. Böylece Ömerli havzasının özelleştinlmış olacağını belirten Akçah, kalitesi yükselen suyun da ISKİ'ye satılabileceğini söyledi. Çevre Bakanı Rıza Akçalı, önerdiği kurulun henüz plan aşamasında olduğunu. bir koordinasyon bakanlığı durumundakı bakanhğının, kurulun oluşması yönünde büyük çaba harcayacağını belirtti. TOKTAMIŞ ATEŞ Bu Dflşmanlık Neden? Siyasal yaşamın çırpıntılan arasında kendine bir yer edinmeye çalışan kimi insanlara baktığım zaman; derin bir üzüntü ve şaşkınlık içine düşüyorum. Merkezde, sağ- da, solda kimi isimler; görücüye çıkmış gelin misali, bazı çevrelere hoş görünme, beğenilme ve seçilme arzu ve heyecanı içindeler. Sırasında "süzülüyortar", sırasında "eğilip bükülüyorlar" ve sırasında "taklalar atıyorlar." Kimi zaman bunlardan birinin ya da öbürünün yelken- leri "medya rüzgarıyla " şişiyor. Kendilerini anında, ikti- darın adayı ya da ortağı gibi görmeye başlıyoriar. Hatta aynı duygu ve düşünceyi paylaşan kimileri de bunlara iktidar plmuş "muamelesine" başlıyoriar. Ama ortada ne iktidar var, ne de iktidarın işaretleri. Birileri kendileri- ni avutuyor işte. Siyasal yaşam garip bir yaşamdır. Kimi gün omuzlar- da taşırlar insanları, kimi gün üzerinde tepinirler. Dü- şen, bir gün yukarıya tirmanma umudunu her zaman taşır, ama yükselen, bir gün düşebileceğini hiç aklına getirmez. Belki de aklına getirmek istemez. Ve "Küçük dağları ben yarattım"tafrasıyla kasım kasım kasılan ki- mi siyasetçiler; gün gelir, eski bir siyasetçinin unutul- muşluğunu çok acı bir biçimde yaşamak zorunda kalır- lar. Merkezde ve sağda ve hatta solda kendine yer edin- meye çabalayan kimi siyasetçi ya da siyasetçi adaylan- na baktığım zaman; hemen tümünde ortak olan bazı yaklaşımlar gözlüyorum. Diğerlerini başka zamanlarda ele almak umuduyla, şimdi bu ortak yaklaşımlardan biri üzerinde durmak istiyorum: Antikemalizm... Tümünün ağzında "70 yıllık cumhuriyetle başlayan eleştiriler. Sanki cumhuriyet kurulmamış olsaydı, her şey "güllük gülistanlıktı", sanki cumhuriyet öncesi Tür - kiyesi'nde çok özgürlükçü bir rejim vardı... Bu insanların Atatûrk'e ve cumhuriyetimize neden bu kadar kin dolu, neden bu kadar olumsuz yaklaşımlar içinde olduklarını düşünüyorum. Ve inanın tatmin edici bir yanıt bulmakta çok zorlanıyorum. Aslında "sağdaki- leri" anlamak daha kolay. Zira cumhuriyet bunlara rağ- men kuruldu ve dinin toplumsal yaşamdaki etkinliğini ve yetki tekelini kırma savaşımına girdi ve bir ölçüde ba- şardı. Ama merkezdeki ve merkez soldaki insanları an- lamak mümkün değil. "Aydınlanma felsefesinin" egemen kılınmadığı hiçbir toplumsal yapıda, ne liberal düşünce oluşabilir, ne de- mokrasi ve ne de sosyal demokrasi. Ve her şey bir yana, salt bu nedenden ötürü, siyasal yelpazenin önemli bir bölümünün, aydınlanma düşüncesinin Türkiye'deki mi- marlarına minnet duygularıyla dolu olmaları beklenir. Ama bakıyoruz bizdeki "muhteremler'"\n çoğu gözlerini çokgerilereçevirmiş. "Atatürk'ü aşmak gerek" diyor bazıları. Çok doğru. Atatürk'ü elbette aşmak gerek. Fakat Atatürk'ü aşmanın temel koşulu, Atatürk'ün attığı temellerin tutmuş olması ve bu temeller üzerine bir şeyler inşa edilmesinin müm- kün olmasıdır. Kimileri hala bu temellere saldırırken, nasıl aşarsınız Atatürk'ü? Kimileri "bazı şeylerin" geride kaldığı düşünce ve id- diasındalar. Bir şeylerin geride kalabilmesi için de o şeylerin "aşılmış olması" gerekir. Eğer bünyede bir hastalığın tedavi edilmesine çalışılırken bir başka has- tahk ortaya çıkarsa, eski hastalığın "geride kaldığını" düşünemezsiniz. Hem yeni sorunla uğraşacaksınız, hem de eski sorunu çözümlemeye çalışacaksınız. Bu- nun aksi polıtikalara "devekuşupolitikası"deriır k\ kim- seye hayrı dokunmamıştır. Ozellikle merkez soldaki ve soldaki kimi insanların Atatûrk'e ve cumhuriyetimize olan köklü düşmanlıkları- nın nedenleri arasında, sanıyorum 12 Eylül'ün ve bu dö- nemin çirkin uygulamalarının önemli payı var. Zirao za- mana kadar ellerinden Atatürk'ün posterlerini ve dil- lerinden Atatürk'ün deyişlerini düşürmeyenler, şimdi Atatürk denildiği zaman "şeytan çarpmtşa"dönüyorlar. Bir kısım "solcu eskilerinde" de daha anlaşılabilir bir düşmanlık var. Zira bunlar isim ve cinsiyetleri dışında, kendi geçmişleriyle ilgili tüm bağlantılarını kopartmak arzu ve hevesi içindeler. Birzamanlar ellerinde bayrak edindikleri ne varsa, bugün inkar etmek ve karalamak gereksinimi içindeler. Ayrıca çoğunun bugünkü "statü- su" bu düşmanlık sayesinde kazanılmış ve sürdürülü- yor. Yani Atatûrk'e ve cumhuriyete karşı çıkmak ve söv- mek, kimileri için "ekmekkapısı." (Bu arada kimileri de Atatürkçülüğü ekmek kapısı yapmaya çalışıyor ki, bun- lar bir başka alem.) Ama tüm çözümleme çabaları bir yana, bunlardaki böylesine köklü düşmanlığın nedenini anlamak çok güç. Fakat bence daha "e//m"ve "vahim" bir husus, bunların samimiyetsizlikleri. Kendini 2. Cumhuriyetçi ilan eden bir muhterem, geçenlerde bir gazeteye beyanat veriyor. "Demokratolmakiçin"diyor, "devletlehertürlübağını- zı kesmek zorundasınız, devletin gölgesinden çıkmak zorundasınız." Ve elbette kendini çok demokrat, kendi gibi düşünmeyenleri de "düzenden çıkarsağlayan"arv- tidemokratlar olarak ilan ediyor. Ama bunları diyen muhteremin ne iş yaptığına baktığınız zaman, "devletin memuru" olduğunu görüyorsunuz. Hem de "katmerli" türünden. Böylelerini Allah ıslah etsin... Türkiye bu badireleri atlatacaktır. Bundan hiç kuşku duymuyorum. Ve bugün belli çevrelere yaranmak için, belli çevrelere ağız dolusu sövenler; o gün başkalarına yaranmak için, başka çevrelere söveceklerdir. Toplum- ların "unutkanlığına"güvenerek ve birilerinin gölgesin- de "dokunulmazlık kazanacaklarını" umarak. Ben bu yazıları, belge olsun diye yazıyorum. Sırası geldiğinde, kimilerinin suratlarma çarpmak için... Ankara Merkez Kapalı Cezaevi Cezaevindeki çatışmada 14PKK'Hmahkûmyaralı ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde, PKK davasın- dan tutuklu mahkûmlann, hücre cezasına çarptınlan ar- kadaşlannı teslim etmemek is- temeleri üzerine başlayan ger- gınlik çatışmaya dönüştü ve 14 mahkûm yaralandı. Olaylarda bir infaz memurunun da kolu kınldı. Edinilen bilgiye göre, Anka- ra Kapalı Cezaevi 5. koğuşta kalan PKK'li mahkûmlann 3'ü, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki (DGM) du- ruşmadaki tavırlan nedeniyle 10'ar gün hücre cezasına çarp^ tınldı. Ancak cezaevinde hücre olmaması nedeniyle, 3 PKK'- linin Çankın Cezaevi'ne sevk- leri kararlaştınldı. PKK dava- sından tutuklu diğer mahkûm- lann, hücre cezasına çarptın- lan mahkûmlan teslim etmemeleri nedeniyle cezae- vinde 3 gündür gerginlik yaşa- nıyordu. Dün, hücre cezasına çarptı- nlan 3 PKK'liyi teslim alarak infazın gerçekleşmesi için Çan- kın Cezaevi'ne götürmek iste- yen gardiyanlar, yine PKK'li mahkûmlann direnişiyle karşı- laştı. Bunun üzerine cezaevi yönetimi, 45 jandarma eri ve 50 gardiyanla koğuşa girerek 3 mahkûmu almak istedi. An- cak diğer mahkûmlann jan- darma erleri ve gardiyanlara saldırması sonucu catışma çık- tı. Olayda 14 mahkûm yara- landı, başgardiyanın da kolu kınldı. Hücre cezasına çarptınlan 3 mahkûmu koguştan alan jan- darma ve gardiyanlann, PKK'lilerin direnişini kırdık- lan ve olayla ilgili soruşturma- ya başlandığı bildirildi. Yara- lanan PKK'lilerin tedavisine de başlandığı öğrenildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear