25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19TEMMUZ1994SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Shakespeare'in 'VI.Henry' adh oyunu Fransa'da sahneleniyor Kühür Servisi - Shakespeare'in önemli oyunlanndan "VI. Henry", 20-25 tem- muz tarihlerinde Fransa'da sahnelene- cek. Bu oyun, bize günümüzde yaşanan olaylann nedenlerini ve sonuçlannı araştırma fırsatı verdiğinden olsa gerek, Shakespeare'in diğer eserleri gibi yüzler- ce yıl sonra hâlâ çağdaşlığüiı koruyor. Fransa'da oyunu yeniden çeviren ve sahneye koyan Stuart SeMe, L'Evene- ment du Jeudi dergisinde kendisiyle ya- pılan söyleşide hem Shakespeare'in bu oyununa bakışını hem de genelde "sa- vaş" olgusu üzerine düşüncelerini çarpıcı bir şekilde dile getiriyor: En simgesel sahne iç savaş • VI. Henry"nin konusu nedir? Ben bu oyunda en az altı tane konu görüyorum: Politik miyopluk, baba- oğul iliskisi ve içsavaş. Oyun, 14. yüzyılın sonunda ve 15. yüzyılın başında Ingiltere krallığının baskısına karşı yapı- lan savaşlan da konu alıyor. Bu oyun, aynı zamanda Shakespeare'in ileride ya- zacağı tarihi oyunlar için bir ipucu olma niteliğı de taşıyor. Oyun yûzleroe kişili- ğin yanı sıra, bir düzine baba-oğul çiftıni de içeriyor. Oyunun en simgesel sahnesi ise içsavaş sırasında geçiyor: Kral bir te- penın üzerinde, savaşı seyrediyor ve ba- basını öldürmek üzere olan genç bir as- keri görûyor. - "VI. Henrv"yi yeniden çevirmeye başladığınızda bugün vaşanan savaşlan da düşündÜDtiz mü? Beş yıl önce "VI.Henry" üzerine çalı- şmaya başladığımda, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin parçalarnşını dûşünüyordum. Aradan iki yıl geçti Körfez Savaşı patlak verdi. Bir buçuk yıl önce çalışmalar sırasında ise Bosna'daki olaylar... Şimdiyse ancak önümüzdeki günlerde neler olabileceğiru tahmin et- mekle uğraşıyorum. Savaşlann gizeminin kaynağı - Yugoslavya'nın dunımu üzerine ktşî- sel düşünceleriıuzi öğrenebilir miyiz? Batı dunyasının Balkan ülkelerine bakışını eleşûrmek gıbı kışisel bir tavnm Politikmiyoplukla savaş Fransa'da 20-25 temmuz tarihlerinde Stuar Seide'in yeniden çevirdiği ve sahneye koyduğu 'VI. Henry' sahnelenecek. yok. Ancak savaş herkesin üzerinde si- linmez izler bırakıyor. Dordogne'a gittiğinizde orada ınsan- lann hala Yüzyıl Savaşlan'ndan sözedi- yor olması sizi şaşırtmasın. Ne yazık ki savaşlar oluyor ve kültürümüzün bir parcası olmaya devam ediyorlar. Bar- barhk hiç bıtmiyor. Tam her şeyin bir düzene girdiğini dü- şünmeye başhyorsunuz, yeni yeni fela- ketler çıkıyor karşınıza. VI.Henry, ce- vabıru bilmediğimiz sorulara yarutlar ve- ren bir oyun. - Doğnı nedenlerden dolayı çıkan sa- vaşlar olduğuna inanıyor musunuz? Benım gibi sıradan bir adam için çok zor bir soru sordunuz. 60'lı yıllarda, Amenka'da Vıetnam Savaşı sürerken de bu soru çok sorulmuştu. Bu, bana Ikinci Dünya Savaşı sırasında ne yaptığımı sormanız gibi bir şey. Zaman zaman fa- şizme karşı savaş olmasaydı böyle bir sa- vaşın yaratılması gerektiğini düşünûr- düm. Eğer 1933 yılından sonra Nazizm'- in tırmanışı aşağı çekmek istenseydi bu yapılabilirdi bence. Daha savaş ortaya çıkmadan direniş sahnesini nasıl çekebi- Üriz? Politik miyoplukla nasıl savaşabili- riz? Provalar sırasında kafamda hep bu sorular vardı. - Tarihten hiç ders almıyor musunuz? Bir savaşın çıkmasının objektif nedenleri beni çok fazla ilgilen- dirmez. Önemli olan bir kuşak- tan diğerine geçenlerdir. Ve bu bağlamda, ben kendimi Shakes- peare'e yakın hissediyorum. T oparlayıcı görüşiere fazla gü- venmiyorum. Tiyatronun felsefe- nin yerini tarihi koymak gibi bir işlevi yoktur. Tiyatro söylemek istediğıni gösterir. - 50 yıllık bir tarihi, 8 saat süre iie sahnede gösterdiğinizde rtoı ki- ninizden kurtulmuş otduğunuzu söyleyebilir miyiz? Bunu cevaplandırmak bana düşmez, ama zaman içinde bir- birinden uzaklaşan olaylan bir- leştirdiğimizde, çatışan olaylann su yüzüne çıktığına şahit oluyo- ruz. Bu yapıtta sosyal bir beÜek yitimine de rastlıyoruz. Shakespeare, tüm yapıtlannda bizi başta acımasız olaylar olan zaferler karşısında ağlamaya iter. Bu zaferler bizi zaman içinde do- laştınr ve her an şaşırmamıza yol açar. Oyunlardaki her kişiliğın ken- di kör uclan vardır. Ve tiyatro da görevini yapar ve bu kör uçlan ortaya çıkanr. - Savaş alanı sizi hiç ügüendir- miyor mu? Ben savaştan önce gelen uğul- tuyu tercih ederim. Savaşlan baş- latanlar askerler değil halkur. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkış nedeniru anlatan kitaplan okuyarak askerlerin neden şarkı- lar söyleyerek Doğu Ekspresi'ne bindiklerini, tüfeklerine ciçekter tıkadı- klannı anlayamazsınız. Sonuç olarak ben, Shakespeare'in eserlerini ve özellikle VI.Henry'yi okuyarak yurtseverliği oluşturan etken- leri. halkın içindeki intikam duygulanru anlayabıldim. Neden "biz" ve "onlar" var? Işte sa- vaşlann gizemi buradan kaynaklanıyor bence. 'Skandal yönetmen' Tinto Brass'ın yenifilmiTaprika- Acı Biber' sessiz sedasız yaz rekoru kırma yolunda Cüretkar ve iddialı 'erotizm nostaljisi' CUMHUR CANBAZOĞLU Yaz sezonunda sınemaya seyirci çe- kebilmek amacıyla salonlann klimah olmasmdan, fılm kalitelerinin vurgu- lanmasına dek türlü reklamlara baş- vurulmasma karşın haftabk seyirci sayısı 400-500 kişiyi aşmıyor. Ancak bir fılm var ki tüm bu ticari endişelerin ötesinde sessiz sedasız yaz rekoru kır- maya hazırlanıyor : Paprika-Acı Bi- ber. Geçen hafta gösterime giren Pap- rika, yedi günde beş sinema salonuna 20 bin seyirci topladı. Bu rakam, kış sezonu için bıle iyi sayılabilir. Tabii Paprika'nın başansı tamamen sine- matografik özelliğinden kaynak- lanmıyor. Türkiye'de sansürden geçen en 'açuV fibn kabul ediien Paprika, erotik sahnelerinin bolluğu nedeniyle özellikle erkek seyircilerin ilgısini top- luyor. Yeni 'Paprika' soft-erotik 1990 yılında ltalya'da gösterime gir- dikten sonra Türkiye'ye ithal ediien, ancak porno kategorisine sokulabile- cek sahneleri nedeniyle sansürden ge- çemeyen Paprika, bu kez sansüre taJcı- lmadı ve kesilmeden sinemalara ulaştı. Çünkü yönetmen Tinto Brass'ın Av- rupa için yeniden kurguladığı, daha Feministlerce yumurta yağmunına tutulan Tinto Brass, 'Paprika'da diğer yapunlanndan daha cüretkar ve iddialı. 'soft-erotizm'e yöneltilmiş kopyaydı Türkiye'de daha önce Anahtar. Kap- yeni Paprika. Paprika'yı yaz için can ris, Budapeşte Barı, Bü'tün Kadınlar simidi diye saklayan Avşar Film, 16 Böyle Yapar adlı fılmleri gösterilen yaşından küçüklere yaş sıran kon- Tinto Brass, Paprika'da dığer yapım- masına karşın filmden çok umutlu. lanndan daha cüretkar ve iddialı. Fil- mın tanıtım kampanyalan sırasında feministlerce yumurta yağmuruna tu- tulan Brass, (Paprika'da jinekolog ro- lünde) Paprika'yla tam anlamıyla bir erotizm nostaljisi yaratmayı deniyor. İtalya'da randevuevlerini kapatan 1958 tarihli Merlin Yasası'ndan bir yıl önce başhyor Paprika. Dükkan aç- mak isteyen sevgılisineekonomik yar- dımda bulunmak üzere 15 gün için Madam Colletta'nın Trieste'deki ran- deyuevinde çalışmaya karar veren Mimma, meslektaşlanyla gulaş yiye- rek tanışıyor. İlk görüşmede Mimma'- nın sanatsal adı değişiyor: A o biber, yani Paprika. Mimma o camıanın klasik öyküsünü yaşayarak bir türlü randevuevlerinden kopamıyor. Roma, Marsilya ve Milano'da çalıştı- ktan sonra 70'lık kont Bastiano'yla evlenerek smıf atlıyor ve Acı Biber takma adını bırakıp 'kontesliği' kabul ediyor... 'Skandal yönetmen' olarak tanınan Tinto Brass. fılmini İtalyan tarihinden bir yaprak diye özetliyor. Türk parasıyla yaklaşık 120 milyar liraya mal olan Paprika'yı, pek az sah- nede gıyinık gözüken, masum yüzlü Debora Caprioglio'nun naif oyunu sü- rüklüyor. Brass, Paprika'da -adı özgün senaryodaki gibi Bir Hayat Kadmmm Kariyeri diye kalabilirdi- Anabtar'- daki düzeyinin üstüne çıkıyor, ancak konudan çok plastik yapıya önem ver- mesi, erotik mesajlanyla insanlan pro- voke etmesi seyirciyi başka adreslere sürüklüyor ve iyi yakalanmış bir konu yeterince değerlenmiyor. Caz Festivali'nin genç yeteneklerinden Noa, kendini bir tür müzikle sınırlandırmayı sevmiyor 'Sadece kendim olmakistiyorum' ERDENSİDAL Caz Festivali'nin genç yeteneklerinden biri de Noa'ydı. Gerçek adı Achinoam Nini olan sanatçı, ünlüîsraüli gitarist GQ Dor'la Açıkhava'da muhte- şem bir konser verdi. Değişik kültürlerin senteziyle kendine özgü bir müzik yapan Noa, müziğinde yer yer Yemen tûrkülerine, caza ve diğer ezgilere yer veriyor. Konser sonrasında Gil Dor'la beraber so- rulanmızı yanıtlayan Noa'nın admdan önümüzde- ki yıllarda sık sık söz edileceğe benzıyor. - Çauşmalannızda Kuze\ ve Güney'i, Doğu ve Bati'yı nasıl birleştirdiniz? Bu büieşiınler nasıl sağ- landı? Bunu özellikle planlamış değilim. Kendiliğinden oluverdi. Ben Yemenliyim. Bu yüzden, annemden ve anneannemden bu tarz şarkı söylemeye alış- - mam ve davul üe ritmik sesler çıkarmaya çabala- mam gayet normaldi. Aynça New York'ta büyü- dürn. Böylelikle Baü müziğinin çeşitli türlenni yerinde inceleme olanağını da buldum. Sıra kendı müziğimi icra etmeme geldiğinde ise sözünü ettiği- niz birleşim kendiliğinden gelişti. Hiç şüphesiz, çocukluğunuzda öğrendiğıniz şeyler ve yetışirken dinlediğiıuz müzik sizi etkıliyor. Bemm için de böy- le oldu. Doğu ve Baü dünyası birlesiverdi. - Yaptığınız müzik; caz, Afrika ve Yemen ezgjkri- ni birieştiriyor. Miiriğiniz hangi türe daha yakın? Getecekte yapacağmız müzikle ilgili bir seçiminiz varmı? Hayır, sanmıyorum. Sadece daha fazla çalışıp daha orijinal bir müzik yaratmaya çalışacagım. Inanıyorum ki daha çok beşte yapacağım. Stiümi geliştirmeyi düşünüyonım. Örneğin, şimdi oturup da "Bir rock şarktsı yazacağım" diye kendimi belir- li bir türe yöneltsem kesinlikle başanL bir calışma . yapamam. îçimden gelerek beste yapmahyım. Bes- te yapmanın ve kendını geliştirmenin doğal bir akış içinde olacağına inanıyorum. Ben, kendimi gelişti- rirken stilimin de kendiliğinden oluşacağma emi- nim. O kendi kendini yaratacaktır. Benim üzerinde ince ince düşünmeme gerek yok. Aynca kendimi bir tür müziğe kategorize edip sınırlandırmayı sev- miyorum. Bence müzisyenler, stil olarak insanlar tarafından kategonze edıliyoriar. Rock sanatçısı ya da caz sanatçısı gibi. Al'di Meola'ya bakın öme- ğin. Onun ne tür müzik yaptığma kesin olarak bir cevap verebilir misiniz? "Caz yapıyor" deniliyor, ancak tam olarak caz da değil. Latin ezgilerini de oldukça fazla kullanıyor. Üstelik romantizm de ağırükta. Öyleyse o kimdir? O sadece Al di Meola. Ben de böyle olmak istiyorum. Sadece kendim. İn- sanlarda beni. ben olduğum ıçın dinlemeli. - Dünya müziği yaptığuuz söylenebflir mi? Size dünya müziğinin ne olduğunu söyleyeyım. Dünya müziği, sanatçının geldiği kültürü koruma- ya çalışmasıdır. Eskı Afnka ezgilerini söyleyen Afrikalı şarkıcılar, Al Jareau'nun birkaç şarkısı. fş- te dünya müziği budur. Ancak ne yazık ki dünya müziği son yıllarda dünya müziği olmaktan çıkıp kendine dönmeye başladı. Keşke "Dünya üzerinde- ki tüm mûzikler dünya müziğidir" diyebilsevdik ancak değil. Michael Jacksonı bıle dinledığinizde dünya müziği yaptığını söyleyemezsiniz. cünkü o poptur. Tüm söyleyebileceğim müziğimizin kate- gonze edilmesinin olanaksız olduğu. Bugün dün- yada bir sürü müzik türü olduğu gibi. Sınıflandır- mak olanaksız. Sadece dinlersiniz, hoşlanırsınız ya da hoşlanmazsınız. Ve dinledığinizde de duyduğu- nuz bir ınsandır. Başhk değil. Blues, caz ya da rock gibi. Eğer ben eski Yemen şarkılan söylüyor olsay- dım dünya müziği icra ediyor olacaktım, ancak bunu benden önce deneyenler oldu. O yüzden ilgi- lenmiyorum. Ben yeni bir şeyler denemek istiyo- rum. - Bu ilk dünya turunuz mu? Hayır tam anlamıyla değil. Bu albümüm çıktık- tan sonraki ilk dünya turum. İsrail dışında, Ameri- ka Birleşik Devletleri'nde, İtalya'da ve özellikle de Sicilya'da birçok şov yapük. Buna Fransa'yı da Kendine özgü müzik yapan Noa, İsrailli gitarist Gil Dor 0e uzua süredir birUkte çalışıyor. dahil edebilirim. Ancak şu andakı en geniş kap- samb turumuz. Başta Madrid, BarseJona olmak üzere, Al- manya'da tam beş şehiri dolaştık. Daha sonra îtalya'ya gittik ve tekrar Almanya'ya döndük. Oradan Prag'a gittik ve yine Almanya'ya hareket ettik. Fransa ve îspanya'da da tekrar konserler verdik. İstanbul'a geuneden önce ise Hollanda Ko- penhag'da bir dizi konserimiz oldu. Çok uzun bir turdu. Bizdüşünen bir ekibiz - Şu anda çok deneyimli bir müzisyenk berabersi- niz. Onun vaprığınız müziğe katktsı nedir? GİL DÖR: Ben ce\ap vereyım. Biz muzığımızı yarattığımızda herkesin farklı bir işlevi vardı. Biri- miz sözlerle gelebilir, bir diğerimiz ise müzikle. Bazen üzerinde değişiklikler yapanz, bazense ekle- meler. Sololan belirleriz. Gitar solosu gibi. Noa bazen piyano solosu ile de katkıda bulunur. Şarkı- lanmızın birkaçmı ben yaayorum, ama genelde birlikte beste yapıyoruz. Birbirimizi tamamlayarak çalışıyoruz. Eğer ben bir bölümü yazıyorsam, Noa diğer bölümü yazıyor. NOA - Paco de Lucia'nın bu konu hakkmdaki görüşlenru okumuştum bir zamanlar. Dıyor ki: "Bir bestede yüzde onluk bir kısım iBıamla gerçelüe- şiyorsa diğer yüzde doksanhk kısmı iknadır." Bu- nun anlamı da şudur: İlk olarak fıkir aklınıza gehr, ama daha sonra üzerinde çok çalışmanız gerekli- dir. "An ben bir beste yapacağım" demek çok hoş ve eğlendıriadır. Bunu söylemek kolaydır da iş dü- zenlemeye geldiğinde eğer beste sizinse özeÛikle değışıklık yapmak ağınnıza gider, zorlanırsınız. - BeUi bir süredir beraberriniz. \a bundan sonra- sı?.. Evet, mümkün olduğu kadar birlikte kalıp mümkün olduğu kadar da güzel çabşmalar ortaya koymayı düşünüyoruz. Birbirimızle iyi gecindiği- mız sürece ve aklımızda yeni fikirler olduğu sürece niye yalnız performanslarda bulunalım ki. Biz dü- şünen bir ekibiz. İstedığımiz herkesle calışma yapa- biliriz. Bu düşünen ekip devam ettiği sürece çahş- malara hazınz. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE tetanbui Geceferi Gözüyaşlı Istanbul, son birkaç gündür de rüzgarlı. Rüzgar, Istanbul'un gözyaşlarını dağıtmaya yetmiyor. Ancak, bir başka rüzgar bu gözyaşlarını dağıtabilir mi? Istanbul, gözüyaşlı ama, şu günlerde de caz rüzgarı- nın etkisi altında. Caz festivalinin ilk iki gecesi Latin rüz- garı esti, gözüyaşlı Istanbul'da. Istanbullu "caz "sever- !er, Latin rüzganyla tinsel dünyalannı yıkadılar. Yaklaşık bir aydır Istanbul'da müzik rüzgarları esti, esiyor. Yıllardır süren Uluslararası Istanbul Müzik Festi- vali, her türlü ekonomik güçlüğe ve bu yıl kapsamını da- raltmasına karşın özveriyle gerçekleştirildi. Aya Iri'nin büyüleyici atmosferi, bu yıl da "müzikle renkJendi ve Istanbullular bu renkten her yıl olduğu gibi bu yıl da "na- sip"lerini alabildiler. Bugünlerde ise, ana festivalden kopup gelen bir "caz" festivali var. ilki bu yıldı. Şu paketli günlerde bütçesi ağırlıklı olarak "sponsor" ve gişe gelirine dayanan festi- vale "ilgi" nasıl olacaktı? İlk iki gün, Istanbullular, "Vo- kal"ve "Brezilya"gecelerine ilgisiz kalmadılar. Birinci Uluslararası Caz Festivali, yaşayan ünlü cazcı- ların katılacâğı, "Yıldızlar Gecesi", "Virtüözler Gecesi", "Caz Geleneği Gecesi" ve "Kuzey Rüzgarları Gecesi"- yle sürecek. Açıkhava; Istanbulluları, caz müziğinin ya- rattığı büyülü atmosfere bekliyor... Belki tepkisiz bir toplumuz. Tepkilerimizi, duyguları- mızı içimizden geldiğince iletemiyor, açığa vuramıyo- ruz. Sahnedeki sanatçı, izleyenleri kendisine "eşlik"et- meleri için çırpınıyor; müziğin, ritmin "kıpır kıpır'lığına katmaya, insanlan dansetmeyeçağırıyor. Birbaşka "bü- yülü dünyaya"bir başka "büyülügerçekliğe"davetedi- yor. Yalnızca o an için değil. O gecenin anısı kalırca- sına... Müziğin, sinemamn, edebiyatın, genel olarak sanatın varoluş nedeni bu değil mi zaten? Okurken, dinlerken alınan bir "haz." Bazısında şöyle.. bazısında böyle. Ba- zısında -kuşkusuz- bir "bilgilenme"... Başka bir dünya- nın sanatıyla, müziğiyle zenginleşme... Kısaca "ulusla- rarası festivaller"\n bize kattıkları. Yıllarca, çeşitli yönle- riyle eleştirilen istanbul Küttür ve Sanat Vakfı etkinlikle- rinin özü, ereği, işlevi. Bizleri bir başka dünyayla tanış- tırmak, başka sanat evrenlerine doğru yol aldırmak ve sunmak. İyi şeyler sunmak. Dünya sanatının örneklerini sunmak... Kuşkusuz bu festivallerin Istanbul'da olması biz Istan- bullular için bir ayrıcalık. Bu tür festivallerin bütçesinin büyük bir kısmını devletin karşılaması gerekiyor. Daha önceki bir yazımda da değinmiştim. Uluslararası Istan- bul Festivali öylesine önemli ve öylesine sanatsal an- lamda "/ç/evse/"ki, devletin özel bir bütçe oluşturması gerekir. Ustelik bunu başaran hükümete, dünyada da büyük bir onur kazandırır. Ama nerede? Şimdiki bütçe- nin yalnızca yüzde 5 ile yüzde 8'ini karşılıyordevlet-o da yalnızca Kültür Bakanlığı-. Mali açıdan ciddi destekler alındı mı, konser sayıları artar ve bilet fiyatları da düşer. Böylece daha çok kişinin izleme şansı doğar. Ama sorun burada yatıyor: Daha çok kişinin izleme şansının doğmasında! İlk gece "Sampling Kuba Vokal Grubu" ile "Bang Zo- om" eşliğindeki Bobby McFerrin i dinler, dinleyen ve ona kahlmaya çalışan insanlan izlerken, o atmosferi içi- me çekerken yanımdaki arkadaşıma, insanların, işte böylesine etkinliklerle daha çağdaş, daha demokrat, da- ha hoşgörülü, -bunu çoğaltabiliriz- laik, hümanist vb. olabileceğini söyledim. llgisi yok mu acaba? İstanbul'a ve festivaller'e sahip çıkalım: Bu Istanbul bizim, bu festival hepimizin... Yapı Kredi Yayınları'ndan 'Sessizlik Zamanr Kültür Servisi - İspanyol romanının önemli adlanndan Luis Martin-Santos'un başyapıtı "Sessizlik z^amanı", Yapı Kredi Yayınlan'nın Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Diasi'nden çıktı. Luis Martin-Santos. ancak diktatör Franco'nun ölümünden sonra eksiksiz yayımlanabilen "Sessizlik Zamanı"nda İspanya'nın 1949'dakidurumunuanlatır. Ele aldığı konular yoksulluk, sevgisızlık, kardeş kavgası. ahlakm çöküşü \e bilimin küçümsenişi gibi, dönemin başka İspanyol yazarlannca da işlenen temalan arasından seçilmiştir. 'Devinim' dergisi Kültür Servisi - Devinim dergısinin 9. sayısı iki aylık bir gecikmeyle okurlara ulaştı. Ekonomik kriz nedeniyleyayınına ara veren derginin bu sayısında Serkan Şahin'in "Adil Düzen Safsatası" başlıklı yazısı, bu konuda Prof. Dr. Necla Arat \e Doç:Dr. Türkel Minibaş'ıngöriişleri okunabilir. Prof. Dr. Ilhan Arsel'in "Neden Fare Deve Sütü İçmez de Koyun Sütü Içer?". Ilker Üstünkal ve Emrah Sıklaroğlu'nun "Yerel Yönetimler". M. Sadık Aslankara'nın "Yerel Yönetimler; Ya Ozgürlük Ya Kulluk!", Şevket Numanoğlu'nun "Gençlik Politikaya Katılıyor", Prof. Dr. Naci Kepkep'ın "Özelleştirme Doğru Bir Çözüm mü?", Adnan Tönel'in "Özel Televizyonum Ozel" başlıkh yaalan da bulunuyor. Sibel Yağcı'run Bedn Baykam'ın Cannes'da gerçekleştırdjği sergi üzerine yazdığı "Cannes'de BirÇılgın Sergi", Esen Özman"ın Alı Ozgentürk'ün "Çıplak" filmi üzerine bir yazısı. kıtap tanıtımlan ve Semih Poroy"un karikatürleri de derginin bu sayısında yer ahyor. 'Folkmüzik ve Folkdans Festivali' Kültür Servisi -Organizasyonu 'İstanbul Folklor Müzik Gençliği Derneği"tarafından yürütülen "2. FOMGED Uluslararası Akdeniz Rüyası Folkmüzik ve Folkdans Festivali" bu yıl da 25-31 temmuz tarihleri arasında Antalya'da yapılacak. Festıvale 13 yabancı üikeden 15 grup katılacak. POLİTİK İSLAM, LAİKLİK, SOSYALİZM 1- Marfcsten, Din ve Maddecflik Ertuğrul Kurkçu, ÛmerLaçıner Yöneten. GulnurSavran 20 Temmuz 19941 Çarşamba - Saat 19.00 2- KapttatMtefme, SlyaMİ islam ve DOnya Deneyjml FaıkBulut. NıhatFalay Yoneten Iskender Savaşır 23 Temmuz 19941 Cumartesı - Saat 14JÛ0 3- Tanrimtftan 1950'tere TüıUyede Modemte»me, LaUk TMbşmatan ve İslam Taha Parla. BulentTanör Vöneten Ertuğnjl Kurkçu Z7 Temmuz 19941 Çarşamba-Saat 19 00 *• ISBOTar Sonrası Türklyede Siyasal fslaın Faık Bulut, Ruşen Çakır. Gencay Şaylan Yoneten NaılSatlıgan 30 Temmuz 19941 Cumartesı - Saat 1400 5- Türkiye'de Mezhepter, Tarfcattar ve Slvasal Mûcadete Reha Çamuroğlu. Orhan Koloğlu. Zekı Tombak Yöneten Iskender Savaşır 3 Ağustos 19941 Çarşamba -Saat 19JO0 6- Demokrml, Laiklik ve Sotyaltzm Murat Belge. Ruşen Çakır, Yavuz Sabuncu. Naıl Satlıgan Yoneten BulentForta 6Ağustos1994/Cumartesı-Saat 14 00 7- "AdH Düzen", Kurtuhjs Pro»e«l ve SocyaNzm Fatmagül Berktay. Fehmı Kolteoğlu, Mustafa Sonmez Yoneten SaruhanOluç 10 Ağustos 19941 Çarşamba-Saat 1900 8- FORUM: Türtlyode Slyaul Islama Kar»ı Sotyaltst Styasal Ç&zOm öneritcri Ertuğrul Kurkçu.ÖmerLaçıner, GulnurSavran FaıkBulut, NıhatFalay Iskender Savaşır. Taha Parla, BulentTanör, Ruşen Çakır Gencay Şaylan NaılSatlıgan. Reha Çamuroğlu. Orhan Koloğlu, Zekı Tombak, Murat Belge Yavuz Sabuncu. Bulent Forta, Fatmagül Berktay, Fehmı Kofteoğlu Mustafa Sonmez, Saruhan Oluç, Tektaş Ağaoglu Aydın Çubukçu, Gencay Gursoy, Oğuzhan Muftuoğlu, Bulent Somay 73 Ağustos 19941 Cumartesı- Saat 14 00 YerBılar ZambakSk 4/7Beyoğlu/lstanbul-Tel 2494286-2528134-2529278 L
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear