25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19TEMMUZ1994SALI 12 KULTUR 1. ULUSLARARASIİSTANBUL CAZ FESTİVALİ Festival'Kuzey Rüzgavhm'yia sonaeriyov KülrürServisi • Bir haftadır Istanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda esen caz rüz- garlan. bu akşam 'Kuzey Rüzgarlan'- yla sona eriyor. Kuzey Rüzgarlan Ge- cesi'nin konuklan, tanıdık isimler. îlk olarak uzun yıllardır Isveç'te yaşayan ünJü Türk trompetçi MuvafTak Falat ve beşlisi, ardından da yine yaşamını yurtdışında sürdüren Okay Temiz ve Magnetic Baod birer konser verecek cazseverlere. Ekonomik kriznedeniyle sponsor bulunamayan bu konserlerin gerçekleşebilmesı için İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile Reklamevi çalışan- lan elele vererek sponsorluğu üstlendi- ler. Bu yıl "Bu fstanbul Bizim, Bu Fes- tival Hepimizm" sloganıyla tûm güç- lûklere karşın dört uluslararası festiva- li başanyla tamamlayan fstanbui Kül- tûr ve Sanat Vakfı ile Reklamevi çalı- şanlannın bu jestine sanatçılar da ka- üldıiar 38 yıldır yurtdında yaşayan 1930 doğumlu Muvaffak(dünyada bilinen adıyla Maffy) Falay, Arıkara Mûzik Konservatuvan'nda trompet ve piya- no eğitinıi gördü ve müzik çalışmalan- na Ankara'da başladı. 1956 yılında Amenkan Caz Dergisi Down Beat'te şöyle bir yaa çıktı. "Dizzy Gilfcspie, Amerikan bükümetinin sanat elçisi ola- rak çıktığı Ortadoğu tumesi sırasında yeni, harika bir trompetçi keşferriğini ve onun Roy Elridge veva Miks Davis kadar iyi olduğunu söylüjor. Bu kişûıin adı Ahmet Muvaffak Fala> ve şu sıralar Türkiye'de , Ankara'daki tntime Casi- no'da cauşıyor". Falay, 1960'ta Almanya'nın Köln kentinde. Kıırt Edelhagen yönetimin- deki Radyo Orkestrasfna gırdi. Ardı- ndan Kenny Clarke-Francy Boland Big Band'e kaülarak tüm Avrupa'yı gezdı. fsvoçli trompetçi Ake Persson'- un tavsiyesı üzerine Maffy ılk kez 1960'ta Isveç'e gittı ve orada Harrj AmoMun Radyo Caz Orkestrası'nın bir üyesi oldu. Kısa bir süre sonra ise QuİDcy Jones'un orkestrasına katıldı ve onlarla birlikte çeşitlı kayıtlarda ve Arae SucksdorfTun "The Boy in the Tree" adü fılmının müzik kaydında yer aldı. George Russell Big Band de dahıl olmak üzere pek çok grupla sahneye çıktı. 1965'te îsveç Radvo Caz Grubu'na kaühp fsveç"e temelli yerleşmeye karar verdiyse de bütün Avrupa ve Ameri- ka'yı dolaşıp konserler vermeye de- vam ettı. 1970'te ıse Dizzy Gillespie'- nin Reunion Orkestrası'yla birlikte uzun bir Avrupa turnesine çıktı. Gil- lespie, Falay'a üzeri el işlemeli altın kaplı trompetini hediye etti. Bundan bir yıl sonra İsveçli ve Türk FESTİVALDEN İZLENİMLER Okay Temiz ve yeni grubu (yanda), Muvaffak Falay ve beşlisi bu akşam Açı- khava Tiyatrosu'nda. Cazın altyapısı yok ama potansiyel dinleyicisi var Kültür Servisi- Bu yıl ılk kez düzen- lenen Uluslararası lstanbul Caz Festı- vali, cazseverleri Açıkhava Tiyatrosu'- na topladı. Bu akşam sona erecek fes- tivali binlerce kişi izledi. Hiç aksatma- dan izleyenler kadar, sadece belirli konserlere gelenler de oldu. Ama Vir- tüözler Gecesi, festivalin tartışmasız en kalabalık akşamıydı. Izleyicilerle yapüğımız küçük söyleşilerle hem on- lann caz üzerine düşüncelerinı öğren- dik, hem de festıvalin nabzını tutmayı amaçladık: tnci Yörükoğlu- Festivalin ayn- lmasını tasvip etmiyorum. Çünlcü bir bütünsellik içinde gidiyordu. İnsam daha yoğun bir kültüre ahştınyordu. Aynlmamalıydı diyorum. Belki de bü- tünleşmemenın acısını çektiğimiz ıçin. Duygu Asena- Onceleri karşı çıktım, hatta yazdım da.. festival; kla- siğiyle, balesiyle, cazıyla bir bütündü. niye aynldılar djye sordum. Ama kon- serlere gelmeye başlayınca o kadar yanlış bir şey yapmadıklannı anladım. Hergün, hergece, belli birsaatten son- ra Esma Sultan'da gerçekten ünlü mü- zisyenlerle dolu dolu cazı yaşamak hiç de kötü bir şey değilmiş. Programı çok beğendim ve her firsatta çağn yapıyo- rum, özellikle parası olanlar bu festi- vale sahip çıksınlar. Murat Tannöver (sigortacı )- Caz festivalinı güzel buluvorum. Aynlması iyi oldu. Daha ılk senesi olmasına karşın bunun olumlu bır girişım ol- duğunu düşünüyorum. Caz festivali ileride daha da gelişecek kuşkusuz. tstanbul Festivali'nin programlan za- ten her zaman belli bir standardın üze- nnde oluyor. Bu festivaJin programı da başanlı. Açıkhava Tiyatrosu'nda olmasıçokgüzel. Bumekâncazkonser- leri için çok uygun. Mehmet Dedeoğiu-İlk defa yapılan bir festival. Caz konserlerinin lstanbul Festivali bünyesinden aynlması iyi bir şey bence. Ben çok iyi bir caz dinleyici- si değilım ama, konserlerde bulunmak çok güzel bırşe>. Açıkhava'da caz konserlen dinlemek çok güzel. Çok konser olsun ıstıvorum, insanlar dur- madan konserlere gitsin, bilet fıyatlan yüksek olmasın. İzlediğım konserlerde se>ircının katılımı çok iyıydı, katıhmaydı. Özellikle Bobby McFer- rin bu konuda çok başanlıydı. sahnesi çok iyıydi. "Brezilya GecesTnde seyir- cı konsere o kadar ısınamadı. Ünal Murat Asil (müzisyen)-Bence aynca bır caz festivali düzenlenmesıne gerek yoktu. Çünkü festivalin kap- samı bence iyiydi. Klasik, caz dıye aynlmasının hiçbır anlamı yok. Sade- ce dünyada bır takım şehirlerde caz festnallen olduğu ıçın bızde de olsun dendi herhalde. Bu nedenle de ayırdı- lar. Bence hiç gerek yoktu. Programı yetersız buluyorum. Şu an gelmesı ıs- tenen pek çok sanatçı îurne dönemin- de olduğu için festivale gelemez. Ge- lenlere lafım yok, onlar da çok büyük müzisyenler ama, kitlenin talebine yö- nelikdeğıl Fı>atlargayet ucuz Orhan Kahvaoğlu-Bu festival çok önemlı Herkesın caza yönelık knter- len var. Mesela benım açımdan bu ak- şamkı konser en önemlı konser (Gate- wav Üçlüsü, Mıchel Petrucaanı). Cazın değişık çızgılennden örnekler venyor. O >elpazeyı sunma olanağı yaratıyor. Cazmüzısyenlen İstanbul'a çok gelıyor ama, bır arada gelmiyorlar ve karşılaştırma olanağı olmuyor. Bu festıvallenn benim açımdan böyle bır önemı \ar Bır caz kültürü oluşturul- ması açısından bu festival çok önemli. Mekânsızlık Türkıye ıçın büyük bır ta- ühsızlık. Muzıkholler lazım. Hatta caz için ayn, rock ıçın ayn. Pat Met- heney geldi, 4 bın 5 yüz kişı geldi kon- sere. Kaseti çıkınca bın tane bile satmıyor. Caz kültürü yok bizde, ki- tap yok, kaynak yok. Türkive'de caz konserlen 1985'te başladı bence. Ki- tabı yok. alt>apısı >ok ama, potan- siyel bir dınleyıcısi var Müzik mü- zıktır son kertede. Bır duygu aiışveri- şıdir. Bülent Karpat-İlk kez geliyorum bu akşam (Vırtüözier Gecesi). Görü- yorum kı çok büvük bir ılgı var. Za- ten ben İstanbul'da gızlı bır caz dinle- yicisi olduğunu bılen ve buna inanan bır insanım. Hakikaten böyle bir et- kınlik Jstanbul ıçın mutlu bır ola> Festivalin aynlmasını olumlu bulu- yorum. Dün>anın her yennde caz festivalleri ayn yapılır. lyı bır uygu- lama olduğunu düşünüyorum müzisyenlerden oluşan "Grup Sevda" doğdu. Okay Temiz de bu gruba katıldı. Türk folk müzığinden ve mo- dern cazdan esintiler taşıyan Sevda, genış ızleyıa kitlelerine ulaştı ve bütün Fskandinavya'yı dolaşarak birçok konser verdi. Maffy, 1960 yıhndan başlayarak bariton saksofoncu Lars Gulün'le 1976'ya dek çaldı. 1985 yıhnda tenor saksofoncu Benrt Rosengren. trom- boncu Elvan Araa ve pıyanıst Ake Jo- hansson ile birlikte kendi altıksını kur- du. 1986'da "We Six" adh bır albüm çıkardılar. 1990 yılı başından ben de Stockholm'dekı Lilla Maria Restau- rant'ta müzik yapıyorlar. Lirik baladlar ve Charlie Parker'- dan blues'lar çalan grup. ıçlennde öz- gün besteler de bulunan geniş bir re- pertuvara sahip. İstanbul'a saksofon- da Bernt Rosengern. piyanoda Ake Jo- hansson ve basta Per-Ola Gadd'dan oluşan bır üçlüyle gelen Maffy Fa- lay'a, davulda Can Kozlu eşlik edecek. Bu gecenin diğer Şiırtdışında yaşa- yan Türk konuğtı', vurmalı çalgılann usta ısmi Okay Temiz. Türkive'de çok iyi tanınan Temiz, artık yurtdışında da günden güne artan bir popiilariteye sahip. 1967-1968 yıllannda UKi Te- mel'ın orkestrası ve kendi altıhsı ile birlikte Avrupa'yı dolaşan Temiz, İsveç'te tanışüğı Don Cherry'nın üçlü- sünde Güney Afnkalı basçı Johnny Dyani ile çalıştı 3971 "de ıse Grup Sevda'ya katıldı. Bır yıl sonra da basçı Dyani ve yıne Güney Afnkalı trom- petçi Mongezi Feza ile bir üçlü oluştur- du. Okav Temiz. 1974'te kurduğu gru- bu "Oriental Wind" ile iigınç bir senteze ulaştı. Bugüne kadar 200'den fazla fes- tivale katıldı ve yaklaşık 2600 konser verdı. Çoğunlukla Türk motifleri üze- rine kurulu bestelen, Afrika ve Güney Amenka ntımlerine de dayanıyor. Sa- natçmın doldurduğu albümler arası- nda en ünlü olanlan "Turkish Folk Dance", "Oriental Wind", "Chüa-Chi- ta" ve "Zikir" adını taşıyor.Okay Te- miz'in yeni grubu, lirik doğaçlamaya dayanan, genış bir repertuvara sahip ve bu özelliklerini klarnet, trompet, kanun, darbuka, davul ve vurmab çalgılar gibı zengjrt bır enstrümantal çeşitlıhkle gözler önüne senyorlar. Senaryosunu yazdığı, başrolünü üstlendiği ve yönettiği 'Büyük Yorgunluk' fılmiyle dikkati çeken Michel Blanc: Yeni birkomedidiliyaratmak istiyorum Kültür Servisi- Bu yıl Cannes Füm Festivali'nde Michel Blanc'ın senar- yosunu yanp yönettiği ve başrolünü oynadığı, "Grosse Fatigue" (Büyük Yorgunluk) adh fılmı, senaryo ve tek- nik ödülleri kazannuştı. Her şeyden önce bir komedi olarak tanımlanabi- lecek fılm, bu türün ötesinde çok farkJı bır yapım olarak değerlendırilmiş ve festivalin en ilgi çeken filmlerinden biri olmuştu. Ashnda bu fılmi görmeden önce onun hakkında fazla bilgi sahibı olmalan önerilmiyor seyircilere. Ama fılmin matrakbğı İconusunda bir ipucu vermek gerekirse; Michel Blanc'ın Michel Blanc'ı, CaroJe Bouquet'run Carole Bouquet'yi, konuk sanatçı- lann da konuk sanatçılan can- landırdığını söyleyebiliriz. Preoıiere dergisınin, oyuncu-yönetmen olarak "Büyük Yorgunluk"ta dikkatleri üze- rine çeken Michel Blanc yaptığı ilgmç söyleşıden alınülar sunuyoruz: Kara kutumu anyorum - Siz Michel Blanc nusuuz? Ben bu soruyu kendime tam 42 yıldır soruyorum. Bu oldukça kar- maşık bir konu ashnda... - Hiç ipucu yok mu? Yalruzca baa tahminlerde bulunu- yorum. Kara kutumu bulduğumda bu sorunu da halledeceğimi saruyorum. Ama onu bulduğumda çok farkü bır durumda olacağım da söylenemez. Aslında, ben onu parçalamayı tercih ederdim. • Bu filmde bir anlamda ondan kur- tulduğunuzu söyleyebüir miyiz? Yoo, hayır, bunu hiçbir zaman bi- lemeyiz. Bunlann arkasında kişisel sıkınülar var... Ben hiçbir zaman Ba- hsko'ya saldırmak istemedim! Hem de üzerimde Mickey desenli penyeyle, radyotere bağlanmış bir şekilde. - Neden Gilles Jacob'a (Cannes Fflm Festivali yönetkisi) rol verdiniz? Çünkü konu Cannes'da geçiyordu ve gerçek yaşamda olanlar fılmin içinde yer aü- yordu. Yer ve insan adlannın hepsi gerçekti. Böylece yanlı- şlan da göstermek ve her şeyi aynı planda ele almak iste- dim. 'Biz saçmalıyoruz!' - "Büyük Yorgunluk", sne- ma çevrelerinde geciyor ve Cannes Fihn Festivali'ne katı- lan 'yıküziarm görüntüleriyle başhyor. "Nubie bu bağlam- da pek çok ortak noktası oldu- ğunu söyleyebiliriz... "La Cite Du Peur" adlı fıl- mi görme fırsatı bulamadım, ama "Büyük Yorgunluk"u çekerken herhangi bir filme gönderme yapmak gibi bir amacım yoktu. "Gerçeklik"le çok karmaşık bir şekilde oy- namayı denedim. Ömeğin "Uçakta pilot var mı" sorusu beni güldürüyor. Ama bura- da insanlar "Biz saçmalıyo- »••«««••••••• J Michel Blanc. "Bundan sonrası için de yönetmenlik yapıp kendimle oyuncu olarak ilgilenmemeyi düşünüyorum. Sonuçta gün geçtikçe daha çok yönetmen olma isteği ile yanıp tutuşuyorum"diyor. daha değişik bir şekilde saçmalamayı deniyorum. Ben, daha anlaşılmaz bir tonda yeni bir komedi dili oluştur- maya çahşıyorum. Binnci dereceden gerçekçi komediler ya da kabare türii komediler yapmak ıstemiyorum. 42 yaşındayım ve kendime "Neden bu mesleği seçtün? Bu meslek beni nereye götürür" diye soruyorum. Ben bu mes- leği; bir gün bana dokunan, beni gül- düren şeylen insanlarla paylaşmak is- tedığimde onlara ulaşabilmek için seç- tim. Ben bir senaryo yazmaya baş- ladığımda, yapımalar genelde düşü- nüp bır konu bulurlar ve "tnsanlar bunu beğenirler, çünkü içinde şu şu var" derler. "Les Bronzes"de de böyle oldu örneğin Bu fılmı tamamlamamız için yapımalar bızı yönlendirdi. Ben yaz- madım, çünkü devamımn yapılmasını istemiyordum. Fakat filmde oynama- ya devam ettım, çünkü bunu istiyor- dum. "Marcbe A L'Ombre" adh film- de de başrolde yarattığım karaktenn ışlen sürekli ters gıdıyordu, başı bela- dan kurtulmuyordu. Bu yüzden de çok sıkıntılı bir tipti. "Büyük Yorgun- luk"ta ise durum farklı. Bu filmde bır kaba güldürii yapmak ıstedim. Kesın bir şekilde her şeyın üstune gıtmekti amacım. Herkesi eşit olarak ele aldım. Bu, insanlan dürtme fırsatı veriyordu bana. Bunun, insanlann hoşuna gide- ceğıni hiç sanmıyordum, çünkü bu tür şeyler genelde beni sıkar. Başkalan yaptığmda beğenmediğım ıçın ben böyle bir film gerçekleştirdim. Sonuç olarak "Büyük Yorgunluk"- un bana en çok benzeyen fılmim oldu- ğunu düşünüyorum. Filmi çekerken hep insanlann ne düşüneceğıni kestir- meye çalışıyordum. Sonra durdum ve kendi kendime onlann ne düşündüğü- nü nasıl bilebileceğimı sordum. Tabii bu soruyu "Kendi kendine bu saçma sonılan sormaktan vazgeç. Çünkü on- ların ne düşüneceğini şimdiden bileoil- men olanaksız" dedım 'İlk kez senaryo yazdım' - Filminizin "bir auteur filmi" olarak değeriendirilmesi sizi sıkıyor mu? Ben senaryoyu yazdığımda tam bir komedi ortaya çıkmıştı. Kışkırtıcı bır farsın ötesinde bır film yapmak gibi bir niyetim yoktu. Bana ilk kez bunuCarole Bouquet söylemıştı. Bu beni çok sevdirdi, oldukça etkileyici bir kompliman. - Filminizde Carole Bouquet'yi oy- natmanızm nedeni, Blier ile olan akra- balığı mıydı? Hayır. uzun zamandır onunla çalı- şmak istiyordum. Benim yarattığım kişılıği ancak onun canlandırabilece- ğine ınanıyordum. Fransa'da onun gibi ellı tane 'star' bulamazsınız. Caro- le gibı hem çok yetenekli hem de çok başanh bir oyuncunun böyle bir rolü kabul etmesı de çok sık rastlanan bir durum değildir. Onunla hiçbir sonın yaşamayacağımdan o kadar emindim ki! Çünkü gözlerine baktığınızda hiçbir soğukluk belirtisi görmüyorsunuz. Canlılığı ve zarafetiyle filme çok şey kazandırdı. • Senaryoyu tek baştnıza mı yazdınız? Evet. İlk kez senaryo yazdım. Baş- langıçta bunun çok zor olacagını, ba- şaramayacağımı düşünüyordum ama şartlar beni denemeye yöneltti. Tarun- mış insanlarla ilgili bir film yapmayı çok istiyordum, çünkü ben böyle bır ortamda yaşıyordum ve bunun, ko- medi olarak çok iyi işlenebilecek bir konu olduğundan emindim. Tabii se- yirciler için olaylann "arka yü- zü"nü görmek her zaman ilgi çekicı olmuştur. - Jenerikte "Bertrand Blier'- nin fıkrinden esınlenilerek çe- kılrniştır" denmesi yüzünden fılmin onunla özdeşleştirilme- sinden korkmadınız mı? Filmin Blier'nin filmlenne benzetilmesini Philippe Gair'- inkılere benzetılmesıne tercih edenm! Bu filmin bana en çok benzeyen fılmim olduğuna inanıyorum. Blier'nin bu filme katkıİannı yadsınamaz. - Kendi kendinizi yönetmek zor obnadı mı? Karakter karakterdir. Bu karakter de Michel Blanc'ın karşılığıdır, hepsı bu. Bu bir düşüncenin alınıp herhangi bır oyuncuya monte edilmesidir. Eğer böyle olmazsa, insanın yönettiği filmde oynaması psi- kiyatrik bir deney olur çıkar. Çekimler sırasında hem yönet- menlik yapıp hem de kendini yönetmenin gerçekten sıkıa bir iş olduğunu anladım.Bunu ruz!" diyorlar. Bunun bır kar- 'Büyük Yorgunluk'ta Carole Bouquet ile birlikte oynayan Blanc, filmin ona çok şey borçlu olduğunu belirterek, 'Carole gibi hem çok \etenekli hem de çok başanlı gerçekleştirmek benim ıçin ol- maşıkhğı yok ortada. Ben çok bir oyuncunun böyle bir rolü kabul etmesi de çok sık rastlanan bir durum değildir' diyor. Bouquet de fünıi bir 'auteur filmi' olarak değerlendiriyor. dukça zor oldu. Cazkeyfi sorunlan yok etti! Küttür Servisi- Istanbullu cazse- verler Açıkhava'yı doldurur ve her biri kendi dallanndaJysta' sayılan sanatçılan dinlerken sanatçılarla yapılan kontratlarda uluslararası standartlara uyuldu. Bu, tüm dünya genelınde uygulanan ve sanatçının çıkarlannı koruyan bir dizi koşulu içeriyor. Bu koşullardan en önemli- si, kuşkusuz konserler sırasında yapılan çekimler. Gerek fotoğraf ge- rekse video cekimleri üç dakıkayla sınırlı. Ama bu zaman sının basına pek çekici gelmiyor, çünkü ilk üç da- kıka sırasında sınırlı sayıda fotoğraf çekilebiliyor ve genelde sanatçılar konserin ortalanna doğru izleyici- lerle kaynaşıyor. Işte bu kaynaşma anını görüntülemek, sanatçının sah- nedeki ilginç pozlannı yakalayabil- mek isteyen fotoğrafçılar ve kame- ramanlar, çekımi ılk üç dakika ta- mamlama sınınnı zorunlu olarak aşıyorlar. Bu sırunn aşılması, izleyici ıçin fazla bir önem taşımamakla birlikte sanatçılar ve özellıkk festival düzen- leyialeri için büyük sorun yaratı>or. Festivali düzenleyen lstanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı yöneticileri, bu çekimlen önlemek için olabildiğince çaba gösteren görevblere karşı daha anlayışlı olunmasını nca ediyor. Bu- nun nedeni ise oldukça basit- Kon- ser sırasında sahne arkasından basını ızleyen menajerler, ızınsız çe- kim yapıldığı zaman anlaşmayı fes- hedebılir, tazmınat ve ya telif hakkı isteyebilir Bu tür bir sorunla karşı- laşmak isteme>en yöneticilerle iyi bir poz yakalama çabasındaki basın arasında bir kovalamacadır gidıyor. Görevliler her ne kadar tüm basın mensuplannı uyarsalar da, konser sırasında arada sırada birkaç fiaş patlıyor veyaflaşsızçekım yapanlar gözlenıyor. •k Brezilya Gecesı'nde sahneye çıkan Jean Toots Thielemans, az daha Türkıye'ye gınş yapamıyordu. Çünkü Toots'un Türkiye vizesi yoktu. Festival yönetıcilen, gelen sanatçılara iki üç günlük geçıa vize alındığını. böylehkle hiçbir sorunun yaşanmadığını belırtıyordu, ama Toots'un durumu bıraz farkbydı. Toots, vızesını Türkiye'nın Brezilya Konsolosluğu'ndan almahydı. Böy- le bır vizenın yokluğu, saatlenn 23. 00'ü göstermesı, dolayısıyla geçici vıze vermeye yetkıh hiç kımsenin bulunamayışı. belki de bir konsenn ıptalıne neden olacaktı. Havaalanı- nda bu sorunlar yaşanırken Açıkha- va, Bobby McFerrin'la kendinden geçiyordu. Sonunda festival >önetı- alen, tstanbul Valısi Hayri Kozakç- loğlu'nu e\inden arama>a karar ver- di. Kozakçıoğlu'nun talimatıyla ah- nan geçıcı vize sayesinde Toots Tür- kiye'ye giriş yaptı *Konser veren tüm sanatçılar. bilinçili ızlevialer karşısında sahne- ye cıkmaktan son derece memnun olduklannı belırtırken lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı yöneticilen. 22. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'ne katılan sanatçılann da aynı memnuniyeti duydueunu söy- ledi. •AOatevvay Üçlüsü'nün gıtansti John Abercrombie, unutkanhklar dızisıne bır yenısini ekledı. Konser öncesınde röportaj teklıfımızi kabul eden Abercrombie, verdiğı ran- devuyu unutarak lstanbul turuna çıktı. Arkadaşımız bir saatük umut- suz bekleyiş sonrasmda gazeteye geri döndü. Boynunda asıb duran gözlüğü unutup elindekı kağıdı "Ben bunu okuyamıyorum, benim yerime siz okur musunuz" sorusuyla sık sık karşı karşıya kalan festival yöneticilenne şans dilıyoruz. •Al Di Meola, Stanley Oarke ve Jean-Luc Ponty çıkarmayı düşün- düklen CD'dekı parçalan çalarken Açıkhava'nın dışında konserin dağılmasını bekleyen minibüs ve taksi şoförleri ilginç yorumlar yaptı. Bunlardan biri de, dışanya taşan müziğin Tokat havası' olarak yo- rumlanmasıydı. *Cuma günü konser veren Mar- la Glen, Marmara Oteli'nın belboy- lannın yeleğini çok beğendi ve sah- neye onunla çıktı. Konser sonrası- nda hızını alamayan Glen. ilk önce Hayal Kahvesi'ne, daha sonra da Caz Stop'a gitti. Her iki eğlence ye- rinde de şarkı söyleyip Türk müzis- yenlere eşilik eden Glen, sempatik davranışlanyla büyük ilgi gördü. •Cumartesi günkü konsennde Noa Kapahçarşı'dan aldığ) darbu- kayı kullanmayı ihmal etmedi. •*• Caz Festivali süresince caz- severlere kapılan açan Esma Sultan Jaz Club, gıriş ücreünın yüksek ol- ması (450 bin lira) nedeniyle fazla ilgi görmedi. Beklenenden çok daha az sayıda cazsever Esma Sultan'a geldi. Bunun üzerine konsere gelen seyirciler, biletleriyle Esma Sultan'a bedava olarak girebildiler. *Festıval yöneticilen, konser ve- ren sanatcılardan gelecekte kurmayı planladıklan müze için birer anı eş- yası istedi. Istisnasız olarak tüm sa- natçılar kendüenne ait bır eşyayı müzeye bağışladı. •*Petrucciani 'nin bulunduğu uçağın rötar yapması, konser prog- ramında değişikliğe neden oldu. Eski Dostlar Gecesi'nde ilk konseri vermesi beklenen Petrucciani, uçağının saat 19.00'da havaalanına inmesi nedeniyle ancak ikinci bö- lümde sahneye çıkabildi. Bu talihsiz rötar, Petruccianı'nin Gateway Üç- lüsü'ne eşlik etmesini de engelledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear