23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21HAZİRAN1994SALI HABERLER Karayalçın Boşnaklarla • İstanbul Haber Servisi- SHPGenelBaşkanıve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Kırklareli'ne yapüğı ziyaret sırasında Kavaklı kasabasındaki Bosna-Hersek'ten gelen mültecilerin kaldığı kampı da gezdi. Boşnaklann birçoğunun ağlayarak dinledıği konuşması sırasında Karayalçın, "Bosna-Hersek'te savaşın bir an önce sona ermesini ve sizlerin de can güvenliğiyle evlerinize dönmenizi dilerim. Ama Türkiye'de kalmak isterseniz kapımız sizlere açık" dedi. (Fotoğraf: AYŞE YILDIRIM) Emekli maaşları ödeniyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Devlet Bakanı Aykon Doğan, işçi emeklilerinin maaşlannın ödenmesi konusunda bir sıkınü olmadığını, maaşlann bugün ve perşembe günü ödeneceğini söyledi. Teknik Ekonomik Kunıl. Başbakan Tansu Çiller başkanlığında yaklaşık 3 saat süren toplantı yaptı. Toplanüdan sonra gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Doğan, "Emekli maaşlannı yann (bugün) ödüyoruz. Muntazaman. Herhangi bir ödeme sorunu yoktur"dedi. RTÜK üyeleri Çiller'le göpöştü • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Başbakan Tansu Çiller, dün Ali Baransel başkanlığındaki Radyo Televizyon Yüksek Kurulu (RTÜK) üyelerini eski Başbakanlık'taki makamında kabul etti. Çiller kabulde yaptığı konuşmada, koalisyon hükümeti olarak amaçlannın, konuşan ve çoğulcu demokrasinin hâkim olduğu bir Türkiye yaratmak olduğunu söyledi. RTÜK Başkanı Baransel de "Sansür kurulu değiliz, rehberimiz yasalardır "dedi. Yılmaz- Christopher görüşmesi •VVASHINGTON (Cumhuriyet) - ABD Başkan yardımcısı Al Gore'dan randevu talebinde bulunan. ancak bu isteği yoğun program gerekçesiyle reddedilen ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, dün 20 dakika kadar ABD Dışişleri Bakanı VVarren Christopher'la bir araya gelebildi. Yılmaz, Christopher'a, ABD Senatosu'nun Türkiye'ye 1994 yılı için dış yardıma yönelık olarak aldığı kararlar ile ABD'nin insan haklan ve Kıbns gibi konulardaki tuturnunun, iki ülke ilişkilerini zedeleyebileceğini söyledi. Meclis üyeleri görev bekliyor • istanbul Haber Servisi - RP'li İstanbul Bü>ükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın veto ettiği, meclis başkanvekiiliği seçimine ilişkin İstanbul 2 No'lu İdare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma karannın gerekçesi açıklandı. Mahkeme, "belediye başkanının seçimindeortaya çıkan belde halkı iradesinin, meclis seçiminde ortaya çıkan halk iradesinden daha üstün olduğu"na > karar verdi. ANAP'h Ali Kemal Özcan veSHP'UÖzkalYici, mahkeme karannın belediyeye tebliğ edilmesinden sonra görevi devralacaklannı söyledi. Uyduya sabotaj ihtimali yok • ANKARA (ANKA)- Ulaştırma Bakanı Mehmet Köstepen, ANAP Trabzon Milktvekili Eyüp Aşık'ın soru önergesine verdiği yanıtta, uydulann imalat ve fırlatma öncesi ile fırlatma anında defalarca kontrol edildiğini, yüzlerce kez değişik testlere tabi tutulduğunu belirtti. Karabük Demir-Çelik'in, 2.6 trilyonluk zarannın 2.1 trilyonu faaliyet dışı zarar Kardemir: Hep ver hiç ahııa • {çind7 Kurulu Raporu, Çiller'i yalanlıyor: "Karabük Tansu Çiller, Karabük Demir-Çelik Fabrikasrrun satılacağını, satılamazsa bu yılın sonunda kapatılacağını açıkla- Ş dı. Çillere göre Kardemir, devletin sır- y a n d a S İ a n n i n d a tında bir kambur; Kardemir işçileri de J V 7 „ i . ekonominin kanıru emen birer sülüktü- y e r aiülgl i n c e i e m e ler. "Kambur" a ve "sülükkr"ine yönelik saldınnın gerekçesi, fabrikamn zarar et- mesiydi. Bir kamu işletmesinin, hele he- le Karabük Demir-Çelik gibi bir ağırsa- nayi kuruluşunun kapatıhp kapatıl- mamasına karar verilirken ölçütün salt kar ya da zarar olamayacağı kanısında- yız. Kamu işletmelerine soğuk bir ban- kacı mantığıyla bakmarun, değerlendir- meyi salt bılanço rakamlan üstüne oturtmanın devlet yönetimiyle pek ilgisi yok. Karabük yöresinde, mahalle bak- kalının bile dile getirdiği bir söz var: Bir demir çelik işçisi, 20 kişilik istihdam ya- ratır. Bu hesapça, beş bin Kardemir işçi- — ; — : - ; — si, yüz binlik bir istihdam zincirinin ana 3500 İŞÇİ ve Ötesİ... haÖcasını oluşturuyor. Dahası. Kara- bük'süz bir Zonguldak, Karabük'süz bir Filyos LJmanı düşünmek mümkün değil. Bir başka deyişle Karabük'ün ka- deri, Zonguldak havzasında yaşayan milyonluk bir kitlenin kaderiyle bir ve özdeş. Ama tartışmayı biz gene de (yanlış ol- duğunu bile bile) kar- zarar hesaplan çerçevesinde kabullenelim. Bu noktada da utanılası bir yalan çarkı işliyor. Bir Kardemir mühendisinin deyişiyle "Adamuı eUerini, kollarını, a> aklarını kalın iplerle bağ- lamışsınız. Ayrıca her bir ayağına koca koca taşlar bağlayıp denize fırlatmışsınız. Sonra tutup 'Aaaa. bu yüzemiyor. İşe yaramaz. Bırakın boğul- sun' demenin akılla izanla insafia alakası »ar mı?" N'e dersmız, var mı? Şu Kardemir'in elinin kolunun nasıl bağ- landığını, sonra da nasıl "Zarar ediyor" denildiğini birkaç ara baçlık altında özetleyiverelim; rehabilite edilmelidir." yüksek (siz fahiş de diyebilirsiniz) faizle borç abnmıştır. Bu borçlar, şimdi aşın faizlerle katlanarak artmakta, Karde- mir'in zarannı ha bire yukan çekmekte- dir. Bu noktada "Gene de sağlıklı bir ku- rum, borçlannı ödemeüdir" denebilir. Doğru! Ama sağlıklı bir kurum. Karde- mir değil. Kardemir, Türkiye Demir-Çelik İş- letmesi Genel Müdürlüğü'ne bağlandı- ğında, genel müdürlük Ankara'ya ta- şındı. Karabük'teyken 80 dolayında memurla işler yürürken. bugün memur kadrosu 1000'eyaklaştı. Bu üretken ol- mayan istihdamın yükünü de Kardemir kalmadıktan sonra fıyatlara zam yapılı- yor. Birileri milyarlar, trilyonlar vurur- ken Kardemir zarar ediyor. Bu konuda işçiler inanıiması güç anılar aktanyor- lar. Zam açıklanmadan mal çekebilmek için demir tüccarlan öylesine acele eder- Iermiş ki, bir defasında yeni dökülmüş, fınndan taze çıkmış demirlerin yüklen- diği TIR kamyonu, sıcaktan tutuşup yanmış. İşçilerle konuşursanızdaha ilk cümle- lerde fark edersiniz. Karabük'ün işçisi, mühendisi şaşılası ölçülerde fabrika ile bütünleşmiş. "Biz" dediklerinde kendi- lerini mi, fabrikayı mı, kok fabrikasını, çelikhaneyi mi, yüksek fınnı mı kastedi- yorlar, anlayamazsınız. Belki de böyle bir fark, böylesi bir aynm yok. Kok fabrikasının ustabaşılanndan Zarar etmeden zarar etmek Zarar ediyor denen Karde- mir, 1988'e kadar kar edi- yordu. 1989'daki 137 gün- lük grev ve sonrasında za- rar etmeye başladı. 1993 yılında Kardemir'in zaran 2 trilyon 614 milyar lira... Bu, gerçekten büyük, çok büyük bir zarar. Bir fabrika. gerçekten de bu kadar zarar ediyorsa hiç zaman yitirilmeden kapatılmalı. Ama önce bu zarann "içeriğine" bakılmalı. Kardemir üstüne yazılmış bütün ra- porlarda şu çümle var: "...Ancak, 2,614 trilyonluk zarann 2.142 trilyonu faaliyet dışı zarar". Bu muhasebe jargonunun bizcıleyın sıradan yurttaşlar için anlamı şu: Faizler, komisyonlar. gecikme faiz- leri, kur farkından doğan zararlar vb. Yani fabrikamn gerçek bir zaranndan, üretimden kaynaklanan zaranndan söz edemeyiz. Mülkün sahibi devlet, "Başı- nızın çaresine bakın" dediğınden. yatı- nm fınansmanlan karşılanmadığından, işletme sermayesindeki erimeler gideril- mediğinden, kurum kredi piyasasından Kardemir işçileri, fabrika yönetinüne özerklik taıınmmasını demirinfîyatınıbelirleyebilmeyi istiyor. lamlara gelmiyor elbet. Kütük, çelikha- nede elde edilen demirin 10 santim ka- lınlığında ve 10 santim genişliğinde uzun, kalın bir metal kütle haline getiril- miş biçiminedeniyor. Bu "kûtûk"ten de ister inceli kalınlı çubuk inşaat demirleri elde ediliyor ya da köşebent demirleri, hatta raylar fılan. İşte çelik fınnlannda- ki ergjmiş demir cevherinin çeükleştiril- dikten sonra doğrudan kütük haline ge- tirilmesi, maliyet bakımından çok önemli. Kardemir'de böylesi biryatınm için 1989 yılında karar verilmiş, ihale açılmış ve ltalyan Danielli fırması, iha- leyi almış. 45 milyon dolarlık bir yatınm bu. Kilit önemde. Belki de "Kardemir kapatüsan mı kapatılmasuı mı?" tartış- malannı bıçak gibi kesecek önemde. İtalyan fırması yatınmın tümünü karşı- layan dış krediyi de kendi bulmuş. İlk iki buçuk yılı ödemesiz, on yıl vadeli dü- şük faizlı bir kredi. Bir tek koşul var: Devletin kefil olması. Karabük'ü kam- bur gibi gören ve elden çıkarmaya ka- rarlı görünen hükümet, bu kefaleti (pa- rayı değil kefaleti, yani bir imzayı) bi- linçie, inatla esirgiyor. Oysa gidin Karabük'te işçiye, mü- hendise, sendikacıya, hatta sokakta si- mit satan çocuklara sorun. Size, "Sürek- li kütük makinesini kuralım, Karabük zararı kapatır, kara geçer, geçmiş borç- larını da öder" diyeceklerdir. "Böyk önemli teknik işler çoluk çocuğa, işçiye fılan somlmaz, uzmanlara sormak la- zım" diyenler için, Kİ- GEM'in Karabük rapo- rundan bir bölüm akta- rabm. KİGEM, çok taraflı bulunursa Özçelik İş'in ra- porunu sunanz. "O da ta- raflıdır" denirse içinde en kararlı özelleştirme yandaş- lannın da (Başbakanlık temsilcileri, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı temsil- cileri. DPT Müsteşarbgı temsilcileri ve ünlü KOİ temsilcileri) yer aldığı, hü- kümetçe kurulmuş "Karde- mir İnceieme Kurulu Rapo- nı"ndan aktannz. Bu raporlann tümünde sürekli kütük tesisi yatınmırun gecikmesinin iki yılda 100 milyon dolarlık kayba yol açtığı. kurulduğu takdirde Kardemir'de kü- tük birim maliyetinin ton başına 89.5 dolar azalacağı, üretimde boşa giden hurda çekiyor. Aynca ve çok daha önemlisi Kardemir'in istihdam politikasında yaüyor. Kuruluşundan bu yana Karde- mir'deki çalışan sayısı hep değişmiş. Öyle ki 1989'da bir ara 17 bine bile ulaşmış. Ama sıcak üretimde, kok fabri- kasında. çelikhanede, yüksek fınnlarda, üretken işlerde çalısanlann sayısı hiç değişmemiş. Hemen her zaman 3.500 işçi Kardemir'i sırtlamış ve götürmüş. Sıcak demir TIR yakar Kardemir ürettiği demir-çeliğin fıya- tını belirleme yetkisine sahip değil. Nite- kim demir fiyatlanna zam yapılacağı el altından duyurulunca demir tüccarlan. tonlarca ve tonlarca demiri kapatıyor- lar. Stoklar tümüyle çekildikten, fabri- ka bahçesinde tek bir çubuk demir bile Mahmut Lslu, Mehmet Alaybeyoğlu, Yılmaz Savaş, sözü birbirlerinin ağzın- dan kaparak anlatı\orlar: "Biz hep verdik. Hiç almadık. Erde- mir'de yüzde 25.5 hissemiz »ar. Bir kuruş girmedi kasamı/a bu yüzden. Bu hissenin bugünkü değeri 20 trilyon. 'Zararımız' diye ortaya attıkları rakam, iki buçuk trilyon. Bu hissemi/e KOİ el koydu. Sus- tuk. Tuzla Tersanesi'nin vinçlerini biz yaptık. Şeker fabrikalarının çoğunu biz yaptık. Karakaya Baraj Köprüsti bura- dan, bu fabrikadan çıktı, L rfa Tüneli'nin demir işlerini biz yaptık. Hepsi bizden çıktı ve bir kuruş girmedi Karabük Demir- Çelik'e. Sonra da zarar ediyoruz, öyle açığının yüzde 6.9'a gerileyeceği, özgü) enerji tüketiminin ciddi ölçülerde düşe- cegi vurgulanıyor. Sürekli kütük tesisiy- le ilgili son bir notu aktarahm: "Tesis, Kardemir'e yılda 60 milyon dolar tasar- ruf sağlayacaktır!" Dolan 32 bin lira kabul edin veçarpın bakalım 60 milyon dolarla: 1 trilyon 920 milyar lira yapar. Yani yaklaşık 2 tril- yon lira. Dönün şimdi birkaç paragraf yukanya ve Kardemir'in yıllık zarannın kaç trilyon olduğunu bulun. Sonra da "Kardemir zarar mı ediyor; bilerek, iste- yerek zarar mı ettiriliyor" sorusunu ken- diniz yanıtlavın. mi? Bunu diyene yuf olsun. Bin kere yuf TOD şimdi S H P ' d e olsun..." ' ' —*-?-- "Kütük", demir-çelikçilerin dilinde. dallan kesilmiş ağaç gövdesi gibi an- Kardemir işçilerinden seçmeler u Kardemir işçisi. bu fotoğraf çekildiğinde 1200 derecede ergimiş demir cevherinden çelik üretiyordu. Siz bu yazıyı okurken o artık bir emekli. Adı? Adı hiç önemli değil. Nedenini aşağıda aynen aktardığınuz sözlerinden siz çıkann: Bir hafta sonra emekliyim ben beyim. Bak kağıduna. Gördün mü? İki günüm kaldı bu çelikhanede. Gencecik bir delikanlıyken girdim ve şimdi gidiyonım. İstesem emekli oünazdım. Ama oluyorum. "Kardemir'de işçi doluymuş. İhtiyaçtan çok işçi varmış. Fabrika o yüzden zarar ediyormuş" diyenieri susturmak için gidiyonım. Yalnız ben değil. Bu yılın sonunda 800 işçi emeklive ayrılıyor. O zaman işçi mevcudu inecek 3.800'e. Bak bu fabrika 1989'da 17 bin işçi çauştırırkendekâretri.Ettidebizlerekârpayıbiledağıtıldı. Ama şimdi bizi bahane ediyorlar. Peki gidiyoruz biz. Emekli oluyoruz. Bunca bilgj birikimimiz, deneyimiz, hü- nerimiz... Tamam gidiyoruz. Acaba işçi sayısı 3.800'e inince ne divecek Ankaradaki efendiler. haııımefendiler? İşte bunu çok merak ediyorum. Çok... Yılmaz Savaş (Kok Fabrikasında ustabaşı): İsteklerimi: pek basit bizim. Genelmüdürlük yeniden Karabük 'e dönsün. Fabrika yönetünine özerklik tanmsın. Demirinfiyatmı biz saptayabilelim. Ve politikacılar çeksinler ellerini Kardemir 'den. Bir de şu bizim kütük makinesine devlet kefil olsun. Ötesinibize bıraksmlar. Görsünlerbakalım o zaman. Kardemir zarar mı ediyormuş, kârmı? Yılmaz Ayar (Ustabaşı): Bak bu benim çalıştığım bölümde, emeklilikten sonra en uzun yaşayan beş yıl daha yaşıyor. Sadece beş yıl daha. Burada sekiz çeşit gaz soluyoruz biz. Taşkömüründen çıkan 8 çeşit gaz. Çoğukanserojen. Sonra tutmuşlar "Kardemir'deişçinin ücreti 14 milyon, genel müdür alıyor 10 milyon'' diye ahkam kesiyorlar. Benim ücretim bana anamın ak sütü gibi helal. Eğer bir yanlışhk varsagenel müdürün maaşmdadır. Onudüzeltsinler... Reşal Kaya (Çetikhane 'de işçi): Bize sülük dediler. Sülük benim bildiğim kan emer. Sülük arıyorlarsagitsinler Ankara 'da arasınlar. Oradabirsürükan emici sülük var. Gitsinler özel sektörde arasınlar. Baksmlar bakalım oradakimler kimlerin kanımemiyor... Ayhan PekuzunfÇetikhane işçisi): Bizi kö'şeye sıkıştırıyorlar beyim. Bizi köşeye sıkıştırıyorlar. Ama eçerburasıkapatılırsa... Sen kediyi kovalasan kaçar değil mi? Kaçar, kaçar, kaçar. Köşeye sıkışınca, kaçacağıyer kalmaymca neyapar kedi? Karabük Demir Çelik kapatüırsa bizim gideceğimiz, kaçacağunız yerkalmaz. Bunusakın unutmasmlar... Yukanda değindik; Çiller'in Kara- bük'ü kapatma karan bölgede ve ülke- de bomba gibi patlayınca, ilkin bir şaş- kınlık yaşandı. Kimse cumhuriyetin simgelerinden birinin böyle "karakuşi" bir hükümle kapatılabileceğine inana- madı. Şaşkınlık geçince, işçisinden sendika- cısına. mühendisinden teknik eleman odalanna kadar kollar sıvandı. Kara- bük üstüne örülen yalan duvarlan, delik deşik edilmeye başlandı. Raporlar ra- porlan kovaladı. Sonunda hükümet or- tağı aslan sosyal demokratlar da kı- mıldamak zorunda kaldılar. Bir inceie- me kurulu oluşturulması kararlaştınldı. Karayalçın, böylesi bir kurul oluşturu- lacağını. kesin karann bu kunılun rapo- rundan sonra verilmesi gereğini Başba- kan'ına anlattı. Karayalçın'ın Başbaka- nı da "Ö> leyse bizim çocuklardan da alın o kurula. Bir tür hükümet komisyonu ol- sun" dedi. İnceieme Kurulu'na "Çiller'- in çocukları" da alındı ve geçen günlerde kurul. kalın bir ana rapor ve ince bir özet raporu tamamlayıp Başbakan \'ardıması Karayalçın'a sundu. Ye- minlı özelleştirme yandaşlannın da yer aldığı komisyon raporunu uzun uzun aktarmayacağız. Ama sonuç cümlesi gerçekten önemli. Aynen şöyle yazıyor: "Kardemir kapatümavıp rehabilite edilerek çalışmaya devam etmelidir." Bu rapor, Karayalçın'a geçen günler- de sunuldu. Karavalçın, raporun içeri- ğini açıklamadı. Raporu Başbakan'a sunacağını belirtmekle yetindi. O gün bugündür dc nc bir ses, ne bir soluk. Şimdi Kardemir işçileri. Karabük halkı, Zonguldak havzası raporun sonucuna göre hükümetin karannı bekliyorlar. Umut ve gerginlik bir arada... Çiller. "Dediğim dedik, çaldığım dü- dük" deyip Kardemir'i kapatmakta ıs- rarlıysa ve televizyon kameralannın önünde söylediği gibi, isteyene beş para almadan devretmeye hazırsa Karde- mir'de çelikhane işçisi Ergiin Üstün, Kardemir'i almaya hazır ve talip. Göz- lerinin derinliklerine kadar yayılan ço- cuksu gülüşüyle konuşuyor: "Bedavavsa ben de alırrnı abi. Bu fab- rikamn yalnız hurdası trilyonlar eder. Zaten burayı kapattırıp yok fjyatuıa kapmak isteyenler de başka bir hesap yapmıyorlar ki..." Ülkemizin en önemli ağır sanayi ku- ruluşlanndan birini hurdaya çıkanp ka- patmak bir cinayet. ÜsteÜk "faüi meç- hul" fılan da değil... YARIN: Özelleştirilmiş SEK'İ bir daha özelleştirmek. GONDUZ GOZUYLE MELIH CEVDET ANDAY pnlar da Ozgürlük İstemiyorlap Türk Ceza Kanunu'nun 141. ve 142. maddelerinin kal- dırılması sırasında, bizim solcu kesim 163. maddenin kaldırılmasına da yeşil ışık yakmıştı. Ben o görüşte de- ğildim; çünkü "herkese ozgürlük"anlayışı içinde şeriat- çılığın yer alması gerektiğine inanmıyordum. Temel sorunumuz, siyasal savaşımı demokratik dü- zen içinde sürdürmek ise, sağ-sol kavramlarını yeniden değerlendirmemiz kaçınılmaz, dahası ivedi bir zorunlu- luktur. Şeriatçılığın da özgürlüğe gereksemesi olduğu hangi mantıkla savunulabilir? Demokratikleşme paketi dolayısıyle B.M.M. ilgili ko- misyonunda 24. madde konusunun uyandırdığı tartışma sadece düşündürücü değil, kara kara düşündürücüdür. Refah Partisi*24. madde içindeki şu bölümün kaldırılma- sını istemektedir: "Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayan- dırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağla- ma amacıyla her ne surette olursa olsun, din veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz." Bu maddenin kaldırılmasını istemek, "Ben din duygu- larını sömürmek istiyorum" demekle birdir. Buraya gelindiğinde, bizim dinsel köktencilerin söyle- yecekleri sözü duyar gibi oluyorum: "Dince kutsal olan şeyler, devletimiz için de kutsal sa- yılmalıdır. Çünkü bu milletin yüzde doksan dokuzu Müs- lümandır. Devlet, nasıl olur da, bunun dışında kalabi- lir?" Bu düşünce, laik bir düzende yaşama özgürlüğünü yok etmekten başka anlama gelmez. İşte "aşınsağ"diyeadlandırılan şeriatçı politikayada ozgürlük tanımanın bizi getirip bıraktığı çıkmaz budur. Bu durum karşısında kimi sağduyulu düşünürümü- zün, "Bunlar bizim özgürlüğümüzü yok etmek için öz- gürlükleri kullanıyorlar" demesi bundandır ve böyle dü- şünmek elbette doğrudur. Doğrudur, ama eksiktir. İşte şimdi konumuzun bamteline geldik. Şeriatçılar, kendileri için de ozgürlük istemiyorlar; "Egemenlik milletin değil, Allah'ındır" demeleri bunun açık bir kanıtıdır: Devlet, Tanrı'nın buyrukları uyarınca yönetilir; bu konuda kimsenin, ama hiç kimsenin düşün- cesi, dileği, önerisi, sözü olamaz. Mutluluk o buyruklara ucu ucuna uymakla gerçekleşir. İşte budur şeriatçıların varmak istedikleri amaç. Kendisi için ozgürlük istemeyen, başkası için neden istesin! Şeriatçı, yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu sık sık yinelenen halktan gerekli oyu aldığı gün bize di- yecektir ki: "Ozgürlük sizin programınızda vardı, bizim programı- mızda yoktur." Kendisi için özgürlüğün değerini bilmeyen, başkası için hiç bilmez. Partilerarası komisyon Amıyusa için yine uzkşmayok• Anayasa değişikliğiyle ilgili çahşmalannı sürdüren ~ partilerarası komisyonda ANAP'ın ısrarlı tavn nedeniyle 84. madde üzerinde anlaşmaya vanlamadı. Komisyonda din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. maddenin daha önce üzerinde uzlaşma sağlanan 14. madde ile birlikte ele alınması benimsendi. . ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Anayasa değişikliği ile ilgili çaiışmalannı sürdüren partilerarası komisyonda, kilit maddeler üzerinde yine uzlaş- ma sağlanamadı. ANAP'ın ıs- rarh tavn nedeniyle 84. madde- de anlaşma zemini bulunamaz- ken din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. maddenin daha önce üzerinde uzlaşma sağla- nan 14. madde ile birlikte ele alınması benimsendi. TBMM Başkanı Hüsamettin Cindonık'un yurtdışında olma- sı nedeniyle partilerarası komis- yon dünkü toplantısını DYP Grup Başkanvekiü Nevzat Er- can'ın başkanlığında gerçekleş- tirdi. 5 saat süren toplantıda, SHP temsilcileri. kapaulan bir siyasi partiye üye milletvekille- rinin. MecÛs üyeliklerinin düş- mesini öngören ve DEP'in Anayasa Mahkemesi'nce kapa- tılması ile günceilik kazanan 84. maddenin değişikliğini günde- me getirdiler. DYP'nin de des- tek verdiği bu öneriye ANAP, sert bir biçimde karşı çıktı. ANAP'ın bu tavn üzerine 84. madde ile ilgili bir uzlaşma sağ- lanamadı. Toplantıda, parti temsilcileri- ni en çok uğraştıran konu, laik- lik ile ilgili 24. madde oldu. Bu madde üzerinde bir uzlaşma sağlanamazken daha önce üze- rinde anlaşmaya vanlan 14. madde de yeniden ele alındı. ANAP'hlann isteği üzerine. 24. maddenin, 14. madde ile birlik- te ele alınması kararlaştınldı. Ancak. bu iki maddenin birlik- te ele alınması durumunda nasıl bir düzenleme yapılacağına iliş- kin anlaşmaya vanlamadı. Partilerarası komisyonun dünkü çalışmalan sırasında. toplantı hak ve özgürlüklerini düzenleyen 33. ve 34. maddeler üzerinde önemli ölçüde uzlaş- ma havası doğdu. SHP'nin öne- risi üzerine, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen 34. maddenin son fıkrasının kaldı- nlması benimsendi. Buna göre dernekler. vakıflar, sendikalar ve kamu kurumu rüteliğindeki meslek kuruluşlan, kendi konu ve amaçlan dışında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyebile- cekler. Demek kurma özgürlüğü ile ilgili 33. madde konusunda ise SHP'nin önerileri doğrultusun- da haarlanan bir metin ele ahn- dı. Derneklere, sendikalara ve vakıflara, siyasi amaç gütme ve siyasi faaliyette bulunup siyasi partilerden destek görme yasa- ğını kaldıran bu düzenlemeye de ANAP'blar karşı çıkü. ANAP'ın bu cekincesi üzerine 33. maddenin de yann yapıla- cak toplantıda yeniden ele alı- nacağı bildirildi. RP' li Başeğmez'den ilginç iddia: Sorhoş obnayocok kadariçkihavamdeğilANKARA (UBA) - Refah Partisi (RP) İstanbul Milletve- kili Mukadder Başeğmez "Şa- rap dışındaki içkilerin sarhoş oluncaya kadar içUmezse ha- ram olduğunu sanmıyorum" dedi. RP'nin "yenilikçi" grubu- nun öncülerinden İstanbul Milletvekili Mukadder Başeğ- mez, İslam dininde bazı şeyle- rin yanlış yorumlandığmı ve uygulandığını belirterek şunla- n söyledi: "Ancak ben bu konuda ferva vermeye yetkih' de değilim, bu yönde bir çalışmam falan da yok. Ancak bakın Hanefi mez- hebinin imamı, İmam Hanifi o zaman diyor ki (illa ki şarap içe- ne) hat cezası verilsin. Yani fa- laka ve hapis cezası. Diğer içe- ceklerin, diğer kevif verici içe- ceklerin alınması şarap kadar günah ve yasak olarak değer- lendirilmemiş İmam Hanifi ta- rafından. Bu demek değildir ki şarap dtşındakiler icilsin, onlar da zararlı ama illa ki şarap içe- ne ceza verildiğine göre demek ki bir detay var orada." Başeğmez, sarhoş oluncaya kadar içilmemesi halinde şarap dışındakilerin haram olmadı- ğını sandığıru belirterek "Me- sela adam iki pannak viskiyi veya bir dubie cin toniği icivor ama sarhoş olmuyor" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear