22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8MAYIS1994PA2AR 10 PAZAR YAZILARI I i Kınm hemşiresi azizeoluyor140 yıl önce şu içinde bulun- duğumuz aylarda süren Kınm Savaşı sırasında Üsküdar'da şimdiki Selimiye Kışlası'nda didinen ünlü İngiliz hemşireyi herkes bilir: Florence Nightin- gale. Ama onun yanında didi- nen diğer genç hemşireleri kimse bilmez. İşte bunlardan biri ashnda patronundan da o kadar çok didinmiş ve.uğraş- mış ki, 140 yıl aradan sonra Vatikan, kendisini Azize ilan etmeye hazırlanıyor. Florence herhalde duysa kıskançhktan çatlardı. Hemşire Frances Margaret Taylor, o dönemin yöntemince aynı zamanda Katolik bir ra- hibeymiş. Sadece Üsküdar'da yaralı balcmakla kalmamış. Londra'ya dönünce, evsiz barksız berduşlara da kol ka- nat germiş. Kötü yola düşen kadınlara da. Sonra bakmış ki. bu iş tek başına olmuyor. tan- kat benzeri bir örgütlenmeye gitmiş. Şirket kurar gibi bir iş bu. Kutsal Kalp adlı bir tarikat kurmuş. Onu izleyip ondan et- kilenenler de dört bir yanda bu tarikaün şubelerini açmışlar. Halen 40 manastırda şubesi var. Frances, 1832 doğumlu. Ba- LONDRA EDİP EMİL ÖYMEN bası Anglikan papazı. 10 kar- deşten en küçüğü olan Fran- ces. daha genç yaşta, kötü yola düşmüş kadınlara yardıma başlanuş. Kınm Savaşı başla- yınca genç hemşıre gerekmiş orduya. Yaşı tutmadığı halde gönüllü yazılmış. Selimiye'de Florence Nıghtıngale'in yanın- da çalışmış. Savaştan sonra Katolik olmuş. İngiltere"ye dönû'şünde Londra, o dönemin en vahşi kapitalizminın merkezi. Ölen ölüyor. sağ kalan kabyor. Ne sosyal devlet \ ar, ne sigorta, ne yasa. Rahibe Frances, beş pa- rasız ne yapacak 0 Oturup ki- tap yazmış: "İngiliz hastaneleri ve hemşireler" diye. Yazar ola- rak da tanınmış. 1900 yılında öldüğünde, yaşamım hayır iş- lerine adamış bir azize zaten. Şimdı Vatikan'a düşen. onu resmen Azize olarak ilan et- mek. Cadıları yakarak girilir mayıs ayına Mayıs birçok şeyin haberci- si. Geceyle gündüzün birleş- mesinın umutla beklenen yazın ve tatilin... 30 nisan gecesi burada cadı- laryakıhr. En azından, geçrrüş- te cadı olarak kabul edilen ga- riban kadınlann yakılmış ol- malanndan ötürü, o gece ateş yakma geleneği sürdürülür. Zavallı kadınlann ahı tutmuş olmalı ki bunca yıldır burada- yım, sanınm en çok bir iki kez gördüm şakır şakır yağmur yağmayan bir 30 nisan gecesi- ni. Oysa hazırlıklara epey ön- ceden başlanıhr. Bahçelenni temizleyen halkın, parklan ya- za hazırlayan işçilenn topla- dıklan çalı-cırpı, uygun açık- lıklara yığılır. Gazetelerde, "Vallborg" dıye kısaca adlan- dınlan bu gecenin kentın hangı açıklıklannda. ne zaman kut- lanacağı yazılır. Çoluk-cocuk. keyifle bekler ateşe gidip içine şu-bu atmayı. Babalar hızla içerler yola çıkmadan. Genç- ler, öğleden balamıştır şu ya da bu yolla edindikleri biralan, şaraplan içmeye. Polis, "son yıllann en yonıcu gecesini ya- şadığını" açıklar. Ateşe gitme- GLRHAN L'ÇKAN den önce ev ınde başlayan. ora- da cepten devam eden ve dö- nünce hızını sürdüre'n babalar ve onlara fazla gende kalma- dan katılan anneler, geç saat- lerde sızdıklannda tatsız tele- fonlarla uyanabilirler. Örneğin bir hastaneden arayan kişi, "Kızuuzm midcsini yıkadık, ge- lin alın" dıyebılir. Ya da kapıyı çalan polıs, yepyenı giysilen- nın üzenne kusmuş, yerde mi gökte mi olduğunu bilmeyen genci evine teslim eder. Aruk mayısa ginlmıştir. Ba- şağnsıyla, beklenüyle ve ka- ranlık günleri geride bırakma- nın mutluluğuyla. Sırada, ha- zirandan kutlanacak olan "Ya- zortası Bayramı" vardır. O za- mana dek. tur şırketlennin ka- taloglanna bakılır, çıkışmayan parayla yapılacak olmayan yolculuklar düşünülür. Çöpegidenmilyarlar Hasta mı oldunuz? Ilaç mı ge- rekli? Sigortalısımz. Gidin sigor- ta hastahanesine, alın. Önce gı- rin numara kuyruğuna. Sonra doktor kuyruğu, arkasından re- çete, fıyat tespit kuyruğu, para ödeme kuyruğu ve en son da ec- zane kuyruğu. Sabah 7'de sigor- ta hastanesine giden, öğle 12'de elinde ilacı yorgun. fakat mutlu evinin yolunu tutar. İstanbul'da yaşayan sıgortabnın alın- yazısıdır bu. Almanya'da yaşayan sigortab sağlığına meraklıdır. En ufak hastahk belirtısınde sigorta dok- turundan randevu ahp, mua>e- nehanesine gıder, ilaç yazdınr. Mutlu olur. Alman hastahk sigortalan doktorlann yazdığı ilaçlara yılda tam 24 milyar mark öde- mekte. Yapılan bir araştırmaya göre hastalar heryıl bu ılaçlann beşte birini çöpe atmakta. Eczaneden ahnıp. hiç kullanılmadan ya da az kullanıldıktan sonra çöpe atı- lan ilaçlar 27 bin ton! 5 milyar mark değerinde! ÇevTe kırlihğini önlemeye kat- kıda bulunmak amacıyla evinız- dekı tanhi geçmış ılaçlan çöpe atmak yerine eczaneye götürüp bırakma olanağınız var. Bura- larda toplanıp. özel çöplüklere konan ilaçlardan % 36'sı hıç açı- lmamış, % 40'mın ise yansı kul- lanılmış. Geri kalanı da % 20 dolulukta. Çöpe atılan 5 milyar markın yanı sıra ılaanı sonuna kadar al- mayanlann hastahklannın tek- rarlaması sonucu ortaya çıkan yeni tedavi gıderleri de sigorta- lan ürkütücü bir düzeye ula§- makta. Sözü geçen araştırma, hasta Almanlara kişi başına yılda 405 draje hap verildıginı de ortaya çıkarmış. Bu 'ilaç bolluğu"ndu 27 bin tonu çöpe atıbrsa şaşma- mak gerek Cermenlerçocukzevkiıri keşfettiAlmanya'da çocuk patlaması ya- şanıyor. Her yerde bebek arabalan, bi- beronlar, çaylar, kutu mamalar, kul- lanılmış çocuk giysileri satan dükkan- lar; herkesin kucağında bir velet adeta. Berlin'in üç milyon dolayındakı nüfu- sunun üçte biri, tek kişilik hanelerden oluşuyor istatistiklere göre. Her üç ev- den birinde bir kadın, bir erkek tek başına yaşamakta. Yalnız kadınlar ağırlıkta, çünkü erkeklerin boşanma- dan sonra kadınlar gibi uzun süre yalnız kalmayıp ikinci kez gerdeğe gir- diği de istatıstiklerle sabit. Aynca Al- manya'da gerek erkeklerin daha kısa ömürlü olmasından gerekse savaştan ötürü daha çok yaşlı kadın var erkek- ten. Neyse, biz yine çocuklara döneh'm. 68 kuşağı çocuksuzdu. Devrim yap- maktan, çocuk yapmaya zamanlan yoktu. Hem kadınlar. kendilerini mec- buren eve bağlayan çocuğu değil, da- ha çok işi, mesleği tercih etmişti. Bu tercihın bugünkü yansıması Alman- ya'da nüfusun "yaşülığmı" beraberin- de getirdi. Neo faşistlerin ve muhafa- zakar sağın "Nesümiz tükeniyor" çığlı- klanna yol a<ü. "Tavşan hızıvla üre- yen" Türklerin, günün birinde Alman- ya'da nüfusun çoğunluğunu ele geçir- meleri ihtimali üzerinde duruldu. Vi- yana kapılanndan püskürtülen Türk"- ün bu kez kendi yatak odasında geliş- tirdiği "süahlaria" Alman'ı ıçerden vurma senaryolan ortaya atıldı ve oy toplandı. ^ Ama hayat, Neo Nazileri bu yön- den de haİcsız çıkartıyor: Son bir iki yıldır Cermenler de çocuk yapmanın zevkini keşfetmiş olsalar gerek, "ari ırk" (Türkler kadar olmasa bile) hızla ürüyor. 68 kuşağından sosyologlar "Neden çocuk" sorusuna cevap ara- makla meşgul. Genel kanıya göre insanlann bugün daha çok çocuk yapmasındaki en önemli etken, toplumda artan yalnız- lıklara, yabancılaşmaya ve edilginliğe karşı çocuğa sanlma ihtiyacı. Değiştir- BERLİN DtLEK ZAPTÇ1OĞLU mek bir yana. en ufak biçimde etkıle- mekten bile aciz kalınan koşullar kar- şısında çocuk, insanlann doğrudan etki altına alabilecekleri, "yoğurabile- cekleri" bir varlık sayılıyor. En önem- lisi, çocuk. anne babasına muhtaç. Ve binnin insana böylesine muhtaç ve bağlı olması, insanlan her şeyden çok tatmin edıyor. Hele herkesin iş yerinde "ikame edilebilir" olduğu günümüzde. Almanya'da çocuklar, hiçbir zaman bugünkü boyutlarda önemsenmemiş- ti. Çocuk eğitimi, pedagojisi, psikolo- jisi; hangi oyuncaklann daha "doğnı" olduğundan hangi yiyeceğin daha sağ- hklı olduğuna kadar bütün bir sanayi branşı bundan geçiniyor. Her kentin bir "çocuk rehberi" var. En iyı çocuk bahçeleri. en temiz yiyecekler. en ko- lay seyahat yollan. en "çocuğa uygun" lokantalar. Dün kafalannda "Ben ne- den böyle oldum" sorusuna cevap arar- ken çocukluğunun ısdıraplannı deşen yetişkinler. bugün "kendi" çocuklannı "her şeyi doğru yapacakları" bırer de- ney aracı olarak görüyorlar. Doğur- ma salgınına. yirmi yıl önce çocuğa hayır diyen 68 kuşağı kadınlar da ka- tıldı. Yaşı geçmeden bir çocuk sahibı olmak isteyenlerin artmasıyla doğur- ma yaş ortalaması 35'lere yükseldi. Üstelik maddi durumu uygun kadın- lar, anne olunca mesleklerini bırakıp eve dönmekte artık hiçbir beis görmü- yorlar. Dışarda çalışmayan kadın ayı- planmıyor. Beyaz ten yine makbul artık. Kendilerine böylesine büyük önem affedilen ve soğuk dünyada yegane sı- caklık kaynağı olarak görülen çocuk- lar ise, anne-babalannın sandığı yön- de gelişmeyecek kadar bağımsızlar kuşkusuz. Sadece zehirsiz boyayla bo- yanmış tahta oyuncaklarla büyüyen çocuğun, atari hastası olmamasınin bir garantisi yok. Şiddet unsuru içeren bütün fılmlerden uzak yetişen çocuk, pekala avludaki kedinin kuyruğunu kesebilir. Nitekim Tel Aviv'de yapılan bir araştırma sonucunda şu artaya çık- mış: Küçük çocuklar, anne babalan- nın kendilerine eşit muamele etmesin- den, her şeyı uzun uzadıya açıklama- sından, anne veya baba yerine isimle- riyle hitap ettirmelerinden çok şika- yetçiymiş. Ergenlik öncesi çocuklar "Biz eşitlik değil, korunma ve şefkat is- tiyonız" diyorlar. Büyüdüklen ise, "Anne, artık beni okula gönderirken kapııun önünde öpme, elaleme rezil olu- yorum" demelennden anlaşıbyor. Çocuğun hayatında en çok ihtiyaç duyduğu şey olan sevginin ise hiçbir kent çocuk rehberinde adresi yok. Yaşayanbir kayıbınanası a t 8 1 1 2 1 1 1 Ç3 ^111 *18 Avrupa kıtasından kopan Ingiltere'yi, insanoğlu c l U K U n » d I U < i r i n a U l K K a i v e n i d e n anakara>a bağladı. 200 yülık düş gerçekleşti ve 50İ5 km. uzunluğundaki Manş Tiineli, Fransızlarla Ingilizleri birleştirdi. Açılışa katıJan İngiltere Krâliçesi 1. Elizabeth ik Fransa Cumhurbaşkam IVBtterrand, iki tren arasuıa gerili tnavi, kımıızı ve beyaz kurdeleyi kestikten sonra Kraliçe'nin RoIJs Royce'u ik trene binerek Ingiltere'ye geçtiler. Tünelin j eni bir terörist tipini de beraberinde getinnesinden korkuluyor: Denizaltı korsanlan. Analık zor. Savaş daha zor. Savaşa giden askenn anası ol- mak en zoru. Yıllar öncesiydi. Viktor'un askerden dönmesine az kalmıştı. Annesi yolunu göz- lemeye başlamıştı çoktan. Özlem her geçen gün katia- narak artıyordu. Beklenmedik bir şey oldu. Korkunç bir şey. Olabileceklerin belki de en kö- tüsü .. Savaş çıktı... Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbürosu toplanmıştı. Proletarya enternasyonalizmı gereğince, Afganistan'a "sınırlı askeri birlik" gönderilmesine karar almıştı. Sov^et işgali baş- lıyordu. Viktor'un annesi, oğlu- nun bu "sınırlı" birbğin ıçınde olduğunu duyunca beynınden vurulmuşa dönmüştü. Neden şimdi? Neden Vıktor? Neden bir başka anayı değil de kendi- sini bulmuştu yazgı? Neden sa- vaş. dı\e düşünmemişti hiç. Partiye güveniyordu. Olanı bi- teni de "yazgı" olarak nitelen- dirmişti. Şimdı yapılması gere- ken, savaşın bir an önce "hayır- lısıyla" bitmesıni beklemektı. Küçücük Afganistan olağa- nüstü bir güçle direniyordu. Gelen haberler savaşın sona er- dığini değil, ölü ve yaralılan bil- diriyordu. Komşunun oğlu dönmüştü. Ama bir bacağını Afgan dağlannda bırakarak... Olsundu; hiç olmazsa böyle dönsündü; yeter ki ölmesindi... Afganistan'a yeni yeni takvıye bırlikleri gönderiliyor. oradan ise durmadan kara haberler ge- liyordu. Hani "sınırlı" bir hare- kat olacaktı? Hanı hemen bite- cekti? Viktor'dan mektup gelmez olmuştu. Zavallı ana yıkıldı, çöktü Artık partinin de, devle- tin de, proletarya enternasyo- nalizmınin de canı cehenne- meydi. Sürekli dua ediyordu Tanrıya. Bir tek o kalmıştı şım- di, bir tek Tann... MOSKOVA Yıllar geldi ve geçtı. Mektup gelmedi. Haber de yoktu orta- da. Yalnızca tahmine dayanan görüşler vardı:Falanca caüş- mada vurulmuş olması olasıbğı büyük. Eğer düşmanın eline geçtiyse daha kötü... Savaş bit- ti... Yiten insanlar bırer istatis- tik verisine dönüştüler. Viktor dönmedı. Resmi makamlarda onun adınm yanına beş harfli bir sözcük yaaldı: Kayıp! Dö- nenlerden baalan onun yara- landığını, hatta öldüğünü söy- ledıler. İnanmadı onlara ana yüreği. Bir mucize olmabydı. Ama olmuyordu. Yıllar geçıyordu... Ve bekle- nen mucize gerçekleşti. Haber geldi. Viktor sağdı. Afganis- tan'daydı. Ama tutsak değildi artık. Dinini ve uyruğunu de- ğiştirmişti. Evlenmişti. Şimdiki iç savaşta kabılelerden binnin şefini koruyordu. Yani silahı terk etmemişti. Terk ettiğı ülke- sıydi. Herkese, her şeye danl- mıştı Viktor. Geçmişi unutmak ıstiyordu. Anlaşılmaz bir gecik- meden sonra birkaç günlüğüne Moskova'ya geldi. Birkaç gün- lüğüne... Anası onu bağnna bastı. Tanrıya şükretti mucize içın. Ama oğlu soğuktu. "Böyle bir ûlke"ye dönmek istemiyor- du. Onun asıl yurdu Afganis- tan'dı artık. Kenarlan işlemeli bol Afgan giysisinı üzerinden çıkarmadı Moskova'da. Yalnız saçlan sanydı. Ve maviydi göz- leri. Viktor döndü. Anası kala- kaldı... Ağlayamadı bile... Aklı- na sık sık beş harfli iğrenç bir sözcük geliyordu: Kayıp!.. Ispaııva yaşamtutkusu, TürkiyekorkuYerel seçımlerde Türkiye'deydim. Paskalya tatıbni biraz uzunca tutuver- dik. Hayırlısıyla seçimleri yaptık; "pa- ket'in açılış zevkini yaşadık; PKK'nın Ayasofya Müzesi ve Kapalıçarşı saldınlannda Türkiye'deydik. Birkaç ay önce Madrid'te Turizm Genel Sekreteri ile bir kahvaltıda tu- rizm ve terör' üzerine söyleşiyorduk. PKK'nın geçen yıl Antalya'daki saldı- nsından sonra hemen hemen tüm ül- kelerden Türkiye'ye gelen turist sayı- sında azalma olmuşken İspanyol tu- nstlerin sayısı artmıştı. 'Neden', de- dim. 'İspanyollar ETA terörûne altş- tıkları için mi Türkiye'ye gitmekten çe- kinmivorlar', 'Hayu-' dedi. öteki Av- rupa ülkelennde >etkılıler vatandaşla- nna 'şu şu ülkelere gitmevin, tehlikeli- dir' derler, vatandaşlar da a> nen uyar- lar. Ayasofya terörü İspanyollann Tür- kiye tutkusunu zedelemedı; yaralanan İspanyol turist, hukuk öğrencisi Patri- cia Hernandez bile Türkiye tutkusunu yitirmeden döndü ülkemızden. Ama Kapalıçarşı saldınsı İspanyollann bardağını taşırdı ve Patricia da artık vatandaşlannın Türkıye'ye 'gitmeme- lerini' salık veriyor. Türkiye, birkaç yıldan bu yana moda olmuştu, yılda 80 bin İspanyol. Türkiye'ye gidiyordu. Sevgiyi kazanmak zor. yıkmak kolay. Artık kimse Türkiye"ye gitmeyi göze alamıyor. Özel olarak bu yaz Tür- kiye'ye davet ettiğim arkadaşlar bile davetimi üzülerek geri çevirdiler. İs- tanbul'a artık 'İstanboom!' diyorlar: İstanboom'a gıtmek istemiyoruz. Batılı. dünyayı bıze göre çok daha yakından izliyor. Medya. yabancı ha- berlere daha çok yer veriyor; gazetele- rin ilk üç beş sayfalan her zaman ya- bancı haberlere ayıılıyor. İspanya'nın yerel seçimleri bızim medyada hiç yer almaz.-ama tüm İspanya basını bizim yerel seçimlere geniş yer verdiler. Bir- çok okuyucu Tayyip Erdoğan'ı. Er- bakan'ı. Abdurrahman Dilipak'ı, Ali Bulaç'ı tanıyor. Elbette ki biz her şeyi- mizle ilginç bir ülkeyiz Batıb'ya. Kök- tendinci akımlar, Batı için bir tehlike. Erbakan'ın yakında Dünya İslam Bir- liği'ni kurma özlemini; Dibpak'ın Ku- ran'ın mesajlannın orduya kadar tüm topluma götürülüp on yıl içinde ikti- dara gelecekleri müjdesini; liberal ve politik İslam lıderlerimizin tırnak için- de İmam-han'p'len nasıl mantar gibi patlattıklannı; yine tırnak içinde 'adil düzen'in, herkesin ürettiği kadar tüke- tebileceği, faizin olmadığı korumaa bir ekonomik düzen olduğunu Batı, bizim kadar biliyor. İspanyollar, Türkiye'de demokrasi- nin dozunun baramotresini tutuyor- lar. Turist, 'Banş içinde bir tatil' isti- yor. Körfez bunabmı, Yugoslavya, Cezayir. Mısır derken, terör savaşımı- nın kırlettiği mavi Akdeniz'de birden- bire rakipsiz kalan İspanya şaşkın, 'Çağın Yazı'nı bekliyor. Neredeyse 'Dunuı, geünejın, yeter artık' diyecek- ler. İstanbul'da ateşlenen terör bombalan, İKKMn'lar, İspanya'da tu- rizm boom'u olarak patladı. Biz, üç beş milyon hayali kurarken, İspanya'ya 60 milyon turist geliyor! Türkiye kaçı- lan bir yer olmasın, koşulan bir yer ol- sun. Türkiye tutkusu yaşatılsın. SIYASET 12 8 MAYIS 1994 PAZAR 12.05 ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI TARTIŞILIYOR!!! Yapımcılığım Selahattin Sadıkoğlu'nıın. yönetmenliğini ise Dilek Kaya'nın üslendiği programı her hafta olduğu gibi Dünya Gazetesi Yayın Müdürü Ostnan S. Arolat yönetiyor. Programa, İSO Başkanı Hüsamettin Kavi, İKV Başkan ı Sedat Aloğlu, Tüketici Dernek- leri Başkanı Mehtnet Barak. ve Dç. Dr. Hurşit Güneş konuşmacı olarak katılı yorlar. Programda, son zamanlarda tüm Türkiye'yiçokyakından ileilendiren "Enflasyon" ve buna bagît olarakgelişen "Hayat Pahalılığı" konulan tartışılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear