22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25OCAK1994SAU CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Jim Sheridan'ın 'In the Name of the Father'adlı filmi İngiliz basının sert eleştirilerine hedefoldu 'Birpolisistasyonundakiedebiyat'Servisj - "Açıkçası, um- rumda bile değfl" dıyor Enuna Thompson. Ünlü I oyuncu, bunu son yıllann en tartışmab fılmlerinden biri ola- cağa benzeyen "In tbe Name of the Father" filminde oynamayı kabul ettiği için kendisini eleşti- ren İngiliz basınına söylüyor. Yönetmenügini "Sol Ayağmı" fdminden anımsayacağıruz Jim Sheridan'ın üstlendiği film, 1970'li yıllarda Londra'da mey- dana gelen bir bombalama olayında. halk arasında "Guild- lbrd Four" ve "The Maguire Se- ren" diye bilinen 11 kişinin taksLZ yere tutuklanmasını konu alıyor. "IRA adma bom- balama" suçlamalanyla yıllarca cezaevinde kalan Guildford Dörtlüsü'nün sucsuzlugu, 1989 yılında ortaya çıkü... The Ma- ğuire Yedilisi aklandığmda ise, biri dışında alüsı, sürelerini ve yaşamlannı, cezaevinde ta- mamlamışlardı. Dûşünen tiyatro Eilm, İngiliz toplumunu 25 yıldır bölen bir konuya değiniyor: İrlanda sorunu. Emma Thompson, eleştiriler için 'Açıkçası, umurumda bile değil' diyor. Amerika'da şu sıralar göste- rime giren "In the Name of the Father", geçen baharda çekim- lerine başlanmasından itibaren İngiliz basinının sert eleştirileri- ne hedef oldu. Çünküfilm,İn- giliz toplumunu 25 yıldır bölen bir konuya değiniyordu: İrlan- da sorunu. İngiliz basını, din- meyen IRA terörü kanb eylem- lerini sürdürürken, bir de sine- macılann "bilmedikleri bir ko- nuya bunınlannı sokmasından" rahatsız oldu. Emma Thompson, filmde öyküleri anlatılan 1] kişinin korkunç bir adaletsizliğe kur- ban gittiğine inanıyor. Thomp- son'ın. Ingiltere'nin gunını. "Oscarlı küçük hananefendisi"- yken şimdi kalkıp sol eğjlimli bir fılmde oynaması. îngilizle- rin tutucu kesimini kizdırdı. İngiliz gazetesi Evenıng Stan- dard. James Ivory'nin "Ho- wards End" filminden sonra Emma Thompson'ın bu filmde oynamasını "genç bir İngiliz sa- natçı için iyi bir secim yapmadı" şeklinde yorumladı. Gazetede aynca, "Ingiltere'nin bugünkü dunımu göz önünde bulunduru- lursa, bir gecede "se\ gılı Emma'- mız' konumundan, asi Emma konumuna geçebiür" dendi. Emma Thompson ıse şöyle söylüyor: "Politik bir öykü an- latsa da politik bir mesajı olma- yan bir film. Bu tip yüzeysel, ge- reksiz, panik yargıiamalan basınımız adına bir hakaret ola- rak algılıyonım. Bu düzeyde ol- mamalılar." Emma Thompson, fılmde Guildford Dörtlüsü'nden Gerry Conlon'm avukatı Ga- reth Pierce'ı canlandınyor. 1974 sonbahannda Conlon, Paul Hill, Paddv Armstrong ve 17 yaşındaki Carole Ricbardson IRA mihtaru olduklan ve Gu- ildford'da iki puba bomba yer- leştirdikleri gerekçesiyle tutuk- lanmıştı. Hill ve Armstrong aynca Woolwıch'de bir puba da bomba atmakla suçlanıyor- lardı. IPolis, suçu işkenceyle kabul ctttirdi Doğrusu hiç de IRA militan- lanna benzemiyordu bu dörtlü. Conlon ve Hill inşaat işçiliği ya- pıyor ve geceleri publarda bıra üstüne bira deviriyorlardı. Armstrong ve Richardson da kuzey Londra'da bir evde hıppi- ler gıbı yaşıyonar,' uyuşturucu kullanıyorlardı. Tutuklandık- lannda toplum baskısından kurtulan polis de tedirgin halk da çok rahatladı. Sorgulamala- ra başlandı. Dörtlünün her bin, ışkence yoluyla yapmadıklan bir suçu zorla kabul ettirildikle- rini söyledi. Conlon, sorgulama sırasında polisin kendisini döv- düğünü, cinsel organlannı sı- kıştırdığmı söyleyerek, "Ağlı- yordum, çok korkmuştum. Po- İislerden biri eğer hemen itiraf etmezsem ertesâ gün Belfast'ı arayacağıru ve annemle kızkar- deşimi bir daha göremeyeceğimi söyledi. Direncim oraya kadar- dı. Yenik düştüm." Tutuklamalann üstünden çok uzun zaman geçmeden, aralannda babası da olmak üzere Conlon'un bazı yakmlan ve Maguire ailesinden birkaç kışi bombalan yapüklan gerek- çesiyle cezaevine kondular. On- lar da pek uygun olmayan sa- nıklardı: Paddv v e Annie Magu- ire yerel "Conservative Qub"ın bırer üyesiydi ve kraliyet ailesi- \IarkSheppard(PaddyAmstrong)/solda,BeatieEdııey(CarolRichardson)/s<)ldan ikinciJohnLynch (PaulHill)veDanielDay-Lewis(üstte). Lems veEmma Thompson(a\ukatı)\e yönetmen Jim Sheridan. nin sıkı bir destekçisiydiler. İki oğullan da (15 yaşındaki Vin- cent ile 13 yaşındaki Patrick) Londra doğumluydu ve İrlan- da"yla ya da İrlanda'da olup bı- tenlerle uzaktan yakından bir ilgileri yoktu. Hatta Patrick'in hayallerini, İngiliz ordusunda komando olmak süslüyordu. Guildford Dörtlüsü, ifadeleri alındıktan sonra uzun cezaevi yaşamına başladılar. Onlardan kısa bir süre sonra Maguire Ye- diüsi'nin de uzun sürecek - bir yaşam sürecek- cezalan başla- dı. Genç Patrick, bombalan taşımak ve yardım etmek su- çundan dört yıla mahknm ol- du. "Mahkemeler" diyordu ya- zar Robert Kee, "İngUtere'de bu Vernon Atweel adlı üç polis, Guiidford Dörtlüsü 1989 yılın- da beraat ettikten sonra ıfadele- nni değiştirerek mahkemeye sunduklan gerekçesiyle mahke- meye verilmişlerdi. Birkaç İngi- liz gazetesi. bu polis yetkilileri- nin beraat etmesi üzerine Gu- ildford Dörtlüsü'nün aslında "belki de gerçekten suçhT oldu- ğunu yazma hatasına bile düş- tü. Yönetmen Shendan. "Bu ga- zeteleri okumak bir propaganda sataşı yaşandığı hisstni veriyor bana. Bunun adaletle falan hiç il- gisi olmadığı da apaçık ortada, hepsi politika..." dıyor. Ancak Sheridan'ı en çok kızdıran, fil- rrunın "IRA şiddetini destekle- lar ki zateo?" Bu olaydaki en önemli nok- ta. 15 yılı aşkın bir süredir, yani dörtlünün tutuklanmasından bu yana geçen süre içinde. onla- nn masumiyetini kanıtlayacak çok önemli kanıtlann bunca yıldır İngiliz oloritelerinin elin- de bulunması. Conlon'un ola- yın olduğu gece Londra'nın ku- zeyinde bir hotelde uyuyor ol- duğunu görmüş ve bunu yet- kililere açıklamış bir tanık var. Bu tanığın ifadesi, ciddiye alın- madı. Savunma avukatı, bu taruktan habersiz bırakıldı. Ya- sama organlan. bir anlamda kendi yasalannı çiğnemiş oldu. Bunun da ötesinde, bombala- ma olayının olduğu gece ele ge- landahlann birer terörist gibi görülmesine tepki gösteriyor. "Bu gaddarlıklar sonuçta bir ta- rafın kazancıyla sonuçlanacak. Ama bunun için ödenen fiyata değmez ki. 20. yüzyılda, kahro- lası batı Avrupa'dayız, bu soru- nu dinamitle, sokaklara koydu- ğumuz askerlerle çözmeye çalış- manuı ne anlamı vaıT' Sheri- dan, İrlanda'yla ılgili son terör olaylannın fılmini etkilemedıği- ni söylüyor: "Ne fark eder ki? Bu vahşet 20 yıldır sürüyor." IDaniel Day Lewis başrolde Liverpool'da bir bahar günü. yağmur çiseliyor. Zayıf, solgun 1970'li yıllarda Londra'da meydana gelen bir bombalama olayında, 'IRA adına bombalama' suçlamalanyla yıllarca cezaevin- de kalan GuildfordDörtlüsü'nün suçsuzluğu 1989 yılında ortaya çıktı. The Marguire Yedilisi aklandığında isesadece biri yaşı- yordu. Filmde Daniel Day Levvis'in canlandırdığı Gerry Conlon 1989'da serbest bırakddığında kızkardeşleriyle Dİrbkte. yûzyüda görühnemiş ölçude bir adaletsizliğin sorumlusudur." IÇekimler geçen sonbaharda başladı Geçen hafta sonbaharda. Jim Sheridan fılmi çekmeye çoktan başlamışken, İngiliz ba- sını yine ayaklandı: Guildford Dörtlüsü'nün ifadelerinde hile- ye başvurduklan gerekçesiyle haklannda dava açılan üç poli- sin beraat etmesi nedeniyle ba- sın yenıden adalet sistemini ve polisi savunmaya başladı. John Donaldson, Thomas Style ve diği" yolundaki görüşler. "Se- naryoyv okuvan, bu suçlamanm doğru olmadığını görecektir. Film, şiddetin bir işe yaramadı- ğmı söylüyor" diyor Sheridan. Sheridan, üç polis yetkilisinin beraatından sonra senaryoyu değıştırmesi gerektiğiru yazan bazı gazetelere dava açmayı dü- şünüyor. "O üç polisin beraat etmesine üzülmedim" diyor Sheridan. "Ancak, bu Guildford Dörtlüsü'nün masumiyeti üzeri- ne gölge düşüriiyor. Ama çok yüksek mercilere kadar uzanan bu büyük yanbşlıkta üç alt- düzey polis görevlisini kim suç- çirilen iki IRA miütanı olayla il- gili ifade verirken suçu üstle- nerek yanlış kişilerin tutuklan- dığını açıkladı. Ancak bu, İngi- liz otoritelerince IRA'nın adamlannı koruması taktiğı olarak algılandı. "Sonın, olayla karşı karşıya gelmek istememeleri. Sistemin gözden geçirilmesi gerektiği ger- çeğini gözardı etmek bu" diyor Sheridan. "İngiliz hukuk siste- mi, çağdaş dünyamn hukuk sis- temidir evet, ama gözden geçiril- mesi gerektiği de ortadadır." Sorun gelıp İrlanda ıkılemıne dayanıyor. Sheridan, bütün İr- bir adam Sheridan'ın filminde- ki sahnelerden birine haarlanı- yor. Sheridan "Kamera" diye bağırdığında. fılmde Gerry Conlon'ı canlandıran Daniel Day Lewis, yumnıklannı sık- mış, konuşmaya başüyor: "Ben masum bir adamım. Yapmadığım bir şey için 15 yıl hapis yattım. Yapmadığı bir şey yüzünden hapiste bulunan ba- bam gözlerimin önünde öldü. Büyük adamdı, düriist bir in- sandı. Babanı vc bu davada suç- lanan her bir kişi akianmadığı sürece kavgam sürecek... Ba- bamın ve gerçeğin adına..." Sahne sona erip, Daniel Day Lewis dinlenmek için bir köşe- ye çekıldiğinde, çekimleri izle- yen kalabalığın arasından iki kız yanına gelip. "Ne oldu sana? İyi misin? Son Mohikan'da ne kadar yakışıklıydın!" dıyorlar. Aslında Lewıs'e büyük bir il- tifatta bulunuyorlardı; "Son Mohikan"daki -güçlü kuvvetli savaşcıdan. 15yılınıhaksızyere içerde geçiren bunahmlı, solgun bir adama dönüşmek kolay ol- masagerek. Belfast'ta çok katı bir rejime giren Daniel Day- Lewis, çekim aralannda arkadaşlan şaka- laşıp yorgunluk atarken, bir köşede oturup somurtuyor. Oç aydır ağzını acmıyor. açüğında da yairuzca Batı Bel- fast aksanıyla konuşuyor. Bu da genelde, çekimJerde olu- yor... IGerry Conlon'ın romanıodan uyarlandı Film, Gerry Conlon'ın başın- dan geçen olaylan Kafkavari bir tarzla ele aldığı "Proved In- nocent" kıtabından sinemaya uyarlanmış. Conlon, kıtabında İrlandalı bir gençle babası ara- sındaki ilişkilere sıkça değini- yor. "Sol Ayağmı"filmindeözür- lü oğlu için herşeyi göze alan bir annenin dramıru ele alan Sheri- dan, bu kez iyi bir baba portresi yaratmak için yola çıkmış: "Çok araştırdnn, ama buldu- ğum tek iyi baba örneği Joyce'- un Leo Bloorn'uydu ama tabii hiçbir yapımcı Uljsses'i çekme- ye yanaşmazdı doğrusu." Shendan'ın bu "baba figürü" saplantısını, kendisini edebiyat- la tanıştıran kendi babasının et- kisinedayanıyor. Daniel Day-Lewis'in de ünlü bir şair olan babası Cedl Day- Lewis ile ilgili unutamadığı anı- lan var. 1972 yılmda. Daniel'in serserilik dönemınde yaşamını yitiren baba Lewis için, Daniel Day-Lewis, "Doğru dürüst bir şeyİer yaptığımı göremeden öl- düğü için çok üzülüyomm" di- yor. Iİrlandalılar öykü anlatmayı sever Guildford Dörtlüsü'nün iş- kenceye, dayağa bir son ver- mek için yapmadıklan şeyi zor- la itiraf ettirildiklerini belirten Sheridan. "Benim görüşjerim onları bağlamaz, ama biz Irlan- dalılar konuşma> ı seten insanla- nz ve gücümüz elimizden almdı- ğında, geriye zaten yalnızca söz- cüklerdir kalan. İngilizceyi Joy- ce gibi kullanınz, dağınık bol bol hikaye... Bu olayda, dört çocuk hikaye aniatmışfardır. Bir polis istasyonundaki ede- biyattır bu olay"diyor. HALUK ŞEVKET ATASEVEN Karşı karşıya konan iki ayna arasına giren insan, sonsuza dek kendi kendisini seyretme tehlikesınden ve tekdüzeliğin- den kurtulmak için aynalardan birini yok edip, onun yerine 'aktör'ü koymuştur. Böylece o sonsuz yalnızüğından sıynla- rak en akıla olanı yapmış, kendini bir başkasından (Aktör) seyrederek, kendini tanımaya ve anlamaya çalışmışür... Bu duruın, insan varhğını, aslında iç içe olan, ama işlevleri açısından birbirlerinden aynlan iki konumda ele almamıza neden olacaktır. Oyuncu insan ve İnsan oyuncu... Oyuncu insan, yeryüzündeki varoluşundan yokoluşuna kadar geçen zaman içinde yaşadığı uzamda, kendisini çevre- leyen nesnelere ve olgulara karşı tavır alan, sürekü eyîeyen, eylerken gözlemleyen, deneyleyen ve bütün bunlardan yaşa- ma özgü anlamlar üreten bir varlıkür. Bu nedenle her insan öncelikle oyuncu insandır... İnsan oyuncu'ya gelince, o oyuncu insanın üstyorum dili- dir, onun geçip gittiği zamansal ve uzamsal boşluklannı de- ğerlendirir, insan varlığının gizlerini sözlü dil ve görsel dil aracıhğıyla açıklamaya çalışırken, oyuncu insanın günlük eylem dilini üyatrolaştırarak yeniden yaratır, estetize eder, sanatsal kılar... Bu acıdan İnsan oyuncu, 'aktör' araştıran, deneyleyen, anlamlandınp çözümleyen özgün bir kimliktir. Araştınp yazarken, deneylerken, tasarlayıp düzenlerken, oynarken, bütün bunlan gerçekleştirirken de düşünen bir ki- şidir. Bilindiğı gibi yaşamda her olgunun, her işlevin birden çok 'eylem alanı' vardır. İnsan oyuncunun 'aktör' ereği, öncelikle biçimi anlama, anJamı biçime dönüştürmek, tek anlamdan ona yön veren yeni biçimler yaratmakür. Düşünen tiyatro, aktör üzerine yoğunlaşmamızı ister biz- den... Öyleyse Oyuncu insan, İnsan oyuncu ikileminin ev- rensel bir işlevi olmalıdır. Bizce aktör, matematik düşüncenin bir ürünüdür. Çünkü o. bütünlenmeyı, kümelenmeyi ve eşlemeyi sağlar. içinde bulunduğumuz evren sürekh olarak parçalayan ve i)ölen'- dir. Evrenin yeryüzündeki izdüşümü olan insan' ise *bölü- nen' dir... Ne var ki, her bölünmeden sonra gerek evrenin ge- rekse insanın yeniden bütünlenmeye gereksinimi vardır. Bö- lünen insanı yeniden toplayıp bütünleyen aktör 'İnsan oyun- cu' oîmalıdır, toplanıp bütünlenense seyirci 'Oyuncu insan'- dır... Tiyatronun bu zengin, zaman zaman da göz kamaştıran işlevselliği gençleri kendine cekmektedir. Genç insan genel- likle toplumsallaşma evresinde, sezgileriyle kendini parçala- yan ve bölen bir güce karşı koymak ve yeniden bütünlüğüne sahip çıkmak için çogunlukla üyatro sanaünı seçmektedir... Şiiri, müziği, resmi, yontuyu, dansı ve yazını somut olarak içinde banndıran tiyatro, onun yaşamsal özlem ve istekleri- nin bir uzantısıdır... Ne var ki, tiyatroya bağlanan, ona sığınan genç topluluk- lann çoğu, yukanda aktarmaya çalıştığımız düşünen ti- yatronun kültürel aşamalanndan geçmeden, tiyatroda son asama olan bir oyunun sahnelenmesini gerçekleştirip bir anda sahneye adım atmak istemektedir. Oysa sahne, ya da gösterim alanı, yoğun araştırmalann, deneylerin ve birikim- lerin yetersiz kaldığı yerde, üzerinde anlaülmaya çahşılan oyunu tutsak eder. Çünkü sahne (uzam), bütünlenmeyi sağ- lamak için yaşamın örgütlendiğı yerdir... Bu örgütlenme ev- resinde, gösterimin bütünlüğünü sağlayan öğelerden biri eksikse, orada sanatsal bir bütünlenmeden (doyumdan) söz edilemez. Günümüz üyatrosu, olay ve hikayeanlatmanınçok ötesin- de, uyum ve denge üzerine kurulu insan varhğının gittikçe karmaşıklaşan yaşam biçimini, yeni baştan araştırmakta ve onu göstenm alanında yeni baştan yorumlamaktadır. Bu nedenle tiyatroda göstenm öncesi, bir bilimsel, sanatsal are- nadır ve bu arenada aktör, yönetmen. oyun yazan, pedagog, şair, estetik kuramcısı, dramaturg, antropolog, bu sanatsal bütünlügü vareden temel öğelerdir. Geçen günlerde mutlu bir olay yaşadık. Devlet tiyatrola-» nmız İstanbul'a "Birim Tiyatro" sahnesini kazandırdı. Bu konuda uğraş veren bütün sanaçılanmızı kutluyoruz. Artık anlıyoruz ki, tiyatro sanatı "iki kalas. bir heves" de- ğıl, bütün bir yaşamı içeren, ona yeni anlamlar katan. bunun için de çağın istemlerine uygun bir örgütlenmeyi gerçekleş- tirmek için çalışan bir oluşumdur.. Daha işin başında olan "Birim Tiyatro", kendine özgü yerleşık kadrosuyla çağımız tiyatrosuna uygun gördüğü bir oyunu ele alıp, onu seyirci karşısına çıkarmakla sınırlı kalmayacaktır sarunm. öncelikle "Birim Tiyatro"nun kuru- luş amacına ilişkin hazırlayacağı bir bildirinin (Manıfesto) kamuya sunulmasınm yararlı olacağını düşünüyorum. Di- leğimiz "Birim Tiyatro"lann, araştırma laboratuvarlannın çoğalması, nicel kalmasının ötesinde, niteliksel gelişmeler göstermesidir... Aynı zamanda bu kuruluşlar, çağımızın önemli bir tehlikesine karşı da savaşım verecek güçlü bir et- kinlik alanı oiuşturmalıdır. Bugün bilgi toplumlannın çoğunun halk üzerindeki daya- nılmaz etkileri, medyalar araalığıyla halkı tutsak etmeleri. büyük bir beyinsel yoksullaşmaya yol açmaktadır. Bunu bir anlamda, imgesel yaratıcılığı yoksullaştırma olarak da açık- layabiliriz... Ne yazık ki günümüzde bılgi toplumlannın kültür da- ğarcığında taşıdığı, yaşamı iyileştirici, rahatlatıcı düşünce stoklan. medyalar tarafından yozlaştınlmaktadır. Görünüm özellikle ülkemizde. büyük bir sorun yaratmak- tadır. Bu küçümsenmeyecek tehlikeye karşı tek seçenek. "Bi- rim Tiyatro"lannın. tiyatro araştırma birimlennin. labora- tuvarlannın niteliksel olarak çoğalması ve toplumumuzda bir denge unsuru yaratmasıdır... Ressam Balaman Naum Hikmet Yanlatacak Kültür Servisi - Ünlü ressam ve yazar İbrahım Balaban. Zühtü Bayar'ın düzenleyip sunduğu;"Vivaldi Cafe-Bar"daki sanat söyleşilerinekatılacak. Balaman, yann 20.30'da Zühtü Bayar"ın konuğu olacak ve söyleşinin birinci bölümünde sunucunun resım sanatına ilişkin sorulannı yanıtlayacak. Söyleşinin ikincı bölümünde ise Balaban, Nazun Hikmet'le Bursa hapisanesinde geçirdıği yıllan anlatacak. Söyleşi sırasında Betül Kaba da Nazım Hikmet'ten şiirler okuyacak. Balaban aynca söyleşinin sonunda isteyen dinleyicilere resim albümünü imzalayacak. "Vivaldi Cafe-Bar Sanat Söyleşileri"nin gelecek haftaki konuğu ise hikayeci Adnan özyalçıner olacak. Gecenin düzenleyicisi; "Vivaldi Cafe-Bar"daki söyleşilerin kapsarrunın genişletilerek. sanatın herdalında etkinlik gösterenleri, bu arada fotoğraf ve karikatür sanatcılannı. ressam, sinemacı ve müzikçileri de içereceğini açıkladı. Kültür Bakanhğı'ndan "Kral YolııAlbümü" ANKARA (ANKA)- Kültür Bakanlığı Yayınlar Dairesi. Hitit, Frigya, Urartu ve Roma uygarlıklan döneminde yapılan ve Anadolu'dan da geçmekte olan yollann fbtoğraflarla tanıtıldığı "Anadolu'da Kral Yolu" adlı bir albüm hazırladı. Kültür Bakanlığı'ndan edinilen bilgiye göre, "Anadolu'da Kral Yolu" adlı albüm ile tarihi önemi olan yollar hakkında kaynak oluşturulması ve bu yollann tanıtılması amaçlanıyor. Albümde, Roma'da başlayan Anadolu ve İran'dan geçerek Urumchi'de noktalanan Hitit, Frigya, Urartu yollan ile günümüze kadar yapısıru koruyan Roma yollan tarihi, doğası ve kültürel yapısı ile birlikte fotoğraflarla anlatıbyor. Albümde aynca ticaret yollanrun diğer kolu olan ve Hindistan ile Çin'i geçerek Arabistan yanmadasmdan Basra Körfezi'nin ucundaki Susa şehrine uzanan yol da yer alıyor. Şemsi Güner tarafından hazırlanan albümün önümüzdeki günlerde baskısının tamamlanacağı bildirildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear