25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28EYLÜL1993SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Rüşvetin adı: Politikyozlaşma Toplumsal ranttan kamuya pay aynlacaksa, bunun yöntem ve ölçüleri yasalarla belirienmelıdir. GÜNEYDİNÇ I SKİ olayı. bir Adem"le Hayva öyküsü gibi patlak verdi. Işin içine cinsel kıskançlık kanşma- saydı, her gün yaşanan binler- cesi gibi toplumun kanını emen ahlapotun kollanndan binsı su yûzüne çıkmayacaktı. Oyu- nun kurallannı bozarak gereğinden fazla konuşanlar. becenksizliklerinin cezasını yeryüzü cennetinden kovul- makla ödüyorlar. Azeriler, çok uyumlu bir ad takmış- lar rûşvete. "Şirinlik" diyorlar. Ger- çekten paranın kokusunu alınca, gül- ler açıyor insanlann yüzünde. Rüşvet, asık suratlan aydınlatmakla kalmı- yor. kilit üstüne kılit vurulan devlet kapılannı da arahyor. Feodal alışkan- lıklanndan sıynlamayan toplumlar, devlet babarun gücüne sığjrup tekelci kapitalizme böyle yöneliyorlar. Türkiye'de eski bir hastahk olan rüşvet, 12 Eylûl'ü izleyen yıllarda. ka- mu girdilerinden pay koparmaya çalı- şan fonlann, döner sermayelerin. va- kjflann yaygınlaşmasıyla yasal bir görünüm edindi. Açıklanan amaç, ka- mu hizmeti üstlenen kurum ve kuru- luşlann, devlet harcamalannın zorun- lu kıldığı katı kurallara bağlı kalmak- sıan, kendi gereksinimlerini daha kolay yollardan karşılayabilmeleriydı. Savurganlığı da birlikte getiren yeni yöntem, bütün devlet birimlerinde uy- gulanmaya başlandı. Kimine yasal dayanak bulundu. pek çoğu yazılı ya da sözlü buyruklarla yürütüldü. Para- nın değjşmeyen kaynağı ıse bu kuru- luşlara işi düşen yurttaşlar oldu. So- runlannın tez elden çözülmesini bekle- yenler, yasalarla belirlenen vergileri, harçlan, hizmet bedellerini ödemekle kalrruyor, belgeli ya da belgesiz her is- teneni vermek zorunda bulunuyorlar. Bu yöntemlerle toplanan paralann kimlere ve nerelere gittiğini bilmenin olanağı yok. Vağmadan pay Geçmişteki küçük boyutlu bireysel hırsızhklann yerini "çağ atlayan Tür- ldye"de örgütlü soygunlar alınca, her- kes elinin altındakı yağmadan payını kapmak istedi. Yerel yönetımler, de- netimleri altındaki spor kulüplerine, derneklere, kooperatiflere bağış yapıl- ması zorunluluğunu getirdıler. "Ba- ğış" ve "zorunluluk", yan yana gele- meyecek bu iki sözcük, insanlanmızın rüşvete ne denlı koşullandınldığının yüz kızartıcı göstergesıdir. İşler o ka- dar olağanlaştı ki, dava açarken, has- taneye yatarken. pasaport, sürücü beigesı alırken, hatta sinemaya girer- ken ödediğiniz paralann bır bölümü- nün bağış olduğunu, ancak elinize tutuştunılan pullardan, kâğıt parça- aklanndan öğrenebiliyorsunuz. Rüşveti ve yolsuzluklan, ürünlerin- den tanıyoruz. tşte Boğaziçi, yok edi- len koruluklar, yıkjlması bile sorun olan gökdelen iskeletleri, ören yerle- rindeki yapılaşmalar, yağmalanan koylar. kirletilen su kaynaklan ve "seçkin" konuklann kaüldığı sonra- dan görmelenn görkemli şölenlennde uçuşan yeşil dolarlar... Türkiye böyle mi olmalıydı? Konunun çözümü, bugün bize ola- ğan gösterilen pek çok uygulamanın değiştirilmesiyle sağlanabilir. Top- lumsal ranttan kamuya pay aynlacak- sa, bunun yöntem ve ölçüleri yasalarla belırlenmelidir. İmara açılan alanlar için kimi belediye arozöz ister, bir baş- kası çöp kamyonu ahnması koşulunu dayatırsa, toplu sünnet düğünlerinin, beşina kümede sonunculuktan kurtu- lamayan futbol takımının ya da kestır- me yoldan başkanın gelecek seçim giderlerirun karşılanması için salma yoluyla para toplanması önlenemez Buna da, dünyanın her dılinde "rüş- vet" denılır. Konu bütünüyle siyasal içerikli ol- duğundan, yolsuzluklann üzenne git- mesı beklenen en etkih kuruluşlar, siyasal partilerdır. Ancak son olayla- nn da ortaya koyduğu gibi gösterme- lik eleştiri ve kınamalann ötesinde, kalıcı öneriler geliştiremiyorlar. Bu- nun nedenı belli. Onlar da büyük ölçü- de aynı kaynaklardan besleniyorlar. Parti ıçi seçim yanşmalan bile ciddı harcamalar gerektiren tanıtım şırket- leri eliyle yürütülüyor. Delege avla- mak, ışsizlere ış bulmak, basında TVde görünmek için harcadıklan pa- ralar, verilen ya da verilecek ödünlerle kamu organlanna yükleniyor. Büyük kentlerde tüm zamanını parti içi kav- galara ayırdığı için herhangi bir işte çalışamayan yöneticilerin bu yaşam pahahlığında geçimlenni nasıl karşıla- yabildikleri bile kuşku vericidir. Siyasal Partiler Yasası'mn, gerçek ve tüzelkişilerin bir yıl içinde partilere verecekleri bağışlan elli milyon lira ile smırlaması bır işe yaramamış, aksine belgesiz toplanan paralann gelişıgüzel harcanmasına gerekçe oluşturmuştur. Görünen odur ki. bağışlar parti tüzel kişıhklerine değıl. suyun başındaki parti yöneticilerine ödenmektedır. Yeryüzünde, politıkadan daha soy- lu bir uğraşın var olduğu söylenemez. Kendınizi, yakın çevrenizi aşarak hal- kınızın, gıderek tüm insanlığın gönen- ci, mutluluğu için çalışacaksınız. Bundan daha saygın ne olabilir ki? Türkiye'de ise poİıtika, önemsiz ve ni- teliksiz bır azınlığın tekeline girmiştir. Özü sözüne uymayan bu kadrolarla bır yerlere vanlamayacağıru. çözüm- süzliik içinde kıvranan seçmenler de bıhyorlar. Onurlu insanlar. bu pıslik- lere bulaşmamak için siyasal partilere yaklaşmıyorlar. Kuşkusuz aralannda saygın kişiler de var. Yurttaşlık bilin- ciyle katılanlar. örgütsel güveni ger- çekleştiremeyince ya etkısız kalıyorlar ya da aynlıp grtmeyı yeğliyorlar. De- mokrasimız adına iç açıcı, güven verici bır dunım değıl bu. Devletı saydam- laştırmaktan söz edenlenn. ışe kendi- lerinden ve sorumluluğunu paylaştık- lan örgütlennden başlamalan gereki- yor. TARTIŞMA Insan Haklan Teşküaü kurulurken... 6 9.1993günlü Resmi Gazete'de, İnsan Hakları Teşkilatı'nın ^ kuruluşunu * düzenleyen bır kanun hflkmfinde kararname (KHK) yayımlandı. Aşağıda kuruluş bıçımi veamaa kısaca açıklanacak olan kurum, yasal amacına uygun olarak çalıştınldığında olumlu sonuçiann alınabileceğı düşünülebilir. 37 maddeden ıbaret olan KHK.detavlı birdüzenleme getiriyor. Kurum. Başbakanlığa bağlı olacak. Görevleri ıse: insan haklan konusunda kurumsallaşmayı sağlamak. uluslararası gelişmeleri izleyip değerlendirmek. iç hukukumuzu uluslararası standartlara uygun hale getirmek için çalışmalar yapmak, toplum bilincinın geliştirilmesi ve yaygınlaşunlması için gereklı önenlen hazırlamak, bu konuda faaliyet gösteren kuruluş ve kişilerle bilgi alışvenşınde bulunmak. kamu kurum ve kuruluşlan ile gönüllü kuruluşlar arasında çalışma koordinasyonunu sağlamak. mevzuatı ıyileştirmeye yönelik yasal önerilen hazırlamak şeklinde sıralanıyor: Kururnun diğer önemh bir görevi ise: hallannın ihlal edildiği düşüncesinde bulunan gerçek ve tüzelkişilerle. tüzelkişılıği bulunmayan insan topluluklannın başvurulannı kabul edip çözüm önerilerinde bulunmak, ihlalin gerçekleştiği ıddia edilen yerlerde ıncelemeler yapmak, insan haklannı ihlal eden kişiler hakkında yasal işleme geçilmesi için ginşimlerde bulunmak... KHK'yegöre kurum; yurt dışındaki ihlallcrle ilgili raporlar hazırlayıp bunlan ilgili uluslararası kuruluşlara sunabileccktir. j Kurumun en üst organı. tnsan Hakları Yflksek Kunılu. Kurul İnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı'nın başkanlığında yedi üyeden oluşuyor. Bu yedi üyeden biri "TBMM İnsan Haklarını İnceteme Komisvonu"nun yasama organı dışmdan sececeği bir üye ile; Bakaniar Kurulu'nun Dışışlen diplomatlanndan sececeği iki üye: Adalet Bakanlığf nca gösterilecek bır üye: Universitelerarası Kurul'un öğretim üyeleri arasından sececeği bır üye: TBB tarafından seçılecek bır üye ve nıhayet Türk Tabipler Birliği'nce seçılecek bır üyeden oluşuyor. Kurumun sekretaryasını İnsan Haklan Müsteşarlığı oluşturuyor. Müsteşarlığın tüm bınmlerinde çalıştınlacak olan personebn secıminde ıse 657 sayılı Devlet Viemurları Yasası'na bağlı kalınmıyor. KHK'yegöre İnsan Haklan Şûrası adı altında bir de danışma kurulu kuruluvor Bu kurul yılda en az bir kez toplanacaktır. Şûra; bakanlıklar. üniversıteler. ışçi ve işveren konfederasyonlan. belediyeler, insan haklan ile ilgili faaliyette bulunan kuruluşlar ve siyasi parti temsilcılen ile konuyla ilgili ulusal ve uluslararası şahsiyetlerdenoluşuvor Şûra. ınsan haklanyla ilgili görüşlenni bir rapor halinde açıklayacak, teşkilat da çalışmalannı bu raporu esas alarak sürdürecektır. KHK, bu haliyle devlet bünyesı içinde etkin bir insan haklan çalışmasının yapılmasını amaçlıyor. Bütün mesele çalışmalarda, insan haklannın gerçek nıteliânin ön plana çıkanlmasıdır. İnsan haklan anlayışına çıfte standarttan annarak yaklaşıldığında; KHK'nın olanaklan bu anlayışa göre kullanıldığında, yasanın amacına ulaşmaması için hiçbir neden bulunmamaktadır. Yeter ki, karanlıklardan medet uman güçlergölgeetmesin. Şu bilinmelidır kı. Türkiye gerçek gücünü ancak ve ancak demokraside bulabilir. Bunun da tek ve biricik yolu insan haklannın ikircımsiz ve tereddütsüz yaşama geçirilmesidir Av. Ergin Cinmen ' "" PENCERE Uğun, Demiral'ı Yargılıyor... Nusret Demiral.. Başsavcı... Demiş ki "- 8en Mumcu'nun aile dostuyum.." Nusret Bey, ancak "a/7e boyu" gazoz şişesi kadar Mumcu'nun aile dostu olabilir.. Uğur, herkesle görüşürdü; şeriatçı, mafyacı, terörist, asker, sivil, MİT'çi, Kürtçü, Türkçü, polis, hırsız, rüşvetçi, politikacı, imam, papaz, dinsiz, imansız kim varsa ayırt etmezdi; gazetecilığin gereği olan bu ilişkilerin dışında, karşısındakmı bir gözlemci olarak inceler. işin keyfini çı- karır, ozel sohbetlerde mızahını yapardı... Peki, Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral niçin böyle bir açıklama yapıyor? Yapıyorişte.. Hazret daha işin başında cinayet için "Bu, siyasal ör- gütlerin işidir, yabancı istihbarat orgütünün işidir, bu- lunması da mümkün değildir" demedi mi!.. • Uğur, Nusret Demiral'a ilişkin "teşhis'îm öldürülme- den önce koymuştu; bu konuyu kendisiyle çok konuş- muştuk; Muammer Aksoy'un öldürülmesinden sonra dünkü Cumhuriyet'te yayımlanan yazısına da dökmüş- tu "Aksoy cınayeti rejim için birsınav konusudur. Bu ka- dar yaşamsal duyarlıktaki bir konunun soruşturulması görevi, Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral'a veril- di. Yasal olarak izlenecek yol da buydu. Bu bakımdan söylenecek söz yok. Hukuk açısından söylenecek söz yok, ama söylenecek hiç mi söz yok? Var; hemdeçok!.. Demiral, eski Başbakan Özal'a yönelen suikastın so- ruşturmasını da yapmış; saldırgan ele geçtiği halde ola- yın gerçek nedenini kanıtlayamamıştır. Aksoy cinayetini soruşturmak, Kartal Demirağ olayını soruşturmaktan çok daha guçtür. Sanığı ele geçen bir olayı çozemeyen Demiral, herhangi bir ipucu bırakmadan kaçan katili ya da katilleri ya da bu katilleri cinayete yönelten orgütlü suç çetelerini nasıl ortaya çıkaracaktır? Kaldı ki DGM Başsavcısı, bugüne kadar izlediği hukuk dışı yollarla haklı tepkileri üzerine çekmiş bir göreviidir. Istanbul Ba- rosu Başkanı Turgut Kazan'ın önceki günkü basın top- lantısında belirttiği gibi Demiral"ın bir an önce görevden ahnması artık bir yasal zorunluluk haline gelmiştir." Bu yazının tarihi 4 Şubat 1990... • Aradan çok uzun birzaman geçmiyor.. Uğur, evinin önünde öldürülüyor. Soruşturma, başın- dan beri gayri ciddi bir tutumla sürdürülüyor; cinayetten sonra geriye kalan deliller, evin önünde faraş ve süpür- geyletemizleniyor; kovuşturma dosyasının içindeki bel- gelerde tahrifat yapılıyor; ortaya çıkan kimi tanıklara karşı yetkililerin davranışlarındaki ciddiyetsizlik düşün- dürücüdür; aradan 8 ay geçtiği halde soruşturma yerın- de sayıyor; Ankara DGM Başsavcısı Demıral'ın kişiliği- ne düşen soru işaretleri dosyanın sayfalarındaki soru ışaretleriyle birlikte büyüyor. Denebilir ki: - Demiral, bu işleri doğrudan yürütmüyor; başkayetki- li ve görevliler var.. • (Arkası 17. Sayfada) Isviçreli çikolata. Doyulmaz tadına. Dünyanın 1 numaralı çikolatası Milka, şimdi Türkiye'de. Milka'nın sırrı Alplerde saklı. Alplerin saf ve temiz havası, yemyeşil çimenleri ve nefis sütii Milka'ya o doyulmaz tadı veriyor. İsviçreli çikolata Miika'yı deneyin, başka çikolata yiyemeyeceksiniz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear