22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30AĞUSTOS1993 PAZARTESİ • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLEREV DEVAMI 17 Medyanın Ceyar'ı Saadettin Teksoy HeyecanSlZ t>İT OVİama RAGIPDURAN "Karanlıklar Dünyasınuı kor- kulu adamı" olarak tanıtılan İpterstar'ın star muhabiri Saa- itettin Teksoy, son günlerin en çok konuşulan kahramanı... Minde telsiz var. Gözlerinde k'ara gözlükler. Sırtında bol c£pü. şık birgazeteci yeleği. Ba- di badi dolaşıyor. düşmanın u£erine gidiyor, kapkara bakış- lanyla rakiplerini mahvediyor. Çünkü o, iyilerin yanında kö- iülere karşı savaşıyor. Medya'- nin Tom Miksi, Çelik BUeki. Zagor'u, Conan"ı. Miki Fare'si. Tfenteni.. Ve bütün bu çizgi ro- hlan kahramanlan gibi. O kah- ramanlar "nasıllarsa" o da öyle. <: Ama bu benzetmeler aslında yanlış. Çünkü Teksoy. medya- rfı'n JR'ı. Sözümona akılh ve ûyanık, ama Mr. Ewing aslında Öç kağıtçı ve pis... Kurtancı bir Jşkv tistlenmış gibi. (Televiz- yönda zaten herşey. "gibi"- dır...) Televizyon habercıhğinin krab. ABD'de yapılıyor. İnters- tar da bu gerçeği gözönünde bulundurarak. önce Amerikan teknisyenleri getirdi CNN'den. Sonra ilk harfı yine C ile başla- yan bir kuruluştan yöneticiler transfer etti. Mrs. Çiller ile bir- likte "topyekün Amerikanlaş- ma" yaşanıyordu Türkiye'de. Amerikan TVIerinde "Love to tate man" (Nefret edilmesi sevi- len adarn) adı verilen tiplemesi vardır. Özelliği. son derece anti- patik olmasına rağmen. bir şe- kilde kendilerinden sürekli sö- zettirmeleri. Noam Chomsky "Bu kişilerin alamet-i farikası iğrençlik, adiliktir" diyor. Hep uç olmayı düşlemişler- dir, ama nedense hep de aşın sağa yakın durmuşlardır. Tür- kiye'deki şubeleri. akide şekeri aielyesinde çalışan çırağın kirli tîmaklanna fırça atabilir de. şe- ker sanayiinin devlerine yağ çe- ker. "Tabuların üzerine gide- rlm" der. Kürtler. Kontrgerilla, Hizbullah ya da resmi rüşvet, yolsuzluk gibi konulann yanın- dan, gece mezarlıktan ıslık çala- rak gecenler gibi yürür. Onlara göre mühim olan ha- ber değil muhabirdir. yani ken- cjüeridir. Onlar kendilerinı o k-adar severler ki. başkalannı sevecek yer kalmamıştır yürek- lerinde. Önlar o kadar akıllıdır- lar ki. zeka kusurlannı farkede- cgk yer kalmamıştır beyin hüc- rglerinde. Türkiye televizyonlannda yeni birekol değil aslında. L'ğur Dûndar ile başlayıp Ertürk Yöndem'le süren, Engin Ardıç"- la iyice cıvıklaşan bu anlayış, seyirciyi enayı-dangalak yerine koyup en geri dürtülere seslene- rek. yerleşik düzeni eleştirirmiş gibi yapıyor. Bunlann ortak yanı. egemen söyleme destek olmakur. "As- lında dûzen çok iyidir, ama bir iki hıyarın yüzönden haksızlık- lar. adaletsizlikler yapılmakta- dır: bu olumsuzlukları da kahra- man ordumuz \e polisimiz >e ad- liyemiz haJledecektir." Burada başparmak kuv-vetü bir şekilde kamerava doğru sallanacak ve "Allaaaah... Parçalarun ulan ecdadınızı!" sloganı atılacak. eş- zamanh bir şekilde ekranın sol AMLAR- KAINILAR • (Başiarafi 8. Sayfada) linceye kadar sen hiçbir şey yapma" diyeceksin. Bu nasıl olur? Bern Büyükelçiliğimizin önündeki olaydan diğer bazı Avrupa ülkelerinin de gerekli dersi çıkarmaları gerekir. Çünkü, onlar da aynı vurdum- duymazlık içinde Viyana Söz- leşmesi'nden doğan yüküm- lülüklerini yerine getirme- mektedirler. Pek çok temsil- ciliğimizin önünde polis yoktur. Bazı ülkeler "polis ve- ririz, ama ücretini siz verirsi- n/z"demektedir. Evet, zengin Avrupa ülke- leri böyle demektedir. Buna mukabil, Anadolu'da kökeni bin yıla varan bir dev- let anlayışının asalet ve ol- gunluğu içinde hareket eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası yükümlülükleri- ne hassasiyetle sadakat gös- tererek, Ankara'daki yabancı temsilciliklerini sabit polis noktalarıyla korumaktadır. Ama, bazı dış ülkelerde bi- ze yapılanlar karşısında bi- zimki biraz fazla olmuyor mu? üst köşesinden havai bir fışek patlatılacak. fışeğin dumanıyla gökte "Ben Saadettiiinnnnnn Teeeksooooyyyy... Öptüra hepi- nizi oyyy ooyyyy" cümlesi, yarup sönen kırmızı projektör ışıklan eşliğinde gündeme gele- cektir. Bugünün yıldız TV muhbiri, daha önce büyük bir İstanbul gazetesinde polis muhabiriydi. Arkadaşlan onu pek de ciddiye almaz gibiydiler. O zamanlar da hep flaş haberlerin peşinde koştu, polislerle operasyonlara gitü. Ama (gazetedeki) şefleri. onun bu başanlı çalışmalannı değerlendiremedi. O da şansını çağımızın görsel cehennemi TV ekranlannda denemeye karar verdi. İlk başta ilçe belediye baş- kanlannı sıkışürdı. Ardından Güneydoğu Anadolu'ya gidip bombalanan dağlann "arka etekierine cesetlerini gömen bö- lücü teroristleri" göstermeye çalıştı. İstanbul'a geldiğinde TV vönetimıne "PKK'dan teh- TEMSILIVE KATILIMCI DEMOpASİNİN KÖKENt Doç.Dr. Sami Selçuk 30.000 (KDV içinde) Çağdoş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağafoğlu-İsıanhul Odemeli gönderilmez dit aldığını, bu nedenle Avrupa1 - ya gönderilmesi gerektiğini" ile- ri sürdü. Yönetim. bu kişiyi A\- rupa yerine Somali"ye gönder- di. Orada işgal kuvvetlerinin reklammı yaptı, yerli halka imamlık etti. Karşımızda bir TV gazetecisi yoktu. Kendini habere adamıştı. ama haberin içeriğmı ve yönünü anlayacak fıkri aityapıya sahip değildi. Büyükleri ne derse onu yapa- rak idare ediyordu. Türktü. Müslümandı, milliyetçi ve din- ciydı. Kendine has bir konuşma tarzı vardı. Haber vermiyor. vaaz veriyordu. İnsanlann ne yapması gerektiğini öğreniyor- duk bu ve bunun gibi muhabir- lerden. Aslında Üstel, Dündar. Yön- dem. Ardıç ya da Teksoy. birer şahsiyet olarak önemli değiller. Önemli olan, medyatik çarkın yağlı (Bazen de kanlı) dişlerin- den biri olmalan. Çarkjn bu tür simalara ihtiyacı var. Sözkonu- su kişilerin de şapılan. aranan simaya uygun. • Baştarafi 1. Sayfada kin bir ortamda gerçekleştiği gözlendı. Eski adı Komünist Caddesi olan İstiklal Caddesi'- ndeki şımdiki İlimler Akademi- si'nde 7 nolu seçim yerinde res- mi giysili bir Azerbavcanlı er- kek görevli önündeki listeyi kontrol edıvor. Adı kza Hüse- yinov. Kendisi başka yerde o\ vermiş. Burada bulunmasının nedenı eşi içinmış. Hüseyinov. "Biz ikimiz de aynı fîkirdeyiz" diyor. Hanımına ait kağıt ve pasaport yok. Diğer bir görevlı- >i gösteriyor. "O bizi tanıyor. Aynı binada yaşıyoruz" diyor. Görevli bayan. eşinin aynı so- yadını taşıdığını. onun ıçin oy kullanıp imza atabileceğini söy- lüyor. Bazı durumlarda da tüm aiîe fertleri geliyor, ama evin re- isi imzalıyor. Listelerdeki imza- lann yansı bu şekilde. Aynı du- rumu geçen sene 7 hazirandaki seçımlerde de gözlemlemiştık. Bu Azerbaycan'ı taniyan göz- lemcilerce de yadırganmnor. Aile yapısmın ağır bastığı ve ge- lenek haline gelmiş bir uygula- ma olarak değerlendirildi." Göçmenler başvuru duru- munda oy kullanabühor. Bazı- lan eski olduğu için listelere gir- mış. Yenilef yaşadığı şehri ya- zan belgeyi gösterdiğinde onlar ıçin açıtan yedek listelere kayı- tlan yapılıyor ve oy kullanabili- yorlar. Şuşa'dan. Akdam'dan. Kelbecer'den v e diğer yerlerden sığınmacılara rastlanıyor. Caddelerdeki insanlann bazılan bilgi vermiyor. Konu- şanlar arasında oy vermeyece- ğini söyleyenler de var. Neden olarak şimdiye kadar oy ver- dikleri halde durumun düzel- memesinı gösteriyorlar. Refe- randumdan habersizlere rast- lanıvor. Düşüncesini söyleme- yenler yanında büyük bir ço- ğunluk Ebulfez Elçibey'i iste- mediğini sö\lüyor. İlimler Aka- demisi"nde oy kullananlar arasından konuştuğumuz 11 kişinin hepsi. Elçibey"e "hayır" dediklerini soylüyor. PKK: Terkedilen ıııülke el kovanz • Baştarafi 1. Sayfada arazi üzerindeki mülkiyet hakkı ERNK Dersim Eyalet Komite- si"ne aittir. -Bu nedenle bir mül- kiyeti satmak ve saün almak ya- sa'ktır. -Terk edilen toprak'lar cephemizin karannın bir gereği olarak alanda bulunan yoksul halka dağıtılacak veonlannkul- lanımına açılacaktır. -Vatan toprağına dönen. toprağa yerle- şen. toprağı işleyenın müİki\et hakkı meşrudur. (Toprak \erle- şip işleyenindir.) -Köyünü terk edip başka köye ve alanlara yer- leşmek yasakûr. -ERNK Der- sim Eyalet Komitesi'nin alınan bu kararlanna uymayanlar Yüksek Devrim Mahkemesi'ne sevk edilecek. suçun kapsamına göre muilaka cczalandınlacak- lardır. -Bu kararlan uygulamak ve gereklerini yerine geıirmek Halk Kurtul'uş Ordumuz ARGK'nin birliklcrinin sorum- lulucunun altındadır. POlMKA GtİNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA • Baştarafi 5. Sayfada çoğunun asılsız olduğu ortaya çıktı. 29 gazetecınin İSKİ'- den ve Göknel'den rüşvet aldıkları yazıldı.Neden bunlar açıklanmadı. Böyle bir şey yoktur. Varsa gelip açıklasınlar. Gidip bazı partiiilenn ve bakanların isimleri ortaya atıldı. El yazısıyla maaş verdiği yazılı notların bulunduğu açıklandı. Bulunduysa nerede bu notlar? Gerçekten bulunduysa dos- yada olması gerekir. Yani ilk önce benim haberimin olması gerekirdi." Bu açıklamayı yapan kişi, soruşturmayı sürdüren Mali Şube Müdürü Salih Güngör'dür. Ne diyor Salıh Güngör: "Bizim yaptığımız soruşturma sadece Ergun Göknel'le ilgiliydi. Olayın siyasi boyutu veya işadamı ilişkisi veya ga- zetecı ilişkisi yoktu. İddia edildiği gibi birçok haber yanlış çıktı. Basınolayıbaşındakilitledi..." Söyleyin bakalım şimdi ne yapacaksınız? Türkiye'de gazeteler istediğini yazıp çızıyor. Bir denetim mekanizması yok. Çamur at, ızi üstünde kalsın. Ama yine de bir gazete haberı ortaya attığında kanıtlarını da yayımlamak zorundadır. Ehnde ne denlı kanıt varsa açı- klamalıdır. Şımdı yenı bir isim ve yeni senaryolar ortaya atılıyor. Ortaya atan kım? Zıya Kurtaran ın avukatı olduğunu öne süren kişi. Kimdır bu kişi? Adı nedir? Parayı alan gazeteciler kimler- dir? Açıklayın beyler! TEŞEKKÜR EDÎYORUZ... Türkiye, ton balığına DARDANEL TON adını verdi. Milyonlarca insan, milyonlarca aile defalarca denedi... Dardanel Ton'un lezzetini, besin değerinin zenginliğini, tazeliğini gördü, karar verdi. Dengeli beslenme için et ve tavuk kadar Dardanel Ton'u sofralannın baş tacı etti. ...Ve Türkiye, ton balığı tiiketiminde en ileri teknolojiyle üretilen en kaliteli balığı seçti, Dardanel Ton'a giivendi. Bu güven, bizim için her şeyden önemli! DARDANEL İşPe3alıK... I TON
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear