22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS1993 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI Montreıvc Sözleşmesınin bugünü Burcu AKAN - Baki TEZCAN SUNUŞ Bilinen hikayedir. Antik Yunan 'm çapkın tanrısı Zeus, sevgifilerinden İo 'yu karısı Hera 'nm gazabından korumak için bir ineğe dönüştürür. Ne var ki Hera bu numaraya kanacak bir kadın değildir ve İo 'nunpeşine tüm hayatı boyunca ona an çektirecek bir at sineği takar. İo çareyi, kendini Boğaz 'm sularma bırakarak Asya 'ya geçmekte bulur. İşte Yunancada inek anlamına gelen ''bous'' ve geçit manasmdaki' 'phoros''un birleşntesiyle oluşan ''Bosphorus'' adı da buradan gelir. İo 'nun Asya 'yageçişini, mitolojinin o zamansız dünyasında altın postu arayan Argosgemisinin, ki ünlü Herkülde bu gemidedir, Boğazlar 'dan Karadeniz 'e açılması izler. Bu hiç de bos bir efsane değildir ve Karadeniz 'in zenginlMer vaat eden ticaret kolonilerine işaret eder. Boğazlar 'm stratejik önemiyse kendini başka bir öyküde açığa vurur. Truva savasmm tek sebebigüzel Helena değil, biraz daşehrin Çanakkale Boğazı 'm kontrolaltında tutan konumudur. Sadedegelirsek, Boğazlar 'dan geçiş, gerek savaş gerekse barış zamanlarında, Karadeniz 'e kıyısı olan ve olmayan ülkeler için temelbir mesele olagelmiştir. Yıllarca süren ikili ve çok taraflı tartışmalar sonunda Boğazlar sorunu 1936 Montreux Sözleşmesi ile halledilmiştir. Montreux rejiminin sağladığı istikrar, sıcak ve soğuk savaşları, çeşülidevletlerinyükseliş ve çöküşleriniyaşamış ve Türkiye'ye karışık dönemlerdegüvence sunan bir süreklilık sem- bolü olmuştur. Ancak son zamanlarda ortaya çıkanproblemler ve uluslararası koşulların hızla değişimi Montreux nüngözden geçirilmesi konusunu siyasigündemin üst sıralarına lırmandırdı. Buyazı dizisisözleşmeyi değiştirme laraftan ve karşıtlarmın savlarmı değerlendirmeyı, sonra da çevre kirlenmesi ve Boğaz trafiğigibigüncel sorunlara, Montreux ye dokunmadan bazı çözümlergetırebilecek bir ortayolönermeyi amaçlıyor. Öncelikle Türkiye'nin 1936 sonrasmda Boğazlar konusunda karşılaştığı sorunlara ışık tutmak için Montreux rejiminin tarihinikısaca ele alacağız. Daha sonragüncelsorunlara değinerek sözleşmenin hangiyönlerinin ' "eskidiğini"göstermeye çalışacağız. Bu bölümde sunulan olgular Montreux yü daha iyi şartlar elde etmek üzere değiştirmeyisavunan tezin de temelinı oluşturacak. Bu "lehteki" fikirleri, elde edilebilecek kazanımlan ödenecek bedellerle karşüaştırmaya ağırlık veren karşıt savlar izley ecek. Sonuçta ise sorunlann yaşam- sallığını ve "Pandora'nınkutusu'nuaçmanın tehlikelerini yansttarak, Montreux've doku- nulmaksızın gerçekleştirilebilecek değişiklikleri içeren bir seçeneksunacağız. Böylesibir inisiyatifm İnıkuki temelini, olası uygulamaları vegelebilecek tepkileri, Türkiye'ninşuanadek yaptığı teknik düzenlemelerin ışığı altında değerlendirmeye çalışacağız. NO T: Araştırmamızın başlıbaşınasebebiolan Prof.Dr. Oral Sander'e, çalışmamızın yönünü tayin eden ve temel tezini belirleyen Prof.Dr. Yûksel İnan'a, değerligörüşleriyle bizeyol gösteren Dr. İbrahim Barutçuoğfu, Prof.Dr. Suat Bilge, Prof.Dr. Aydoğan Ozman ve Prof.Dr. Hüseyin Pazarcı 'ya, son olarak da bölüm başkanımız Prof.Dr. Ali Karaosma- noğlu 'na teşekkürü bir borç biliriz. Aslmda bu araştırma onların çoklan bitirdiği, bizimse sadece toparladığımız bir çalışma. Düzenlerken yanlışlaryaptıysak affola. Burcu Akan, Baki Tezcan (Bilkent Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler 4. sınıf) Pandora'nın kutıısıı nasıl açılmalı? Boğazlar, konumlanndan dolayı dünyanın önde gelen deniz yollan- ndan biridir hıç kuşkusuz. Uluslara- rası ilişkilerde "Boğazlar" dendiğın- de. dünyada birçok boğaz olmasına rağmen akla ilk gelen Islanbul Bo- ğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazfnın oluşturduğu su yoludur Sırf bu özdeşleştirme bile Boğazlar'ın önemini vurgulamakta yeterlidir. Bu yolun ekonomik ve ticari an- lamı, hem Asya ile Avrupa arasında- ki karayolunun hem de Akdeniz ile Karadeniz'i bağlayan denizyolunun onun üzerinden geçmesinde saklıdır. Böylelikle Boğazlar, Kuzey-Güney ve Doğu-Baü akslannın kesişme noktasını oluşturur. (1) Bu bölgenin stratejik ve askeri öne- miyse uzun boylu acıklamalan gerek- siz kılacak kadar açıktır. fakat yine de bir noktanın altını çızmeden geçe- meyeceğiz. Rusya'nın Karadeniz sa- hili, bu ülkenin yumuşak karrudır, hemen hemen tüm önemli ekonomik ve askeri merkezler güney Rusya'da yer alır ve güneyden Moskova'ya ulaşmak, batı merkezli bir harekete oranla daha kolaydır. Bu nedenle Bo- ğazlar'a kimin egemen olduğu Rusya 1936 yılında genç cumhuriyet, Montretıx'da başanya ulaştı ve ulusal egemenlik haklarmdaki son gediği de kapattı. u yazı dizisi Montreux sözleşmesini değiştirme taraftan ve karşıtlannın savlannı değerlendirmeyi, sonra da çevre kirlenmesi ve Boğaz trafiği gibi güncel sorunlara, Montreux'ye dokunmadan bazı çözümler getırebilecek bir orta yol önermeyi amaçlıyor. için yaşamsal bir sorun teşkil eder. ki Çanakkale Savaşlan'run Çarbk Rus- yası'nın çöküşündeki dolaylı etkisi bunun bir göstergesidir. MontreiK öncesinde Boğazlar rejimi Osmanlı-Türk hakimiyeti altında Boğazlar'ın yönetim rejimi üç aşama- dan geçrniştir (Bu konuda ve Mont- reux ile ilgili hemen her konuda Prof. Dr.Yüksel İnanın "Türk Boğazlan'- nın Siyasal ve Hukuksal Rejimi" adlı kitabı vazgecilmez bir kaynak oluştu- ruyor). 1453-1774 yıllan arasmdaki ilk dönem. kayıtsız şartsız Osmanlı egemenliğindedir. Üçyüz yılı aşkın bir süre boyunca Boğazlar. kapitülas- yonlarla verilen haklar dışında, her tür yabana gemiye kapalı kalmışür. Rus ticaret gemilerine serbest geçiş hakkı tanıyan Küçuk Ka\narca Ant- laşması (1774) ise "ikili antlaşmalarla dûzenienme devresf'ni açmıştır. Bu yeni süreçte imzalanan bazı sözleşme- ler Rusya'ya yeni imüyazlar verirken bazılan da Osmanlı Devleti'ne banş zamanmda Boğazlar'ın tüm yabana savaş gemilerine kapalılığı gibi ulus- lararası yükürnlülükler geürmiştir. 1841 tarihli Londra Boğazlar Söz- leşmesi ile Boğazlar'ın hukuki reji- minde son aşamaya gelınmiştir: "Çok taraflı antlaşmalarla düzenlemne". Bu tarih, ayru zamanda yüz yıl sürecek Boğazlar sorununun da milletlerarası arenaya yansıdığı tarihür. Artık Bo- ğazlar tüm Avrupa'yı ilgilendiren, üzerinde çıkarlann çakışüğı ve çaüştığı, dolayısıyla ciddi politik pa- zarhklara konu olan bir meseledir. Bu son dönemi iki ayn devreye ayıra- biliriz. ( 2 ) Bırinci Dünya Savaşı'na kadar uzanan "tarafsızlaştırma" dev- resinde temel ilke, Boğazlar'ın tüm savaş gemilerine kapatılması olmuş- tur. Mondros Mütarekesi (1918) ile başlayan "uluslararasılaştırma" evre- siyse önceki ilkenin tam tersine dön- mesinde ifadesini bulur. "Çanakkale Boğazı devamlı surette açık tutulacak ve uluslararası garantiler altında bütün mületlerin gemileri \e ticaretleri için serbest bir geçit teşkil edecektir" (Wil- son ilkelennin 12. maddesi). Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin, Bo- ğazlar rejiminin uluslararası bir kon- feransta belirlenmesine karşı tutumu olumlu olmuştur. Milli Misak'ındör- düncü maddesi bunu teyit eder. An- cak oluşacak rejimin ulusal egemen- lik haklannı zedelememesını şart ko- şar. Montreux Sözleşmesi (1936), Lo- zan'da koşullar gereği verilmiş ödünlerin bu amaçla geri alınmasıdır, Lozan'ın tamamlayıcısı olarak bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgelerindendir. Lozan'dan Montreux'ye uzanan yol ve bu iki belgenin öngördüğü Bo- ğazlar rejimi arasmdaki farklar, ayn bir araştırma konusu olacak kadar genış ve çetrefîllidir. Özetleyecek olursak. genç cumhuriyet zekice planlanmış diplomatik manevralarla Montreux"ye ulaşmış, sonuçta Bo- ğazlar'ın denetimini kendi üzerine alarak ulusal egemenlik haklanndakı son gediği kapatmıştır. SSCB ve Montreux Bugüne dek imzacı devletlerden hiçbiri sözleşmeyi sona erdırmek yö- nünde hukuki bir eyleme gjrişmemiş- tir (Sona erdirilme yöntemi sözleşme- run 28. maddesinde yer alır). Ancak değişiklik talepleri, özellikle II. Dün- ya Savaşı sonrasında çokça dile geti- rilmiştir. ( 3 ) SSCB. ilk olarak 1939 yılında. Kajkaspetrolkri veBoğarfar Dr. M. TEVFtKODMAN (Deniz Hakim Albay, Askeri Yargıtay 5. Daire Üyesi) Uluslararası boğazlar içindejeopolitik ve jeostratejik konumu itibanyla farklı bir yere ve deniz ulaşımı yö- nünden büyük bir öneme sahip olan Türk Boğazlan; güvenlik, kaçakçılık, kirlenme ve deniz trafiği gibi za- bıta yetkisine dayab düzenlemeler ve uygulamalar nede- nıyle tartışma konusu olarak güncelliğini sürdürmekte- dir. Bu tartışmalar daha ziyade. banş zamanında Boğazlar'dan serbest geçiş hakkını kullanan yabana ticaret ge- mileri hakkında Türkiye tarafından alınacak önlemler ve bunlarla ilgili ku- rallar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özelb'kle bugünlerde. Azerbaycan ve Kazakistan'dan Akdeniz'e boruyla akıtılması gereken petrolün, büyük tankerlerle Istanbul ve Çanakkale Bo- ğazlanndan taşınmasına güvenlik yö- nünden karşı çıkan Türk görüşüne tepki gösteren ve bunu Montreux Bo- ğazlar Sözleşmesi'ne dayandıran Rus- ya'nın görüşleri konuya yeni boyutlar kazandırmaktadır. Zira, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev, Boğazlar'dan pet- rol geçişini sınırlamaya hazırlanan Türkiye'ye bir tür uyanda bulunarak "IVlontreux Antlaşması ile sağlanan Boğazlar'dan serbest geçiş statûsü mutlaka korun- malıdır. Montreux'u değiştirmek için çağınrsanız masa- ya oturmayız" mesajını \ermektedir. Bu durumda Tür- kiye'nin hukuki yönden sahip olduğu imkan ve kabib- yetleri açık bir biçimde ortaya koyabilmek için Türk Boğazlannın hukuksal rejimini düzenleyen 20 Temmuz 1936 tarihli Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile gerek uluslararası hukuk, gerekse ulusal hukukumuzun bir- likte incelenip değerlendiribnesi gerekmektedir. Montreux Boğazlar Sözleşmesi önsözünde, boğazlar teriminin Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Kara- deniz Boğazı'ru kapsadığı belirtildikten sonra 1. madde- • Hükümetin; Azerbaycan, Kazakistan ve Rusya petrolünün Boğazlar'dan taşınmaması için yoğun temas içinde bulunması ve bu amaçla Dünya Denizcilik Örgütü'nden bir karar çıkarmaya çalışması takdiredilmesi gereken çab.alar. siyle de "Yüksek Akit - Taraflar Boğazlar'da denizden geçiş ve ulaşım serbestliği ilkesini kabul ve teyid ederler" prensibini koymaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminden, günümüze de- ğin tarih boyaınca Çanakkale Boğazı. Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı bir bütün olarak değerlendirilmiş ve iki boğaz arasında kalan Marmara Denizi etrafını çevreleyen topraklann tümünün Türkiye'ye ait olması nedeniyle, iç deniz olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı görüşmelerinde de Türk temsilciler tarafından Marmara Denizi'nin bir iç deniz olduğu vurgu- lanmıştır. Bu durum karşısında. Tür- kiye'nin içsularda hakim olduğu hak- lan Marmara Denizi'nde. karasulan- nda sahip oduğu haklan ise Çanakkale ve Karadeniz Boğazlannda uluslara- rası deniz hukukunun kurallanyla bağdaştığı ölçüde uygulama imkanı ve kabib'yeti bulunmaİctadır. Serbestlik ilkesi, sözleşmenin 2. maddesinde. •-Banş zamanında ticaret gemileri, bayrak ve yükleri ne olursa ol- sun. gündiiz ve gece aşağıdaki 3. madde- nin hiikümleri saklı kalmak üzere, hiç- bir merasime bağlı olmadan Boğazlar'dan geçiş ve ulaşı- mda tam sertbestlikten yararlanacaklardır" bıçımınde ifade edilmekte ve sadece kılavuzluk ve römorkoj hiz- metinin isteğe bağlı olduğu vurgulanmaktadır. 3. madde ise gemilerin sağlık denetimiyle ilgili kural- lan düzenlemekte ve gemilerin Boğazlar'dan geçişleri sı- rasında başka hiçbir şekilde durdurulamayacaklannı belirtmektedir. Görüldüğü üzere, salt bu iki madde çer- çevesinde serbest geçiş ilkesi, banş zamanında ticaret gemilerinin sağlık denetimi dışında hiçbir merasime tabi tutulmaksızın Boğazlar'dan geçmesinin. başka bir an- latımla Türkiye'nin savaş veya kendisini bir savaş tehli- kesi altında görmemesi halinde geçişi engelleyememesi- ni, Boğazlan geçişe kapatamamasmı ifade etmektedir. SÜRECEK 1 özleşme, 29. maddeye göre, her beş yılda ^. ,*. değiştirilmeye açık. Buda 1996 yılında sözleşmenin yenilenebileceği anlamına geliyor. Bu tarih yaklaşırken bazı akademik çevrelerde,büyük bir kriz ortaya çıkmadan sözleşmenin yenilenmesi fıkri ortaya atıldı. Montreux"nün re\ize edilmesinın ge- reklibği yönündeki görüşlerini ortaya koymuştur. Stalin'in bu ilk önerileri arasında Boğazlar'ın ortaklaşa savu- .nulması ve Karadeniz'e sahildar ol- mayan devletlere neredeyse tümüyle kapatılması da vardı. Zamanın Dışiş- leri Bakanı Saraçoğlu şartlan reddet- miş ve sözleşmenin ancak ilgili 29. maddesi yoluyla değiştirilmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir. Daha sonra mesele, II. Dünya Sa- vaşı'nm sonuna doğru. Tahran (1943) ve Yalta (Şubat 1945) konfe- ranslannda tekrar ortaya atılmıştır. Müttefıklerin olumlu yaklaşımıyla cesaretlenen SSCB, Yalta'dan bir ay sonra. 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazbk Antlaş- ması'nı tek taraflı sona erdirmek ni- yetinde olduğunu açıklamış, böylece Boğazlar rejiminin değiştirilmesi ko- nusunda Türkiye üzerinde baskı ya- ratmaya çalışmıştır. Haziran 1945'te adı geçen antlaşmanın sürdürübnesi için öngördüğü koşullan açıklayan SSCB'nin istekleri arasında, Boğaz- lar'da bir üs talebi de yer abyordu. Bu şartlar Türkiye'yi olduğu kadar İngiltere'yi de alarma geçirdı. Ağus- tosta toplanan Potsdam Konferansf- nda Sovyet talepleri reddedildi. YAREV: Notalar savafi POLTIIKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Her Yalefîn İçinde.» Cemal Süreya'nın güncelerinde okudum: İmriül Kays, 889 yılında Ankara'da ölmüş. Birden duraladım. Ankara üzerine yazılmış neye rastlasam, bir kıyıya not ederim. Bunu da ettim. İmriül Kays, Ankara'da öleceğini anlayınca, tutmuş bir şiir söylemiş. Şiirde güzel söz söyleme, düşmanları yenme, açları doyurma var. Şiiri söylemeden önce gö- züne bir dağ ilişmiş. Bu hangi dağ ola ki!.. Elma Dağ mı, Hüseyin Gazi mi? O sıralarda dağın adı Asip... Eteğinde bir mezar var, bir de şiir. Mezar bir prensesın, şiir de şöyle: "Ey komşum olan kadın!.. Birbirimize gelip gitmek için yollarımız yakın... Asip Dağı durdukça, ben de dura- cağım, sen de duracaksın... Garipler birbirinin yakını sayılır..." Bunları söylemiş, ölmüş. Büyük şairin öldüğünü haber alan Bizans Imparatoru, kabrin ustune bir heykel diktirmiş. Heykel Memun Halife dönemine kadar orada kalmış. Bir savaşta, heykeli uğursuz saymışlar ve yıkmışlar. Ankara'ya yakın bir Karapürçek Köyü var. Babamın ana tarafı bu köye dayanır. Köyde, şimdi kökü kurumuş üzüm bağları vardı. Gül üzümü, parmak üzümü, kara üzüm, sarı yapıncak; şimdi cinslerini veadlarını anımsa- yamayacağım üzümler yetişirdi. Ayrıca artan üzümler- den ekşi, tatlı pekmez çekerlerdi. Güz geldi mi, üzüm mevsimi de başlardı. Ayrıca köylüler, bazlama yemez- ler, fırında ekmek yerlerdi. Köyde dört beş fîrın vardı. Hüseyin Gazi ve Battal Gazi. Orta Asya'dan gelirken yolda savaşmışlar. Hüseyin Gazi ağır yaralanmış, kelle- sini koltuğuna almış, savaşa savaşa bu dağa kadar gel- miş. Burada uygun bir yer bulup mezarını kazdırmış. Onun adına, bu dağa Hüseyin Gazi derler. Köy kentle karışmış. Yıllar var gitmedim. Acaba hala o övküler anlatılır mı? Imriül Kays'ın "Yedi Askı'sıru (Muallakat) Şark-lslam klasiği olarak Milli Eğitim Bakanlığı yaymlarından çıkar- mışlar. Kitabın ilk baskısı 1943te yapılmış. Arapçasın- dan çeviren Ord. Prof. Mehmet ŞeratetUn Yaltkaya dır 1943 yılı, 1993 yılı.. aradan elifi elifine tam elli yıl geç- miş. Elli yıl içinde dilde de, anlayışta da epeyce değişik- likler olmuştur. Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya. kitabın çevirisi için şu aydınlatmayı yapmaktadır: "Ne yazıktır ki 'Seb 'yı Muallaka' diye eski divan edebi- yatımıza girmiş ve herkesçe tanınmış olan bu muallaka- ları dilimize çeviren kimse bulunmamıştır. Bunları ilk defa, İstanbuİ'da Arapça öğretmek maksadıyla açılmış olan Darüttalim adlı hususi bir mektep öğrencisinden Hersekli Mehmet Kamil adında bir çocuk 'Tercüme-i Muallakat-ı Seb a' diye Arap gramerine göre çevirmeye başlamış. İmriül Kays'ın Muallakası'nı İstanbuİ'da Mat- baa-yi Osmaniye'de bastırmış ise de, alt tarafını getire- memiştir." Kays'ın şiirleri, k*imi yerde dörder dizeliktir, kimi yerde de her dört dize birbirine eklenir. Şöyle okuyalım: "... O sevgiliye gece gittim. Ustünde hafif bir gömlek tardı. Beni görünce, Vallahi senin elinden kurtuluş yok, senin azgınlığın geçecek gibi değil' dedi. Onu alıp dışarı çıktım. Harmanisinin etekleri yeri sürüyordu. Oymağın sınırı aştık. Kum tepeleri üstünden yürüdük. Uzun saçla- rına el attım. O da ince belli ve tombul bacaklanyla bana • ttoğrtı eğildi. Teni beyaz, eti sıkı ve yvmuşaktı. Gerdanı ve göğsü ayna gibi beyazdı. El değmemiş sulardaki se- deflerin içindeki inciler gibi, belli belirsiz sarıya bakar. Gerdanı beyaz geyik gerdanı gibidir. Latifbirbelki, hem ince hem yumuşak. Baldırları hurma fidanı gibi boğum- luvedolgun..." Bin beş yüz yılı aşkın bir süredir bu şiirler, Arap dilin- de söylenir durur. Güzel, açık saçık, arsız, ince, dayanıl- maz bir açlıkla dili geliştirir. Çölde yıldızlı gecelerde çekilen her yalelin içinde vardır. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Yapraklan güzel ko- kulu bir bitki. 2/ Ermeni saz şairlerine venlen ad... Maldiv Adalan'nın baş- kenti. 3/ Harfleri dizen ve saürlan blok durumunda 4 döken dizgj makinesi. 4/ c Sahip... Enis Batur'un bir şiir kitabı... Bir soru eki. 5/ Kabul etmeyerek geri çevirme... ABD'de ya- yımlanan dünyanın en ünlü mizah dergilerinden biri. 6/ İstek ve tutkular- da ölçülü davranma erdemi... İnce ve parlak nakış. 7/ Devinim olay- lanru inceleyen bilım dalı. 8/ Kuş- lann tüy değiştirme zamanı. 9/ Banş... Büyük erkek kardeş. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Kıyılmış eL bulgur. soğan, do- mates gibi malzemeyle yapılan ve çiğ olarak yenen bir çeşit yiyecek. 2/ Uğraş... Güzel söyleme ve yaz- ma yeteneği. 3/ Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta... Savrulmak için hazırlanan dövülmüş ekin yığını. 4/ Arka, sırt... Otlak. 5/ Yan... Uluslararası alanda karayoluyla yapılan mal taşımacıbğına ve bu iş için kullanılan kamyona verilen ad. 6/ Koroner damarlan genişletici ilaç. 7/ özel gezinti gemisi... Ağaçsız yerlerde, kuş yakalamak için üstüne ökse yerleştirilen ağaç. 8/ Aakh... Şöhret. 9/ Klavyeli bir çalp. CALISANLAREN SORULARI-SORUNLARI / YILMAZ SİPAL Bağ-Kıır emeklisi, sigortadan emekli olabilir mi? Sorunum şu; 17 yıl devlet memuru olarak çalıştıktan sonra, istîfa ederek serbest çalışmaya başladım. 18 yıl da Bağ-Kur'lu olduktan sonra, 1989 yılında Bağ-Kur'dan emekli oldum. Bir kamu kurumunda 3.200 gün Sosy al Si- gortalar kapsamında )evmiyeli teknik personel, 2.000 gün Emekli Sandığf na bağlı memur statüsünde çalıştım. Toplam prim gün sayım 5.000'in üstündedir. Şimdi, Sos- yal Sigortalar Kunımu'na bağlı bir işyerinde çalışma tek- İifi alraış durumdayım. Bu sigortalı işyerinde 3.5 - 4 yıl sigortalı calışırsam, SSK'dan emekli olabilir miyim? Bir Bağ-Kur emeklisi, sigortadan emekli olabilir mi? H.T. YANIT: 506 sayılı Şosyal Sigortalar Yasası'nın 2. madesi uya- nnca "bir hizmet akdine dayanarak, bir veya birkaç işveren tara- fından çalıştınlanlar, bu kanuna göre sigortalı sayılırlar". Bir ya da birkaç işveren tarafından, bir iş sözleşmesine dayanarak her çalışan, sigortalı olacak mıdır? Yasa, iş sözleşmesine dayalı ola- rak çalışanlan, genelde sigorta kapsamına almakla birlikte. aynı konumda olanlardan kimlerin "sigortalı sayılmayacağı" vc kim- lcre de "'bazı sigorta kollannın uygulanmayacağı", yasanm 3. maddesinde açıklanmıştır. örneğin. "kanunla kuruiu emekli sandıklanna aidat ödemekte olanlar", sigortalı sayılmazlar. Bunun yanı sıra, "kanunla kuruiu sosyal güvenlik kurumlanndan malullük veya emekli aylığı al- makta iken", iş sözleşmesiyle çalışmaya başlayanlar, Sosyal Si- gortalar Yasasfnda öngörülen. "Malullük, yaşlıbk ve ölüm si- gortalanndan" yararlanamazlar. T.C. Emekli Sandığı. Bağ-Kur ya da yasayla kuruiu özcl emekli sandıklanndan malullük veyaş- lılık aylığı alanlar, SSK kapsamında çalışmaya başladıklarında, bunlardan "Sosyal Güvenlik Destek Primi" kesilir. Sosyal Gü- venlik Destek Pıimi ödenmiş süreler. sigortalılık süresinden sa- yılmayacağı gibi, bir başka sosyal güvenlik kurumuna bağlı ola- rak geçen sürelerle de birleştirilmez. T.Ç. Emekli Sandığı, Bağ-Kur ya da yasayla kuruiu özel emekli sandıklanndan. malullük ya da yaşlıbk aylığı alanlar, yanlızca işkazalan ve meslek hastalıklan sigorta kolundan sağla- nan, sağlık yardımlanndan yararlanabilirler. Kısaca. Sosyal Si- gortalar Kurumu dışındaki bir başka sosyal güvenlik kurumun- dan. malullük, emeklilik ya da yaşlıbk aylığı alanlar. SSK kapsa- mında, bir ya da bir kaç işyerinde, en az 3 yıl 6 ay ya da daha fazla süre çalışmış olsalar da sonra. Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan emekli olamazlar. Emekli aylıklan yine. emekli olduklan sosyal güvenlik kurumunca Ödenir. r-BOSTANCI'DA-ı KİRALIK DAİRE BağdatCaddesi'ne yakınmerkezde2 odasalongiris, kaloriferli, otoparklı. Mür: 41642 86-2361112 GRAFİK TASARIMCISI - Uluslararası bir şirketin tstanbul ofısi için. - Yaratıcı, dizayn yeteneğine sahip. - Macintosch'ta Quenk Express ve Photoshop programlannı bilen GRAFtKER aranmaktadır. tlgilenenlerinP.K.212 Bakırköy, İST. adresine başvurmalannı ricaederiz. YARGIÖNÜNDE SAVUNMA Abdullah Baştürk 30.000 (KDV içinde) Çuğdof Yayınhrı Türkocuğı Cud. 39-41 Cağahğlu-hlanbul Ödemeti gönderilmez MEKTLTLARLA KÖY ENSTİTÜSÜ YILLARI t.Hakkı Tonguç 30.000 lira (KDV içinde) S Ö Y L E V (BELGELER BÖLÜMÜ: CİLT 3) HıfzıV.Velidedeoglu 3.bası 30 000(KDV ıçınde) Çui>dai Yuymlurı Türk IH ağı Cud. 39-41 Cuğahğlu-h lanhııl Ödemeli gönderilmez BABAM NURULLAH ATAÇ Meral Tolluoğlu 30.000(KDVıçınde) Çağdaf Yaymları Tûrkoıağı Cud 39-41 Cağcıloğlu-huınhul Ödemeti gönderilmez ZrVERBEYKOŞKU İlhan Selçuk i:.bası30.000(KDViçınde) Çağdüi Yaymları TürkocuğıCıul 39-41 Cağalıığhı-İslanhul Ödemeli gönderilmez YUZYUZE Atillâ Dorsay 30.000 (KDV ıçınde) Yavmları Ttırkuıuğı Cınl 39-41 Cağaloğhı-hıuıthul Ödemeli gönderilmez Doktortan 1989 model Renault Flash 70.000 kilometrede satılıkotomobil. 117milyon. Telefon: 5819261 ATATTRK'TEN DÜŞÜNCELER Enver Ziya Karal (Ya> ına hazırlayan) 6 bası40.000(KDViçinde) Çcığdü} Yayutian Türkocağı Cad. 39-41 Cuğaloçtu-Istanhul Ödemeli gönderilmez BAŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu 30 000 (KDV ıçınde) Nufuscuzdanımı kaybettim. Hükümsûzdur. RFRRA TOROĞLL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear