Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 29 AĞUSTOS 1993 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Irıtilıarhakkındanyararlaııaıılar arbyor
İnsanlar sahip olduklan en değerli
şeyden, yaşamlanndan neden vazge-
çerier? Dünyada intihar olaylanndakı
arlış neyle açıklanabilir?
ABD'de intiharlar. cinayetleri gen-
de bırakü: Yılda 30 bin cinayet, 32 bin
intihar..
Rusya'da ise intiharlar ABD'deki-
nin iki katına ulaştı. Son yıJlarda ken-
dini öldürenlerin sayısı yılda 60 bini
geçiyor. Üstelik, kendinı öldürmeyı
deneyip başaramayanlar, başaranlar-
danl5-20katfazla.
Eskiden intihara başvucanlar en çok
17-25 yaş grubu arasından çıkardı:
şimdi ise 25-35; yani intihar kitlesi ol-
gunlaşıyor. Kara sevdalann yenni
Başka nedenler alıyor.
Bu konu "Adam sen deî" diye geçiş-
tirilecek türden değil. Caruna kıyan-
lann tümünü, akıl hasialan ya da zayıf
kişilikler olarak da nıtelendıremezsi-
niz.
Rusyanın en büyük ozanlanndan
Yesenin ipi boğazına geçırirken Ma-
yakovskı tetiği çekerken nelerdüşünü-
yordu?
Cahıt Tanyol şu dizelerle neyi ilet-
meye çalışıyordu?
"Ve öyte bir yere getinffler ki bizi,
Olmak va da olmamak değil önem-
li...
Boşuna taban teptiğüniz bu dünyada,
Bize kaldı sadece öbnek özgürlü-
ğö..."
Bir özgürlük olarak acele ahndığj-
nda. intihar ınsanın bağımsız ve bilinç-
li karanyla uygulayabileceği bir
hakkıdır. Bir secım sorumıdur. Ka-
lıplaşmış toplumsallık ve dinsel yak-
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
laşımlarla yaşamı olduğu gibi ölümü
de "a'dan z'ye" anlamak ve yargıla-
mak olası değildir.
UzmanJar, giderek daha fazla sayı-
da insanın canına kıymasını, dünya-
daki olumsuz süreçlerle, ekonomik ve
sosyal sorunlann artmasıyla, ahlaki
çöküşle ve bireyin yalnızlaşmasıyla
açıkiıyorlar.
Ve intihar olaylannda başhca iki ne-
den saptıyorlar:
Bırincisi. ezilmiş, aldatılmış.
haksızlıklara ugramış, insanca yaşa-
masına izin verilmemiş bireyin, çevre-
sine karşı duyduğu tepkiyi ortaya koy-
ma isteğı. yani protesto; ölümüyle,
kendısıni intihara başvurmak zorunda
bırakanlan yargılama girişimi.
İkincisi, olumsuzluklann ana nede-
ni olarak kendisini gören, özeleştiri
düzeyini yıkıalık ölçüsünde yükselt-
miş ve gelecekle ilgıli olarak da fazla
şansı olmadığı kanısındaki bireyin,"
kendisıyle son bir hesaplaşmaya girme
isteği; yani kendini cezalandırma; bir
başka deyişle. özvarlığını mahkum
etme.
Ahlaki düzey olarak. ikınci girişim,
birinasinden daha gelişkin kişilik ge-
rektinyor. Kuşkusuz, bu istekler
karşılıklı etkileşim içindeler ve her za-
man tek başlanna bulunmalan koşul
değil.
Uzmanlann bir başka açıklamalan
daha var: Günümüzde çeşitli nedenle-
rin etkisıyle pek çok toplumda saldı-
rganhk artıyor. Saldırganlığın, dışa ve
içe yönelik iki ucu bulunuyor. Dışa yö-
nelik saldırganlık. geçimsizlikten
hırsızlığa, cinayete kadar değişik bı-
çimlerde ortaya çıkıyor. İçe yönelik
saldırganlığın ise kendine güvensizlik-
ten bunalıma, intihara kadar birçok
sonucu var.
Uzmanlann açıklamalan, yaşamı
anlamamıza yardıma olmayı amaçlı-
yor. Ama ölüm, tüm bu bılimsel genel-
lemelerin ancak eşiğine kadar yak-
laşmasına izin veren. daha fazla çö-
zümlenmesi olanagı bulunmayan gize-
miyle her dakika yeni insanlan. kendi-
sini yaşama yeğlemeye ikna ediyor.
BitpazannabulutindiTam her şey iyi gidiyordu.
ftalya'nın orta kuzeyinde bulu-
nan Toscana bölgesinde yer
alan Serchio kentine kocaman
bir bulut geldi, San Martino
Kilisesi'nin üzerinde duruverdi.
Meydandaki bitpazannda tez-
gah açmış, bir bölümü Somali
vatandaşı salıcılar. kuşku ıçin-
de . bâşlannı gökyüzüne
kaldırdılar.
Bitpazannda çevrelerinden.
insanlanndan. sahip olduklan
değerlerden ayn düşmüş eşya-
lar, küflü kokulanyla tozlu tez-
gahlara sıralanmıştı. Sonlan
gelmişu ve ihtiyardılar. Satıclar
zaman zaman onlan tüylü fır-
çalan ile tozlanndan anndın-
yordu ve eşyalar sanki bir son
perde provasına hazırlanmak-
taydılar. Köşede "Marcon"
marka bir radyo, bir yazı makı-
nesi. Altın yaldızlı çerçevesı
içinde bir tasvir. Kollu bir he-
sapmakinesi. Solgun birkaç fo-
toğraf.
Ve bir gramafon. Taşplak
üzerinden yayılan bir kilise so-
natının gizemli ses tıtreşimleri
buluta doğru şaha kalkmakta.
Eşyalar alıci bulma endişesın-
deler. Yaşantıdan olduğu gibi
kopmak kuşkusu var içierinde.
LUCCA
ÜSTÜN
AKMEN
Gündüzden ve geceden, soğuk-
tan ve sıcaktan aynlmak...
Kapkara birgöriintüleri var.
Bulut Napolyon Meydanı'na
doğru genişledi. Giuseppe Ga-
ribaldı'nin heykelinin arkasın-
da bulunan "Bar Astra"nın
önüneçıkarülmış masalarda iç-
kilerinı. "capucino"lannı, "esp-
resso"lannı yudumiayan orta-
yaşlılan bir güzel tedirgin ettı.
O sırada gençler, aldırmazlıkla-
nnjn içinde. dış dünya ile ilgile-
rini kesmiş gıbiydiler.
Bir ara kocaman bulut, "bu-
lutiar" olmaya başladı. Arala-
nndan biri gitti, roman sanatı-
nın güzelim örneği San Michele
ın Foro Kilisesi'ne de sataştı.
Sıra kemerler ve kat kat "togjpa"-
lardan oluşan ağır duvar süsle-
meleri. bulutun gölgesınde bir
"kat" daha ağjrlaşü. Kilisedeki
cenaze trenıne katılanlar yağ-
mur altında kalma korkusu ile
ürperdiler. Dörtgen bir plana
göre ınşa edilmiş kentin, şımdi-
lerde gezinti yeri haline getiril-
mış onaltıncı yıizyıldan kalma
surlannda gezinenler. bir an
önce aşağı inmek çabasına gi-
rişti. Bir Roma amfiteatnnın,
bugün pazar kurulan kalıntı ev-
lerle çevnlı meydanı gölgelendi.
Görkemli Adliye Sarayı ile Vı-
layet Konağı'nı da ince bir hü-
zün sardı.
Tam bu sırada doksandokuz
kiliseli kentin kiliselerinden bı-
rinde (sanınm ^ San Frediano
idi) düğûn töreni, diğerinde vaf-
tiz işlemi sürmekte ya da bit-
mek üzereydı. Dapdaracık Via
Piu Lungodan (En Uzun Yol)
bir başka türlö görünen Guini-
gi Sarayfnın Kulesı üstünde bi-
ten ağaçlar, suya olan özlem-
lenni dallannı gererek belli etti-
ler. Bitpazannda satıcılar tente-
lerini, şemsiyelerini açmaya
başladı. Eşyalar satıcılanna ve
de birbirlerine sanki daha bir
sokuldular.
Bu pazar, can çekişen ile. diz
çökmekten başka bir şey yapa-
mayarak can çekişenin göçüp
gidişine bakanlar arasında. hiç-
bır ortak olgu oluşmadı Lucca'-
da. Guinigi Sarayı'nın kıdesi üstünde biten ağaçlar yağmuru beklerken su özlemlerini belli ediyoriar.
Oportünizmsiyasi arenayaııııısallat oldu
Gözü kör olsun şu çok partıb secim
demokrasisinin. Ne zaman seçim dö-
nemi yaklaşsa seçmenlerine şirin gö-
rünmeye çalışan siyasi partiler, tüm il-
kelerini bir yana bırakıp çeşitli atraksı-
yonlara girişirler. İlke milke kalmaz
ortada, oy kazandıracak her yol mü-
bah olur, politikacılar oy peşinde dün
söylediklerini bugün hatırlamaz olur-
lar. kazara binlen hatırlatacak olsa
demagojık acıklamalarla yeni konum-
lannı meşru kılmaya çahşırlar, opor-
tünist kaygılarla kendi ideolojik te-
mellerine revizyonist yaklaşımlar su-
narlar.
Demokrasıler halk yönetimidir ya.
halkın temsilcileri politikaalar da en
azuıdan secim dönemlennde halkın ıs-
tediğı yönde hareket ederler. Halkın
istekleri demokrasi ve insan haklan
kavramının bırazak dışına çıksa da
Tabuları kırmalıyız, bunlan da konuş-
malıyız" diyerek oportünist tavırlar
takınırlar.
Batı Avrupahnın şu sıralarda gün-
demindeki en önemli sorun. ülkelesin-
de yaşayan yabancılar. Avrupalılarda
"Bunlar da çok oldu** gıderek yaygın-
laşıyor, yabanalann sınır dışı edilme-
sini savunanlann sayısı artarken en
ılımlılar bile "Artık ülkemiz bu kadar
çok yabancıyı kaldıramaz" görüşüne
eğilim duyuyorlar, politikaalardan
"Artık yabancdar yasasnun sertleştiril-
mesini" talep edıyorlar. Daha da ötesı,
Avrupalı artık kendi kültürünün te-
mel parçalanndan biri saydığı "eşit-
lik" ilkesini de iplemiyor. birinci sınıf-
ikınci sınıf insan tanımlamasına haklı-
lık kazandıracak taleplerde bulunu-
yor, ömeğin kendi ülkesinde oturan
yabancılann kendisiyle eşit haklara
sahip oimasını "artık" istemiyor.
Oysa bu "artık"lann ardı arkası ke-
KOPENHAC
FERRUH
YILMAZ
sılmiyor. Yabancılar yasası daha ge-
cen yıl sertleştirildi. "Bu ülke bundan
fazlasını "artık" kaldıramaz diye yaban-
cı sayısının şimdikinin üçte biri bile ol-
madığı 10 yü öncesinde de söyleniyor-
du.
Danimarka'da yerel secimler yaklaş-
tı, aynı oportünizm siyasi arenaya yine
musallat oldu. Önce sosyal demokrat-
ların "sol" nosyonundan kalma ya-
bancı dûşmanlığını körüklememe kor-
kusu kayboldu, sosyal demokrat bele-
dıye başİcanlan, belediye sınırlan içinde
"artık" daha fazla yabancı istemedik-
lerini alenen ilan etmeye başladılar.
Ama daha kötii bir şey dahaoldu.
Son zamanlarda yapılan kamuoyu
yoklamalannın. sosyal demokrat ağır-
lıklı hükümetin halk arasmdaki deste-
ğini büyük ölçüde kaybettiğini, oy
kaybından en çok sosyal demokrat
partinın otkilendiğini göstermesi. sos-
yal demokrat parti başkanının morali-
ni bozdu, sosyal demokrat lıder mo-
ral bozukluğu içinde partisinin destek
kaybetmesini. göcmen ve mülteci so-
rununa bağlayıverdi. "Bu konular tabu
obnaktan çıkinalı. "artık" bu konuyu
da tartışabilmelıyiz" dedi. Üstelik
kendisine karşı çıkan selefı şımdiki
Çevre Bakanı SvendAuken'ede, "Keu-
di alanına girmeyen konularda fazla
konuşma" dıyerek zılgıt çekti.
Ben tabulann tartışılmasına karşı
değilim. Ama "artık'iar artık çok ol-
du. Sosyal demokratlar, ne zaman ya-
banalara yönelik kısıtlamalar söz ko-
nusu olsa. "Artık tabulan tarttşalun"
demeye alıştılar. Bu cümlenın anlamı
günlük dilde, "Sectnenlerin hoşuna gi-
debilmek için yabancılaria ilgili yasa-
lan biraz daha sertleştirelim"lc eşan-
lamlı hale geldı. Oy avcılığı. seçim dö-
nemlerinin müzmin yabana karşıtı
tavırlanna dönüştü.
Ben demokrasiye de karşı değilim.
Ama halkın ısteğinin yerinegetirilmesi
adına, demokrasinin başka bir yönü
olan, azınlık haklannın da korunması
ilkesinin oportünist bir tavırla çiğnen-
mesi artık çok oldu. demokrasi kendi
kendisini tüketmeye başladı. Daha da
ötesi, geleneksel olarak demokratik
değerleri savunan sol partiler. bu alan-
daki misyonlannı. "Insanların kade-
riyle oynayarak polirika yapılmaz" di-
yen ortanın sağındakı daha ilkeli po-
Ûükaalara devrettiler.
Yenilmekkara
boğanın kaderidr
Barcelona'nın orta yennde
uzanan geniş bulvarlardan
kaytanp sağa sola sapmaz-
sanız Katalanyanın dar sokak-
lannın keyfine varamazsınız.
Plaça Reial'den sapınca birbi-
rine açılan sonsuz dar sokaklar
sizi bekler. Burada plazalar
(meydanlar) plaçadır, çünkü
burada her şey Katalancadır.
Birkaç yıl önce İspanya
sıcaklığını bulabilmek umu-
duyla Endülüse, hatta Cadiz'e
kadar gittiğimdc gırtlağına ka-
dar turiste doymuş soğuk bir
milletle karşılaşmıştım. Yine
de Akdeniz kıyısmdakı Barce-
lona'ya gelirken şu meşhur
fspanya sıcaklığını bulma
umudunu yıtirmemiştim. An-
cak Barcelona'da bulduğum
İspanyol soğukluğunun üzeri-
ne eklenmış bir Katalan kendi-
nı beğenmişliğiydi...
Bazı şehirler vardır, haritada
deniz kıyısında görünüp ashn-
da denizle bir ilgisi olmayan.
Barcelona da bu limanlardan
biriydi: sabah dokuz akşam
beş temposuyla insanlann
metrolara koşuştuğu bir sana-
yı şehri. Akdeniz"in sıcakiığı
ise ancak meteorolojik olarak
hıssedıliyordu.
Şehirdeki büyük marketlere
gire çıka. kenarlannda çiçekçi-
lerin dizildiği, kaldınm kahve-
leriyle bezeli geniş bulvarlan
arşınlaya arşmlaya şehre doy-
muştum. Neyse ki her pazar
şehrin Glories adh uzak bir
semtmdekı boğa güreşine gitti-
ğımde daha bılet gişesinden iti-
baren İspanyollann coştuğu-
nu, soğuk kanlannın yavaş ya-
vaş ısınmaya başladığını fark
ediyorum! Kim demış boğa
güreşinin modası geçti diye?
Ustelık turistler parmakla sa-
yılacak kadar. Özellikle İspan-
ya'nın AT'ye ginnesınden son-
ra aydınlar da İspanyol kültü-
riinü boğa güreşinden anndı-
rma telaşına düşmüşler. Doğ-
BARCELONA
ŞANSIN
DURAK
TtZÜN
rusu İspanyol popülaritesinin
öteki çarpıa öğesi Flamenko,
topuk vuruşlanyla evrenselli-
ğinritminiçoktan yakalanmış,
ancak boğa güreşi için aynı
şeyi söylemek zor! Tıpkı cad-
delerde kesilen kurbanlar,
vıcik vıcık yağlı güreşler gibi o
da ilkel yerellikten henüz kur-
tulamamış. Orkestranın bildik
"tattarasa, tararattat..." na-
meleriyle arenaya salınan bo-
ğalann her biri, öncekınin inti-
kamını almak istercesine daha
azgın fırlıyor kapıdan ya, nafi-
le.. Bazı savaşlann galibi belli-
dir. İspanya'da yenilmek kara
boğanın kaderidir. Kim demiş
boğa güreşinin modası geçti
diye? Adlan ya Manuel'dir ya
da Hose; dar kalçalı matador-
lar parmak uçlannda sahna-
rak boğayı şişlediklerinde ve
seyirciler beyaz mendillerjni
sallayarak kan görrnek istedik-
lerinde, anladım ki İspanya'da
boğa güreşinin mevsimi hiç
bitmez...
Akdeniz'in özlediğimiz ko-
kusunu ancak Kosta Dorado
sahilindeki şirin bir sayfiye ka-
sabası. Sıtges'de duyabildik.
Şehir bıkkmı gezginlerin hayat
bulduğu kasabalardan biriydi
Sitges... Belleğimizdeki boğa-
lann kanlannı temizlemek is-
tercesine kasabanın üzerinden
kar gibi bir gelin duvağı geçti.
Sitges, vardığimızın akşamüs-
tü bir düğünle şenlendi. Müj-
deler olsun; Maria Luisa evlen-
dı. Yeşil gözlü, kumral bir Ka-
talan dilberiydi. Deniz kıyı-
sında bir kilisede, müjdeler ol-
sun. Maria Luisa evlendi...
Ozelleştirme denilaı
sihirli değnek!
İsveç'te derneklerin yayın
yaptığı semt radyolan dışında
özel radyo yok. Üzerinde uzun
süre çabşıldıktan, çeşitli ku-
rumlara ve örgütlere danışıldı-
ktan sonra bu yıl sonunda 10
özel ve ticari radyonun yayına
başlamasına izin verilecek. Bu
arada. 10 kanahn fazla olup ol-
madığı konusu hala tartışı-
Imakta. Yasa çıkana dek hiç-
bir girişimci. "filan FM" gibi
bir adla keyfe göre yayın yap-
maya başlamadı. Birkaç yıl
önce televizyonunda da rek-
lam olmayan İsveç gibi bir
ülke için özel radyoya yeşil ışık
yakılması, herkesin dılındeki
özelleştirme kaçısından önemli
bir değışım.
Oysa özelleştirme meraklıla-
n, bu sözcüğü hiç sevmiyorlar.
Onlar. "rekabete acma" deyişi-
ni yeğliyorlar. Örneğin. aynı
hastane catısı altındaki kJJnik-
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
DERS KITAPLARI ANONIM ŞIRKETI
Ingilizce eğîtimirti
kolaylaştıran eser:
LLangenscheidt's
School
Dictionarv
••••H
English
•İBHMHHMİ
MÜKEMMELE ULAŞMANIN GURDRU...
#İNGİLİZCE DERS KİTABI
(DeğeHi îngitizce Oğretmenkri!
Şimdi artık^dinizdt, sizi yabana Sasım IçitapCara imrendirmeyece(q
tğiüm ttkniğiyie, resimteriyCe, kâğıd\yia, BasfosıyCa, ciüüyCe, daha
ûstün, daha nitdikii, daha k&litdi bir Içitap var:
A MODERN ENGLİSH COURSE FOR TURKS
Elementary I (Orta 1)
Resuhi AKDİKMEN
L OKUL SÖZLÜĞÜ
40.000'den fazla kelime ve deyim.
Kelimelerin kolay we doğru okunu^u.
Doğru, kapsamlı, özlü anlatun.
ÖZELLİKLE ÖĞRENCİLER
İÇİIU HAZIRLANMIŞ KÜÇÜK
DEV SÖZLÜK
CİFTE GÜVENCE
Millî Eğltlm Bakanhğı, Talim ve Terblye Kurulu'nun 13. 8.1993 gûn ve 361 sayılı karanyla, beş yıl sûreyle DERS
| KİTABI olarak kabul edilerek 16 Ağustos 1993 tarih ve 2388 sayılı Tebliğter Dergisi'nde yayımlanmıştır.
y 'Bu fcitap size, mü^emmeC bir eğitim te.kp.igi sunuyor.
S %onulan sanatsaC Bir ztvkCe çatışıiimş rtsimie.rU işkyere^ adetâ yaşatarak^ öğretiyor.
S 'Baştan sana renÇCi resimkrU 1. flamur kâğıda, 4 ren^ofset te&ijjiyfe, en mülçemmeC
şefciCde Bastâp ciftCenere^etinize utaştınhyor.
• A MODERN ENCLISH COURSE FOR TURKS Work Book I (Orta I) çok yakında çıkıyor.
MILLî EGITIMDE 4 3 YILLIK DENEYIM
DERS KİTAPLARI ANONİM ŞİRKETİ Babıâli Cad. No : 39 Cağaloğlu - istanbul Tel : 522 73 15 - 527 76 49 Fax : 513 70 21
ler, bir pasajdaki değişik butik-
ler gibi iyi komşuluk iüşkiieri
içinde, ama aldıklan her şeyin
parasını birbirlerine çıtır çatır
ödeyerek var olacaklar. Bu
arada, hastalann adı da müşte-
n oldu, o başka.
tktidardaki orta-sağ koalis-
yonu ve kentlerdeki kamu hiz-
meüerinin önemli bölümünü
yürüten il meclisleri, büyük bir
hevesle hemen her hizmeti re-
kabete acmakta. En son tele-
komünikasyon tekelini elinde
tutan Televerket bile, yurtdışı
hizmetlerde karşısına bir rakip
çıkınca adını Telia diye değişti-
rerek özel şirket gibi çalışmaya
başladı. Kamu hizmetlerinde
tele-komünikasyon gibi kar
getıren bir başkası olan Posta
Idaresi'nin de tekeli sona er-
mekte. Yalnızca şirketterin
postasını dağıtma hakkını yıl-
larca uğraştıktan sonra kopa-
ran City Maü, Goliata karşı
David'in uğraşıru vermekte.
Kargetiren kamu kuruluşla-
nnın heveslisi çok; doğru. An-
cak pek kolay kar getirmeyen,
ama halk için son derece
önemli olan başka kamu hiz-
met sektörlerinde durum fark-
lı. Stockholm'de orta ve sağ
poliükacılann yönetimindeki
II Meclisi, bir süredir sağlık
sektöründe çahşanlan işten
atarak hastaneieri. rekabet için
cazip hale getırmeye uğraşıyor.
Ne var ki dar zamanlarda az
yatınp çok kazanmak isteyen
özel sermaye. devlet desteğin-
den emin olmadıkça oltaya
takılmıyor. Ortalama yaşama
süresinin erkeklerde 72, kadın-
larda 74 olduğu bir ülkede sağ-
lık sektöriinü karlı hale getir-
mek kolay değil. Sonunda,
özel sektöre devredilmesi için
iki yıldır uğraşılan iki büyük
hastaneden ilki, alıa bulunma-
dığı için elde kaldı; ikincisinin
hakkında verilecek karar da
sonraya bırakıldı. Aynı günler
içinde çok sayıda özel kliniğin,
devlet baba keseyi açmazsa if-
las edeceği şeklinde sınyaller
gelrneye başladı.
Özelleştirme denilen sihirli
değnek, şapkadan tavşan çı-
karmayı uman sihirbaza batı-
yor yani. Kamu sektörünün,
yeni ve gerekli değişikliklerle
geliştirilip verimli hale getiril-
mesinin, salt yeni moda diye,
bilip bilmeden özelleştirme pe-
şinde koşmaktan çok daha
akılcı olacağı. giderek artan sa-
yıda örnekle kanıtlanıyor. Hiç
kuşkusuz bu yazdıklanmız,
ciddi bir şekilde halkına hiz-
met etmek isteyen yöneticiler
için geçerli. Diğerleri, aünmak-
ta serbesttirler...